bugün

2009'da vizyonlara girecek, gary oldman 'ın baş rolünü üstlendiği, senarist david s goyer'in, hem senaristliğini yaptığı hem de yönettiği korku filmi.
gary oldman in başrolünü üstlenmediği, sadece bir ana sahnede oynadığı vasatın üzerine geçemeyen komedi filmi.
son zamanlarda izlediğim en iyi korku filmi. çok başarılı. mutlaka bir kere gidip görmek gerek.
bir gary oldman bundan sonra hep ibranice konuşsun filmidir.

senaryosundaki kopukluklara ve açıklıklara rağmen enteresan bir sentez çıkarmış david s goyer.****

biraz the grudge biraz silent hill, sonlara doğru amerikan korkusunun vazgeçilmezi kestim-biçtim sahneler, son karelerde de şeytan, kötü ruh, cin olgusu ve şeytan çıkarma ayini gibi dinsel unsurlar olup bir de yanına gary oldman gibi birini koyunca, "kaliteli olmasın ama herkesin en az bir iki birşey beğenebileceği bir yapım olsun." olmuş the unborn.
korkmak isteyeni korkutacak hatta gerecek bir film ama ; masum bakan şeytani çocuklar,geçmişindeki gizemleri çözmeye çalışan genç kızlar,şeytan çıkarma ayinleri ve köprü kurmuş vaziyette merdiven çıkan başı 360 derece dönebilen tipler hep korkutucu olmuştu zaten, ben yeni birşey göremedim, o'nun ısrarla şimdi doğmak istemesinden başka. (düşük olmuşsun sen zamanında artık neye çabalıyorsun bu kadar anlamadım ki.)
giderek boşa zaman harcanmaması gereken, korku-gerilim filmlerindeki klişelerin hepsini barındıran film.
turkcesi:dogmamis.
dark knight,batman begins gibi müthiş filmleri yöneten bir şahsın nasıl zıçabileceğinin göstergesidir. tamamen omen, exorcist ve grudge çakması komik bir film olmuş gerçekten. senaristin ve yönetmenin ağzına tükürüyoruz buradan.

öncelikle film zaten saçma başlıyor bir kere. korku filmi dediğin daha yazılar yeni çıkarken pat diye gerilim sokmaya kasmaz, neden? çünkü zaten kurgu yeterince o hazzı izleyiciye yaşatacaktır. böyle dandik dundik vay eldiven bul, yok maske bul, yok cenin kavanozu bul gibi hadiselerle izleyici korkutmaya çalışmaz ki zaten bunlardan bir insan güzel bir hatun yolda eldiven buldu, sonra çocuk köpek oldu, maske oldu, cenin oldu bunlardan korkmaz. hem e be güzel kızım, sabahın köründe sen tek başına öyle orman civarı mekanlarda bıdır bıdır koşarsan o cenine dua et, bence ucuz atlatmışsın. zaten rüya çıkıyor her şey, bir korku yaratcaktılardıysa da içine sıçıyolar hemen.

efendim velhasıl kelam kızımız bebek bakıcılığı yapıyor. evdeki büyük çocuk(4-5 yaşlarında, yüzünde meğmenet olmayan bişi) bir anda sapıtıyor bu rüyadan sonra. böyle aynayı el kadar bebeğin üstüne tutmuş "bah baaah" diyip duruyo allahın denyosu, hatunumuz geliyo arkadan "napıyon len" diyince taaak diye şamar şeklinde aynayı kızın yüzüne yapıştırıyor ki filmin en can alıcı sahnelerinden biri olduğu kanısındayım-o yaşta öyle tokat atan çocuk ilerde kadir inanırı sollar kanımca. o sırada da velet "jumby wants to be born" diye sayıklıyıp duruyor bozuk plak gibi, ki buradan da hemen jumby kesin başa bela olacak bir çocuk kanısını mal olmayan herkes çıkartır. ondan sonra böyle kız değişik değişik olaylar yaşıyor, vay göz rengi değişiyor, vay ayna dolabından takır tukur sesler dönüyor-sonra çocuk çıkıyor. bu kızımızın anası da zortlatmış kafayı zamanında bu arada, hastaneye yatırmışlar orada da intihar etmiş.

bu musallat şeyin dybbuk diye ölmüş ama öbür tarafa geçememiş bir varlık olduğunu anlıyoruz-sadece ikizlere sarıyormuş da, bu işte bunların ailesine musallat olmuş da kanlarını tatmış da bilmem ne. kız zaten kaç yaşına gelmiş pat diye ikiz olduğunu öğreniyor-anlarsınız ki ikizinin adı da "jumby"ymiş-hani şu şaplakçı veletin sayıkladığı. bunları da anneannesi olduğunu öğrendiği yaşlı bir teyzeden öğreniyor ki, öğrenmesi apayrı bir klişe bombası zaten. vay gidiyor teyzeye gösteriyor biliyon mu sen anamı aha bu da resmi falan diyor karı direk hayırr hayırr diyip başka yöne bakıyor falan, hee hiç anlamadık valla teyze bu olaylarla ilişkili olduğunu ya yedik biz de.. sonra vay gecenin köründe arayıp çağırıyor kızı, anlatıyor falan maksat kıllık. hoş olmamış..

bu arada kızın zottirikten bir sevgilisi var böyle gözleri olmayan bir çocuk(filmde bir ara zevişiyor bunlar tabi ki), bir de böyle bir tane kız arkadaşı var-belli bunların ikisi de ölecek zaten. bu arkadaşı bir ara şu deminki şaplakçı velede çarpıyo arabayla güm diye, bebeye bir şey olmuyor bir de hala sapık sapık bakıp "kıza yardım edersen gelip senin .mına koyacak" diyor. ona ne oluyor zaten ben anlamadım, dybbuk'un meselesine sen niye ortak oluyosun çocuğum, prim mi yapmaya çalışıyorsun dybbuk'un gözünde yani? ortalıkta tüm çocuklar sapıtıyor şu aralarki korku filmlerinde, artık bıktık bu klişeden de yani-biraz değişikliğe gitsinler yaşlı yaşlı amcalar sapıtsa bence daha korkunç olur yani..

sonra işte bu dybbuk'un bu hatunun anneannesinin kardeşi olduğunu öğreniyorlar, orada da joseph mengele'ye gönderme yapmışlar. sanki o çocuk korkunç deneylerden değil de yediği bozuk şekerden ölse dybbuk olmayacak, mutlu mesut cennete gidecek..böyle filmlerdeki saçma ve anlamsız göndermelere ayrı bir kılız zaten. tabi bu nokta babannemin kardeşinin de 9 yaşında öldüğü gerçeğini ve evin mutfağında bir hayaletin olduğunu düşündüğümü yüzüme pat diye çarptığından biraz korkutucu da olmadı değil hani, şimdi bizbizeyiz dürüst olalım sanırım mutfakta babannemin kardeşi var. bu arada böyle yaşlı teyze kovalayan kafası 360 derece dönen örümcel gibi yürüyen yaşlı amcalar geçiyor filmde. bir de bu kızımız bu kadar boktan olaylar yaşıyor, ama odasının ışığını açmamış webcamde arkadaşıyla lak lak yapıyor hala. o sırada o arkadaşının evine şaplakçı velet geliyor(ailesi o saatte oncacık çocuğu nasıl sokağa salmış-bize akşam ezanından önce eve gel derlerdi bilemiyorum- ve o bebe o saatte o kızın evini nerden bulmuş bunlar zaten muamma) "geçit açık" diyip kızı bıçaklıyor, böyle üstünde yağmurlukla kız sürünürken üstüne üstüne yürüyor falan-çocuğun gerçek hayatında psikolojisinin bozulduğunu düşünüyorum zaten sağlam pabuç değildi.. o sırada asıl hatun erkek arkadaşıyla geliyor, kızın zottirik erkek arkadaşı bu veledi tutup bir fırlatıyor ki çocuğun kırılmadık kemiği kalmamış olmalı yani..

neyse efendim, sonra kız gidiyor araştırıyor tabi bir amerikan filmi klasiği olarak-hep araştırmacı hep bilimadamı bu amerikan gençliği.. gidiyor gary oldman'ı buluyor, buradan sonra şeytan çıkarma bölümü başlıyor. böyle 10 kişi toplanıyor kızın çevresinde, dua okuyor gary oldman, borazan falan öttürüyor garip garip, sonra dybbuk gelip alayını katlediyor, ağızlarına bile sıçıyor. ta ki gary oldman'ın yardım etsin diye çağırdığı rahip arkadaşının içine girip kızla sevgilisini takip edene kadar-kızın zottirik sevgilisi demin 360 derece kafası dönen örümcek gibi yürüyen dybbuk'a tekme tokat dalıyor sanarsın cüneyt arkın. sonra dybbuk bu zottiriğin içine giriyor tabi bu kadar kaşınınca, derken pat diye gary oldman elinde dua sahneye pörtlüyor okuya okuya ve dybbuk'u çıkartıyorlar. oğlanın sevgilisi 1 km uçuyor dybbuk çıkarken, e doğal olarak da ölüyor oracıkta. böyle toparlanıyor film, bir de en sonuna vay kız ikizlere hamile-hani zikiş yaptılar ya oradan-abuk subuk kusuyordu arada falan onlar da bu yüzdenmiş gibi saçma da bir bağlama yapmışlar, filmdeki herşey gibi bu da gereksiz olmuş.

kısacası korku filmi diye giderseniz çok büyük hayalkırıklığı olur; ama biz dalga geçeriz, hem de filmin afişindeki kızın popo iyiymiş diye giderseniz gayet gülüp eğlenilecek bir film.
basit bir korku filmi olmasına rağmen etkilenmeye açık bünyeleri etkileyebilecek gerebilecek bir film.*
korku filmi kategorisinde değilde gerilim olarak değerlendirilmesi gereken film. fazla beklentiye kapılmayın, hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz.
bittiğinde hala korkmak için beklenilen film. zannediyorsunuz ki reklam geldi. filmde ne reklamı bu ya oluyorsunuz * * *
filmi izledikten sonra çocuklardan bir süre tırstım. ama çokta olağanüstü süper bir korku filmi olmayan keşke bu filmi almasaydım dediğim bir korku fimi. filmin kahramanıyla çok dalga geçmiştik arkadaşlarla. caniiii!!
boktan korku filmleri serisinin son üyelerinden. gary oldman ve idris elba babaların ikisine de yakıştıramadım.
insana sabahları yürüyüş yapmayı özendirir.bir de başlarına korkunç şey gelen tüm genç kızlar kimsenin olmadığı yerlerde battal boy kitap okumak zorunda mı acaba dedirtir bu film.
güzel bir korku-gerilim filmi.şu sıralar vizyonda ve vizyondan kalkmış olan en güzel korku-gerilim filmi katagorisinde benim için birinci sırada.
ne kadar klişe sahne varsa özenle, bir bir perdeye yansıtan rezalet bir korku-gerilim filmi.
ne zamandır the ring kalitesine susamış olan bendenizin belki bu sefer tutar diyerek bismillah çekip izlediği filmdir.

-bol bol spoiler içerir--

klişeleri saymak şu değerli dakikalarıma yazık eder, o yüzden yazmayı düşünmüyorum. benim en çok takıldığım iki konuya değineyim ben:

*auschwitz - holocaust:kardeşim alman milliyetçisi değilim de bu yahudi sayıklaması nedir hala her filmde? söyleyin bana mengeleyi çıkarsak bu filmden ne eksilir allasen? zorlama nazi hikayesine ne gerek vardı. the reader gibi güzel bir filmde bile bu unsurun göze battığı oluyordu ki sen korku filmi olarak ne demeye bu konuya girersin? bilmediğin suya girersen boğulursun böyle. herkes işini yapsın. naziler o kadar zorlama ki sofi kozma adlı bir kadının fotografına bütün hikayeyi bağladılar ki o da 5 dakikada tamamlandı. ee noldu peki, ne anladık? yahudi teyzem de iyi oynayamamış, başını devirdi birden, herkes anladı bir numara olduğunu.
velhasıl cemaate göz kırpalım, çok humanist olalım, holocaustu kınayalım denmiş.
*kızın babası:businessman figüranımız bu filmden çok fazla para almamış olmalı çünkü sadece iki sahnede endam eyledi. tam bir hödük bu arkadaş, kızın başına bu kadar olay geldi adam toplantıda. bir de senin ikiz kardeşin var dedi, tak diye. lakabı da jumby imiş. tam da lakap takılacak bir isim, jumby ne lan fil gibi?
--spoiler--
Tamam anladık kardeşim yahudisiniz de neden her filme auschwitz'i sokarsınız? Neden her filmde naziler masum, zavallı(!) yahudiler üzerinde acımasız deneyler yapar? Korku filminde de gördük, sıra komedide!

Şeytanın dünyaya gelmek için, bir yahudi aileyi üç kuşak boyunca zorlaması da ayrı ilginçtir. Şeytan, dünyaya gelmek için, iki peygamber öldürmüş ırktan iyisini mi bulacak?
--spoiler--
(bkz: yahudilikle gurur duymak)
(bkz: her filmde yahudilerin acındırılması)
(bkz: Juden raus)
berbat bir film. izleyeni korkutmuyor sıkıyor...
bir şekilde maruz kaldığım sikimsonik film. bildiğin büyük evler, yalnız yürünen yollar, aniden yükselen sesler, salak suluk müzikler, güzel bir esas kız, din ve seks işte.

izlediğim ev sobalıydı ve karanlıkta izliyorduk. sırf ortamı bozmayayım diye ses çıkartmadım. sürekli içimden bitsin artık diye dua falan ettim ama sobanın üst kapağından tavana yansıyan ışığı gördüm hoşuma gitti. bir süre sonra parmağımı burnuma sokup bir taraftan karıştırdım bir taraftan tavana yansıyan ışığın dans edişini seyrettim. öylece dalıp gitmişim. kimse fark ettimi bilmiyorum ama çok zevkliydi. bu filme dair aklımda kalan tek şey bu işte.

özet geçiyorum. kendi kendinize konuşun, burnunuzu karıştırın, göbeğinizi kaşıyın öyle boş boş zaman geçirin inanın bu filmi izlemekten daha iyidir.
mors principium est'in 2. stüdyo albümü.

yayınlanma tarihi: 18 nisan 2005
uzunluk: 45 dk
tür: melodic death metal

--albümdeki şarkılar--

1. Pure
2. The Harmony Remains
3. Parasites of Paradise
4. Two Steps Away
5. Altered State of Consciousness
6. Spirit-Conception
7. The Unborn
8. Fragile Flesh
9. Pressure
10. The Glass Womb
11. Blood of Heroes
12. No More
13. Pure

--albümdeki şarkılar--

dinlemek için: https://open.spotify.com/...um/00md3QnaIOUlSn2gHaYhuA