#tarih

  • 97 yıl önce bugün...

    nikola trikupis...yunan generali.
    kendisi afyon'daki yunan ordularının komutanı.
    ilk darbeyi 26 ağustos'ta yiyor, 27 ağustos'ta afyon'u boşaltıp dumlupınar'a çekiliyor.
    30 ağustos'ta dumlupınar'da ordusu imha ediliyor.
    2 eylül günü izmir'e kaçmaya çalışırken dadaylı halit bey'in 5. kafkas tümeni tarafından kıstırılıyor ve uşak'ın 15-20 km doğusundaki göğem köyü'nde bir vadiye saklanıyor.
    burada bir süre bekledikten sonra demiryoluna varmak için ceceli kara murat adlı çobandan yardım istiyorlar.
    ceceli kara murat'da bunları alıyor, demiryolu istikametinin tam tersi istikamete, dadaylı halit bey'in karargahının yakınına götürüyor.
    koca yunan generali bir çoban tarafından aldatılıyor.

    neyse, bu bizim çobanı trikupis'in huzuruna getiriyorlar.
    "neden bizi kandırdın" diye soruyor trikupis.
    çoban cevap veriyor;
    "burası benim vatanım, ben vazifemi yaptım, hadi siz de vazifenizi yapın ve beni şehit edin..."

    ve yunan askerleri ceceli kara murat'ı orada şehit ediyorlar.

    trikupis ve digenis bu olaydan sonra artık direnmenin, saklanmanın anlamsız olduğuna karar veriyorlar ve bir grup subayı önden gönderip dadaylı halit bey'e tesli oluyorlar...

    sonra da ismet paşa'nın karargahına getiriliyor.

    ertesi gün, 3 eylül 1922.
    ve nikola trikupis yanında general digenis ile birlikte mustafa kemal'in karargahına getiriliyor ismet paşa tarafından.
    mustafa kemal ve fevzi paşalar kendilerini selam vererek karşılıyor.

    "hoşgeldiniz general" diyerek söze başlıyor mustafa kemal.

    kendilerine gümüş tabakasından sigara ikram ederek ve hafif tebessüm ederek devam ediyor;

    "yunan orduları başkomutanlığına atandığınızı biliyor musunuz? tebrik ederim..."

    sigarasından bir fırt çekerek arkasına yaslanan trikupis "hayır" diye cevap veriyor.

    mustafa kemal; "bunu bildirmek için dünden beri telsizle sizi arıyorlar" diyor.

    trikupis şaşkın tabi cevap veremiyor, sadece "durumumuz işte bu" demekle yetiniyor...

    düşünün bir yanda yokluktan var edilen, imkanları kısıtlı bir ordu ve başkomutanı.
    diğer yanda tüm emperyalistlerin desteğini almış ve harkulade donatılmış bir diğer ordunun başkomutanı.
    ve kağnı ile kamyonu, kılıç ile mitralyözü alt etmiş ordunun komutanı, diğer komutana "başkomutanlığa atandığını" bildiriyor.

    mustafa kemal ve silah arkadaşları türk mucizesini gerçekleştirirken çok zorluklar çekmiş, ama galibiyet ile birlikte eğlenmeyi de ihmal etmemişler.

    allah hepsinden razı olsun.

    not: yunan orduları başkomutanı trikupis'in teslim olduğu yerde, uşak'ın göğem köyünde bugün "göğem zafer anıtı" bulunmaktadır.
    görsel

    #tarih
  • şikayet et
  • 42075524
  • 2000 yıllık lahidin içinde yemek pişirmek

    1.
  • bartın amasra'da gerçekleşen vandalizm.

    müze müdürlüğünde yer olmadığı için 2000 yıllık roma lahidini caddeye yürüyüş yoluna koyuyorlar.
    burada piknik yapan vatandaşlardan biri de aygazını tenceresini alıyor, rüzgardan korumak maksadıyla lahidin içinde kızartmasını yapıp afiyetle yiyor.
    görsel

    --- spoiler ---
    3 bin yıllık tarihi geçmişe sahip ilçede, amasra müze müdürlüğü'nün bahçesinde yer olmadığı için 15 yıl önce kum mahallesi'ndeki yürüyüş yoluna konulan roma dönemine ait lahitlerde tencere ile yemek pişirildi. alevin rüzgarla sönmemesi için lahitin içine konulan tencere ve ocağı görenler, fotoğrafını çekip, sosyal medyada paylaşarak duruma tepki gösterdi.
    https://www.yenicaggazete...ek-pisirdiler-247283h.htm
    --- spoiler ---

    vatandaşı olmasak gerçekten eğlenceli ülke.

    #tarih
    #vandalizm
  • şikayet et
  • 42064941
  • şehit pilot binbaşı mehmet fazıl

    1.
  • kurtuluş savaşımızın en önemli evresi olan büyük taarruz esnasında türk ordusu'nun hava kuvvetleri komutanı olan pilot...

    mehmet fazıl bey, işkodra doğumludur.
    ailesi aslen aydınlıdır, babası kadı olduğu için işkodra'da dünyaya gelmiştir.

    mehmet fazıl bey 1910 yılında harp okulundan mezun oldu, ardından pilotluk eğitimi için ingiltere'ye gitti, balkan savaşları'nın başlaması ile birlikte yurda döndü ve edirne hava müfrezesinde pilot olarak görev yaptı.
    görsel

    balkan savaşları'nın ardından çanakkale, ırak ve arabistan'da görev yaptı.
    1918'de istanbul'daki yeşilköy tayyare bölüğüne atandı.

    artık 1. dünya savaşı'nın son anlarıydı.
    istanbul'u bombalamak üzere 5 ingiliz uçağı istanbul'a saldırmışlardı.
    mehmet fazıl bey, tek başına bu 5 ingiliz uçağı ile hava muharebesine girdi, ingiliz uçaklarını kaçırmayı başardı, lakin hem kendisi, hem de uçağı yaralanmıştı.
    görsel

    fazıl bey yaptığı bu mücadele ile türk havacılık tarihinin ilk muharebe zaferini kazanmış, istanbul'da binlerce kişinin hayatını kurtarmış ve kahraman olmuştur.

    mehmet fazıl bey bu olaydan sonra yüzbaşı rütbesine terfi eder.

    mehmet fazıl bey 1. dünya savaşı'nın bitmesinin ardından başlayan milli mücadele'ye katılmak için anadolu'ya geçer.
    1. ve 2. inönü muharebelerine katılır.
    2. inönü muharebesinde de 4 yunan uçağını tek başına bertaraf eder.
    görsel

    ardından sakarya'da savaşır ve nihayet büyük taarruz...

    büyük taarruz başlangıcında mehmet fazıl bey en kıdemli pilottur ve tayyare bölük komutanıdır.
    yani türk ordusu'nun hava kuvvetleri komutanıdır.

    büyük taarruz öncesi yapılan plana göre türk ordusu afyon'un güneyine hareket edecek ve kuvvet merkezi burada toplanacaktı.
    eskişehir, ankara, konya'dan takviye birlikler hep buraya kaydırılacaktı.
    yaklaşık 100 bin kişilik bir kuvvetin yer değiştirmesi söz konusuydu.

    böyle büyük bir harekat ve yürüyüşün düşman keşif kollarından gizlenmesi gerekmekteydi.

    işte burada en önemli görev yüzbaşı mehmet fazıl ve kartal müfrezesindeki kahraman pilotlarımıza düşüyordu.

    mehmet fazıl ve silah arkadaşları tam 12 gün boyunca 25 ağustos akşamına kadar tek bir yunan uçağına dahi keşif yaptırmadılar.
    yunanlar türk ordusundan haber alamıyor, türklerin afyon'un güneyine yaptığı büyük yığınaktan haberdar olamıyor ve büyük taarruzu kestiremiyorlardı.

    26 ağustos sabahı türk topçusu afyon mevzilerini dövmeye başladığında artık her şeyin çok geç olduğunu anlamışlardı...

    işte bu gizlilikte en büyük pay pilot yüzbaşı mehmet fazıl ve kartal müfrezesinindi.

    tabi 26 ağustos günü türk topçusu, türk piyadesi, türk süvarisi saldırır da, türk pilotu boş durur mu?

    mehmet fazıl ve ekibi afyon'un güneyinden, vecihi hürkuş, pilot rıdvan ve diğer pilotlarımız da afyon'un kuzeyinden saldırmak suretiyle büyük taarruza katıldılar.
    afyon semalarında uçan ilk türk uçağı mehmet fazıl'ın albatros d-3'üydü.
    yunan mevzileri türk topçusu tarafından dövülürken, mehmet fazıl da gökyüzünden ateş kusuyordu...

    büyük zaferimizin kazanılması ve izmir'in kurtuluşundan sonra mehmet fazıl bey'in rütbesi binbaşılığa yükseltilerek istiklal madalyası verildi ve tbmm takdirnamesi ile ödüllendirildi.

    ne yazık ki zaferimizin mimarlarından biri olan binbaşı fazıl bey cumhuriyetimizin kuruluşuna şahitlik edemedi.
    zaferden sonra izmir'de toplanan hava birliklerimize komutan yapıldı, burada genç türk pilotlarını eğitmeye başladı. bu eğitim uçuşlarından birinde 27 ocak 1923 tarihinde uçaklarının düşmesi sonucu öğrencisi ile birlikte şehit oldu.

    şehit binbaşı mehmet fazıl bey izmir'deki hava şehitliğine defnedildi.

    ruhu şad olsun...
    görsel

    #tarih
  • şikayet et
  • 42060546
  • hacıanesti gel de ordularını kurtar

    2.
  • türk kurtuluş savaşı sırasında ulu önder atatürk'ün en keyifli olduğu an hiç şüphesiz ki dumlupınar'da bozguna uğrayan yunan kuvvetleri'nin kaçışını zafertepe'deki başkomutanlık mevkiinden izlediği andır.
    görsel

    burada yunan ordusu'nun dağılışını ve ardını çevreleyen fahrettin altay paşa'nın süvarileri tarafından imha edilişini an be an izleyen mustafa kemal'in keyfi görülmeye değerdi...

    tabi zaferin en tatlı anı da hiç kuşkusuz ki başkomutan mustafa kemal'in, yunan orduları başkomutanı hacıanesti için sarf ettiği sözlerdi.

    hacianesti büyük taarruz öncesi afyon, kütahya ve eskişehir'deki yunan tahkimatlarını gezmiş, gazetecilerle de son olarak röportaj yapmıştı.
    o röportaj esnasında bir ingiliz gazeteci sakarya savaşından bahisle mustafa kemal'i sormuş, mustafa kemal'den çekinip çekinmediğini öğrenmek istemişti.

    böyle bir soru karşısında hacianestis'in cevabı ukalaca oldu;
    "15 gün boyunca tüm cepheyi dolaştım mustafa kemal adında bir komutana rastlamadım..."

    ve hacianestis bu sözü söyleyerek izmir'deki karargahına geri dönmüştü.

    işte hacianesti'nin bu sözleri sarf etmesinden sadece 2 ay sonra şimdi durum çok farklıydı.
    yunan ordusu dumlupınar'da imha edilmiş, türkler zafer kazanmıştı.

    mustafa kemal, kurmaylarına zafertepe'de son talimatları vererek şöyle haykırdı;
    "hacianesti, gel de ordularını kurtar..."

    sonra da keyifle yaktı sigarasını, başkomutanlık arabasının arka koltuğuna oturdu ve şoförüne seslendi;
    "izmir'e sür çocuk..."

    ek: trt tarafından çekilen kurtuluş dizisinde mustafa kemal paşa'nın hacianesti için sarf ettiği sözler;
    https://streamable.com/2qgev

    #tarih
  • şikayet et
  • 42057698
  • yunan askerine atılan teslim ol bildirisi

    1.
  • büyük taarruz esnasında dağılmış ve yok olmak üzre iken hala direniş göstermeye çalışan yunan askerlerine, türk uçakları tarafından atılan teslim olun bildirisidir.

    bildiri daha önce türk ordusuna teslim olmuş yunan askerlerinin dilinden yazılmış ve diğer yunan askerlerinin teslim olarak can güvenliklerini sağlamalarını isteyen ve onlara güvence sunan bildiridir.

    bildirinin orijinali;
    görsel

    türkçesi;
    görsel

    not: büyük taarruz'da 26 ağustos-9 eylül tarihleri arası 20 bin yunan askeri esir alınmıştır.

    #tarih
  • şikayet et
  • 42047661
  • büyük taarruz

    48.
  • bugün günlerden büyük taarruz...
    bugün günlerden malazgirt...

    bugün büyük taarruz'un 97. yıldönümü. türk ulusunun elinde avcunda ne varsa kurtuluş için harcadığı son büyük hamlenin yapıldığı gün.

    size büyük taarruz'a ne şartlar altında hazırlandığımızı ve kocatepe'den afyon'a, oradan da sincanlı ovası'na nasıl aktığımızı anatayım.

    işte size büyük taarruz öncesi ve büyük taarruz sabahı...

    tarihler 17 ağustos 1922'yi gösterdiğinde mustafa kemal paşa, ankara'dan gizlice ayrılıyor, önce konya'ya, sonra da akşehir'e geçerek kurmaylarına resmen büyük taarruz'u tebliğ ediyordu.

    26 ağustos günü sabaha karşı türk ordusu bütün kuvvetleri ile kocatepe'den afyon'a doğru saldırıya geçecek ve ivedilikle netice alınacaktı.
    20 ağustos sabahı ise ankara gazeteleri mustafa kemal'in "çankaya köşkünde bir davet vereceğini" yazıyordu.

    bütün dünya böylece mustafa kemal'in ankara'da vereceği davete hazırlık yaptığını, ankara'da olduğunu düşünürken, mustafa kemal zaman kazanıyor ve kurmayları ile görüşüp, türk ordusunu denetleme fırsatı buluyordu.

    bu bir aldatmacaydı ve son derece gerekliydi.
    çünkü türk milleti'nin atacak tek kurşunu, vurabilecek tek yumruk darbesi şansı vardı.
    o yumruk düşmanın tam kalbine atılmalı, düşman tek yumruk ile parçalanmalıydı.

    işte o yumruğun atılacağı yer afyon'du...
    afyon müstahkem mevkii...
    sakarya'da durdurduğumuz, bozduğumuz yunan ordusu geri çekilmiş, afyon'u merkez almak suretiyle büyük bir savunma hattı inşa etmişti.
    yunan ordusunda başkomutanlık mevkisi el değiştirmiş, sakarya meydan muharebesini kaybeden general papulas başkomutanlıktan alınmış, yerine georgios hacianestis getirilmişti.
    yunan ordusu'nun afyon müstahkem mevkii komutanı ise general Nikolaos Trikupis'ti.

    trikupis dersini iyi çalışmıştı doğrusu.
    afyon, kütahya ve eskişehir tahkimatları mükemmeldi. başkomutan hacianesti haziran 1922'de izmir'den cepheye gelmiş ve 15 gün boyunca incelemelerde bulunmuş, hatta "tüm cepheyi dolaştım mustafa kemal adında bir komutana rastlamadım" diye gazetecilere küstahça röportajlar vermişti...

    aynı şekilde yunan savunma hatlarını ingilizler de teftiş etmiş ve "mükemmel" bulmuşlardı.

    izmir'de bulunan ingilizlerin atine askeri ateşesi albay naire'nin yanında iki ingiliz istihbarat subayı ile cepheyi dolaşması ve sonucunda ingiliz dışişleri bakanlığına yazdığı rapor şöyledir;

    --spoiler--
    Haziran Ayı içinde, izmir’de görevli Binbaşı Johnston ve Binbaşı Strover ile birlikte, Yunan Küçükasya Ordusu’nun genel durumunu öğrenmek üzere Afyonkarahisar, Kütahya ve Eskişehir’de incelemelerde bulundum.

    Cephede edindiğim izlenimlere göre, Yunan askerlerinin genel durumu umduğumdan daha iyidir. Askerler iyi giyinmişler, iyi besleniyorlar, haftada üç dört defa et veriliyor, açıkta asker yok, bütün askerler bir barınakta veya örtü altında kalıyorlar, silahları iyi ve bakımlı.
    Erler ile subaylar arasında iyi bir ilişki var.
    Askerler her zamankinden daha iyi eğitim görüyorlar. Cephe tahkimatı olağanüstü ve çok kuvvetlendirilmiş.
    ilk deha organize eğlenceler düzenleniyor, kukla oyunlarından, iddialı piyeslere kadar çeşitli temsiller veriliyor.

    Sonuç olarak, gerek askerlik ve gerekse moral yönünden Türk askerlerine göre Yunan askerleri daha iyidir.
    Türk taarruzuna, aktif bir savunma ile karşılayacaklarına ve başarı kazanacaklarına tam bir güvenleri vardır.
    Türkleri püskürttükten sonra, büyük bir hırsla geri atıp kovalayabilirler.
    Ama geçen yıl olduğu gibi, Yunan Ordusu kendiliğinden taarruza geçmek niyetinde değildir.
    Yunan komutanları, Mustafa Kemal’in kuvvetleri karşısında, cephenin güven içinde olduğundan şüphe etmiyorlar.

    albay naire, atina-13 temmuz 1922.
    --spoiler--

    işte büyük taarruz öncesi yunan tarafının durumu buydu.
    ingilizler rahattı, yunanlar rahattı...
    hatta ve hatta türklerin taarruz edebilecek durumda olmadıklarını düşünüyorlardı.
    esasen harp tarihine baktığımızda hakikaten de öyleydi.
    günlük düzenli hava fotoğrafları da bunu kanıtlıyordu.

    türk ordusu afyon müstahkem mevkiine 100 km mesafedeydi ve afyon'a taarruz edecek büyüklükte bir askeri kuvvetin yunanlardan habersiz yer değiştirmesi mümkün görünmüyordu...

    peki nasıl oldu? ne oldu da 26 temmuz sabahı kocatepe'den afyon'a taarruza geçtik...

    hiç şüphesiz ki yunanların ve ingilizlerin bildiklerini mustafa kemal paşa'da biliyordu.
    yukarıda da belirttiğimiz gibi tek bir hamle yapma, tek bir darbe vurma şansı vardı.
    bu darbeyi de yunan ordusu'nun merkezine, en kuvvetli olduğu yere yani afyon'a yapmalı, yunan ordusunu bölmeli ve tek hamlede kesin zaferi kazanmalıydı.
    aksi bir durum 1919'dan beri ilmek ilmek işledikleri kurtuluş planının bir hayal olması demekti.

    işte bu tek darbelik vuruş için türk ordusu afyon'un hemen yakınına kadar sokulmalı, topçularımız afyon'a ateş kusacak mesafeye kadar gelebilmeliydi.

    mustafa kemal paşa işte 20 ağustos'ta çankaya'da davet vereceği haberlerini bu yüzden yaptırmıştı.
    bakınız ne muazzam bir tarih, ne muazzam bir mücadele.
    askeri mücadeleyi boşverin. şu milli mücadele ruhuna bakın...!!!
    ankara'daki medya o zaman milli mücadele'nin bir parçası olmuş resmen. milli çıkarlara uygun bir şekilde hareket ederek büyük taarruz hazırlıklarına zaman kazandırıyor ve düşman istihbaratı yanıltılıyor.
    bunu ankara'da çıkan gazeteler sayesinde yapıyor mustafa kemal paşa.
    milli ruha bak arkadaş...
    nerede şimdiki yavşak ve yalaka medya, nerede milli mücadele medyası.

    neyse...
    ordumuz afyon'a taarruz yapacak şekilde sevk edilmeliydi.
    mustafa kemal paşa bunu muazzam bir şekilde örgütlemişti.
    işte ordumuzun zafer yürüyüşü burada başladı...
    burası zafer yoluydu...
    görsel

    zafer yolu nedir?

    30 ağustos zaferimizin parçalarından biri olan "zafer yolu" bizim tarihimizin dönüm noktalarından biridir.

    zafer yolu, büyük taarruza hazırlanan kahraman ordumuzun, düşman kuvvetlerinin bulunduğu afyon müstahkem mevkii'ni tek hamlede parçalamak adına kocatepe civarına yaptığı yığınağın tanımlamasıdır.
    başlı başına bir kahramanlık destanıdır zafer yolu…
    görsel

    kemal'in ordusu öyle bir orduydu ki, 4 gün boyunca 100 kilometreden ziyade bir mesafeyi sadece geceleri yürüyerek katetmiş ve afyon'un güneyinde konuşlanmıştı.
    tam 4 kolordu asker, 100.000 asker, binlerce at, yüzlerce top arabası…
    gündüzleri gölgeliklerde dinleniyor, sonra gece boyu hiç durmadan yürüyordu.
    zafere doğru, zafer yolundan yürüyorlardı.

    20 ağustos'ta ordu'nun yürüyüşü bitmiş, 20 ağustos'u 21 ağustos'a bağlayan gece hava karardığında ordusuna erzak ve mühimmat taşıyan bir milletin yürüyüşü başlamıştı.

    zafer yolunda sevkiyat başlamıştı.
    şuhut yönünden kocatepe'ye ve afyon'u çevreleyen tüm müstahkem mevkilere büyük bir sevkiyat yapılıyordu.

    sevkiyatı yapanlar kimlerdi?

    köylüler, halk, asker, subay herkes.
    hatta anadolu'nun türlü hayvanatı…
    öküzler, beygirler, katırlar, eşekler, köpekler bile bu kutlu zafere sebep olacak sevkiyatı birlikte yapıyorlardı.
    filhakika zafer yolunda 25 ağustos sabahı katarın önünde beliren bozkurt da bunlara dahildi.
    o bozkurt adeta zaferin müjdecisiydi...

    şuhut dağlarından afyon tepelerine.
    kiminin ayağı çıplak, kiminin kolu kırık.
    kimi ateşli, kimi gebe, kiminin kucağında çocuğu…

    halk ve asker birlikte.
    bomba taşıyordu, mermi taşıyordu, top arabası itiyordu.

    hepsi tam imanlıydı.
    zafere iman etmişlerdi...

    birinin bile kazanılacak zaferden şüphesi yoktu.
    çünkü onların hepsi aynı amaç doğrultusunda ilerliyordu.
    kadını, erkeği, çocuğu, genci, yaşlısı…
    hep birlikte onlarca kilometre yol katetti.
    bir yudum suyunu, bir parça ekmeğini kahraman mehmetçik ile pay etti.

    kurtarılacak bir vatan vardı o dağların arkasında.

    ve binlerce asker, binlerce insan yürüdü durdu zafere, zafer yolu'ndan.
    afyon'a taarruz edecek bir ordu sevkedildi elbirliğiyle zafer yolu'ndan.

    taaruzdan 1 gün önce çekilen şu fotoğraf zaferi müjdeliyordu adeta.
    25 ağustos 1922, mustafa kemal ve inönü cephede bir ağaç gölgesinde.
    görsel

    başkomutan mustafa kemal paşa zaferden o kadar emin ki, rahat rahat oturuyor, taarruzdan önce son kez dinleniyor belki de...

    türk ordusu taarruz için son saatleri beklerken ingilizlerin atine büyükelçisi "Türkler bu mevzileri dört-beş ayda geçebilirlerse, bir günde geçtiklerini saysınlar" diyerek tatile çıkmıştı...

    türk ordusunun eskişehir'den afyon kocatepe'ye geldiğini anlamamıştı düşman,
    bu asil sevkiyattan, zafer yolundan yapılan bu asil ve kutlu yürüyüşten haberdar olmamıştı.
    o kadar teknoloji, o kadar uçak görmemişti...haberleri olmamıştı.

    ta ki 26 ağustos sabahı türk topçusu en müstahkem mevzilerini dövene kadar hala haberleri yoktu.
    nereden gelmişti bunlar?
    kimlerdi?
    nasıl bir güç bir gecede onları tam da tepelerine bindirmişti…
    görsel

    bırak yunan'ı, ingiliz'i de, fransız'ı da şaşkındı. tüm dünya şaşkındı.
    26 ağustos sabahı tüm askeri teammülleri yıkan bir harekat başlıyordu.
    "kurt kapanı" adı verilen bu taarruz bir yıldırım savaşıydı.
    görsel

    26 ağustos sabahı saat 05:30'da türk topçu ateşi ile taarruz başlamıştı.

    yıldırım savaşı taktiği yıllar sonra almanlar tarafından Blitzkrieg adıyla uygulanıyordu. ne var ki türk piyadeleri ve süvarilerinin yerini alman mekanize tümenleri ve panzerler almıştı...

    türk ordusu sabahın erken saatlerinden itibaren akın akın kocatepe'den afyon'a akıyordu.
    saat 6.45'te kalecik sivrisi, 10 dakika sonra tınaz tepe ele geçirildi.
    sonra belen tepe, kazuçuran...
    yunan mevzileri birer birer düşüyordu.
    yunanlar toparlanmaya çalışsa da, fahrettin altay komutasındaki türk süvarileri afyon ile uşak'ın arasına çoktan girmiş, afyon'un izmir ile bağlantısı kesilmişti.
    yunan palikaryası kurt kapanındaydı...

    saat 13.00'te ilk birliklerimiz afyon kent merkezine girmiş, saat 14.00'te türk süvarileri sincanlı ovasına inmişlerdi.

    düşman yok ediliyordu.
    atatürk büyük taarruz'u şöyle özetlemiştir;
    Yunanlılar iyi dövüşüyorlariyi dövüştükleri için de mahvolacaklar. Çünkü savaşmakla hata ettiler. Bugün Dumlupınar’a çekilseler belki kurtulurlardı. Yarmak için gerekli bütün kritik yerler elimizde. Yarın bu iş biter...”

    işte bir başkomutan.
    yaptığı plandan o kadar emin ki, düşman ordusunun yanlış kararını bile o an değerlendiriyor ve o değerlendirdiği ancak 2 gün sonra yunan'ın aklına geliyor ve dumlupınar'a çekiliyor. fakat mustafa kemal hep bir adım önde. dumlupınar'da yunan ordusundan önce mevzileniyor ve o son noktada yok edici darbeyi vurarak 30 ağustos'ta zafer kazanıyor...

    4-5 ayda geçilir denilen mevzilerin sadece 1 günde geçildiği ve başladıktan sadece 15 gün sonra izmir'de nihai zaferin kazanıldığı taarruzdur büyük taarruz.

    bugün 26 ağustos.
    bugün günlerden hem malazgirt, hem kocatepe...
    görsel

    fıtrat değişir sanma, bu kan yine o kandır...

    kutlu olsun...

    #tarih
  • şikayet et
  • 42034781
  • atatürk ün çıkardığı 442 sayılı köy kanunu

    1.
  • 18 mart 1924 tarihli kanundur.
    bu kanun ile köy yaşamı düzenlenmiş, köy yaşamı cumhuriyet rejimine entegre edilmiştir.

    kanunun tamamı şurada;
    https://www.qsl.net/ta2iz/KANUN/KOYK.htm

    şimdi bu kanunun 87. maddesine bakalım;
    madde 87: Türkiye Cumhuriyeti tabiiyetinde bulunmıyan gerek şahıslar, gerek
    şahıs hükmünde olan cemiyet ve şirketlerin (eşhası hususiye ve hükmiye) köylerde
    arazi ve emlak almaları memnudur.

    bu madde ile köy sınırları dahilinde yabancı şahıs ve şirketlerin mal edinmesi, faaliyette bulunması yasaklanmış.
    görsel

    (memnu burada yasak demek, aşkı memnu'dan hatırlayınız)

    fakat özal hükümeti 2 defa bu maddeyi değiştirmeye çalışmış, anayasa mahkemesi de bu iki değiştirme hamlesini iki defa iptal etmiş.

    nihayet akp iktidara gelmiş.
    akp iktidara gelir gelmez ilk iş olarak 1924 yılında atatürk tarafından çıkarılan köy kanununun 87. maddesini bir torba yasa paketi ile meclisten geçirmiş ve 87. maddeyi komple iptal etmiş...

    belge-1:
    görsel
    belge-2:
    görsel

    böylece yabancı şahıs ve şirketlerin köylerde ve köy arazilerinde mal edinmesi serbest kalmıştır.

    atatürk neden 87. maddeyi koymuştu?
    çünkü türk halkı cahildi, fakirdi, kandırılabilirdi.

    köylüler ellerindeki toprağı yabancılara satabilir, yabancılar köy arazilerinde maden arayabilir, çıkarabilirdi.
    işte atatürk köy kanununun 87. maddesi ile bunun önüne geçmişti ve 2003 yılına kadar da hiçbir hükümet bu maddeyi değiştirememiş, kaldıramamıştı.

    ta ki akp gelene kadar.

    ve bugün köy arazilerinde yabancı şirketler maden arıyor, maden sahaları işletiyor.
    cargill gibi kuruluşlar köy arazilerini yağmalıyor, yok ediyor...
    kanadalı şirket bu maddenin kaldırılmasına istinaden kaz dağlarında siyanür kullanarak altın elde ediyor.

    bilmem bir şeyleri anlatabiliyor muyum?

    #tarih
  • şikayet et
  • 42008374
  • bayan kağan

    3.
  • Bayan Kağan; Avar kağanı ve Avar imparatorluğu’nun kurucusu (öl. 602).

    565’te genç yaşta kağan seçildi. 567’de bir Germen boyu olan Lombardlarla anlaşarak Gepidler diye anılan bir başka Germen kavmini yenilgiye uğratıp Macaristan ve Transilvanya’ yı ele geçirdi, 568’de Panonya’yı da topraklarına kattı. Merkezi Macaristan’ da olan imparatorluğuyla Avarları Orta Avrupa’nın en güçlü kavmi yaptı. 570’te Bizanslılarla anlaşarak bir süre barış sağladı. 582’de Bizans’a saldırarak Belgrad’ı ele geçirdi. Burgaz’a kadar olan yerleri yağmaladıysa da 587′ de Edirne önlerinde durduruldu, püskürtüldü. 592’de Çorlu’ya kadar ilerlemesine karşın, bozguna uğrayarak Avar ülkesi içlerine kadar izlendi. 601′ de Bizanslılarla yaptığı beş meydan savaşının hepsinde yenilince üzüntüsünden öldüğüne inanılır.

    #bayankağan
    #tarih
  • şikayet et
  • 41512723
  • girit

    40.
  • kızıl elma'm, medeniyetin beşiği kritimu...
    görsel

    akdeniz'in 5. büyük adası.
    bugünkü nüfusu 700 bin civarında. lakin bugün "giritli" diye bir kavram var ki dünyadaki giritlileri sayacak olursak çok daha kalabalığız...

    sadece türkiye'de girit nüfusu kadar giritli var.

    bunun dışında lübnan, suriye, kıbrıs ve libya'daki giritlilerin sayısı da yaklaşık 300 bin civarındadır.

    atalarımız bu topraklardan zorla koparıldı.
    dedem mübadele esnasında 2 küçük kardeşini kaybetmiş, birisi gemide, diğeri karantina'da(izmir) vefat etmiş.

    "körolası güljemal" derdi dedem...
    gülcemal, işte girit'ten mübadilleri taşıyan, izmir'e getiren vapur...
    görsel

    1999 senesinde "ahhh kritimu, ahh kritumu" diyerek vefat etti dedem.
    girit'ten gelen pek çok mübadilin de aynı şekilde vefat ettiğini duydum.
    biz her ne kadar mübadelenin 3. kuşak insanları olsak da, işte atalarımızın çektiği bu acılar yüzünden girit bizim kızıl elmamızdır...

    bugün girit'teki yunanistan vatandaşlarının çoğu kendilerini "yunan" olarak tanımlamıyor.
    girit'te ciddi anlamda bir ayrılık hareketi var.

    zaten bugünkü girit nüfusunu yunanistan yıllar boyunca asimilasyona tabi tuttu.
    öyle ki mübadele esnasında türkiye'ye göç ettirilen müslüman giritliler(giritli türkler)'den boşalan yerlere anadolu'dan gelen rumlar yerleştirildi.
    lakin anadolu'dan gelen rum nüfusu, girit'ten türkiye'ye göç eden giritlilerden çok daha azdı.

    buna karşılık girit'in yerli halkı, mübadil rumlardan kat be kat fazlaydı, ayrıca girit'e mahsus bir dil olan kritiko'yu konuşurlardı.

    kritiko, yunanca'nın bir lehçesi olarak gösterilse de, o dönem kritiko konuşan bir giritli ile, yunanca/rumca(elenika) konuşan bir rum'un anlaşması neredeyse imkansızdı.

    çünkü kritiko içinde yunanca, arapça, türkçe, arnavutça, berberi dilleri, italyanca ve hatta farsça kelimeler bulunduran özel ve lokal bir dildir.

    işte yunanistan 1898'den beri girit'te bu kritiko dilini yok etmek için titiz bir asimilasyon politikası sürdürmektedir. bügün geldiğimiz noktada bu asimilasyon politikasında da bir hayli başarılı olmuştur.

    "1897 osmanlı yunanistan savaşı" ingiltere himayesinde, osmanlı ve yunanistan arasında imzalanan istanbul antlaşması ile girit özerk bir hale gelmişti.
    girit adasına hristiyan vali atanmasıyla beraber yunanistan'dan girit'e göçler başladı.

    adada hristiyan nüfus, müslüman nüfustan fazlaydı.
    adanın 2/3'ü hristiyandı.
    lakin hristiyan giritlilerin büyük çoğunluğu kendini yunan/rum değil, "giritli" olarak tanımlıyordu.
    keza girit'teki müslümanlar da kendilerini aynı şekilde giritli olarak tanımlamaktaydı.
    yani hristiyan giritliler ve müslüman giritliler arasında sadece din farklılığı vardı, herhangi bir düşmanlık, anlaşmazlık bulunmamaktaydı.
    bu da yunanistan'ın girit politikasına aykırı bir durumdu, bu yüzden yunanistan anakarasından girit'e sistemli göçler başladı.
    girit'in demografik yapısı değiştirildi.
    girit özerk bir bölge olmasına ve hala osmanlıya bağlı olmasına rağmen, yunanistan'dan gelen ve vali olarak atanan prens otto tarafından kandiye'deki girit valilik binasına yunanistan bayrağı çekildi.

    1910 yılında girit meclisi "yunanistan ile birleşme kararı" aldı.

    osmanlı ise buna tepkisini ancak protesto ederek gösterebildi.
    hatta "girit ile ilgili haberlere yayın yasağı" getirerek girit'in bağıra bağıra elimizden çıkmasına göz yumuldu.
    ve bu süreç binlerce türkün canı ile ve akdeniz'in kalbi girit'in 1913'te elimizden çıkması ile sonuçlandı.

    1923 yılında başlayan mübadele ile birlikte girit adasındaki giritliler yalnız kalmışlar ve yunanistan'dan gelenler ve anadolu'dan gelenler karşısında azınlık durumuna düşmüşlerdi.

    girit dili'nin yok edilmesi operasyonuna bu süreç sonrası hız verildi.
    giritliler bu durumdan memnun değildi tabi.
    işte bu yüzden 1941 yılında 2. dünya savaşında almanların girit'i almak için yaptıkları mercury operasyonu giritliler için yunanistan'dan kurtulma umudu olmuştu.
    almanlar da derslerini iyi çalışmışlar, iyi istihbarat yapmışlardı.
    giritlilerin yunanistan rahatsızlığından faydalandılar.

    hatta giritliler bu umutla "Girit halk kurtuluş ordusu" adlı bir örgüt kurdu, örgüt hem alman işgaline direndi, hem de yunanistan'dan ayrılma umutlarını diri tuttu.

    fakat 2. dünya savaşının bitmesi ile yeniden yunanistan hakimiyetine giren girit'te yunanistan'ın asimilasyon politikası kaldığı yerden devam etti.

    lakin girit insanının en temel özelliği "inatçı" olmasıdır.

    yunanistan 100 yılı aşkın bir süredir ne yaptıysa da giritlileri "yunan" yapamamış, giritliler, kendilerini "yunan" olarak tanımlamamış, hep giritli kalmışlardır.

    yunanistan'ın girit'i sürekli asimilasyon çabasının kökeni ise binlerce yıllık bir geçmişe dayanıyor.
    yazının başında da belirttiğimiz üzre girit medeniyetin beşiği.
    yunanların asıl meselesi işte bu.
    girit'i kendi kültürlerinin ve tarihlerinin bir parçası olarak göstermek istiyorlar ve bu yüzden girit'e sürekli bir asimilasyon uyguluyorlar.
    girit ise eline geçen her fırsatta yunanistan'dan farklı hareket ediyor.
    örneğin, pers istilasında yunan şehir devletlerinin perslere karşı kurdukları delos birliğine girit dahil olmamıştı.
    bunda da kendilerince haklı sebepleri vardı.
    mitolojideki truva savaşlarında da giritliler tarafsız olmayı seçmişlerdi, lakin girit o dönem akaların istilası altındaydı, truva savaşları boyunca agamemnon girit'i sürekli sömürdü, giritliler bunu unutmamış olacaklar ki, pers istilasında delos birliğine katılmayıp tarafsız kaldılar...

    zaten girit'in yunanistan'dan her şeyi farklı.
    kültürü, tarihi, müziği, yemekleri...
    rakısı bile yunan rakısından farklı.
    kısacası girit kültürü'nün, kara yunanistanı ile hemen hemen hiç alakası yok.

    bugün giritliler sosyal medya platformlarında örgütlenmekte, giritliliklerini ön plana çıkarıp bir ayrılıkçı hareket olarak her geçen gün büyümektedirler.

    bunlardan birkaç örnek vereyim;
    görsel
    görsel
    görsel

    tabi bunlar sadece sosyal medyada sınırlı değil.
    giritliler fırsat buldukça televizyonda da propaganda yapıyorlar.
    görsel

    ayrıca girit ayrılıkçı hareketini eyleme de döküyorlar.
    2010 yılında kandiye'deki girit valilik binasına girit bayrağı çekildi ve kapısına bildiri asıldı.

    yine 2012 yılında ofi crete takımının maçında stadyumda büyük bir girit bayrağı açıldı.
    görsel

    girit fevkalade turizm gelirine sahip bir ada.
    bunun yanında tarım anlamında da hem kendi kendine yetebiliyor, hem de hatırı sayılır bir ihracat yapıyor.
    hatta girit yunanistan'ın en zengin bölgesi.
    bu sebeple giritliler gelirlerini yunanistan anakarası ile paylaşmak istemiyor.
    bu ayrılıkçı hareket de zaten bu ekonomik sebeplerle 2009 yunanistan krizinde daha fazla ön plana çıktı.

    peki bizim herhangi bir politikamız var mı bununla ilgili?
    tabi ki yok.
    fakat 2017 yılında Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri Ümit Yalım bir açıklama yaparak, Lozan anlaşmasıyla Girit Adası'nın sadece dörtte birinin Yunanistan'a ait olduğu tezini ortaya atmıştır.

    --alıntı--
    Yalım, "Girit Adasının hukuki statüsünü belirleyen uluslararası antlaşmalar ve uluslararası hukuka göre Girit Adası’nın dörtte üçü ve adanın etrafındaki ada, adacık ve kayalıklar, Osmanlı Devleti’nin küllî halefi olarak Türkiye Cumhuriyeti’ne aittir" dedi.
    https://odatv.com/girit-t...i-basladi-0712171200.html
    --alıntı--

    dikkate değer bir konu. ama bunu gündemden düşürmemek, gündemde tutmak gerekir ki bu hususta en önemli görev türkiye'nin pek çok yerinde bulunan giritliler dernekleri ve lozan mübadilleri derneklerine düşmektedir.

    girit nedir? giritli olmak nedir?

    "Hasanaki, 1923’te Hanya’dan vapura, kesime giden kasaplık hayvan gibi bindiğinde, onu ağlayarak uğurlayan sevdiği ve sevildiği kadın Marigo’dan başkası değildir...

    işte giritli olmak budur...

    yani tam olarak şu;
    https://www.youtube.com/watch?v=ODmXvj9TLGc

    #tarih
    #coğrafya
  • şikayet et
  • 41457527
  • ingiltere nin tasarladığı osmanlı işgal bayrağı

    1.
  • küstah ingilizler çanakkale'yi geçip, istanbul'u ele geçireceklerinden o kadar emindiler ki, osmanlı başkentine çekecekleri sömürge bayrağını bile hazırlayıp yanlarında getirmişler ve bu sömürge bayrağı işli hatıra mendillerini de savaşa katılan askerlere dağıtmışlardır.
    hatta denizcilik bakanı churchill, "5 çayını istanbul'da içeriz" açıklamaları yapmıştı.
    (bkz: çanakkale yi 5 dk geçer 5 çayını istanbulda içeriz)

    lakin türkiye'yi sömürge haline getirmek isteyenlerin bu hayalleri, o hatıra mendillerinin bir köşesinde kalmaktan öteye gidemedi.

    ingilizlerin hazırladığı bayrak şudur;
    görsel

    bayrağın üzerinde;
    eclipse of the star & crescent yazıyor.
    yani, "ay-yıldız tutulması..."

    bu da ingiliz askerlerine dağıtılan hatıra mendilleri;
    görsel

    mendil üzerine sömürge bayrağını işlemişler ve "istanbul'a..." diye yazmışlar.

    #tarih
  • şikayet et
  • 41258581
  • çanakkale savaşları anzak askerine uyarı bildirisi

    1.
  • türk siperlerinden anzak siperlerine gönderilen bildiridir.
    görsel

    diyor ki;
    avustralya ve yeni zelanda askerleri...!
    kandırıldınız...!
    kazanamayacaksınız...!
    burada evlerinizden uzakta, açlık, susuzluk ve acı içinde öleceksiniz...!
    ingilizler emperyalist emelleri için sizin hayatınızı tehlikeye atıyor ve sizi kullanıyorlar...!

    #tarih
  • şikayet et
  • 41258038
  • osmanlı nın iflasını bilale anlatır gibi anlatmak

    1.
  • selamlar.

    osmanlı'nın 30 ekim 1875'te yayınladığı bir kararname ile iflasını açıklamasını duymuşsunuzdur.
    işte 30 ekim 1875'te yayımlanan bu iflas ilanı (bkz: ramazan kararnamesi) olarak bilinir.

    aslında ramazan kararnamesi, sonun başlangıcıdır osmanlı için, zira devletin mali olarak iflasından sadece 6 sene sonra bu sefer (bkz: muharrem kararnamesi) yayınlanmış ve bu kararnameye göre duyunu umumiye'nin kurulması ile birlikte osmanlı artık bir sömürge haline gelmiştir.

    şimdi sizlere kısaca osmanlı'nın nasıl iflas ettiğini, nasıl battığını anlatmaya çalışacağım.
    umarım iyi okuyup bugünlerimiz ile bir bağlantı kurarsınız...
    ---------------------------------------------
    ---------------------------------------------

    osmanlı'nın iflas etmesinin temel sebebi alınan dış borçlar ve bu borçları geri ödeyememesidir.
    ülke ekonomisi öyle bir hale gelmiştir ki, dış borçları ödemeyi bırakın, faizleri bile ödenemez hale gelinmiştir.

    esasen osmanlı'nın ilk dış borcu 1854 kırım savaşı ile aldığı yazılır.
    doğrudur, lakin önemli olan alınan ilk dış borç değil, bu dış borçlanma sürecine nasıl gidildiği, hangi yollardan geçildiğidir.

    osmanlı kırım savaşı'na kadar borç almıyor muydu?
    tabi ki alıyordu.
    örneğin ester kira adlı osmanlı yahudisi olan bir kadından alınan borç ile sefer-i hümayün yapılmıştı 16. yüzyılda.
    ama bu seferden de çok büyük ganimetlerle dönülmüş, hazine dolmuş taşmış ve ester hanım'dan alınan borç da faizi ile ödenmişti.

    aslında osmanlı'nın borç sorununu kırım savaşı ile başlatmak yerine 1838 ticaret antlaşması ve 1839 tanzimat fermanı'nın ilanında aramak daha yerinde olacaktır.

    1838 ticaret antlaşması nedir?

    bu anlaşma baltalimanı antlaşması olarak bilinir.

    osmanlı ile ingiltere arasında imzalanan bu anlaşmaya göre ingilizler osmanlı devleti sınırları içinde her türlü iç ve dış ticareti yapma hakkı tanıyordu. osmanlı vatandaşları ile aynı haklara sahip oluyorlar, ayrıca gümrük vergilerinden muaf hale geliyorlardı...
    (bkz: gümrük birliği)

    işte ingilizlerle imza edilen bu antlaşmanın aynısı, takip eden 3 sene boyunca fransa, isveç, norveç, ispanya, hollanda, belçika, danimarka ve portekiz ile de imzalanmış, bu ülkelerin vatandaşları da ingiliz vatandaşlarının sahip olduğu ticaret haklarına sahip olmuştur.

    1838'e kadar osmanlı, kendi kendine yetebilen bir ekonomiye sahipken, 1838 sonrası imzalanan bu antlaşmalar ile birlikte osmanlı sanayisi ve tarımı büyük bir yıkıma uğramıştır.
    (bkz: 126 ülkeden tarım ürünleri ithal eden ülke)

    ileri teknoloji tekelini elinde bulunduran ingiltere'nin sanayi ürünleri osmanlı pazarına girer girmez ülkenin tüm sanayisini doğal olarak çökertmiştir.

    örneğin, osmanlı'da çok gelişmiş olan ipek sanayi, 1838'den 1847'ye kadar geçen sürede tamamen yok olmuştur.
    öyle ki, bursa'da 25 bin okka işleyen 1000 tezgahlık üretim, sadece 10 senede 4 bin okka ve 75 tezgaha düştü.
    ipek üretimi bitti, ipek üretmediğimiz için ipek kozalarını dışarı satar hale, yani başka ülkelere ürün satmak yerine hammadde sağlar hale geldik.

    1838'de istanbul'da bulunan 2750 kumaş tezgahı, 1865'e gelindiğinde 25 tezgaha düşmüştür.

    1838 anlaşması ile birlikte gümrük vergisiz olarak ucuz bir şekilde ülkeye giren ingiliz ürünleri yüzünden osmanlı'nın en basit sanayi ürünleri üretimi bile ortadan kalkmıştır.

    bu yıllarda osmanlı'nın tarım üretimi de çökmüş, ülkede ilk defa açlık ve tahıl yetersizliği başgöstermiştir.
    devlet bunun çaresini ithalatta bulmuş, istanbul'da amerika'dan getirilen buğday, anadolu'dan getirilecek buğdaya göre çok daha ucuza satılmaya başlanmıştır.
    (bkz: 16 ocak 2019 hububat ithalatı kararı)

    üretimin çöktüğü bu yıllarda haliyle devlet de vergi kaybına uğramakta, gelir kaybı yaşamaktaydı.
    devlet uğradığı bu gelir kaybına karşılık sorunu çözmeyi yanlış yolda aramış ve çareyi fahiş faiz oranlarıyla batı'dan borç almakta bulmuştur...
    (bkz: yüzde 3 5 yerine yüzde 7 faizle dolar borç almak)

    işte batı ile girilen serbest ticaret ilişkilerinin kaçınılmaz sonucu.
    batı'nın ileri teknoloji ürünü sanayi ürünleri batı'nın tekelinde olduğu için başka bir şekilde ikame edilemiyor, rekabet dışı kalıyor ve bize borç verenler bu ürünlerin fiyatını istediği gibi belirliyor.
    buna karşın osmanlı'nın batıya sunabildiği hammadde ürünlerini bu ülkeler farklı ülkelerden daha düşük fiyatlara bulabiliyordu.
    bu şartlar altında osmanlı ekonomisinin çökmesi kaçınılmazdır.

    çöken ekonomide ülkenin masraflarını karşılamanın kolay yolu bulunmuştu.
    sürekli dış borç alınıyor, lakin bu alınan borçlar bir önceki borçların ancak faizini karşılamaya yetiyordu.
    (bkz: 2019 bütçesinde faize ayrılan para)

    osmanlı dış borç aldıkça borca batmış, aldığı her dış borcu yüksek faizle ve borç aldığı ülkelerin talep ettiği oranlarla almıştır.

    ayrıca, osmanlı'nın yaptığı borçlanma sözleşmeleri, diğer devletlerin borçlanma sözleşmelerinden çok daha ağır koşullar içermekteydi.

    bu borçlanma öyle bir borçlanmadır ki, daha borç alınmadan alınan borcun faizi kesilmektedir.
    (img:#1797581)
    görsel

    alınan bu borçlar, üretime, sanayiye aktarılmamış, borç batağından kurtulmak için bir çalışma yapılmamış, paraların büyük bölümü çarçur edilmiş, hatta alınan bu dış borçlarla pek çok saray, köşk, kasır yapılmıştır.
    (bkz: nilhan osmanoğlu nun dedelerinin mirası/#35613379)

    üretim ve ticaret artık tamamen batı'nın kontrolüne geçmişti.
    yapılan anlaşmalar ile osmanlı vatandaşı üretici ve tüccar aleyhine bir imtiyaz sistemi kurulmuştur.

    kıyı kentlerinde ve verimli havzalarda tütün ve pamuk gibi batı için gerekli hammaddelere dayanan bir üretim yaratılmış, bu ürünler çok ucuz fiyatla, yüksek fiyatlı sanayi ürünleri karşılığında batıyla değişime sunulmuştur.
    bunun adı soygun mekanizmasıdır.

    isflastan hemen 1 sene önce ekonomist heidborn, türkiye'nin maliyesi adlı kitapta şöyle der;

    --spoiler--
    1874-75 bütçesinde 25 milyon osmanlı lirası gelir gösterilmiştir, bu olmayan bir paradır, gerçek gelir 17 milyon liradır, bu gelirden devletin dış borç ödemeleri olan 13 milyon lirayı ayırmak gerekir, dolayısıyla hükümette yönetim ve tüm devlet harcamaları için ancak 4 milyon lira kalmaktadır, bu kalan parayla ne ordu beslenebilir, ne de devlet yönetmek mümkündür.
    --spoiler--

    işte 1838'den sonra 40 yıl gibi bir sürede osmanlı iflas eder ve tamamen batıya teslim olur.
    1875'te ülkenin iflasını ilan etmesi ve borçları ödeyemeyeceğini açıklamasından kısa bir süre sonra ruslar istanbul önlerine kadar dayanır.
    osmanlı teslim olmaya zorlanır, osmanlı'nın kurtulması, varlığını devam ettirebilmesi ingiltere ve fransa tarafından duyunu umumiye'nin kurulması koşuluna bağlanır...

    2. abdülhamid de çaresiz bir şekilde muharrem kararnamesini yayımlar ve bu kararname ile birlikte kurulan duyunu umumiye sayesinde osmanlı'nın çöküşünü kaçınılmaz hale getirir...

    abdülhamid'in yaptıklarını da bir başka yazıda bilale anlatır gibi anlatacağım...

    #tarih
  • şikayet et
  • 40971319
  • abdülhamid in brunson u edward jorris

    1.
  • hayırlı aptülamitler...

    birazdan fenomen dizi(!) payitaht aptülamit başlayacak. diziyi seyretmeye başlamadan evvel dizinin senaryosunda olmayan bir gerçeği paylaşmak istedim.

    bakınız muhterem müminler, sevgili ümmetimiz, bu adam kim?
    görsel

    bu adam, charles edward jorris...

    bu adam 1905 yılında ermenilerle birlikte abdülhamid han'a suikast düzenleyen teröristlerden biri.
    kendisi belçika vatandaşı.

    abdülhamid han'a düzenlenen suikast girişiminde 26 kişi hayatını kaybetti.
    ama ümmetimizin lideri(!) abdülhamid kurtuldu çok şükür ve bu terörist yakalandı.

    tabi biz bu teröristi yargıladık.
    idama mahkum oldu.
    avrupa devletleri ayağa kalktı.
    bizi tehdit ettiler, terörist edward jorris'in salınmasını istediler.
    dolar 6 akçe, euro 7 akçe oldu.

    abdülhamid han önce "bu fakir bu görevde oldukça siz bizden terörist alamazsınız" dedi, sonra "bizim bağımsız yargımız var, kararı o verir" dedi.

    neyse, terörist edward jorris, abdülhamid han muzaffer daima hazretleri tarafından affedildi.
    evet affedildi.

    affedilme sebebi olarak da, "Padişahla tanışıp çok etkilendi; gizli ajanlığını yapmak için Avrupa'ya gitti..." denildi.
    millet de bu dolmayı afiyetle yedi tabi...

    peki edward jorris abdülhamid'e ajanlık yaptı mı?
    asla.
    bu da ülkemiz tarihine bir acizlik örneği olarak geçmiştir.
    tıpkı bugün brunson'un bırakılması gibi...

    -----------------------------------------------
    hamiş: bakın burası çok önemli.
    yukarıdaki edward jorris ve rahip brunson olaylarınızı aklınızda tutun, size bir tarihi anekdot daha aktaracağım.

    1918'de istanbul işgal edildiğinde ingilizler meclisi mebusanı basmışlar, tam 145 milletvekili, asker ve aydınımızı tutuklamış ve malta'ya sürgüne göndermişlerdir.

    kurtuluş savaşımızın başlaması sonrası kazanılan başarılarla birlikte ingilizler tbmm hükümeti ile temasa geçmiş malta sürgünleri ile türklerin elindeki ingilizlerin değişimi için görüşmeler başlamıştı.
    ingilizlerin şartı kendi esirlerinin koşulsuz şartsız bırakılmasıydı, buna karşılık ingilizler de malta'da bulunan türk esirler içerisinden uygun gördüğü 50 kadarını bırakacaklardı.
    bunun için tbmm'de gizli oturumlar yapıldı, bazı milletvekilleri ingilizler ile anlaşılması gerektiğini savundu. "biz kimiz ki ingilizlerin teklifini sorguluyoruz" bile denildi...
    29 eylül 1921 günü yapılan gizli oturumda mustafa kemal paşa söz aldı ve malta'daki tüm esirlerimizin bırakılması karşılığında esir değişimi yapılacağını söyledi.

    yıl 1921.
    sakarya zaferi kazanılmış ama elde yok avuçta yok.
    anadolu perişan.
    buna rağmen bir avuç insan ingilizlere karşı yek vücut olarak dik durmuş, geri adım atmamış...

    bilmem aradaki farkı görebilir misiniz? kör değilseniz görürsünüz sanırım...

    #tarih
  • şikayet et
  • 40403704
  • afrodisias

    6.
  • afrodisias...
    afrodit'in kenti.

    en az adandığı tanrıça afrodit kadar güzel, afrodit kadar dillere destan bir antik kent.

    şimdiye kadar gördüklerim içinde en iyilerinden biri.

    gayet güzel de korunmuş, belki de ulaşımı güç olduğu için böyle bakir kaldı diyebiliriz.
    zira antik kente ulaşım zor.

    aydın-denizli yolunda, kuyucak ilçesinden karacasu'ya sapıyor ve 35 km kadar gidiyorsunuz afrodisias'a ulaşmak için.

    burası tam dolu dolu 1 günde ancak gezilebilir. gidecekseniz ona göre yolu ve vaktinizi hesaplayarak gidin, ama muhakkak gidin, ölmeden önce afrodisias'ı mutlaka görün.

    afrodisias 2 bölüme ayrılabilir.
    1-müze.
    2-antik kent.

    zaten geziye hemen girişteki müzeden başlıyorsunuz.
    müzeye girmeden önce sizi her biri bir sanat eseri olan lahitler karşılıyor.
    görsel

    burada onlarca lahit var. tabi pek çoğu kırılmış, yağmalanmış durumda.
    ama her biri bir sanat eseri ve birbirinden değerli.
    görsel
    görsel

    müzeye girer girmez sizi zafer tanrıçası nike karşılıyor.
    görsel

    ama bir yanda nike'in güzelliğine bakarken gözünüze onun sağ tarafında duran ihtiyar balıkçı heykeli takılıyor.
    görsel

    bunu ibret olsun diye müzenin girişine koymuşlar.
    çünkü buradaki ihtiyar balıkçı heykeli orijinal değil, alçıdan replika.
    orijinali british museum'da, yağmalanmış, kaçırılmış, çalınmış bizden...diğer onbinlerce tarihi eserimiz gibi yağmalanmış...

    neyse moral bozmak yok tabi.
    çünkü afrodisias emin olun size bozulan moralinizden fazlasını verecektir.

    neden?
    çünkü burası tarihi mö 4500-5000'lere dayanan bir yer.
    kimler gelmiş, kimler geçmiş...

    günümüzden 7000 yıl önce şehri kuranlar öyle bir yere kurmuşlar ki, her şey kusursuz.
    şehrin kurulduğu yer menderes'in kolu olan dandalaz çayı'nın bereketli vadisinde. burası öyle bir yer ki, su temini kolay ayrıca jeotermal kaynakların tam ortasında olduğu için antik çağın bir termal şehri aynı zamanda.
    bunu da şehirdeki hamamlardan anlıyoruz.
    görsel

    şehrin hamam bölgesi önemli bir yer kaplıyor, yukarıdaki görsel ise roma imparatorları için yapılan bir termal havuz.

    neyse, biz müzeye dönelim tekrar.
    müzede sayısız heykel, fresk, el aleti, ev eşyası vb bulunuyor.
    şunlar filozof büstleri;
    görsel

    filozoflara ait çok sayıda büst var. bu da afrodisias'ın bilime, bilgiye ve sanata ne kadar önem verdiğini anlamamızı sağlıyor.
    ayrıca antik kent kısmında heykel atelyeleri var, heykel atelyelerinin kapladığı alan çok büyük, buradan anlıyoruz ki bu şehir heykelcilikte önemli bir merkezmiş.

    müzedeki en önemli eserlerden biri de julius zoilos anıtı.
    julius zoilos kim?
    julius zoilos roma imparatoru jul sezar'ın azat ettiği kölesi. sezar'a çok faydası dokunduğu için ve iyi hizmet ettiği için sezar'da ona özgürlüğünü vermiş, özgürlüğünü vermekle kalmamış, kendisini makam mevki sahibi yapmış ki böyle bir kentte adına anıt dikilmiş.
    lakin julius zoilos anıtından günümüze kalan yalnızca şu nadide parça;
    görsel

    normalde tahrip olmamış olsa bu anıt şu şekilde olacaktı;
    görsel

    yani müzede sergilenen freskler bu anıtın sadece bir yüzünün alt kısmında bulunan kabartmalar...

    müzede gördüğüm ilginç eserlerden biri de, uzaylıya benzeyen şu mask.
    görsel

    müzenin en kıymetli bölümlerinden biri de sevgi gönül salonu...
    salon genelde koç ailesi üyelerinin sponsorluğu ile oluşturulmuş, ama salon girişinde sponsorlar bölümünde ethem sancak ismini de gördüm ve çok şaşırdım.

    müzenin sevgi gönül salonu'nda roma dönemine ait heykel ve freskler var.
    bunların sergilendiği tabloda, her bir freskin yanında işlendiği tema ve mitolojik hikayesi anlatılmış.

    örneğin akhilleus ve penthesileia aşkının konu alındığı şu fresk;
    görsel

    akhilleus ve penthesileia aslında iki düşman, truva savaşında biri agamemnon'un saflarında, diğeri ise truva saflarında çarpışıyor.
    muharebede penthesileia vuruluyor ve akhilleus'un kollarında son nefesini verirken akhilleus ona aşık oluyor...
    sadece birkaç dakika kucağına aldığı düşmanına aşık olan akhilleus ancak bu kadar güzel tasvir edilebilirdi.

    bunun gibi pek çok mitolojik olayın anlatıldığı freskler var salonda.
    bunlardan bir başkası herakles ile libyalı dev antoios'un mücadelesinin konu edildiği şu eser;
    görsel

    müzede, herakles'in 12 görevi ile ilgili başka freskler de mevcut.

    bu şehir özellikle roma döneminde altın çağını yaşamış.
    romalılar da ilk ataları saydıkları truvalı aeneas'ın annesi olduğuna inandıkları afrodit'ten ötürü şehre bu ismi vermişler zaten.
    afrodisias halkı aeneas'ın soyundan geldiklerine inanmış ve eserlerinde aeneas ve annesi afrodit'i bol bol işlemişler.
    görsel

    yukarıdaki görselde afrodit ve bebek aeneas görünüyor.

    tabi kentin adı afrodisias olur da, afrodit'e adanan tapınak olmaz mı?
    bu da afrodit'e adanmış tapınak ve dini merkez;
    görsel

    tapınak afrodit'e adanmış, ama kent halkı roma imparatorlarının afrodit'in oğlu aeneas'tan geldiğine inandığı için imparatorları aynı zamanda tanrıları olarak görmüşler ve bu tapınağa dönem dönem çeşitli imparatorların isimlerini vermişler.

    yukarıda da dediğim gibi bu değerli eserler hep roma döneminden.
    romalılar hakimiyetleri altına aldıkları her bir milleti kadın olarak tasvir ederlermiş.
    müzede bunu da görüyoruz.
    görsel

    yukarıdaki heykellerin en sağdaki girit'i, onun yanındaki bulgaristan'ı, onun yanındaki dacia(romanya)'yı, onun yanındaki de macaristan'ı temsil ediyor.

    bir başka örnek claudius ve britanya;
    görsel

    uzatmayalım.
    müzeden çıkıp antik şehir turuna başlıyorsunuz.

    sizi hemen stadyum karşılıyor.
    stadyum giriş kapısı hala muazzam, hala heybetli;
    görsel

    bunun önünde fotoğraf çektirip sosyal medyada paylaşmayanı dövüyorlarmış. ben de dayak yememek için paylaştım tabi.

    stadyumun geri kalanı şöyle;
    görsel

    stadyumdan sonra bizi meclis karşılıyor.
    afrodisias büyük millet meclisi şurası;
    görsel

    burayı amfitiyatro sananlar var, ama burası tiyatro değil meclis, daha doğrusu Bouleuterion...

    meclisten sonra yukarıda da bahsettiğimiz hamamlar bölgesi başlıyor.

    hamamlar bölgesi tam da çarşı içinde, burası da afrodisias'ın kent merkezi olarak anılıyor.
    görsel
    görsel

    ve buradan sonra bir tepe çıkıyor karşınıza, tepenin yamaç kısmı tahmin edilebileceği üzre amfitiyatro.
    görsel

    muazzam ve oldukça büyük gerçekten...

    çektiğim daha yüzlerce fotoğraf var.
    ama burayı ancak bu kadar kısa anlatabilirdim, elimden geldiğince anlatmaya çalıştım.

    ama siz anlatılanları boşverin.
    gerçekten şiddetle tavsiye ediyorum, burayı gidin görün ve yaşayın mutlaka.

    memnun kalmazsanız ben buradayım, deyin ki bana "yahu biz afrodisias'a gittik memnun kalmadık" söz size masraflarınızı ben karşılayacağım...

    #tarih
    #arkeoloji
  • şikayet et
  • 40129323
  • 1941 de askeri okul öğrencisi için verilen rapor

    1.
  • türkiye cumhuriyeti rejiminin en büyük teminatı olan türk ordusuna girmek için yapılan tahkikatı ve türk olma şartının her şeyden önce geldiğini anlamamıza vesile olan rapordur.
    görsel

    raporda askeri öğrenci adayının türk soylu ve dönme olmadığı önemle vurgulanmış.

    bir de şimdi silahlı kuvvetlerimizin durumuna bakın.

    içine fetöcüler, tarikatçiler sızmış.
    mustafa kemal'in ordusu siyasetçilerin oyuncağı haline gelmiş adeta, nereden nereye geldik.

    şimdi ordumuza imam hatipliler bile girebiliyor.
    türk soylu olup olmadığına bakılmıyor bile...

    edit: burası türk'ün ülkesi, türklerin kurduğu ülke. bundan doğal ne var?
    neden rahatsızlık duyuyor bazıları acaba?

    #tarih
  • şikayet et
  • 39802377
  • uludağ sözlük ü kapattıracağım

    12.
  • bir yazar beyanı, yerine daha yenilikçi ulugramı kuracağım,

    Uludağ sözlük yerine gelecek ulugram projesi şöyle:

    sözlüm ve forum olarak 2'ye

    ayrılacak üyeler her 2’sini de kullanabilir.

    -cinsel arayışı olanlar için “sex ilanı” cinsel geçmişi için “erotik hikayeler” başına gelen kötü olayları anlatmak için “bir derdim var” kısımları da oluşacak.

    -erkek,kadın,transeksüel,interseks olmak üzere cinsiyet seçimi 2 değil 4 olacak.

    -erotik hikayeler kısmında:gay hikaye,lezbiyen hikaye,hetero hikaye,trans hikaye,grup hikaye vb. gibi alt dalları olacaktır.

    -18 yaş altı arayış yapmak yasaktır ve direkt şikayet edilecektir.

    -“medya” kısmında fotoğraf ve videolara beğenme,paylaşma,yorum yapma özellikleri olacaktır.

    -“chat” kısmında sited bir toplu mesajlaşma olacaktır.

    -canlı yayın açma özelliği olacaktır.

    -sitenin içeriklerine yalnızca üye olanlar ulaşabilir.

    -“çaylaklık” “yazarlık” gibi sıfatlar yok herkes “üye” olarak tanımlanacak.

    -tanım içerikli entry girme zorunluluğu yok.

    -türkçe karakterlerle nick alınabilinir.

    -özel mesajla taciz edilenler moderasyona bunu derhal bildirecek ve taciz eden şikayet edilecektir.

    -facebook hesabı mikroblog hesabına entegrasyon edilebilecektir.

    -isteyenler profilini gizleyip entrylerini,fotoğraflarını,videolarını,yayınlarını,soru-cevaplarını vb. yalnızca takipçiler görebilir özelliği de olacaktır.

    -smiley işareti ile entry girilebilir.

    -sözlük kısmında #sözlük içi #haber #troll #ilişkiler #cinsellik #siyaset #tarih #teknoloji #müzik #sinema #spor #eğitim #oyun #otomotiv #ekonomi #magazin #bilim #sanat-kültür #seyahat #sağlık #anket #tv #diğer adında kanallar olacaktır.

    -kişilerin profillerinde medeni hali,cinsiyet,doğum tarihi,adı-soyadı,yaşadığı şehir ve ülke, mesleği zorunlu gözükecektir isteğe bağlı cinsel yönelim,siyasi görüş ve dini inanç yazılabilir.

    -üyeliğin onaylanması için email gereklidir güncel olmayan rastgele yazılmış email adresleri kabul edilmez.

    -aynı ip üzerinden birden fazla hesapla yazıldığı tespit edilirse tüm hesaplar ban yiyecektir.
  • şikayet et
  • 39044202
  • kurmak istediğim sözlük projesi

    2.
  • tabulardan,duyarkasıclıktan,çomarlıktan,cahillikten uzak sözlüğe hoşgeldiniz!

    sözlüm ve forum olarak 2'ye
    ayrılacak üyeler her 2’sini de kullanabilir.
    -cinsel arayışı olanlar için “sex ilanı” cinsel geçmişi için “erotik hikayeler” başına gelen kötü olayları anlatmak için “bir derdim var” kısımları da oluşacak.
    -erkek,kadın,transeksüel,interseks olmak üzere cinsiyet seçimi 2 değil 4 olacak.
    -erotik hikayeler kısmında:gay hikaye,lezbiyen hikaye,hetero hikaye,trans hikaye,grup hikaye vb. gibi alt dalları olacaktır.
    -18 yaş altı arayış yapmak yasaktır ve direkt şikayet edilecektir.
    -“medya” kısmında fotoğraf ve videolara beğenme,paylaşma,yorum yapma özellikleri olacaktır.
    -“chat” kısmında sited bir toplu mesajlaşma olacaktır.
    -canlı yayın açma özelliği olacaktır.
    -sitenin içeriklerine yalnızca üye olanlar ulaşabilir.
    -“çaylaklık” “yazarlık” gibi sıfatlar yok herkes “üye” olarak tanımlanacak.
    -tanım içerikli entry girme zorunluluğu yok.
    -türkçe karakterlerle nick alınabilinir.
    -özel mesajla taciz edilenler moderasyona bunu derhal bildirecek ve taciz eden şikayet edilecektir.
    -facebook hesabı mikroblog hesabına entegrasyon edilebilecektir.
    -isteyenler profilini gizleyip entrylerini,fotoğraflarını,videolarını,yayınlarını,soru-cevaplarını vb. yalnızca takipçiler görebilir özelliği de olacaktır.
    -smiley işareti ile entry girilebilir.
    -sözlük kısmında #sözlük içi #haber #troll #ilişkiler #cinsellik #siyaset #tarih #teknoloji #müzik #sinema #spor #eğitim #oyun #otomotiv #ekonomi #magazin #bilim #sanat-kültür #seyahat #sağlık #anket #tv #diğer adında kanallar olacaktır.
    -kişilerin profillerinde medeni hali,cinsiyet,doğum tarihi,adı-soyadı,yaşadığı şehir ve ülke, mesleği zorunlu gözükecektir isteğe bağlı cinsel yönelim,siyasi görüş ve dini inanç yazılabilir.
    -üyeliğin onaylanması için email gereklidir güncel olmayan rastgele yazılmış email adresleri kabul edilmez.
    -aynı ip üzerinden birden fazla hesapla yazıldığı tespit edilirse tüm hesaplar ban yiyecektir.
  • şikayet et
  • 39038720
  • kurmak istediğim sözlük projesi

    1.
  • türkiyede ilk olacaktır.

    Sözlüm ve forum olarak 2'ye
    ayrılacak üyeler her 2’sini de kullanabilir.
    -cinsel arayışı olanlar için “sex ilanı” cinsel geçmişi için “erotik hikayeler” başına gelen kötü olayları anlatmak için “bir derdim var” kısımları da oluşacak.
    -erkek,kadın,transeksüel,interseks olmak üzere cinsiyet seçimi 2 değil 4 olacak.
    -erotik hikayeler kısmında:gay hikaye,lezbiyen hikaye,hetero hikaye,trans hikaye,grup hikaye vb. gibi alt dalları olacaktır.
    -18 yaş altı arayış yapmak yasaktır ve direkt şikayet edilecektir.
    -“medya” kısmında fotoğraf ve videolara beğenme,paylaşma,yorum yapma özellikleri olacaktır.
    -“chat” kısmında sited bir toplu mesajlaşma olacaktır.
    -canlı yayın açma özelliği olacaktır.
    -sitenin içeriklerine yalnızca üye olanlar ulaşabilir.
    -“çaylaklık” “yazarlık” gibi sıfatlar yok herkes “üye” olarak tanımlanacak.
    -tanım içerikli entry girme zorunluluğu yok.
    -türkçe karakterlerle nick alınabilinir.
    -özel mesajla taciz edilenler moderasyona bunu derhal bildirecek ve taciz eden şikayet edilecektir.
    -facebook hesabı mikroblog hesabına entegrasyon edilebilecektir.
    -isteyenler profilini gizleyip entrylerini,fotoğraflarını,videolarını,yayınlarını,soru-cevaplarını vb. yalnızca takipçiler görebilir özelliği de olacaktır.
    -smiley işareti ile entry girilebilir.
    -sözlük kısmında #sözlük içi #haber #troll #ilişkiler #cinsellik #siyaset #tarih #teknoloji #müzik #sinema #spor #eğitim #oyun #otomotiv #ekonomi #magazin #bilim #sanat-kültür #seyahat #sağlık #anket #tv #diğer adında kanallar olacaktır.
    -kişilerin profillerinde medeni hali,cinsiyet,doğum tarihi,adı-soyadı,yaşadığı şehir ve ülke, mesleği zorunlu gözükecektir isteğe bağlı cinsel yönelim,siyasi görüş ve dini inanç yazılabilir.
    -üyeliğin onaylanması için email gereklidir güncel olmayan rastgele yazılmış email adresleri kabul edilmez.
    -aynı ip üzerinden birden fazla hesapla yazıldığı tespit edilirse tüm hesaplar ban yiyecektir.
  • şikayet et
  • 39019390
  • iskilipli atıf hainini bilale anlatır gibi anlatım

    1.
  • -iskilipli atıf adlı haini şehit ilan ettiler.
    -ona anıt mezar yaptılar.
    -adını meydanlara, parklara verdiler.
    -iskilipli atıf adlı hainin adını devlet hastanesine verdiler,
    -cadde ve sokaklara yine bu hainin adını verdiler.

    haliyle, azımsanamayacak bir güruh da onun "gerçek bir din alimi" olduğuna inanıp, onu şehit olarak görmeye, yine azımsanamayacak bir güruh da iskilipli atıf adlı hainin "şapka kanununa muhalefet ettiği için asıldığına" inanmaya başladı.

    ahmet anapalı, kadir mısıoğlu, mustafa armağan gibi şarlatan tarihçiler -ki aslında her üçü de tarihçi değildir, biri beden eğitimci, biri iktiatçı, biri de şizofrendir- halka alternatif tarih yazıp sunmaya başladı ve bu alternatif tarih sunumunda da iskilipli adlı haini bir kahraman olarak, bir mağdur din alimi olarak empoze ettiler...

    şimdi bilale anlatır gibi, iskilipli atıf adlı hain ile ilgili gerçekleri tek tek paylaşmak istiyorum.

    kıymetli okur,
    öncelikle şu çok iyi bilinsin ki, cumhuriyet rejimi hiç kimseyi şapka takmadığı için idam etmemiş, ceza vermemiştir.
    tekrar ediyorum, cumhuriyetin ilk yıllarında ve cumhuriyet tarihi boyunca, şapka takmadığı için, kılık kıyafet kanununa muhalefet ettiği için idam edilen hiç kimse yoktur...

    bilal olsa bunu anlardı, aksini iddia eden belgeleri ile gelsin...

    bunun anlaşıldığını düşünerek iskilipli adlı haine geçmek istiyorum.

    iskilipli atıf kimdir?
    iskilipli mehmet atıf adlı meczupun kökleri, lawrence iti ile bir olup osmanlıyı arkadan vuran hattab aşiretine dayanır ki, bu da iskilipli atıfın türk düşmanlığının genlerinden kaynaklandığının bilimsel bir göstergesidir.

    bu iskilipli'nin hainliği cumhuriyet kayıtlarını bir kenara bırakalım, osmanlı zabıtlarında dahi mevcuttur.
    iskilipli mehmet atıf denilen hainin, ermeni isyancılarla işbirliği ve mahmut şevket paşa suikasti ile bağlantısı olduğu osmanlı kayıtlarında tescillidir ve bu yüzden de kendisine osmanlı tarafından sürgün cezası verilmiştir.

    çorum'un iskilip kazasında mütevazi bir din alimi(!) olan atıf efendi, cia ve mossad tarafından model alınan teşkilat-ı mahsusa tarafından fişlenerek işbirlikçi bir ajan olduğu kanısına varılıyor ve sürgün ediliyor.

    ve 1. dünya savaşı yılları.
    iskilipli'nin bağlantıları yıllar öncesinden planladıklarını uygulamaya başlıyor.
    iskilipli, birinci dünya savaşı yıllarında kürt, ermeni ve pontus'lu isyancılarla omuz omuza...

    neden?
    sırf yeniliğe, modernizme, ittihat ve terakki'ye karşı olduğundan mı?
    hayır.
    vatan hainliği ve türk düşmanlığı yukarıda da belirttiğimiz üzre genlerine işlediğinden.

    amaç,
    yenilikçi kadroları halkın nazarında küçük düşürerek osmanlı'nın sonu olan ümmetçiliği hortlatmak ve ittihat ve terakki'den 31 mart'ın intikamını almak...
    birinci dünya savaşı'nın son yıllarında milli mücadele'de zararlı faaliyetler içinde bulunacak olan teali islam cemiyeti'nin temelleri atılıyor böylece...

    bakınız, hadi biz kemalistiz, kemalist tarih okuyoruz, cumhuriyet tarihinin kayıtlarına inanıyoruz, hadi biz yanılıyoruz ve at gözlüğüyle bakıyoruz diyelim bütün bunlara.

    iskilipli atıf'ı seven, ona hayran olanlar kimler?
    kendini "osmanlı torunu" olarak gören zevat değil mi?
    bakınız iskilipli'nin bir hain ve işbirlikçi olduğu osmanlı kayıtlarında, teşkilat-ı mahsusa kayıtlarında geçiyor.
    yoksa osmanlı torunları(!) osmanlı kayıtlarına itibar etmiyor mu?

    ve işgal yılları...

    işgal yılları iskilipli atıf'ın vatan hainliğinin doruk noktasıdır.
    zira hainliğini, türk düşmanlığını yapacak tüm fırsatı bu yıllarda bulmuştur.

    teali islam cemiyeti, kürt teali cemiyeti gibi zararlı cemiyetlere üye olduğu gibi, ingiliz muhipleri cemiyeti'nin de ayrıcalıklı bir üyesidir.
    bu arada, ingiliz muhipleri cemiyeti'ne üye diğer tanıdık isimler de şunlar;
    -vahdettin mehmed(bir numaralı doğal üye)
    -damat ferit paşa,
    -sait molla,
    -ali kemal.

    ve tüm bu faaliyetlerde bulunduğu dönemde mustafa kemal ve arkadaşlarının samsun'a ayak basmasıyla başlayan milli mücadele ile birlikte iskilipli atıf faaliyetlerine hız veriyor.

    damat ferit ve avanesinin yaydığı dürrizade fetvası ile vahdettin'in altına imzasını attığı "ingiliz ve yunan orduları halifenin ordusudur" fermanını sahiplenip uygulanması için gerekli çalışmaları yapıyor iskilipli atıf...

    mustafa kemal ve kuvvayı milliye maskaraları...

    işte iskilipli atıf yayınladığı milli mücadele ve kuvayi milliye karşıtı bildirgesine bu sözlerle başlıyordu.

    --spoiler--
    mustafa kemal ve kuvvayı milliye maskaraları yunan askerlerinin önünden kaçıyor.
    zavallı saf ve gafil halktan topladıkları askerlere "siz burada onlarla savaşın, biz de arkalarını çevirelim" diyerek sıvışıyorlar.

    yazık ki halkımız talât, enver, cemal, mustafa kemal gibi beş on eşkıyanın vücudunu ortadan kaldırmak için gereken fedakarlığı yapmıyor.

    ingilizleri kızdırdınız, üzerimize yunanlıları musallat ettiler.
    şimdi usulca oturup yenilginin sonuçlarına katlanmak yerine yunanlılarla harbe tutuşuyorlar.
    bu eşkıyaları ve asileri en kısa zamanda bertaraf etmek hepimize farzdır. (kuvayi milliyecileri kastediyor)

    harp yıllarında sizleri cephe cephe sürükleyen ve din kardeşlerinizin suçsuz yere ölmelerine sebep olanlar arasında mustafa kemal, ali fuat, bekir sami gibi zalimler de vardı.
    siz bu zalimlerin cinayetlerine daha ne kadar göz yumacaksınız?

    elinize aldığınız bu fetva("ingiliz ve yunan orduları halifenin ordusudur" konu başlıklı vahdettin fetvası) allah'ın emridir, padişah fermanıdır.

    sizler bu katil canavarları daha fazla yaşatmamakla mükellef ve görevlisiniz.
    bunların vücudlarını külliyen ortadan kaldırmak müslümanlık için farz olmuştur.
    --spoiler--

    osmanlı yenilmiş, vatan bilfiil işgal edilmiş...

    insan olan bu lafları eder mi? müslüman olan bunları söyler mi?

    söyler...
    insan işbirlikçi bir vatan haini olunca söyler...
    halkın sadece yüzde 2'sinin okur yazar olduğu, cihan savaşı'ndan onbinlerce şehit vererek çıkan bir toplumda din adamı olarak saygı görüyorsa hele...

    işte iskilipli atıf adlı hainin vatana ihaneti ve asılma sebebi budur.

    ingilizler ile işbirliği, ingiliz işgal kuvvetlerinin politikaları dahilinde milli mücadeleyi bölme ve baltalama çalışmaları, kuvayi milliye direnişini itibarsızlaştırma ve bunu din istismarı yaparak uygulama çabaları...

    ama bunları kimse söylemiyor, yazmıyor.
    iskilipli atıf'ın "frenk mukallitliği ve şapka" adını verdiği ve çağdışılığı savunduğu kitabı yüzünden asıldığı yazılıyor.
    "din uğruna şehit olduğu"nun üzeri çiziliyor kahpece...

    sizce ihaneti her hücresine sirayet etmiş olan bu adam, şapka takmadığı için mi?
    yoksa yukarıda bilale izah ettiğim şekilde vatana ihanet edip düşmanla işbirliği yaptığı için mi asıldı?

    hala kafasında soru işareti olan, iskilipli atıf adlı azılı haini "atası" olarak gören varsa hiç durmasın ve derhal şahsım hakkında suç duyurusunda bulunsun.
    bu vatan haini için yazdıklarımıza her platformda verilecek cevabımız elbette vardır.

    iskilipli atıf azılı bir vatan hainidir ve ihanetinin bedelini doya doya hakederek ödemiştir.

    hayırlı bilaller...

    #tarih
  • şikayet et
  • 38804095
  • kurmak istediğim mikroblog projesi

    1.
  • oldukça mühimdir,

    Planladığım şöyle olacak:
    -sözlük ve forum olarak 2’ye ayrılacak üyeler her 2’sini de kullanabilir.
    -cinsel arayışı olanlar için “sex ilanı” cinsel geçmişi için “erotik hikayeler” başına gelen kötü olayları anlatmak için “bir derdim var” kısımları da oluşacak.
    -erkek,kadın,transeksüel,interseks olmak üzere cinsiyet seçimi 2 değil 4 olacak.
    -erotik hikayeler kısmında:gay hikaye,lezbiyen hikaye,hetero hikaye,trans hikaye,grup hikaye vb. Gibi alt dalları olacaktır.
    -18 yaş altı arayış yapmak yasaktır ve direkt şikayet edilecektir.
    -“medya” kısmında fotoğraf ve videolara beğenme,paylaşma,yorum yapma özellikleri olacaktır.
    -“chat” kısmında sited bir toplu mesajlaşma olacaktır.
    -canlı yayın açma özelliği olacaktır.
    -sitenin içeriklerine yalnızca üye olanlar ulaşabilir.
    -“çaylaklık” “yazarlık” gibi sıfatlar Yok herkes “üye” olarak tanımlanacak.
    -tanım içerikli entry girme zorunluluğu yok.
    -türkçe karakterlerle nick alınabilinir.
    -özel mesajla taciz edilenler moderasyona bunu derhal bildirecek ve taciz eden şikayet edilecektir.
    -facebook hesabı mikroblog hesabına entegrasyon edilebilecektir.
    -isteyenler profilini gizleyip entrylerini,fotoğraflarını,videolarını,yayınlarını,soru-cevaplarını vb. Yalnızca takipçiler görebilir özelliği de olacaktır.
    -smiley işareti ile entry girilebilir.
    -sözlük kısmında #sözlük içi #haber #troll #ilişkiler #cinsellik #siyaset #tarih #teknoloji #müzik #sinema #spor #eğitim #oyun #otomotiv #ekonomi #magazin #bilim #sanat-kültür #seyahat #sağlık #anket #tv #diğer adında kanallar olacaktır.
    -kişilerin profillerinde medeni hali,cinsiyet,doğum tarihi,adı-soyadı,yaşadığı şehir ve ülke, mesleği zorunlu gözükecektir isteğe bağlı cinsel yönelim,siyasi görüş ve dini inanç yazılabilir.
    -üyeliğin onaylanması için email gereklidir güncel olmayan rastgele yazılmış email adresleri kabul edilmez.
    -aynı ip üzerinden birden fazla hesapla yazıldığı tespit edilirse tüm hesaplar kapatılacaktır.
    -hesabınızı silmek için sitede en az 1 yıl geçirmeniz lazım.

    Daha akla başka şeyler gelirse editlenecektir.
  • şikayet et
  • 38737790
  • Gündemdeki Haberler
    güncel Önemli Başlıklar