bugün

selamlar.

osmanlı'nın 30 ekim 1875'te yayınladığı bir kararname ile iflasını açıklamasını duymuşsunuzdur.
işte 30 ekim 1875'te yayımlanan bu iflas ilanı (bkz: ramazan kararnamesi) olarak bilinir.

aslında ramazan kararnamesi, sonun başlangıcıdır osmanlı için, zira devletin mali olarak iflasından sadece 6 sene sonra bu sefer (bkz: muharrem kararnamesi) yayınlanmış ve bu kararnameye göre duyunu umumiye'nin kurulması ile birlikte osmanlı artık bir sömürge haline gelmiştir.

şimdi sizlere kısaca osmanlı'nın nasıl iflas ettiğini, nasıl battığını anlatmaya çalışacağım.
umarım iyi okuyup bugünlerimiz ile bir bağlantı kurarsınız...
---------------------------------------------
---------------------------------------------

osmanlı'nın iflas etmesinin temel sebebi alınan dış borçlar ve bu borçları geri ödeyememesidir.
ülke ekonomisi öyle bir hale gelmiştir ki, dış borçları ödemeyi bırakın, faizleri bile ödenemez hale gelinmiştir.

esasen osmanlı'nın ilk dış borcu 1854 kırım savaşı ile aldığı yazılır.
doğrudur, lakin önemli olan alınan ilk dış borç değil, bu dış borçlanma sürecine nasıl gidildiği, hangi yollardan geçildiğidir.

osmanlı kırım savaşı'na kadar borç almıyor muydu?
tabi ki alıyordu.
örneğin ester kira adlı osmanlı yahudisi olan bir kadından alınan borç ile sefer-i hümayün yapılmıştı 16. yüzyılda.
ama bu seferden de çok büyük ganimetlerle dönülmüş, hazine dolmuş taşmış ve ester hanım'dan alınan borç da faizi ile ödenmişti.

aslında osmanlı'nın borç sorununu kırım savaşı ile başlatmak yerine 1838 ticaret antlaşması ve 1839 tanzimat fermanı'nın ilanında aramak daha yerinde olacaktır.

1838 ticaret antlaşması nedir?

bu anlaşma baltalimanı antlaşması olarak bilinir.

osmanlı ile ingiltere arasında imzalanan bu anlaşmaya göre ingilizler osmanlı devleti sınırları içinde her türlü iç ve dış ticareti yapma hakkı tanıyordu. osmanlı vatandaşları ile aynı haklara sahip oluyorlar, ayrıca gümrük vergilerinden muaf hale geliyorlardı...
(bkz: gümrük birliği)

işte ingilizlerle imza edilen bu antlaşmanın aynısı, takip eden 3 sene boyunca fransa, isveç, norveç, ispanya, hollanda, belçika, danimarka ve portekiz ile de imzalanmış, bu ülkelerin vatandaşları da ingiliz vatandaşlarının sahip olduğu ticaret haklarına sahip olmuştur.

1838'e kadar osmanlı, kendi kendine yetebilen bir ekonomiye sahipken, 1838 sonrası imzalanan bu antlaşmalar ile birlikte osmanlı sanayisi ve tarımı büyük bir yıkıma uğramıştır.
(bkz: 126 ülkeden tarım ürünleri ithal eden ülke)

ileri teknoloji tekelini elinde bulunduran ingiltere'nin sanayi ürünleri osmanlı pazarına girer girmez ülkenin tüm sanayisini doğal olarak çökertmiştir.

örneğin, osmanlı'da çok gelişmiş olan ipek sanayi, 1838'den 1847'ye kadar geçen sürede tamamen yok olmuştur.
öyle ki, bursa'da 25 bin okka işleyen 1000 tezgahlık üretim, sadece 10 senede 4 bin okka ve 75 tezgaha düştü.
ipek üretimi bitti, ipek üretmediğimiz için ipek kozalarını dışarı satar hale, yani başka ülkelere ürün satmak yerine hammadde sağlar hale geldik.

1838'de istanbul'da bulunan 2750 kumaş tezgahı, 1865'e gelindiğinde 25 tezgaha düşmüştür.

1838 anlaşması ile birlikte gümrük vergisiz olarak ucuz bir şekilde ülkeye giren ingiliz ürünleri yüzünden osmanlı'nın en basit sanayi ürünleri üretimi bile ortadan kalkmıştır.

bu yıllarda osmanlı'nın tarım üretimi de çökmüş, ülkede ilk defa açlık ve tahıl yetersizliği başgöstermiştir.
devlet bunun çaresini ithalatta bulmuş, istanbul'da amerika'dan getirilen buğday, anadolu'dan getirilecek buğdaya göre çok daha ucuza satılmaya başlanmıştır.
(bkz: 16 ocak 2019 hububat ithalatı kararı)

üretimin çöktüğü bu yıllarda haliyle devlet de vergi kaybına uğramakta, gelir kaybı yaşamaktaydı.
devlet uğradığı bu gelir kaybına karşılık sorunu çözmeyi yanlış yolda aramış ve çareyi fahiş faiz oranlarıyla batı'dan borç almakta bulmuştur...
(bkz: yüzde 3 5 yerine yüzde 7 faizle dolar borç almak)

işte batı ile girilen serbest ticaret ilişkilerinin kaçınılmaz sonucu.
batı'nın ileri teknoloji ürünü sanayi ürünleri batı'nın tekelinde olduğu için başka bir şekilde ikame edilemiyor, rekabet dışı kalıyor ve bize borç verenler bu ürünlerin fiyatını istediği gibi belirliyor.
buna karşın osmanlı'nın batıya sunabildiği hammadde ürünlerini bu ülkeler farklı ülkelerden daha düşük fiyatlara bulabiliyordu.
bu şartlar altında osmanlı ekonomisinin çökmesi kaçınılmazdır.

çöken ekonomide ülkenin masraflarını karşılamanın kolay yolu bulunmuştu.
sürekli dış borç alınıyor, lakin bu alınan borçlar bir önceki borçların ancak faizini karşılamaya yetiyordu.
(bkz: 2019 bütçesinde faize ayrılan para)

osmanlı dış borç aldıkça borca batmış, aldığı her dış borcu yüksek faizle ve borç aldığı ülkelerin talep ettiği oranlarla almıştır.

ayrıca, osmanlı'nın yaptığı borçlanma sözleşmeleri, diğer devletlerin borçlanma sözleşmelerinden çok daha ağır koşullar içermekteydi.

bu borçlanma öyle bir borçlanmadır ki, daha borç alınmadan alınan borcun faizi kesilmektedir.
(img:#1797581)
görsel

alınan bu borçlar, üretime, sanayiye aktarılmamış, borç batağından kurtulmak için bir çalışma yapılmamış, paraların büyük bölümü çarçur edilmiş, hatta alınan bu dış borçlarla pek çok saray, köşk, kasır yapılmıştır.
(bkz: nilhan osmanoğlu nun dedelerinin mirası/#35613379)

üretim ve ticaret artık tamamen batı'nın kontrolüne geçmişti.
yapılan anlaşmalar ile osmanlı vatandaşı üretici ve tüccar aleyhine bir imtiyaz sistemi kurulmuştur.

kıyı kentlerinde ve verimli havzalarda tütün ve pamuk gibi batı için gerekli hammaddelere dayanan bir üretim yaratılmış, bu ürünler çok ucuz fiyatla, yüksek fiyatlı sanayi ürünleri karşılığında batıyla değişime sunulmuştur.
bunun adı soygun mekanizmasıdır.

isflastan hemen 1 sene önce ekonomist heidborn, türkiye'nin maliyesi adlı kitapta şöyle der;

--spoiler--
1874-75 bütçesinde 25 milyon osmanlı lirası gelir gösterilmiştir, bu olmayan bir paradır, gerçek gelir 17 milyon liradır, bu gelirden devletin dış borç ödemeleri olan 13 milyon lirayı ayırmak gerekir, dolayısıyla hükümette yönetim ve tüm devlet harcamaları için ancak 4 milyon lira kalmaktadır, bu kalan parayla ne ordu beslenebilir, ne de devlet yönetmek mümkündür.
--spoiler--

işte 1838'den sonra 40 yıl gibi bir sürede osmanlı iflas eder ve tamamen batıya teslim olur.
1875'te ülkenin iflasını ilan etmesi ve borçları ödeyemeyeceğini açıklamasından kısa bir süre sonra ruslar istanbul önlerine kadar dayanır.
osmanlı teslim olmaya zorlanır, osmanlı'nın kurtulması, varlığını devam ettirebilmesi ingiltere ve fransa tarafından duyunu umumiye'nin kurulması koşuluna bağlanır...

2. abdülhamid de çaresiz bir şekilde muharrem kararnamesini yayımlar ve bu kararname ile birlikte kurulan duyunu umumiye sayesinde osmanlı'nın çöküşünü kaçınılmaz hale getirir...

abdülhamid'in yaptıklarını da bir başka yazıda bilale anlatır gibi anlatacağım...

#tarih
(bkz: osmanlının konkordato ilan etmesi)