bugün

Ne güzel şeysin sen,

Hep yaşın 19,

Gel yanıma sar beni,

Bugün var yarın yokuz...
Ayrıldığımız gün değilde daha sonrasında bir daha asla biz olamayacağımızı anladığım için üzgünüm, senide yıpratmış oldum sadece bir hiç uğruna, ayrılıktan sonra yaptığım hiç bir şeyin seni getiremeyeceğini bilsemde yinede ilerde rahat olabilmek için yaptım seni asla geri kazanamayacağımı bile bile peşinden koştum, hayal kırıklığına uğradım her defasında ve bile bile hiç yılmadan devam ettim elimden geleni yapmaya, cesaretim kırılana kadar, kendimi harap edecek kadar, hiç bir şeyi, kimseyi umursamayacak kadar yaptım bunu, canım acıyarak hayaller kurdum çift kişilik, tek başıma, biliyormusun canımı acıtmaktan hiç korkmadım seni severken, ve aslada pişman olmadım seni sevdiğime ben çünkü ilk defa aşık oluyordum ve belkide bunu öğrenmek istiyordum, bir şairinde dediği gibi ''ayrılıkta sevdaya dahil'' diye düşündüm ve o acıyı sensizliği, yanlızı yaşamak istedim, kimsenin ne dediğini asla takmadım ve kimsenin ağzına sakız etmedim mahremimizi, başlarda sana hak versemde, sana kızdığım zamanlarda oldu seni kırdığım zamanlarda bu ayrılıkta yada aşkta. Yanlızlığımla tek başıma başa çıkmaya çalıştım hiç kimseyi düşünmedim senden başka bu yanlızlığımı doldurması için ve bazen kendi içime öyle bir çekildim ki çevremdeki insanları unuttum, çevremde bana değer veren beni düşünen insanları kırdım bazende senin yokluğunda seni korumak için, ayrılık için bahane arıyormuş diyende oldu, seni hiç sevmemiş diyende hepsine karşı tek başıma seni savundum hep kendimi hatalı gösterdim seni korudum sana birşey söylenmesine asla izin vermedim, geri dönmeyeceğini bilsemde asla umudumu yitirmedim bir gün beni özleyebilme ihtimaline ve sonra... Bir gün bana dedin ki hayatımda başka biri var o an belkide saydığım tüm acıların en büyüğünü yaşadım, kendi yanlızlığım içine kendimi öyle bir hapsettim ki, celladına aşık olan bir kurban gibi, sana yine kızmadım kızamadım yine en çok kendime kızdım yine mutlu ol diyebildim sadece ve keske böyle olmasaydık diyebildim, bu haberin sevgimi yok edeceğini biliyordum, onun için koruma mekanızmasını devreye soktum ve inanmak istemedim buna biliyormusun inanmak istemedim her şeyi kabul edebilen acı yaşamaktan korkmayan ben kabul etmedim bunu, sevgimin bitmesinden korkuyordum çünkü ve ben bunu istemiyordum ve hatta inandırmaya basladım kendimi öyle bir dengesiz ruh halideydim ki bir yandanda utanıyordum senden değil kendimden utanıyordum sende hiç bir iz bırakamamaktan kalbine bu kadarda kolay yitip gidebilecek bir sevda bırakmaktan utanıyordum, kimseye söyleyemedim bunu utancımdan çünkü sen kolayı seçmiştin zor olanı ise ben, yanlızlığınla mücadele etmenin kolayını bulmuştun başkası vardı artık yanlızlığında hikayenin baş kahramı o olmuştu belkide, insanların haklı çıkmış olmasından utandım bunu çevremden sakladım çünkü artık söylediklerine karşı seni savunabilecek bir gücüm yoktu korktum ve yavaş yavaş kabul etmeye karar verdim sensizliği hikayenin baş kahramı ben değildim artık önce bunu kabul ederek başladım gerceklerle yüzleşmeye, sonra empati kurmaya başladım senle sen alışıktın aşka daha öncede aşkı yaşamıştın ve başa çıkmayı biliyordun ve beni hayatından öyle bir silebilirdin ki benimle beraberken eski sevgililerinin konumuna beni itebilirdin belki bir gün sevgiline eskileri sayarken benim adımı bile hatırlamayabilirdin en çokta buna acıdı içim empati kurarken sende iz bırakamamak kendime acıdım sonra ilk aşkı senle yaşadığım için yinede sana kızamadım kendime kızdım sadece...
ilk sırada seni saymak zorunda olduğum için... Belki sen şu an yeni sevgilinle uyuyorsun bana verdiğin sözleri ona veriyorsun, beni yine duymuyorsun veya duymak istemiyorsun şu an bense hala beraberken bu yazıyı seninle okumayı düşlüyorum, yanlız yatağımda belki ogün hiç gelmeyecek ama ben hayal kurmaktan vaz geçmeyeceğim ve tekrar aşık olana kadar seni beklemekten vaz geçmeyeceğim ömrümün sonuna kadar sana aşık kalmayı tercih ederdim ve şu an bile bunu istiyorum, sen olmasan bile seni beklemek beni mutlu etmeye yetiyor canımın acıması bile bir yerden sonra doğal geliyor tıpkı sana olan aşkım gibi, belki sen bu yazıyı asla okumayacaksın ama ben yazmaktan pişman olmayacağım seni sevmekten pişman olmayacağım gibi belki bir gün karşıma birisi çıkacak ve tekrar aşık olabileceğim senin izlerinle beraber seni silebileceğim ama bunu asla yanlızlığımla mücadelemden kurtulmak için veya seni unutmak için yapmayacağım aşık olduğum için yapacağım olması gerektiği için yapacağım ve artık hikayemin baş kahramanı o olacak ama asla senin gibi kolayı seçmeyeceğim aşık olmak istediğim için değil aşık olduğum için onunla birlikte olacağım...
ne güzeldik oysaki en başlarda şimdi neden yokuz?
"bir alo de gelmezsem gençliğim solsun." *
ben bu yazıyı sana yazıyorum güzel arkadaşım:

okudun ettin o kadar eywallah da şu ingilizce'yi de halletseydin iyi olurdu hani!
yani anlamıyorum ki boktan bi üniversiteden de mezun olmadın.
gayet adı, şanı büyük bir okuldan mezunsun. sonra güzel bir işe girdin bilmem ne! eee? sorun nerede?
ulan gecenin bu saati bana yazını çevirtmek zorunda mısın? hayır çeviririm, gel de kalkar buradan ankara'ya
gelirim bu saatte, şu anda. ama ulan ben "hayır" demedikçe bunun sonu gelmeyecek sanırım!
ayrıca
yaw bir sor "the water uykun var mı? ne bileyim çevirir misin, müsait misin?
sabah dersin var mı? ödevin falan var mı? sınavın var mı?"
ama yok öyle soru falan.. direk talep var. sonra bir de triplenmek ne kıyak harekettir öyle ya! ne basit!
arkadaş gidin bi ingilizce öğrenin yahu! allahaşkına! yeter!

bu konuda beni sömüren arkadaşlarımdan, kuzenlerden, yeğenlerden, komşu çocuklarından bıktım ulan!
ya hani anlamazsın, yapamazsın vs bunlar geçerli nedenler ben
anlarım bunları, yardımcı da olurum,oluyorum da her daim ama hani çaba? hani emek?

ben senelerimi verdim, kimseden de yardım mardım almadım! hala öküz gibi derslerimle uğraşıyorum
saçlarıma beyazlar düştü! mesele bu da değil..
mesele:
siz )sen ve diğer arkadaslarım) 4-5 saatini ayırıp da g.tünüzü kasmıyorsunuz bir ödev için,
bir sayfa yazı için, hiçbir şey için! işte ben buna deli oluyorum! çaba yok, sömürü var.

neyse uzatmayayım malum "yapmam gereken" bir çeviri var.

nede olsa okumayacak, duymayacaksın bunları o yüzden böyle rahatça isyan edebiliyorum burda.
ama bıktım yani bıktım orası kesin, net.

he bir de bu huyun hariç seni köpek gibi seviyorum güzelim. tatlı rüyalar.

içses: "sen uyu ben senin çevirini yaparım"

-giderayak lak sokmak- *
iyi ki doğdun, iyi ki çıktın karşıma, o kadar üzülmeme rağmen hala bunu söyleyebiliyorum, seni sevmekten asla pişmanlık duymadım çünkü. gecen güzel olsun çocuk...
beni bıraktığın günden beri kendimi o kadar savunmasız hissediyorum ki ...

o kadar korkuyorum ki. hadi beni bıraktın ortada bari kalbimi piç bırakmasaydın .

onu ;

bir hiç gibi bırakmasaydın...

sen varken gözlerim kör dillerim lal kulaklarım sağırdı.

bırak başka birisini, göz ucuyla bile ihanet etmedim sana belki de bu yüzden kaybettim seni...

hoş belki de hiç kazanmadım seni...

şimdilerde o kadar alelade bir haldeyim ki sevgilim... sevgisizim...

birini sevmeyi şöyle bırak , hoşlanabilmekten bile korkuyorum .

içimdeki sana o kadar bağlıyım ki yine dilimde binbir envayi latifeler dönse de birine yakışıklıymış, hoşmuş bile

diyemiyorum...

dudaktan düşmesin kalbe diye...

oysa artık yoksun ,

olmayacaksın , önüme bakmam gerekir değil mi?

seni unutmam gerekir. herkes gibi sen bile bunu söylersin bana omzunda bıraktığım saçlarımı görmezden gele gele hem de...

ama ben seni unutmak istemiyorum ki...

seni unutmak demek vazgeçmek demek tüm masum sevgilerden...

öyle güzel seviyorum ki hala seni .

annenin evladını ,

küçük bir çocuğun kırmızı bisikletini

bir müzisyenin enstrümanını sever gibi...

afrikalı bir adamın ekmeğine düşkünlüğü ,

bir dilencinin yama yapmaya doymadığı sökülmüşlüğü gibi...

ilk okumayı sökmüşlüğüm gibi...

yanardağın sönmüşlüğü gibi...

ve daha doğmamış bir geleceğin ölmüşlüğü gibi...

daha iyiyim en başlara göre ...

yaşlarım azaldı mesela...

hele bir de görüyorum ya seni mutlu hiç yaşamamış gibi istanbul'u benimle hiç sevmemiş ve sevişmemiş gibi günlerce...

durdurabiliyorum kendimi....

herkes benimle gülüyor ben seninle ölüyorum sevgilim...

kimselere anlatmıyorum herkes geçtiğini bittiğini zannediyorlar.

öyle güzel yapıyorum ki mutluyum rolünü bazen ben bile bana inanıyorum...

ama bazı anlar geliyor özlemin saçlarımdan çekercesine yakıyor canımı...

istanbulun köprüsünü senin köprücük kemiğinde bıraktığım öpücüğümü bir de avuçlarımın içindeki parmak izlerini özlüyorum...

sen iyi olmaya devam et sevgilim sen iyi oldukça benden uzaklaşıyorsun görüyorum...

sen uzaklaştıkça koşamıyorum sensizliğin arkasından , yoruluyorum ... yoruluyorum kalıyorum ardında

ama seni... seni çok seviyorum ....
şimdi ben kursa gidiyorum bi haftadır, haberin yok tabi.
baya iyi geliyo bana. çok sikimde değil açıkçası ingilizce öğrenmek.
ama kurs gerçekten iyi. hocalar iyi falan.
neyse konuya geleyim, saçlarını iki numara kestirmiş bi kız var.
lan bu kadar mı seni anımsatır ve aynı zamanda senden soğutur insanı?
aramız fena sayılmaz da. saçları seninkiler gibi güzel değil.
uzun ve kendiliğinden lüle değil, ama boynu aynı senin ki gibi ince ve narin.

hoş yani.
allah belanı versin, sanırım bunla da aldatıcam seni.
sen sakın gelme. geri dönme.
çünkü kadının olduğu hiç bir denklemde eşitklik yoktur.
aslına bakılırsa çok uzun cümlelere ve paragraflara ancak sığar söylemek istediklerim sana. ama kısaca şöyle diyeyim; senin ben ecdadını sikeyim.
birkaç gün sonra buradan defolup gideceğim başka bir şehire başka bir hayata başka insanların arasına karışacağım.kimler , ne kadar kötüler , sınırları neler bilmiyorum ; yaşamadan bilemeyeceğim.
bu şehre döndüğümden beri o kadar kötü olaylar yaşadım ki üst üste içime aldığım karanlık dışıma vuran oldu.bir arkadaşım dedi ki bana dün , benim topraklanmam gerekiyormuş.o yanım eksikmiş.
ee balığım ben...aklıevvel bir balık...toprağa çıkamam ki.onunla buluşmam sadece biraz kum yutmaktan ibaret .haklısın o kadar kum yetmez,yetmiyor da...

seni ilk dinlediğim günü hatırlıyorum yaza yeni giriyorduk öyle çok yağmur yağmıstı ki , evimin balkonundaydım ben , iki gün boyunca hiç uyumamıştım . çünkü nefret ettiğim bir hayatı yaşıyordum. sadece geceleri katlanabiliyordum yaşama. kimse yoktu çünkü geceleri fikrimle oynayacak. zaten başkası vardı aklımda benim o gün , o günden sonra da hatta... senin bana o akşam okuduğun şiire kadar.öyle çok isim ki , meşrulaşmayan öyle çok hayat... belki sana anlatmıştır semo , anlatmamış olmasını dilerdim.keşke bildiğin gibi kalsam...

çok büyük ihtimalle de seni bir daha hiç görmeyeceğim.ben bunun telaşındayım şimdi en çok. oysa diye başlayan cümleleri sevmemekle beraber beni düşünmediğini biliyorum. düşünsen bir an düşünsen bana böyle davranmazdın , davranamazdın. ben olsam yapamazdım , yapmadım da. sana yapmadım .

"samimiyim" demiştin. "bak,bir gün seni kıracağım" dememiştin . benı bılıyordun , ne kadar korkak oldugumu , kolay ıncınebılecegımı , salagın tekı oldugumu...
tanıyordun beni çocuk! ıcımı gordün!
bunu bilip ... allah belanı versin ya! neyse...

dedim ya , ben gidiyorum . hoşça kal demediğin bir yolculuk . sözün vardı ; buzbağ içicektik. hatırlat demiştin... masal anlatacaktin uyuyabileyim diye , hatırlat demiştin ...
ikimiz de unutsak sorun değildi değil mi turgut uyar? ama senin olayın da acıklı sanki benziyor sanki ...

"aldatıldığımızın bir önemi yoktu oysa / herkesin unuttuğunu biz hatırlamasak... "

sanki demişken gevende yi dinledim bugün. sonra akvaryum şarkısını buldum ; ard arda dinledim.sonra sonra kendime dedim ki özledin mi ; evet . madem arayıp geceleyin o söylemiyor artık sana şarkılarını sen de kayıtlarını dinle . sesine çarp sessizliğini belki ses çıkar. dedim ya kendime .

"...Hayat masal mıydı lan? Dışarda millet birbirinin gözünü oyarken, biz burda yanak yanağa… Nolucaktı yani ? Leblebiden saat mi olur ? ..." * dedin sonra sen , yani ben senin yerine atilla atalay'a ses verdim.neydi oooo , düblaj yaptım ...

sankiiiii uçtuğumuuu resmedippp , ırmağıma süzülüpp göğsümee doooolsaaannn!

görsel bunu da deli anne diye bir blogdan buldum kim çizmiş bilemiyorum tek bildiğim böyle olmak istediğim , aynından defterime de çizdim . tam böyle işte. yeni yıldan dileğim bu , madem karayla anlaşamadık denizde de hayat yok o zaman uçan balık olayım.göğsüme dol.
Şimdi sen evlendin başkasının oldun yan gözle bakmayız eyvallah da peki bizim halimiz ne olacak hiç düşündün mü a be vicdansız!
milli birlik ve beraberliğe çok ihtiyacımız olan bu günlerde bana bunu yapma lan bebeğim, terketme amk. az kaldı biliyorum yine günün bu saatlerinde dizlerinde uyukluyor olacağım.
bana kafayı takmış olup bilgi içerikli entrylerim de dahil olmak üzere her girdiğim entryye arkamdan beni takip ediyormuşçasına eksi veren yazar;
bunu da eksile, ananı da al git.
giderken üstümü örtmeyi unutma olur mu? ha bir de ışık açık kalsın, bilirsin korkarım... kapıyı iyice çek. ya da dur... gitmesen olmaz mı? neyse git yha .s.s.s
Hala bulamadım seni.
Bir kez göstersen kendini.
Çok mu şey bu istediğim ki.
bana ne yaptın, nasıl yaptın, neden yaptın bilmiyorum. tek bildiğim artık tam anlamıyla mutlu olamıyorum. hani yemek yerken diş'in arasına kaçan kırıntı var ya, öldürmez ama rahatsızlık verir, senin yerin de öyle benim için. tek fark çıkarıp atamıyorum. kalp krizi gibi aynı hissettiğim şey, kalbim sıkışıyor, nefes alamıyorum. ne yaptın bana bu kadar da, unutamıyorum.

mutlu değilim, olmak da istemiyorum artık. tek isteğim, inşallah kimseyi kendimden çok sevmem.
yorgunum ama biliyorum merak etme insanın yorgunluğunu dinlenmek için en uygun yerde duyumsadığını...
biliyorum okumayacaksın. hani derler ya söz nesillik, yazı asırlık kalır. tam da onun için yazıyorum...

"ebenin amına koyayım"
keşke hiç gelmeseydin.
kendilerine bu kadar şeyler yazılanların haberi var mı?, varsa da umrunda mı onu merak ettim sadece. sanmıyorum umurlarında olduklarını.
--spoiler--
Sevgiye karşılık olmayınca, siyaha eşdeğerdir.

Karşılık bulunca aşka beyaz.

Ölüme ak.

Cezaya kara, sevgiye siyah.

-Aslında tek mesele hitap edişimizdeki yara.

Erotizm al, elmada al. Beraber yerdik elmayı aldığın zamanlar.

Renk, ışığın yansıması. Işık ölümün habercisi.

-Trafik ışıkları ise akıp giden hayatın ironisidir.

Araba, kredinin kaçamağı. Bankalar küçük kağıtların hırsızı.

Ama ne sensiz oluyor, ne de o kağıtsız.

-Ağaç yaprakları yeşil, gövdesi kahverengi. Kürdan sarı.

Hepsi ağacın faydaları. Kağıt beyaz. ( Bizatihi oduncu gömleği ve odun olan insanların ironisi ayrı tutulmuştur. )

Gökyüzünün rengi mavi. Denizinde.

Ama ben denizi tanımıyorum. Emperyalizmi biliyorum ama.

Emparyalizmin rengi turkuaz mavisi. Türklerinde.

Ama biz birbirimizi severiz, değil mi?

--spoiler--
şu şarkı hep sana gelsin. ahmet özhan dan sana sen gençliğimin katilisin. yüreğin tıpkı ıspanağın üzerine yoğurt yemiş dişler gibi olsun huzur vermesin her dinleyişinde. ama kaçtıkça da hep rasgelsin kulağına...selam ben geldim "vicdan"...
"saat dört yoksun
saat beş, yok
altı, yedi, ertesi gün
daha ertesi
ve belki kimbilir..."
" ben bu yazıyı sana yazdım,
çok güzel olmadı ama,
zall miksajda düzeltir ayrıca."
seni rüyalarımda çırılçıplak görüyorum ve sikmiyorum. bilinçaltımda bile ölmüşsün kahpe! dirilme rüyası görme hiç bulunmaz hint piçisin sen. ortalık malısın gidicisin..