#tarih

  • jandarma er halim...
    görsel

    derdest edilmiş, götürülüyor...

    manastır...sonun başlangıcı...8 ağustos 1903...

    manastır'daki nüzhetiye karakol binası önünden geçen rus konsolos Aleksandr Rostkovski karakol binası önünde nöbet tutan erlerin kendisini selamlamadığını görünce öfkelendi.

    erlerin üzerine yürüdü.
    "bana neden selam vermedin, Beni iyi tanırsın, size böylesi lâyık alçak Türkler...!" diyerek jandarma er halim'e küfür etti, kamçı ile vurdu, jandarma er abbas'a da tokat attı, yüzüne tükürdü...

    yer manastır.
    osmanlı toprağı.
    abbas ve halim...osmanlı askeri, türk askeri.

    onları darp eden kişi bir rus...
    misafiri olduğu ülkenin askerine hakaret etti, onlara vurdu, küfretti...

    jandarma er halim bu hakareti kaldıramadı.
    ağırına gitti.
    böyle olmamalıydı...türk toprağında bir türk askerine bir rus küfredip vuramamalıydı...

    yere düşen tüfeğine baktı halim, aldı yerden kurdu ve peş peşe ateşledi.
    namussuz moskof kanlar içinde yerdeydi...
    görsel

    rus konsolosu vuran jandarma er halim, "ben vurdum" diyerek silahını enver bey'e teslim ediyordu.

    enver paşa otobiyografisinde bu olayı şöyle nakletmiştir;
    görsel

    o gün jandarma er halim ile birlikte orada nöbet tutan silah arkadaşı er abbas da tutuklandı.

    ruslar kelle istiyorlardı.
    kelle istemekten ziyade, osmanlı'yı ve abdülhamid'i köşeye sıkıştırmaktı niyetleri.
    zaten manastır'a konsolos olarak gelen aleksander rostkovski'nin amacı da buydu, provokasyon yaratmak.
    amacına ulaşmış ama bedelini değersiz yaşamı ile ödemişti...

    22 ağustos tarihinde konsolos için cenaze töreni yapıldı.
    öldürülen konsolosun cenaze töreni osmanlı'ya gözdağı gösterisine dönmüştü.
    görsel

    ruslar ikinci abdülhamid'i sıkıştırıp, taviz üzerine taviz istiyorlardı.

    mahkeme kuruldu.
    1-Jandarma Er Halim idam edildi.
    2-Olayı durmadığı iddiasıyla Jandarma Er Abbas idam edildi.
    3-Kumandanlar 5 ila 15 yıl arasında değişen cezalara çarptırıldı.
    4- Maktul hakkında kötü konuştukları gerekçesiyle iki Mülazım görevden atıldı.
    5-Vali Paşa Fizan’a sürüldü.
    6-Sadrazam ve Harbiye nazırı Rus sefirini ziyaret etti.
    7-Sefir özürü kabul etmedi.
    8-Abdülhamid tarafından Rus çarına özür/taziye telgrafı çekildi.
    9-Çardan özür dilendi hızlı yargılamadan vs bahsedildi.
    10-Maktulun ailesine 400 bin frank ödendi.

    bir devlet, bir padişah, bir halife ülkesinin itibarını ayaklar altına alıyor, dünyaya rezil oluyordu...

    kendi günahsız erlerini ruslardan korkusuna kurban eden aynı abdülhamid, bu olaydan 2 sene sonra 1905 yılında kendisine suikast tertipleyen ve 26 kişinin hayatını kaybetmesine sebep olan terörist charles edward jorris'i zatı şahanelerinin iradeleri ile affederek serbest bıraktı.
    (bkz: abdülhamid in brunson u edward jorris/#40403704)

    tabi bütün bunlardan payitaht abdülhamid yapımcılarının ve bu ucube yalan rüzgarı diziyi izleyen süzme cahil osmanlı torunları'nın hiç haberi yok...

    #tarih

    ek:
    görsel
  • şikayet et
  • 42699757
  • don volga kanal projesi

    3.
  • sokollu mehmet paşa döneminde uygulanmaya başlanan, ama yarım bırakılan kanal projesidir.

    don-volga kanal projesi...

    bunu mutlaka tarih derslerinde falan duymuşsunuzdur.

    bugün rusya'da bulunan ve karadeniz'e dökülen don nehri ile, hazar denizine dökülen volga(idil) nehirlerinin birbirine yaklaştığı en dar yerde birleştirerek, karadeniz ile hazar denizi arasında gemi işlemesini sağlayacak kanal...

    kanal yapıldığı takdirde marmara ve boğazları kullanan gemiler, azak denizi'ne oradan don nehri vasıtasıyla kanala, kanaldan volga'ya, volga'dan da hazar denizine ulaşabilecekti.

    böylece istanbul'dan yola çıkan bir gemi, hazar denizine girebilecek, bakü'ye varabilecek, türkmenistan kıyılarına ulaşabilecek, iran'ın kuzeyine kadar gidebilecekti.
    görsel

    kanal bölgesi;
    görsel

    esasen bu projeyi düşünen sokollu mehmet paşa değildir.
    projenin fikir babası, defterdar çerkes kasım bey'dir.

    çerkes kasım proje fikrini detaylarını daha kanuni döneminde sokollu mehmet paşa ile paylaşmış, sokollu mehmet paşa'nın çok hoşuna gitmiştir...
    lakin kanuni'nin son avrupa seferi ve akabinde vefatı nedeniyle proje hayata geçirilememiştir.

    nihayet sokollu mehmet paşa yıllar sonra 1567'de bu projeyi hayata geçirmeyi düşünür...

    1567 yılı osmanlı çılgın proje açıklaması...

    işte sokollu çok hoşuna giden bu proje için divan kurulunu toplamış ve divan kurulunda harita üzerinde "çılgın proje sunumu" yapmıştı.

    proje 1567 yılında divanda onaylanır, daha sonra padişah ikinci selim'e sunulur.

    esasen o yıllarda osmanlı'nın ve özellikle 2. selim'in böyle bir projeye çok ihtiyacı vardı.
    zira dünya tarafından "muhteşem" olarak tanınan babası kanuni sultan süleyman 1566'da vefat etmiş ve 2. selim daha yeni tahta çıkmıştı.

    2. selim'e kimse, başta da yeniçeriler olmak üzre güvenmiyordu.
    kanuni gibi bir padişahtan sonra tahta geçmek ve o mevkide tutunmak bir hayli zordu.
    işte sokollu'nun böyle bir çılgın projeye dört elle sarılmasının nedenlerinden biri de 2. selim'in itibarına katkıda bulunmak ve ona güven duyulmasını sağlamaktı...

    ayrıca hazar denizi'nin kuzeyindeki astrahan hanlığı güçlenen rus çarlığı tarafından (bkz: korkunç ivan) işgal edilerek yıkılmış, buradaki türkler de osmanlı'dan yardım beklemekteydi.
    korkunç ivan astrahan hanlığını yıkmış, bu bölgeyi yönetmesi için de prens Srebiyanov komutasında bir ordu bırakmıştı.
    prens srebiyanov bir yandan, korkunç ivan diğer yandan kırım hanlığı'nı tehdit ediyordu...

    her neyse.
    1567 yılında çılgın projenin açıklanmasından 1 sene sonra 1568 yazında don-volga kanal projesine ilk kazma vuruldu...

    projenin başına da projenin fikir babası olan çerkes kasım bey getirildi.

    kırım hanı kanal projesine karşıydı...

    kırım hanı burada ekrem imamoğlu gibi(!) oldu sanırım, ama gerçekten de kırım hanı devletgiray han bu projeye karşıydı.

    zira fatih zamanından beri kırım hanları bu bölgenin tek hakimiydi.
    osmanlı bu bölgeye pek karışmazdı.
    o bölgede bir şey varsa bunu kırım hanları hallederdi.
    şimdi osmanlı'nın, sadrazamın, payitahtın birden bu bölge ile ilgili olması, ilgilerinin bu bölgeye çevrilmesi belli ki kırım hanı'nı tedirgin etmişti...
    görsel

    ama bir yandan rus tehtidi, bir yandan da projeye karşı olması akıl alacak gibi değil. işte, siyaset ve koltuk hırsı böyle boktan bir şey işte...

    proje ilk etapta 3 bin amele ile başladı.
    bu 3 bin amelenin yanında direkt olarak merkezden gönderilen 5 bin yeniçeri de onlara eşlik ediyordu.
    bugün azak/azov olarak bilinen kent bu projenin koordinasyon merkezi olmuştu.

    prens srebiyanov komutasındaki rus kuvvetleri bu ilk kanal kazma girişimine müdahil oldu ve şantiye alanlarına saldırılar başlattı.
    kanalda çalışanlar ve askerler azov'a geri çekilmek zorunda kaldılar...

    ertesi sene 1569'da osmanlı daha güçlü geldi.

    20 bin tımarlı sipahi.
    8000 yeniçeri.
    ayrıca 30 bin kırım tatarı süvarisi eşliğinde osmanlı yeniden kanal projesine başladı.

    osmanlı coğrafyasının çeşitli yerlerinden 10 bin işçi gelmiş, ayrıca yerel halktan da 30 bin işçi kanal projesinde çalışmaya başlamıştı.

    kanalın şantiye bölgesinde 100-150 bin civarında asker ve işçi bulunmaktaydı...

    osmanlı kuvvetleri bir yandan kanal kazısı ile uğraşırken, diğer yandan da astrahan'ı kuşatma altına almışlardı.
    görsel

    prens srebiyanov böyle bir güçle başedemeyeceğini anladı, korkunç ivan'dan yardım istedi.
    fakat korkunç ivan o yıllarda rusya'nın tek hakimi olmak için Opriçnina denilen tüm yetkilerin tek adamda ve o tek adamın atadığı kişilerde toplandığı bir başkanlık sistemini rusya'da hakim kılma ile uğraşıyordu, o yüzden bu çağrıya yanıt veremedi.

    bunun üzerine prens srebiyanov bekleme moduna geçti.
    zira müslüman türkler arasında illa ki bir sürtüşme olacaktı. hem devletgiray han'ın da osmanlı askerlerinin orada olmasından rahatsız olduğunun farkındaydı.

    prens bu düşüncede haklıydı. zira daha o senenin sonunda istanbul'dan gelenler arasında homurdanma başlamıştı.
    zira yazın bölgede günler uzun, geceleri kısa sürüyordu.
    çalışma saatleri de sabah namazı-akşam namazı saatleri arasında ayarlandığı için bu durum hem çalışanlar, hem de askerler arasında hoşnutsuzluk yaratmıştı.

    bazı günler 14-15 saatlik çalışma süresi oluyordu.

    namaz süreleri uymuyor, dinen caiz değil derken nihayet kış geldi, şantiyeler kapatıldı.
    ertesi sene osmanlı projeyi adeta unutmuştu.

    bakın burası çokomelli; hayatı din odaklı yaşayan insanlardan ve din odaklı yönetilen toplumlardan bir bok olmayacağının tarihi bir kanıtlarından biridir bu...

    projenin devamı kırım hanı'na bırakılmıştı.
    zaman zaman istanbul'dan müfettişler geliyor, projenin yürüyüp yürümediğini kontrol ediyorlardı.
    kırım hanı da istanbul'dan müfettiş gelmeden evvel şantiyeyi açıyor, 10-15 gün işçi çalıştırıyor, sonra herkes keyfine bakıyordu...

    osmanlı o sene venedik ile savaşa tutuşmuştu. kanala ilginin azalması, osmanlı'nın ilgisini venedik savaşlarına yoğunlaştırmasından dolayıydı.

    don volga kanal projesi 1573 yılına kadar bu şekilde sürdürülmeye çalışıldı. fakat bu tarihten sonra vazgeçildi...

    don volga kanal projesinden seneler sonra osmanlı bir başka kanal projesi için bu kez sapanca-izmit arasında kazmayı vurmuş, lakin onu da yarım bırakmıştır...
    (bkz: karasu sakarya sapanca körfez kanalı)

    don volga kanal projesi yıllar sonra sovyetler birliği tarafından 1952 yılında hayata geçirilmiştir...

    #tarih
  • şikayet et
  • 42696905
  • libyanın 1947de türk egemenliğine girmek istemesi

    6.
  • libya türkleri'nin etkisidir.
    (bkz: libya türkleri/#42667033)

    libya 1942 yılına kadar italyan işgali altındaydı.
    bu tarihte 2. dünya savaşında ingilizler tarafından işgal edildi.
    2. dünya savaşının sona ermesiyle ingilizlerin libya'da işgalci olarak anılmak istememesi ile birlikte libya'nın bağımsızlığı gündeme geldi.
    ingiltere'nin neden libya'da işgalci olmak istemediğini az aşağıda yazacağım.

    neyse, libya'nın bağımsız bir ülke olması birleşmiş milletler tarafından da onaylandı.
    italyan işgaline karşı bağımsızlık mücadelesi veren, sunusi aşiretinin lideri olan sürgündeki idris es sunusi, bu birleşmiş milletler'deki görüşmelerde libya'yı temsil etti.

    bu esnada libya'nın bağımsızlığı görüşmeleri sürerken, 1947 yılında bingazi'de geçici bir hükümet kuruldu. bu geçici hükümetin başına da idris es sunusi geçti.

    sunusi ailesi 1908 yılından beri mustafa kemal'in ve türklerin dostudur.
    kurtuluş savaşımızda bizlere yardım etmişlerdir.
    (bkz: kurtuluş savaşında libya dan gelen yardım/#42651889)

    işte libya'nın başına geçen idris es sunusi de bir türk dostuydu.
    libya türkleri'nin de isteği ile türkiye ile entegre olma politikası sürdürdü.

    1947 yılında türkiye'ye gönderilen bu belge, libya'nın 3 bölgesinden biri olan sirenayka'nın türkiye'ye katılma isteğidir.

    ne var ki 3 parçadan oluşan libya'nın sadece bir bölümünün türkiye'ye katılmak istemesi birleşmiş milletler kararına aykırıydı.
    (bkz: trablus)
    (bkz: sirenayka)
    (bkz: fizan)

    1949 yılında bu 3 libya hükümetinin bir olup tek bir libya devleti kurması karara bağlandı.
    1951 yılında libya parlamentosunda karar alındı ve bağımsız libya devleti kuruldu.

    bağımsız libya devleti'nin başına idris es sunusi, kral birinci idris ünvanı ile geçti.
    görsel

    ama türkiye yine unutulmamıştı.
    kral idris, libya'nın ilk başbakanını türkiye'den seçti.
    aslen libya türklerinden olup, türkiye'de valilik yapıp emekli olmuş bulunan sadullah koloğlu'nun libya'ya başbakan olması türkiye'den rica edildi.
    türkiye'nin de onayı ile libya'nın ilk başbakanı bir türk valisi oldu.
    (bkz: libya nın ilk başbakanı bir türk valisi/#42578246)

    görsel

    sonraki yıllarda 1960'ların başında libya'da petrol bulundu.
    libya'da petrol bulunana dek, libya hep bir gün türkiye ile birleşmeyi düşünüyordu, hatta türkiye libya'ya önemli ölçüde yardımda bulunuyordu, türkiye'nin bir vilayeti gibiydi libya adeta.
    lakin petrol bulunup işlenmeye başladıktan kısa süre sonra 1969'da türk dostu kral idris askeri darbe ile devrildi ve kaddafi iktidarı başladı...

    yukarıda da gördüğümüz üzre ingilizler 1947 yılında libya'da petrol olsaydı, libya'da işgalci olmayı, britanya mandasını bırakmayı isterler miydi?

    dün birleşemediğimiz libya ile bugün birleşebiliriz pekala.
    ama önce biz kendi içimizde bir birliktelik sağlamalıyız...

    türkiye, türkiye coğrafyasından çok daha büyüktür...

    not: yukarıda arkadaşlar sormuşlar "muhammed amir hassan kim?" diye. muhammed amir hassan'da kral idris gibi sunusi aşiretindendi ve sirenayka hükümeti'nin (bingazi hükümeti) başbakan yardımcısıdır.

    #tarih
  • şikayet et
  • 42686947
  • atatürk ve osmanlı prensesi mevhibe celalettin

    1.
  • atatürk'ün 57 senelik kısa ömründe bir kadın vardı.

    o kadın atatürk'ün "benimle gel" dediği tek kadındı...

    şimdi aşağıda osmanlı sarayında başlayan, ama osmanlı bankası'nın telefon santral memureliği ile sona eren bir prensesi anlatacağım...

    görsel

    mevhibe celalettin sultan...

    mevhibe celalettin sultan, abdülmecid'in kızı cemile sultan'ın torunudur.
    cemile sultan, abdülmecid'in kızı, padişah 2. abdülhamid'in, 5. murat'ın ve vahdettin'in kızkardeşi, sultan abdülaziz'in yeğeni, mahmud celalettin paşa'nın eşi...

    bugün boğazın en güzel yerinde, kandilli'de bulunan cemile sultan korusu onun adıyla anılır...

    8 mayıs 1884 taif...

    cemile sultan'ın eşi mahmud celalettin paşa, sultan abdülhamid'in emriyle midhat paşa ile birlikte taif sürgününde boğdurularak infaz ediliyordu.

    işte mevhibe celalettin'in hikayesi tam da burada başlıyor.

    dedesinin katlinden 3 sene sonra 1887'de büyükannesine ait fındıklı sarayı'nda dünyaya geliyor mevhibe...

    büyükannesi cemile sultan, eşini boğdurduğu için abisi abdülhamid'e düşmanlık besliyordu, işte bu duygular içindeki bir ortamda geçirdi çocukluk yıllarını.

    mevhibe tam bir prenses gibi yetişti.
    3 lisan biliyordu, piyano çalıyor, vals yapıyordu.

    evlendi, bir çocuğu oldu, evliyken bir başka adama aşık oldu, eşinden boşandı, yasak aşkıyla evlendi.
    fakat bu evlendiği eşi de jöntürk hareketindendi.
    abdülhamid'in emriyle tutuklandı. büyükanne cemile sultan devreye girdi, yurdu terk etmeleri karşılığında damat serbest bırakıldı.

    mevhibe sultan ve kocası mısır'a yerleşti. ardından paris'e gittiler, bir süre burada yaşadılar.
    bu arada mevhibe'nin anne ve babası vefat etti.
    anne ve babanın vefatıyla kendilerine bağlanan maaş kesildi, fakirlik yılları başladı.

    aileden kalan mülkler bir bir satıldı. ikinci eşinden de ayrıldı mevhibe sultan.

    ve istanbul'a dönüş...

    prenses uzun yıllar sonra yeniden istanbul'a döndü, mütevazi bir apartman dairesi kiraladı ve orada yaşamaya başladı.
    mevhibe sultan'ın hayatı çökerken, osmanlı da çöküyordu.

    derken istanbul işgal edildi.
    bu işgalden en fazla rahatsızlık duyanlardan biri de şüphesiz ki mevhibe sultan'dı.
    işgali kabul edilemezdi.

    derken onunla tanıştı...

    şişli'de karlo apartmanı bir davet gecesi.
    o gece mevhibe sultan mustafa kemal paşa ile tanıştı.

    gece bitiminde davet gecesinden bir grup olarak çıktılar mevhibe sultan'ın mütevazi evine gittiler.
    o gece sabaha kadar işgali konuştular, ne yapmak gerektiğini konuştular...

    mevhibe sultan ve mustafa kemal paşa, o geceden sonra artık her gün görüşmeye başladılar.
    mevhibe sultan mustafa kemal'in evindeki gizli toplantılara katılmaya başladı.

    hem mustafa kemal'in toplantılarına katılıyor, hem de osmanlı sarayı'nın ve işgal kuvvetlerinin tertiplediği davetlerde boy gösteriyordu mevhibe sultan.

    o artık mim mim grubu'nun bir üyesiydi.
    mim mim grubuna istihbarat sağlıyor, mustafa kemal'in talimatıyla istihbarat topluyordu.

    osmanlı sarayı'nın prensesi, artık kuvayi milliye'nin en önemli casuslarından biriydi...

    mustafa kemal paşa o günlerde midesinden rahatsızlandı.
    tam 17 gün boyunca mevhibe sultan'ın evinde kaldı, nekahat döneminde tam 17 gün mustafa kemal'e baktı prenses...

    ve mayıs 1919.
    artık harekete geçme vakti gelmişti.

    mustafa kemal, anadolu'ya geçme fikrini mevhibe sultan ile paylaştı.
    "gidiyorum...siz de benimle gelin, bize çok faydanız olacak, halide edip hanım'da anadolu'ya geçiyor, yalnız kalmazsınız..."

    mevhibe sultan "biraz düşüneyim" diyerek bu teklife cevap vermedi.

    mustafa kemal ömründe ilk ve son kez bir kadına "benimle gel" diyordu. ama hayal kırıklığına uğramıştı.
    mustafa kemal anadolu'ya geçerken, mevhibe sultan da istanbul'u terk edip milano'ya gitti.
    ardından bir süre almanya'da yaşadı.
    4 yıl sonra şubat 1923'te tekrar istanbul'a döndü.

    kurtuluş savaşı kazanılmış, vatan kurtarılmıştı.

    sonra cumhuriyet kuruldu, hanedan mensupları sınırdışı ediliyordu, bu sınırdışı kararı mevhibe sultan'ı kapsamamıştı.
    türkiye'de kalmaya devam etti.

    muhsin ertuğrul tiyatrosunda çalışmaya başladı. ardından başka tiyatrolar.
    turnelere katıldı.
    gazeteler ondan "tiyatrocu prenses" diye bahsediyordu.

    bu sıralarda anneannesine emanet ettiği tek oğlunun vefat ettiği haberini aldı.
    iyice yıkıldı.
    bir süre içine kapandı.

    ama sıfırı tüketmişti.
    galata liman şirketi'nde santral memureliğine başladı.
    burada kendisine ahlaksız teklifte bulunan müdürünün kafasına sandalye indirmek suretiyle işinden oldu.

    çocukluk arkadaşı odette'nin eşi olan osmanlı bankası yöneticisi mösyö körmiye sayesinde osmanlı bankası'nda santral memuresi olarak çalışmaya başladı.
    görsel

    bir zamanlar osmanlı bankası'nın en büyük müşterilerinden biriyken, şimdi aynı bankanın sıradan bir memuresi olmuştu.

    hayat ne acı.
    mevhibe sultan 1952'de zatürreden vefat edene kadar osmanlı bankası'nda çalıştı.

    prenses olarak başladığı hayat fırtınalı bir şekilde süregelmiş ve sıradışı bir şekilde noktalanmıştı.

    kimbilir, mayıs 1919'da mustafa kemal'in teklifini kabul edip onunla birlikte bandırma vapuruna binseydi her şey onun için çok farklı olabilirdi...

    mim mim grubundan kuvvacı prenses mevhibe...
    ruhu şad olsun, nur içinde yatsın.

    kaynaklar:
    -geçmiş zaman olur ki (sara ertuğrul korle)
    -Samsun’dan Önce Bilinmeyen 6 Ay (alev coşkun)
    -hürrem sultan'ın torunları(inci dündaş-ali serim)
    -tarih türklerde başlar.

    #tarih
  • şikayet et
  • 42681156
  • göbeklitepe

    60.
  • henüz yüzde 10'u bile ortaya çıkarılamayan arkeoloji dünyasının en büyük keşfi.
    bu koca alanın çok küçük bir kısmını biliyoruz henüz...
    görsel

    göbeklitepe'yi sadece bir tepelik alan olarak kabul etmek büyük hata olur.
    görsel

    yukarıdaki haritada gördüğünüz üzre göbeklitepe bulunduğu coğrafyada bir tapınak merkezi durumunda.
    göbeklitepe'ye birkaç kilometre mesafede bulunan harbetsuvan tepe ve karahan tepe kazıları da aynı anda sürüyor.
    (bkz: harbetsuvan tepesi/#42177606)
    (bkz: karahan tepe/#42178651)

    ve yine urfa merkezdeki balıklıgöl höyüğü kazısı da devam etmekte.
    burada dünyanın en eski heykeli bulunmuştu.
    (bkz: urfa adamı heykeli/#41943474)

    işte bu bölge komple tarihin akışını değiştirecek kapasiteye sahip.

    bana göre elde edilen bulguların çok küçük bir kısmı kamuoyu ile paylaşılıyor.
    çok daha farklı ve sansasyonel şeyler bulundu ama bunlar gizleniyor diye düşünüyorum.
    zira göbeklitepe'nin varlığı bile dinler tarihine ters düşüyor şimdiden...

    göbeklitepe'nin tarihinin mö 11.000 olduğu yazılıyor her yerde ama her geçen gün bu tarih daha eskiye doğru gidiyor.

    dünyadaki ilk toplu ayin, ilk ticaret burada yapıldı.
    hatta son elde edilen bulgulara göre dünyanın ilk toplu katliamı da burada yapılmış...

    düşünün, insanoğlu daha tarıma geçmemiş, ama göbeklitepe gibi bir yer kuruyor.
    tonlarca ağırlıkta dev taşlar dikiyor ve şüphesiz ki bu taşların konuşlandırılış şeklinin yıldızlarla bağlantısı var...

    ve bu yerin binlerce kilometre ötedeki avustralya kıtası ile rabıtası var;
    (bkz: göbeklitepe ile aborjinlerin bağlantısı/#40639659)

    bugünlerde netflix'in atiye dizisi sayesinde göbeklitepe çok konuşuluyor, iyi ki yaptılar diziyi.
    böyle bir yerin ülkemiz sınırları içinde olması büyük şans.

    #tarih
    #arkeoloji
  • şikayet et
  • 42667418
  • libya türkleri

    2.
  • bir libya gerçeği...

    erdoğan 2 hafta öne "libya'da yaşayan 1 milyon türk var ve bağımız var..." şeklinde açıklama yaptı.

    vikipedi'ye göre de bu sayı 1 milyon 400 bin.
    görsel

    libya türkleri osmanlı'nın bakiyesidir, garp ocakları'ndan bizlere kalan yadigardır.
    bugün en yoğun olarak misrata'da yaşamaktadırlar.

    libya türklerine; kouloughlis-kuloğlu-koloğlu deniyor.(sadece libya'da değil, cezayir ve tunus'ta da kuloğulları mevcut).
    görsel
    görsel

    şimdi libya'daki türkleri, garp ocakları türklerini tarihsel süreçte inceleyelim.

    libya'daki türklerin varlığı 1517'de mısır'ın fethi sonrası libya'nın doğu kısmını oluşturan sirenayka bölgesi'nin osmanlı tarafından fethedilmesiyle başladı.
    sirenayka: (bingazi, derne, tobruk)

    ardından 1551'de osmanlı korsanları'nın libya kıyılarına akınları ve trablusgarp'in 1553'te turgut reis tarafından fethedilmesiyle trablusgarp beylerbeyliği kuruldu ve libya'nın doğusundaki sirenayka'da sancak olarak trablus'a bağlandı.

    bakınız o tarihlerde de osmanlı, durduk yere libya'ya gitmedi.
    libya'daki müslümanlar, libya'yı sömürgeleştiren ve yağmalayan ispanyollara karşı istanbul'a bir heyet göndererek osmanlı'yı libya'ya davet ettiler.

    turgut reis'in trablus'u fethi ile birlikte türkler libya'ya yerleşmeye başladılar.
    turgut reis ile birlikte libya'ya 12 bin yeniçeri ve levend geldi.

    işte libya, cezayir ve tunus'ta bugün hala varlığını sürdüren ve kouloughlis-kuloğlu-koloğlu denilen kişiler bu osmanlı askerlerinin soyundan gelmektedir.
    osmanlı garp ocakları'nı vatan yapabilmek için osmanlı levendleri'ni ve akdeniz'de korsanlık yapan akıncıları yerel halktan kadınlarla evliliğe teşvik etmiş, işte osmanlı askerlerinin yerel halk ile kaynaşmaları sonucunda da bu "koloğlu" dediğimiz türk soylu bir halk ortaya çıkmıştır.

    garp ocakları'nda yöneticilik yapan dayılar işte bu koloğullarındandır.

    ----------------------
    not: turgut reis'nin mezarı bugün trablus'tadır.
    görsel
    ------------------------

    koloğulları ile kölemenler karıştırılmamalıdır.
    zira libya'da kölemenler de vardır ve libya türkleri içinde kölemenler de sayılmaktadır.
    kölemenler osmanlı'nın mısır'ı fethi sonrası burada kalan ve uzun süre osmanlı'ya direnen memlüklerdir.
    bunlar kıpçak türkü ve çerkes kökenlidir, osmanlı mısır'a hakim olunca bu kölemenlerin bir kısmı da trablusgarp'a gönderilmiştir.
    kölemenler'in torunları bugün ekseriyetle misrata'da yaşamakta ve kendilerini hala kölemen ve çerkes olarak tanımlamaktadırlar.
    misrata bugün nüfusunun yüzde 80'i türk/kölemen/koloğlu kökenli bir şehirdir.

    -----------------------------------
    not: misrata şehrinin isminin kökeni de bu mısır'dan gelen kölemenlerden gelmektedir.
    çerkes dilinde "misir atah" yani ataları mısır'dan gelenler anlamındadır.
    -----------------------------------

    libya'da bugün günlük hayatta kullanılan pek çok kelime türkçedir.
    görsel

    bunların dışında libya'ya yine anadolu'dan karamanlı türkleri geldiler.
    karamanoğulları soyundan gelen bu türkler 1711 yılından itibaren "karamanlı hanedanı" olarak libya'yı 1835 yılına dek osmanlı adına yönettiler.
    (bkz: karamanlı hanedanı)
    (bkz: karamanlı ahmet paşa)
    (bkz: karamanlı yusuf paşa)

    bu karamanlılar döneminde libya'ya anadolu'dan yoğun bir türkmen göçü yaşandı.
    libya'ya göç eden türkmenlerin bir kısmı, girit'in fethinden sonra da girit'e yerleştirdiler ve girit'teki türk nüfusunun çoğunluğunu oluşturdular.
    girit'in hakimiyetimizden çıkmasından sonra girit'teki yaklaşık 100 bin karamanlı yeniden libya'ya dönmüştür.
    görsel
    ------------------------------------
    not: abd'yi vergiye bağlayan 1796'daki trablus antlaşması işte bu karamanlı türklerin eseridir.
    libya'daki karamanlı dönemi osmanlı'dan bağımsız ayrı bir dönem olarak ele alınır.
    görsel
    -------------------------------------

    libya türkleri olarak inceleyebileceğimiz diğer bir topluluk da fizan sürgünleridir.
    osmanlı döneminde libya'nın güneyindeki fizan bölgesi bir sürgün yeriydi ve pek çok kişi buraya sürgüne gönderilmiş ve kalan hayatını burada tamamlamak zorunda kalmıştı.
    görsel

    libya türkleri'nin bir kısmı da işte bu fizan sürgünlerinin bugünkü bakiyeleridir.
    bu fizan sürgünlerini bir kitapta toplamak ne iyi olurdu, zira fizan'a sürülüp sahra çölünü geçip gine körfezi'ne ulaşan türkler var, ne hikayeler, ne hikayeler...

    osmanlı yönetimi süresince işte libya'daki bu türk varlığından dolayı, libya diğer uzak topraklar gibi değil, adeta bir türk toprağıymış gibi ilgi gördü.

    1908 yılında 2. meşrutiyet'in ilanı sonrası libya'daki aşiretler meşrutiyet aleyhine ayaklandılar.
    libya'daki türklere saldırılar başladı.

    aşiretler artık osmanlı'dan ayrılmak istiyorlardı. tabi bu ayaklanmada başta italya olmak üzre emperyalist devletlerin kışkırtmaları da etkiliydi.

    işte 1908 yılında bu ayaklanmaya karşı önlem alması ve libya'daki türkleri örgütlemek üzre teşkilat-ı mahsusa tarafından libya'ya mustafa kemal gönderildi.

    mustafa kemal libya'ya geldiğinde henüz 27 yaşında bir yüzbaşıydı.

    burada mustafa kemal bey ilk temaslarını koloğlu ve kölemen türkleri ile yaptı, akabinde sunusi aşireti ile görüşerek bu aşiretin ve aşiretin bağlı olduğu tarikatın osmanlı'nın yanında olmasını sağladı ve libya'da birkaç ay içinde elde ettiği bu güç ile ayaklanan diğer aşiretlerin karşısına çıkarak bu krizi sona erdirdi.

    mustafa kemal 3 yıl sonra yeninden libya'ya gelecek, 1908'de kurduğu dostluklar ve bağlantılar sayesinde italyan işgaline karşı trablusgarp'ta mücadele ettiği her cephede başarı sağlayacaktı...
    (bkz: gazeteci şerif bey in zorlu trablusgarp seyahati/#37798871)

    libya'da osmanlı'ya bağlı olan, türk dostu olan sunusi aşireti ve koloğulları türkiye ile hiçbir zaman irtibatı koparmadılar.

    (bkz: kurtuluş savaşında libya dan gelen yardım/#42651889)

    kurtuluş savaşı döneminde sunusilerin lideri ahmet sunusi'nin atatürk'ün yanında olduğunu ve sivas'ta islam kongresi toplayarak tüm dünyadan müslümanlara kurtuluş savaşımızın haklılığını ve yanında olmaları gerektiğini anlatması unutulmayacak ve önemli bir yardımdır.
    görsel

    sonraki yıllarda 1949 yılında libya'nın birleşmiş milletler nezdindeki bağımsızlık müzakerelerinde işte bu sunusi ailesi ve koloğulları yani libya türkleri ön planda olmuşlardır.

    1951'de libya bağımsızlığını kazandığında libya'nın ilk kralı sunusi ailesinden idris es senusi'dir.
    (bkz: birinci idris)

    idris es senusi libya kralı olmasıyla ülkeyi yönetecek başbakanı da türkiye'den seçmiş, bir libya türk'ü olan ve türkiye cumhuriyeti'nin emekli bir valisi olan sadullah koloğlu'nun başbakan olması için türkiye'den izin istemiş ve ülkenin ilk başbakanı da sadullah koloğlu olmuştur.

    (bkz: libya nın ilk başbakanı bir türk valisi/#42578246)

    bu durum aslında libya ile türkiye'nin yeniden entegre olması için atılmış bir adımdır, fakat ne yazık ki bu ütopya gerçekleşememiştir.

    buna rağmen libya ve türkiye 1969 yılındaki darbeye kadar tek millet, iki devlet şeklinde ilişkiye sahip olmuş, 1969 yılındaki kaddafi darbesi sonrası iki ülke bir daha o eski yakınlığı yakalayamamıştır.

    bakın kaderin bir cilvesi olsa gerek.
    1969 yılında kaddafi darbe yaptığı sırada kral idris tedavi amacıyla türkiye'de bulunmaktaydı...

    bugün türkiye'nin libya'ya asker göndermesi gündemde.
    halihazırda libya'da zaten türk askerleri var.
    (bkz: ikinci trablusgarp savaşı/#42553141)

    türkiye libya'nın meşru hükümetinin davetiyle libya'ya gidecek.
    üstelik libya'nın meşru hükümeti bu daveti sadece türkiye'ye yapmadı, abd ve cezayir'den de askeri yardım talep ettiler.
    (bkz: libya nın türkiye den askeri yardım istemesi)

    libya ile bizim tarihi bağımız var, bu bağ sadece coğrafi değil, kan bağı.
    bugün 1 milyonun üzerinde türk kökenli insanı korumak pek tabi ki türkiye'nin görevidir.
    libya'nın kaderinde başkalarının söz sahibi olmasını istiyorsanız, libya türklerini reddediyorsanız orası sizin bileceğiniz şey.
    (bkz: 2 ocak 2020 libya tezkeresinin tbmm de kabulü)

    kaynaklar;
    https://en.wikipedia.org/wiki/Kouloughlis
    https://en.wikipedia.org/wiki/Karamanli_dynasty
    https://dergipark.org.tr/...nload/article-file/112434
    https://www.dzkk.tsk.tr/i...p?icerik_id=515&dil=1
    http://dbpedia.org/page/Kouloughlis
    http://dictionnaire.sensa...ien.fr/Kouloughlis/fr-fr/
    https://alchetron.com/Kouloughlis
    https://islamansiklopedis...tr/kuloglu--garp-ocaklari
    https://www.tapatalk.com/...n-surname-t70880-s20.html
    https://www.orsam.org.tr/d_hbanaliz/10nurettin.pdf

    #tarih
    #coğrafya
  • şikayet et
  • 42667033
  • kurtuluş savaşında libya dan gelen yardım

    1.
  • mehmetçik 110 yıl aradan sonra yeniden libya'ya gidiyor.
    (bkz: 2 ocak 2020 libya tezkeresinin tbmm de kabulü)

    tanrı yardımcımız olsun...

    pek çok kişi karşı çıkıyor, pek çok kişi de bu yardıma destek veriyor, ülkemizin çıkarları gereği olduğunu dillendiriyor.

    ben ülke çıkarlarından ziyade bir de bunun bir vefa borcu olduğunu düşünenlerdenim...

    libya'da nüfuzlu bir aile var.
    sunusi ailesi ve bu ailenin mensup olduğu sunusi cemaati...

    yıl 1911.
    libya'da italyan işgali başladığında bu işgale karşı ilk direnişi gösterenler de bu sunusiler.
    onlar mustafa kemal'in, enver bey'in silah arkadaşları.

    mustafa kemal ve enver paşa sunusiler ile öyle bağlantılar kurmuşlar ki, libya elimizden çıksa da sunusilerle hiç ayrılmamışız.

    ve sene 1918.
    birinci cihan harbi sona eriyor, mondros mütarekesi imzalanıyor ve anadolu'nun işgali başlıyor.

    bu esnada sunusilerin lideri şeyh ahmet sunusi de anadolu'da.
    kendisi vahdettin'in tahta çıkış törenine katılıyor, hatta vahdettin'e bizzat kılıç kuşatıyor. ama savaşın sona ermesi ve osmanlı'nın mağlup olması nedeniyle ülkesine dönemiyor, bursa'da ikamet etmeye başlıyor.

    işgal başladıktan sonra şeyh ahmet sunusi bizzat miralay bekir sami bey'e başvurarak kuvayi milliye saflarına katılıyor.

    kuvvacı ahmet sunusi'ye istanbul'dan emir geliyor.
    "derhal anadolu'yu terk edip, istanbul'a halife'nin yanına dönmeniz emrolunur..."

    şey ahmet sunusi yanındaki yakınlarını topluyor ve halife'den gelen emri okuyor.
    herkes şeyhin vereceği kararı bekliyor ve şeyh ahmet anlatmaya başlıyor.

    "ben kuvvayi milliye'ye katıldım. çünkü yunan işgali başladığında rüyamda peygamber efendimizi gördüm, bana sol elini uzattı...neden sağ elini değil de sol elini uzattığını sordum, 'sağ elim anadolu'da, mustafa kemal'dedir' dedi efendimiz..."

    işte ahmet sunusi bu hayırlı rüyadan sonra mustafa kemal'in yanında, kuvayi milliye'nin yanında kurtuluş savaşına iştirak etmenin farz olduğunu anlıyor ve milli mücadeleye iştirak ediyor.

    hatta sunusi'nin kuvvaya katıldığı haberini alan mustafa kemal paşa kendisini ankara'ya getirtiyor, bizzat karşılıyor.
    görsel

    şeyh ahmet sunusi'nin ankara'ya gelişi sonrası mustafa kemal şu sözleri söylüyor;

    --spoiler--
    “Sünusi teşkilatı diğer teşkilatlar gibi sadece bir tarikat değildir; bu tarikat insanlığı islamiyetin saadet yolunda yürütmeye yönelik esaslı bir teşkilattır. Bu gece huzurlarıyla müşerref olduğumuz zat, islam aleminde büyük bir esasa dayanan mukaddes bir teşkilatın başında bulunan yüce bir zattır. (…) Benim ve arkadaşlarımın gözlerimizle gördgümüz gibi Sunusiler Afrikada insaniyet ve medeniyet ve hayatta inzibat nhususunda öncü lmuşlardır. Dolayısıyla bundan sonra kendilerinin islam alemine yapacakları hizmetler, şimdiye kadar olan hizmetlerini taçlandıracaktır. Ve bu sayede Türkiye devletinin, bütün islam cihanının dayanak merkezi olan Türkiye devletinin de sağlamlaştırılmasına hizmet etmiş olacaklardır. Seyid Ahmet Şerif Sünusi Hazretlerinin gelecekteki hizmetlerine şimdiden gerek şahsım ve gerek TBMM namına teşekkür arz eylerim.”
    --spoiler--

    ve şeyh ahmet sunusi kurtuluş savaşında görevlendiriliyor.

    --spoiler--
    Sünusi’nin yeni görevi belli olmuştu: Anadolu’daki Milli Mücadeleyi manen güçlendirmek ve islam dünyasındaki direniş hareketlerini Türkiye’nin etkisi altına almak. Böylece Ankara hükümeti hem ülke içinde daha fazla desteğe sahip olacak hem de uluslar arası siyasette daha etkili hale gelecekti. Şeyh Ahmed Sünusi Anadolu’da genel vaiz olarak görevlendirildi. Ülkenin farklı vilayetlerinde (Konya,Diyarbakır,Mardin başta olmak üzere ) camilerde vaazlar vererek hutbeler okuyarak halkı Milli Mücadeleye destek vermeye davet etti. Mustafa Kemal Paşanın padişahın sözünden çıkarak isyan ettiği ona karşı mücadele ettiği yönündeki zararlı propagandaları etkisiz hale getirmeye çalıştı. Her gittiği yerde Milli Hareketin bir cihad olduğu “ islamiyet’in kurtarıcısı olan ordumuzu” desteklemenin herkese farz olduğunu ifade etti.

    kaynak: celal bayar-ben de yazdım.
    --spoiler--

    şeyh ahmet sunusi kurtuluş savaşımızın her evresinde görev alıyor.
    sivas kongresinde, tbmm'nin açılışında, sakarya zaferinde, büyük taarruz'da...

    şeyh ahmet sunusi'nin kurtuluş savaşımıza ve zaferlerimize katkısı yadsınamaz.
    onun yaptığı etki adeta bir ordunun yapmış olduğu etki kadardır.

    ayrıca şeyh ahmet sunusi'nin yanında muharebe etmeye gelen yüzlerce sunusi mücahidi ve libya'dan gelen maddi yardımlar da inkar edilemez elbet...

    "libya'da ne işimiz var" diyen arkadaşlara şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, libya bize suriye'den de, ırak'tan da daha yakındır.

    şeyh ahmet sunusi'nin mustafa kemal'in yanında ne işi vardıysa, bugün bizim de libya'da o işimiz var...

    #tarih
  • şikayet et
  • 42651889
  • necip fazıl ın deniz lisesinden atılma sebebi

    1.
  • türkiye'nin ünlü kumarbazlarından necip fazıl kısakürek'in istanbul heybeliada'daki deniz lisesinden atılma sebebidir.

    evet bugün siyasal islamcıların deliler gibi sevdiği ünlü kumarbaz necip fazıl, o zamanki adı bahriye mektebi olan deniz lisesinde okumuştur.
    hem de nazım hikmet ile birlikte.
    lakin okudukları dönemde nazım hikmet milliyetçi, necip fazıl ise solcudur.

    o günleri necip fazıl şöyle anlatır.

    --spoiler--
    “Yahu sen ne diyorsun? Ben sağcıymışım da, Nazım solcuymuş da, biz düşmanmışız da, yok daha neler, ulan hıyar, biz Nazım ile bütün gün siyaset tartışır; akşam olunca da Beyoğlu’nda kız tavlardık, ne diyorsun sen be!”
    --spoiler--

    necip fazıl ve nazım hikmet'in deniz lisesi yıllarından fotoğrafları;
    görsel

    neyse...
    1917 yılına gelindiğinde nazım hikmet deniz lisesi'nden mezun olur.
    sınıf arkadaşı necip fazıl'ın ise eğitimine 1 yıl daha ilave edilir okul yönetimi tarafından.
    bu 1 yıllık uzatmanın sebebi de ahlak notudur.
    necip fazıl bir bahriyeli olabilecek ahlaka erişememiş, ahlak yönünden sınıfta kalmıştır.

    tabi necip fazıl buna çok içerler.
    ertesi sene girdiği bütün sınavlarda boş kağıt verir ve sıfır numero alır, böylece okuldan kaydı silinir.

    üstat necip fazıl ahlak yoksunluğu dolayısıyla bahriye mektebinden mezun olamaz ve hayatına ecnebi kadınların peşinde, yüksek kaldırımın batakhanelerinde ve kumarhanelerinde devam eder...

    ahlak önemli arkadaşlar. zaten ahlak yoksunu birine ancak hırsızlar, yolsuzlar, rüşvetçiler sığınır. öyle de oluyor...

    bonus;
    (bkz: necip fazıl ın örtülü ödeneği tırtıklaması)

    #tarih
  • şikayet et
  • 42638073
  • türkiye de kurulan otomotiv fabrikaları listesi

    1.
  • son günlerde malum otomobille yatıp, otomobille kalkıyoruz, sürekli yerli ve milli otomobili tartışıyoruz.
    türkiye aslında otomotiv işinde epey köklü bir tarihe sahip.

    türkiye'de kurulmuş, faaliyet göstermiş, üretim yapmış pek çok otomotiv fabrikaları mevcuttur.
    (otomobil değil, otomotiv, zira aşağıda inceleyeceğimiz fabrikalar sadece otomobil değil, otobüs, minibüs, kamyon vb de imal ediyorlardı)

    şimdi türkiye'de kurulan, üretim yapan bu fabrikalara bakalım;

    istanbul-tophane ford fabrikası(1929);
    türkiye'nin ilk otomobil fabrikasıdır. ford motor company lisansı ile montaj yapan bu fabrika 1930-1934 arasında üretim yapmış ve 1934 yılında büyük buhran sebebiyle üretimini durdurmuştur.
    görsel

    istanbul-tuzla türk willys overland fabrikası-jeep (1954)
    tuzla jip fabrikası olarak da bilinen firma, jeep lisansı ile askeri jipler üretmekteydi, jip'e adını veren fabrika bu fabrikadır.
    görsel

    uzun yıllar üretim yapan bu fabrika ve devamındaki kuruluşlar 2006'da üretimine son vermiştir.
    görsel

    federal türk kamyonları fabrikası (1955)
    çayırova'da federal markasıyla kamyon üretimi yapan bu firma, daha sonra toe tarafından satın alınmıştır.
    görsel

    şişli fuldamobil otomobil fabrikası-nobel 200 (1958)

    ford otosan fabrikası (1959)
    ford motor company ve koç holding'in eşit hisselerle ortak olduğu firma.
    kocaeli gölcük ve kocaeli yeniköy fabrikaları ve eskişehir inönü'deki fabrikalarında otomobil, hafif ticari araç ve kamyon üretimi yapmaktadır.
    görsel
    görsel

    tülomsaş-devrim; (1961)
    türkiye'nin ilk yerli ve milli otomobil deneyimidir. malesef devam edilememiştir.
    görsel

    türk otomotiv endüstrileri aş. toe (1962);
    oyak'ın federal kamyon fabrikasını satın alması sonucunda ortaya yeni çıkan otomotiv sektörü üreticisi. bir nevi oyak-renault'un atasıdır.
    görsel

    ama toe'yi international kamyonları (halk arasında enter adı verilen) ile tanıyoruz.
    görsel

    yine toe'nin ürettiği şu minibüsleri(mater) hatırlamayan yoktur.
    görsel

    askam kamyon fabrikası:(1962)
    1962 yılında chraysler lisansı ve ortaklığı ile istanbul'da kurulan ve desoto ve fargo kamyonlarını as serisi kamyonları (as 900, as 700) üreten firma.
    firma 90'lı yıllarda japon hino kamyonlarını da üretmeye başladı, 2007'de ise üretimini durdurdu.
    görsel

    otokar (1963)
    bir koç holding iştirakidir.
    sakarya-arifiye'deki fabrikasında otobüs, minibüs, zırhlı araç vb üretimi yapmaktadır.
    görsel

    60'lı yıllarda magirus otobüslerini üretmiştir.
    görsel

    bmc (1964)
    1964 yılında izmir'de kurulan firma, 1966'dan beri kamyon, kamyonet, traktör ve motor üretimi yapmaktadır.
    görsel

    anadolu isuzu (1965)
    1965 yılında çelik montaj adıyla kurulan şirket ilk olarak çekoslovak jawa motorlarını ve efsane çarpık bacak skoda'ları üretmiştir.
    görsel

    1986 yılında japon isuzu ile imzalanan lisans ve ortaklık anlaşması ile bugünkü halini almış ve isuzu marka araçların üretimini yapmaya başlamıştır.
    görsel
    görsel

    man türkiye aş (1966)
    ankara'da kurulu bulunan fabrikasında alman man lisansıyla kamyon ve otobüs üreten firmadır.
    görsel

    karsan (1966);
    1966'da koç holding bünyesinde kurulan, 1981'e kadar yedek parça imalatı yapan, 1981 yılından itibaren de ticari araçlar üreten firmadır.
    görsel

    bugün vehbi koç'un damadı inan kıraç'a ait olan firma, 2002'den beri bursa'daki fabrikasında peugeot partner, citroen berlingo, ve karsan j10 minibüslerini üretmektedir.
    görsel

    mercedes benz türk-otomarsan (1967)
    1967'de istanbul'da otomarsan adıyla kurulan ve efsane 0302 otobüslerini üretmeye başlayan firma.
    görsel

    1986 yılında aksaray'daki fabrikasında kamyon üretimine başlamış, 1990'dan itibaren de mercedes benz türk aş adını almıştır.
    görsel

    tofaş (1968)
    koç holding-fiat ortaklığı ile bursa'da üretim yapmakta olan fabrika bugün fiat otomobilleri üretimi yapmaktadır.
    görsel

    fabrika yılda 400 bin araç üretim kapasitesine sahiptir.
    görsel

    temsa (1968)
    adana'da kurulan ve otobüs, minibüs vb üretimi yapan firma bugün mitsubishi ile ortak üretim yapmaktadır.
    görsel

    oyak renault(1969)
    fransız renault ve oyak ortaklığı ile kurulan ve bursa'daki fabrikasında yılda 360 bin otomobil 600 bin adet motor üretimi yapan ve bunun yüzde 80'ini ihrac eden fabrika.
    görsel

    dörteller otobüs fabrikası (1980)
    bursa'da kurulu bulunan ve belediye-halk otobüsleri üreten firmadır.
    bir dönem türkiye'de çok moda olan man'ın çift katlı otobüslerini üretmiştir.
    görsel

    türkkar (1980)
    bursa'da kurulu bulunan ve volvo lisansıyla otobüs üretimi yapan firmadır.
    görsel

    güleryüz (1982);
    bursa'da otobüs üretimi yapan firma. 2000 yılında çıkardıkları güleryüz cobra otobüsleri şehiriçi ulaşımda belediyelerin en çok tercih ettikleri modellerden biridir.
    görsel

    toyota türkiye (1990)
    dünyanın en büyük otomotiv üreticilerinden biri olan toyota'nın sakarya'da üretim yapan fabrikasıdır.
    başlangıçta sabancı ailesi ile ortak olarak kurulmuş, daha sonra tüm hisseleri toyota'ya geçmiştir.
    görsel

    boronkay daf (1990);
    bursa'da boronkay ve daf ortaklığı ile kurulan ve otobüs üretimi yapan firma.
    görsel

    honda (1992)
    gebze'de 1992 yılında anadolu grubu ile ortak üretim fabrikası kuran honda bugün hisselerinin tamamı japon honda'ya aittir. firma malesef 2021 yılında üretimi durduracaktır.
    görsel

    hyundai assan (1994);
    güney korali hyundai firması ile kibar holding ortaklığında kurulan ve otomobil, otobüs, kamyonet vb araçlar üreten firmadır.
    görsel

    bozankaya (2005);
    ankara-sincan'da alman lisanslı otobüsler üreten firma. 2010 yılından beri tcv markası adı altında dizel ve cng'li otobüsler üretmektedir.
    görsel

    folkvan (2007)
    gaziantep'te kurulu bulunan firma isuzu lisansıyla kamyon montajı yapmaktadır.
    görsel

    turcar (2007)
    eskişehir'deki fabrikasında 4 x 4 kamyon üretimi yapan kuruluş.
    https://i.ytimg.com/vi/Jlbn4D3EQCg/maxresdefault.jpg

    isobus (2010)
    adana'da hintli tata lisansıyla otobüs imalatı yapan firmadır.
    görsel

    akia (2013)
    bursa-inegöl'deki fabrikasında otobüs ve metrobüs üretimi yapan firma.
    görsel

    bunların dışında seri üretim yapmayan, özel imalat yapan, siparişe göre imalat yapan bazı fabrikalar da var...

    #tarih
    #ekonomi
    #sanayi
    #otomotiv
  • şikayet et
  • 42630983
  • 27 aralık 1919 atatürk ün ankara ya gelişi

    1.
  • bugün itibariyle 100. yılını kutladığımız büyük gün...

    vatanın bağrına düşman dayamış hançerini, yok mudur kurtaracak bahti kara maderini...

    işgalden sonra her yerde namık kemal'in vatan mersiyesi'nde geçen bu soru soruluyordu...

    ankara'nın girişinde o gün sinsin ateşleri yakılmıştı.
    yaklaşık 30 bin vatandaş, 3000 atlı, 700 yaya seymen ve bacı erenler vatanı kurtaracak olan umudu, mustafa kemal paşa ve temsil heyetini bekliyordu...
    https://i.hizliresim.com/zG93l7.jpg

    sarı saçlı mavi gözlü bozkurt ufukta göründüğünde "mustafa kemal paşa geliyor" nidaları ile davullar, zurnalar çalmaya başladı...

    seymenler, vatandaşlar, bacı erenler coşku içindeydi...

    paşa aracından indi, karşısında böyle coşkulu bir kitle görmek onu daha da inandırmıştı...
    "merhaba bacılar, merhaba ağalar...niçin geldiniz? neden zahmet ettiniz?"
    https://i.hizliresim.com/5Nbgmz.jpg

    diye sordu.

    bacı erenlerden biri cevapladı;
    "bağımsızlık uğruna can vermeye geldik..."

    seymenlerden biri cevapladı;
    "yedi düvele meydan okuyan bir yiğidi karşılamaya geldik paşam..."

    bir diğer seymen öne atıldı;
    "vatan, millet yolunda kanımızı akıtmaya geldik..."

    ankara'nın nüfusu o gün 25.000'di, ama kemal paşa'yı karşılamaya 35.000 kişi gelmişti.

    mustafa kemal paşa tekrar sordu;
    "fikrinizde sabit misiniz..."

    seymenler bir ağızdan cevapladılar;
    "hamd olsun..."

    kemal paşa gururla haykırdı;
    "varolun, tanrı milletimizi muzaffer eylesin..."

    o gün ankara'da olanlar basit bir karşılama töreni değil, türk budunu'nun yeni bir devlet kurma töreniydi adeta.

    ankara'da o gün yakılan sinsin ateşlerinin mesajı gayet netti.

    ya devlet başa, ya kuzgun leşe...

    27 aralık 1919.
    100 yıl önce bugün sarı saçlı mavi gözlü bozkurt ankara'ya geldi.

    ve milletin işgalden sonra sormuş olduğu o soru yanıtını bulmuş oldu.
    vatanın bağrına düşman dayasın hançerini, bulunur kurtaracak bahtı kara maderini...

    kut'lu olsun...

    #tarih
  • şikayet et
  • 42619446
  • kanal istanbul montrö ve altın frank

    1.
  • kanal istanbul şu an tek gündemimiz nedense...
    iktidar sürekli "boğazlardan para kazanamıyoruz, kanal istanbul'u yapınca para kazanacağız" diyor. (kolpa)

    kanal istanbul'u yapınca para kazanacaklarını iddia etmeleri tam bir komedi ve cahillik örneği.
    ama konumuz bu değil.
    konumuz boğazlardan neden para kazanamadığımız...

    montrö boğazlar sözleşmesi boğazların ve marmara'nın statüsünü belirleyen bir antlaşmadır.
    malesef tayyip erdoğan da dahil olmak üzre akp'lilerin yüzde 98'i bu antlaşmanın maddelerini hiç okumamışlardır.

    antlaşmanın metninin linki aşağıda;
    http://sam.baskent.edu.tr/belge/Montro_TR.pdf

    montrö sözleşmesinin 26. maddesinde antlaşmanın belgelerinin fransa arşivlerinde saklanacağına dair bir mutabakat vardır.
    görsel

    antlaşmaya taraf olan devletler bu antlaşmanın garantörü olarak fransa'yı belirlemişler demek ki.

    montrö antlaşması'nın ek-1 metninde boğazlardan geçecek taşıtların ücretlendirmesi altın frank cinsinden şöyle yapılmış;
    görsel

    altın frank nedir?
    altın frank o dönem, altının frank cinsinden değerini belirlemek için kullanılan bir birim.
    Altın Frank, "Franc Germinal" ya da "Napolyon Altını", Napolyon tarafından 1805'te dolaşıma sokulmuş ve 1920 yılında Milletler Cemiyeti tarafından da hesap birimi olarak kabul edilmiş 0,290 gram saf altın içeren bir para birimidir.

    montrö'nün imzalandığı 1936 senesinde altın-frank paritesi 1.20 franktır.
    bu parite her sene güncellenir, altın frank değeri hesaplanır ve boğazları kullanan taşıtlardan ona göre tahsilat yapılırdı.

    ta ki 1953 senesine kadar.
    1953 senesinde ne olmuş biliyor musunuz?
    altın frank tedavülden kaldırıldı.
    altın frank kuru da dolar karşısında en düşük değerindeyken sabitlendi.
    kim tarafından?
    demokrat parti hükümeti, adnan menderes tarafından...

    ve takip eden yıllar boyunca türkiye cumhuriyeti boğaz geçişlerinden bu düşük kur üzerinden para almaya başladı.
    bir allah'ın kulu da bu işe uyanmadı, ses çıkarmadı iyi mi?

    tam 29 sene boyunca boğazlarımız sömürüldü.
    bu sömürüyü şöyle kabaca izah edecek olursak, senelik 2 milyar dolar gibi bir kaybımız oldu, bu da 29 sene boyunca ne yapar?
    58 milyar dolar...

    sonra, sene 1982.
    darbeci dediğimiz, sevmediğimiz kenan evren bu saçmalığa uyanıyor.
    aslında bu iş kenan evren'in işi değil tabi.
    kenan evren'i başbakan bülend ulusu uyandırıyor. zira bülend ulusu emekli bir oramiral, yani denizci...
    ve 1982'de türkiye resti çekiyor ve tedavülden kalkan altın frank yerine boğaz geçiş ücretlerinin dolar üzerinden alınacağını ilan ediyor.
    ve bu karardan sonra transit geçiş ücretleri neredeyse 10 misli artıyor.

    tabi bu karar ile birlikte uluslararası denizcilik örgütü (bkz: imo) dünyayı ayağa kaldırıyor.

    başta abd, ingiltere ve yunanistan(küçük enişte) olmak üzre bütün dünya türkiye'nin aldığı bu karara itiraz ediyor.
    hatta sovyetler birliği türkiye'yi resmen tehdit ediyor.
    türkiye bu restlerin hepsine göğüs geriyor.
    ta ki 1983 senesine kadar.

    1983'te ne oluyor?
    genel seçimler ve turgut özal'ın anap'ı iktidara geliyor.
    iktidara gelen anap ve başbakan turgut özal ilk iş olarak ne yapıyorlar biliyor musunuz?
    1982 senesinde bülend ulusu başbakanlığındaki darbe hükümetinin aldığı bu kararın kanun haline getirilmesini erteliyor bu uygulamayı yürürlüğe koymaktan vazgeçiyorlar.

    ve böylece türkiye, 1953'te menderes tarafından düşük kurdan sabitlenen birim üzerinden boğaz geçişlerinden para almaya devam ediyor...

    sene 1953.
    sene 2019...

    aradan tam 66 sene geçmiş.
    yıllık 2 milyar dolardan hesaplıyorduk hatırlıyorsanız. ne yapar?
    132 milyar dolar.
    görsel

    tam 66 sene boyunca türkiye'nin menderes ve özal sayesinde ettiği zarar bu rakam sevgili arkadaşlar.

    bakın aslında türkiye montrö'yü uygulasa boğazlardan şakır şakır para kazanacak.
    ama menderes ve özal'ın bu ihanetleri yüzünden yıllardır para kaybediyoruz.

    türkiye boğazlardan ne kadar para kazanıyor peki?
    300 milyon lira civarında. (dolar değil lira)
    görsel

    tabi bu 2017 yılının rakamı.
    o zaman dolar kuru daha düşüktü, şimdi 500 milyon gelir elde ediyoruz sayalım.
    lakin bu elde ettiğimiz gelirlerin hemen hemen tamamı zaten boğazların güvenliği, işletmesi, fener bakımları vb giderler için harcanıyor, yani bu gelirin vatandaşa bir katkısı olmuyor.

    oysa bugün biz montrö antlaşmasını uygulasak ve geçiş ücretlerini altın frank üzerinden alıyor olsaydık boğaz geçişlerinden yılda yaklaşık 2.5 milyar dolar gelir elde edecektik...

    peki akp bunu bilmiyor mu? 17 senedir devleti yönetenler hiç buna dikkat etmemiş mi? araştırmamış mı?

    tam tersi, biliyorlar. üstelik araştırmışlar da.
    hatta, bu altın frank olayını 2011'de gündeme getirmişler.
    bakınız dönemin enerji bakanı taner yıldız "altın frank'a geçebiliriz" diyor;
    görsel

    bu arada önemli not:
    akp'nin altın frank açıklaması: 7 ocak 2011.
    akp'nin kanal istanbul açıklaması: 27 nisan 2011.

    peki ne oluyor da altın frank'ı gündeme getirdikten 4 ay sonra apar topar çılgın proje açıklaması yapılıyor ve kanal istanbul ortaya atılıyor?

    yoksa aklıma gelen şey mi?
    kandırılmışlar mı?

    birileri erdoğan'ın kulağına gidip; "reisim, bak şuraya bir kanal yapalım boğazlardan para kazanamıyoruz, para basarız burda, hem bir sürü yeni konut felan yaparız" mı dedi?

    inşaat ya resulullah diyerekten ve milyonlarca metrküp beton dökme aşkıyla altın frank uygulamasına geçmekten neden vazgeçildi?

    toplayacak olursak;
    1-altın frankı düşük dolar kurundan uygulamaya koyan kim?
    adnan menderes...

    2-altın frank'a geçilmesini erteleyen ve yeniden menderes dönemindeki düşük kurdan işlem görülmesini sağlayan kim?
    turgut özal...

    3-17 senedir tek başına ülkeyi yönettiği halde altın franka geçmek yerine, yeni bir kanal yapıp milleti borç batağına sürüklemek isteyen kim?
    tayyip erdoğan...

    adnan menderes, turgut özal, tayyip erdoğan...
    kim bunlar?
    milletin adamları(!)...
    görsel

    eh, hakikaten de milletler hakettikleri şekilde yönetilirmiş...

    bonus;
    (bkz: ya kanal ya istanbul/#42611390)

    #tarih
    #ekonomi
  • şikayet et
  • 42612758
  • gecenin tablosu

    90.
  • macar ressam mor than tarafından 1870'te yapılan attila'nın şöleni (bkz: The Feast of Attila) adlı 176 cm x 255 cm ebatında yağlıboya tablo;
    görsel

    tabloda başbuğ attila bir zafer sonrası yapılan şölende tasvir edilmiş.
    attila'nın yanındaki genç, attila'nın oğlu ilek han.
    ilek han, 454'te Nedao muharebesi'nde uçmağa varmış bir hun prensidir.

    tabloda dikkat çeken bir diğer ayrıntı da attila'nın tahtıdır.
    tahtın kenarında (her iki kenarında da) bozkurt motifi vardır ve taht bu bozkurtlar tarafından taşınmaktadır.
    bu tahtın bir benzeri bugün macaristan'da müzede sergilenmektedir.
    görsel

    (bkz: başbuğ attila nın bozkurt motifli tahtı)

    tablo romalı(bizans) diplomat ve tarihçi Priscus'un yazdıklarından yola çıkılarak yapılmıştır.
    zaten sanatçı attila'nın şöleni tablosunda priscus karakterine de yer vermiştir.
    görsel

    not: attila'nın şöleni adlı tablo bugün budapeşte'deki macaristan ulusal galerisinde sergilenmektedir.

    #tarih
    #resim
    #sanat
  • şikayet et
  • 42596985
  • yunan kralını ısırarak öldüren maymun

    1.
  • farkında olmadan tarihin akışını değiştirmiş olan maymundur.
    maymun moritz...

    yunan kralı aleksandros, kral konstantin'in oğludur.
    bakmayın siz bunların isimlerinin konstantin, aleksandros falan olduklarına bunlar esasen alman asıllıdır.
    (bkz: Schleswig Holstein Sonderburg Glücksburg Hanedanı)

    alman asıllı oldukları için de baba kral konstantin haliyle 1. dünya savaşında almanları destekliyordu.

    lakin ingilizler yunanistan'ı işgal edip kralı devirmek ve yerine venizelos'u geçirmekle tehdit edince, kral konstantin korkup almanya'ya kaçtı.
    ingilizler de 1917'de kral konstantin'in yerine oğlu aleksandros'u geçirdiler.
    venizelos'u da yunanistan başbakanı yaptılar.

    aleksandros kraldı, lakin yönetim komple venizelos'un elindeydi.

    1. dünya savaşı sona erdi, mondros mütarekesi, sevr falan derken, ingilizlerin göz yummasıyla yunanistan izmir'e asker çıkardı. (15 mayıs 1919)

    venizelos'un anadolu ile ilgili planı bu kadardı.
    izmir'i işgal etmen, daha sonra da osmanlı'nın tamamen yok olmasını bekleyip trakya'nın tamamını ve istanbul'u işgal edip bizansı yeniden diriltmek.

    işte bu durum altında aleksandros yunan halkının sevgisini kazanmış, izmir ve trakya'nın fatihi olarak anılmaya başlanmış, zaferlerinin tadını çıkarıyordu.
    24 ekim 1920 tarihinde sarayında oturup köpeği fritz ile oynuyordu.
    kralın bir de maymunu vardı, berberi şebeği moritz adlı bu maymun, kralın fritz ile alakadar olmasını kıskandı ve fritz'e saldırdı.
    zavallı fritz'i kurtarmak için araya giren kral aleksandros'u da önce tırmaladı, sonra da ısırdı...
    kral aleksandros'un yüzü gözü kan içindeydi.
    korumalar hemen yetişti.
    dan dan dan, saraydan silah sesleri yükseldi, maymun moritz oracıkta öldürüldü.

    kral aleksandros tedavi altına alındı, zehirlenmişti. kan zehirlenmesi yaşıyordu, ateşi 40 derecenin üzerine çıktı bir gün sonra acı içinde bağıra bağıra can verdi...

    maymun moritz öldü, kral aleksandros öldü...

    yunan tahtının tek varisi olan aleksandros'un babası kral 1. konstantin atina'ya dönerek yeniden tahta çıktı.
    konstantin'in dönmesiyle venizelos ingiltere'ye kaçtı.
    konstantin kendini başkomutan ilan etti.
    anadolu'ya çıktı.
    tüm anadolu'nun işgali emrini verdi.

    yunanistan'ın varı yoğu ne varsa anadolu'ya naklettirerek işgal harekatına başladı.
    uşak, kütahya, afyon, eskişehir...
    bir çırpıda hepsini aldı.
    zaferler tatlı gelmişti.

    türkler sakarya'nın doğusuna itilmişti.

    kral konstantin ankara'yı istedi.
    işte mustafa kemal'de bu deliliği yapmasını bekliyordu.

    kurmaylarının ve ingilizlerin uyarılarını dinlemedi, sakarya'nın doğusuna geçti.
    geçiş o geçiş.
    13 eylül 1921'de polatlı'da durduruldu, ilk darbeyi yedi. haşat oldu.
    (bkz: sakarya zaferi)

    "ulan bir hata yaptık, bari batı anadolu'yu elde tutalım" diye afyon'a, eskişehir'e çekildi.
    1 sene daha dayandı.
    26 ağustos 1922'de balyozu kafasına yedi, 30 ağustos'ta ordusu yok edildi, 9 eylül 1922'de de tüm hayalleri suya düştü.

    bir askeri darbe sonucu tahttan indirildi.
    maymun sayesinde iktidara gelen konstantin, maymun iştahından dolayı tacından tahtından olmuştu...

    evet, yunan kralı aleksandros'u öldüren bu maymun moritz olmasaydı, kral konstantin tahta geçemeyecek, yunan ordusunu bir felakete sürükleyemeyecekti belki de.
    izmir'i kurtarmak, zafer kazanmak daha zor olacaktı.

    hiç şüphesiz maymun moritz kurtuluş savaşı'nın kaderine bilmeden de olsa etki etmiştir...

    kral aleksandros'un ölümü için kaynak;
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Aleksandros_(Yunanistan_kral%C4%B1)

    #tarih
  • şikayet et
  • 42593207
  • 22 aralık 1914 sarıkamış harekatı

    6.
  • bugün 105. yılını idrak ettiğimiz harekat.

    50 bin, 60 bin, 90 bin...
    sayısını bilmediğimiz binlerce şehidimiz.

    vatan uğruna, bayrak uğruna donarak can veren kahramanlar...

    unutmadık, unutmayacağız...

    bir hilal uğruna ya rab, ne güneşler batıyor...
    görsel

    o güneşler, 105 sene önce bugün sarıkamış'ta batmasalardı, belki de bugün bir vatana, bir milli bilince, milli kimliğe sahip olamayacaktık.

    ruhları şad olsun...

    sen şehit oğlusun, incitme yazıktır atanı,
    verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı...

    #tarih
  • şikayet et
  • 42593021
  • atatürk ün amerikan mandacılığını istediği mektup

    6.
  • tarihi fesli deli'den, mustafa armağan dümbeleğinden öğrenenlerin varlığına inandığı mektup.
    kaynak?
    kaynak maynak yok. kaynak götüm tabi ki.

    esasen sivas kongresinde pek çok kişi manda ve mandacılığı savunmuş, hatta amerikan mandası altında 15-20 sene kalınmasını teklif etmiştir.
    bu kişilerden bazıları; halide edip, refet bele, kara vasıf bey gibi isimlerdir.

    manda konusu sivas kongresinde çok tartışılmış gerçekten.
    lakin atatürk'ün mandayı kabul edelim, manda olabilir iması dahi olmamıştır.
    atatürk bu tartışmaları sükunetle dinlemiştir.

    ta ki bir tıbbiyeli kürsüye çıkıp tarihi konuşmasını yapıncaya kadar.
    kürsüye çıkan o genç tıbbiyeli hikmet'tir.
    tıbbiyeli hikmet, sivas kongresinde tıbbiyelilerin temsilcisi olarak tam bağımsızlık üzerine bir konuşma yapmış, manda ve himayenin kati suretle kabul edilemeyeceğini belirtmiş ve konuşmasının sonunda mustafa kemal tarafından alnından öpülmek suretiyle tebrik edilmiştir.
    (bkz: tıbbiyeli hikmet/#41455979)

    tıbbiyeli hikmet'in bu sözleri mustafa kemal'in sözleri ve fikirlerinin yansımasıdır.
    lakin mustafa kemal her fikre, her düşünceye açık olması gereken sivas kongresi'nin reisi ve hamisidir.
    manda ve himaye fikirleri mustafa kemal'i çok sinirlendirip kızdırsa da kongre boyunca buna tahammül etmiş, milli birlik ve beraberliğe halel getirmemek ve kimse üzerinde baskı kuruyor algısı yaratmamak adına da bu saçmalığa tahammül etmiştir.

    şimdi, 100 yıldan fazla süre geçmiş aradan.
    bu yalanı, bu iftirayı atanlar acaba sivas kongresi kararlarını hiç incelediler, okudular mı?

    "atatürk sivas kongresinde manda istedi" diyen mallara vereceğiniz cevap çok nettir arkadaşlar.
    sivas kongresi kararları...

    atatürk'e bu şekilde iftira atan gavur tohumlarına sivas kongresi kararlarını okuyunuz, gösteriniz.

    sivas kongresi kararları aşağıdaki gibidir;

    1. milli sınırları içinde vatan bir bütündür parçalanamaz.
    2. her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı millet top yekün kendisini savunacak ve direnecektir.
    3. istanbul hükümeti, harici bir baskı karşısında memleketimizin herhangi bir parçasını terk mecburiyetinde kalırsa, vatanın bağımsızlığını ve bütünlüğünü temin edecek her türlü tedbir ve karar alınmıştır.
    4. kuvay-ı milliye'yi tek kuvvet tanımak ve milli iradeyi hakim kılmak temel esastır.
    5. manda ve himaye kabul olunamaz.

    üzerine basa basa ve oy birliği ile vatan bir bütündür parçalanamaz ve manda ve himaye kabul edilemez kararları alınan bir kongre için "amerikan mandası istiyordu" diye iftira atmak cehalettir, soysuzluktur, şerefsizliktir.

    atatürk gibi, bağımsızlığı bir karakter gibi üstünde taşımış bir insana böyle bir iftira atmak namussuzluktur.

    son olarak atatürk'ün manda ve himaye fikrine karşı yaklaşımı ve sergilediği tutuma dair akademik bir araştırmayı kaynak olarak sunuyorum.
    http://dergiler.ankara.ed...dergiler/45/800/10216.pdf

    tekrar ediyorum, akademik bir araştırma. yani bazı soysuzların uydurmaları gibi sallamasyon değil...

    #tarih.
  • şikayet et
  • 42591803
  • karakoncolos

    16.
  • türk mitolojisi'nde kış cini olarak bilinen kötü bir varlık.
    görsel

    bu varlık ve karakoncolos efsaneleri, etkinlikleri orta asya'dan deşti kıpçak diyarına oradan da karadeniz havzasına ve balkanlara yayılmıştır.

    köken olarak türk mitolojisine dayanır.
    görsel

    başta Yakut Türkleri olmak üzere kimi şaman topluluklarda güz dönemi doğanın ölmesiyle birlikte günümüzde cadı-obur-hortlak olarak adlandırdığımız kötücül varlıklardan korunmak adına ateş yakılıp saçı saçılması, yine kötü varlıkların rahatsızlık vermemesi için onlarla yiyeceklerin paylaşılması gibi etkinlikler yapılır.

    bugün pek çok kültürde karakoncolos efsanesi ve etkinlikleri mevcuttur.
    Günümüzde Cadılar Bayramı olarak bilinen uygulamaların kökeni Samhain gecesine dayanmaktadır.
    samhain bir kelt toplumu adetidir.

    31 Ekim gecesi ölülerle yaşayanlar arasındaki perdenin kalktığına inanılır ve insanlar kötü ruhlardan gizlenmek için kostümler giyer, onlara balkabağı-mısır gibi yiyecekler sunardı.

    slav kültüründe samhain/karakoncolos'a verilen ad ise baba yaga'dır.

    kafkaslarda karakoncoloz'a "obur" adı verilir.
    çerkez kökenli olan evliya çelebi bu karakoncoloz gecesi'nden; "yılın belirli bir gününde Çerkez oburları ile Abaza oburlarının gökte savaştığı gece" olarak bahseder.

    işte batı toplumlarındaki cadılar bayramının kökeni olan samhain'in türk mitolojisindeki karşılığı karakoncolus'tur.
    bu adetlerde kutlamalar, yiyecek sunmalar her topluma göre farklılık gösterdiği gibi, bu etkinlikler yine farklı toplumlarda farklı günlerde kutlanırdı.

    bizdeki karakoncolos'un ocak ayının 14'ünde ortaya çıktığına ve insanlarla temas kurduğuna inanılır.

    bu efsane bugün karadeniz'de, trabzon'da kalandar gecesi olarak hala devam etmektedir.
    eskiden trabzon'un köylerinde karakoncolos'tan korunmak için geceleri kapı önüne kuymak bırakıldığı söylenir.
    Günümüzde Kalandar Gecesi adıyla sürdürülen gelenekte gençler yüzlerini boyayıp horon oynar, çocuklarsa kapı kapı dolaşıp hediyeler toplar.
    görsel

    karakoncolos gecesi ege'de congalaz olarak adlandırılır. teke yöresinde ise congala denir.

    karakoncolos günlerinin balkanlardaki yansıması ise bocuk gecesi adı verilen etkinliktir.
    Orta Çağ'dan kalma bir gelenek olan Bocuk Gecesi'nde yüzler boyanır, ateşler yakılır ve kabak tatlısı pişirilir.
    Günümüzde Tekirdağ ve Edirne'de kutlanan Bocuk Gecesi'nde Bocuk'un(karakoncolos) ahırdaki hayvanlara zarar vermemesi için ahırlara bir tepsi kabak tatlısı bırakılır.
    görsel

    bugün pek çok batı adeti olarak bildiğimiz uygulama ve halihazırda anadolu'da özellikle köylerdeki bazı adetler kökeni türk mitolojisine dayanan etkinlikler ve adetlerdir.
    bunların en bilineni ise noel'de çam ağacı süslenmesidir.
    (bkz: noel ağacı süslemek bir türk geleneğidir/#42525674)

    #mitoloji
    #tarih
  • şikayet et
  • 42591516
  • fatih sultan mehmet dönemi osmanlı sınırları

    1.
  • (bkz: coğrafya kaderdir)

    osmanlı devletinin, hatta gelmiş geçmiş bütün türk devletlerinin sahip olduğu en güzel, en ideal sınırlardır.
    görsel

    aklı olan her türk, aklı olan her insan bu sınırlara, böyle bir coğrafyaya sahip olmak ister.

    düşünsene, osmanlı'nın en geniş sınırları bu sınırlar olsaydı, ortadoğu bataklığına hiç saplanmamış olsaydı, arapla, acemle, kürtle işi olmasaydı, onları sırtında taşımak, onların ihanetlerine uğramak zorunda olmasaydı neler olurdu?

    şüphesiz ki dünya tarihi çok farklı olurdu.
    bu sınırlarda kalan osmanlı dünyadan geri kalmayabilirdi. bilim ve teknoloji gelişebilirdi. osmanlı avrupai bir devlet olabilirdi.

    turan soylu macarlarla ittifak kurulup tüm avrupa'ya hakim olunabilir, türk medeniyeti dünyanın 1 numaralı medeniyeti yapılabilirdi.

    neyse...

    Seyretti havâ üzre denir taht-ı Süleyman.
    Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde!
    (ziya paşa).

    #tarih
    #coğrafya
  • şikayet et
  • 42580373
  • libya nın ilk başbakanı bir türk valisi

    1.
  • (bkz: libya nın türkiye den askeri yardım istemesi) ile başlayan ve kamuoyunda bazı kişilerin "ne işimiz var libya'da, bize ne libya'dan" diyerek karşı çıkmaya çalıştığı türk devlet politikasına dair herkesin bilmesi gereken bir konu...

    evet, bugünkü libya'nın ilk başbakanı bir türkiye cumhuriyeti valisidir.
    sadullah koloğlu...
    görsel

    Türk Milleti tarih boyunca hiçbir zaman belli bir sınırlar içine kapatılamamış, sınırlara tabi olmamış derin bir millettir.
    110 sene önce yokluk ve imkansızlık dolayısıyla kahramanca savunmamıza rağmen bıraktığımız vatan toprağı asil milletimizden yeniden sahip çıkılmayı bekliyor.
    1911'de Mustafa Kemal'lerin, Enver Bey'lerin, Kuşçubaşı Eşref'lerin, Neşet Bey'lerin canları pahasına savunduğu vatan toprağımız bugün ait olduğu bayrağı göklerinde dalgalandırmak için gün sayıyor...

    Libya'yı yokluk ve imkansızlıklardan dolayı 1912'de terk ettik, ama hiçbir zaman bırakmadık.
    O günlerde Libya'yı bir Kuvayi Milliyeci'ye emanet ettik.
    Sunusi Ailesine.

    Sunusiler hiçbir zaman Türkiye ile bağlarını koparmadı.
    Kurtuluş Savaşımıza yardım ettiler, hatta Şeyh Ahmet Sunusi bizzat Kuvayi Milliye'ye katılarak mücadele etti.
    görsel

    Aradan yıllar geçti, Kuvvacı Sunusi Ailesi de, Libya'da ilk hükümet kurulurken o vatanın gerçek sahibi olan Türkiye'ye müracaat etti ve Bingazi doğumlu olan Türkiye'de çeşitli ilçelerde kaymakamlık, birkaç ilde valilik yapmış olan ve Bingöl Valiliğinden emekli olan, "Arap Kaymakam" lakaplı Sadullah Koloğlu'nun Libya'nın ilk hükümetinin başına geçmesini talep etti.
    Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti de bu talebi 1949'da kabul ederek Sadullah Koloğlu'nu Libya'ya gönderdi.
    görsel

    Koloğlu, Libya'nın ilk başbakanı oldu. Burada "Arap Kaymakam" sıfatıyla görev yapan Koloğlu, Libya'da "Türk Başbakan" olarak anıldı.
    Bu büyük devlet adamı, kıymetli vatansever, 1952 senesinde vefat ettiğinde şahsi hesabında sadece 45 sterlin vardı.

    Ruhu Şad Mekanı Cennet olsun...

    her devletin bir milli politikası olur ve o devletin vatandaşları bu milli politikalar doğrultusunda hareket etmelidir.
    bizim libya konusundaki milli politikamız bellidir.
    libya'yı dün de kaderine terk etmedik, bugün de etmeyeceğiz.

    libya mustafa kemal'in sol gözüdür...

    not: Sadullah Koloğlu, gazeteci ve akademisyen Orhan Koloğlu'nun babasıdır. Orhan Koloğlu Babası ile ilgili "Arap Kaymakam" adlı kitabı yazmıştır.
    görsel

    #tarih

    Edit: hakikaten şu entrye 6 eksi verecek kadar mı nefret ediyorsun benden?

    edit-2: daha önce de belirttim yine belirteyim.
    libya ile olan anlaşma ve libya meselesi akp yahut tayyip meselesi değildir arkadaşlar, siyaset üstü bir meseledir, bu meseleyi anlamaya ne akp'nin ne de rte'nin çapları yetmez. zaten libya ile olan son antlaşma balyoz mağduru bir amiralimizin eseridir.
    (bkz: balyoz mağduru tümamiral cihat yaycı/#42490335)

    yani bu libya olayından hiçkimse siyasi çıkarım yapmaya çalışmasın.
  • şikayet et
  • 42578246
  • türk sularında yaşanan büyük gemi yangınları

    1.
  • eski entrylere göz atarken independenta ile ilgili bir entrye denk geldim.
    çok küçüktüm o zaman, ama independenta'nın yanma görüntülerini, hatta enkazının dev bir ada gibi haydarpaşa önlerinde yıllarca durmasını çok iyi hatırlıyorum hala.
    görsel

    15 kasım 1979'da haydarpaşa açıklarında yunan bandıralı evrialy şilebiyle çarpışıp alev alan independenta tam 27 gün boyunca yanmış ve istanbul'u zehirlemişti.

    independenta faciasında meydana gelen patlama ve ortaya çıkan sıcaklık tarihi haydarpaşa gar binasına da zarar vermişti.
    görsel

    independenta'nın enkazı yukarıda da bahsettiğimiz gibi yıllarca durdu.
    enkazın kaldırılması görevi deniz kuvvetleri komutanlığına verildi, deniz kuvvetleri de bu işi ihale ile bir firmaya verdi, firma çalışmalara başladı, lakin iflas etti.
    en nihayetinde 1986 yılında yeni bir ihale yapıldı, başka bir firma enkaz kaldırma işini aldı ve independenta enkazı 1987 yılında tuzla'ya çekilmeye başlandı.
    görsel

    independenta benim hatırladığım en büyük tanker faciası ve gemi yangınıydı.

    ama türk karasularında, boğazlarda başka büyük gemi yangınları da oldu.

    şimdi bunlardan bazılarını yazalım.

    1-)çorum vapuru yangını:
    9 temmuz 1949'da sabaha karşı karadeniz seferine çıkmaya hazırlanan çorum yolcu vapurunun kıç ambarındaki çuvalları alev almasıyla yangın çıkmış, çıkan yangın ambardaki yolcular arasında büyük panik yaratmış, yangından kurtulmaya çalışan yolcuların birbirlerini ezmeleri sebebiyle 61 kişi hayatını kaybetmiş, 54 kişi de çeşitli yerlerinden yanarak yaralanmıştır.
    görsel

    saatler süren yangın kontrol altına alındıktan sonra yapılan incelemelerde geminin kıç ambarında kaçak olarak patlayıcı maddeler taşındığı ortaya çıkarılmıştır.

    2-)mirador tanker yangını:
    aralık 1958'de iskenderun limanında panama bandıralı mirador tankeri'nde yükü olan jet yakıtı boşaltılırken bir yangın meydana gelmiş, yangın güçlükle söndürülmüş, gemide açılan yaralar dalgıçlar tarafından kapatılmıştı. mirador tankeri içinde 4 bin ton yakıt ile onarılmayı beklerken 13 ocak 1959'da tüm iskenderun'u sarsan bir patlamayla infilak etti ve hemen arkasından da alev alev yanmaya başladı.
    patlama sırasında tankere bağlı olan imroz adlı tahliye/onarım gemisi de alev aldı.
    mirador patlama sonrası iskenderun körfezinin sularına gömülürken imroz gemisi de tamamen yandı.
    bu faciada 6'sı imroz gemisi mürettebatı olmak üzere 19 kişi hayatını kaybetti.
    görsel

    3-)peter zoraniç tanker yangını:
    15 aralık 1960 günü 12 bin ton benzin ve 11 bin ton saf gaz yağı yüklü yugoslav bandıralı peter zoraniç tankeri kanlıca önlerinde yunan bandıralı world harmony şilebi ile çarpıştı.
    görsel

    tankerdeki yakıtın denize dökülmesi sonucu bölgede demirli olan tarsus yolcu gemimiz de yandı.
    bu faciada 51 denizci hayatını kaybetti.
    görsel

    4-)barbaros tankeri yangını:
    23 eylül 1965'te yarımca'daki tüpraş rafinerisi iskelesinde bağlı olan barbaros tankeri'nin boş olan depolarından birinde bir patlama oldu ve akabinde tanker yanmaya başladı.
    yangın tankerin dolu depolarına ulaşmadan söndürüldü fakat bu faciada 12 kişi hayatını kaybetti.

    5-)kadıköy vapuru yangını:
    2 mart 1966'da sscb bandıralı lutsk tankeri ile yine sscb bandıralı krasny octobory şilebinin dolmabahçe açıklarında çarpışması sonucu lutsk tankerinden denize sızan motorinin alev alması sonucu karaköy iskelesinde bağlı bulunan kadıköy vapurunun yanması ile sonuçlanan yangındır.
    olayda bir vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.
    görsel

    6-)yeni galatasaray motoru yangını:
    3 temmuz 1966'da boğazda sefer yapan yeni galatasaray vapuru ile kereste yüklü aksaray motoru'nun çarpışması sonucu çıkan yangındır.
    bu faciada 13 kişi hayatını kaybetmiştir.
    görsel

    7-)ordu vapuru yangını:
    13 ekim 1968'de karadeniz seferini yapmakta olan ordu yolcu vapuru kurucaşile açıklarında seyrederken makine dairesinde başlayan yangın tüm gemiye yayıldı.
    gemi personelinin soğukkanlılığı sayesinde gemide bulunan 140 yolcunun paniğe kapılmadan karaya çıkmaları sağlandı. gemide bulunan 91 personel de kayıpsız bir şekilde gemiyi terk etti.
    ordu vapuru kıyıdan 1.5 mil açıkta saatlerce cayır cayır yandı.

    8-)nassia tanker yangını:
    13 mart 1994 tarihinde kıbrıs rum bandıralı nassia petrol tankeri ile yine kıbrıs rum bandıralı Shipbroker adlı kuru yük gemisinin istanbul boğazının kuzeyinde çarpışması sonucu çıkan yangında nassia'dan boğaza sızan hampetrol sonucu büyük bir yangın çıkmış kaza sonucunda 31 kişi hayatını kaybetmiştir. ayrıca bu kazada Nasia'daki 98 bin 600 ton ham petrolün 13 bin 500 tonu, 4 gün denize aktı.
    görsel

    9-)tpao tankeri yangını:
    13 şubat 1997 tarihinde türkiye'nin en büyük gemisi olan tpao tankerinin bakımda olduğu tuzla gemsan tersanesinde yapılan kaynaklar sırasında sıçrayan kıvılcımların biriken gaz ile temas etmesi sonucunda büyük bir patlama yaşanmış, patlama tuzla ve çevresinde çok şiddetli hissedilmiş, akabinde tankerde büyük bir yangın çıkmış, çıkan yangın tersanedeki 2 gemiye de sıçramış, 700 ton yakıt denize sızmıştır.
    görsel

    bu felakette 2 itfaiyecimiz şehit olurken 19 itfaiyeci ve 6 vatandaş da yaralanmıştır.
    görsel

    10-)marmara tankeri yangını:
    23 ocak 1999 tarihinde armutlu açıklarında seyreden marmara tankeri'nde meydana gelen patlamalar sonrası başlayan yangındır.
    yangın sonucunda alev topuna dönen tanker mudanya açıklarına doğru sürüklendi ve uzun süre yandı. yangın güçlükle kontrol altına alındı lakin 8 mürettebat hayatını kaybetti.
    görsel

    11-)tıbıl kimyasal madde tankeri yangını:
    20 ocak 2014 tarihinde tuzla tersaneler bölgesinin açıklarında demirli bulunan türk bandıralı tıbıl adlı boş kimyasal madde tankerinde bir patlama meydana gelmiş, gemide çıkan yangın söndürülmüş lakin 1 mürettebat hayatını kaybetmiştir.
    görsel

    12-)yakamoz 5 tanker yangını:
    6 mart 2014 tarihinde yenikapı açıklarında demirli bulunan yakamoz 5 adlı tankerde kazan dairesinde meydana gelen patlama sonrası çıkan yangındır.
    yangında 1 mürettebat ağır yaralanmıştır.
    görsel

    13-)retaj kuru yük gemisi yangını:
    14 ocak 2015 tarihinde iskenderun'daki den bir port iskelesinde bağlı bulunan retaj adlı togo bandıralı kuru yük gemisinde bulunan 300 ton samanın tutuşması sonrası çıkan yangındır.
    görsel

    14-)körfez tanker yangını:
    29 nisan 2017 tarihinde kocaeli'nin körfez ilçesi açıklarında demirli habaş'a ait lpg tankerinde çıkan yangındır. yangın söndürme çalışmalarında 7 mürettebat yaralanmış, körfez gemi trafiğine kapatılmıştır.
    görsel

    15-)mark kuru yük gemisi yangını:
    4 ocak 2019 tarihinde, pendik açıklarında demirli togo bandıralı mark isimli kuru yük gemisinde çıkan yangındır. yangın söndürülmüş gemideki 15 personel kurtarılmıştır.
    görsel

    16-)syn zania tanker yangını:
    1 temmuz 2019 tarihinde aliağa petkim limanı'nda demirli bulunan italyan bandıralı syn zania adlı lpg tankerinde meydana gelen patlamalar sonucu çıkan yangındır.
    gemide çıkan yangın sonrası gemi römorkörlerle açığa çekilmiş ve limandan açıkta söndürülmüştür, bu yangında 1 mürettebat hayatını kaybetmiştir.
    görsel

    #tarih
  • şikayet et
  • 42558034
  • atatürk neden mumyalandı

    3.
  • ulu önder mustafa kemal atatürk 10 kasım 1938'de vefat etti, cenazenin nereye defnedileceğine karar verilemediği için naaşında tahnit işlemleri yapıldı.
    tahnit işlemleri yapılan naaş çelik bir tabuta konuldu.
    görsel

    17 kasım 1938'de düzenlenen cenaze töreni sonrası 2 gün dolmabahçe sarayı'nda katafalkta bekletilen atatürk'ün naaşı, 19 kasım 1938 tarihinde yavuz zırhlısı ile izmit'e, oradan da trenle ankara'ya nakledildi.
    görsel

    20 kasım 1938'de ankara'ya getirilen ulu önder'in naaşı, 21 kasım 1938'de düzenlenen tören ile ankara etnografya müzesine nakledildi.
    görsel

    bundan 15 yıl sonra ise 10 kasım 1953'te anıtkabir'in tamamlanması ile birlikte etnografya müzesinden alınarak törenle anıtkabir'e nakledildi.
    görsel

    16 kasım 1938'de tahnit işlemi yapılarak ve çelik bir tabuta konularak mühürlenen atatürk'ün naaşı, tabuttan çıkarılarak anıtkabir'deki mozolesine yerleştirildi.

    mozoleye yerleştirme işleminde atatürk'ün yüzü açıldı, bozulmadığı görüldü.
    islami usullere uygun olarak ve dualar eşliğinde anıtkabir'deki mozolesine defni yapıldı.
    görsel

    atatürk'ün bugün yattığı mozolesine o gün türkiye cumhuriyeti'nin tüm illerinden, selanik'ten, kıbrıs'tan, buhara ve semerkant'tan, horasan'dan, pamir yaylasından, tataristan'dan, kerkük'ten, libya'dan, tunus'tan, mekke ve medine'den getirilen topraklar serildi ve ulu önder'in cansız bedeni bu kutsal topraklarla bütünleşti...

    size bin kere diyorum ki bilmediğiniz konularda yazmayın.
    hele hele atatürk hakkında hiç yazmayın.
    atatürk size çok ağır gelir...

    #tarih

    edit: ek olarak, atatürk'e yapılan işlem yukarıda da bahsettiğim üzre (bkz: tahnit) işlemidir.
    tahnit işlemi mumyalama değildir. mumyalama ve tahnit arasında farklar vardır.
  • şikayet et
  • 42557714
  • Gündemdeki Haberler
    güncel Önemli Başlıklar