bugün

"Dearest, i feel certain that i am going mad again. i feel we can’t go through another of those terrible times. And i shan’t recover this time. i begin to hear voices, and i can’t concentrate. So i am doing what seems the best thing to do.

You have given me the greatest possible happiness. You have been in every way all that anyone could be. i don’t think two people could have been happier ’til this terrible disease came. i can’t fight any longer. i know that i am spoiling your life, that without me you could work. And you will i know. You see i can’t even write this properly. i can’t read. What i want to say is i owe all the happiness of my life to you.

You have been entirely patient with me and incredibly good. i want to say that – everybody knows it. if anybody could have saved me it would have been you. Everything has gone from me but the certainty of your goodness. i can’t go on spoiling your life any longer. i don’t think two people could have been happier than we have been."
Çirkin, kuru zayıf, sade bir kadın.
görsel
Şu kitabını okurken verdiğim çabayı sevgilime yatakta vermedim.
görsel

Yalın bir dil bu kadar sıkıcı olamazdı.
Dünya edebiyatındaki kadın sesine katkı sağlaması, hayat hikayesi, feminist tavırları ile gönlümü çelen yazardır fakat onu okumaya yanlış kitaptan başladığım aşikar.
virginia woolf (1882-1941) : ingiliz eleştirmen ve yazar..

çok önceden mrs. dalloway'i okumuştum ( 5-6 yıl oldu ), hakkında fazla bişeyler yazamayacağım şimdilik, ama kitabı beğendiğimi hatırlıyorum..

şimdi ise; iletişim yayınlarından çıkan '' bir yazarın güncesi '' 2 hafta önce bitirdim, 400 sayfa civarında...

4-5 şey dikkatimi çekti, kısaca bunları belirtmek istiyorum..

virginia; kitaplarını yazdıktan sonra ilk okuyan eşi leonard.. onun görüş ve düşüncelerine önem verdiğini rahatlıkla belirtebiliriz.. ( güncenin çoğunda eşinden bahsederken '' L. '' ifadesini kullandığını -sanırım bir nevi kısaltma diyebiliriz buna - belirtelim )

bunun dışında virginia woolf'un klasik diye adlandırdığımız eserlere çok ilgi duyduğunu da belirtebiliriz, ayrıca victoria dönemi yazarları eleştirmenleri vs okuması..

bunların dışında yine mesela times gazetesinin edebiyat eki varmış, ( ne kadar güzel değil mi ? bundan 100 yıl önce falan, bir gazete times gazetesi edebiyat eki veriyor )

orjinal adını da belirtelim; tim. (es) lit. (erary) sup. ( plement) times edebiyat eki..

neyse woolf; times gazetesinin bu ekinde zaman zaman makaleler yazıyor, zaman zaman eleştiri yapıyor, virginia woolf'un yazdığı kitaplardan sonra ise woolf'u burda eleştiriyorlar ( ama woolf'a pek yaranamadıkları kesin * )

güncede dikkatimi çeken şeylerden birisi ise, thomas hardy (yazar).. woolf'un aile dostlarından birisi ..hardy'nin eşi, virginia woolf, mrs. lawrence aynı ortamda bulundukları esnada bir muhabbet geçiyor..

bizim '' arabistanlı lawrence '' diye bildiğimiz thomas edward lawrence; virginia woolf'la arada edebiyat vs üzerine konuşan yazar thomas hardy'in çok yakın dostlarından biriymiş..

arabistanlı lawrence orduda '' meli shaw '' takma adını kullanıyormuş ( eşi mrs. lawrence öyle belirtiyor )..

virginia woolf'un yunanca, fransızca ve rusça okumalar yaptığını da belirtmekte fayda var sanırım..

bunların dışında mesela zaman zaman italya, fransa gibi şehirlere eşi leonard ile birlikte gezmeye gittiğini woolf güncesinde belirtiyor..

ingiliz edebiyatının william shakespeare, charles dickens gibi isimleriyle birlikte en önemli 4-5 edebiyatçısından biridir woolf..

buna böyle bakmak lazım, yazdığı eserleri dışında gazete köşesinde edebiyat eleştirisi yapması o dönem o şartlar içinde bence çok önemlidir.. günümüzdeki şartlara bakıp eleştirinin, edebi eleştirinin neredeyse kalmadığını söyleyebiliyorsak; bundan 70-80 yıl önce birileri, özellikle bir bayan, woolf bunu yapıyorsa bu tür şeylerin hem o dönem itibariyle hem de günümüze bunun taşınmış olması ( bunları okuyabiliyorsak ) çok önemli olduğunu düşünüyorum..

bunların dışında mesela üstte bazı arkadaşlar da değinmiş intihar olayına; o dönem başlayan 2. dünya savaşında almanya'nın ingiltere'ye karşı saldırılarının, bunları woolf'un gözlemleyip yaşaması, savaş sebebiyle londra'dan ayrılıp köye taşınmaları vs. bütün olarak değerlendirildiğinde virginia woolf'u psikolojik olarak etkilediğini net olarak söyleyebiliriz..

güncenin sonunda yer alan ifadelerle bitireyim..

virginia woolf 28 mart 1941 günü ouse nehrinde kendini sulara bırakarak intihar etti. leonard onun bastonunu southease köprüsü yakınlarındaki sahil şeridinde buldu. virginia'nın cesedi üç hafta kadar sonra ırmağın karşı kıyısının biraz yukarısında bulundu. 21 nisan'da yakıldı ve leonard külleri monks house'un bahçesindeki oyun sahasının sınırını çizen büyük karaağaçlardan birinin dibine gömdü..
Söylenmeye değer tek şey duygulardır, içten gelenlerdir.
insan içinden geleni söylemeliydi.

Virginia Woolf.
Hayatını 60 yaşındayken kendini nehre atarak intihar etmesiyle sonlandırmıştır. Sade bir ingiliz kadını.
Bugün doğum günü olan, kadın hareketinin öncüsü feminist ingiliz yazar.
136. Yaş günün kutlu olsun virginia! iyi ki doğdun!

"zihnimin özgürlüğüne vuracağınız ne kilit, ne sürgü ne de üstüne kapatacağınız kapılar var.“
Bir kadın olarak, ülkem yok.
Bir kadın olarak, bir ülkem olsun istemiyorum.
Bir kadın olarak, bütün dünya benim ülkem.

görsel
görsel

Günümüzde tüm dünyanın tanıdığı bir sembol haline gelen ve Kendine Ait Bir Oda, Mrs. Dalloway gibi kitapların sahibi ingiliz yazar, hayatında pek çok dönüm noktasına sahiptir.

1895 yılında henüz 13 yaşındayken önce annesini kaybeder Virginia. Bu durum üzerine, o yıllarda kadınlara çok değer verilmemesinin de etkisi ile, okula gidemez. Kız kardeşi Vanessa Bell ile babalarının yardımı ile evde eğitim görürler ve Virginia bir yazar, kardeşi ise ressam olmaya karar verir. Yine aynı yıl içinde, henüz 13 yaşındayken, bir gazetede kısa hikayeleri yayınlanır. Çok küçük yaşta kafasına koyduğu yola adım atmıştır yani.
1904 yılında da babasını kaybedince, kardeşleri ile birlikte daha özgürlükçü ve açık görüşlü insanların yaşadığı Bloomsbury'ye taşınırlar. Viktoryan hayat tarzına karşı olan Virginia için, burası feminist düşüncelerinin ortaya çıktığı ve eşcinselliğinin farkına vardığı ilk nokta olarak düşünülebilir. Bu noktadan sonra profesyonel yazarlığının başladığını söyleyebileceğimiz Woolf, 1912 yılında evlendiği eşi Leonard Woolf'un bir basım evi açması üzerine kitaplarını yayınlatma şansı bulur. 28 Mart 1941 tarihinde intihar edene kadar da burada feminizm, eşcinsellik, özgürlük gibi konuları işlediği eserlerini yayınlar.
Kendisi sürekli yeniliği arayan bir yazardır ve yeteneğini kaybettiğini düşündüğü bir zamanda korku, dehşet ve bunalım onun için çok fazla bir hale gelmiş, ceplerine taşlar doldurarak kendisini evinin arkasındaki Ouse nehrine bırakmıştır. intiharı öncesi ise eşine şu sözleri yazdığı bir mektup bırakır: "Sevgilim, yine çıldırmak üzere olduğumu hissediyorum. Yaşadığım o korkunç anlara geri dönemem artık. Ve ben bu kez iyileşemeyeceğim. Sesler duymaya başladım. Odaklanamıyorum. Bu yüzden yapılacak en iyi şey olarak gördüğüm şeyi yapıyorum. Sen bana olabilecek en büyük mutluluğu verdin. Benim için her şey oldun. Bu korkunç hastalık beni bulmadan önce birlikte bizim kadar mutlu olabilecek iki insan daha düşünemezdim. Artık savaşacak gücüm kalmadı. Hayatını mahvettiğimin farkındayım ve ben olmazsam, rahatça çalışabileceğini de biliyorum. Bunu sen de göreceksin. Görüyorsun ya, bunu düzgün yazmayı bile beceremiyorum. Söylemek istediğim şey şu ki, yaşadığım tüm mutluluğu sana borçluyum. Bana karşı daima sabırlı ve çok iyiydin. Demek istediğim, bunları herkes biliyor. Eğer biri beni kurtarabilseydi, o kişi sen olurdun. Artık benim için her şey bitti. Sadece sana bir iyilik yapabilirim. Hayatını daha fazla mahvedemem. Bizim kadar mutlu olabilecek iki insan daha düşünemiyorum."
"Hayat neden uçurumun kenarından geçen daracık bir yol gibi"

(bkz: virginia woolf)

intihar notunun tamamı aklımda değil, lakin çok duygu yüklü bir kadındır.
çirkin olduğu için feminist olmuş muhteşem romanlar yazmış ama kezbanlıkta zirve olmuş ablamız.
kendisinin edebi kişiliği veya ideolojisi hakkında yorum yapacak kadar eserini okumamış olsam da, birkaç sene önce okuduğum bir öykü kitabındaki örtülü, alegorik dili sebebiyle kendisinden biraz soğuduğum ve yeniden bir eserini okumaya yeltenmek için kendimi motive edemediğim ingiliz yazar. elbet bir gün okuyacağım ama, inada binecek gibi*
intihar etmiştir.
Yani kimse kusura bakmasın ama;
Kezo.
yıllar önce okuduğum bütün öyküleri kitabında duvardaki iz öyküsü ve içinde geçen gayri meşru özgürlük hissi ile beni benden alan; şu an okuduğum bir yazarın güncesi kitabında duvardaki iz öyküsünden her bahsedişinde içimde özgür kelebeklerin uçmasını sağlayan özel ruh.
ruhunda taşıdığı yara her neydiyse onu hem muthiş bir yazar yapmış hem de hasta...ve sonunda kendi hayatına kıyacak kadar çaresizliğe sürüklenmiş onu
Bugün bilgisayarlarında Google'ı açanlar Virginia Woolf doodle'ı ile karşılaştı. Kullanıcılar Virginia Woolf'un kim olduğunu araştırmaya başladı. Peki Virginia Woolf kimdir? Virginia Woolf neden doodle oldu? işte ingiliz romancı, feminist ve eleştirmen Virginia Woolf'un hayatına dair bütün detaylar;

http://www.posta.com.tr/g...t&utm_campaign=gundem
görsel
Bilinç akışı yazıların ve olağan üstü yorumların. Bu denli virginia Woolf oluşun.
Virginia Woolf: ingiliz feminist, yazar, romancı ve eleştirmen.
Doğum tarihi: 25 Ocak 1882, Kensington, Londra, Birleşik Krallık
Ölüm tarihi ve yeri: 28 Mart 1941, Lewes, Birleşik Krallık
Eş: Leonard Woolf (e. 1912–1941)
Filmler: Orlando, Bayan Dalloway, Deniz Feneri, Golven, Kendine Ait Bir Oda, Simple Gifts

Virginia Woolf 1912 yılında Leonard Woolf ile evlendi. Leonard Woolf eşi için bir basımevi kurmuştu ve bu da Virginia Woolf'un yazdığı kitapları yayımlatması için bir fırsat olmuştu.

Perde Arası romanını yazdığı sıralarda artık kendini yeterince yetenekli hissetmiyor, yeteneğini kaybettiğini düşünüyordu. Her gün savaş korkusu ve yeteneğini kaybetmenin vermiş olduğu stres, dehşet ve korku sonucu ruhsal bunalıma girmiş, 28 Mart 1941’de içinde bulunduğu duruma daha fazla dayanamayıp evlerinin yakınlarında bulunan Ouse nehrine ceplerine taşlar doldurarak atlayıp intihar etmiştir. Virginia Woolf, geride iki intihar mektubu bırakmıştır. Birisi kardeşi Vanessa Bell'e diğeri ise kocası Leonard Woolf'a.

---ViRGiNiA WOOLF'UN iNTiHAR MEKTUBU

Leonard Woolf'a, 18 Mart 1941

"Sevgilim, yine çıldırmak üzere olduğumu hissediyorum. Yaşadığım o korkunç anlara geri dönemem artık. Ve ben bu kez iyileşemeyeceğim. Sesler duymaya başladım. Odaklanamıyorum. Bu yüzden yapılacak en iyi şey olarak gördüğüm şeyi yapıyorum. Sen bana olabilecek en büyük mutluluğu verdin. Benim için her şey oldun. Bu korkunç hastalık beni bulmadan önce birlikte bizim kadar mutlu olabilecek iki insan daha düşünemezdim. Artık savaşacak gücüm kalmadı. Hayatını mahvettiğimin farkındayım ve ben olmazsam, rahatça çalışabileceğini de biliyorum. Bunu sen de göreceksin. Görüyorsun ya, bunu düzgün yazmayı bile beceremiyorum. Söylemek istediğim şey şu ki, yaşadığım tüm mutluluğu sana borçluyum. Bana karşı daima sabırlı ve çok iyiydin. Demek istediğim, bunları herkes biliyor. Eğer biri beni kurtarabilseydi, o kişi sen olurdun. Artık benim için her şey bitti. Sadece sana bir iyilik yapabilirim. Hayatını daha fazla mahvedemem. Bizim kadar mutlu olabilecek iki insan daha düşünemiyorum."

---ViRGiNiA WOOLF'DAN ALINTILAR

Kadın hareketinin elden düşürmediği önemli kitaplardan biri olan Kendine Ait Bir Oda, Virginia Woolf’un belki de en kolay okunan kitabıdır. Çünkü konu çok somuttur: “Kadın ve Edebiyat.”

Erkeklerin kadınlara bıkıp usanmadan tekrarladıkları ‘ezeli’ ve de ‘ezici’ bir soru vardır: “Bizler kadar düşünme yeteneğiniz olduğunu ileri sürüyorsunuz. Madem öyle, neden Shakespeare gibi bir deha çıkaramadınız?” işte Virginia Woolf bu ‘yakıcı’ soruya, tarihsel ilişkilerin kökenine inip kütüphane raflarında şöyle bir gezindikten ve de kısa bir kadın edebiyatı tarihçesi çıkardıktan sonra esaslı bir yanıt getiriyor. Ve şöyle sesleniyor kadınlara: “Para kazanın, kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın!..”

Daha sonralarda Virginia Woolf tarafından kaleme alınan Flush'ta bir köpeğin bakış açısı fark edilir.
güçlü kuvvetli, enerji dolu, yaşama sevinci içinde genç Robert Browning bir bomba gibi patlamıştı Elizabeth Barrett’in sessiz hasta odasında. ingiliz edebiyatının en ünlü aşk öyküsüdür onların aşkı. Tiyatro oyunları yazılmış, filmler yapılmıştır bu konuda. Nasıl mektuplaştıklarıı, Robert Browning’in Wimpole Sokağı’ndaki bir evde divanda yatan Elizabeth’i nasıl görmeye geldiğini, bu ziyaretten sonra üç ay içinde Elizabeth’in mucize kabilinden nasıl yürümeye başladığını, gizlice evlenip Floransa’ya kaçtıklarını herkes bilir. Hatta Virginia Woolf’un The Common Reader’da dediği gibi, ingiliz şiirinin en önemli adları arasında olan bu iki şairden tek dize okumamış olanlar bile! Virginia Woolf’un Flush’ı bu konuda son derece sevimli bir kitaptır. Elizabeth Barrett Browning’in çok sevdiği italya’ya kaçarken beraberinde götürdüğü köpeğin yaşamöyküsünü anlatan Flush’da bu aşk öyküsünü bir de o köpeğin açısından görürüz.

Bir hayali öldürmek, bir gerçeği öldürmekten çok daha zordur.

Herkes kendi geçmişini kalbiyle bildiği bir kitabın sayfaları gibi kapalı tutar ve dostları onun sadece başlığını okuyabilir.

Kendiniz hakkında doğruları söylemezseniz, başkaları hakkında da doğruları söyleyemezsiniz.
Kendisini feminist yazar diye ananları görünce şaşkınlığımı gizliyemiyorum.

Feminizmin anası yok bilmem babası gibi yakıştırmalar da gülünç. Kadınların bilinçlenmeleri ve kendilerini geliştirmesi, değiştirmeleri konusunda nasihatleri kulaklara küpe olmalıdır. Erkek egemenliğini eleştirip durmak yerine kadınların da atılım yapmalarını teşvik etmiş bir yazar. Tabi bugün feminizm denen hareketin kendini dayandırdığı öncü kişilerin başında geliyor ama feminizmin şuanda bulunduğu yer iç aydınlatıcı değil.

Türk kizlarının okumasını tavsiye ederim. En azından az da olsa yararı dokunabilir belki.
mrs. dalloway adlı eserinde karakter üzerinden kendi duygu, düşünce ve eğilimlerini dile getiren feminist yazar. iyi ki doğmuş.
ingiliz edebiyatinin en ilgimi ceken yazarlarindan olmustu hep. Kitaplarını birebir cevirisiz okumak inanılmaz zor. Victoria dönemi yazarlarindandir. Bilinç akışı teknigini en iyi kullananlardan olmuştur zira "Dalgalar" adlı kitabı okursanız bunu daha net anlayabilirsiniz.Psikolojik sorunları dönem dönem baş göstermiştir. Ceplerine taş bağlayarak kendini nehire bırakmıştır. intihar etmeden önce eşine yazdığı mektup muazzamdir."Dalgalar, Pazartesi ya da Salı, Kendine Ait Bir Oda " kitapları zaten basyapitlarindandir.
görsel
james joyce’un teknik anlamda taklidi olarak anılmayı hiç istememiş, bilinç akışı tekniğinden etkilendiğini itiraf etmiş fakat joyce’un fazlasıyla gereksiz cümle kurduğunu kafasındakini süzmeden olduğu gibi dile getirdiğini ifade etmiştir. (mina urgan’a göre)

bununla beraber; her okuyan, düşünen, izleyen kadının okuması gerekendir. her hisli insan ne yazdığını bir köşesinden anlayabilir fakat kadın’ın algısı yazılana ister istemez empati kuracağı için daha açıktır.

bana kalırsa woolf düzyazı halinde çok güzel şiirler yazmıştır. iyiki doğmuşsun çiçeklerin ve renklerin kıralıçası !