bugün

ikinci abdülhamit'in, manastır'daki rus konsolosunun kendisi geçerken selam durmadılar diye kırbaçla dövdüğü iki osmanlı askerini astırmasıdır.

olay şudur: abdülhamit devrinde yabancı konsoloslar o kadar azıtmışlardı ki kendilerini yolda gören osmanlı askerlerinin selam durmasını istiyorlardı. Rostkovski manastır şehrinin içindeki nüzhetiye karakolunun önünden geçerken nöbetçi jandarma eri halim'in kendisine selam durmadığını görünce, halim'i kırbaçla dövmeye başlar. bu zulme dayanamayan halim rostkovski itini vurup, öldürür.

üstelik bu rostkovski'nin ilk vukuatı da değildi. rostkovski osmanlı askerlerini dövmeyi alışkanlık haline getirmişti.

sonuç? hem halim, hem de diğer bir jandarma eri olan abbas asılırlar. abbas'ın asılma gerekçesi halim'e engel olmamasıdır! konuyla ilgili geniş bilgi:

http://dergipark.gov.tr/download/article-file/105762

7. sayfadan itibaren okuyun... yobazlar, hiç itiraz etmeyin. göreceğiniz gibi devletin sitesinde yayınlanan, referanslarla dolu bir makaleyi kanıt gösteriyorum. rostkovski itinin cenaze töreni:

https://bg.wikipedia.org/...funeral_in_Solun_1903.jpg

al bu da başka bir kaynak:

http://www.ozelburoistihb...98c-91d0-860a38f36676.pdf

işte bugün yere göre konulamayan abdülhamit böyle haysiyetsiz bir kişidir. bunun gibi nice vukuatları vardır. zamanı geldikçe yazacağım...

Benzer bir olayda atamızın tavrı şurada anlatılmıştır:

(bkz: atamızın görevini yapan er için savaşı göze alması)
o dönemde hiç de normal olmayan bir zulümdür.

ey cahiller, bir boktan anlamazsınız, zahmet edip verdiğim referansları bile okumazsınız ama sonra götünüzden element uydurup, savunma yapmaya kalkarsınız.

konsoloslara selam durulması yabancı konsolosların osmanlı yetkililerinden talep ettiği bir şeydi ve mütekabiliyet yoktu. yani yabancı ülkelerde osmanlı konsolosları karakolun önünden geçerken yabancı askerlerin selam durduğu filan yoktu, bu bir...

ağır tahrik altında işlenen cinayetin cezası o dönemde bile idam değildi, bu iki...

islam'a göre nefsi müdafaa yaparken adam öldürmek suç değildir, bu üç...

o hengamede halim'e engel olamayan abbas'ın, konsolosu vurmadığı halde, engel olamadı diye idam edilmesi hammurabi kanunlarına göre bile hak olmaz, bu da dört...

şan ve şerefle dolu cumhuriyet tarihimizden "90 yıllık pranga" diye bahsedenler, osmanlı'nın son iki yüz yılındaki prangalarına bir baksınlar.
(bkz: abdülhamit in edward jorris e gösterdiği merhamet)'i mazlum osmanlı askerlerinden esirgemesidir.
isim : II.AbdülhamitMesleği : Osmanlı PadişahıDoğum Tarihi : 22.09.1842Ölüm Tarihi : 10.02.1918
Uyruğu : Türkiye .

Osmanlı imparatorluğu'nun 34. padişahı ve 113. islam halifesidir. Bunalımlı bir dönemde tahta çıkan Abdülhamid, Batı'ya karşı dengeci, Doğuya karşı islamcı politikalar izlemiş, ülke içinde mutlakiyeti güçlendirmiştir.

Sultan Abdülmecid'in oğludur. Henüz 10 yaşındayken annesi Tirimüjgan Sultan ölünce, bakımını Abdülmecid'in diğer çocuksuz eşi Piristû Kadın Efendi üstlendi. Piristû Kadın Efendi, Abdülhamid'i kendi çocuğu gibi büyüttü. Babasının ölümünden sonra yerine geçen amcası Abdülaziz diğer şehzadelerle birlikte Abdülhamid'in eğitimiyle de yakından ilgilendi. 1867 yılında çıktığı Avrupa gezisine Abdülhamid'i de beraberinde götürdü.

Amcası Abdülaziz'in 1876'da tahttan indirilmesi ve şüpheli koşullarda ölümü, ağabeyi V. Murat'ın tahta geçirildikten üç ay sonra ruhsal çöküntü geçirdiği iddiasıyla tahttan indirilerek Çırağan Sarayı'na hapsedilmesi olaylarına tanık oldu. 31 Ağustos 1876'da padişah ilan edildi ve 7 Eylül günü Eyüp'te kılıç kuşandı. Ağabeyinin yerine tahta geçirildikten sonra, her iki saltanat değişiminin mimarı olan Mithat Paşa'yı sadrazam yaptı.
Abdülhamid tahta çıktığında Osmanlı imparatorluğu büyük bir bunalım içindeydi. 1871'de Âli Paşa'nın ölümünden sonra saray ile Bâb-ı Âli arasındaki çekişme alevlenmiş, 1875'te devlet borçlarını ödeyemez hale düşerek Muharrem Kararnamesi ile moratoryum ilan etmiş, Rusya'nın başını çektiği Panslavizm akımının etkisiyle Balkanlar'da ulusal ayaklanmalar baş göstermişti. Yurt içinde meşrutiyet yanlısı görüşler güçleniyor, hatta padişahlığın tasfiyesiyle cumhuriyet ilânı fikri tartışmaya açılıyordu.
astırma muhabbeti 15. sayfada.
kimi atatürkçü yazarın hoş görüyle yaklaştığı zulümdür.

valla olaya o açıdan hiç bakamayacağım... abdülhamit nam despot (bkz: abdülhamit in ingiliz elçiyi tokatladığı yalanı) gibi yalanlarla pazarlanırken, onun zulümleri akp'nin zulümlerini haklı çıkarmak için gerekçe olarak gösterilirken (bkz: payitaht abdülhamid/#35842501), memleket bitik haldeyken ayağa kaldıran atamıza nankörlük yapılırken o açıdan hiç ama hiç bakamam... kaldı ki baksam bile yine de o kadar yumuşak olamam.

evet, abdülhamit berbat durumda bir ülke devraldı ama ne yaptı? japon imparatoru meiji'nin yaptıklarını yapabildi mi? berbat durumda devraldığı ülkeyi, berbat durumda devretti ve yerine geçenler daha da berbat etti hepsi bu...

sonuçta abdülhamit'in elinin altında koca bir imparatorluğun kaynakları vardı. ona gösterilen anlayış, elinde tek bir ordusu, tek bir cephaneliği bile olmadan yola çıkan atamıza neden gösterilmiyor?
akp'nin izinden gittiği çok açık olan padişahın yediği naneler.
Mazlum halkı şapka takmıyor, şeriat kanunlarına göre yaşamak istiyor diye astıranlardan bu hümanist tavır gözleri yaşarttı.
atamızın şapkayı bahane ederek ayaklanan yobazları astırması ile bir tutulamayacak zulümdür.

neymiş? halk "şeriat kanunlarına göre yaşamak istiyor"muş! bak sen! halk ne biliyormuş şeriat kanunları hakkında? nereden biliyormuş? osmanlı kuran'ı tercüme ettirip, yayınlamış mı ki biliyor olsunlar?

hoş, yayınlasalardı da bir şey değişmezdi. %5'i bile okur yazar olmayan bir halk nasıl okusun kuran'ı eğer ki türkçeye çevrilmiş bile olsa?
Çevir kazı yanmasın.
Mazlum işinize gelince mazlum.

O zaman ki kafa hala sürüyor demek ki. Halk ne biliyomuş ki ne yaşasın bak hele bak akla bak. Hala sen ne yaşayacağını bilmezsin biz sana nasıl yaşayacağını söyleriz kafası.

Kuranın türkçe çevirisi yokmuş tercüme etiirilmemiş bak hele bak. Ulan zaten millet kuranı arapçasından okuyabiliyor. Ne tercümesi. Okuduğunu da anlayabiliyor. Sen bu hakkı vermedin ki onlara.

Boş konuşmakta üstünüze yok yemin ediyorum.
yalancılıkta üstüne olmayan yobazların "milletin alayı okumayı, hem de arapça lisanını bile pek iyi biliyordu" gibi yalanlarıyla örtbas etmese çalıştığı mevzudur.

bunlarda kafa hepten uçtu gitti yeminle!
Sultan abdülhamdi seven biriyim, Atatürk neyse Abdülhamide odur. Fakat olay gerçektir. Enver paşada olayın takipçisi olmuş; askerlerin suçsuz olduğunu kanıtlamaya çalışmış, fakat sonuş değişmemiştir.

Manastırdaki ingiliz konsolosu MacGregor, Osmanlı hükumetine gönderdiği raporda, kendi yaptırdığı araştırmaya göre konsolosun saldırdığını ve hatta silahıyla askere ateş açtığını, bunun üzerine askerin de onu vurduğunu yazmaktadır. Ayrıca Manastır Valisi ve komutanı ile bölgedeki bir jurnal, padişaha çektikleri telgrafta da konsolosun önce hakaret edip, vurduğunu, sonra da silahını ateşlediğini belirtmektedir. New York Times gazetesinin 11.08.1903 tarihinde verdiği haberde de, konsolosun Türk askerine <<bir Türk domuzu>> diye hakaret ettiği de yer almaktadır. Halim, olaydan sonra ise o dönemde Manastırda yüzbaşı olarak görev yapan Enver Beye silahını teslim etmiştir.

Ayrıca er Zeynel, 15 yıl; belediye fenercisi Tevfîk ise 5 yıl olmak üzere, Halim lehine tanıklık yapmalarının <<yalancı şâhidlik>> olarak kabul edilmesinden dolayı cezalandırılmışlardır. (bkz: Murat bardakçı)nın da kısa zaman önce bu konuyla alakalı yazmış olduğu köşe yazısı vardı. meraklısı göz atabilir.

<<kuranın türkçe çevirisi yokmuş tercüme etiirilmemiş bak hele bak>> diyen arkadaşa da şevket süreyya aydemirin hatıratlarından cevap vermek istiyorum:

<<Derse başlarken istanbullu başçavuşa dersi sadece dinlemesin, sual- cevaplara katılmamasını söyledim. Sonra da askerlere sordum:
- Bizim dinimiz nedir? Bizin hangi dindeniz ?
Hep birden elhamdüllillah Müslümanız diye cevap vereceklerini sanıyordum. Fakat öyle olmadı. Cevaplar kartıştı. Kimisi imamı azam dinindeniz dedi. Kimisi hazreti ali dinindeniz dedi. Kimisi de hiçbir din tayin edemedi. Arada islamız diyenler de çıktı ama Peygamberiz kimdir deyince onlar da pusulayı şaşırdılar. Akla gelmez peygamber isimleri ortaya atıldı. Hatta birisi peygamberimizin enver paşadır dedi.

içlerinden peygamberin adını duymuş olan birkaçında da peygamberiz dağ mı ölü mü deoyince iş gene atallaştı herkes aklına gelen cevabı veriyordu. Bir kısmı sağ, bir kosomı ölüdür tarafını tuttu. Fakat birisinin kuvvetle konuştuğunu, yahut bir tarafından daha ağır bastığını görünce, diğer tarafında da kolayyca o tarafa kaydığını görülüyordu.

Peygamberimiz sağdır diyenlere o halde peygamberimiz hangi şehirde oturur diye sordum. Cevaplar tekrar karıştı. Onu istanbulda, samda yahut mekkede yaşatanar oldu. Hiçbir yer tayin edemeyenler daha çoktu.

Peygamber ölmüştür diyenlere de peygamberimiz ne kadar zaman evvel öldü denildiği zawmann bu sefer onlar şaşırdılar. Yüz sene önce, beş yüz sene önce, bin sene önce diye gelişigüzel cevapllar verenler oluyordu. Fakat çoğu, vakit tayin edemiyorlardı.

Dinimizin adı ve peygamberimiz bilinmeyince de din ilkelerini ve ibadetleri doğru dürüst bilen hiç kimse çıkmadı.l Ezan dinlenmişlerdi. Fakat ezan okumayı bilen yoktu. Namaz kılan bir iki kişi çıktı. Fakat onların da hiç biri, namaz surelerini yanlışseız okuyamadı daha garibi, niçin namaz kıldıklarını bir türlü anlatamadılar. >>

Bir gece de cahil bırakıdık bala bala bala falan filan işte....
(bkz: payitahtına rus zafer anıtı diktiren padişah)'ın marifetlerinden biridir.

otuz küsur yıl o anıtın gölgesinde hüküm sürmekten hiç sıkılmadı.
abdülhamit'in kendilerini kırbaçla döven köpek soyu rus konsolusunu geberten kahramanlarımızı şehit etmesidir.

şerefsiz konsolosları gebertilince istanbul açıklarına bir rus donanması gelmişti. abdülhamit ne yaptı? ruslara şirinlik yapmak için, aynen hawaiili, tahitili yamyam kabile şefleri gibi, gelen donanmaya yüklü miktarda yiyecek içecek gönderdi!

peki abdülaziz'in büyük masraflarla kurduğu, zamanında dünyanın üçüncü büyük donanması olan donanmayı niye kullanmadı? zira o donanmayı haliç'te çürümeye terk etmişti. donanma ne sefere çıkıyor, ne talim, ne de bakım onarım yapılıyordu. sebep?

abdülaziz donanmadan kıyıya çıkarılan askerlerle devrilince bir korku gelmişti abdülhamit'e...

tanıdık geldi mi? hani şu ordumuza yerleşmesine yardım ve yataklık ettikleri fetöcü hainler darbeye kalkışınca çözüm olarak askeri hastahaneleri, askeri okulları filan kapatan zihniyet var ya...
geri zekalı titreklerin daha ilk entrye, orada verilen referanslara bakmadan "diziye bakarak" açıldığını iddia ettiği başlıkta ifade edilen gerçektir.

ulan ebleh, devletin sitesinden tarihi referanslarla dolu akademisyen makalesi refere ettim, tek bir yobaz itiraz edemedi ama sen hala cırcır ediyorsun. gerçekler böyle... işine gelmiyorsa bilemem...
söz konusu baykuşun, ölüm yıl dönümünde hatırlanılması gereken zulmüdür.
jandarma er halim...
görsel

derdest edilmiş, götürülüyor...

manastır...sonun başlangıcı...8 ağustos 1903...

manastır'daki nüzhetiye karakol binası önünden geçen rus konsolos Aleksandr Rostkovski karakol binası önünde nöbet tutan erlerin kendisini selamlamadığını görünce öfkelendi.

erlerin üzerine yürüdü.
"bana neden selam vermedin, Beni iyi tanırsın, size böylesi lâyık alçak Türkler...!" diyerek jandarma er halim'e küfür etti, kamçı ile vurdu, jandarma er abbas'a da tokat attı, yüzüne tükürdü...

yer manastır.
osmanlı toprağı.
abbas ve halim...osmanlı askeri, türk askeri.

onları darp eden kişi bir rus...
misafiri olduğu ülkenin askerine hakaret etti, onlara vurdu, küfretti...

jandarma er halim bu hakareti kaldıramadı.
ağırına gitti.
böyle olmamalıydı...türk toprağında bir türk askerine bir rus küfredip vuramamalıydı...

yere düşen tüfeğine baktı halim, aldı yerden kurdu ve peş peşe ateşledi.
namussuz moskof kanlar içinde yerdeydi...
görsel

rus konsolosu vuran jandarma er halim, "ben vurdum" diyerek silahını enver bey'e teslim ediyordu.

enver paşa otobiyografisinde bu olayı şöyle nakletmiştir;
görsel

o gün jandarma er halim ile birlikte orada nöbet tutan silah arkadaşı er abbas da tutuklandı.

ruslar kelle istiyorlardı.
kelle istemekten ziyade, osmanlı'yı ve abdülhamid'i köşeye sıkıştırmaktı niyetleri.
zaten manastır'a konsolos olarak gelen aleksander rostkovski'nin amacı da buydu, provokasyon yaratmak.
amacına ulaşmış ama bedelini değersiz yaşamı ile ödemişti...

22 ağustos tarihinde konsolos için cenaze töreni yapıldı.
öldürülen konsolosun cenaze töreni osmanlı'ya gözdağı gösterisine dönmüştü.
görsel

ruslar ikinci abdülhamid'i sıkıştırıp, taviz üzerine taviz istiyorlardı.

mahkeme kuruldu.
1-Jandarma Er Halim idam edildi.
2-Olayı durmadığı iddiasıyla Jandarma Er Abbas idam edildi.
3-Kumandanlar 5 ila 15 yıl arasında değişen cezalara çarptırıldı.
4- Maktul hakkında kötü konuştukları gerekçesiyle iki Mülazım görevden atıldı.
5-Vali Paşa Fizan’a sürüldü.
6-Sadrazam ve Harbiye nazırı Rus sefirini ziyaret etti.
7-Sefir özürü kabul etmedi.
8-Abdülhamid tarafından Rus çarına özür/taziye telgrafı çekildi.
9-Çardan özür dilendi hızlı yargılamadan vs bahsedildi.
10-Maktulun ailesine 400 bin frank ödendi.

bir devlet, bir padişah, bir halife ülkesinin itibarını ayaklar altına alıyor, dünyaya rezil oluyordu...

kendi günahsız erlerini ruslardan korkusuna kurban eden aynı abdülhamid, bu olaydan 2 sene sonra 1905 yılında kendisine suikast tertipleyen ve 26 kişinin hayatını kaybetmesine sebep olan terörist charles edward jorris'i zatı şahanelerinin iradeleri ile affederek serbest bıraktı.
(bkz: abdülhamid in brunson u edward jorris/#40403704)

tabi bütün bunlardan payitaht abdülhamid yapımcılarının ve bu ucube yalan rüzgarı diziyi izleyen süzme cahil osmanlı torunları'nın hiç haberi yok...

#tarih

ek:
görsel
ahaber: ampülhamit rusyayı dize getirdi. rus çarı dilenen özürü kabul etmek zorunda kaldı.

akroll: muhalifler ampülhamitin rusya zaferini hazmedemedi.
(bkz: atamızın görevini yapan er için savaşı göze alması)
Yandaş yazarların da itiraf ettiği aşağılık iştir.

https://m.haberturk.com/y...tarihimizin-ilk-sehidleri

https://seyler.eksisozluk...k-askerini-idam-ettirmesi

işte yobazların ossuruktan kahramanı bu kadarlık bir tipti.
Unutmayacağız, unutturmayacağız.

Bu zulmü işleyen şerefsiz korkağı kahraman belleyenler de en az onun kadar şerefsizdir.
Bir karış dahi toprak kaybetmediğini iddia ettikleri abdülhamit'in (Aslında Türkiye topraklarının iki misli kadar toprağımızı kaybetmiştir) yaptığı yanlışlardan sadece biridir. Bir askeri için dünyayı yıkmayan herifi nasıl bu kadar abartıyorlar, hayret.
Ama batılılar ne isterse vermesidir.

https://www.sozcu.com.tr/...-vatan-kurtulmaz-7163039/

Kahramanı bu korkak baykuş olanlar da ancak onun kadar adamdırlar.