bugün

Play station'da ilk kez 1999 yılında piyasaya çıkmış efsane korku oyunu.
ortami ayarlayip, oyuna daldigin zaman, en ufak bir sesten bile urkecek duruma getirten, super soundtrackleri olan super oyun. *
(bkz: silent hill 2)
(bkz: silent hill 3)
(bkz: silent hill 4)
(bkz: silent hill 5)
13 ekim 2006 da * gösterime girecek olan gerilim/korku türündeki film. yönetmenliğini Christophe Gans yapmıştır. Radha Mitchell, Deborah Kara Unger, sean bean ve Jodelle Ferland bu filmde oynamışlardır. konusu; sharon un çaresi bulunamayan gizemli bir hastalığa yakalanmıştır. annesi rose kızının sürekli rüyada sayıkladığı silent hill ismindeki kasabaya götürmeye karar verir.
sean beanin the dark tada karısı ve kızı bu gibi karanlık güçlerle savaşıyor ve bilinmeyen bir dünyaya gidiyorlardı bu filmdede aynısı olduğunu görüyoruz , oyunu hiç oynamama rağmen filmi bütünüyle beni çok etkilemişir , yaratık tasarımları ve mekanlar çok güzel , müzikler ise 10/10
daha başlarda filmden çıkmak istememe rağmen çıkmayıp!(bazıları yüzünden) yarısını gözüm kapalı seyrettiğim ve çığlıklarıyla dahi tırstığım film!
zaten bunun oyunundan belliydi nasıl bişey olduğu!
artık yanık,yangın,ateş vb. kelimeler duymak istemiyorum bu film sayesinde.
(yani bir de salona yanık kokusu verilseydi ben tam psikopat olurdum)
fazla gotik bir filmdi.. kiliseler yanan cesetler herşey tam silent hill ruhunu yansıtacak şekilde idi.. Albessa'yı oynayan kız hem çok sevimli hem de süper oyunculuğunu gösterdi... iiyi filmdi...
izleyiciden tam not alamayan, "keşke oyun olarak kaysaydı" dedirten, korku öğeleri değil de yer yer gerilim öğeleri barındıran, bu gerginlik de sık sık sıkılma eylemiyle kesilen film.
kısaca cadı yakılması, çocukların cinsel tacizi, annelik içgüdüsü gibi konularını işleyen film.
kaliteli bir film soundtrackine daha da ötesinde çok kaliteli oyun soundtracklerine sahip konu(oyun, film, müzik, kitap...)
altında ki kömür ocakları hala yanmakta olan ve amerikanın hayalet kasabalarından olan, hayalet uydurma muhit.
kadın hegamonyası altında bir film
yussuf yussuf yaptıran bir oyun

yapımcılar için para kaynağı, altın madeni
iyi oyunların kötü filmleri katagorisine konulabilecek bir film.
müzikleri de deli olan film! (bkz: room of angel)
manyak ötesi oyundur kendileri. beş artı birle oynandığında kalbinizin zor dayandığı oyun serisidir. manyak ses efektleri ve psikopat müzikleri vardır. peki hepsi mi manyaktır? üzülerek de olsa söylüyorum hayır.

ilk oyun insanı resmen kendine bağlayan, sinema tadında, ama caddelerde fır fır dönüp deli divane koşmanızla azcık kasan efsanenin başlangıcıdır. * fakat bittiğinde * "ikincisi ne zaman çıkacak yahu?" dedirtip, "niye bitirdim ki sanki?" gibisinden bir pişmanlık bırakmasına da engel olmuyordu o istanbul'un sokakları gibi delik deşik olmuş sokalar bile.

ikincisi birincisinden bağımsız, farklı bir senaryoyla yapılmışsa da yine de silent hill adına yaraşır bir oyundur.

işte üçüncüsü bana göre silent hill serisinin zirvesidir. ilk oyunun devamı olması da filme pardon oyuna daha bi tat katmaktadır. ama dil sürçmesi normal. film gibi oyundur. müzikleri insanın işine işleyecek, efektleri tüylerinizi diken diken edecek kadar etkileyicidir. grafiğiyle, görüntüleriyle ve mekanlarla, özellikle senaryosuyla insanı kendine bağlar.
http://www.silenthill3.de

dördüncü oyunu pek de silent hill'den saymaktan yana değilim. çünkü üçün üstüne oynamak insanda pudingin üstüne isot dökmüş hissi uyandıracak kadar kötü.

geldik filme. her ne kadar filme uyarlanırken oyunundan kopmasa da gereksiz olduğunu düşünüyorum. oyun zaten film gibi olduğundan paralarını ve zamanlarını boşa harcamışlar diyebilirim. fena değil ama gereksiz. *
korkudan alta yaptıran nadir oyunlardan, bir efsane...
ayrıca; oyunlarını oynayıp, bitirmenin verdiği gazla filmini izlendiğinde, büyük haz veren, yalnız biraz klişe diyaloglara sahip, ama genel olarak gayet başarılı olan, oyunları ile alakası olmayan seyirciler için, biraz anlamsız kaçsa da, yine de büyük bir zevkle izleyecekleri korku filmi...
müzikleri akira yamaoka ya aittir yine...
filmi, oyunu kadar olamasa da playstation ile hayatını geçirenler için bir şaheser.
filmi ise birbinden çok kopuk sahnesi içermesi yüzünden kanımca kötü bir film olmuş. (bkz: daha iyisi yapılabilirdi) tamam oyunu oynamayanlar gidip zaman geçirebilir ancak oyunu seven insanlar için beklenti daha yüksek.**
güzel bir korku filmi olup film bittikten sonra hala ne olup bittiginin anlasilmasinin günler bazende haftalar sürebilecegi bir film konusudur...
öldüler degilmi??? *
oyununun basarısından yola cıkarak iyi bir film izleyecegimi düşündügüm ama gittigime pişman oldugum vasat korku filmi.

bir korku filminde bulunabilecek hemen hemen tüm klişeler mevcut. senaryo cok basit
belliki görsel sovlarla izleyiciyi etkilemeye calısmıs ve iyi para harcanmıs ama karsılıgını almısmıdır, sanmıyorum. ancak oyunun muptelası olanlar giderse belli bir basarı gösterebilecegini düşünüyorum. ayrıca muzik secimlerini anlayamadım. örnegin bazı sahnelerde sessiz, gerilimli bir atmosfer var ama arka plana koydukları muzigi sanırsınızki michael jackson yapmıs. kısacası sıradan bir korku filmi olmaktan ileriye gidememiş bir uyarlama olarak karsımıza cıkmıs bir film.
oyununu oynayanlarca genellikle beğenilmeyen fakat müzikleriyle büyüleyen film. oyunu yapan adamın şizofren olduğu hakkında söylentiler bulunmaktadır.
sinema tarihindeki en kötü filmler arasına girme olasılığı kaçınılmaz olan son zamanların en kötü filmlerinden...
akrabalarla ya da arkadaşlarla pcnin * başına geçip, tırsmaktan geberene kadar oynadığım oyun..
(bkz: olsa da oynasak)
" oo çok korkunçmuş ya o film! " gazlarını alarak izlediğim, sonunda " bu muymuş lan korkunç?! " tepkisini verdirten film.
Radha Mitchell' in seri estetik yaptırarak ba$rolu kapmı$ olduğunu dü$ündüğüm film.

filmin kendisine gelirsek eğer, büyük bir aptal olarak oyununu oymadığıma yandığımı hissettiğim andır filmin son sahnesi. korkudan çok dramatarzında olsa da son senelerde çıkan korku filmlerinden eksiği olmadığını fakat fazlası da olmadığını belirtmekte fayda var. oyunu oynamadan aklıma gelen tek $ey ise, son zamanlarda büyük sükse yapmı$ korku filmlerindeki küçük kızlar modasını bu filmde de hissetmem. playstation gibi bir nimet olmasaydı, orta derece korku filmleri kategorisine sokulabilirdi.

tam bir grafik harikası olan filmde, setler oldukça gerçekci, insanı kendine çeken bir yapıya sahip. küllerin yağdığı, geni$ açıdan gözüken kasaba kareleri oldukça etkileyici. bir kaç hatası bulunmak ve $u an aklımda kalmamaları sebebiyle bunları izleyen insanlara bırakmakla birlikte, zaman harcaması olarak kesinlikle dü$ünmemesi bir film der ve bu entry' yi burada bitiririm.

edit: bir daha dü$ündüm de, "anne olma" sıfatı filmde çok bir önem kazanmı$, korku filminden çok, bir annenin kızı için yapabilecekleri gibi bir görünüme kavu$mu$. sürekli olarak, çünkü o benim kızım türü replikleri olmasına rağmen iyi bir film.

(bkz: karar verememek)
korku oyunlarının temel taşlarını oluşturan, yaratıkları birçok oyunda kopya edilen, oynanırken üç dört kişi toplanmadan oynanamayan ve yapılırken psikologlar tutularak milleti nasıl korkuturuz diye düşünülerek yapılan oyun. Birde adamlar bunu gündüz iş mesaisinde gayet normal bir hayat içindeyken yapıyorlar ki geceleyin yapsalar ne olurdu...
(bkz: alessa gillespie)
demosunu izlemek ve o güzel müziğini dinlemek için :

--spoiler--
http://www.youtube.com/watch?v=_fGmi0BRGYI
--spoiler--
the room'un kutusunda koskaca mx kartı grafik kartını desteklemez ibaresini görmeden orjinalini aldığım ve yükleyip oynamaya çalıştığım zaman babayı aldığım oyun. sırf bu oyunun desteklediği ekran kartlarından birisini alacağım gidip en sonunda olan bu olacak. serinin 2. oyununu oynadıktan sonra kafayı yedirtiyor yeni bir oyununu oynayamamak. hiç bir action-adventure oyununda yakalayamadığım atmosferi bana vermiş, yeri gelince üzmüş, çoğu yerde yusuflatmış, muhteşem müzikleriyle harddiskimi işgal etmiş, eşi benzeri olmayan bir oyun.