bugün

entry'ler (66)

daredevil

başarısız desen değil başarılı desen gönül razı değil diye tanımlanabilecek yeni marvel kahraman dizisi. ben bu yazıda daha çok aklıma takılan şeylerden bahsedip diziyi yereceğim. kimse alınıp gücenmesin. ileride yazacaklarım ağır spoiler içerir, 1. sezonu bitirenlere tavsiye olunur;

--spoiler--

şimdii nereden başlasam bilemiyorum. öncelikle benim büyük heyecanla beklediğim wilson fisk karakteri ile başlayayım öyleyse. kim ne derse desin ben w. fisk'i oynayan oyuncuyu yakıştırdım role. oyuncunun elinden fazlası gelmesdi çünkü bir kere senaryo kötü. koskoca king of the crime, koskoca kingpin; ne yaptığından bir haber küçük bir çocuk gibi yansıtıldı. adam bir kadına aşık oluyor, bir anda dünyayı unutuyor, işinden bir haber. adamlarını takır takır öldürüyolar, yarısını bizzat kendisi öldürüyor(o da ayrı bir şenlik) vb... sonra aşık olduğu kadın ne derse onu yapıyor, imaj değişikliğine gidiyor halka açılıyor falan filaan... olmamış.
ayrıca, bir sahnede çinli kadının ingilizce konuşmasına şaşırılıyor. bu durumu da anlamam namümkün. tabi konuşacak kadın, wesley denen herif(w. fisk'in yancısı), çinli kadın ve patronu konuşurken hep tek taraflı çeviri yapmıştır. Bu kadın ingilizceyi çatır çutur anlıyor da bir konuşamıyor mu? espiri katalım demişler, bu da olmamış.
ah bir de şu gazeteci adam var ki evlere şenlik... bu adam, tam bir moron olan sekreter sarışın kızın peşine takılıyor kendilerince araştırma filan yapıyorlar, baronu yıkacaklar... tamam çok güzel çalışın da, azıcık da kafanızı çalıştırsanız keşke. gazeteci adam tutturuyor gazetede haber yapacağım diye. wilson fisk'in her yerde adamı olduğu belli, daha ne demeye etrafa yayarsın ki, koskocaa internet senin hizmetinde patlat bombayı orada bak nasıl yayılıyor. illa gazetede basacağım dersen işte böyle götünü kesiverirler.
sekreter kız tam bir embesil. yanına gazeteciyi de almış, elini kolunu sallayarak w. fisk'in annesini ziyarete gidiyor. sonra da ziyarete gittiğimizi öğrenmişler mıy mıy mııyy. haddi caanım! yani w. fisk annesini oraya bırakmış ve unutmuş olabilir çünkü ya da hemşireler filan sizi göremez çünkü odaya ışınlandınız... bu ihtimaller hiç düşünülmeden eyleme geçiliyor. wesley'in mallığından dolayı kız ucuz atlatıyor tüm bu aptallığını. ardından bir de wesley'i öldürüyor sonra hırkasının koluyla masayı şöyle bir silip gidiyor. olan kime oluyor, doğru bildiniz, gazeteci adama!

--spoiler--

şimdilik aklıma gelen ayrıntılar bunlar. bir de açtım baktım imdb'den 9.2 puan almış, zamanla düşer o puan. benim kanaatimce dizinin puanı en fazla 7.5'tir. o da başroldeki adam ve nobu'nun hatırına. diziye bir gerçekçilik katmaya çalışmışlar ama başarılı olmamış. nitekim, breaking bad ve house gibi dizileri devirmiş insanların bu diziyi beğenmesi tam bir çelişkidir. Söz konusu dizileri izledikten sonra daredevil, göze embesilshow gibi görünecektir.

bu tarz benim

ilk olarak tesadüfen izleyip nefret ettiğim, sonrasında sinsice kanıma girmiş olan oldukça popüler gündüz kuşağı-kadın programı. epey zamandır takip ediyorum, birkaç gözlemimi aktarmak isterim...
şimdi ilk olarak, sevgili ivana sert'i takdir ediyorum. oldukça hakkaniyetli bir kadın. kimseyi kayırmıyor. kıyafetlere ilişkin olarak, beğense de beğenmese de her zaman nedeniyle beraber yarışmacıya açıklamasını yapıyor. ayrıca, oradaki kızların hepsini topla 3 ile çarp bir ivana etmezler, hem duruş, tavır hem de şıklık açısından.
yarışmacılardan en sevdiklerim ikizler, çok tatlı kızlar. zevkli giyiniyorlar ayrıca saçmasapan tartışmalara dahil olmuyorlar. nur bozar'ı hiç sevmiyorum, çok kasıntı. ego patlaması. bu kızı bu hale fanleri de getirmemiş bence, zaten karakteri böyle. pirimses sendromu. ayrıca jüriye yaptığı yalakalıklar ve karaya vurmuş balık dansı da sıktı artık. gerçi yakın zamanda kendisini elerler, tv8'de bir programa sunucu olarak atarlar. şimdiden hayırlı olsun.
hazır nur demişken, sevgili nur yerlitaş kesinlikle yarışmacıları kayırıyor, özlem ve nur'a hep iltimas geçiyor, diğer yarışmacılara ve hatta jüriye karşı ikisini savunuyor. zaten oldum olası sevmem zevksiz, çağ dışı bir kadın bence şimdi bir de programda yarısı yaşındaki yarışmacılara laf yetiştiriyor... çok yakışıyor sana bu hareketler, tarzsın nutella*.
kemalcim sana yorumum ise hakan akkaya'dan geliyor: bir kere sen çok tatlı bir adamsın, yüzün, gözün çok güzel ama kendine yazık etmişsin. bizimle değilsin...
hakikatten ne işin var o kadınların arasında senin, üzülüyorum bazen*.
geriye kim kaldı, hah ayşegül, sana bazen hak veriyorum ama çok konuştuğun için konuşmanın yarısında havale geçiriyorum. tuğçe, çok iticisin. özlem, seni finalden önceki elemeye kadar saklarlar herhalde reyting aracısın. hımm gizem, evet, siliksin.
neyse dostlar içimdeki çirkefliği burada kustuktan sonra gidip fularımı ve kemik gözlüğümü takarak dostoyevski başlığında döktürebilirim.

bu tarz benim

sayesinde beynime "tümünü sil" seçeneği getirmek istediğim program. hasta olduğum için birkaç günümü televizyon karşısı 3'lü koltukta geçirdim, bu programa denk gelip izledim. naçizane eleştirilerime geçeyim:
öncelikle nur yerlitaş'ın canlı bir büst oladuğunu düşünüyorum artık. kadının göğüs hizasından aşağısı yok bence, el arabasıyla getir götür yapıyorlar. getirmeseler de olur gerçi, yarışmacıları yorumlayış tarzı çok kötü.
yarışmacılar korkunç. bir tane kız var esmer, adanalı mıymış neymiş, ayşegül sanırım adı. nur adlı yarışmacıya darılmış da bilmemne... tavşan dağa küsmüş hesabı... nasıl bir çirkinlik(üslup olarak), çirkeflik... o kız sayesinde programı izlemeyi bıraktım hemen, beni kendime getirdi, buradan teşekkürlerimi iletiyorum.
bir yarışmacı daha dikkatimi çekti, ezgi'ydi adı sanırım. küçük bir çocuğu varmış. çok tatlı bir kadın, gayet de güzel giyiniyor bence. varoş kızlar arasında harcanması ise an meselesi.
ayrıca sunucu konumundaki canlının sunuculuk yapamadığı kaçıncı programından sonra anlaşılacak acaba? dünyanın en itici canlısı. bir de yarışmacılara laf sokuyor. yorum yapma sen, sun geç allasen. bak yine sinirlendim.
kemal doğulu ve ivana sert'e bir sözüm yok. aynen devam...

kışı sevme nedenleri

en önemli nedeni karasal iklimin etkili olduğu bir bölgede, denize kıyısı bulunmayan bir şehirde büyümüş olmaktır. misal, ankara. güzelim ankaralılar için yazın hiçbir önemi yoktur. hele de denize kıyısı olan güzide illerimizden birine tatile gidemiyor iseniz. 3 aylık işkencedir o. yürürken ayakkabı tabanınızın asfaltta eridiğini hissedersiniz, yavaş yavaaş...
o değil de, havalar ne zaman soğuyacak hakikatten?

dudu peri

haftalardır sözlüğe girmiyorum, bir bakayım neler olmuş dedim. daha ilk başlıkta bu yazarın bir entrysine rastladım. şu: (#24810697)
tanım: ne yiyip ne içtiğini merak ettiğim yazar gibi bir şey.

despicable me

iki filmini de ayıla bayıla izlediğim animasyon mucizesi. evet biraz mübalağa yapacağım kusura bakmayın, imdb'de hiç düşünmeden 10 puanı yapıştırdım. biraz geç* izlemekle birlikte iki günde iki filmini de izledim. iki filmi kıyaslayacak olursam, ikinci film daha bir güzeldi sanki. espiriler, şakalar, minyonlar... daha dolu doluydu. belki de ilk filmdeki kötü karakteri sevmemiş olmamdan kaynaklanıyor bilemiyorum...
yalnız hakkını vermeden geçemeyeceğim, baş kahramanımız gru karakterini seslendiren steve carell harikalar yaratmış. müthiş bir aksan. kendisini tebrik eder bir sonraki filmde* başarılarının devamını dilerim.

13 haziran 2014 ispanya hollanda maçı

harika bir maçtı. maça ispanya alır psikolojisiyle hollanda taraftarı olarak başladım. fakat 3. golden sonra işler çığrından çıktı. insan insana bunu yapmaz. trt'nin her golden sonra casillas'ın acı dolu ifadesini yakın çekim-slow motion göstermesi seyirciyi derinden etkiledi. macera, aşk, tutku, gerilim ve torres*, kısacası her şey vardı. dopdolu maç.
ayrıca arjen robben için (bkz: o neydi gız)
edit: bazı cinyıs arkadaşlar trt yayıncı, çeken brezilya devlet televizyonudur demiş. trt'nin göstermesi diyerekten kafa karıştırmışım herhalde. ama siz anladınız benim ne demek istediğimi... saygılarımla.

james mcavoy

en son x-men: days of future past filminde profesör x'in genç halini canlandırmakta olan yetenekli oyuncu. rol arkadaşları michael fassbender ve hugh jackman ile oldukça eğlenceli bir ilişkisi vardır. üç oyuncu, the graham norton show'da, film çekimleri sırasında sette oynadıkları oyunlardan bahsetmişler. bu oyunlardan bir tanesi de birbirlerini yumruklama üzerine. evet, oyun bu. elleriyle bir işaret yapıyorlar ve kim yanlışlıkla o işarete bakarken yakalanırsa yumruklanıyor*. ilk başta karşılıklı hafif yumruklaşmalar olurken sonrasında james mcavoy sert yumruk atılırsa oyunun daha eğlenceli olacağına karar verip vurabildiği kadar sert şekilde hugh jackman'a yumruk atıyor. Daha sonra ise sıra jackman'a geldiğinde, ki cüssesi mcavoy'un iki katı, mcavoy'un kolunu şu hale getiriyor: http://rebloggy.com/post/...ot-sure-if-he/84574072898
röportaj için de buradan, http://www.youtube.com/watch?v=oB5f4_E_aqI

hamide zafer

marmara üniversitesi hukuk fakültesi ceza hukuku anabilim dalında görev yapan saygıdeğer profesör. kendisinin ceza muhakemesi hukuku dersini aldım. çok tatlı bir hocadır, atom karınca gibidir enerjisi hiç tükenmez. bıkıp usanmadan ders anlatabilir hatta bu sebeple kendisinden sonra pratik dersine girecek olan hocanın* dersinden çalar bazen, kadını strese sokar. günlük dile yakın bir dil kullanır ders anlatırken, öğrencinin daha iyi anlaması için bilinçli bir tercihtir zira o kadar saat dersi başka türlü kimse dinleyemez. bazı konuları tekrar tekrar anlatır kafanıza kazır. iki lafından biri de "ceza usul çok teknik bir ders çocuklar."dır.*
ayrıca kendisine ait bir sitesi de bulunmaktadır: http://hamidezafer.com

game of thrones

screen junkies ekibi acayip popüler bu dizi için olması gereken trailerı(honest trailer) yapmıştır efendim, çok komik olmakla beraber eleştirilerle dolu.
dikkat! 1-3 arası sezonlardan spoiler içerebilir.
--spoiler--

izlemek için buyurun: http://www.youtube.com/watch?v=SVaD8rouJn0

--spoiler--

sözlük yazarlarının yabancı dizi tavsiyeleri

breaking bad oldukça iyidir. yeni yapımlardan fargo da hiç fena değildir(özellikle oyuncu kadrosuyla yıkıyor) bkz. http://www.imdb.com/title/tt2802850/?ref_=nv_sr_1
ayrıca hukukçulara özellikle suits'i önermiyorum. evet önermiyorum. çünkü inanılmaz bir şekilde bu diziyi izleyen her hukukçu erkek kişi kendini harvey specter zannetmeye başlıyor, kendince triplere giriyor. türk hakimlerine sökmez o havalar.
not: illa şirketli hukuklu dizi izleyeceğim diyorsanız the good wife izleyin.

justin timberlake

26 mayıs 2014 istanbul konserinde, nihayetinde kanlı canlı gördüğümüz şarkıcı. canlı performansı tek kelimeyle süperdi*!! itü stadyumunun ses sisteminde ufak tefek sorunlar vardı fakat genel olarak gayet iyiydi, justin'in güzel şarkılarını dinledik, eşlik ettik. eşlik ettik derken, çoğumuz etmeye çalıştı en azından.
şarkı sözleri: Cause I don't wanna lose you now
I'm looking right at the other half of me
yandaki kız: coz ay lov yuu end mi naaaav
aaay ndjkfuısgbwhns miiiiiiiii ..... gibi.
bir de erkeklerin çoğunun sadece kız arkadaşına bodyguardlık yapmaya geldiğini düşünüyorum. nerde erkek görsem önünde bir sevgilisi çok afedersiniz mal gibi dikiliyordu arkasında, jt'den de pek hazzetmediği belli. ah bir de ergen kızlarını konsere getiren huysuz teyzeler vardı... neyse. bu arada kimse duymamış sanırım ama konserin sonlarında justin türkçe "sizi çok seviyorum." dedi. gürültüden arada kaynadı. çok tatlı bir jestti.

the departed

maalesef daha yeni izleme şansı bulduğum güzel film.
öncelikle filmin sonuyla ilgili spoiler veren arkadaşları kınıyorum. en azından başına-sonuna bir spoiler ibaresi koy be densiz.
neyse sakinim. filme geri dönersek jack nikholson'a methiyelerimi ayrıca kendisinin başlığına yazmayı düşünüyorum o yüzden diğer oyunculuklarla ilgili yazmak gerekirse leonardo dicaprio çok iyiydi. kendisinin izlemediğim tek filmi buydu, buradaki oyunculuğunu da görüp tekrardan takdir ettim. ya en iyisi ben leo'ya ilişkin övgülerimi de derleyip onun başlığına yazayım, burası yeri değil. sahi ben buraya neden yazıyorum, hah evet film... bu arada belirtmeden geçemeyeceğim mark walhberg filmdeki küfürbaz polis rolüne acayip yakışmıştı, ben bu kadarını beklemiyordum. küçük bir roldü fakat çok iyiydi şahsen favori karakterim.
yalnız imdb puanına baktım bu filmin, 8.5 puan almış. bana biraz fazla geldi, the secret in their eyes filmi bile 8.3 puan almış, v for vendetta 8.2... bu filmleri düşününce(özellikle senaryo bakımından) o kadar da iyi değildi diye düşünüyorum fakat oyuncu kadrosunun doluluğu ve martin scorsese'in başarısı sayesinde olsa gerek tam 151 dakika severek izliyorsunuz.

farazi dava yarışması

genç hukukçular için güzel bir deneyim olan, düzenlenmesinde son derece yarar bulunan öğretici bir hukuk yarışmasıdır.
söz konusu yarışmalara yakın tarihten bir örnek vermek gerekirse:
2014 yılı için ceza hukuku alanında, istanbul barosu tarafından düzenlenen "farazi dava yarışması" iki aşamaydı, yazılı ve sözlü olmak üzere. yazılı aşama bakımından baro tarafından olay metni verildi bunun üzerine katılanlardan bir iddia dilekçesi bir de savunma dilekçesi yazmaları istendi.(bu arada stajyer avukat, hakim veya savcılar ya da hukuk fakültesi öğrencileri katılabiliyordu bu yarışmaya) yazılı aşamaya tam 69 takım katıldı ve bunlardan yalnızca 8'i sözlü aşamaya kalmaya hak kazandı. sözlü aşama ise 10-11 mayıs tarihlerinde çağlayan adliyesinde gerçekleştirildi.
sözlü aşamanın birincisi istanbul üniversitesi hukuk fakültesi öğrencileri oldu.(ki bence hak etmemişlerdi, sunum bakımından çok lakayt bir havaları vardı, bilgileri yetersizdi gevelediler bazı yerlerde, hataları vardı. ikinci olan takım daha ciddiydi.)
ikinci olan takım ise marmara üniversitesi hukuk fakültesini temsil eden öğrenciler oldu. iyi bir gruptu, hukuki bilgileri yerindeydi, sunumları oldukça iyiydi fakat sanırım son anda jüri tarafndan sorulan sorularda karşı takım bir nebze öne çıktı, bu arada az sonra jüriyi de sayacağım, 6 puan farkla ikinci oldular ama herkesin sempatisini kazandılar, tebrik ediyorum kendilerini.
üçüncü takım ise ankara barosunu temsil eden stajyer avukatlar, genç hukukçularımızdı. bu grubu izleme şansı bulamadım ne yazık ki.
sözlü aşamaya kalıp elenen diğer takımlar ise denizli barosu, izmir barosunu... temsilen katılan takımlardı.
şimdiii sözlü aşama jürisini sayarsak: Yargıtay 4. Ceza Dairesi Üyesi Doç. Dr. ibrahim Şahbaz, Hâkim ipek Zamanis, istanbul Cumhuriyet Savcısı Hacı Hasan Bölükbaşı, Prof. Dr. Serap Keskin Kiziroğlu ve Av. Mehmet ipek. (kısacası çok esaslı bir jüri vardı, baroyu da ayrıca tebrik etmek lazım organızasyon güzeldi.)
seneye tekrar etmesi dileğiyle...

parasına kesinlikle değen şeyler

justin timberlake konser bileti.

game of thrones

piyasadaki güzel dizilerden birisidir fakat burada taşlanarak öldürülmeyeceksem söylemek isterim ki, kitabı daha güzeldir. Neden daha güzel derseniz, bir kere karakter gelişimini daha yakından görüyoruz, karakterlerin iç seslerini okuyoruz, düşünüş tarzını anlıyoruz, o nedenle daha dolu dolu ilerliyor. Diziye gelirsek, kitaptan bağımsız o da kendi çapında iyi tabi. Fakat biraz ağır ilerliyor sanki, yani 3982382 tane karakter olunca hepsine bölüm başına 5'er dakika düşüyor tabi orası ayrı...

--tahminli spoiler--

john snow'un annesinin kim olduğu ne zaman ortaya çıkacak merakla bekliyorum. Ancak bu konuda bana en mantıklı gelen teoriye göre john'un babası da ned stark değil. Bir düşünsenize, adam o kadar ahlaklı, onurlu, karısına aşık bir adam dolayısıyla gidip de karısını aldatması pek ihtimal dahilinde değil. O nedenle bence bu john snow'un, nam-ı diğer "piç"imizin babası ve annesi, robert baratheon ve ned stark'ın kız kardeşidir. sonuçta biliyoruz ki robert'la ned'in kız kardeşi arasında bir ilişki vardı, aşıklardı birbirlerine... Bence Robert'ın bundan haberdar olup olmadığı tartışılır ama ned kız kardeşinin ölümünün ardından çocuğunu başka kadından oğlu olarak winterfell'e getirmiş ve büyütmüştür. Daha sonra taht iddiasında john snow'la karşılaşmamız kuvvetle muhtemel...
Ayrıca Petyr baelish'ten bizi şaşırtacak büyük hamleler bekliyoruz bakalım...

--tahminli spoiler--

parasına kesinlikle değen şeyler

macbook air.

kaiser chiefs

insanı canlandıran, sözleriyle tüm gün dile dolanan şarkılar yapan müzik grubu. education, education, education&war isimli yeni albümleri çıkmıştır. ilk kliplerini coming home adlı şarkıya çekmişler. bu albümleri biraz farklı, ricky'nin sesi daha farklı geliyor kulağa ama güzel bir çalışma olmuş.

grubun en son klibi için, http://www.youtube.com/watch?v=MPipMQvKgKk

eski kaiser chiefs'i yad etmek isteyenler buradan buyursun,
http://www.youtube.com/watch?v=54DtVXjk2jY

türk dizilerindeki özet anlayışı

"özeti bölümün aslını yaşatır." anlayışıdır.
neti 1.5 saat, darası* 30 dakika olmak üzere, ortalama bir türk dizisi brüt 2 saatten oluşur. özet süresinin de uzun olması kaçınılmazdır.

facebook kullanmayan insan

neden kullanmaz? bkz. facebook(#22402288)