bugün

"semâ âşıkların gıdasıdır. çünkü semâ'da allah ile buluşma hayali vardır."
hz. mevlana
okuldayken canımıza okuyan,şimdilerde ise m.ü. atatürk eğt.fak.dekanı olan sevgili hocam prof. sema ergezen'nin ön adı.
gökyüzü anlamına gelir.aynı zamanda çok tatlı çok şeker kocaman kalpli kızlara verilir bu isim,benim hayatımda da vardır bunlardan bir tane sevilesidir,canımıniçidir.
turuncu kafalı, süper tatlı, bi tanecik, her daim yanınızda oldugunu hissetiren, çok güzel kızların ismi olur genelde. benim de var bi tane hem de taa canımın dibidir.
daha doğduğunda tipi belli olmadığı için öylesine kızlara verilen sıradan isimdir.bunlar büyürler güzellikleri sonradan ortaya çıkar.*
(bkz: gökkubbe) .
Gökyüzü anlamına gelir. Ayrıca bir kız ismidir. Bazen doğduklarında gözlerinin maviliğinden esinlenerek kızlarına bu ismi veren aileler vardır. Çok iyi yapmışlardır onlar.
(bkz: semazen)
ilk anlamı gök, gökyüzüdür. Ayrıca mevlevi dervişlerinin dönerek yaptıkları dansın adıdır. Osmanlıcada işitmek, duymak anlamına da gelir.
herturlu ver.
müzik böyle bir şey işte. joan baez dinlerken , birden arşivde geceyi bekler gibi bütün gizemiyle duran dedeefendi'nin ney taksimi.

semâ için özel taksimlerden oluşan bu hüzünlü ve ilahi musiki , ruhun derinliklerine de öyle bir işliyor ki , kendi çelişkilerim gözümün önünden resm-i geçit yapıyor ve insan olmak güzel be diyorum , kamil olmasa da.

1.ney taksimi
2.birinci selam
3.ikinci selam
4.üçüncü selam
5.üçüncü selam(yürük semai)
6.dördüncü selam.
piaget'e göre (ki bu bi şekilde onun icadıdır) bireyim çevresindeki nesne olay yahut olguları anlamak için oluşturduğu algı çerçevesidir. örneğin bilgisayarla ilgili zihnimizde bir şema vardır. bu şema bizim algımızıaynı zamanda bilgisayarla ilgili bilgi sınırlarımızı da belirler.
bir durumla karşılaşıldığı zaman kavramları bu bilgisayar şeması ile açıklarız.
echo adlı oldukça başarılı bir albümü yayınlanmış olan değerli müzik insanı. mutlaka edininiz.
sonuna -ver eklenince (bkz: semaver)olan kelime.
sema bir dans değildir!

hz. mevlana dünyanın yuvarlak olduğunu batının ortaya çıkarmasından asırlar önce mesnevisinde dünyanın güneşin etrafında dönmesi ile belirtmiştir.
sema ayininin bir selamında semazenler hem kendi etraflarında hem ortadaki semazenlerin etrafında dönerler.bu da güneş ve dünya ilişkisindendir ve sema ayini mevlana hazlerinin hakka yürümesinden sonra oğlu sultan veled tarafından düzenlenmiştir yani yine batıdan önce.

mevlevilikte döngüsellik hem sanatsal hem de ibadet olarak yer alır.bu da insanın özüne dönmesine işarettir.
artık amacından uzaklamış, bir gösteri, bir şov amaçlı olarak, davetlerde sosyetelerin yaptırdıkları danstır.
bir ruh ve beden terbiyesi metodu olan sema hakkında söylenen hakikatler;

-sema, 700 yıldır ispatlanmış, bilinen en eski vestibüler egzersiz programıdır. bu eğitimden geçen kimselerde başdönmesi, bulantı ve kusmaya rastlanmadığı gerçektir.
-sema, insanın bedenine her şeyden önce fizik kondisyon kazandırır.
-sema aynı zamanda ruhi tedavi (psikoterapi) vasıtasıdır. sema yapan kişi sıkıntılarından kurtularak stres atmış olur.
-çalışmanın bir ibadet sayılması gibi, sema da esasında kendine has manevi, mistik muhteva taşıyan estetik bir hareket ve ibadet şeklidir.
-bütün bunlara ek olarak, kendine has o tatlı musıkiyle kalbin ve kulağın yanısıra gözleri de huzura kavuşturan son derece sanatkarane, estetik bir danstır.
tarikat mensuplarının ilahi cezbe halinde zikretmesidir. günümüzde bu kelime, mevlevi ayinlerini belirtmek için kullanılır. diğer tarikatlarda da ayakta zikir vardır. ancak bunlara sema yerine zikir, mukabele, devran, samah gibi muhtelif isimler verilmektedir.

ney ile icra edilen bestelenmiş şiirleri dinleyerek, belirli bir intizam içinde ahenkle dönmek manası taşıyan sema, mevlevilerin dünyaca meşhur dansıdır. ayrıca;
(bkz: semazen)
(bkz: semazenbaşı)
Dinle sözümü sana direm özge edadır
Derviş olana lazım olan aşk-ı Hudadır
Aşıkın nesi var ise maşuka fedadır.

Sema safa, cana şifa ruha gıdadır

Aşk ile gelin talibi gûyende olalım
Şevk ile safalar sürelim zinde olalım
Hazreti Mevlanaya gelin bende olalım

Sema safa, cana şifa ruha gıdadır

Sultan Veled
neredeyse her tv programında görülen hede. özellikle ramazanla beraber iyice boku çıktı çok afedersiniz. hiç beklemediğin anda dönmeye başlıyo önüne gelen. bi ara bi bankanın reklamı da vardı böyle. durup dururken herkes hullahop çevirmeye başlıyodu topluca. bu da aynı o hesap olmaya başladı git gide.
(bkz: asuman)
şema; piagete göre en temel zihinsel yapıdır. çocuğun çevresi ile etkileşime girmesi ile geliştirdiği davranış ve düşünce kalıplarına denir. olgunlaşma ile yeni şemalar geliştirilir. örneğin bebek başlangıçta oyuncakları emerken zaman geçtikçe oyuncakları birbirine vurmaya daha sonra ise oyucaklar ile oynamayı kavrayarak yeni şemalar geliştirecektir.
Çokça kullanılan bir kız ismi. Bir fazla harfle hem gök hem de suyu ifade edebilen "göksu" ismi dururken kullanılıyor olması müsrifliktir.
estetik ve mistizmin harmanı .
gözlere ve gönüllere hitap eden harika şey.
efsane hanımlar adlı son albümü ile unutulmuş ama tekrar onun sesinden dinlenince zamanında ne güzel şarkılar yapıldığını tekrar hatırlatan sanatçı.
(bkz: ekho)

albümü hakkında yorumu:Ovidius’tan önce anlatilan öyküye göre, musiki delisi keçi ayakli Pan, bütün gün ormanda dolasir aksamüzeri bir su basinda durup elindeki çoban kavaliyla hiçbir canlinin hatta kuslarin bile terennüm edemeyecegi güzellikte sarkilar çalardi. Bu alayci ve oyunbaz tanri, ormanda yolunu kaybetmis insanlari korkutmaktan büyük keyif duyardi. Pan yine bir gün ormanda dolasirken vadinin kuytuluklarinda, güzel, dokunakli bir genç kiz sesi duydu. Oracikta esin perileri musalardan flütle sarkilar ögrenmekte olan genç kizin adi Ekho idi. Kalabaliklardan hoslanmayan Tanri olsun, insan olsun herkeslerden kaçan Ekho’yu görünce Pan’in içinde dayanilmaz bir sevgi uyandi. Sevgisine karsilik alamayinca da genç kiza akil almaz oyunlar oynamaya kalkisti. Kaba ve korkunçtu. Oralarda ne kadar çoban varsa hepsini topladi. Yandaslariyla tuzak kurup kizin yolunu kesti. Büyük bir gürültü seli içinde parça parça ettikleri cesedini dört bir yana dagittilar. O günden sonra Ekho gürültü ve haykirislarin oldugu her yerde isitildi. Musiki bellegini yitirmis oldugundan sarkilar söyleyemiyor, yalnizca kulagina çarpan sesleri tekrarliyordu…”
(Cemal Ünlü “ Git Zaman Gel Zaman”, Pan Yayincilik Istanbul 2004)
Birkaç tas plak… silik fotograflar, birkaç afis, çok az yazili belge, çok az ani…. Kulaklarimda kalan cizirtili sesler… unutamadigim sesler… tangolar, foksrotlar, operetler, kantolar…
Bu sarkilar beni içlerine çeken beni de beni de unutma diyen sarkilardir…
Bu hanimlar öyküleriyle etkili, sesleriyle büyülü hanimlardir… bu hanimlar tegmen eslerine asik olup, sahneleri terk edip, sarki söylemekten vazgeçip! esleriyle sark hizmetine giden cumhuriyet döneminin kadinlaridir…
Sesleri, kimi kez hüzünlü, kimi kez kirilgan, kimi kez sen sakrak, kimi kez bir bahar çiçegi, kimi kez rüzgarda uçusan bir kar tanesidir.
kimi kez de ben seni iste böyle bastan çikariveririm dercesine acimasizdir … aglarsiniz… gülersiniz… eglenirsiniz…
ve dayanamayip kulaginiza çarpan sesleri tekrarlamaya baslarsiniz…
ve bilirsiniz ki bu sesler öyle bitip tükenecek gibi degildir…
ve bilirim ki onlarin yankisiyim, yani EKHO’yum ben…