bugün

(bkz: first we take manhattan)
7/24 canlı, uyumayan şehir. herkesin, eger turist değilse, acelesi vardır. biri turist mi değil mi diye anlamak kolaydir. eger kafasını kaldırıp binalara bakıyorsa, bu kisi %99 turisttir.
mutlaka görülmesi gereken ama içinde yaşanmaması gereken kalabalık coğrafya.
siyah beyaz woody allen'ın manhattan'ı mükemmeldir.
eric johnson'ın masalımsı şaheseri. her koşulda dinlenesidir; kah üzgünken, kah neşeliyken...

http://www.youtube.com/watch?v=kUsjURfdQ4g
Ankara'nın eski rock barı. Kimler geldi, kimler geçti misali.
4 şubat'ta vizyona girecek olan aşk tesadüfleri sever adlı filmde mehmet günsür'ün canlandırdığı karakterin sevdiği kız olduğunu sandığım kıza -belçim erdoğan bülent ortaçgil'in eylül akşamı adlı şarkısını söylediği bardır.
arkada na böyle kocaman yazar: manhattan.
1979 yapımı, woody allen'ın yönetmenliğini üstlendiği ve başrolde oynadığı mükemmel bir film.imdb notu: 8.1
ankara'nın en iyi barlarından biridir. fiyat-performans açısından idealdir.
gidilesi yer.
reenkarne olduğumu ve önceki hayatımda orda yaşadığımı düşündüğüm yer. "perfection" bir yer ismi olsaydı, sanırım o yer manhattan olurdu.
bu uzun ince adacığın boyu eninin yaklaşık 6 katı olmasına rağmen, uptown-downtown istikametinde boylamasına bir uçtan diğer uca gitmek, doğu-batı istikametinde (crosstown) gitmekten daha kısa sürer doğru trenlere bindiğiniz sürece...
o yüzden yeni bir işe giren new yorklular ilk firsatta iş yerinin bulunduğu avenue'ya ya da komşu avenue'lara taşınırlar (150 blok kuzeyde olsalar da olur); hatta çoğu durumda brooklyn ya da queens'de yaşamak bile crosstown eziyeti çekmekten daha mantıklı olabilir...
amerikan sinirlari dahilinde kira ve ev fiyatlari dusmeyen tek yer olarak da bilinir.

bu adanin 59 street asagisi new yorkla ilgili gordugunuz resimlerin filmlerin yuzde 93.85ini olusturur. sehir planlamasinda elbette bi brasilia gibi degil fakat kuruldugu 1800lerin sonuna gore mukemmeldir. enlem ve boylamlara downtown haric streets ve avenues icin sadece sayilar kullanilmasiyla kaybolmaniz imkansizdir, yada gerizekalisinizdir. londra ve diger metropollerde yasanan deprem, sel, yangin vs afetleri goren avrupali muhendisler burada yaptiklari incelemelerden sonra ulkenin kalbinin atacagi yer olarak belirlemeye karar vermisler. manhattan yer altisi tamamen kaya, deprem 50 senede bir 5 siddetinde olur. sel 100 senede bir karayiplerden sadece kiyilarina vurur. yanginlar icin her caddede yangin borularini baglayacak su borulari vardir. miami gibi yerin alti bataklik olmadigi icin metro kayalari delip gecmistir. cevreleyen hudson river'in altindan onlarca alt gecit ve tunel yapilmis. ustunden onlarca kopruyle diger bolgelere baglanmis. insanin saygi duyasi geliyor bu farkliliklari gorunce. bu duzeyde bi planlama 2000 senelik istanbulda elbette mumkun degil ama ornek alinmasi gereken onlarca yonu var. beni gulduren olay genelde soho, wall street gibi en alt yani ilk yapilan binalari kapsayan bolgelere tarihi diye levhalar asilmasi. topu topu 200 senelik yerlere bu sekilde bakilmasina 2000 senelik istanbul, 3000 senelik roma gotuyle guluyor..
annie hall' un adeta görsel olarak tekrar sunumu diyebileceğimiz woody allen filmi. isminin karekterini bolca yansıtan ve tipik woody sataşmaları barındıran keyifli film. yalnız biraz yavaş akıyor.
geçen ay yılbaşı nedeniyle daha bir görkemli gelen ve kendimi daha özgür hissettiğim yer! Hooters a gidip mini şortlu güzel kızların elinden servis almak eğlenceli de olabilir.
washington dc'de yaşarken, zaman zaman iş icabı gidiş gelişlerimde, bir istanbullu olarak kendimi memlekete gitmiş gibi hissettiren garip karmaşa dünyası. kastettiğim tarihi yarımada değil tabi ki. ama dc'nin soğuk yapısına nazaran bir deniz kenarı, arka sokaklarında bir hareket, caddeler vs. öyle hissettirirdi o zaman. ne kadar özlüyorduysak artık...
psikopatların cirit attığı new york bölgesi. en son, manhattan slasher adı verilen bir manyak, öğlen saatlerinde kadınların kolunu kesip kaçıyormuş.
yine de güzel bir semttir, gece geç saatlere dek dışarıda kalmadığınız sürece. ayrıntı için: (bkz: seri katil).
yakın zamanda sevgilimle 1 saatlik yolculuk boyunca sürekli tartıştığımız konuların özeti gibi akıp giden woody allen filmi. ilişkilerin karmaşıklığı, yaş farkının ilişkilere yüklediği misyon, entelektüellik ve sanata düşkünlüğün ilişkilere yansıması gibi konulara son derece yalın ve samimi yaklaşmış 1979 yapımı film. geçenlerde woody allen başlığında onun röportajıyla ilgili dipnotlar vermiştim. adam samimiyet rüzgarı şeklinde filmlerine içinde biriktirdiği ingmar bergman hayranlığına falan değinmişti. çok fazla sinemasına dair, bilgi sahibi olmamakla beraber(bilgim denk gelip izlediğim 2-3 filminden ibarettir) benim bir yığın filmim içinde bergman'ın veya fellini 'nin başyapıtları gibi bir yapıtım olmadı demesi enteresan geliyor doğal olarak. bir mütevazılıkta var. üstadlara saygı da.
şimdi manhattan, 32-33 yıllık bir çalışma. aldığım referanslara göre de allen'ın mühim yapıtlarından. izledim dün gece. son derece de beğendim. yönetmenin son dönem çalışmalarından match point 'in falan yanında cevher yani. diyaloglar zekice ilişkilerin aktarımı gene öyle. sadece belki entelektüelliği, sanat aşkını yansıtırken bir kaygısal zeminin var olduğu eleştiri olarak yansıtılabilir. yoksa diyalogların zekice oluşu gene alt metinler hayli yerli yerinde. olması gerektiği gibi.

--spoiler--
film, ısaac(42) 'ın (allen) 17 yaşındaki lise öğrencisi kızla birlikteliğini artısıyla eksisiyle bize gösteriyor. ısaac'ın arkadaşı evli olmakla beraber tanıştığı entelektüel hatunla birlikte olmaya başlıyor. daha sonra kadınla adam yollarını ayırıyor. hatun entelektüel yapısına rağmen herife takık olmakla beraber adamın evliliği icabı vaziyeti sonlandırıyor ve ısaac'la ilişkiye yelken açıyor. ısaac, çocuk deyip durduğu kızı sorgusuz sualsiz bırakıp ilk bakışta kültürlü yapısıyla itici bulduğu hatuna abayı yakıyor. kıza da öğüt vermeyi ihmal etmiyor. önüne niceleri çıkar daha çok gençsin falan diye. zamanla iyi giden ilişki entelektüel hatunun ısaac'ın arkadaşını unutamamasıyla boka sarıyor. ısaac şok olsa da kendisine hiç şans vermediği genç kızın yanında soluğu alıveriyor. tabii pişmanlıklar, gelgitler ve zamanındaki kırıcı tavrı arkasına alıp...
--spoiler--
ilişkilerdeki monotonluk ve etki-tepki, kent yaşamı, entelektüel tipler ve modern toplum eleştirisi babında mutlaka izlenmeli.
10 üzerinden 8!
edit: woody allen'a sormak isterdim şu isaac'la kendi yaşamınız arasında bağ kurdunuz mu diye? ısaac'ta ciddi bir bergman hayranı. o da öyle. bir bağ kurma ve ilişkiyi duygusal zeminde yaşama babında ortak payda yaratılmış olabilir. olamaz mı olabilir.
--spoiler--
filmin sonundaki geri dönüşü tracy'nin ısaac'a fazlaca değer vermesiyle, aralarındaki duygusallıkla anlamlandırmak istemiş woody allen. fakat sanki hızlı geçişler ısaac'ın bunu kendince yorumlamış ve algılamış olduğuyla ilintili değerlense de eksik kalmış bence. insana ısaac yalnız kaldı da tekrar tracy'e sardırdı gibi bir düşünce geçmiyor değil. üstelik ısaac'ın yaptığı açıklama ve 6 ay muhabbeti de bu savımı destekler nitelikte. tracy bir hafta önce gelseydin programlarımı iptal edebilirdim derken ısaac'ın onu sevdiğinden daha çok sevgi beslediğini de gösteriyor. bence ısaacIN dediği gibi onunla işi olmamalı kendi yaşına uygun aklı selim bir herif bulmalı. işin suyunu çıkardık zaten. bu final tatmin etmedi sanırım beni.
--spoiler--

--spoiler--
ısaac'ın film boyu yaptığı en mantıklı konuşma, arkadaşının tutarsızlığını ifadelediği an.
--spoiler--

--spoiler--
benim içselleştirme eğilimim var.
sağımda solumda ur çıkıyor.
--spoiler--
dünyanın en abartılmış, şişirilmiş şehridir. o meşhur times meydanı'na ilk indiğinizde "bu muymuş lan?" diyerek hayalkırıklığı yaşamamanız düşük bir ihtimaldir. şansınızı zorlar, empire state'in bulunduğu caddeye gider, oradan üşenmeyip central park'a kadar yürürsünüz, ama zihninizde hâlâ "bu muymuş lan?" sorusu çınlar durur. bir süre sonra gökdelenlerden dolayı gökyüzünü göremeyip darlanmaya başladığınız bu şehrin en ilginç tarafı, ülkenize döndükten birkaç yıl sonra özlemeniz ve bir kere daha gidip bu sefer adamakıllı gezmek istemenizdir. onca "bu muymuş lan?" sorusu, yerini "nasıl yani lan?" sorusuna bırakır.
entelektüel ortam ilişkilerine eleştirel bir gözle bakan ve sık sık romantik manhattan manzaralarıyla seyirciyi mest eden siyah beyaz bir woody allen filmi.
new york un gökdelenlerle dolu bölgesidir. dünya ticaret merkezi, ikiz kuleler (!), rockefeller center, empire state buradadır. gezmek isteyenlerin ücretsiz temin edilebilen haritaları kullanarak yürüyerek gezmeleri tavsiye edilir. öteki türlü turlar sizi çok ta tatmin etmeyebilir. her köse basında sosisli, tavuk sis vs satan ' hallal brothers ' ları görebilirsiniz.
kalabalığı seven, gece gündüz aydınlık ve kalabalık sokaklarda yürümek isteyen, yine aynı kalabalıkta aşık olmak, bir çatı katında sevgilisiyle uyumak isteyenler için paraya kıyılıp yaşanası yerdir.
--spoiler--
o kadar güzelsin ki taksimetreye bakamıyorum
--spoiler--

woody allen filmleri ancak woody allen başroldeyken güzel.
new york ta bir semt. vakti zamanında kızılderililer tarafından 24 usd değerinde incik boncuk karşılığında satılmış. işin enteresan tarafı ise o zaman 24 usd bankaya yatırılsaymış şimdilerde 2,5 milyar dolarcığa tekamül edermiş.