bugün
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım15
- uzağı göremeyen insan14
- bir şarkı sözü der ki11
- anın görüntüsü22
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz15
- evlilik19
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız10
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel17
- kekeme olan biri doktor olurmu9
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- ali erbaş12
- bik bik moderatör olsun19
- icardi19058
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi13
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
- kent lokantası niye bedava değil demek24
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt11
- avrupanın yarrağı yemesi yakındır21
- istanbul suriyenin başkentidir12
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı46
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın8
- türkiyede çok abartılan arabalar18
- nervio'nun ellerinde cenneti koklamak9
- cumaya gidenlerin çok azalması13
- pahalılıktan dolayı suriyeye dönen kadın8
- almanya8
- boşuna yaşıyorum hissi17
- icardi1905 silik olsun kampanyası31
- azerileri çok seviyorum ne yapmalıyım13
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş13
- yakışıklı erkeği çirkin gösterecek şeyler8
- sözlük kızlarının don renkleri19
- kanınıza rengini verir misiniz15
- aristoteles'in orta yolu10
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri15
- patiswiss14
- integralin müfredettan kaldırılması12
- bir sözlük kızı ile yakınlaşmak16
- manyak olmaya karar verdim silik olsun kampanyası14
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı18
- 22 şubat 2024 sparta prag galatasaray maçı14
- birini donuzlayarak ceza vermek9
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı10
- arkadaşlar biri var18
- karınıza range rover alır mısınız8
- escort fiyatlarının güncellenmesi12
- modern kadinin ucuz ve kolay ulasilabilir olmasi17
- nervio'ya aşık olmak10
- balayını italyada yapmak isteyen nişanlı14
- futbolcu ismiyle nick almak14
http://www.ankebut.net isminde bir web sayfasına sahip olan, dileyenlerin mail adresine her gün bir hadis gönderen site.
Arapça örümcek manasındadır.
gyzem.com da 15.bölümün cevabı.
arapça örümcektir. Erkeğine göre daha güçlü olurlar.
altmışdokuz ayet olup, kutsal kitaptaki kırkbirinci suredir.
kamil yeşil tarafından kaleme alınan şiir/nesir sentezi bir arada kullanılmış kaknüs yayınlarının 1998'de ilk baskısını yaptığı güzel kitaptır.
(bkz: el ankebut)
29 - el ankebût
rahmân ve rahîm (olan) allah'ın adıyla.
1. elif. lâm. mîm.
2. insanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece "iman ettik" demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?
3. andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. elbette allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.
4. yoksa kötülükleri yapanlar bizden kaçabileceklerini mi sandılar? ne kadar kötü (ne yanlış) hüküm veriyorlar!
5. kim allah'a kavuşmayı umuyorsa, bilsin ki allah'ın tayin ettiği o vakit elbet gelecektir. o, her şeyi işiten ve bilendir.
6. cihad eden, ancak kendisi için cihad etmiş olur. şüphesiz allah, âlemlerden müstağnîdir. (o'nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur).
7. iman edip iyi işler yapanların (geçmiş) kötülüklerini elbette örteriz ve onlara, yaptıklarının daha güzeli ile karşılık veririz.
8. biz, insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. dönüşünüz ancak banadır. o zaman size yapmış olduklarınızı haber vereceğim.
9. iman edip iyi işler yapanları, muhakkak sâlihler içine katarız.
10. insanlardan kimi vardır ki: "allah'a inandık" der; fakat allah uğrunda eziyete uğratıldığı zaman, insanların işkencesini allah'ın azabı gibi tutar. halbuki rabbinden bir nusret gelecek olsa, mutlaka, "doğrusu biz de sizinle beraberdik" derler. iyi de, allah, herkesin kalbindekileri en iyi bilen değil midir?
11. allah, elbette (o'na gönülden) iman edenleri de bilir, iki yüzlüleri de bilir (ortaya çıkaracaktır).
12. kâfirler, iman edenlere: bizim yolumuza uyun, sizin günahlarınızı biz yüklenelim, derler. halbuki onların hiçbir günahını yüklenecek değillerdir. gerçekte onlar, kesinlikle yalan söylemektedirler.
13. (fakat gerçek şu ki) elbette kendi yüklerini (veballerini), kendi yükleriyle birlikte nice yükleri taşıyacaklar ve uydurup durdukları şeylerden kıyamet günü mutlaka sorguya çekileceklerdir.
14. andolsun ki biz nuh'u kendi kavmine gönderdik de o bin yıldan elli yıl eksik bir süre onların arasında kaldı. sonunda onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi.
15. fakat biz onu ve gemidekileri kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret yaptık.
16. ibrahim'i de gönderdik. o kavmine şöyle demişti: allah'a kulluk edin. o'na karşı gelmekten sakının. eğer bilmiş olsanız bu sizin için daha hayırlıdır.
17. siz allah'ı bırakıp birtakım putlara tapıyor, asılsız sözler uyduruyorsunuz. bilmelisiniz ki, allah'ı bırakıp da taptıklarınız, size rızık veremezler. o halde rızkı allah katında arayın. o'na kulluk edin ve o'na şükredin. ancak o na döndürüleceksiniz.
18. eğer (size tebliğ edileni) yalan sayarsanız, bilin ki sizden önceki birçok milletler de (kendilerine tebliğ edileni) yalan saymışlardır. peygamber'e düşen, yalnız açık bir tebliğdir.
19. allah'ın, yaratılanı ilk baştan nasıl yarattığını, (ölümden) sonra bunu(nasıl) tekrarladığını görmediler mi? şüphesiz bu, allah'a göre kolaydır.
20. de ki: yeryüzünde gezip dolaşın da, allah ilk baştan nasıl yaratmış bir bakın. işte allah bundan sonra (aynı şekilde) ahiret hayatını da yaratacaktır. gerçekten allah her şeye kadirdir.
21. o, dilediğine azabeder, dilediğini esirger. ancak o na döndürüleceksiniz.
22. siz ne yeryüzünde ne de gökte (allah'ı) âciz bırakamazsınız. allah'tan başka bir dost ve yardımcı da bulamazsınız.
23. allah'ın âyetlerini ve o'na kavuşmayı inkâr edenler -işte onlar- benim rahmetimden ümitlerini kesmişlerdir ve onlar için acıklı bir azap vardır.
24. kavminin (ibrahim'e) cevabı ise: "onu öldürün yahut yakın!" demelerinden ibaret oldu. ama allah onu ateşten kurtardı. doğrusu bunda, iman eden bir kavim için ibretler vardır.
25. (ibrahim onlara) dedi ki: siz, sırf aranızdaki dünya hayatına has muhabbet uğruna allah'ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. sonra kıyamet günü (gelip çattığında ise) birbirinizi tanımazlıktan gelecek ve birbirinize lânet okuyacaksınız. varacağınız yer cehennemdir ve hiç yardımcınız da yoktur.
26. bunun üzerine lût ona iman etti ve (ibrahim): doğrusu ben rabbim'e(emrettiği yere) hicret ediyorum. şüphesiz o, mutlak güç ve hikmet sahibidir, dedi.
27. ona ishak ve yakub'u bağışladık. peygamberliği ve kitapları, onun soyundan gelenlere verdik. ona dünyada mükâfatını verdik. şüphesiz o, ahirette de sâlihler (zümresin) dendir.
28. lût'u da (gönderdik). o, kavmine demişti ki: gerçekten siz, daha önce hiçbir milletin yapmadığı bir hayâsızlığı yapıyorsunuz!
29. (bu ilâhî ikazdan sonra hâla) siz, ille de erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlikler yapacak mısınız! kavminin cevabı ise, şöyle demelerinden ibaret oldu: (yaptıklarımızın kötülüğü ve azaba uğrayacağımız konusunda) doğru söyleyenlerden isen, allah'ın azabını getir bize!
30. (lût:) şu fesatçılar güruhuna karşı bana yardım eyle rabbim! dedi.
31. elçilerimiz ibrahim'e (iki oğul ihsan edeceğimize dair) müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: biz bu memleket halkını helâk edeceğiz. çünkü oranın halkı zalim kimselerdir.
32. (ibrahim) dedi ki: ama orada lût var! şöyle cevap verdiler: biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. onu ve ailesini elbette kurtaracağız. yalnız karısı müstesna; o, (azapta) kalacaklar arasındadır.
33. elçilerimiz lût'a gelince, lût onlar hakkında tasalandı ve (onları korumak için) ne yapacağını bilemedi. ona: korkma, tasalanma! çünkü biz seni de aileni de kurtaracağız. yalnız, (azapta) kalacaklar arasında bulunan karın müstesna, dediler.
34. "biz, şüphesiz, bu memleket halkının üzerine, yoldan çıkmalarına karşılık gökten (feci) bir azap indireceğiz."
35. andolsun ki, biz, aklını kullanacak bir kavim için oradan apaçık bir ibret nişânesi bırakmışızdır.
36. medyen'e de kardeşleri şuayb'ı gönderdik ve şuayb: ey kavmim! allah'a kulluk edin, ahiret gününe umut bağlayın, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın! dedi.
37. fakat onu yalancılıkla itham ettiler. derken, kendilerini bir sarsıntı yakalayıverdi ve yurtlarında diz üstü çöke kaldılar.
38. âd ve semûd'u da (helâk ettik). sizin için, (onların başına nelerin geldiği) oturdukları yerlerden apaçık anlaşılmaktadır. şeytan onlara yaptıkları işleri güzel gösterip onları doğru yoldan çıkardı. oysa bakıp görebilecek durumdaydılar.
39. karun'u, firavun'u ve hâmân'ı da (helâk ettik). andolsun ki, musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. halbuki (azabımızı aşıp) geçebilecek değillerdi.
40. nitekim, onlardan her birini günahı sebebiyle cezalandırdık. kiminin üzerine taşlar savuran rüzgârlar gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine zulmediyorlardı.
rahmân ve rahîm (olan) allah'ın adıyla.
1. elif. lâm. mîm.
2. insanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece "iman ettik" demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?
3. andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. elbette allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.
4. yoksa kötülükleri yapanlar bizden kaçabileceklerini mi sandılar? ne kadar kötü (ne yanlış) hüküm veriyorlar!
5. kim allah'a kavuşmayı umuyorsa, bilsin ki allah'ın tayin ettiği o vakit elbet gelecektir. o, her şeyi işiten ve bilendir.
6. cihad eden, ancak kendisi için cihad etmiş olur. şüphesiz allah, âlemlerden müstağnîdir. (o'nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur).
7. iman edip iyi işler yapanların (geçmiş) kötülüklerini elbette örteriz ve onlara, yaptıklarının daha güzeli ile karşılık veririz.
8. biz, insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. dönüşünüz ancak banadır. o zaman size yapmış olduklarınızı haber vereceğim.
9. iman edip iyi işler yapanları, muhakkak sâlihler içine katarız.
10. insanlardan kimi vardır ki: "allah'a inandık" der; fakat allah uğrunda eziyete uğratıldığı zaman, insanların işkencesini allah'ın azabı gibi tutar. halbuki rabbinden bir nusret gelecek olsa, mutlaka, "doğrusu biz de sizinle beraberdik" derler. iyi de, allah, herkesin kalbindekileri en iyi bilen değil midir?
11. allah, elbette (o'na gönülden) iman edenleri de bilir, iki yüzlüleri de bilir (ortaya çıkaracaktır).
12. kâfirler, iman edenlere: bizim yolumuza uyun, sizin günahlarınızı biz yüklenelim, derler. halbuki onların hiçbir günahını yüklenecek değillerdir. gerçekte onlar, kesinlikle yalan söylemektedirler.
13. (fakat gerçek şu ki) elbette kendi yüklerini (veballerini), kendi yükleriyle birlikte nice yükleri taşıyacaklar ve uydurup durdukları şeylerden kıyamet günü mutlaka sorguya çekileceklerdir.
14. andolsun ki biz nuh'u kendi kavmine gönderdik de o bin yıldan elli yıl eksik bir süre onların arasında kaldı. sonunda onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi.
15. fakat biz onu ve gemidekileri kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret yaptık.
16. ibrahim'i de gönderdik. o kavmine şöyle demişti: allah'a kulluk edin. o'na karşı gelmekten sakının. eğer bilmiş olsanız bu sizin için daha hayırlıdır.
17. siz allah'ı bırakıp birtakım putlara tapıyor, asılsız sözler uyduruyorsunuz. bilmelisiniz ki, allah'ı bırakıp da taptıklarınız, size rızık veremezler. o halde rızkı allah katında arayın. o'na kulluk edin ve o'na şükredin. ancak o na döndürüleceksiniz.
18. eğer (size tebliğ edileni) yalan sayarsanız, bilin ki sizden önceki birçok milletler de (kendilerine tebliğ edileni) yalan saymışlardır. peygamber'e düşen, yalnız açık bir tebliğdir.
19. allah'ın, yaratılanı ilk baştan nasıl yarattığını, (ölümden) sonra bunu(nasıl) tekrarladığını görmediler mi? şüphesiz bu, allah'a göre kolaydır.
20. de ki: yeryüzünde gezip dolaşın da, allah ilk baştan nasıl yaratmış bir bakın. işte allah bundan sonra (aynı şekilde) ahiret hayatını da yaratacaktır. gerçekten allah her şeye kadirdir.
21. o, dilediğine azabeder, dilediğini esirger. ancak o na döndürüleceksiniz.
22. siz ne yeryüzünde ne de gökte (allah'ı) âciz bırakamazsınız. allah'tan başka bir dost ve yardımcı da bulamazsınız.
23. allah'ın âyetlerini ve o'na kavuşmayı inkâr edenler -işte onlar- benim rahmetimden ümitlerini kesmişlerdir ve onlar için acıklı bir azap vardır.
24. kavminin (ibrahim'e) cevabı ise: "onu öldürün yahut yakın!" demelerinden ibaret oldu. ama allah onu ateşten kurtardı. doğrusu bunda, iman eden bir kavim için ibretler vardır.
25. (ibrahim onlara) dedi ki: siz, sırf aranızdaki dünya hayatına has muhabbet uğruna allah'ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. sonra kıyamet günü (gelip çattığında ise) birbirinizi tanımazlıktan gelecek ve birbirinize lânet okuyacaksınız. varacağınız yer cehennemdir ve hiç yardımcınız da yoktur.
26. bunun üzerine lût ona iman etti ve (ibrahim): doğrusu ben rabbim'e(emrettiği yere) hicret ediyorum. şüphesiz o, mutlak güç ve hikmet sahibidir, dedi.
27. ona ishak ve yakub'u bağışladık. peygamberliği ve kitapları, onun soyundan gelenlere verdik. ona dünyada mükâfatını verdik. şüphesiz o, ahirette de sâlihler (zümresin) dendir.
28. lût'u da (gönderdik). o, kavmine demişti ki: gerçekten siz, daha önce hiçbir milletin yapmadığı bir hayâsızlığı yapıyorsunuz!
29. (bu ilâhî ikazdan sonra hâla) siz, ille de erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlikler yapacak mısınız! kavminin cevabı ise, şöyle demelerinden ibaret oldu: (yaptıklarımızın kötülüğü ve azaba uğrayacağımız konusunda) doğru söyleyenlerden isen, allah'ın azabını getir bize!
30. (lût:) şu fesatçılar güruhuna karşı bana yardım eyle rabbim! dedi.
31. elçilerimiz ibrahim'e (iki oğul ihsan edeceğimize dair) müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: biz bu memleket halkını helâk edeceğiz. çünkü oranın halkı zalim kimselerdir.
32. (ibrahim) dedi ki: ama orada lût var! şöyle cevap verdiler: biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. onu ve ailesini elbette kurtaracağız. yalnız karısı müstesna; o, (azapta) kalacaklar arasındadır.
33. elçilerimiz lût'a gelince, lût onlar hakkında tasalandı ve (onları korumak için) ne yapacağını bilemedi. ona: korkma, tasalanma! çünkü biz seni de aileni de kurtaracağız. yalnız, (azapta) kalacaklar arasında bulunan karın müstesna, dediler.
34. "biz, şüphesiz, bu memleket halkının üzerine, yoldan çıkmalarına karşılık gökten (feci) bir azap indireceğiz."
35. andolsun ki, biz, aklını kullanacak bir kavim için oradan apaçık bir ibret nişânesi bırakmışızdır.
36. medyen'e de kardeşleri şuayb'ı gönderdik ve şuayb: ey kavmim! allah'a kulluk edin, ahiret gününe umut bağlayın, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın! dedi.
37. fakat onu yalancılıkla itham ettiler. derken, kendilerini bir sarsıntı yakalayıverdi ve yurtlarında diz üstü çöke kaldılar.
38. âd ve semûd'u da (helâk ettik). sizin için, (onların başına nelerin geldiği) oturdukları yerlerden apaçık anlaşılmaktadır. şeytan onlara yaptıkları işleri güzel gösterip onları doğru yoldan çıkardı. oysa bakıp görebilecek durumdaydılar.
39. karun'u, firavun'u ve hâmân'ı da (helâk ettik). andolsun ki, musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. halbuki (azabımızı aşıp) geçebilecek değillerdi.
40. nitekim, onlardan her birini günahı sebebiyle cezalandırdık. kiminin üzerine taşlar savuran rüzgârlar gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine zulmediyorlardı.
41. allah'tan başka dostlar edinenlerin durumu, örümceğin durumu gibidir. örümcek bir yuva edinir; halbuki yuvaların en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. keşke bilselerdi!
42. allah, onlar'ın kendisini bırakıp da hangi şeye yalvardıklarını şüphesiz bilir. o, mutlak güç ve hikmet sahibidir.
43. işte biz, bu temsilleri insanlar için getiriyoruz; fakat onları ancak bilenler düşünüp anlayabilir.
44. allah, gökleri ve yeri hak olarak (yerli yerince) yarattı. şüphesiz bunda, iman edenler için (allah'ın varlık ve kudretine) bir nişâne bulunmaktadır.
45. (resûlüm!) sana vahyedilen kitab'ı oku ve namazı kıl. muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. allah ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. allah yaptıklarınızı bilir.
46. içlerinden zulmedenleri bir yana, ehl i kitapla ancak en güzel yoldan mücadele edin ve deyin ki: bize indirilene de, size indirilene de iman ettik. bizim tanrımız da sizin tanrınız da birdir ve biz o'na teslim olmuşuzdur.
47. (resûlüm!) işte böylece sana (önceki kitapları tasdik eden) bu kitab'ı indirdik. onun için, kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman ediyorlar. şunlardan (araplardan) da ona iman eden nice kimseler vardır. âyetlerimizi, ancak kâfirler (inatları yüzünden) bile bile inkâr eder.
48. sen bundan önce ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. öyle olsaydı, bâtıla uyanlar kuşku duyarlardı.
49. hayır, o (kur an), kendilerine ilim verilenlerin sînelerinde (yer eden) apaçık âyetlerdir. âyetlerimizi, ancak zalimler bile bile inkâr eder.
50. "ona rabbinden (başkaca) mucizeler indirilmeli değil miydi?" derler. de ki: mucizeler ancak allah'ın katındadır. ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım.
51. kendilerine okunmakta olan kitab'ı sana indirmemiz onlara yetmemiş mi? elbette iman eden bir kavim için onda rahmet ve ibret vardır.
52. de ki: benimle sizin aranızda şahit olarak allah yeter. o, göklerde ve yerde ne varsa bilir. bâtıla inanıp allah'ı inkâr edenler (var ya), işte ziyana uğrayacaklar onlardır.
53. senden, azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. eğer önceden tayin edilmiş bir vade olmasaydı, azap elbette onlara gelip çatmıştı. fakat onlar farkında değilken, o ansızın kendilerine geliverecektir.
54. (evet) senden azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. hiç şüpheleri olmasın, cehennem kâfirleri çepeçevre kuşatacaktır.
55. o günde azap, onları hem üstlerinden hem ayaklarının altından saracak ve allah (onlara): "yaptıklarınızı (cezasını) tadın!" diyecektir.
56. ey iman eden kullarım! şüphesiz, benim arzım geniştir. o halde (nerede güven içinde olacaksanız orada) yalnız bana kulluk edin.
57. her can ölümü tadacaktır. sonunda bize döndürüleceksiniz.
58. iman edip güzel işler yapanları, (evet) muhakkak ki onları, içinde ebedî kalmak üzere altlarından ırmaklar akan cennet köşklerine yerleştireceğiz. (böyle iyi) işler yapanların mükâfatı ne güzeldir!
59. onlar, sabreden kimselerdir ve yalnız rablerine güvenip dayanmaktadırlar.
60. nice canlı var ki, rızkını (yanında) taşımıyor. onlara da size de rızık veren allah'tır. o her şeyi işitir ve bilir.
61. andolsun ki onlara: "gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?" diye sorsan, mutlaka, "allah" derler. o halde nasıl (haktan) çevrilip döndürülüyorlar?
62. allah rızkı kullarından dilediğine bol bol verir, dilediğine de kısar. şüphesiz allah her şeyi hakkıyla bilendir.
63. andolsun ki onlara: "gökten su indirip onunla ölümünün ardından yeryüzünü canlandıran kimdir?" diye sorsan, mutlaka, "allah" derler. de ki: (öyleyse) hamd da allah'a mahsustur. fakat onların çoğu (söyledikleri üzerinde) düşünmezler.
64. bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir. ahiret yurduna (oradaki hayata) gelince, işte asıl yaşama odur. keşke bilmiş olsalardı!
65. gemiye bindikleri zaman, dini yalnız o'na has kılarak (ihlâsla) allah'a yalvarırlar. fakat onları sâlimen karaya çıkarınca, bir bakarsın ki, (allah'a) ortak koşmaktadırlar.
66. kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etsinler ve sefa sürsünler bakalım! ama yakında bilecekler!
67. çevrelerinde insanlar kapılıp götürülürken, bizim (mekke'yi) güven içinde kudsî bir yer yaptığımızı görmediler mi? hâla bâtıla inanıp allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?
68. allah'a karşı yalan uyduran yahut kendisine hak gelmişken onu yalan sayandan daha zalimi kimdir? cehennemde kâfirlere yer mi yok!
69. ama bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz. hiç şüphe yok ki allah iyi davrananlarla beraberdir.
42. allah, onlar'ın kendisini bırakıp da hangi şeye yalvardıklarını şüphesiz bilir. o, mutlak güç ve hikmet sahibidir.
43. işte biz, bu temsilleri insanlar için getiriyoruz; fakat onları ancak bilenler düşünüp anlayabilir.
44. allah, gökleri ve yeri hak olarak (yerli yerince) yarattı. şüphesiz bunda, iman edenler için (allah'ın varlık ve kudretine) bir nişâne bulunmaktadır.
45. (resûlüm!) sana vahyedilen kitab'ı oku ve namazı kıl. muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. allah ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. allah yaptıklarınızı bilir.
46. içlerinden zulmedenleri bir yana, ehl i kitapla ancak en güzel yoldan mücadele edin ve deyin ki: bize indirilene de, size indirilene de iman ettik. bizim tanrımız da sizin tanrınız da birdir ve biz o'na teslim olmuşuzdur.
47. (resûlüm!) işte böylece sana (önceki kitapları tasdik eden) bu kitab'ı indirdik. onun için, kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman ediyorlar. şunlardan (araplardan) da ona iman eden nice kimseler vardır. âyetlerimizi, ancak kâfirler (inatları yüzünden) bile bile inkâr eder.
48. sen bundan önce ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. öyle olsaydı, bâtıla uyanlar kuşku duyarlardı.
49. hayır, o (kur an), kendilerine ilim verilenlerin sînelerinde (yer eden) apaçık âyetlerdir. âyetlerimizi, ancak zalimler bile bile inkâr eder.
50. "ona rabbinden (başkaca) mucizeler indirilmeli değil miydi?" derler. de ki: mucizeler ancak allah'ın katındadır. ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım.
51. kendilerine okunmakta olan kitab'ı sana indirmemiz onlara yetmemiş mi? elbette iman eden bir kavim için onda rahmet ve ibret vardır.
52. de ki: benimle sizin aranızda şahit olarak allah yeter. o, göklerde ve yerde ne varsa bilir. bâtıla inanıp allah'ı inkâr edenler (var ya), işte ziyana uğrayacaklar onlardır.
53. senden, azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. eğer önceden tayin edilmiş bir vade olmasaydı, azap elbette onlara gelip çatmıştı. fakat onlar farkında değilken, o ansızın kendilerine geliverecektir.
54. (evet) senden azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. hiç şüpheleri olmasın, cehennem kâfirleri çepeçevre kuşatacaktır.
55. o günde azap, onları hem üstlerinden hem ayaklarının altından saracak ve allah (onlara): "yaptıklarınızı (cezasını) tadın!" diyecektir.
56. ey iman eden kullarım! şüphesiz, benim arzım geniştir. o halde (nerede güven içinde olacaksanız orada) yalnız bana kulluk edin.
57. her can ölümü tadacaktır. sonunda bize döndürüleceksiniz.
58. iman edip güzel işler yapanları, (evet) muhakkak ki onları, içinde ebedî kalmak üzere altlarından ırmaklar akan cennet köşklerine yerleştireceğiz. (böyle iyi) işler yapanların mükâfatı ne güzeldir!
59. onlar, sabreden kimselerdir ve yalnız rablerine güvenip dayanmaktadırlar.
60. nice canlı var ki, rızkını (yanında) taşımıyor. onlara da size de rızık veren allah'tır. o her şeyi işitir ve bilir.
61. andolsun ki onlara: "gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?" diye sorsan, mutlaka, "allah" derler. o halde nasıl (haktan) çevrilip döndürülüyorlar?
62. allah rızkı kullarından dilediğine bol bol verir, dilediğine de kısar. şüphesiz allah her şeyi hakkıyla bilendir.
63. andolsun ki onlara: "gökten su indirip onunla ölümünün ardından yeryüzünü canlandıran kimdir?" diye sorsan, mutlaka, "allah" derler. de ki: (öyleyse) hamd da allah'a mahsustur. fakat onların çoğu (söyledikleri üzerinde) düşünmezler.
64. bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir. ahiret yurduna (oradaki hayata) gelince, işte asıl yaşama odur. keşke bilmiş olsalardı!
65. gemiye bindikleri zaman, dini yalnız o'na has kılarak (ihlâsla) allah'a yalvarırlar. fakat onları sâlimen karaya çıkarınca, bir bakarsın ki, (allah'a) ortak koşmaktadırlar.
66. kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etsinler ve sefa sürsünler bakalım! ama yakında bilecekler!
67. çevrelerinde insanlar kapılıp götürülürken, bizim (mekke'yi) güven içinde kudsî bir yer yaptığımızı görmediler mi? hâla bâtıla inanıp allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?
68. allah'a karşı yalan uyduran yahut kendisine hak gelmişken onu yalan sayandan daha zalimi kimdir? cehennemde kâfirlere yer mi yok!
69. ama bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz. hiç şüphe yok ki allah iyi davrananlarla beraberdir.
57. ayet ile sersemleten kur an suresidir.
ayrıca;
(bkz: sözlük formatı)
(bkz: öğrenmeye inanmak)
(bkz: sabah) (bkz: sabah gazetesi)
(bkz: kırlangıç) (bkz: kırlangıç zeytinyağı)
(bkz: kamill) (bkz: kamill el kremi)
aradaki 7 fark geyiğine girmeye gerenk yok.
ayrıca;
(bkz: sözlük formatı)
(bkz: öğrenmeye inanmak)
(bkz: sabah) (bkz: sabah gazetesi)
(bkz: kırlangıç) (bkz: kırlangıç zeytinyağı)
(bkz: kamill) (bkz: kamill el kremi)
aradaki 7 fark geyiğine girmeye gerenk yok.
(bkz: ankebut29) üçüncü nesil yazar.
Sagopa Kajmer'in düşenin dostu olmaz adlı şarkısında geçen surenin adı. Ölüm Allah'ın emri ankebutta belli diyerek Ankebut suresinin 57. Ayeti kastedilmiştir.
Arapçası : kullu nefsin zâikatul mevti summe ileynâ turceûn(turceûne).
Türkçesi : her nefis ölümü tadacaktır. sonra bize döndürüleceksiniz.
Arapçası : kullu nefsin zâikatul mevti summe ileynâ turceûn(turceûne).
Türkçesi : her nefis ölümü tadacaktır. sonra bize döndürüleceksiniz.
insanın tüylerini diken diken eden ayet.
;'' insanlar "inandık" demeleriyle bırakılıp imtihan edilmeyeceklerini mi sandılar? ''
;'' insanlar "inandık" demeleriyle bırakılıp imtihan edilmeyeceklerini mi sandılar? ''
5'e kadar olan ayetleri dikkat çekici suredir.
buyrun:
"Elif, Lam, Mim.
insanlar, (sadece) iman ettik diyerek, sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar?
Andolsun, onlardan öncekileri sınadık; Allah, gerçekten doğruları da bilmekte ve gerçekten yalancıları da bilmektedir.
Yoksa kötülükleri yapanlar, Bizi (aşıp) geçeceklerini mi sandılar? Ne kötü hükmediyorlar?
Kim Allah'a kavuşmayı umuyorsa hiç şüphesiz Allah'ın (tespit ettiği) süresi yaklaşarak-gelmektedir. O, işitendir, bilendir.
(Ankebut Sûresinin 1-5. Ayetleri)"
buyrun:
"Elif, Lam, Mim.
insanlar, (sadece) iman ettik diyerek, sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar?
Andolsun, onlardan öncekileri sınadık; Allah, gerçekten doğruları da bilmekte ve gerçekten yalancıları da bilmektedir.
Yoksa kötülükleri yapanlar, Bizi (aşıp) geçeceklerini mi sandılar? Ne kötü hükmediyorlar?
Kim Allah'a kavuşmayı umuyorsa hiç şüphesiz Allah'ın (tespit ettiği) süresi yaklaşarak-gelmektedir. O, işitendir, bilendir.
(Ankebut Sûresinin 1-5. Ayetleri)"
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar