2007 yılında vizyona girecek film.şu sıralar çekiliyor.yine kirsten dunst ve örümcek adamı tobey maguire oynayacak.
filmde simbiot dahil, venom'un da görüleceği bildirilen, bunca zaman aradan sonra ''ekmek kadayıfı'' gibi geleceğini düşündüğüm, sabırsızlıkla beklenen, mayıs 2007 gibi sinemalara gelmesi olası, sam raimi filmi..
venom un katkılarıyla gelmiş geçmiş en iyi çizgi roman filmi olmasını beklediğim film.
3. spiderman filminde venom un olmasına pek muhtemel bakmıyorum . zira bu filmde zaten 2 tane kesin villain var. bunlar da sandman ve green goblin 2. venom un bu villain ler ile beraber olması venom a hakaret olur diye düşünmekteyim. zira venom koskoca bir spiderman filmini kaplayacak kadar önemli. hatta yanında carnage olursa en iyi spiderman filmi olur. tüm gişe rekorlarını kırar.

evet bu filmde symbiot olucak. eddie brock da var. ama çizgi serileri dikkatle izlediyseniz venom un ortaya çıkması için spiderman in önce o kıyafetten kurtulması gerekmekte.

büyük bir olasılıkla venom u filmin son 1 dakkasında göreceğiz. gerisi de 4. filme kalıcak. yani, kafadan 2010 a kadar bekleyeceğiz venom için.

fikirlerimi nereden esinlendiğimi de söyleyeyim; kirsten dunst ın açıklaması:

"bu filmde 2.5 tane villain var"

edit: 1 dakika değil de 10 dakika gördük. sezon 1 in 07,08 ve 09. bölümlerinin baş karakteri, gelmiş geçmiş en iyi villain olan bu abimizi sadece 10 dakika gördük. tam göt olmadık. izleyenler göt oldu ama.
gişe rekoru kırması beklenen serinin ucuncu filmi. fragmanı icin.

http://link.brightcove.co...d626986516/bctid627011240
çıkışına an itibari ile;

22 gün 5 saat 14 dakika 11 saniye olan film. beklemedeyiz.
afişinden acı ve dert dolu,dramatik bir hikaye olduğunu düşündüğüm filmin adı. * *
görsel
ilk ikisi öldü de üçüncüsü mü pırtladı diye düşündüren adam. 4. mahmut'la spid erman 3'ün kanka olduğu rivayet edilir. meydan larus'tan alıntıdır: spid erman 3'ün türkçesi örümcek kahraman insan'dır ve kendini halka adamış, yüksek binaların tepelerinde takılmaktan haz alan canlıdır.
--spoiler--
görseller olsun, oyunculuklar olsun hayal kirikligi yaratmayan, bol bol da eglendirip, güldüren bir film olmustur.

--spoiler--
01. snow patrol - signal fire
02. the killers - move away
03. yeah yeah yeahs - sealings
04. wolfmother - pleased to meet you
05. the walkmen - red river
06. black mountain - stay free
07. the flaming lips - the supreme being teaches spider-man how to be in love
08. simon dawes - scared of myself
09. chubby checker - the twist
10. rogue wave - sightlines
11. coconut records - summer day
12. jet - falling star
13. sounds under radio - portrait of a summer thief
14. the wasted youth orchestra - a letter from st. jude
15. the oohlas - small parts

soundtrack albümüdür, filmi de en yakın zamanda gidilesidir, ne kadar kötü dense de trilogy tamamlanacaktır.
beklentilerin çok çok altında yer alan film. ikinci yarının ortalarındaki aksiyon sahneleri ve sürpriz gelişmeler de olmasa izlenmeyecek resmen. araya esprili birkaç sahne de serpiştirilmiş; zorla kurtarıyor yani. oyunculuklar berbat. örümcek adam'ı izlemeye gidiyorsunuz; ama ilk yarıda mary jane - peter ilişkisinden başka bir şey yok. bi duygusallık yaratmaya çalışmışlar sanırım; yahu her şeyin bir yeri var.. eklemeden olmaz; filmde öyle bir emperyalizm, pardon tesadüf var ki.. son sahneler; venom ve sand man, spider man'ı kapışmaya çağırmışlar. mary jane rehin.. kahramanımız geliyor tabi süzüle süzüle.. ama o da ne; çekim bir anda yavaşlıyor ve arkada neredeyse ekran büyüklüğünde bir amerikan bayrağı.. müzikler, alkışlar.. kurtarıcı, son umut.. vay be.. neyse; açıkcası kötü film. merak edenlerin filmde sıkılmaması için grup halinde gitmeleri tavsiye edilir.
pazarlanma stratejisi serinin ikinci filmi kadar iyi olmayan film.
ses ve görüntü efektleri dolayısıyla bu alanlarda film de yer almış insanları çalışmalarından ötürü tebrik ediyor,fakat yönetmen (bkz: sam raimi)yi herkese hitap eden popüler bir çalışma uğruna seyirciyi aptal yerine koymasını lanetliyorum (bkz: çan olayı).
popüler işlerin,ya da herkese hitap eden işlerin aptallara yönelik olduğu ve insanlığın da aptallığının işareti olduğunu bana bir kez daha gösterdiğin için teşekkürler örümcek adam.
--spoiler--

--spoiler--
''venom on dakikaya sığdırılacak adam mıydı be sam raimi'm'' dediğim film olmuştur..
--spoiler--

sen o kadar zaman bekle, spider man 2 gibi harika bir devam filminden sonra, ''bu film de, ikisine de basar, harika olur; hem senaryo, hem de oyunculuk, efektler, replikler açısından, iki filme de geçirir'' demiştim; demez olaydım..

öyle bir sahneler vardı ki, ben diyeyim ''küçük emrah geri döndü'', siz deyin ''küçük emrah, dünyayı kurtaran zavallı'', ya da ''küçük emrah aşk acısı''.. belki, abartı oldu ama öyle yerler vardı ki, insan filmde, ''bu kadar da olmaz ki yahu, bu sahnelerin birçoğunu biz zaten ikinci filmde görmüştük'' diyor insan.

tobey maguire her zamanki gibi yine iyi. artık, ailemizin kadrolu örümcek kardeş''i olarak bu filmde de kesinlikle, ilk filmde de olduğu gibi sırıtmamış, ama kim bilir, duyumlarımıza göre, devam filmlerine yine tam gaz devam edileceğine dair rivayetler olmasına rağmen, zamanında sıkı bir spider man hayranı olan sam raimi'nin, bu triology olayından sonra, serinin diğer elemanları ile birlikte, seriyi bırakacağını duymuştuk. acaba diyorum ki, ''seriyi nası olsa bırakıyorum, bari bütün sıkı fıkı adamları bi 140 dakikaya sıkıştırayım da, bari öyle selamımı çakayım'' diye mi dedi de, böyle karmakarışık bir film yaptı.. sandman da, venom da bu filmde olsun, green goblin ile ilgili bir sürpriz yapalım, ortaya karışık bir şey çıksın... ama, yine de bu olay da çok sığ olmuş; yüzeysel.. spider man'ın en sıkı düşmanlarından birisi olan venom adisinin böyle silik bir şekilde filmde kendisini bulması olmamış. diyeceksiniz, ''ulan hem sandman olsun, hem venom olsun, hem de goblin olsun, filmin süresi de 5 saat olur artık'' ama, biz kalkıp da hepsi bir arada olsun demedik. sadece bir sağlam venom karakteri ve de, parker'ın bu olaydan venom'dan önce kötü etkilenişini daha iyi anlatan, ortaya koyan çok sıkı bir senaryo izleyebilirdik..

hele hele, filmdeki diyaloglarda, bol bol yeşilçam modunda tatlar yakalandı. insan kimi zaman öyle bir raddeye geldi, ki ''acaba, film aşamasında sam raimi hiç ayhan ışık - türkan şoray diyaloglarından feyz aldı mı'', ya da ''acaba hiç selvi boylum al yazmalım'ı izledi mi'' diyeceği zamanlar oldu..

yiğidi öldür hakkını ver misali, ''ee o kadar para harcamışlar, bir zahmet böyle aksiyon sahneleri de olsun'' misali, yine de spider man 2'deki doc octopus'un haşmeti görülmese de, hiç yoktan iyiydi denilebilir..

ama, yine de izleyenler, bir sürü sahnede, ''ben bu sahneyi birinci filmde, bu sahneyi de ikinci filmde zaten görmüştüm; ne gerek vardı yinelemeye'' demişlerdir. zira, ''yeni bir film mi izliyorum, yoksa kolaj mı yapmışlar'' dedirten kamyon dolusu sahne vardı..

en eğlenceli sahne de, belki de ilk filmde ringde, ikinci filmde de, kapı görevlisi olarak karşımıza çıkan bruca campbell'in sahnesiydi yine.. o nasıl aksandı öyle.. hem de komik..

bu kadar beklentiden sonra, film içinizde kalmasın, izleyin de, o kadar para nereye gitmiş bakalım, bir düşünün..
--spoiler--

(bkz: sinema eleştirmeni gibi entry girmek)
(bkz: bır boka benzemeyen fılmler)
akşama doğru internete düşen sinemalarda yeni gösterime girmiş film.
pazarlama dediğimiz şeyin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne seren örümcek adam serisinin 3. filmi.
siyah kostüm efsanesinin içine eden, beş para etmez film. venom da feci harcanmış. (2/10)

tek güzel şey Bryce Dallas Howard idi. kendisine, güzel gözlerinin içine bakarak "you are soooo cute" demek istiyorum.
aksiyon sahneleri izlenesi de olsa diyaloglarla içine edilmiş film. 140 dakika venom'la dövüşse daha iyiydi.

--spoiler--
sipder man ın bu kadar sevilmesi de garip olmuş. sevenleri olduğu gibi onun kötü olduğuna inanan insanlar da vardı normalinde. filmde herkes bayılıyo spidey'ye.

örümcek hislerini kaybetmiş sanırım. arkasında henry uçarak gelip kapıyo bunu, bunun dünyadan haberi yok.

bir de peter parker ilk iki filmde bu kadar ezik değildi sanki.
--spoiler--
serinin son filmidir.harry osbourne'un spider man'e,venom ve sandman'e karşı yardım etmesi dışında çizgi romana sadık olarak yapılmıştır.
bir de,akşamın son seansında sinema salonunu kreşe çeviren insanlar olmasa tadı daha fazla çıkarılarak izlenebilirdi.spider man in adı geçiyor diye illa çocuk filmi olması mı gerekir? 13 yaş sınırı varsa neden 6-7 yaşındaki çocukları getirirsiniz ya..*
(bkz: milli super kahramanimiz olsun kampanyasi)
Spider-man 3! böyle bir bütçeye böyle rezil bir film çekmeyi nasıl başarıyorlar?! IMAX kandırmacası *
koşa koşa gidip (seansa geç kaldığımız için koştuk) izlerken göt olduğum film. aksiyon sahneleri güzel fakat filmin geneli arabesk tadında. kum adam kader kurbanı, fotoğrafçı ezik, m.j. ilgi şevkat peşinde, peter parker' sa tam acıların çocuğu. örümcek adamı emrah oynasa olurmuş hani. filmin en can alıcı sahnesi köprü üzerindeki ayrılık sahnesidir ayrıca. peter parker ın ağladığı bu sahne aynı zamanda peter parker ın karizmasının yerle bir edildiği sahne olmuş, acılı surat ifadesiyle sinema salonunda kahkahaları koparmıştır.
içine venom kaçmış sam raimi filmidir.**

spider-man 2 gibi ders niteliğinde bir uyarlamanın ardından yaklaşık bir buçuk yıllık "allaaah!" nidalarımı elime elime vermiş*, daha ilk günden sinirlerimi tepeme fışkırtmış, "ulan sam- ya neyse bi' şey demiyorum sana!" dedirtmiştir.

--- spoiler ---

efendim, daha ilk film ortada bile yokken, karmaşa yaratacağını bildiği için bir filmdeki hikayeye birden fazla kötü karakter katmaktan itinayla imtina eden sam raimi, (kuşların söylediğine göre) yapımcıların bitmek bilmez inadı yüzünden bu filme üç tane kötü karakter katılmasına göz yummuş, spider-man 2'nin ardından, o gazla bize şöyle unutulmayacak bir tecrübe yaşatmak yerine, gördüğüm ilk ses çıkaran metal yığınının yanında içimden çıkarmak isteyeceğim rezil duygulara terk etmiştir şahsımı.

sen ki, the evil dead'la rüştünü ispatlamış, spider-man'e el atarak aylık gelirini* katlamış, efendi bir yönetmensin. hele ki spider-man 2 de, ilkinden sonra daha fazlası için dilediğince saçmalama lüksüne sahipken, bunu elinin tersinlen itmiş, çizgi roman uyarlaması alanında adı x2'yle, batman begins'le anılan bir film yapmış adamsın.

ah be abicim...

ne gerek vardı? sorarım sana. hadi yapımcılar sana yaptı baskıyı; bırak çekip gitmeyi, onlar bir bastırıyorsa sen on bastırma şansına sahipsin. "hayır kardeşim, bu böyle böyle olmalı; yoksa çekip giderim, siz de kalırsınız yine brett ratner'a!" derdin. zaten ömrünün sonuna kadar karar veremeyeceğin bir "ulan bi' tane daha yapsam mı?" süreci yaşıyor ve bizlere de yaşatıyorsun, yapardın "spider-man: the ultimate movie" diye kült bi' film; içine superman'i de sokardın, batman'i de, mister no'yu da!

ama tabi bu işin hasbelkader pembe tarafı. bi' de venom'un sam raimi'nin içine kaçtığının sinyalini veren bir ipucu var elimizde: senaryoda adı geçiyor. spider-man 2'den önce adını sanını duymadığım alvin sargent, ağzına sıçasımın olduğu david koepp'ten devraldığı -bence- ortalama bir süper kahraman hikayesini*, evirip çevirip güzelleştirmiş, ikinci filmde, filmden sonra herkesin diline pelesenk olan dramatik yapıyı sağlam kurmuş, seyirlik özelliği dışında arşivlik özelliğe de sahip (tamamen götümün kriterlerine göre konuşuyorum, kimse sonra çıkıp "bu mudur bu işin ölçüsü artiz?!" demesin; kaynak gösteririm.) bir filmin yaratımına ön ayak olmuş bir abimizmiş meğer. üçüncü film yapım aşamasındayken senaryoda onun adını görünce yine bir "allah!" çekmiş, umutlanmıştım. yanına ilişmiş sam raimi adı da "e, tamam ulan, korkmuyorum." dedirtmişti. bok yemişim.

ama kızamıyorum kendime de. gavurun author dediği kavram, bir filmi nispeten iyi yapmaya yardımcı olur, benim bildiğim (kaynak aynı, gelmeyin üstüme. ben de biliyorum bu dünyada ne authorlar var.). sam raimi adı da bana bir tür huzur vermiş, geceleri daha rahat uyur olmuştum. gel gör ki, bu önermem götümde patladı. (bkz: süper kahramanların kaynağı yok etme arzusu)

şimdi yapımcıların ısrarlarını bir kenara bırakırsak, bu filmi sınıfta bırakan başka etmenler de var. her şeyden önce, bu film şımarık bir film. dedik ya; "içine venom kaçmış." diye. öyle işte. elindeki malzemeyi fütursuzca kullanan, tüm seyirciyi salona mega boy patlamış mısırla girip, o mısırı bitirme telaşı içinde yalnızca aksiyon sahnelerini dikkate alacak birer adet salak yerine koyan bir film. örneklerle sağlamlaştıralım:

ilkin, venom öncesi noktalar...

gwen stacy

şimdi, gwen stacy denen hatun, çizgi roman ve çizgi filmde de işlendiği üzere, peter parker'ımızın hayatında önemli bir yere sahip, marj jane watson'la birlikte öyle veya böyle bir aşk üçgeninin parçası. yine sam raimi'nin sadelik tercihleri doğrultusunda ilk filmde öyküye katılmamış, dolayısıyla öykünün dramatik gidişatında kendine yer bulması absürd kaçacağından ikinci filmde de yer almamıştı. bu örnek, sam raimi'nin ana karakter odaklı öykücülüğü ne denli savunduğunun kanıtı olması bakımından önemli. zira gwen, peter'ın hayatında önemli bir yer tutmakla birlikte, peter'ın ne tür bir hayat arkadaşı* istediğinin de göstergesidir. çünkü acıların çocuğu peter parker, her zaman için seçimini gwen'den yana yapmış, günümüz tabiriyle tam bir tiki olan mary jane'le daha sonraları tanışmış ve ona olan aşkı asla gwen'e olanla yarışamamıştır.

her ne kadar beraberinde kökten bir değişiklik getirse de, gwen stacy'i öyküye kaynak yapmama (ki benim de kişisel görüşüm kendisinin öyküye eklenmesi halinde kaynak yapılmış gibi durmasının kaçınılmaz olacağıydı [spider-man 3 de bu açıdan iyi bir örnek oldu]) seçimi sinemaya uyarlanacak bir çizgi roman karakteri açısından uyumluydu ilk filmde. her şeyi fragman formatında isteyen izleyici kitlesinin artmasından kelli, bu seçime ses çıkarmazlık edebildik. ki zaten gwen stacy'nin katılmamasıyla birlikte ilk filmde mary jane'in tikiliğinden neredeyse eser yoktu. bu sayede mj görüntüsü altında ikisi bir arada modeli bir süper kahraman aşkı görmüş olduk.

bu tablo ışığında, tamamen değişim yaşamış bir gwen stacy (vinç tecavüzünden hemen önce gördüğümüz kadarıyla kendisi öykünün gerçek tikisi haline getirilmiş) beni pek de tatmin etmedi. ki, ben spider-man mitolojisiyle deli bir hayran kadar ilgili değilim. varını yoğunu çizgi romana akıtmış birinin bu -şimdilik- üçleme ve daha çok son ayak konusunda neler hissettiğini tahmin bile edemiyorum.

üçüncü filme gwen stacy'nin eklenmesinin benim için iki güzel yanı oldu: babası rolünde bir james cromwell ve kendisi rolünde bomba bir sarışın haline gelmiş bir bryce dallas howard.

sandman/flint marko

(sanırım yine deli bir spider-man takipçisi olmadığımdan olacak, sandman hakkında neredeyse hiçbir fikrim yok. ben yine olaya film açısından bakacağım.)

spider-man, ezik bir karakteri* süper kahraman yapmasının çekiciliği dışında 'iyi' 'kötü'ye giden yolu keskin bir biçimde ayırmaması dolayısıyla da diğer örneklerinden ayrılıyor. ilk iki filmde de gördüğümüz üzere, iyi bir karakterken içine kaçanlardan ötürü kötüye doğru yol alan karakterler bir nevi şizofrenik vaka. green goblin ve doc ock'ın önceki hayatlarında dünya üzerinde oynadıkları kötücül oyunlar yok. hepsi daha sonra kötü oluyorlar. spider-man öyküsünün vakıf olabildiğim bölümünde gördüğüm kötü adamların tümü (venom dışında elbet) aynı biçimde evriliyorlar. hepsi iyi amaçlar uğruna yol alırken gerçekleşen kazalar sonucunda kötü oluyorlar.

bu filmde flint marko, spider-man kötülerinin evrimi açısından bir zirve. kendisinin filmin başında aktarılan sulu zırtlak aile trajedisiyle birlikte, bir şekilde (hatırlamıyor da olabilirim) mahpusa düştüğünü ve kaçarak kızını tedavi etmek için "ne pahasına olursa olsun"* her şeyi yapacağını öğreniyoruz.

(burada şunu eklemekte de fayda var: flint marko-sandman dönüşümünde flint marko hiçbir şey yapmadan, tamamen bahtsız bedevi misali kötü adam olmuştur. bu açıdan da bizden "ay, yazııık!" efekti istenmiştir. şahsen ben vermedim.)

anladık, kızı uğruna elinden gelen her şeyi yapmaya çalışan zavallı baba... şimdi, sam raimi'ye bu kadar kızmamın başında gelen sebeplerden biri de ilk iki filmde iyiden kötüye giden yolu çok iyi aydınlatmasıydı. 'film başına bir kötü adam' avantajını sonuna kadar kullanıp bize o kötü adamın yaşadığı tüm çelişkileri gösteriyordu (dr otto octavius'un doc ock kollarıyla yaptığı muhteşem konuşmayı hatırlayın). bu filmde de bu çaba içine girdiği aşikar. ama özellikle havada kalmış sandman karakteriyle birlikte 'film başına üç kötü adam'ın ne boktan bir şey olduğunun kanıtını kendi sunuyor bize. muhteşem sandman'e dönüşüm sahnesi dışında, öyküye kattığı hiçbir şey yok. benim gibi bilmeyene çekici hale getirmek ve üçleme arasında bir bağ kurmak adına araya sıkıştırılmış 'ben parker'ın gerçek katili' oyununa değinmiyorum bile.

thomas haden church iyiydi hoştu da, o bile farkındaydı galiba.

new goblin/harry osborn

new goblin hakkında söyleyebileceğim tek şey şudur efendim: "ben back to the future 2'deki halini daha çok sevmiştim."

harry osborn'a gelince... bu karakter de peter'ın hayatındaki kanka/düşman ikilemi açısından önemli. spider-man 2'nin tek günahı olarak sondaki 'baba mirasını keşfetme' sahnesini saysam da, yine de umutluydum harry'nin dönüşünden. ama ilk filmde green goblin'in power rangers modeli spastik hareketlerinin kostümün spastikliğinden kaynaklandığını çok şükür ki çakmış olan ekip, kostümü değiştirirken biraz fazla radikal davranmış gibi geldi bana. kostümle ilgili yukarıdaki tırnak içinde belirttiğim eleştirim dışında spidey'nin ilk aksiyon sahnesinde bu kostümün heyecan dozunu artırıcı etkisini gördük de, biraz olsun affettik.

bunun dışında sonradan spidey'nin "ben ettim, sen etme!"si... sonradan "geldim kanka!"... "bam", "küt", "pat", "heyooo!", "ühüüü!"...

böyle.

(ölümüne de sevindim biraz. gerçi onunda açığını beş kötü adamla kapayabilirler ama...)

--- spoiler ---

not: devamı aşağıda bi' yerlerde.
not: başı yukarıda bi' yerlerde.

--- spoiler ---

veee...

venom/eddie brock

her ne kadar internet'te süregelen "topher grace olmamış." tartışmalarına katılmasam da venom denilen arkadaşın harcandığı düşüncesine deliler gibi katılıyorum. nispeten küçükkene çizgi filmde gördüğümde bile ilginç bir adrenalin ve çekişme hissiyatı yaratan bu simbiyotik elemanın 'on dakikalık konuk oyuncu' kontenjanından sayılması çok pis ibneliktir efendim, başka da bir şey değil. "aksiyon babaaa, aksiyooon!" falan değil derdim. söz konusu film bir michael bay filmi olsaydı, eyvallah. ama sen sam raimi'sin be abi! sen spider-man 2'de doc ock'un içler acısı halini bizlere verebilmiş bir adamsın (bu vesileyle alfred molina'nın da ellerinden bir kez daha öpüyorum). eline şahane bir fırsat geçmiş, kullansana! peter parker'ın içine venom kaçıyo lan! bundan âlâ dramatik yapı mı olur?! kilise pervazı sekansından başka ne verdin bize? ki o da pirelli takvimi pozundan farksızdı hani! kendisinin kazandığı gücü bile ölçülü kullanmaya gayret eden bir kahraman var elinde. suyunu çıkarana kadar yaratsana şu çelişkiyi! ama yok! illa finale sakla sen!

le finale

fantastic four adaptasyonu gibi olduğunu bana hissettirdiği için, sırf bu düşünceyi beynime zerk ettiği için emeği geçen herkese ayrı ayrı küfrediyorum.

üçüncü sınıf, bol kahramanlı aksiyon filmlerinin finalini alıp cgi'a bandırsalar çok daha iyi bir sonuç alınabilirdi kanımca. ne mary jane için telaşlandım, ne harry çıkagelince sevindim, ne pete flint'i affedince gözlerim doldu...

hele araya televizyon spikerlerini sıkıştırıp "dualarımız onunla!", "bu spider-man'in sonu olabilir." gibi yapay göz yaşı çabalarını görünce "gebersin it!" demekten alamadım kendimi.

bi' de şu var: hadi anladık, spider-man amerika kökenli bir süper kahraman. kostümü amerikan bayrağı, ezik amerikalı insanlara umut kaynağı, falan feşmekan... hadi ilk film 11 eylül sonrasıydı, spidey de filmi bayrağa yapışarak bitirdi, bizlere umut aşıladı falan... bak hepsini geçiyorum, hepsi normal (biz de en son yandım ali vardı, güncellendi pars oldu, mesaj bile verdi). yarattığınız kahramanı sonuna kadar kullanın. ama bu filmdeki bayrak neydi be abi? yıllardır anlamadığım şey şudur: ('amerikalılar salak' diye benim götümden de beter kaynaklı, salak bir önerme var ya... onunla alakası yok bunun.) bu devirde, bu filmdeki o eşşek gözü kadar bayrağı görüp salondan *"ben ırak'a gidiyorum, tutmayın beni!" diye çıkan biri var mıdır? bunun farkında değil mi yapımcılar? neyse... peter parker gibin idealistik düşündüm, gerildim ağ misali*.

efendim, eklemelerle birlikte toparlarsak;

peter parker'ın karanlık tarafa geçişinin, emo kid formatında yansıtılmasına anlam veremediğim halde, beni çok eğlendirdiği (herkes ateş püskürüyo da, ben dans sahnesini çok sevdim, çok eğlendim),

üçlemenin en büyük klişesi olan "abi, bruce campell kırdı geçirdi beni ya!"nın tekrar geçerlik kazandığı (harbiden kırdı geçirdi),

venom'un yok olduğu sahnenin bilgisayar oyunlarındaki bossları öldürmeye benzediği,

j. k. simmons*'ın sahne çaldığı,

doc ock'un mumla arandığı,

"lizard ne zaman gelecek?" diye sorduran (üç filmdir adamı görüyoruz, delirecem artık, hadi!),

hollywood'un başına ne geliyorsa "bigger, better" hareketinden geldiğini bir kez daha anladığımız (her bigger better olmuyo anam),

--- spoiler ---

beklentilerimizin çoğunu* boşa çıkarmış, ama yine de kimi sözlerini*** tutmuş bir filmdir kendisi.

izleyin, küfredin, unutun.

sonra da -yine- bekleyin.

(bkz: spider-man 4)
yapılan yorumlar sayesinde daha gitmeden hevesimi içimde patlatan film.izledikten sonra hayal kırıklığım artarak devam ederse kendisine laflar hazırladım.

-gel bakalım örumcek adam. bundan sonra buralara ağ ormeyeceksin. tekstil işine gireceksin. keten öreceksin, pamuk öreceksin.