bugün
- kategori hashtag
- sevilen biri nasıl unutulur #SoundCloud
- sözlük yazarlarının çektiği fotoğraflar #izmit
- mantık #include
- mantık #include
- assembly #include
- insan ömrünü 1 saniyeye sığdıran makina #define
- insan ömrünü 1 saniyeye sığdıran makina #include
- ilk 100 milyar sayıda kaç asal var #include
- ilk 100 milyar sayıda kaç asal var #pragma
- ilk 100 milyar sayıda kaç asal var #define
- sadece kendi ai modelinizle yapabileceğiniz şeyler #include
- sadece kendi ai modelinizle yapabileceğiniz şeyler #include
- 1 saniyede 10 milyon basamaklı iki sayıyı çarpmak #include
- 10 bin basamaklı iki sayıyı pi ile çarpmak #include
- ram hızı nasıl öğrenilir #include
- işlemcinin saniye başına hesapladığı komut sayısı #include
- işlemcinin saniye başına hesapladığı komut sayısı #define
- 16 kasım 2024 jake paul vs mike tyson boks maçı #ALiKOÇiSTiFA
- berber fiyatlarındaki fahiş artış #berberlerimiziyedirmeyiz
- konuştukça programı #canliyayin
#tarih
DOĞUM günün kutlu olsun izmir...
görsel
tam 40 ay süren yunan işgali neticesinde anadolu'da 650 binden fazla türk yunan askerleri ve çeteleri tarafından katledildi.
manisa ve aydın başta olmak üzre pek çok şehir ve yüzlerce köy yunan ordusu tarafından yakıldı.
izmir türklerin kızıl elmasıydı ve 26 ağustos'ta başlayan büyük taarruz, tam 14 gün sonra izmir'de son bulacaktı.
bugün günlerden izmir...
not: yukarıda kullandığım görsel, hatıra-i istirdad sancağı'dır. hatıra-i istirdad sancağı, kaybedilen bir yerin geri alınışının hatırası anlamına gelir ve 9 eylül 1922 izmir'in kurtuluşuna istinaden yaptırılmış ve hatıra olarak saklanmıştır...
yaşa mustafa kemal paşa yaşa...
#tarih
görsel
tam 40 ay süren yunan işgali neticesinde anadolu'da 650 binden fazla türk yunan askerleri ve çeteleri tarafından katledildi.
manisa ve aydın başta olmak üzre pek çok şehir ve yüzlerce köy yunan ordusu tarafından yakıldı.
izmir türklerin kızıl elmasıydı ve 26 ağustos'ta başlayan büyük taarruz, tam 14 gün sonra izmir'de son bulacaktı.
bugün günlerden izmir...
not: yukarıda kullandığım görsel, hatıra-i istirdad sancağı'dır. hatıra-i istirdad sancağı, kaybedilen bir yerin geri alınışının hatırası anlamına gelir ve 9 eylül 1922 izmir'in kurtuluşuna istinaden yaptırılmış ve hatıra olarak saklanmıştır...
yaşa mustafa kemal paşa yaşa...
#tarih
29 mayıs 1453 fatih sultan mehmet; truva'nın intikamını aldık...
30 ağustos 1922 mustafa kemal atatürk: hektor'un öcünü aldık...
truva'nın intikamı-hektor'un öcü...
iki türk başbuğunun 469 yıl arayla söylediği bu manalı sözler, anadolu'daki türk tarihinin başlangıcını 1071'e indirgemeye çalışan hint-avrupa odaklı tarihçilik anlayışını bize dayatan yıllardır fonlanan zihniyete bir tokat gibi aslında...
iki büyük komutan, iki büyük deha neden aynı noktaya dikkat çektiler sizce?
çünkü bu topraklar ezelden beridir bir türk yurduydu.
anadolu'daki türk varlığı en az 4500 yıllıktı ve her iki türk başbuğu da bunun bilincindeydi.
truva’nın türklerle olan ilişkisi daha 7. yüzyılda yazılmış fredegar günlüğü'nde (kroniğinde) ve 12. yüzyılda yazılmış gesta francorum adlı yapıtta anlatılıyordu.
fatih sultan mehmet han tam 7 yabancı dil biliyordu ve tüm bunları okumuş, incelemiş, hatta şehzadeliği döneminde manisa'da sancak beyliği yaparken çanakkale'ye gitmiş, truva, alexandros troas ve assos antik kentlerinde incelemelerde bulunmuştu.
mustafa kemal atatürk ise daha askeri rüştiye talebeliğinden beri kendisine fatih sultan mehmet'i örnek almış, fatih'in tüm hayatını detaylıca incelemiş ve fatih'in truva'ya olan merakından yola çıkarak balkan savaşları öncesi görevlendirildiği çanakkale'de truva ile ilgili incelemelerde bulunmuştur.
şüphesiz ki 2 büyük türk hakanı, dünyayı dize getiren 2 büyük mareşal yanılıyor olamazlar.
anadolu ezelden beri türk yurdudur ve öyle de kalacaktır.
30 ağustos zafer bayramımız kutlu olsun...
ne mutlu türküm diyene...
görsel
#tarih
30 ağustos 1922 mustafa kemal atatürk: hektor'un öcünü aldık...
truva'nın intikamı-hektor'un öcü...
iki türk başbuğunun 469 yıl arayla söylediği bu manalı sözler, anadolu'daki türk tarihinin başlangıcını 1071'e indirgemeye çalışan hint-avrupa odaklı tarihçilik anlayışını bize dayatan yıllardır fonlanan zihniyete bir tokat gibi aslında...
iki büyük komutan, iki büyük deha neden aynı noktaya dikkat çektiler sizce?
çünkü bu topraklar ezelden beridir bir türk yurduydu.
anadolu'daki türk varlığı en az 4500 yıllıktı ve her iki türk başbuğu da bunun bilincindeydi.
truva’nın türklerle olan ilişkisi daha 7. yüzyılda yazılmış fredegar günlüğü'nde (kroniğinde) ve 12. yüzyılda yazılmış gesta francorum adlı yapıtta anlatılıyordu.
fatih sultan mehmet han tam 7 yabancı dil biliyordu ve tüm bunları okumuş, incelemiş, hatta şehzadeliği döneminde manisa'da sancak beyliği yaparken çanakkale'ye gitmiş, truva, alexandros troas ve assos antik kentlerinde incelemelerde bulunmuştu.
mustafa kemal atatürk ise daha askeri rüştiye talebeliğinden beri kendisine fatih sultan mehmet'i örnek almış, fatih'in tüm hayatını detaylıca incelemiş ve fatih'in truva'ya olan merakından yola çıkarak balkan savaşları öncesi görevlendirildiği çanakkale'de truva ile ilgili incelemelerde bulunmuştur.
şüphesiz ki 2 büyük türk hakanı, dünyayı dize getiren 2 büyük mareşal yanılıyor olamazlar.
anadolu ezelden beri türk yurdudur ve öyle de kalacaktır.
30 ağustos zafer bayramımız kutlu olsun...
ne mutlu türküm diyene...
görsel
#tarih
sakarya meydan muharabesinin hemen öncesinde yunanistan kralı konstantin'in gördüğü rüyadır...
tarih 21 ağustos 1921.
yunan orduları sakarya nehrinin batısına dayanmş, ankara'ya yürüyüş emri bekliyorlar.
yunanistan kralı konstantin geceyi eskişehir'de kendisine tahsis edilen lüks bir konakta geçiriyor ve sabah gördüğü rüyayı kurmaylarına anlatıyor;
rüyaya göre son bizans imparatoru konstantin yunan kralına bir taç uzatmış ve kral o tacı alarak başına geçirmişti.
kral konstantin'in anlattığı bu rüyayı "zafer alameti" olarak yorumlayan yunan orduları kurmayları oy birliği ile "ankara'ya yürüyüş" kararı almışlardı.
görsel
ama sakarya'nın doğusunda onları sarı saçlı mavi gözlü bir bozkurt bekliyordu.
bu rüyadan sadece 23 gün sonra mangal dağında bozguna uğrayacaklar ve kaçarak kapağı afyon'a atıp kaçınılmaz sonlarını beklemeye başlayacaklardı...
sakarya; türk'ün yeniden doğduğu dirildiği yerdir...
türk; öğün çalış güven...!!!
#tarih
tarih 21 ağustos 1921.
yunan orduları sakarya nehrinin batısına dayanmş, ankara'ya yürüyüş emri bekliyorlar.
yunanistan kralı konstantin geceyi eskişehir'de kendisine tahsis edilen lüks bir konakta geçiriyor ve sabah gördüğü rüyayı kurmaylarına anlatıyor;
rüyaya göre son bizans imparatoru konstantin yunan kralına bir taç uzatmış ve kral o tacı alarak başına geçirmişti.
kral konstantin'in anlattığı bu rüyayı "zafer alameti" olarak yorumlayan yunan orduları kurmayları oy birliği ile "ankara'ya yürüyüş" kararı almışlardı.
görsel
ama sakarya'nın doğusunda onları sarı saçlı mavi gözlü bir bozkurt bekliyordu.
bu rüyadan sadece 23 gün sonra mangal dağında bozguna uğrayacaklar ve kaçarak kapağı afyon'a atıp kaçınılmaz sonlarını beklemeye başlayacaklardı...
sakarya; türk'ün yeniden doğduğu dirildiği yerdir...
türk; öğün çalış güven...!!!
#tarih
Sevdim bir genç kadını, Ansam onun adını
Her şey beni ona bağlar, Kalbim durmadan ağlar
Aşkım, hiç sönmeyecek, Gitti, o dönmeyecek
Uzun yıllar geçse bile, Yaşarım hayaliyle...
necip celal andel'in bestelediği en bilinen türk tangosudur.
tangonun bestekarı necip celal, bu tangoyu bir alman aşkı için bestelemiştir.
kim için?
evelyn holt adlı şu bayan için;
görsel
bu sarışın alman afete aşık olmamak elde değildi. necip celal haklıydı onun için tango yapmakta...
peki bu sarışın alman ile türk necip celal'in yolları nasıl kesişmişti???
evelyn holt aslında o dönem almanya'nın en şöhretli film yıldızı ve şarkıcısıydı.
ne var ki annesi yahudiydi ve bu yüzden filmleri ve sahneye çıkması naziler tarafından yasaklanmıştı.
çaresiz evelyn türkiye'ye geldi, istanbul'da sahneye çıkmaya başladı.
türkçe konserler veriyordu.
içimizden biri olmuştu. necip celal ile yolları bu şekilde kesişti.
ve birbirlerine aşık oldular.
ama ne var ki necip celal çok çapkın bir adamdı. evelyn onu terk ederek amerika'ya göç etti.
hayata küsmüştü, bir daha ne film çevirdi, ne de sahneye çıktı.
evelyh holt'dan bize yadigar işte bu şarkı kaldı...
sevdim bir genç kadını, ansam onun adını...
#tarih
--------------------
not: necip celal'in bir başka tango bestesi de "mazi kalbimde yaradır" adlı şarkıdır.
ve necip celal bu tangoyu da evelyn'den önce hayatına giren bir başka alman güzeli için bestelemiştir.
Her şey beni ona bağlar, Kalbim durmadan ağlar
Aşkım, hiç sönmeyecek, Gitti, o dönmeyecek
Uzun yıllar geçse bile, Yaşarım hayaliyle...
necip celal andel'in bestelediği en bilinen türk tangosudur.
tangonun bestekarı necip celal, bu tangoyu bir alman aşkı için bestelemiştir.
kim için?
evelyn holt adlı şu bayan için;
görsel
bu sarışın alman afete aşık olmamak elde değildi. necip celal haklıydı onun için tango yapmakta...
peki bu sarışın alman ile türk necip celal'in yolları nasıl kesişmişti???
evelyn holt aslında o dönem almanya'nın en şöhretli film yıldızı ve şarkıcısıydı.
ne var ki annesi yahudiydi ve bu yüzden filmleri ve sahneye çıkması naziler tarafından yasaklanmıştı.
çaresiz evelyn türkiye'ye geldi, istanbul'da sahneye çıkmaya başladı.
türkçe konserler veriyordu.
içimizden biri olmuştu. necip celal ile yolları bu şekilde kesişti.
ve birbirlerine aşık oldular.
ama ne var ki necip celal çok çapkın bir adamdı. evelyn onu terk ederek amerika'ya göç etti.
hayata küsmüştü, bir daha ne film çevirdi, ne de sahneye çıktı.
evelyh holt'dan bize yadigar işte bu şarkı kaldı...
sevdim bir genç kadını, ansam onun adını...
#tarih
--------------------
not: necip celal'in bir başka tango bestesi de "mazi kalbimde yaradır" adlı şarkıdır.
ve necip celal bu tangoyu da evelyn'den önce hayatına giren bir başka alman güzeli için bestelemiştir.
TARiHi fesli deliden öğrenen siyasal islamcı itlerin atatürk dönemine çamur atma çabası...
şimdi beni iyi okuyun, daha önce de anlattığım bu olayın iç yüzünü daha kapsamlı bir şekilde bilale anlatır gibi anlatacağım.
öncelikle atatürk'ün osmanlı arşivlerini bulgaristan'a satma gibi bir durum ortada yok.
bulgaristan'a satılan evraklar, maliye bakanlığı tararından sultanahmet'teki depolarda yapılan tasnif neticesinde "lüzumsuz evrak" olarak değerlendirilen bazı evrakın bulgaristan'daki bir kağıt fabrikasına satılması olayıdır.
şimdi burada bir es verelim.
neredeki lüzumsuz evrak satılıyor? sultanahmet'teki depolarda bulunan evraklar.
yani ayasofya'nın depolarında...
şimdi atatürk dönemine çamur atmaya çalışan siyasal islamcı piçler, size soruyorum, evet evet size...
padişahınız olan hain vahdettin, söz konusu depoları, yani ayasofya ve sultanahmet'in depolarını işgalci ingilizlere kiraya verdiğinde neden ayağa kalkmadınız itoğlu itler?
evet hain vahdettin, bu osmanlı evraklarının da içinde bulunduğu bilimum depoları işgalcilere kiraya vermiştir.
(bkz: vahdettin in sattığı ya da kiraya verdiği camiler/#35498112)
ulan madem ki osmanlı çok süperdi, madem osmanlı süper bir arşive sahipti, o arşiv zaten işgal döneminde ingilizlerin eline geçmiş mi? evet geçmiş.
kalanlar nedir? çöp...
zaten maliye bakanlığı da bunu belirtmiş, "lüzumsuz evrak" diyerek...
batmış osmanlı'nın lüzumsuz evrakı...
bu lüzumsuz evrak tanımlamasının özellikle üzerinde duruyorum, zira tbmm hükümeti, yani ankara hükümeti, daha cumhuriyet ilan edilmeden evvel Osmanlı Hazine-i Evrakı’nı Koruyacak Arşiv Teşkilatını Kurmuştur. bu söz konusu "arşiv" denilen lüzumsuz evrak ise, yukarıda da bahsettiğim üzre, eski dönemden kalma defterdarlık kayıtlarından ibaret, günü, gündemi geçmiş lüzumsuz evraktır...
ama yine de konu başbakan ismet inönü'ye intikal edince, inönü buna müsade etmemiş, bulgaristan'a gidecek evrakın sevkiyatını durdurmuş.
görsel
giden ilk parti evrakın bir kısmı geri getirilmiş, kalan kısmını için de bulgaristan elçiliğinden heyet gönderilerek evrakın mikrofilmleri çekilmiş ve türkiye'ye getirilmiştir.
görsel
görsel
bulgaristan'a satılan lüzumsuz evrakın hacmi, yaklaşık 50 tondur, bu 50 tonluk evrakın sadece 10 tonluk bölümü bulgaristan'a gitmiştir. kalan evrakın sevkiyatı durdurulmuştur. yukarıda da bahsettiğim üzre bulgaristan'a giden evrakın tamamı geri getirilmiştir.
ayrıca, 1993 yılında Bulgaristan’ı ziyaret eden Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü yetkilileri, Bulgar yetkililerden, belgelerin isveçli Berger ailesine ait Srnee Berger Kâğıt Fabrikası tarafından satın alındığını, Bulgaristan hükümetince belgelere Sofya tren garında el konduğunu, böylece belgelerin kâğıt hamuru olmaktan kurtulduğunu öğrenmişlerdir. Genel Müdürlük, yayımladığı “Bulgaristan’daki Osmanlı Evrakı” kitabında belgelerin geri verildiğini belirtmektedir.
(kaynak: T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Bulgaristan’daki Osmanlı Evrakı Ankara: 1994, s. XIII-XIV.)
olmuyor işte mısıroğlu'nun piçleri... ne yapsanız olmuyor...
siz cumhuriyet dönemine çamur atacak, cumhuriyet dönemini karalayacak donanıma, bilgi ve birikime sahip değilsiniz. attığınız her iftira, kendiniz gibi çürük ve çürütülmeye mahkum...
osmanlı arşivine çok meraklıysanız, gidin hain vahdettin'in arşivleri ardına kadar açtığı ve sizi birer cumhuriyet düşmanı olarak yetiştiren ingiliz efendilerinizden isteyin...
ha o dandik lüzumsuz evrakı dilinize dolayacağınıza, fetöcülerin kozmik odadan çaldığı ve tüm dünya ile paylaştığı türkiye'nin namusu olan tam 125 milyon sayfa belgeden bahsetsenize biraz. neden açtınız kozmik odayı şerefsiz mahlukatlar???
(bkz: kozmik oda/#44051082)
#tarih
şimdi beni iyi okuyun, daha önce de anlattığım bu olayın iç yüzünü daha kapsamlı bir şekilde bilale anlatır gibi anlatacağım.
öncelikle atatürk'ün osmanlı arşivlerini bulgaristan'a satma gibi bir durum ortada yok.
bulgaristan'a satılan evraklar, maliye bakanlığı tararından sultanahmet'teki depolarda yapılan tasnif neticesinde "lüzumsuz evrak" olarak değerlendirilen bazı evrakın bulgaristan'daki bir kağıt fabrikasına satılması olayıdır.
şimdi burada bir es verelim.
neredeki lüzumsuz evrak satılıyor? sultanahmet'teki depolarda bulunan evraklar.
yani ayasofya'nın depolarında...
şimdi atatürk dönemine çamur atmaya çalışan siyasal islamcı piçler, size soruyorum, evet evet size...
padişahınız olan hain vahdettin, söz konusu depoları, yani ayasofya ve sultanahmet'in depolarını işgalci ingilizlere kiraya verdiğinde neden ayağa kalkmadınız itoğlu itler?
evet hain vahdettin, bu osmanlı evraklarının da içinde bulunduğu bilimum depoları işgalcilere kiraya vermiştir.
(bkz: vahdettin in sattığı ya da kiraya verdiği camiler/#35498112)
ulan madem ki osmanlı çok süperdi, madem osmanlı süper bir arşive sahipti, o arşiv zaten işgal döneminde ingilizlerin eline geçmiş mi? evet geçmiş.
kalanlar nedir? çöp...
zaten maliye bakanlığı da bunu belirtmiş, "lüzumsuz evrak" diyerek...
batmış osmanlı'nın lüzumsuz evrakı...
bu lüzumsuz evrak tanımlamasının özellikle üzerinde duruyorum, zira tbmm hükümeti, yani ankara hükümeti, daha cumhuriyet ilan edilmeden evvel Osmanlı Hazine-i Evrakı’nı Koruyacak Arşiv Teşkilatını Kurmuştur. bu söz konusu "arşiv" denilen lüzumsuz evrak ise, yukarıda da bahsettiğim üzre, eski dönemden kalma defterdarlık kayıtlarından ibaret, günü, gündemi geçmiş lüzumsuz evraktır...
ama yine de konu başbakan ismet inönü'ye intikal edince, inönü buna müsade etmemiş, bulgaristan'a gidecek evrakın sevkiyatını durdurmuş.
görsel
giden ilk parti evrakın bir kısmı geri getirilmiş, kalan kısmını için de bulgaristan elçiliğinden heyet gönderilerek evrakın mikrofilmleri çekilmiş ve türkiye'ye getirilmiştir.
görsel
görsel
bulgaristan'a satılan lüzumsuz evrakın hacmi, yaklaşık 50 tondur, bu 50 tonluk evrakın sadece 10 tonluk bölümü bulgaristan'a gitmiştir. kalan evrakın sevkiyatı durdurulmuştur. yukarıda da bahsettiğim üzre bulgaristan'a giden evrakın tamamı geri getirilmiştir.
ayrıca, 1993 yılında Bulgaristan’ı ziyaret eden Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü yetkilileri, Bulgar yetkililerden, belgelerin isveçli Berger ailesine ait Srnee Berger Kâğıt Fabrikası tarafından satın alındığını, Bulgaristan hükümetince belgelere Sofya tren garında el konduğunu, böylece belgelerin kâğıt hamuru olmaktan kurtulduğunu öğrenmişlerdir. Genel Müdürlük, yayımladığı “Bulgaristan’daki Osmanlı Evrakı” kitabında belgelerin geri verildiğini belirtmektedir.
(kaynak: T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Bulgaristan’daki Osmanlı Evrakı Ankara: 1994, s. XIII-XIV.)
olmuyor işte mısıroğlu'nun piçleri... ne yapsanız olmuyor...
siz cumhuriyet dönemine çamur atacak, cumhuriyet dönemini karalayacak donanıma, bilgi ve birikime sahip değilsiniz. attığınız her iftira, kendiniz gibi çürük ve çürütülmeye mahkum...
osmanlı arşivine çok meraklıysanız, gidin hain vahdettin'in arşivleri ardına kadar açtığı ve sizi birer cumhuriyet düşmanı olarak yetiştiren ingiliz efendilerinizden isteyin...
ha o dandik lüzumsuz evrakı dilinize dolayacağınıza, fetöcülerin kozmik odadan çaldığı ve tüm dünya ile paylaştığı türkiye'nin namusu olan tam 125 milyon sayfa belgeden bahsetsenize biraz. neden açtınız kozmik odayı şerefsiz mahlukatlar???
(bkz: kozmik oda/#44051082)
#tarih
20 temmuz 1974-kıbrıs...
türk'ün son cüreti...
bütün dünyayı karşımıza alıp yapmış olduğumuz ve yine bütün dünyaya parmak ısırtan kusursuzluktaki müşterek harekat ile dünyaya şöyle haykırdık;
"kıbrıs türk'tür, türk kalacak...!!!"
20 temmuz kıbrıs barış harekatının 49. yıldönümü ve kıbrıs türkleri'nin özgürlük bayramı kutlu olsun...
ek; girne'den yol bağladık anadolu'ya şarkısı eşliğinde kıbrıs barış harekatı görüntüleri;
https://twitter.com/volka...tatus/1681903582885314569
#tarih
türk'ün son cüreti...
bütün dünyayı karşımıza alıp yapmış olduğumuz ve yine bütün dünyaya parmak ısırtan kusursuzluktaki müşterek harekat ile dünyaya şöyle haykırdık;
"kıbrıs türk'tür, türk kalacak...!!!"
20 temmuz kıbrıs barış harekatının 49. yıldönümü ve kıbrıs türkleri'nin özgürlük bayramı kutlu olsun...
ek; girne'den yol bağladık anadolu'ya şarkısı eşliğinde kıbrıs barış harekatı görüntüleri;
https://twitter.com/volka...tatus/1681903582885314569
#tarih
merhaba arkadaşlar, kanalıma hoşgeldiniz.
burası avrupa'da bir masal şatosu olsa beğenirdiniz.
görsel
ama bu bina türkiye'de ve cezayirli gazi hasan paşa'nın köşkü.
görsel
cezayirli hasan paşa kim?
osmanlı'nın son büyük kaptan-ı deryası.
kıymetli arkadaşlar, donanmamızın yakıldığı çeşme baskını biliyorsunuz ki osmanlı'nın en büyük mağlubiyetlerinden biridir.
işte bu çeşme baskınından birkaç parça gemi ile birlikte sağ salim çıkıp 4-5 parça da olsa donanmamızı ayakta tutan isimdir cezayirli hasan paşa.
biz kendisini "aslanlı paşa" olarak biliriz ki gerçekten de adam aslan besliyormuş.
görsel
işte cezayirli hasan paşa, çeşme baskınından sonra çanakkale boğazı'nın güneyinde geyikli dolaylarında mevzileniyor ve burada kendisine bir köşk yaptırıyor.
donanmayı da tam şurada başike koyunda saklıyor ki ruslar elde kalan donanmayı bulup bir daha yakmasın.
görsel
kendisine de koyun 3-4 km doğusunda bu köşkü yaptırıyor, uygun rüzgarları işte bu köşkte bekliyor hasan paşa ve limni adasına çıkarma yapıp rusları oradan püskürtüyor ve çanakkale boğazının güvenliğini tekrar sağlıyor.
bu kıymetli bina 18. yüzyıldan kalma, şu an ovanın tam ortasında harap halde, yolu yok izi yok. etrafında tarlalar var.
görsel
uzun uzun kaldım çevresinde ve hayal kurdum, kimbilir neler neler yaşanmıştı burada...
geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer...
#tarih
burası avrupa'da bir masal şatosu olsa beğenirdiniz.
görsel
ama bu bina türkiye'de ve cezayirli gazi hasan paşa'nın köşkü.
görsel
cezayirli hasan paşa kim?
osmanlı'nın son büyük kaptan-ı deryası.
kıymetli arkadaşlar, donanmamızın yakıldığı çeşme baskını biliyorsunuz ki osmanlı'nın en büyük mağlubiyetlerinden biridir.
işte bu çeşme baskınından birkaç parça gemi ile birlikte sağ salim çıkıp 4-5 parça da olsa donanmamızı ayakta tutan isimdir cezayirli hasan paşa.
biz kendisini "aslanlı paşa" olarak biliriz ki gerçekten de adam aslan besliyormuş.
görsel
işte cezayirli hasan paşa, çeşme baskınından sonra çanakkale boğazı'nın güneyinde geyikli dolaylarında mevzileniyor ve burada kendisine bir köşk yaptırıyor.
donanmayı da tam şurada başike koyunda saklıyor ki ruslar elde kalan donanmayı bulup bir daha yakmasın.
görsel
kendisine de koyun 3-4 km doğusunda bu köşkü yaptırıyor, uygun rüzgarları işte bu köşkte bekliyor hasan paşa ve limni adasına çıkarma yapıp rusları oradan püskürtüyor ve çanakkale boğazının güvenliğini tekrar sağlıyor.
bu kıymetli bina 18. yüzyıldan kalma, şu an ovanın tam ortasında harap halde, yolu yok izi yok. etrafında tarlalar var.
görsel
uzun uzun kaldım çevresinde ve hayal kurdum, kimbilir neler neler yaşanmıştı burada...
geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer...
#tarih
30 Haziran 1921 Himaye-i Etfal Cemiyeti'nin kuruluşu...
Yıllar süren 1. Dünya Savaşı, ardından Doğu Anadolu'daki Ermeni mezalimi, Batı Anadolu'daki Yunan katliamları ile birlikte işgal altındaki yurdumuzda onbinlerce çocuk öksüz ve yetim kalmıştı.
Yunan Ordusu Ankara'ya taarruza hazırlanıyordu ama Büyük Kurtarıcı Başkomutan vatanın her bir karış toprağını savunmayı düşündüğü gibi ülkenin geleceği olan çocukların da korunmasının zaruri olduğunun bilincindeydi.
Doğu Cephesinde Kazım Karabekir Paşa'nın 1919'dan beri uyguladığı yetim ve öksüz çocuklara sahip çıkma projesi tüm Anadolu'da uygulanmalıydı.
Ve Düşman hançeri memleketin kalbine dayanmışken Anadolu'nun öksüz ve yetim evlatlarına sahip çıkmak için Himaye-i Etfal Cemiyeti (Çocuk Esirgeme) Ankara'da kuruldu.
Gönüllü vatanseverlerin gayretleri ile hem Milli Mücadele döneminde, hem Cumhuriyet Döneminde yüzbinlerce Türk Çocuğuna sahip çıkıldı.
Her biri bir kıvılcım olan Türk çocukları, Devletin Baba, Vatanın Ana şefkatiyle birer aleve dönüşerek bir Cumhuriyet tesis edildi.
Kan ve irfanla Kurduk Biz Cumhuriyeti, Cehennemler kudursa; ölmez nigahbanıyız...
görsel
#tarih
Yıllar süren 1. Dünya Savaşı, ardından Doğu Anadolu'daki Ermeni mezalimi, Batı Anadolu'daki Yunan katliamları ile birlikte işgal altındaki yurdumuzda onbinlerce çocuk öksüz ve yetim kalmıştı.
Yunan Ordusu Ankara'ya taarruza hazırlanıyordu ama Büyük Kurtarıcı Başkomutan vatanın her bir karış toprağını savunmayı düşündüğü gibi ülkenin geleceği olan çocukların da korunmasının zaruri olduğunun bilincindeydi.
Doğu Cephesinde Kazım Karabekir Paşa'nın 1919'dan beri uyguladığı yetim ve öksüz çocuklara sahip çıkma projesi tüm Anadolu'da uygulanmalıydı.
Ve Düşman hançeri memleketin kalbine dayanmışken Anadolu'nun öksüz ve yetim evlatlarına sahip çıkmak için Himaye-i Etfal Cemiyeti (Çocuk Esirgeme) Ankara'da kuruldu.
Gönüllü vatanseverlerin gayretleri ile hem Milli Mücadele döneminde, hem Cumhuriyet Döneminde yüzbinlerce Türk Çocuğuna sahip çıkıldı.
Her biri bir kıvılcım olan Türk çocukları, Devletin Baba, Vatanın Ana şefkatiyle birer aleve dönüşerek bir Cumhuriyet tesis edildi.
Kan ve irfanla Kurduk Biz Cumhuriyeti, Cehennemler kudursa; ölmez nigahbanıyız...
görsel
#tarih
110 yıl önce bugün, 11 haziran 1913'te, harbiye nezaretinden babıali'ye gitmek için otomobili ile yola çıkan hürriyet kahramanı, son baykuş avcısı, hareket ordusu kumandanı mahmut şevket paşa, kendisine pusu kuran 7 hain tetikçi tarafından katledildi...
görsel
harbiye nezaretinden babıali'ye giderken güzergahtaki, Tramvay hattında ve yapım çalışmasının sürdüğü dar yol, “Saraylı Hanım” ismindeki birinin cenaze alayı yüzünden iyice sıkıştığı için otomobil tetikçiklerin olduğu noktaya yakın bir yerde durdu.
Bu sırada tamir bahanesiyle üç saattir çeşme yanında bekleyen tetikçiler aradıkları fırsatı yakalamış olmakla rovelverlerle ateş etmeye başladı.
ilk kurşunlardan biriyle Mahmud Şevket Paşa yanağından yaralanırken, Yaver ibrahim Bey hemen oracıkta hayatını kaybetti.
görsel
Suikastçilere karşılık vermekte olan Uşak Kazım Ağa da ise yaralandı.
işte bu sırada Topal Tevfik otomobilin basamağına çıkarak pencereden Mahmud Şevket Paşa’nın beynini üç-dört kurşunla parçaladı ve arkadaşları ile araca binerek sur dışına kaçtı.
şehit mahmut şevket paşa'nın ruhu şad olsun...
görsel
#tarih
görsel
harbiye nezaretinden babıali'ye giderken güzergahtaki, Tramvay hattında ve yapım çalışmasının sürdüğü dar yol, “Saraylı Hanım” ismindeki birinin cenaze alayı yüzünden iyice sıkıştığı için otomobil tetikçiklerin olduğu noktaya yakın bir yerde durdu.
Bu sırada tamir bahanesiyle üç saattir çeşme yanında bekleyen tetikçiler aradıkları fırsatı yakalamış olmakla rovelverlerle ateş etmeye başladı.
ilk kurşunlardan biriyle Mahmud Şevket Paşa yanağından yaralanırken, Yaver ibrahim Bey hemen oracıkta hayatını kaybetti.
görsel
Suikastçilere karşılık vermekte olan Uşak Kazım Ağa da ise yaralandı.
işte bu sırada Topal Tevfik otomobilin basamağına çıkarak pencereden Mahmud Şevket Paşa’nın beynini üç-dört kurşunla parçaladı ve arkadaşları ile araca binerek sur dışına kaçtı.
şehit mahmut şevket paşa'nın ruhu şad olsun...
görsel
#tarih
bayramın kutlu olsun türk gençliği, bayramın kutlu olsun büyük türk milleti...
bugünün ne kadar kıymetli bir gün olduğunu sizlere ulu önder'den bir 19 mayıs örneği vererek anlatmak istiyorum bugün.
bunu anlatacağım ki içinizde umutsuz olan varsa, mücadele azmini kaybetmiş hisseden varsa silkinip kendine gelsin ve en azından bugün, bu büyük bayram günü ulu önder mustafa kemal atatürk'e yakışır bir şekilde kutlasın bayramını...
1938 yılıydı... 19 mayıs törenleri yaklaşıyordu...
gazi paşa ağır hastaydı.
atatürk'ün "benim doğum günüm" dediği 19 mayıs törenleri o sene atatürk'ün ağır hastalığı sebebiyle yapılmayacak şeklinde söylentilere konu olmuştu.
evet, atatürk hastaydı lakin bir de milli meselemiz vardı. "hatay..."
o'nun "şahsi meselem" dediği hatay...
ulu önder hatay için gecesini gündüzüne katıyordu.
işte tam da o günlerde fransız medyasında haberler çıkmaya başladı.
"kemal çok hasta, hatay'ı savunamaz, hatay'a giremez..."
bütün bunlar olurken 19 mayıs törenlerinin iptal edilmesi söz konusu olamazdı.
atatürk talimat verdi, 19 mayıs törenleri, her sene olduğu gibi yapılacaktı.
doktorları kızdı.
mustafa kemal'e törenlere katılmasını yasakladılar.
o ise 18 mayıs gecesi ertesi gün giyeceği kıyafetleri hazırlatıyordu.
doktoruyla kavga etti...
ertesi gün.
19 mayıs sabahı...hipodromdaki yerini aldı.
"fotoğraf çekin ki tayfur'um da görsün" dedi...
fotoğrafı ile mesaj gönderdiği kişi milli mücadele kahramanı, hatay direnişinin sembol ismi kuvayi milliyeci tayfur sökmen'di...
hatay'ın bağımsızlığı ve türkiye'ye katılması için mücadele ediyordu...
ve o fotoğraf, o meşhur fotoğraf, ulu önder atatürk'ün son 19 mayıs fotoğrafı şuydu sevgili arkadaşlar;
görsel
fotoğraf, 19 mayıs 1938'de çekildi.
görselde atatürk, yugoslav harbiye nazırı generalin tebriğini kabul ediyor ve fransız basını da bir daha atatürk'ün hastalığı ve hatay meselesi ile ilgili bir şey yazamıyorlar...
dosta huzur, düşmana korku ve tayfur sökmen'e ve hatay'a, hatay'lılara umut veren bir kare...
19 mayıs 1938'de iştirak ettiği törenler, ne yazık ki ulu önder mareşal gazi mustafa kemal atatürk'ün katıldığı son bayram törenidir. kendisi bundan sonra gelen 30 ağustos ve 29 ekim törenlerine malesef iştirak edememiştir...
"Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk milletine canımı vereceğim..." diyen ulu önder, şahsi meselesi olan hatay için gerekeni yapmış, ölümü göze alarak hatay için gövde gösterisi yapmış ve aziz türk milleti için canını hiçe saymıştır...
kıymetli gençler...
biliyorum, o'nun gibi olamayız hiçbirimiz. ama hiç olmazsa o'nun gibi olmaya çalışalım...
bugün bayram...hepimizin bayramı, ulu önder mustafa kemal atatürk'ün doğum günü olan bayram...
19 mayıs atatürk'ü anma gençlik ve spor bayramımız kutlu olsun...
#tarih
bugünün ne kadar kıymetli bir gün olduğunu sizlere ulu önder'den bir 19 mayıs örneği vererek anlatmak istiyorum bugün.
bunu anlatacağım ki içinizde umutsuz olan varsa, mücadele azmini kaybetmiş hisseden varsa silkinip kendine gelsin ve en azından bugün, bu büyük bayram günü ulu önder mustafa kemal atatürk'e yakışır bir şekilde kutlasın bayramını...
1938 yılıydı... 19 mayıs törenleri yaklaşıyordu...
gazi paşa ağır hastaydı.
atatürk'ün "benim doğum günüm" dediği 19 mayıs törenleri o sene atatürk'ün ağır hastalığı sebebiyle yapılmayacak şeklinde söylentilere konu olmuştu.
evet, atatürk hastaydı lakin bir de milli meselemiz vardı. "hatay..."
o'nun "şahsi meselem" dediği hatay...
ulu önder hatay için gecesini gündüzüne katıyordu.
işte tam da o günlerde fransız medyasında haberler çıkmaya başladı.
"kemal çok hasta, hatay'ı savunamaz, hatay'a giremez..."
bütün bunlar olurken 19 mayıs törenlerinin iptal edilmesi söz konusu olamazdı.
atatürk talimat verdi, 19 mayıs törenleri, her sene olduğu gibi yapılacaktı.
doktorları kızdı.
mustafa kemal'e törenlere katılmasını yasakladılar.
o ise 18 mayıs gecesi ertesi gün giyeceği kıyafetleri hazırlatıyordu.
doktoruyla kavga etti...
ertesi gün.
19 mayıs sabahı...hipodromdaki yerini aldı.
"fotoğraf çekin ki tayfur'um da görsün" dedi...
fotoğrafı ile mesaj gönderdiği kişi milli mücadele kahramanı, hatay direnişinin sembol ismi kuvayi milliyeci tayfur sökmen'di...
hatay'ın bağımsızlığı ve türkiye'ye katılması için mücadele ediyordu...
ve o fotoğraf, o meşhur fotoğraf, ulu önder atatürk'ün son 19 mayıs fotoğrafı şuydu sevgili arkadaşlar;
görsel
fotoğraf, 19 mayıs 1938'de çekildi.
görselde atatürk, yugoslav harbiye nazırı generalin tebriğini kabul ediyor ve fransız basını da bir daha atatürk'ün hastalığı ve hatay meselesi ile ilgili bir şey yazamıyorlar...
dosta huzur, düşmana korku ve tayfur sökmen'e ve hatay'a, hatay'lılara umut veren bir kare...
19 mayıs 1938'de iştirak ettiği törenler, ne yazık ki ulu önder mareşal gazi mustafa kemal atatürk'ün katıldığı son bayram törenidir. kendisi bundan sonra gelen 30 ağustos ve 29 ekim törenlerine malesef iştirak edememiştir...
"Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk milletine canımı vereceğim..." diyen ulu önder, şahsi meselesi olan hatay için gerekeni yapmış, ölümü göze alarak hatay için gövde gösterisi yapmış ve aziz türk milleti için canını hiçe saymıştır...
kıymetli gençler...
biliyorum, o'nun gibi olamayız hiçbirimiz. ama hiç olmazsa o'nun gibi olmaya çalışalım...
bugün bayram...hepimizin bayramı, ulu önder mustafa kemal atatürk'ün doğum günü olan bayram...
19 mayıs atatürk'ü anma gençlik ve spor bayramımız kutlu olsun...
#tarih
Bu abinin adı Crazy Horse, yani Çılgın At.
görsel
Çılgın At, Amerika yerlilerinden Sioux'ların (Lakota'lar) lideri. işgalci ABD ordusuna kök söktüren, Amerikan Yerlilerini tarihte ilk defa bir bayrak altında toplayıp, ABD ordusuna karşı muharebe kazanan (Little Bighorn-1876) lider.
Çılgın At'ın Sioux/Lakota dilindeki özgün adı; Thašúŋke Witkó'dur. Esasen barışçıl bir adamdır. Lakin General Custer komutasındaki ABD ordusu Montana ve Güney Dakota'da işgal ve yerlilere karşı katliamlara başlamıştı.
tüm yerlilerin Birleşmekten başka çareleri yoktu.
çılgın at ve kabilesi, General Custer'in soykırımcı ordusuna karşı, Lakota'ların diğer lideri Oturan Boğa ile ittifak yaptılar.
görsel
Soykırıma karşı tüm Lakotalar, Dakotalar, Nakotalar ve Chayenneler tarihte ilk kez birleşmiş, 1500-2500 kadar savaşçı bir araya getirilmişti.
Lakotalardan Çılgın At, Oturan Boğa, Phizi, Chayennelerden iki Ay ve Sakat Beyaz Adam,
Nakotalardan Büyük Ayı, Dakotalardan Kıvırcık Hafif Saç Liderliğindeki birleşik yerliler ordusunun karşısında General Custer'in tam teçhizatlı kuvvetlerinin sayısı 1000'e yakındı.
iki kuvvet 25 Haziran 1876'da Montana'daki Littlie Bighorn Nehri düzlüğünde karşı karşıya geldiler, muharebede General Custer ve 400 adamı hayatını kaybetti, Yerliler de yaklaşık 500 kayıp vermelerine rağmen kesin Zafer kazanmışlardı.
görsel
Savaşı kaybetmek işgalci ABD'yi çılgına çevirmişti. ABD'nin her yerinde ordu Yerlilere karşı katliamlara girişti. Muharebe meydanında yenemediği yerlileri kadın, çocuk demeden katlederek diz çöktürmeye çalıştılar. Başardılar da...
Little Bighorn'da ABD ordusuna karşı zafer kazanan Çılgın At, katliamların durması için ailesi ile birlikte General Crook'a teslim oldu. Teslim olan Çılgın At ve ailesi katledildi, ayrıca ABD Ordusu Çılgın At ile birlikte teslim olan 600 Lakota yerlisini de katletti.
görsel
Yerliler birleşerek kazandıkları Little Bighorn Muharebesi sonrası dağılmış, feodal yaşantılarına dönmüşlerdi. Aslında Yerlilerin en büyük hastalığı buydu. Bir arada kalamıyor, sürekli birleşmeyi başaramıyorlardı.
Bu onların en büyük hastalığıydı.
ABD'nin bayram olarak kutladığı Thanksgiving Day (Şükran Günü) de aslında bu yerlilerin birleşemeyip birbirine düşme hastalığının tarihteki ilk örneğiydi.
(bkz: şükran günü/#42478452)
Bu bağlamda değerlendirildiğinde Çılgın At'ın yaptığı şey, yani yerlileri birleştirmek ve birlikte mücadele etme fikrini hayata geçirmek bir mucizeydi. işte Çılgın At bu yüzden efsane oldu.
Evet Oturan Boğa da efsanedir ama Çılgın At savaştan sonra katledilirken, Oturan Boğa'nın ABD Hükümeti ile anlaşması ve ABD tarafından affedilmesi onu ispiyoncu bir pislikten başka bir şey yapmıyor maalesef.
ama çılgın at bir efsanedir, büyük kahramandır. Çılgın At'ın yerli halk için mücadelesini ölümsüzleştirmek için, O'nun adına 1948 yılında Güney Dakota'da bir anıt inşasına başlanmıştır. Bittiğinde dünyanın en büyük anıtı olacak olan bu devasa yapı ne yazık ki hala bitirilememiştir.
görsel
Yerliler bu anıtı Çılgın At'ın bir atın üstünde Nevada topraklarını işaret ederken görünecek şekilde ve tamamen kendi imkanları ile inşa etmeye çalışıyorlar. Hatta ABD hükümetinin anıtın tamamlanması için teklif ettiği 10 Milyon dolarlık ödeneği de reddetmişlerdir.
işte böyle...
uluslar birleşirse kazanır, ayrılırlarsa yok olurlar sevgili arkadaşlar.
çılgın at, amerikan yerlilerinin gördükleri güzel bir rüyaydı bir zamanlar...devamını getiremediler. ruhu şad olsun...
#tarih
görsel
Çılgın At, Amerika yerlilerinden Sioux'ların (Lakota'lar) lideri. işgalci ABD ordusuna kök söktüren, Amerikan Yerlilerini tarihte ilk defa bir bayrak altında toplayıp, ABD ordusuna karşı muharebe kazanan (Little Bighorn-1876) lider.
Çılgın At'ın Sioux/Lakota dilindeki özgün adı; Thašúŋke Witkó'dur. Esasen barışçıl bir adamdır. Lakin General Custer komutasındaki ABD ordusu Montana ve Güney Dakota'da işgal ve yerlilere karşı katliamlara başlamıştı.
tüm yerlilerin Birleşmekten başka çareleri yoktu.
çılgın at ve kabilesi, General Custer'in soykırımcı ordusuna karşı, Lakota'ların diğer lideri Oturan Boğa ile ittifak yaptılar.
görsel
Soykırıma karşı tüm Lakotalar, Dakotalar, Nakotalar ve Chayenneler tarihte ilk kez birleşmiş, 1500-2500 kadar savaşçı bir araya getirilmişti.
Lakotalardan Çılgın At, Oturan Boğa, Phizi, Chayennelerden iki Ay ve Sakat Beyaz Adam,
Nakotalardan Büyük Ayı, Dakotalardan Kıvırcık Hafif Saç Liderliğindeki birleşik yerliler ordusunun karşısında General Custer'in tam teçhizatlı kuvvetlerinin sayısı 1000'e yakındı.
iki kuvvet 25 Haziran 1876'da Montana'daki Littlie Bighorn Nehri düzlüğünde karşı karşıya geldiler, muharebede General Custer ve 400 adamı hayatını kaybetti, Yerliler de yaklaşık 500 kayıp vermelerine rağmen kesin Zafer kazanmışlardı.
görsel
Savaşı kaybetmek işgalci ABD'yi çılgına çevirmişti. ABD'nin her yerinde ordu Yerlilere karşı katliamlara girişti. Muharebe meydanında yenemediği yerlileri kadın, çocuk demeden katlederek diz çöktürmeye çalıştılar. Başardılar da...
Little Bighorn'da ABD ordusuna karşı zafer kazanan Çılgın At, katliamların durması için ailesi ile birlikte General Crook'a teslim oldu. Teslim olan Çılgın At ve ailesi katledildi, ayrıca ABD Ordusu Çılgın At ile birlikte teslim olan 600 Lakota yerlisini de katletti.
görsel
Yerliler birleşerek kazandıkları Little Bighorn Muharebesi sonrası dağılmış, feodal yaşantılarına dönmüşlerdi. Aslında Yerlilerin en büyük hastalığı buydu. Bir arada kalamıyor, sürekli birleşmeyi başaramıyorlardı.
Bu onların en büyük hastalığıydı.
ABD'nin bayram olarak kutladığı Thanksgiving Day (Şükran Günü) de aslında bu yerlilerin birleşemeyip birbirine düşme hastalığının tarihteki ilk örneğiydi.
(bkz: şükran günü/#42478452)
Bu bağlamda değerlendirildiğinde Çılgın At'ın yaptığı şey, yani yerlileri birleştirmek ve birlikte mücadele etme fikrini hayata geçirmek bir mucizeydi. işte Çılgın At bu yüzden efsane oldu.
Evet Oturan Boğa da efsanedir ama Çılgın At savaştan sonra katledilirken, Oturan Boğa'nın ABD Hükümeti ile anlaşması ve ABD tarafından affedilmesi onu ispiyoncu bir pislikten başka bir şey yapmıyor maalesef.
ama çılgın at bir efsanedir, büyük kahramandır. Çılgın At'ın yerli halk için mücadelesini ölümsüzleştirmek için, O'nun adına 1948 yılında Güney Dakota'da bir anıt inşasına başlanmıştır. Bittiğinde dünyanın en büyük anıtı olacak olan bu devasa yapı ne yazık ki hala bitirilememiştir.
görsel
Yerliler bu anıtı Çılgın At'ın bir atın üstünde Nevada topraklarını işaret ederken görünecek şekilde ve tamamen kendi imkanları ile inşa etmeye çalışıyorlar. Hatta ABD hükümetinin anıtın tamamlanması için teklif ettiği 10 Milyon dolarlık ödeneği de reddetmişlerdir.
işte böyle...
uluslar birleşirse kazanır, ayrılırlarsa yok olurlar sevgili arkadaşlar.
çılgın at, amerikan yerlilerinin gördükleri güzel bir rüyaydı bir zamanlar...devamını getiremediler. ruhu şad olsun...
#tarih
ismi yanlış okumadınız, evet basurcu agah yazdım.
basurcu agah, 19. yy sonlarında şam'dan istanbul'a gelmiş bir araptı.
tıp eğitimi almamıştı, basur merhemi üretip, basur hastalarına uyguluyor, onları tedavi ediyordu. ürettiği merhemin formülünü ise kimse ile paylaşmıyordu. (artık içine deve sidiği mi koyuyordu nedir)
her ne ise, basur kremi ile ünlenen agah efendi, bir şekilde saraya girmişti.
belli ki padişah abdülhamid'in de basur sorunu vardı.
sarayda hızlı yükseldi basurcu agah efendi. önce paşa yapıldı, oldu mu sana basurcu agah paşa???
paşa yapılmak da agah efendiyi kesmemişti.
o padişah efendi hazretlerinin en yakınındaki isimdi. günde kaç kere padişah ve halife efendi hazretlerinin neticesini gören tek kişiydi.
aynı zamanda hızlı bir jurnalciydi basurcu agah...
ve hoop, paşalıktan sonra abdülhamid'in baştabip'i oluverdi...
tabip olmayan bir baştabip, günde asgari 2 kez abdülhamid'in götünü görüyordu osmanlı'da...
sonra cumhuriyet geldi.
liyakati getirdi.
basurcu agah, sarayın eski baştabip'i olarak muayenehane açmıştı istanbul'da.
açamazdı...zira diploması yoktu, tabip değildi.
cumhuriyetin sağlık bakanlığı yetkilileri basurcu agah'a ceza keserek muayenehanesini mühürlediler.
ama alışmış kudurmuştan beterdi.
liyakatsiz, yetersiz, diplomasız basurcu, kendi ürettiği kremi ile, merdivenaltında hasta tedavi etmeye devam etti.
1928 yılına gelindiğinde, basurcu agah'ın liyakatsiz yöntemlerle tedavi ettiği 2 hasta hayatını kaybetti. basurcu agah efendi tutuklandı ve hapse atıldı...
işte osmanlı'da liyakat ve cumhuriyet döneminde liyakat arasındaki fark siyah ve beyaz kadar netti arkadaşlar.
bir yanda kendisine darbe yaparlar korkusu ile liyakatli subayları kışlaya, donanmayı da zincirleyerek haliç'e kapatan ama en yakınına liyakatsiz bir arap'ı sokarak her gün kıçını gösteren bir anlayış, diğer yanda eğitimsiz, liyakatsiz birine muayenehane dahi açtırmayan cumhuriyet...
siz hangisinde yaşamak istiyorsunuz?
cumhuriyet fazilettir...
#tarih
basurcu agah, 19. yy sonlarında şam'dan istanbul'a gelmiş bir araptı.
tıp eğitimi almamıştı, basur merhemi üretip, basur hastalarına uyguluyor, onları tedavi ediyordu. ürettiği merhemin formülünü ise kimse ile paylaşmıyordu. (artık içine deve sidiği mi koyuyordu nedir)
her ne ise, basur kremi ile ünlenen agah efendi, bir şekilde saraya girmişti.
belli ki padişah abdülhamid'in de basur sorunu vardı.
sarayda hızlı yükseldi basurcu agah efendi. önce paşa yapıldı, oldu mu sana basurcu agah paşa???
paşa yapılmak da agah efendiyi kesmemişti.
o padişah efendi hazretlerinin en yakınındaki isimdi. günde kaç kere padişah ve halife efendi hazretlerinin neticesini gören tek kişiydi.
aynı zamanda hızlı bir jurnalciydi basurcu agah...
ve hoop, paşalıktan sonra abdülhamid'in baştabip'i oluverdi...
tabip olmayan bir baştabip, günde asgari 2 kez abdülhamid'in götünü görüyordu osmanlı'da...
sonra cumhuriyet geldi.
liyakati getirdi.
basurcu agah, sarayın eski baştabip'i olarak muayenehane açmıştı istanbul'da.
açamazdı...zira diploması yoktu, tabip değildi.
cumhuriyetin sağlık bakanlığı yetkilileri basurcu agah'a ceza keserek muayenehanesini mühürlediler.
ama alışmış kudurmuştan beterdi.
liyakatsiz, yetersiz, diplomasız basurcu, kendi ürettiği kremi ile, merdivenaltında hasta tedavi etmeye devam etti.
1928 yılına gelindiğinde, basurcu agah'ın liyakatsiz yöntemlerle tedavi ettiği 2 hasta hayatını kaybetti. basurcu agah efendi tutuklandı ve hapse atıldı...
işte osmanlı'da liyakat ve cumhuriyet döneminde liyakat arasındaki fark siyah ve beyaz kadar netti arkadaşlar.
bir yanda kendisine darbe yaparlar korkusu ile liyakatli subayları kışlaya, donanmayı da zincirleyerek haliç'e kapatan ama en yakınına liyakatsiz bir arap'ı sokarak her gün kıçını gösteren bir anlayış, diğer yanda eğitimsiz, liyakatsiz birine muayenehane dahi açtırmayan cumhuriyet...
siz hangisinde yaşamak istiyorsunuz?
cumhuriyet fazilettir...
#tarih
33 yıl tek başına yönettiği ülkenin her yanında kaybetmedik toprak bırakmayan, devletin en kıymetli arazilerini kaybeden, yahut yabancılara peşkeş çeken, ülkenin ekonomik olarak iflasını açıklayan, ülkenin tüm gelirlerini duyunu umumiye ve reji idaresine teslim eden, dünyanın 3. büyük donanmasını haliç'te çürüten, dünyanın en kıymetli kara ordusunu ve bu kara ordusunun basiretli subaylarının istanbul'dan çıkmasını yasaklayıp, doğu ve güneydoğu anadolu'yu kürt aşiretleri ve kürt paşalarına, ortadoğu ve arabistan'ı arap paşalarına teslim eden, halkın gerçekleri öğrenmemesi, ülkenin battığını idrak edememesi için müthiş bir sansür politikası uygulayan padişah abdülhamid'in (nam-ı diğer; yıldız'daki baykuş) tahttan indirilip sürgüne yollanışıdır.
görsel
kutlu ve mutlu olsun...
sen özgürlüklere karşı olup, meşrutiyete karşı darbe yapmak için 31 mart gerici ve yobaz ayaklanmasını tezgahlarsan, milli iradeye saygı duymazsan işte böyle hal edilirsin...
darısı tüm tek adam rejimlerinin başına inşaallah...
not: görsel temsilidir.
#tarih
görsel
kutlu ve mutlu olsun...
sen özgürlüklere karşı olup, meşrutiyete karşı darbe yapmak için 31 mart gerici ve yobaz ayaklanmasını tezgahlarsan, milli iradeye saygı duymazsan işte böyle hal edilirsin...
darısı tüm tek adam rejimlerinin başına inşaallah...
not: görsel temsilidir.
#tarih
(bkz: 13 nisan 1909 31 mart gerici yobaz ayaklanması) haberi selanik'e ulaşır ulaşmaz, (bkz: 13 nisan 1909 hareket ordusu nun yola çıkması) sonrasında selanik'ten istanbul'a tam 10 günlük yürüyüşün ardından, 23 nisan 1909'da yüzbaşı mustafa kemal'in davutpaşa kışlasını denetim altına alıp, gerici yobaz köpekleri susturması sonrası, yeşilköy'e gelen mahmut şevket paşa'nın ordunun başına geçip istanbul'a girişi, ve 31 mart gerici yobaz ayaklanmasını bastırıp, yobaz köpeklerin başını ezerek istanbul'a yeniden özgürlüğü hakim kılması ile sonuçlanan tarihin şan ve şeref dolu sayfalarından biridir...
görsel
bu milleti çağdışı bırakmak isteyen, tersine evrime doğru koşan yobaz köpekler bilmelidir ki, ittihatçılar ölür, ittihatçılar ölmez...
dün başınızı ezdik. vallahi de billahi de bugün de ezeriz...
#tarih
görsel
bu milleti çağdışı bırakmak isteyen, tersine evrime doğru koşan yobaz köpekler bilmelidir ki, ittihatçılar ölür, ittihatçılar ölmez...
dün başınızı ezdik. vallahi de billahi de bugün de ezeriz...
#tarih
nicola tesla'ya hepimiz hayranız değil mi?
bugün hayatımızı kolaylaştıran pek çok buluşta tesla'nın imzası var.
peki şimdi ben size bursa doğumlu bir nicola tesla'dan bahsedeyim mi?
pek çok buluşa imza atan, ama tıpkı nicola tesla gibi vaktinde kıymeti bilinmeyen ve sessiz sedasız bu hayata veda eden bursa'lı nicola tesla'yı anlatacağım şimdi...
emrullah ali yıldız... 1909'da bursa'da dünyaya geldi.
emrullah'ın ailesi bursa'da kitapçılık yapan rumeli göçmeni bir aileydi, aile kitapçı olunca emrullah ali de kitaplara merak saldı. bilim ve teknoloji ile ilgili her şeyi okurken uçma hayalleri kurmaya başladı.
hayallerini gerçekleştirmek için ilk adımını 17 yaşında attı ve hava kuvvetleri tayyare makinist mektebi'ne girdi.
görsel
bu okulu birincilikle bitiren emrullah ali, mecburi hizmet süresi bitince bursa'ya dönerek kardeşi ile birlikte fotoğrafçılık yapmaya başladı.
emrullah ali bir yandan fotoğrafçılık yaparak hayatını kazanıyor, diğer yandan havacılıkla ilgilenmeye devam ediyordu.
kendi imkanları ve parasıyla 1934 yılında bir planör tasarlayıp imal etti ve kendi planörü ile bursa semalarında uçmaya başladı. bursa semalarında uçuş deneyimleri yapan emrullah ali, türk hava kurumu başkanı fuat bulca'nın dikkatini çekti ve kendisi bir mektup ile türk hava kurumu'nun şampiyonlar ligi olan türk kuşu'na davet edildi.
görsel
türk kuşu takımında 2 ay kalan emrullah ali, sabiha gökçen ve beraberindeki 6 kişi ile birlikte rusya'ya eğitime gönderildi.
rusya dönüşü sonrası ise türk hava yolları'nda pilot eğitmeni olarak çalışmaya başladı.
görsel
1936 yılına gelindiğinde emrullah ali, inönü'den uçmaya başladığı planörü ile tam 18 saat 35 dakika havada kalarak bir dünya rekoruna imza attı.
görsel
emrullah ali artık profesyonel bir havacıydı. lakin fotoğrafçılığı da ihmal etmiyordu.
tüm bu havacılık faaliyetlerinin arasında istanbul'da istiklal caddesinde bir fotoğraf stüdyosu açtı. açtığı stüdyonun ismi; görçek stüdyosuydu...
görçek evet...
insanlar istiklal caddesinde görçek stüdyosuna gelip karşılarındaki aynaya bakarak kendi kendilerinin fotoğrafını çekebiliyordu.
gör-çek... ya da bugün bildiğimiz adıyla selfie'nin mucidi bursalı emrullah ali yıldız'dı...
görsel
emrullah ali yıldız'ın icatları sadece fotoğrafçılık alanıyla sınırlı değildi pek tabi...
1943 yılında otomatik paraşüt açma sistemini icat etmişti.
ne var ki bu icat türkiye'de pek ilgi görmemişti, emrullah ali yıldız bu icadını maddi zorluklar sebebiyle 1000 dolar gibi komik bir bedel karşılığında abd patent enstitüsü'ne satmak zorunda kalmıştı.
emrullah ali bey'in bu icadı seneler içinde binlerce kişinin hayatını kurtaracaktı...
maddi zorluklar, ilgisizlik, kıymet bilmezlik...
mucit emrullah ali yıldız, yılmamış çalışmalarına devam etmişti...
emrullah yıldız helikopter projesine ve geliştirmesine başladı.
1950'lerin başında helikopter projesinden yola çıkarak dikey iniş kalkış yapabilen uçak projesi geliştirdi. ne var ki bunda da kendisine destek veren çıkmadı.
oysa ki 1956'da hem helikopter hem de dikey iniş kalkış yapabilen uçak projelerinin patentlerini almıştı emrullah ali bey...
emrullah ali yıldız bey, dikey iniş kalkış yapabilen uçak projesinin hayata geçirildiğini 1967 yılında dikey iniş kalkış yapabilen harrier uçaklarını gördüğünde anladı...
o gün bir daha gökyüzüne bakmamaya yemin ederek fotoğrafçılık işine geri döndü, 1996 yılında sessiz sedasız yitip gitti aramızdan...
geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer...
#tarih
bugün hayatımızı kolaylaştıran pek çok buluşta tesla'nın imzası var.
peki şimdi ben size bursa doğumlu bir nicola tesla'dan bahsedeyim mi?
pek çok buluşa imza atan, ama tıpkı nicola tesla gibi vaktinde kıymeti bilinmeyen ve sessiz sedasız bu hayata veda eden bursa'lı nicola tesla'yı anlatacağım şimdi...
emrullah ali yıldız... 1909'da bursa'da dünyaya geldi.
emrullah'ın ailesi bursa'da kitapçılık yapan rumeli göçmeni bir aileydi, aile kitapçı olunca emrullah ali de kitaplara merak saldı. bilim ve teknoloji ile ilgili her şeyi okurken uçma hayalleri kurmaya başladı.
hayallerini gerçekleştirmek için ilk adımını 17 yaşında attı ve hava kuvvetleri tayyare makinist mektebi'ne girdi.
görsel
bu okulu birincilikle bitiren emrullah ali, mecburi hizmet süresi bitince bursa'ya dönerek kardeşi ile birlikte fotoğrafçılık yapmaya başladı.
emrullah ali bir yandan fotoğrafçılık yaparak hayatını kazanıyor, diğer yandan havacılıkla ilgilenmeye devam ediyordu.
kendi imkanları ve parasıyla 1934 yılında bir planör tasarlayıp imal etti ve kendi planörü ile bursa semalarında uçmaya başladı. bursa semalarında uçuş deneyimleri yapan emrullah ali, türk hava kurumu başkanı fuat bulca'nın dikkatini çekti ve kendisi bir mektup ile türk hava kurumu'nun şampiyonlar ligi olan türk kuşu'na davet edildi.
görsel
türk kuşu takımında 2 ay kalan emrullah ali, sabiha gökçen ve beraberindeki 6 kişi ile birlikte rusya'ya eğitime gönderildi.
rusya dönüşü sonrası ise türk hava yolları'nda pilot eğitmeni olarak çalışmaya başladı.
görsel
1936 yılına gelindiğinde emrullah ali, inönü'den uçmaya başladığı planörü ile tam 18 saat 35 dakika havada kalarak bir dünya rekoruna imza attı.
görsel
emrullah ali artık profesyonel bir havacıydı. lakin fotoğrafçılığı da ihmal etmiyordu.
tüm bu havacılık faaliyetlerinin arasında istanbul'da istiklal caddesinde bir fotoğraf stüdyosu açtı. açtığı stüdyonun ismi; görçek stüdyosuydu...
görçek evet...
insanlar istiklal caddesinde görçek stüdyosuna gelip karşılarındaki aynaya bakarak kendi kendilerinin fotoğrafını çekebiliyordu.
gör-çek... ya da bugün bildiğimiz adıyla selfie'nin mucidi bursalı emrullah ali yıldız'dı...
görsel
emrullah ali yıldız'ın icatları sadece fotoğrafçılık alanıyla sınırlı değildi pek tabi...
1943 yılında otomatik paraşüt açma sistemini icat etmişti.
ne var ki bu icat türkiye'de pek ilgi görmemişti, emrullah ali yıldız bu icadını maddi zorluklar sebebiyle 1000 dolar gibi komik bir bedel karşılığında abd patent enstitüsü'ne satmak zorunda kalmıştı.
emrullah ali bey'in bu icadı seneler içinde binlerce kişinin hayatını kurtaracaktı...
maddi zorluklar, ilgisizlik, kıymet bilmezlik...
mucit emrullah ali yıldız, yılmamış çalışmalarına devam etmişti...
emrullah yıldız helikopter projesine ve geliştirmesine başladı.
1950'lerin başında helikopter projesinden yola çıkarak dikey iniş kalkış yapabilen uçak projesi geliştirdi. ne var ki bunda da kendisine destek veren çıkmadı.
oysa ki 1956'da hem helikopter hem de dikey iniş kalkış yapabilen uçak projelerinin patentlerini almıştı emrullah ali bey...
emrullah ali yıldız bey, dikey iniş kalkış yapabilen uçak projesinin hayata geçirildiğini 1967 yılında dikey iniş kalkış yapabilen harrier uçaklarını gördüğünde anladı...
o gün bir daha gökyüzüne bakmamaya yemin ederek fotoğrafçılık işine geri döndü, 1996 yılında sessiz sedasız yitip gitti aramızdan...
geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer...
#tarih
(bkz: kurtuluş savaşında opera düşünen adam) ile aynı adamdır.
yani ulu önder, başkomutan mustafa kemal atatürk'tür...
burası atatürk'ün "her fabrika bir kaledir" dediği kalelerimizden biriydi. Bursa'daki sümerbank merinos fabrikası;
görsel
merinos fabrikası her ne kadar 1935'te temeli atılıp 1938'de imalata başlamış olsa da, aslında o fabrika 1921 yılında sakarya savaşı sırasında bizzat atatürk tarafından kurulmuştur...
görsel
şimdi sümerbank merinos fabrikasının asıl kurulduğu zamana, sakarya savaşı yıllarına gelelim.
kütahya-eskişehir muharebeleri sonucunda ordumuz yenilmiş ve sakarya nehri'nin doğusuna çekilmişti.
eskişehir'i ele geçiren yunan ordusunun büyük yürüyüşü devam ediyordu. ankara'ya epey yaklaşılmıştı.
bir gün sonra yunan büyük taarruzu başlayacaktı.
o gece polatlı'daki karargahında başkomutan mustafa kemal atatürk kurmaylarını topladı. herkes yunan taarruzu karşısında alınacak son önlemleri anlatmasını bekliyordu başkomutandan.
büyük başkomutan sözlerine şöyle başladı;
“En iyi kumaşın, ingiliz kumaşı olduğunu biliyorsunuz. Peki, bunun nedenini hiç düşündünüz mü? Neden en iyisi ingiliz kumaşı?”
herkes şaşkındı...
yunan ankara kapısına dayanmış, ingiliz kumaşı ne alaka?
şaşkınlığı atlatan subaylardan biri cevap vermiş;
“ingiliz kumaşı, ipek gibi ince ve yumuşaktır da ondan”
bu cevap üzerine atatürk istifini bozmadan konuşmasına devam eder...
“Doğru. Peki, bir yünlü kumaşı ipek gibi ince ve yumuşak yapan nedir?”
cevap alamaz...ve devam eder...
“Ben söyleyeyim. O kumaşın dokunmasında kullanılan ipliktir. iplik ne kadar ince olursa, kumaş da o kadar ince ve yumuşak olur. Peki, bir ipliğin ince olması neye bağlıdır?”
ve konuşmasını adeta ders verir gibi sürdürür...
“Bir ipliğin ince olabilmesi için, onu oluşturan elyafın da ince olması gerekir.
Peki, hangi tür koyunun elyafı incedir?”
subaylar şaşkındır. başkomutan konuşmaya devam eder...
“Bizim Anadolu koyunlarının, özellikle de Doğu Anadolu koyunlarının elyafı kalındır. Bu nedenle, bu koyunlardan elde edilen elyaftan üretilen iplikler kalın olur, bunlardan kalın ve kaba kumaşlar, halı ve battaniyeler dokunur.
Dünyada en ince elyaflı koyun, Avustralya’da yetişen, adı da Merino olan koyundur. işte, ingilizler Merino koyununun yününü ithal edip bundan önce iplik yapar, sonra da ünlü kumaşlarını dokurlar..."
herkes şaşkındır ama başkomutanlarını heyecanla dinlemektedirler...
başkomutan devam eder...
"efendiler, Bizim de ingiliz kumaşı gibi ince kumaş üretebilmemiz için gereken nedir?
Avustralya’dan Merino yünü ithal etmek.
Evet, ama o çok pahalı ve dışa bağımlı bir yoldur. Ben şunu düşünüyorum…Zaferden sonra mensucat sanayisine önem vereceğiz..."
zaferden sonra mensucat sanayisine önem vermek...zafer...
yahu düşman ankara'ya dayanmış, adam zaferden bahsediyor bir de mensucat sanayisi diyor...
şaşkınlıklar zirve yapmışken atatürk konuşmasını sürdürür...
"efendiler...Avustralya’dan canlı Merino koyunu satın alacağız. Marmara bölgesinin koyunları, elyafı en ince olan koyunlarımızdır. Avustralya’dan alacağımız Merino koyunlarını bizim Marmara bölgesi koyunlarıyla çiftleştireceğiz.
Doğacak koyunları de yine Merino koyunu ile çiftleştireceğiz. Böyle böyle, Avustralya’nın Merino koyununa yakın bir tür melez koyun elde edeceğiz, adına da Merinos koyunu diyeceğiz…
Bizim Merinos koyunundan elde edeceğimiz yapaktan önce iplik, daha sonra ingiliz kumaşı ayarında kumaş üreten bir fabrika kuracağız. Üretilecek kumaşa da Merinos kumaşı diyeceğiz…”
işte o gece...sakarya meydan muharebesinden hemen 1 gece önce gece yarısında bu konuşmayla ulu önder atatürk, bursa'da kuracağı sümerbank merinos fabrikasının temellerini atıyordu. sadece bursa'daki fabrikanın değil, bandırma'da kurulacak merinos koyunu üretme çiftliğinin de temelleri atılmıştı o gece...
görsel
o zafere inanmıştı. "zafer benimdir" diyebilmişti.
zaferi kazandıktan sonra kuracağı cumhuriyeti muasır medeniyet seviyesine ulaştırmak için hamlelerini çoktan yapmaya başlamıştı.
o iyi ki vardı...iyi ki bizim "ata" türk'ümüzdü...
#tarih
yani ulu önder, başkomutan mustafa kemal atatürk'tür...
burası atatürk'ün "her fabrika bir kaledir" dediği kalelerimizden biriydi. Bursa'daki sümerbank merinos fabrikası;
görsel
merinos fabrikası her ne kadar 1935'te temeli atılıp 1938'de imalata başlamış olsa da, aslında o fabrika 1921 yılında sakarya savaşı sırasında bizzat atatürk tarafından kurulmuştur...
görsel
şimdi sümerbank merinos fabrikasının asıl kurulduğu zamana, sakarya savaşı yıllarına gelelim.
kütahya-eskişehir muharebeleri sonucunda ordumuz yenilmiş ve sakarya nehri'nin doğusuna çekilmişti.
eskişehir'i ele geçiren yunan ordusunun büyük yürüyüşü devam ediyordu. ankara'ya epey yaklaşılmıştı.
bir gün sonra yunan büyük taarruzu başlayacaktı.
o gece polatlı'daki karargahında başkomutan mustafa kemal atatürk kurmaylarını topladı. herkes yunan taarruzu karşısında alınacak son önlemleri anlatmasını bekliyordu başkomutandan.
büyük başkomutan sözlerine şöyle başladı;
“En iyi kumaşın, ingiliz kumaşı olduğunu biliyorsunuz. Peki, bunun nedenini hiç düşündünüz mü? Neden en iyisi ingiliz kumaşı?”
herkes şaşkındı...
yunan ankara kapısına dayanmış, ingiliz kumaşı ne alaka?
şaşkınlığı atlatan subaylardan biri cevap vermiş;
“ingiliz kumaşı, ipek gibi ince ve yumuşaktır da ondan”
bu cevap üzerine atatürk istifini bozmadan konuşmasına devam eder...
“Doğru. Peki, bir yünlü kumaşı ipek gibi ince ve yumuşak yapan nedir?”
cevap alamaz...ve devam eder...
“Ben söyleyeyim. O kumaşın dokunmasında kullanılan ipliktir. iplik ne kadar ince olursa, kumaş da o kadar ince ve yumuşak olur. Peki, bir ipliğin ince olması neye bağlıdır?”
ve konuşmasını adeta ders verir gibi sürdürür...
“Bir ipliğin ince olabilmesi için, onu oluşturan elyafın da ince olması gerekir.
Peki, hangi tür koyunun elyafı incedir?”
subaylar şaşkındır. başkomutan konuşmaya devam eder...
“Bizim Anadolu koyunlarının, özellikle de Doğu Anadolu koyunlarının elyafı kalındır. Bu nedenle, bu koyunlardan elde edilen elyaftan üretilen iplikler kalın olur, bunlardan kalın ve kaba kumaşlar, halı ve battaniyeler dokunur.
Dünyada en ince elyaflı koyun, Avustralya’da yetişen, adı da Merino olan koyundur. işte, ingilizler Merino koyununun yününü ithal edip bundan önce iplik yapar, sonra da ünlü kumaşlarını dokurlar..."
herkes şaşkındır ama başkomutanlarını heyecanla dinlemektedirler...
başkomutan devam eder...
"efendiler, Bizim de ingiliz kumaşı gibi ince kumaş üretebilmemiz için gereken nedir?
Avustralya’dan Merino yünü ithal etmek.
Evet, ama o çok pahalı ve dışa bağımlı bir yoldur. Ben şunu düşünüyorum…Zaferden sonra mensucat sanayisine önem vereceğiz..."
zaferden sonra mensucat sanayisine önem vermek...zafer...
yahu düşman ankara'ya dayanmış, adam zaferden bahsediyor bir de mensucat sanayisi diyor...
şaşkınlıklar zirve yapmışken atatürk konuşmasını sürdürür...
"efendiler...Avustralya’dan canlı Merino koyunu satın alacağız. Marmara bölgesinin koyunları, elyafı en ince olan koyunlarımızdır. Avustralya’dan alacağımız Merino koyunlarını bizim Marmara bölgesi koyunlarıyla çiftleştireceğiz.
Doğacak koyunları de yine Merino koyunu ile çiftleştireceğiz. Böyle böyle, Avustralya’nın Merino koyununa yakın bir tür melez koyun elde edeceğiz, adına da Merinos koyunu diyeceğiz…
Bizim Merinos koyunundan elde edeceğimiz yapaktan önce iplik, daha sonra ingiliz kumaşı ayarında kumaş üreten bir fabrika kuracağız. Üretilecek kumaşa da Merinos kumaşı diyeceğiz…”
işte o gece...sakarya meydan muharebesinden hemen 1 gece önce gece yarısında bu konuşmayla ulu önder atatürk, bursa'da kuracağı sümerbank merinos fabrikasının temellerini atıyordu. sadece bursa'daki fabrikanın değil, bandırma'da kurulacak merinos koyunu üretme çiftliğinin de temelleri atılmıştı o gece...
görsel
o zafere inanmıştı. "zafer benimdir" diyebilmişti.
zaferi kazandıktan sonra kuracağı cumhuriyeti muasır medeniyet seviyesine ulaştırmak için hamlelerini çoktan yapmaya başlamıştı.
o iyi ki vardı...iyi ki bizim "ata" türk'ümüzdü...
#tarih
holiganizm...
futbol sahalarında, tribünlerde sıklıkla gördüğümüz ve asla tasvip etmediğimiz şeyler...
ama ne yazık ki holiganizm, futbol kültürünün bir gerçeği.
ingilizce kökenli holiganizm. ama bizde de var.
peki türk futbol tarihinin ilk holiganizm vakası nedir ve ne zaman gerçekleşmiştir biliyor musunuz?
Tarih: 22 Mayıs 1931… Yer: istanbul, Taksim Stadı…
görsel
Fenerbahçe ile Yunan Olimpiakos takımları dostluk maçı için karşı karşıya. Bu maç aynı zamanda Türk Futbol tarihinin o güne değin seyirci rekorunun kırıldığı maçtır, maça 15 bin biletli seyirci gelmiştir.
görsel
83. dakikaya kadar 0-0 devam eden müsabakada, Fenerbahçe Alaattin'in harika golüyle 1-0 öne geçmişti.
işte ne olduysa o anda oldu. Yediği golü hazmedemeyen Olimpiakos kalecisi Achilleas, golü atan Alaattin'i önce itti, ardından da futbolcumuza vurdu.
görsel
Tam bu sırada tribünlerden biri atladı, koşa koşa gelip Olimpiakos kalecisi Achilleas'ın suratına bir yumruk attı, Yunan kaleci yumruğun etkisi ile yere yığıldı, yumruğu atan koşa koşa tribünlere döndü kalabalığın arasında kayboldu.
O yumruğu atan kişi Gülhane'de görevli Tabip Yüzbaşı Hilmi Bey'di.
Yunan gazeteleri o yumruk anını Hilmi Bey'i elinde silahla ve üniformalı bir şekilde tasvir etmişti.
Derhal bir tahkikat başlatıldı. Yumruğu atan kişinin Doktor Hilmi Bey olduğu tespit edildi. Kendisine 20 gün oda hapsi verildi, ardından da Erzincan'a sürgün edildi.
görsel
TFF, Yunan Federasyonuna olayı anlatan bir özür yazısı gönderdi. Yunan Federasyonu ise Olimpiakos kalecisine ceza verildiğini bildiren bir yazı ile TFF'ye teşekkür ederek cevap verdi.
işte olimpiakos kalecisine yumruk atılan bu olay, türk futbol tarihinin ilk meşhur holiganizm vakasıdır. türk futbol tarihinin ilk holiganının bir türk subayı, türk doktoru olması ilk öğrendiğimde beni de son derece şaşırtmıştı. ama maalesef gerçek böyle...
#tarih #spor
futbol sahalarında, tribünlerde sıklıkla gördüğümüz ve asla tasvip etmediğimiz şeyler...
ama ne yazık ki holiganizm, futbol kültürünün bir gerçeği.
ingilizce kökenli holiganizm. ama bizde de var.
peki türk futbol tarihinin ilk holiganizm vakası nedir ve ne zaman gerçekleşmiştir biliyor musunuz?
Tarih: 22 Mayıs 1931… Yer: istanbul, Taksim Stadı…
görsel
Fenerbahçe ile Yunan Olimpiakos takımları dostluk maçı için karşı karşıya. Bu maç aynı zamanda Türk Futbol tarihinin o güne değin seyirci rekorunun kırıldığı maçtır, maça 15 bin biletli seyirci gelmiştir.
görsel
83. dakikaya kadar 0-0 devam eden müsabakada, Fenerbahçe Alaattin'in harika golüyle 1-0 öne geçmişti.
işte ne olduysa o anda oldu. Yediği golü hazmedemeyen Olimpiakos kalecisi Achilleas, golü atan Alaattin'i önce itti, ardından da futbolcumuza vurdu.
görsel
Tam bu sırada tribünlerden biri atladı, koşa koşa gelip Olimpiakos kalecisi Achilleas'ın suratına bir yumruk attı, Yunan kaleci yumruğun etkisi ile yere yığıldı, yumruğu atan koşa koşa tribünlere döndü kalabalığın arasında kayboldu.
O yumruğu atan kişi Gülhane'de görevli Tabip Yüzbaşı Hilmi Bey'di.
Yunan gazeteleri o yumruk anını Hilmi Bey'i elinde silahla ve üniformalı bir şekilde tasvir etmişti.
Derhal bir tahkikat başlatıldı. Yumruğu atan kişinin Doktor Hilmi Bey olduğu tespit edildi. Kendisine 20 gün oda hapsi verildi, ardından da Erzincan'a sürgün edildi.
görsel
TFF, Yunan Federasyonuna olayı anlatan bir özür yazısı gönderdi. Yunan Federasyonu ise Olimpiakos kalecisine ceza verildiğini bildiren bir yazı ile TFF'ye teşekkür ederek cevap verdi.
işte olimpiakos kalecisine yumruk atılan bu olay, türk futbol tarihinin ilk meşhur holiganizm vakasıdır. türk futbol tarihinin ilk holiganının bir türk subayı, türk doktoru olması ilk öğrendiğimde beni de son derece şaşırtmıştı. ama maalesef gerçek böyle...
#tarih #spor
bursa nin fethi
10.
bugün 697. senesini kutladığımız büyük zafer...
bursa'nın fethi türk tarihi açısından son derece kritik bir virajdır...
bursa; anası türk, atası türk orhun gazi ve yanındaki silah arkadaşları; Alpler(Gaziyan-i Rum), Bacılar(Baciyan-i Rum) ve Erenler(Abdalan-i Rum) tarafından fetholunmuştu...
Safkan Türklerin o güne dek Fethettiği en kıymetli şehirdi...
ve bursa, türk tarihinde kadın savaşçıların fethettiği son büyük şehirdi.
efsanevi amazonlar, ardından alp kızları ve nihayet bacılardan sonra baskılanan türk kadın savaşçılarını, türk tarihinde bursa'nın fethinden tam 595 yıl sonra mustafa kemal'in yanında sakarya'da ve büyük taarruz'da görebilecektik...
#tarih
bursa'nın fethi türk tarihi açısından son derece kritik bir virajdır...
bursa; anası türk, atası türk orhun gazi ve yanındaki silah arkadaşları; Alpler(Gaziyan-i Rum), Bacılar(Baciyan-i Rum) ve Erenler(Abdalan-i Rum) tarafından fetholunmuştu...
Safkan Türklerin o güne dek Fethettiği en kıymetli şehirdi...
ve bursa, türk tarihinde kadın savaşçıların fethettiği son büyük şehirdi.
efsanevi amazonlar, ardından alp kızları ve nihayet bacılardan sonra baskılanan türk kadın savaşçılarını, türk tarihinde bursa'nın fethinden tam 595 yıl sonra mustafa kemal'in yanında sakarya'da ve büyük taarruz'da görebilecektik...
#tarih
►"Düşman, binlerce ölüsüyle doldurduğu savaş meydanını silahlarımıza bırakmıştır" (1 Nisan 1921- Garp Cephesi Kumandanı ismet)
►"Siz orada yalnız düşmanı değil milletin makus talihini de yendiniz..." (1 Nisan 1921-TBMM Reisi Mustafa Kemal)
görsel
bir milletin makus talihinin yenildiği zaferin 102. yıldönümü bugün....
ikinci inönü Zaferimiz kutlu olsun...
ikinci inönü zaferi demek, türk milleti'nin uyanışa geçmesi, millete dayatılan sevr antlaşmasının yırtılıp atılması demektir sevgili arkadaşlar.
işte ulu önder atatürk'ün telgrafında bahsettiği "makus talih" budur.
sevr bu millete dayatılan makus talihtir ve metristepe'den inönü hattına taarruz eden batı cephesi komutanlığının kahraman neferleri tarafından 102 sene önce bugün yırtılıp atılmıştır.
sırf bu zafer ve zaferin neticeleri bile rahmetli ismet inönü'ye saygı duymak için yeterli bir sebeptir.
bu vesileyle başta mareşal gazi mustafa kemal atatürk ve inönü'nün muzaffer komutanı milli şefimiz ismet paşa olmak üzre bu vatanı bizlere armağan eden tüm kahramanlarımıza sonsuz sevgi ve şükranlarımla...
#tarih
►"Siz orada yalnız düşmanı değil milletin makus talihini de yendiniz..." (1 Nisan 1921-TBMM Reisi Mustafa Kemal)
görsel
bir milletin makus talihinin yenildiği zaferin 102. yıldönümü bugün....
ikinci inönü Zaferimiz kutlu olsun...
ikinci inönü zaferi demek, türk milleti'nin uyanışa geçmesi, millete dayatılan sevr antlaşmasının yırtılıp atılması demektir sevgili arkadaşlar.
işte ulu önder atatürk'ün telgrafında bahsettiği "makus talih" budur.
sevr bu millete dayatılan makus talihtir ve metristepe'den inönü hattına taarruz eden batı cephesi komutanlığının kahraman neferleri tarafından 102 sene önce bugün yırtılıp atılmıştır.
sırf bu zafer ve zaferin neticeleri bile rahmetli ismet inönü'ye saygı duymak için yeterli bir sebeptir.
bu vesileyle başta mareşal gazi mustafa kemal atatürk ve inönü'nün muzaffer komutanı milli şefimiz ismet paşa olmak üzre bu vatanı bizlere armağan eden tüm kahramanlarımıza sonsuz sevgi ve şükranlarımla...
#tarih
ne mutlu bizlere.
bugün bu kutlu zaferin 108. yıldönümünü idrak ediyoruz.
çanakkale'yi "geçilmez" kılan başta mustafa kemal atatürk olmak üzre tüm kahraman atalarımıza sonsuz şükranlarımı sunuyorum...
108 yıl önce bugün kahraman mehmetçik "çanakkale geçilmez" dedi ve çanakkale'nin geçilmez olduğunu kanla yazdığı destanla bütün dünyaya öğretti.
işte çanakkale'yi "geçilmez" yapan en önemli unsur da boğazın iki yakası boyunca çelik namlularını mavi vatan'a uzatan tabyalarımızdı...
ne yazık ki tabyalarımızın pek çoğu bugün bakımsız yahut kaybolmuş haldedir. böyle bir destanı yazan, böyle bir zafere sahip olan bir millet olarak bu da bizim utancımızdır...
bugün çanakkale destanının, çanakkale deniz zaferimizin 108. yıldönümü sebebi ile, çanakkale'yi geçilmez kılan kahraman tabyalarımızı sizlere tanıtmak istiyorum.
çanakkale'yi geçilmez yapan tabyalarımız;
a)anadolu tabyaları:
►anadolu hamidiye tabyası; çanakkale kent merkezinde, boğazın ege tarafına bakan yönünde bulunan, 2. abdülhamid döneminde yapılan tabyadır, günümüzde tabyanın olduğu yer restore edilmiş ve açık hava müzesi haline getirilmiştir.
görsel
►anadolu mecidiye tabyası; çanakkale kent merkezinde bulunan, sultan abdülaziz döneminde yapılan, 2. abdülhamid döneminde yenilenen tabyadır.
şu an tabyanın bulunduğu alanda toplar bulunmamaktadır.
görsel
►çimenlik tabyası; çanakkale merkez'deki çimenlik kalesinin tabyalarıdır. sultan abdülaziz döneminde yaptırılmıştır.
görsel
►dardanos tabyası; çanakkale-izmir karayolu üzerinde dardanos mevkiinde bulunan, 2. abdülhamid döneminde yapılan tabyadır.
görsel
tabyanın olduğu tepe 18 mart 1915 tarihinde en fazla top mermisinin düştüğü yerdir (4000'den fazla). bugün dardanos tabyası'nın hemen arkasında bu tabyada görevli olanların bulunduğu hasan-mevsuf şehitliği bulunmaktadır.
görsel
görsel
(bkz: çanakkale boğazının bekçisi hasan mevsuf bataryası/#41260091)
►orhaniye tabyası; kumkale'nin batısında, kıyıdan içerde konumlanmış olan tabyadır.
görsel
orhaniye tabyasının yanında bugün orhaniye şehitliği vardır, tabya ve şehitlik son zamana kadar son derece bakımsızdı, hatta buradaki tabyalarda paintball organizasyonları yapılıyordu.
görsel
görsel
bu rezilliği fotoğraflayıp sosyal medyada paylaşmamızın ardından burada restorasyon ve bakım çalışmaları başlatıldı.
(bkz: çanakkale tabyalarında paintball oynamak/#38987321)
►nara burnu tabyası; nara burnu'nun en ucundaki nara kalesindeki tabyadır, abdülmecid döneminde yapılmış, 2. abdülhamid tarafından yenilenmiştir.
görsel
►nara baba tabyası; nara burnundaki nara baba tepesinde bulunan tabyadır.
►maltepe tabyası; nara yakınlarındaki maltepe tepesinde bulunan tabyadır.
►çakaltepe tabyası; çanakkale izmir yolu üzerinde, intepe köyü yakınlarındaki çakaltepe'de bulunan tabyadır. sultan abdülaziz döneminde yapılmıştır.
►topçamlar tabyası; çanakkale izmir yolu üzerinde, intepe köyü yakınlarında bulunan tabyadır. sultan abdülaziz döneminde yapılmıştır.
bugün malesef tabya bakımsız ve yok olmaya yüz tutmuş haldedir.
görsel
►karanlık liman tabyası; kumkale yakınlarındaki karanlık liman mevkiinde bulunan, sultan abdülaziz döneminde yapılan tabyadır.
►kumkale tabyası; çanakkale boğazı'nın anadolu girişinde, seddülbahir tabyasının tam karşısında bulunan tabyadır. 2. abdülhamid döneminde yapılmıştır.
kumkale tabyası ne yazık ki son derece bakımsız viran bir haldedir.
görsel
görsel
►bozcaada tabyası; bozcaada kalesinin içinde bulunan tabyadır.
görsel
►anadolu yakasındaki diğer tabyalar; kuşburnu tabyası, osmaniye tabyası, yenişehir tabyası ve kepez burnu tabyası'dır.
b)rumeli tabyaları:
►rumeli hamidiye tabyası; kilitbahir-alçıtepe arasındaki goncatepe mevkiinde bulunan ve 2. abdülhamid tarafından yaptırılan tabyadır.
görsel
►rumeli mecidiye tabyası; kilitbahir-alçıtepe arasındaki goncatepe mevkiinde bulunan bir diğer tabyadır. 2. abdülhamid döneminde yapılmıştır.
görsel
rumeli mecidiye tabyası, seyit onbaşı'nın tabyasıdır. tabyanın olduğu yerde seyit onbaşı ve arkadaşlarının heykeli bulunmaktadır.
görsel
►kilitbahir yıldız tabyası; kilitbahir yıldız tepe'de bulunan tabyadır. 2. abdülhamid döneminde yapılmıştır.
yıldız tepe'deki tabyalar bugün son derece kötü bir haldedir.
görsel
►bolayır yıldız tabyası; bolayır'ın kuzeybatısında, saros körfezine bakan tabyadır.
►bolayır ay tabyası; bolayır'ın güneybatısında, çanakkale boğazına bakan tabyadır.
►bolayır tabyası; bolayır köyü merkezinde bulunan kara tabyasıdır. yarımadanın en dar yerindedir.
ara not: bolayır'daki tabyalar otoyol projesi alanında olup tehdit altındadır.
►aktabya; akbaş şehitliği ile kilye koyu arasında tabyatepe mevkiinde bulunan tabyadır. lakin günümüzde kalıntıları çok az kalmış, yok olmaya yüz tutmuştur.
►yanık tabya; akbaş şehitliği ile kilye koyu arasında bulunan tabyadır.
►çanaklı tepe tabyası; akbaş şehitliği ile kilye koyu arasında bigalı kalesinin arka tarafında tabyatepe mevkiinde bulunan tabyadır.
görsel
►kilye poyraz tabyası; kilye koyu yakınlarındaki mersintepe'de bulunan tabyadır. lakin günümüzde ormanlarla kaplanmış durumdadır.
►kilye lodos tabyası; kilye koyunun güneydoğusundaki tepede bulunan tabyadır.
►değirmenburnu tabyası; kilitbahir-eceabat yolu üzerinde değirmenburnu mevkiinde bulunan tabyadır. 2. abdülhamid döneminde yapılmıştır.
görsel
tabya günümüzde 32. deniz hava savunma batarya komutanlığı tarafından kullanılmaktadır.
►çamburnu kakavan tabyası; eceabat, kakavan tepe mevkiinde bulunan çamburnu kalesindeki tabyadır.
görsel
►namazgah tabyası; kilitbahir merkezde, kilitbahir kalesinin hemen yanında bulunan tabyadır. sultan abdülaziz döneminde yaptırılmıştır. bu tabya rumeli savunma hattının "merkez tabyası"dır.
görsel
yol kenarında olup, son derece iyi korunmuş ve bakımlı durumdadır.
►domuzdere tabyası; alçıtepe köyü yakınlarında bulunan domuz deresinin doğusunda bulunan tepedeki tabyadır. 2. abdülhamid döneminde yapılmıştır.
görsel
domuzdere tabyası da bugün bakımsız ve yıkılmış bir haldedir.
görsel
►palazbaba tabyası; kilitbahir kalesinin arkasında bulunan malaz tepe mevkiinde bulunan tabyadır.
►goncasu tabyası; kilitbahir, goncasu tepesinde bulunan tabyadır.
►ertuğrul tabyası; seddülbahir tepesinin gerisinde bulunan gözcü baba tepesinin ertuğrul koyu'na bakan yamacında bulunan tabyadır. 2. abdülhamid döneminde yapılmıştır.
görsel
ertuğrul tabyası toprağa gömülü halde iken 2006 yılında restore edilmiş ve ziyarete açılmıştır.
görsel
görsel
►seddülbahir tabyası; seddülbahir kalesinin boğaza bakan tarafında bulunan tabyadır, 2. abdülhamid zamanında yapılmıştır.
görsel
►kayalık tepe tabyası; behramlı köyü yakınlarındaki kayalık tepe mevkiinde bulunan tabyadır. 2. abdülhamid döneminde yapılmıştır.
bitmedi...
bütün bu tabya ve bataryalarımızın dışında 18 mart 1915'te çanakkale'yi savunan bir bataryamız daha vardı.
►baykuş mesudiye tabyası;
bu tabyamız, mesudiye zırhlısı'ndan sökülen toplarla oluşturulmuştur.
son derece eski bir gemi olan mesudiye zırhlısı savaş öncesi çanakkale boğazını savunmak amacıyla yüzer tabya olarak kullanılmak için kıyıya yakın sığ suda demirlendi.
lakin savaşın hemen başlangıcında, 13 aralık 1914'te ingiliz b11 denizaltısı tarafından batırıldı.
alabora olan gemideki toplar söküldü ve baykuş tepe mevkii'ne yerleştirildi. gemi personeli de burada konuşlandı.
görsel
ve 18 mart 1915'te boğazın savunulmasında önemli rol oynadı.
baykuş mesudiye tabyası'nın bugünkü hali ise şöyle;
görsel
-------------------------
not: bu tabyalardan başka, çanakkale boğazı'nın anadolu yakasında bulunan turgut reis ve mesudiye tabyaları vardır, lakin bu tabyalar cumhuriyet döneminde yapılmıştır.
#tarih
#çanakkale
bugün bu kutlu zaferin 108. yıldönümünü idrak ediyoruz.
çanakkale'yi "geçilmez" kılan başta mustafa kemal atatürk olmak üzre tüm kahraman atalarımıza sonsuz şükranlarımı sunuyorum...
108 yıl önce bugün kahraman mehmetçik "çanakkale geçilmez" dedi ve çanakkale'nin geçilmez olduğunu kanla yazdığı destanla bütün dünyaya öğretti.
işte çanakkale'yi "geçilmez" yapan en önemli unsur da boğazın iki yakası boyunca çelik namlularını mavi vatan'a uzatan tabyalarımızdı...
ne yazık ki tabyalarımızın pek çoğu bugün bakımsız yahut kaybolmuş haldedir. böyle bir destanı yazan, böyle bir zafere sahip olan bir millet olarak bu da bizim utancımızdır...
bugün çanakkale destanının, çanakkale deniz zaferimizin 108. yıldönümü sebebi ile, çanakkale'yi geçilmez kılan kahraman tabyalarımızı sizlere tanıtmak istiyorum.
çanakkale'yi geçilmez yapan tabyalarımız;
a)anadolu tabyaları:
►anadolu hamidiye tabyası; çanakkale kent merkezinde, boğazın ege tarafına bakan yönünde bulunan, 2. abdülhamid döneminde yapılan tabyadır, günümüzde tabyanın olduğu yer restore edilmiş ve açık hava müzesi haline getirilmiştir.
görsel
►anadolu mecidiye tabyası; çanakkale kent merkezinde bulunan, sultan abdülaziz döneminde yapılan, 2. abdülhamid döneminde yenilenen tabyadır.
şu an tabyanın bulunduğu alanda toplar bulunmamaktadır.
görsel
►çimenlik tabyası; çanakkale merkez'deki çimenlik kalesinin tabyalarıdır. sultan abdülaziz döneminde yaptırılmıştır.
görsel
►dardanos tabyası; çanakkale-izmir karayolu üzerinde dardanos mevkiinde bulunan, 2. abdülhamid döneminde yapılan tabyadır.
görsel
tabyanın olduğu tepe 18 mart 1915 tarihinde en fazla top mermisinin düştüğü yerdir (4000'den fazla). bugün dardanos tabyası'nın hemen arkasında bu tabyada görevli olanların bulunduğu hasan-mevsuf şehitliği bulunmaktadır.
görsel
görsel
(bkz: çanakkale boğazının bekçisi hasan mevsuf bataryası/#41260091)
►orhaniye tabyası; kumkale'nin batısında, kıyıdan içerde konumlanmış olan tabyadır.
görsel
orhaniye tabyasının yanında bugün orhaniye şehitliği vardır, tabya ve şehitlik son zamana kadar son derece bakımsızdı, hatta buradaki tabyalarda paintball organizasyonları yapılıyordu.
görsel
görsel
bu rezilliği fotoğraflayıp sosyal medyada paylaşmamızın ardından burada restorasyon ve bakım çalışmaları başlatıldı.
(bkz: çanakkale tabyalarında paintball oynamak/#38987321)
►nara burnu tabyası; nara burnu'nun en ucundaki nara kalesindeki tabyadır, abdülmecid döneminde yapılmış, 2. abdülhamid tarafından yenilenmiştir.
görsel
►nara baba tabyası; nara burnundaki nara baba tepesinde bulunan tabyadır.
►maltepe tabyası; nara yakınlarındaki maltepe tepesinde bulunan tabyadır.
►çakaltepe tabyası; çanakkale izmir yolu üzerinde, intepe köyü yakınlarındaki çakaltepe'de bulunan tabyadır. sultan abdülaziz döneminde yapılmıştır.
►topçamlar tabyası; çanakkale izmir yolu üzerinde, intepe köyü yakınlarında bulunan tabyadır. sultan abdülaziz döneminde yapılmıştır.
bugün malesef tabya bakımsız ve yok olmaya yüz tutmuş haldedir.
görsel
►karanlık liman tabyası; kumkale yakınlarındaki karanlık liman mevkiinde bulunan, sultan abdülaziz döneminde yapılan tabyadır.
►kumkale tabyası; çanakkale boğazı'nın anadolu girişinde, seddülbahir tabyasının tam karşısında bulunan tabyadır. 2. abdülhamid döneminde yapılmıştır.
kumkale tabyası ne yazık ki son derece bakımsız viran bir haldedir.
görsel
görsel
►bozcaada tabyası; bozcaada kalesinin içinde bulunan tabyadır.
görsel
►anadolu yakasındaki diğer tabyalar; kuşburnu tabyası, osmaniye tabyası, yenişehir tabyası ve kepez burnu tabyası'dır.
b)rumeli tabyaları:
►rumeli hamidiye tabyası; kilitbahir-alçıtepe arasındaki goncatepe mevkiinde bulunan ve 2. abdülhamid tarafından yaptırılan tabyadır.
görsel
►rumeli mecidiye tabyası; kilitbahir-alçıtepe arasındaki goncatepe mevkiinde bulunan bir diğer tabyadır. 2. abdülhamid döneminde yapılmıştır.
görsel
rumeli mecidiye tabyası, seyit onbaşı'nın tabyasıdır. tabyanın olduğu yerde seyit onbaşı ve arkadaşlarının heykeli bulunmaktadır.
görsel
►kilitbahir yıldız tabyası; kilitbahir yıldız tepe'de bulunan tabyadır. 2. abdülhamid döneminde yapılmıştır.
yıldız tepe'deki tabyalar bugün son derece kötü bir haldedir.
görsel
►bolayır yıldız tabyası; bolayır'ın kuzeybatısında, saros körfezine bakan tabyadır.
►bolayır ay tabyası; bolayır'ın güneybatısında, çanakkale boğazına bakan tabyadır.
►bolayır tabyası; bolayır köyü merkezinde bulunan kara tabyasıdır. yarımadanın en dar yerindedir.
ara not: bolayır'daki tabyalar otoyol projesi alanında olup tehdit altındadır.
►aktabya; akbaş şehitliği ile kilye koyu arasında tabyatepe mevkiinde bulunan tabyadır. lakin günümüzde kalıntıları çok az kalmış, yok olmaya yüz tutmuştur.
►yanık tabya; akbaş şehitliği ile kilye koyu arasında bulunan tabyadır.
►çanaklı tepe tabyası; akbaş şehitliği ile kilye koyu arasında bigalı kalesinin arka tarafında tabyatepe mevkiinde bulunan tabyadır.
görsel
►kilye poyraz tabyası; kilye koyu yakınlarındaki mersintepe'de bulunan tabyadır. lakin günümüzde ormanlarla kaplanmış durumdadır.
►kilye lodos tabyası; kilye koyunun güneydoğusundaki tepede bulunan tabyadır.
►değirmenburnu tabyası; kilitbahir-eceabat yolu üzerinde değirmenburnu mevkiinde bulunan tabyadır. 2. abdülhamid döneminde yapılmıştır.
görsel
tabya günümüzde 32. deniz hava savunma batarya komutanlığı tarafından kullanılmaktadır.
►çamburnu kakavan tabyası; eceabat, kakavan tepe mevkiinde bulunan çamburnu kalesindeki tabyadır.
görsel
►namazgah tabyası; kilitbahir merkezde, kilitbahir kalesinin hemen yanında bulunan tabyadır. sultan abdülaziz döneminde yaptırılmıştır. bu tabya rumeli savunma hattının "merkez tabyası"dır.
görsel
yol kenarında olup, son derece iyi korunmuş ve bakımlı durumdadır.
►domuzdere tabyası; alçıtepe köyü yakınlarında bulunan domuz deresinin doğusunda bulunan tepedeki tabyadır. 2. abdülhamid döneminde yapılmıştır.
görsel
domuzdere tabyası da bugün bakımsız ve yıkılmış bir haldedir.
görsel
►palazbaba tabyası; kilitbahir kalesinin arkasında bulunan malaz tepe mevkiinde bulunan tabyadır.
►goncasu tabyası; kilitbahir, goncasu tepesinde bulunan tabyadır.
►ertuğrul tabyası; seddülbahir tepesinin gerisinde bulunan gözcü baba tepesinin ertuğrul koyu'na bakan yamacında bulunan tabyadır. 2. abdülhamid döneminde yapılmıştır.
görsel
ertuğrul tabyası toprağa gömülü halde iken 2006 yılında restore edilmiş ve ziyarete açılmıştır.
görsel
görsel
►seddülbahir tabyası; seddülbahir kalesinin boğaza bakan tarafında bulunan tabyadır, 2. abdülhamid zamanında yapılmıştır.
görsel
►kayalık tepe tabyası; behramlı köyü yakınlarındaki kayalık tepe mevkiinde bulunan tabyadır. 2. abdülhamid döneminde yapılmıştır.
bitmedi...
bütün bu tabya ve bataryalarımızın dışında 18 mart 1915'te çanakkale'yi savunan bir bataryamız daha vardı.
►baykuş mesudiye tabyası;
bu tabyamız, mesudiye zırhlısı'ndan sökülen toplarla oluşturulmuştur.
son derece eski bir gemi olan mesudiye zırhlısı savaş öncesi çanakkale boğazını savunmak amacıyla yüzer tabya olarak kullanılmak için kıyıya yakın sığ suda demirlendi.
lakin savaşın hemen başlangıcında, 13 aralık 1914'te ingiliz b11 denizaltısı tarafından batırıldı.
alabora olan gemideki toplar söküldü ve baykuş tepe mevkii'ne yerleştirildi. gemi personeli de burada konuşlandı.
görsel
ve 18 mart 1915'te boğazın savunulmasında önemli rol oynadı.
baykuş mesudiye tabyası'nın bugünkü hali ise şöyle;
görsel
-------------------------
not: bu tabyalardan başka, çanakkale boğazı'nın anadolu yakasında bulunan turgut reis ve mesudiye tabyaları vardır, lakin bu tabyalar cumhuriyet döneminde yapılmıştır.
#tarih
#çanakkale
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar