bugün

bütün dünyanın**** gözlerinin önünde insan denen ve yüce sayılan varlığın ölmeye bırakıldığı afrika nın kalbinde sudan a bağlı yer.
kolumdaki plastik bilenzikimsi seyde yazan 'save darfur' yazisindan sonra neymis lan bu darfur noluyo ki diye millete sorunca yanit alamadigim, internetten arastirinca insani insanligindan utandiran ama kimsenin sallamadigi ve halen devam etmekte olan soykirimin gerceklestigi sudan'a bagli bir yermis darfur. http://www.darfurgenocide.org/
içerisinde yaşanan katliamlarda çin'in rolü olduğu iddia edilen bölge.
22-23-24 haziran da darfur da yaşanan soykırım,hazırlanan açık hava projeksiyon sergisi ile istanbul da ortaköy de gözler önüne serilecek.
green day in working class hero coverinin klibiyle bir cok kisinin dikkatini ceken katliamin oldugu yer.
dünyanın kanayan yarası.
http://www.ntv.com.tr/news/415987.asp#storyContinues *
Sudan, genel olarak komşusu Çad'la çatışmalar kendi içinde iç savaşlar yaşarken, batısındaki Darfur bölgesinde yaşanmakta olan sorun, tüm dünyanın dikkatini çekmektedir. Çatışma, birkaç yıldan beri "etnik temizleme" ve katliamlara yol açarak devam etmektedir. Birleşmiş Milletler Darfur'da 180.000 kişinin öldüğünü, 2 milyona yakın insanın evsiz kaldığını bildirmektedir. ingiltere Parlamento Raporu ise ölü sayısını 300.000 olarak bildirmektedir. Evsiz kalarak mülteci durumuna düşen insanların büyük bir çoğunluğu, Arap olmayanlardan oluşmaktadır ve Arap Janjaweed saldırılarına maruz kalmışlardır.
emevi mirasının araplarca yaşatıldığı yerdir. müslümanlığı bir millete* sahiplendirerek islam ile çelişen tüm uygulamaların temelini atan, arap olmayan müslümanları aşağılayan emevi kültürünün hala aktif olduğunu göstermiştir.

diğer yandan türkiye de yaşayan insanların %70 i darfur da yaşanan bu katliamı bırakın, darfur un ne olduğunu, nerede olduğunu bilmiyor, daha fazlası da bu katliamdan habersiz; bu daha mı acı acaba! cumhuriyet kurulalı bir asır olacak, bizler hala en önemli değerlerimize sahip çıkmıyor, geçmişimizi unutuyor, üç günlük aş için oy atıyoruz.
google earth aracılığıyla tüm yakılan köyleri insanların hallerini görebilirsiniz. günümüzde yapılan bir soykırım ancak kimsenin tepkisi ne yazık ki büyük değil. yer mi? afrika'nın tam ortası.
din kardeşlerimiz ölüyor filistine lübnana karşı olan saldırılara tepki gösteren insanlar neden darfurda yaşanan bu büyük insanlık suçuna hiç bir tepki vermiyor? zenci müslümanlar bizden değil mi yoksa? darfur insanlığın bittiğ yerdir.
hiç kimsenin gözüne batmayan acılarla dolu bir vahşet vadisi.
google earth' de sürekli üzeri alevler şeklinde gösterilen, sudan kasabası.
furların evi anlamına gelir.
6 milyon nüfüslü yerleşim yeri. tamamına yakını müslüman ve tamamına yakını aç, sefil, parasız, pulsuz... yarısından coğu hafız. evet yanlış duymadınız yarısından cogu. yani en az 3 milyon hafız barındırıyor. hafızlık sözlü olarak işliyor. kuran-ı kerim alacak paraları bile yok. bu fakirlikte bile hafız yetiştirmeye devam ediyorlar. tek bir okulları bile yok. tek istekleri çöl iklimine dayanıklı okul ve camii. bu din kardeşlerimize elimizden ne geliyorsa yapalım. ve lütfen bu başlık altında geyik yapmayın. lütfen..
birleşmiş milletlerin silah ambargosuna rağmen saldırı amaçlı silahlanmanın yapılabildiği kadınların ve küçücük yaştaki kızların tecavüze uğradığı insanların birbirini acımasızca katlettiği insanlığa kırmızı kartın çıktığı yer.
sudanın devasa çöl ve çorak arazilerinin batısındaki altı milyon nüfuslu bir bölge.

boşverin siz şimdi o garip istatistikleri.
ben anlatmayayım sizlere oranın etnik kimliklerini.
yani bilmem kaçı hristiyan - bilmem kaçı müslüman olduğunu bilmeye ne gerek var.
yada bilmem kaçının arap müslüman - bilmem kaçının da afrikalı müslüman olduğunu bilmeye ne gerek var.
yada ne gerek var darfur da şimdiye kadar ölenlerin sayının 400 bin den fazla olduğunu bilmeye.
yada önemi var mı orda hem petrol - hem gaz - hem de krom veya demir yataklarının olduğu konusun da bilginin.

ama bilin ki her darfur lu çocuk yarın ölmek için doğuyor.
ve her darfur lu kız yarın tecavüz edilmek için büyüyor.
hamile kalan her kadın yarın karnı deşilmek için hamile kalıyor.
bugün aç veya tok kalmanın önemi yok darfur da.
nasılsa yarın öldüreleceksin.

ve sen asla darfur lu olmak istemezsin.
sen sanki gladyatör savaşı izleyen modern dünyalıların maskotu olmak istemezsin.
ve sen yardım için bize altı tane helikopte lazım diyen bm hedelerinin laflarını duymak istemezsin.
sen dünyaya zaten ölümcül bir virüsle gözaçmak istemezsin.
ve sen tecavüz edileceğin günü veya öldürüleceğin günü bekleyerek büyümek istemezsin

ey oy peşin de koşan ne idüğü belirsiz dünyanın bütün siyasileri
yok yok bu yeterli olmadı. hafif kaldı biraz.
onların bütün ama bütün sülalesi
siz istemezsin.

soykırımı yapanları ve soykırım gerçeğine götünü çevirenlerin kanlı ellerini : bugün darfur da - dün hocalı da - bir gün sonra saraybosna da daha evvel grozni de ve en son felluce de gördük ve onlar hep vardılar.

peki biz nerdeyiz?
Özellikle 1980'li yıllardan itibaren Darfur Bölgesi'nde yaşayan siyahi kabilelere mesup kişilere uygulanan sistematik ayrımcılık nedeniyle bu kabileler arasında merkezi otoriteye yönelik tepki arttı. Dahası, Sudan'ın güneyinde etkili olan ayrılıkçı grupların Darfur'da etkili olmasını önlemek için Sudan hükümetleri Darfur'daki Araplara destek vermeyi tercih etti. Güney Sudan'daki ayrılıkçıların Müslüman olmaması onların Müslüman olan Darfur kabileleri üzerinde etkili olma ihtimalini düşürüyor idiyse de merkezi hükümet tedbirli davranarak kendisine yakın gördüğü Arapları Darfur'daki siyahilere karşı silahlandırma yoluna gitti.

Bunun sonucunda da 1980'lerde ve 1990'larda siyahiler ile Araplar arasında ölümlerle sonuçlanan silahlı çatışmalar yaşandı. silahlı milis güçleri oluşturan Araplara karşı siyahiler de kendi savunma gruplarını kurdu. Bu gruplar kendilerini ilk kez 2003 yılında göstermiş ve merkezi yönetime karşı saldırılar başlattılar.

El Beşir'e yönelik suçlamaları daha iyi anlamak bakımından burada vurgulanması gereken nokta merkezi hükümetin isyanı bastırmak için Cancavid olarak adlandırılan Arap milislerden faydalanmak istemiş olması. Hükümet kendine göre akılcı bir yöntem izleyerek siyahiler ile Araplar arasında kökleri çok eskiye dayanan etnik düşmanlığı, isyanı bastırmak için kullandı. Bu yöntemin sonucu ise korkunç oldu. Cancavidler hükümetin kendilerine destek vermesinin de verdiği cesaretle kitlesel katliamlar uyguladılar. Özellikle Mayıs 2003'ten sonra sivillere yönelik artan şiddet sonucu on binlerce insan öldürüldü. Kitlesel öldürmelerin yanı sıra sistematik bir şekilde tecavüz ve köy yakma Cancavid milislerinin sıklıkla kullandıkları yöntemler olarak dikkat çekti.

DArfur'da işlenen suçlar birbirinden bağımsız raporlarla da teyit edildi. Raporlara göre 1,7 milyon kişi yaşadığı yerleri terketmek zorunda kalırken, yakılan ve yıkılan köylerin sayısının da 700'ün üzerinde olduğu tespit edilmiştir.
er adlı acil servis dizisinde işlenmekte olan kanayan yara.

eğer değerli birşeye sahipseniz ve gücünüzde yoksa öldürülürsünüz. darfur'un da değerli birşeyleri var. ama onca hayata değer mi?
gazze kadar ses getirmeyen, son 6 senede yarım milyona yakın insana mezar olan yer. tecavüzler, kaçırmalar, yerinden yurdundan edilen insan sayısını dahil bile etmedim.

tanım: filistin deyince ağzından köpükler çıkararak "allahuekber!" diyen küçük şevki yılmaz'ların, harita üstünde yerini gösteremeyeceği ve soykırımın kralının an itibariyle araplar* tarafından gerçekleştirildiği yer. orada ölenler de din kardeşiniz ya hani. oğlum ben size iki yüzlü olamazsınız demedim ki, adam olamazsınız dedim.
(bkz: mattafix - living darfur)
http://www.youtube.com/watch?v=6difnrIkC5g
inanılmaz bir katliamın, soykırımın yapılığı ülkedir. el beşir isimli, insan kılığına girmiş bir hayvanın 2.5 milyon insanı evinden ettiği, 300 bin kişiyi de öldürdüğü aşikar olmasına rağmen; gazze halkının yanında olan hükümet ve bazı dernekler bu katilama karşı duyarlı olmamaları beni çok büyük hayal kırıklığına uğrattı. ikiyüzlülük bu olsa gerek... eğer bir yerde orantısız güç kulanılıp, suçsuz insanlar öldürülüyorsa orada insanlık suçu işleniyordur. mazlumun dini, dili, ırkı olmaz. sudan'da ölen her insan, gazze'de ölenlerden değersiz değil ! umarım hükümet bunu anlar ve ikiyüzlü politikasından cayar.
* Darfur, Sudan'ın batısında, Orta Afrika Cumhuriyeti, Çad ve Libya'nın sınırında bir eyalet. Kuzey, batı ve güney darfur olarak adlandırılan üç idari bölgeye ayrılmış 510 kilometrekarelik bu eyalette çoğunluğu siyah olan 6 milyon insan yaşıyor. Niyala Darfur'un en büyük, ülkenin ise ikinci kalabalık kenti. Bundan 6 sene önce bu şehirde yaklaşık 2,5 milyon insan yaşıyordu. Ama iç savaş sırasında yakılıp yıkılan köylerden kaçan iki milyon insan da şehrin çevresine yerleşince nüfus 4,5 milyona ulaştı. Uçsuz bucaksız kırlar ise hükümetin milis gücü olan ve cancavit denilen vahşi saldırganlarla halkın "tura-bura" dediği siyah savaşçılara kaldı. afında

Darfur sorunu aslında 2003 yılında başladı ama olayları anlamak için 1983'e gidip güney Sudan bölgesine doğru inmek gerekiyor. iran'daki devrimden sonra uluslararası güçler dünyada petrol kaynaklarına artık eskisi kadar kolay ulaşamayacaklarını anlamışlardı. Bu nedenle yeni rezervler ve daha önce tespit edilip önemsenmeyen kaynaklara yönelmeye başladılar. Sonuçta Sudan'ın güneyinde bin yıllardır yatıp duran petrol kaynakları akıllarına geldi. Bu kaynakların bir bölümü aralarında amansız bir rekabet sürdüren ingiliz, Fransız ve amerikan şirketleri tarafından işletiliyordu. Ama devrin sudan hükümeti söz konusu şirketlerin, mevcut şartlarla yeni petrol kuyusu açmalarına izin vermiyordu. Hükümet, biraz titrek bir elle de olsa bu şirketlerin önüne daha adil paylaşımı öngören anlaşmalar sürüyor lakin geri çevriliyordu.

Ne olduysa oldu, Sudan'ın bu bölgesinde yüzyıllardır sessizce yaşayan siyahi hristiyanlar ve animistler 1983'de ansızın ayaklandı. birkaç farklı fraksiyona bölünmüş olan isyancılar dağınıktılar. Sudan hükümeti ayaklanmacıların üzerine büyük bir ordu gönderdi. Tam bu sırada john Garang adlı bir subayın adı öne çıkmaya başladı. 1945 doğumlu Garang, Amerika'da Iowa eyalet üniversitesi'nde zirai ekonomi üzerine doktora yaptıktan sonra yine ABD'de askeri eğitim almıştı. Döndükten sonra Sıdan ordusunda görev alan Garang, orduda subayken güneydeki isyanı bastırmak için 1983'de güneye gönderildi. Ancak Garang, Sudan'ın güneyinde ayrılıkçı bir hareket olan Sudan Halk Kurtuluş Hareketi'ni kurarak (SPLM) örgütün siyasi kanadının başına geçti. isyan daha da büyüdü.

Sudan'da iç karışıklıklar sürerken 1989'da ordu Tuğgeneral Ömer Hasan Ahmet El beşir liderliğinde bir ihtilal yaptı. Darbecilerin ilk işi Ömer El Beşir'i "mareşal" yapmak oldu. O da ilk iş olarak bölgede beyaz araplardan oluşan Cancavit, yani "silahlı süvari" adı verilen milis teşkilatını kurdurdu ve ordunun yedeğinde siyah isyancıların üzerine saldırttı. Cunta yönetimi, sığır ve deve çobanlarından oluşani şehir ve medeniyet yüzü görmemiş bedevi kabilelerden oluşan Cancavitler'e güneyin yeşil topraklarını vaat etmiş, petrolden kendilerine pay vereceğini söylemişti. Onlar da bütün varlıklı köyleri yağmalamış, önüne gelen erkekleri öldürüp kadınlara tecavüz etmeye başlamıştı.

Askeri yönetimin başa geçmesinden sonra güney bölgesi tam bir arap saçına döndü ama bütün çabalara rağmen Beşir'in ordusu Garang'ın kuvvetleri karşısında mağlup olmaktan kurtulamadı. 21 yıl süren bu savaş sırasında 2 milyon insan öldü, 5 milyon kişi de yerinden yurdundan oldu. Sonunda HArtum hükümeti, SPLM ile 2005 yılında bir anlaşma imzalamak zorunda kaldı ve john Garang, merkezi hükümette başkan yardımcısı, yani ömer el beşir'in yardımcısı olarak göreve başladı. Fakat yeni görevine başladıktan 7-8 ay sonra şüpheli bir helikopter kazasında hayatını kaybetti. Kimileri SPLM liderini beşir'in öldürttüğüne inanıyor, kimileri de Sudan petrolleri işletmesinin Çin ve Malezya'ya verilmesini onayladığı için Garang'ın ipinin batılı güçler tarafından çekildiğini savunuyor.

Sonuçta, Güney Sudan ile yapılan anlaşma sonucu bütün Cancavit kuvvetleri bölgeden çekilmek zorunda kaldı. Ama talancılar bu sefer Darfur'un münbit topraklarına göz dikmişlerdi. Uçsuz bucaksız topraklara sahip olan ama ülke ekonomisinden zerre kadar pay alamayan Darfur "Furların Diyarı" anlamına geliyor. Siyah müslümanlardan oluşan furlar, sudan'ın en eski yerleşik kavimlerinden. ingilizler ve Mısır 200 yıl boyunca Darfur'a egemen olmaya çalışmış ama bu asi duruşlu Darfur Sultanlığı 1916'ya kadar Osmanlı'ya bağlı kalmayı başarmıştı. Çiftçilikle uğraşıp kendi yağıyla kavrulan eyalet hem kuraklıktan hem de güneyden bölgeye sızan cancavit saldırılarından bıkarak 2003 yılında isyan bayrağını çekti. Hükümet kuvvetleri ve Cancavit milisleri, güneydeki hristiyan ve anemistlere davrandığından daha acımasızca saldırdılar darfurluların üzerine. Kuzey - Güney savaşı sırasında büyük fedekarlıklarda bulunan ve gönüllü onbinlerce vatandaşını savaşta kaybeden darfur ahalisi direnmeyi sürdürdü. Ve son beş yıl içinde birleşmiş milletler verilerine göre 300 bin sivil hayatını kaybetti, bunun iki katı insan da sakat kaldı. Eyaletin taşınır ve taşınmaz bütün varlıkları da tıpkı kendileri gibi müslüman olan cancavitler tarafından yağmalandı. bu savaş sırasında, beyaz araplar (aslında onlar da beyaz değil de daha açık tenli), siyahi müslüman olan 60 bin civarında kadına ve kız çocuğuna tecavüz ettiler. Bunu da hükümetin ve ordunun gözetiminde yaptılar. Cancavitler artık o kadar palazlandılar ki başına buyruk hareket ederek Hartum'u dinlemez oldular. Yakında Sudan devleti'nin başına bela olmaları bekleniyor.

Kısacası Ahmet El beşir'e sayıp döküyoruz ama aslında onun da sayısız benzerleri gibi batının piyonlarından biri olduğunu görüyoruz. Zaman içinde onun da bir zamanlar batının gözbebeği olan Saddam gibi alaşağı edilmesi gayet olası. Bizim hükümetimiz de şimdiye kadar alışılagelmiş çizginin dışına çıkıp Sudan ve El beşir'le siyasi ilişki kurup bu büyük çorbadan bir kaşık olsun alabilme gayretinde bulunuyor. Sudan'da işlenmeye hazır petrol kaynakları, yapılmayı beklenen kamu ve sosyal binalar, yollar ve daha sayısız ihaleler görünüyor. Herkez bu pastadan pay almaya çalışacaktır.
darfur'da olanlar (bkz: insanın kanını dondurur) sözde değil gerçek (bkz: soykırım)
Bir karikatür çıktı diye dünyayı yakıp yıkan müslümanlar, din kardeşlerinin öldürülmesine neden bir türlü ses çıkarmazlar hala anlamış değilim, aslında bunun müslüman olmakla hiç alakası yok, insan olman yeterli ama müslüman olunca daha duyarlı olunması gerekir ya işin doğrusu müslümanlar herzaman herşeyde duyarlıdır ama icraat hiç yoktur. sağ olsun başbakanımız ideal müslüman olduğunu her konuşmasında dile getirirken neden hiç birşey yapmaz müslümanlık adına *, üstüne üstlük bir de el beşir'i kabul etmek ne demek oluyor, * * sen git israili kına güya bir yandan el beşiri ağırla ne yaman çelişki.