bugün

sanat filmi kanımca yanlış anlaşılmaktadır. içinde aksiyon olmayan yada fazla izleyici toplamayan her film için sanat filmi etiketi yapıştırılmaktadır. başarısız oldum kimse filmimi izlemedi demek yerine sanat filmi yaptım kimse anlamadı demek yeni modadır. insanlar hayatın içinden birşeyler bulmak için sinemaya giderler. karanlık iç mekan çekimleri, uzun sessizlik sahneleri, boşluğa bakan acılı yüzler hayattan kopuk yönetmenin iç karartıcı yorumundan ibarettir.anlaşılmaz olmak sanat değildir.
bakın konunun başlığı kadar yorumlarıda sıkıcı.halbuki sanat için soyunan ablalar oldukça bütün sanat filmleri izlenmeye değer.
ülkemizde 'hiçbirşey anlamadım' filmleri olarak düşünülür. genelde halk böyle düşünür, film sessiz, çok fazla diyalog olmayan bir filmse birde böyle düşünürler.
genelde sinemayla alakadar olmayan insanlarin begenmeyecegine emin oldugumuz filmlerdir bunlar. hollywood için de pek geçerli olan bir kavram değildir, genel de avrupa sineması için geçerlidir bu. ülkemizde de festivallerde çok sık duyduğumuz bir tanımdır sanat filmi. zaten sinema da yedinci sanat değilmidirki.
söz müzik yok, görüntü çok.
kuşlar ağaçlar başka bir şey yok...
saçma ve gereksiz bir tanım.
film sanattır zaten değil mi?
tanım:güzel yurdumun yanlış anladığı filmdir.
türkiye için örnek senaryo:
sigaranı yakarsın, etrafta kar soğuk vardır. üzerindeki paltonun yakasını kaldırır yürümeye başlarsın. ara sıra durup uzaklara bakarsın. (bu aralığa sağlam fotoğraf kareleri girebilir) on-onbeş dakika yürürsün. ne hikmetse ağzındaki sigara bitmek bilmez. yolun sonunda sahil vardır, durup denize bakarsın. on dakika mal mal denize baktıktan sonra film biter. the end
günümüzde minimalizm-kubizm dolaylarından, varoluşçu ayaklarda hayat bulmaya çalışan yönetmenlerin sığındığı yapmacık filmlerdir.

'spor futbolu' kadar saçma bir tanımlamadır. abicim sinema sanatsa (ki öyle diye geçiyor), filmlerin hepsi sanattır. yok ben daha entellektüelim havalarındaysan haberin olsun tutmuyor o maya.

tutarsızlıklarını şuradan anlayabiliriz. kendi filmlerine bu tanımlamayı yapan kişilerden birinin filminde *oynayan 6 kişiyle konuştum filmle ilgili. hepsi de birbirinden alakasız şeyler söylediler. daha kendi oyuncularına hikayeyi tam olarak anlatamamış kişilerin sanat yaptıklarını iddia etmeleri çok komik.

Edit: arkadaşlar entry girerken kişiler üzerinden değilde entryler üzerinden gidersek iyi olur. çünkü kişileri bilmek biraz zor olabilir*.
kısaca şöyle tanımlıyorum; felsefeci, felsefe tarihi hakkında akadmeik bilgisi olan ve daha önce üretilmiş düşünceleri ve yaşamış düşünürleri öğrencilerine aktaran veya daha yalın bir dille kitlelere aktarandır. filozof ise felsefe tarihine özgün katkı yapandır, felsefe tarihini inceler ve yaratıcı bir sentez yapar veya özgün bir kitap yazar. işte sanat filmi yapmayan yönetmenler felsefeciler gibidir, sanat filmi yapanlar ise filozof. sanat filmi, sinemaya yeni bir şey katan yapıttır. aynen nuri bilge ceylan'ın yaptığı gibi. ve acıdır ama genelde zaman geçtikten sonra kitleler tarafından daha çok sevilir. çünkü zamanının ötesindedir.

ek: sanat filmi=sanat eseri , diğer sinema filmleri=zanaat demek daha kısa ve öz oldu sanki. özneler için de şöyle diyim: sanat filmi yapan yönetmen=sanatçı, yapmayan yönetmen=zanaatkar.
(bkz: varoluscu ayaklar)
(bkz: her seyi futbolla aciklamaya calisan genc)
(bkz: üç kişiyle konuşup kesin yargıya varmak)
maskeli beşler, recep ivedik gibi filmleri izleyip sadece onlardan zevk alabilenlerin, sinemayı boş zaman uğraşı olarak görenlerin gerçek sinemaya karşı takındığı tavır.
sinema zaten bir sanattır, şimdilerde ne kadar içi boşaltılmış olsa da! sinemanın sanat olduğuna kanıt mı istersiniz? (bkz: ingmar bergman)
vcd market jargonunda dıgıdıgı.
sanat için soyunmak eylemi doğrultusunda baktığımız zaman, porno sektörünün içine girdiği film türüdür.
türk modeli sanat filmleri homoseksüellik ve psikopat insan arasında gidip gelmekte idi ama son zamanlarda değişti.
minimalist filmlerdir bu akımı brecht, godard, bresson, tarkovski ,başlatmıştır. zaten bu adamlar sinemanın kendisine karşı olan insanlardır.sinemayı başka bir şeye benzetmek için uğraşıp durmuşlardır.
sözde ticari amaç gütmeyen filmler(miş).

çoğu hiç bir işe yarmaz.

sıkıcıdırlar, yine bir çoğu minimalist takılacaz (bkz: tarkovski) diye, gereksiz bir konuyu kanırta kanırta uzatırlar. izleyende kanıra kanıra bir hal olur seyrederken.

birde kimsecikler ben bu filmi beğenmedim diyemez nedese,

bir çok aklı evvel tarafından bu tür filmlerin beğenilmesi direkt olarak sinema zevki ve entelektüellik ile doğru orantılı olarak kabul edilir, kabul ettiriliz. ne kadar çok beğenirsen o kadar entelektüel olursun onların gözünde.*
ayrıca bu başlık nasıl olmuş da boş kalmış hayret yani.
üstüne konuşup tartışabilmeye imkan sağlayan filmlere sanat filmi denir.hoş recep ivedik filmi hakkında da otobüslerde anıra anıra tartışma duyuyoruz ama...
bir boka benzemeyip, kedili cihangir insanlarının üzerinde sıkça tartıştığı filmin entel dilindeki adıdır sanat filmi. diyalog yazma konusunda zayıf kişilerin allayıp pullayarak önümüze sunduğu, hatta çoğu zaman milleti hakir görerek övmeye çalıştığı abik gubik filmlerdir. diyaloglar zayıf , kurgu falan desen nanay, görüntü kalitesini ne sen sor ne ben söyleyeyim, ses kötü, müzik sikko. ondan sonra "vay efendim millet bunu sevmiyor recep ivedik izliyor." izler tabi recep filmini niye izlemesin? en azından konu belli, dakikalarca susmuyor kimse, görüntü kalitesi de iyi, niye izlemesin? nedir bu halkı aşağılama merakı anlamış değilim." sanat filmi izlemiyorlar recep izliyorlar". lan sanat filmi izleyen adamları utanmasanız allah yapacaksınız başımıza. kimdir bu adamlar, nedir? ne bokturlar ki bir yücelik katıyorsunuz bu kişilere? ister böyle filmleri izledikleri için elit insanlar deyin, ister elit insan oldukları için sanat filmi izliyorlar deyin. alayının köküne kibrit suyu. benim gözümde öyle filmleri övüp, orta kesmin izlediği filmleri yerenler (sanat filmi demek istemiyorum), orta filmi yerenler götü açıkta gezip bunu marifet sanan maymunlardan farklı değildir.
(bkz: yeter lan)
anlamadığım, içinde bariz bir konu olmayan, insanların filmdeki ufak, önemsiz bir detayı 'şurda şunu anlatıyor' diye yorumlansa da izlediğimde anlatılanı asla yakalamadığım, zorlama filmlerdir bilinen anlamıyla. bence güzel olan her filme verilmesi gereken isimdir.
anlaşılmaz, bir halt anlatmayı beceremeyip "ulan ne yapsam yapsam da bir şekilde kendimden bahstettirsem" diye düşünen tilkilerin yapıp adını da icad ettiği şey. ulan bir kere sanat ne demek? *. ayrıca sinema denen şey bir sanat mıdır? sanatsa kim buna sanat diyebilme ukalalığını gösteren merci? hay g.tünüze sokayım sizin ya, kuyunun dibine bir taş atıyorsunuz çıkartabilene de aşk olsun.
son yıllarda çoğunlukla avrupa sineması nın ürettiği filmlerdir.
önceden amerikan sineması da * güzel sanat filmleri çıkarırdı ama artık senaryo yönünden biraz zorlanmaya başladıkları için bu tür filmler az çıkmaya başladı.
(bkz: konulu porno)
dünyada sadece türkiye'de vardır, sözcüğe yüklenen anlamı ile. anneannem, ekranda çok sıkıcı bir şeyler gördüğünde 'sanat mı yapmışlar' diye sorardı. sanat filmi deyince benim aklıma, altı dakika falan sigara içen, uzun uzun ufka bakan adamlar geliyor. içinde ayakları çamurlu ve sümüklü bir çocuk da olursa, tadından yenmez. sanatın dik alası yapılmış demektir. hele ki, 'allah belamızı versin, ne biçim bi ülkede yaşıyoruz' mesajını veriyorsa, tartışmasız sanat filmidir. cannes için birebirdir. Ödül de alabilir. haa ama çok kişi mi seyrediyor, o zaman sanat filmi olamaz. bir yerde büyük bir yanlış yapılmıştır. az kişi seyretmeli, vizyondan hemen kalkmalı, elit sinemaseverlerin kütüphanesinde tozlanmalı. seyrederken mutlaka sabır taşı olmalı, bitince de anlamış gibi yapmalı, 'vay anasını, çok güzelmiş' demeli. böylece ayrıcalıklı olur, sürüden ayrılır, başka bir rafta durursunuz.
genelde sıkıntıdan patlatan.
herkesin anlaması kaygısını taşımayan, mesajını en güçlü şekilde anlayana veren filmlerdir.

Kimi yönetmenler ve önemli oyuncular 'sanat filmi' sıfatını yanlış bulur. Buna gerekçeleri zaten sinemanın bir sanat olduğudur.

(bkz: bluevelve ye artı vermek)
tanımını yaparak başlayalım.
"bir insan neden film izler?" sorusuna cevap olamayan tüm filmleri içine alan film kategorisi. Aslında böyle bir kategori yok ama var ettik hepimiz, ettirdiler.

Kimi yönetmenler vardır; çektiği film ile ilgili açıklama yaparken "ben bu filmi kendim için çektim, kimse için değil." anatemalı şeyler söyler bizlere. Işte o filmi izlerseniz, sanat filmi izlemiş olursunuz. Muhtemelen birisinin buhranları, hezeyanları filme kaydedilmiştir orda. Dıştan bakan şahıs adamın derdine ortak olamaz, içine giremez filmin. Gerek ortam, gerekse gidişat sizi dışlar. Hepimizin bildiği o ayrıntı, bir sigarayı 10 dakika içip de aynı açıdan çekilen adamın hissiyatı yansımaz bize. Aksine adama kin bile besleyebilirsiniz o durağanlığından dolayı. Uzaklara bakan adamlar, çamurlu yollar, karlı tepeler, yüzleri buruşuk yaşlılar, fakir ve umutsuz insanlar, rüzgarla hareket eden başaklar, yollarda dakikalarca yürüyen ve dakikalarca kadrajda kalan tipler, hiçbir vakit anlam verilemeyen hareketleri yapan başrol oyuncuları. Işte bunlar görmemizin muhtemelen olduğu öğeler.

Senaryo açısından da hepsi sözleşmiş gibidirler. Bütün senaristler ve yönetmenler. Senaryo kısır olmalı, bir şey anlatır gibi yapıp ya anlatmamalı, ya da anlatırken yarıda bırakmalı. Hep bir açık kapı bırakılmalı. Sonuçta kimsenin neyin neden yapıldığına dair kesin fikirleri olmamalı. Filmden çıkıldığında herkes izlediği filmdeki aktörler misali "anlamış rolü" kesmeye başladıysa ve "ben anlamadım!" demek utanç kaynağı oluşturacak bir ortam yaratıldıysa, tebrik ederim. içinizdeki Sanat filmi ruhunu açığa çıkardınız. Hele de ortamınızda içerik, kalite, oyunculuk vb her şeyi görmezden gelerek sadece oyuncu ve yönetmene bağlı saplantılı bir beğenisi olan, siçsa beğenecek bir kişi varsa bence susun. Yorulursunuz.

Bu tip bir genelde filmi en fazla iki cümle ile özetleyebilirsiniz. örnek:
[şimdi bazıları çok kızacak ama pek de önemli değil]
yumurta isimli film. Al sana sanat filmi. Nejat işler'i severiz ama yalan yok Yukarıda yazılanların hepsi var bu filmde. Filmin girişinde 10 dakika yürüyor birisi... Film ne mi anlatıyor. 2 cümle:

"sahaflık yapan ve memleketinden uzakta yaşayan bir adamın annesi ölüyor. Adam da memleketine gidip, uzak bir akrabası olan bir kızla annesini gömüp, kurban kesiyor ve geri dönüyor."

Al işte bu. Büyütülecek bir şey değil. Bunu göklere çıkaracak bir şey yok arkadaşım. Izle filmi ekleme yapabiliyosan buna canım kurban ama yok! Ne diyeyim ki şimdi...

Gişe hasılatı mevzusu ise, sanat filmini combo beğenecilerinin başucu istatistiğidir. Herkesin izlediği, artık beğeni toplamış filmi o kategoriye sokmaz arkadaşımız. Kimse bilmesin, az izlensin hatta mümkünse hiç beğenilmesin ister. Bunları bulamazsa başka festivallere, başka diyarlara yönelir combocu...

Nuri bilge ceylan vb furyanın isimleri çok geçer bu sanat filmleri dünyasında. şahsen ben de izlediğim "3 maymun" isimli filmde az anmadım kendisini. Fakat bir arkadaşımın söylediği şey biraz değişik geldi. "nbc aslında başarılı bir görüntü yönetmenidir. Zaten çok da iyi bir fotoğrafçıdır kendisi." dedi. Olaya ancak bu açıdan bakarsak, festivallerde aldığı ödüllere bir anlam yüklemek mümkün. Hiçbirimiz görüntü yönetmenliği alanında profesyonel olmadığımızdan mütevellit, belki de bunu değerlendiremiyoruz. Belki de iyi yaptığı tek iş bu. Senaryo falan hak getire zaten...

özetle böyle bir şey işte sanat filmi.
güncel Önemli Başlıklar