bugün

serinin en son çekilen fakat konu itibari ile ilk filmi..
gercekten geriyor bu film.Hele sonunda evlerinde bişeyler oluyordu.Cocuk odada yalnız mıydı neydi..Guzel film.
Anthony Hopkins Edward Norton Ralph Fiennes Harvey Keitel Emily Watson Philip Seymour Hoffman ....
böyle inanılmaz bir kadronun bulunduğu 2002 yapımı korku gerilim filmi.Anthony Hopkins yine hannibal lecter karakteriyle karşımızda.
Anthony Hopkins'i anlatmaya gerek yok, Edward Norton'un sağlam oyunculuk sergilediği, kurgusu sağlam izlenilmesi keyifli bir film.
izmir'de sevgi yolu çıkışında bulunan bir çin lokantası.

zamanında, lisede okurken, japon kültürü meraklısı arkadaşlarım vardı. benim de onlardan aşağı kalır yanım yoktu, o ayrı. anime izliyoruz, japonca öğrenmeye çalışıyoruz, kanjiyi sökmeye çalışıyoruz falan derken japon yemeklerinden de yemeye karar verdik. acaba çin lokantasında japon yemekleri de var mıdır diye bir merak içerisindeyiz tabi. zira çevremizde japon lokantası diye bir yer yok. mecburen buraya gelicez. ilginç diyaloglar yaşanıyor bu arada ama.

-gidelim soralım bence. sushi var mı sizde diyelim
+japonlarla çinliler sevmez lan birbirlerini. sushi yoktur orda
-lan soralım diyorum işte
*kung-fu biliyodur abi onlar
-yani?
*biz japon muyuz lan diyip dalmasınlar bize

derken, korku içinde gittik sorduk sushi var mı diye. olmaz mı yeğenim burası çin lokantası diyen bir amcayla karşılaştık ciddi ciddi. o an ısındım buraya. masalara geçtik direk. birer tabak köpek balığı yüzgeci çorbası, en ucuzundan olmak üzere sushi, ortaya da karides cipsi diye bir şey söyledik. çubukları tutma olayına daha önceden çalıştığımız için sorun yaşamadık. gerçi çatal kaşık da koymuşlar ama, çin lokantasına gelmişiz, çubuk kullanmamak ayıp olur diye düşündük. her neyse, köpek balığı yüzgeci çorbası tam anlamıyla iğrençti. belki güzeldi, bilmiyorum ama, köpek balığı lan. yenir mi amk? sushi geldi arkasından. tabi ki wasabi ile birlikte. sushi beklentilerimin üstünde çıkmıştı. wasabi de öyle. o ne acıdır yarabbi? burnumdan duman çıktığını, burun kılcallarımın hepsinin teker teker yandığını, dilimin zaten ortadan kaybolduğunu hissettim. allah'tan etkisi uzun sürmüyor. recep ivedik'teki gibi saatlerce koşturtacak bir durum yok yani ortada. yakıyor ama yemeği zehir etmiyor. sushi'yle birlikte ortaya söylediğimiz karides cipsini de bitirdik.

neler yemiştik tekrar edelim. bir çorba, 6 parçadan oluşan sushi, ortaya da karides cipsi. kişi başı 60'ar lira ödeyip kalktık. aç kalktık hem de. ordan çıkıp cebimizde kalan son 10 lirayla burger king'e girdik. haftanın kalanını da parasız geçirdik. çok maldık biz lisedeyken.
' o losyonun altından korkunun kokusunu alıyorum. çok korkuyorsun will ama korkak değilsin. benden korkuyorsun. yine de buraya geldin. bu utangaç çocuktan korkuyorsun ama onun peşine düşüyorsun.
anlamıyor musun will? beni yakaladın çünkü birbirimize benziyoruz. hayal gücümüz olmasa diğer aptal sürüsünden bir farkımız kalmazdı. korku, yeteneğimizin bedeli. ama onu yenmene yardım edebilirim.'

hannibal'ın filmin 35. dakikasındaki hapishane sahnesinde, kendisini yakalamış olan ve yeni bir seri katilin peşinde olduğu için kendisinden yardım istemeye gelen polis will ile arasında geçen konuşmada beni koparan monoloğudur. özellikle 'korku yeteneğimizin bedelidir' kısmında ağzımdan bir ıslık sesi çıkmıştır kendiliğinden. (bkz: oha falan olmak)
--spoiler--
" Acılar iyidir; bize geçmişin gerçek olduğunu hatırlatır."
--spoiler--
thomas harris' in ince eleyip sık dokuduğu, ana karakter will graham' ı da kendisinden kaynak alarak ürettiği eser.

--spoiler--
'' uzaktan eve baktığımda onu denizin ortasındaki bir tekne gibi görürdüm. ''
--spoiler--

roman ve dizi arasında farklılıklar bulunmaktadır. dizidekinin aksine romanda will graham, hannibal lecter' in hastası değildir. yukarıdaki cümleyi will graham, hannibal lecter' e dizide, içini dökerken telafuz etmiştir.
mr. d.'nin kadınları neye göre seçtiğini, babaannesinden gördüğü psikolojik şiddetin nasıl tablo olayına geçtiğini falan bir türlü kavrayamadığım film. ayrıca filmin en akılda kalıcı yanı edward norton'ın berbat sarı saçları.
hannibal dizisinin baz aldığı kitap ve film.
ülkemizde çeşitli şubeleri bulunan bir uzakdoğu restoranıdır.
görsel
Etkileyici filmdir.Kuzuların Sessizliği'nin aksine katilin peşindeki polis Hannibal'ın gölgesinde kalmamıştır.Film bittiğinde Will Graham'a ayrı, Edward Norton'a ayrı saygı duyulur.Son sahneleri de bitirici vuruşu çok iyi gerçekleştirir.

Ayrıca film ile ilgili bir ayrıntı vermem gerekirse yönetmen; yazarın, Hannibal'ın ağzından vurguladığı Hannibal ile Graham'ın benzerliğini bir-iki sahnede vermeye çalışmıştır.

Hücrenin camına yansayan belirsiz Hannibal görüntüsü ile Graham'ın yan yana duruşu:
görsel

Aynada kendisine bakan Hannibal ile arkadaki belirsiz Graham silüeti
görsel
the silence of the lambs'den daha kötü, hannibal'dan daha iyi; serinin en son çekilen ama konu olarak ilk filmidir. ayrıca bu filme kadar ralph fiennes'in bu kadar çekici ve yakışıklı bir erkek olduğunun farkına varmamıştım.**
"Yara izlerimiz bize geçmişin gerçek olduğunu hatırlatan bir güçtür, en iyisini kimin verdiğini sakın unutma" der Dr. Hannibal Lecter filmin sonunda. Bir yara izi edindikten sonra artık geçmiş hep seninledir, her yere taşırsın kendinle birlike. Belki içerdeki yaralar daha derindir ama onlarla istemediğin müddetçe yüzleşmeme özgürlüğün vardır. Fakat bedenindeki, tenindeki bu yeni oluşum unutmak istediğin, kaçtığın kalbindeki yaralarla seni buluşturur, her daim oradadır artık, somuttur, çünkü o artık sensindir. Zaman geçip de o izi, yeni seni sevmeye çalışırken, yani bir nevi geçmişle barışmaya çalışırken düşünmeden edemezsin.. Vicdan da günün birinde kişinin karşısına geçip kendinden hesap soracak kadar somut bir varlığa dönüşüyor mu, o sen, sen o oluyor mu?..