bugün

darfur

* Darfur, Sudan'ın batısında, Orta Afrika Cumhuriyeti, Çad ve Libya'nın sınırında bir eyalet. Kuzey, batı ve güney darfur olarak adlandırılan üç idari bölgeye ayrılmış 510 kilometrekarelik bu eyalette çoğunluğu siyah olan 6 milyon insan yaşıyor. Niyala Darfur'un en büyük, ülkenin ise ikinci kalabalık kenti. Bundan 6 sene önce bu şehirde yaklaşık 2,5 milyon insan yaşıyordu. Ama iç savaş sırasında yakılıp yıkılan köylerden kaçan iki milyon insan da şehrin çevresine yerleşince nüfus 4,5 milyona ulaştı. Uçsuz bucaksız kırlar ise hükümetin milis gücü olan ve cancavit denilen vahşi saldırganlarla halkın "tura-bura" dediği siyah savaşçılara kaldı. afında

Darfur sorunu aslında 2003 yılında başladı ama olayları anlamak için 1983'e gidip güney Sudan bölgesine doğru inmek gerekiyor. iran'daki devrimden sonra uluslararası güçler dünyada petrol kaynaklarına artık eskisi kadar kolay ulaşamayacaklarını anlamışlardı. Bu nedenle yeni rezervler ve daha önce tespit edilip önemsenmeyen kaynaklara yönelmeye başladılar. Sonuçta Sudan'ın güneyinde bin yıllardır yatıp duran petrol kaynakları akıllarına geldi. Bu kaynakların bir bölümü aralarında amansız bir rekabet sürdüren ingiliz, Fransız ve amerikan şirketleri tarafından işletiliyordu. Ama devrin sudan hükümeti söz konusu şirketlerin, mevcut şartlarla yeni petrol kuyusu açmalarına izin vermiyordu. Hükümet, biraz titrek bir elle de olsa bu şirketlerin önüne daha adil paylaşımı öngören anlaşmalar sürüyor lakin geri çevriliyordu.

Ne olduysa oldu, Sudan'ın bu bölgesinde yüzyıllardır sessizce yaşayan siyahi hristiyanlar ve animistler 1983'de ansızın ayaklandı. birkaç farklı fraksiyona bölünmüş olan isyancılar dağınıktılar. Sudan hükümeti ayaklanmacıların üzerine büyük bir ordu gönderdi. Tam bu sırada john Garang adlı bir subayın adı öne çıkmaya başladı. 1945 doğumlu Garang, Amerika'da Iowa eyalet üniversitesi'nde zirai ekonomi üzerine doktora yaptıktan sonra yine ABD'de askeri eğitim almıştı. Döndükten sonra Sıdan ordusunda görev alan Garang, orduda subayken güneydeki isyanı bastırmak için 1983'de güneye gönderildi. Ancak Garang, Sudan'ın güneyinde ayrılıkçı bir hareket olan Sudan Halk Kurtuluş Hareketi'ni kurarak (SPLM) örgütün siyasi kanadının başına geçti. isyan daha da büyüdü.

Sudan'da iç karışıklıklar sürerken 1989'da ordu Tuğgeneral Ömer Hasan Ahmet El beşir liderliğinde bir ihtilal yaptı. Darbecilerin ilk işi Ömer El Beşir'i "mareşal" yapmak oldu. O da ilk iş olarak bölgede beyaz araplardan oluşan Cancavit, yani "silahlı süvari" adı verilen milis teşkilatını kurdurdu ve ordunun yedeğinde siyah isyancıların üzerine saldırttı. Cunta yönetimi, sığır ve deve çobanlarından oluşani şehir ve medeniyet yüzü görmemiş bedevi kabilelerden oluşan Cancavitler'e güneyin yeşil topraklarını vaat etmiş, petrolden kendilerine pay vereceğini söylemişti. Onlar da bütün varlıklı köyleri yağmalamış, önüne gelen erkekleri öldürüp kadınlara tecavüz etmeye başlamıştı.

Askeri yönetimin başa geçmesinden sonra güney bölgesi tam bir arap saçına döndü ama bütün çabalara rağmen Beşir'in ordusu Garang'ın kuvvetleri karşısında mağlup olmaktan kurtulamadı. 21 yıl süren bu savaş sırasında 2 milyon insan öldü, 5 milyon kişi de yerinden yurdundan oldu. Sonunda HArtum hükümeti, SPLM ile 2005 yılında bir anlaşma imzalamak zorunda kaldı ve john Garang, merkezi hükümette başkan yardımcısı, yani ömer el beşir'in yardımcısı olarak göreve başladı. Fakat yeni görevine başladıktan 7-8 ay sonra şüpheli bir helikopter kazasında hayatını kaybetti. Kimileri SPLM liderini beşir'in öldürttüğüne inanıyor, kimileri de Sudan petrolleri işletmesinin Çin ve Malezya'ya verilmesini onayladığı için Garang'ın ipinin batılı güçler tarafından çekildiğini savunuyor.

Sonuçta, Güney Sudan ile yapılan anlaşma sonucu bütün Cancavit kuvvetleri bölgeden çekilmek zorunda kaldı. Ama talancılar bu sefer Darfur'un münbit topraklarına göz dikmişlerdi. Uçsuz bucaksız topraklara sahip olan ama ülke ekonomisinden zerre kadar pay alamayan Darfur "Furların Diyarı" anlamına geliyor. Siyah müslümanlardan oluşan furlar, sudan'ın en eski yerleşik kavimlerinden. ingilizler ve Mısır 200 yıl boyunca Darfur'a egemen olmaya çalışmış ama bu asi duruşlu Darfur Sultanlığı 1916'ya kadar Osmanlı'ya bağlı kalmayı başarmıştı. Çiftçilikle uğraşıp kendi yağıyla kavrulan eyalet hem kuraklıktan hem de güneyden bölgeye sızan cancavit saldırılarından bıkarak 2003 yılında isyan bayrağını çekti. Hükümet kuvvetleri ve Cancavit milisleri, güneydeki hristiyan ve anemistlere davrandığından daha acımasızca saldırdılar darfurluların üzerine. Kuzey - Güney savaşı sırasında büyük fedekarlıklarda bulunan ve gönüllü onbinlerce vatandaşını savaşta kaybeden darfur ahalisi direnmeyi sürdürdü. Ve son beş yıl içinde birleşmiş milletler verilerine göre 300 bin sivil hayatını kaybetti, bunun iki katı insan da sakat kaldı. Eyaletin taşınır ve taşınmaz bütün varlıkları da tıpkı kendileri gibi müslüman olan cancavitler tarafından yağmalandı. bu savaş sırasında, beyaz araplar (aslında onlar da beyaz değil de daha açık tenli), siyahi müslüman olan 60 bin civarında kadına ve kız çocuğuna tecavüz ettiler. Bunu da hükümetin ve ordunun gözetiminde yaptılar. Cancavitler artık o kadar palazlandılar ki başına buyruk hareket ederek Hartum'u dinlemez oldular. Yakında Sudan devleti'nin başına bela olmaları bekleniyor.

Kısacası Ahmet El beşir'e sayıp döküyoruz ama aslında onun da sayısız benzerleri gibi batının piyonlarından biri olduğunu görüyoruz. Zaman içinde onun da bir zamanlar batının gözbebeği olan Saddam gibi alaşağı edilmesi gayet olası. Bizim hükümetimiz de şimdiye kadar alışılagelmiş çizginin dışına çıkıp Sudan ve El beşir'le siyasi ilişki kurup bu büyük çorbadan bir kaşık olsun alabilme gayretinde bulunuyor. Sudan'da işlenmeye hazır petrol kaynakları, yapılmayı beklenen kamu ve sosyal binalar, yollar ve daha sayısız ihaleler görünüyor. Herkez bu pastadan pay almaya çalışacaktır.