bugün
- doktor dövülür ama polis kutsaldır8
- true'nin çaylak olması8
- sıradaki hedef mansur yavaş12
- güzel kızları piyasadaki 3 5 erkeğin götürmesi9
- sahurdayız uludağ sözlük13
- 28 şubat ta polislerin başörtülüleri coplaması15
- akp'nin insanı zorla chp'li yapması9
- ekrem imamoğlu38
- sözlükteki yaşlılar19
- sözlük yazarlarının ruh hali12
- sözlükte kimliğin deşifre olması14
- mod geldi mod geldi9
- özgür özel21
- espresso lab9
- evde süt kaynatmayıp yoğurt pahalı demek13
- osman gökçek10
- idrarın bulanık renkte olması9
- bedava olan ve insanı mutlu eden şeyler8
- kendini esmer sanarken birden sarışın olan kız11
- ibda c'nin şehzade caminde toplanması9
- akp'lilerin asıl istediği şey10
- arkadaşlar bi bakar mısınız24
- konsolun önemli olması11
- devletimin yanındayım11
- yandaş gazetecilerin iğrenç insanlar olması14
- rte nin unutulmayan sözleri21
- iş aş ekmek11
- aktrollerin türkçe özürlü olması11
- saraçhane12
- türk milliyetçisi cumhurbaşkanı istiyoruz12
- azınlık çoğunluğu yönetemez10
- bayram ikramiyeleri neden eksik11
- imamoğlu soruşturması10
- devlet bahçeli şimdi nerede14
- normal sözlüğe akın eden uludağ yazarları18
- akp bitmiştir26
- nasılım baba12
- polis dayağı yiyen kemalist16
- 23 mart 2025 ekrem imamoğlu'nun tutuklanması32
- sözlükte fakir varsa bana mesaj atabilir mi8
- zengin olmak13
- sudenaz0724
- uludağ sözlük'ün insanı hayata bağlaması9
- siyasi görüş arkadaşlığı etkiler mi18
- nasıl antipatik gibi seviyesiz olabilirsiniz8
- şişman insana söylenen laflar14
- şimdi boykot zamanı13
- tutuklanan akpli belediye başkanı10
- yoğurt yapmanın püf noktaları8
- türkiye nin geleceği için en büyük 5 tehlike13
tarihin gördüğü ilk katil.hem de kardeş katilidir kendisi. (bkz: habil ile kabil)
afganistan ın en büyük şehri ve başkentidir.
Olabilir, mümkün.
Türlü, gibi, benzer.
Abd işgalinin ardından coca cola'nın fabrika açtığı şehir.
(bkz: emperyalizm)
(bkz: emperyalizm)
insanoğlunun yeni yeni dünyaya hükmetmeye başladığı dönemlerde iki kardeş vardı. habil ve kabil. o dönemde toplumun çivisi çıkmasın diye farklı annelerden olan çocuklar evlendiriliyordu. ancak kabil kendi karındaşına(kardeşine) aşık olmak suretiyle çok fazla dikkat çekti. bu arada hz. adem kabil'in kardeşini habil'le evlendirmeyi düşünmektedir. kabil buna şiddetle karşı çıkar ve akabinde hz. adem şöyle bir çözüm getirir. "ikinizde tanrıya birer kurban sunun tanrı hanginizin kurbanını kabul ederse kız onundur". bu arada şunuda belirtiyim kabil ilk çiftci habil de ilk çoban/kasapdır. ikiside yüksek bir tepeye çıkar yanlarında kurbanlıkları ile. kabil buğdaylardan bir demet yapar habil de bir koyun götürür. kurbanlarını tanrıya sunarlar ve beklemeye başlarlar. bir süre sonra gök yüzünden gelen bir melek (yada kuş) habilin koyunu alır ve yok olur. bu duruma çok sinirlenen kabil çok daha sonra bir ressam tarafından betimlenen bir şekilde habilin kafasına büyük bir taşla vurarak öldürür. bu olay sonrasında kabil sürgün edilir. tanrı ise kıyamet gününe kadar asla dünyadaki olaylara karışmayacağını, razı olup olmadığını göstermeyeceğini beyan eder. hikayenin burdan sonrası biraz enteresanlaşıyor. kabil sürgüne gönderildikten sonra kendisi gibi sürgün olan annesi lilith'i bulur (habilin annesi havva'dır). ve ana-oğul birlikte dünyaya kötülük saçmaya başlarlar taki kıyamet gününe kadar.
nüfusu 3 milyondur. Hindikuş dağları içinde Kabil nehri boyunca ilerleyen dar bir vadide deniz seviyesinden 1800 metre yükseklikte kurulmuştur.*
Kabil'in güneyinde kentsel genişleme, 1990'ların başlarında birbirlerini kırıp geçiren gerilla gruplarından geriye kalan bina kalıntılarıyla gecekondulardan oluşuyor. işin garibi Afgan başkenti 1980'lerdeki Sovyet işgali sırasında bu kadar zarar görmemişti. Çünkü mücadelelerin büyük bölümü dağlarda ya da çölde gerçekleşiyordu. Bugün 20 yıldan uzun süren savaştan sonra oluşan hassas barış sürecinde kent, ülkelerinin geleceği için umutla dolu olarak geri dönen mülteciler ve yeni binalarla dolu.*
kentin genel görünümüne dair bir fotoğraf; http://fotokritik.com/609226
Kabil'in güneyinde kentsel genişleme, 1990'ların başlarında birbirlerini kırıp geçiren gerilla gruplarından geriye kalan bina kalıntılarıyla gecekondulardan oluşuyor. işin garibi Afgan başkenti 1980'lerdeki Sovyet işgali sırasında bu kadar zarar görmemişti. Çünkü mücadelelerin büyük bölümü dağlarda ya da çölde gerçekleşiyordu. Bugün 20 yıldan uzun süren savaştan sonra oluşan hassas barış sürecinde kent, ülkelerinin geleceği için umutla dolu olarak geri dönen mülteciler ve yeni binalarla dolu.*
kentin genel görünümüne dair bir fotoğraf; http://fotokritik.com/609226
neredeyse tüm araçların toyota marka olduğu şehirdir. araba, otobüs, minibüs, kamyonet, arazi araçları.. neredeyse % 99 oranında toyota. özelikle toyota corolla'nın envai çeşitini görme şansınız var. gelin diye pek önermesem de eğer işiniz düşer de gelirseniz fiyatlara alışmanız epey zaman alabilir. örneğin 1 karton kısa marlboro 15 ytl. bir kutu kola 50 ykr. yaklaşık 8 km taksi yolculuğu 6 tl, büyük bardakta taze sıkılmış meyva suları 80 ykr buradaki bir firmadan gsm hattı alırsanız 10 dk türkiyeyi aramak 6 tl, 5 kişi tıka basa kentuck fried chicken taklidi bir yerde yemek yemek 20 tl. herşey inanılmaz ucuz. ama bunun yanında her yer pislik içinde lağımlar sokaklarda açık kanallardan akıyor, o kanalın 1-2 metre uzağında asılmış etler var kasap et satıyo ve hatta et büyükse yere koyup kesiyor. hasta olmadan yemek yemek isteyenler için bir kaç seçenek var sadece. onlar da istanbul restaurant, afghan fried chicken ve kabul city center bünyesindeki cafe ve restaurant. kalacak yer için en iyi yerler türk konsolosluğu bünyesindeki veya istanbul restauranta bağlı olan otellerdir. taksiler çok ucuz olsa da pazarlık etmeden binilmemesi önerilir. dilinizi yada ingilizce bilmeselerde siz yeri söyleyip eline cep telefonunu verip yaz derseniz rakamı oraya yazarak pazarlık edebilirsiniz.
uçurtma avcısından sonra sempatizanları artmış olan şehir.
ucakla inerken gozunuze pencereden kerpic evler carpar. havaalanina sahip buyuk bir koye indiginizi dusunursunuz. icinizi bir huzun kaplar. havaalaninda ve havaalanindan sonra her yerde dua etmeye baslarsiniz o insanlar icin. disarida satilan etler, yikanmaya luzum bile gorulmemis iskembeler gozunuze carpar, her taraf ve her yer toz altindadir, cunku ruzgar yoktur ve sehirdeki hareketliligin kaldirdigi toz hic bir yere gitmemektedir, uzulursunuz ve hasta olursunuz, midenizden bagirsaklarinizdan vaz gecersiniz, bindiginiz taksideki adama turkis muzik? sen seviyor? ibrahim tatlises? dersiniz, Tarkan! cevabini alirsiniz, hala uzulursunuz, herneyse aradan birkac gun gecer, artik afganlarla ve pakistanlilarla ve ozbeklerle calismaya baslarsiniz, 10 da gelip, 3 te terkederler sizi, madeni rulman almaya gittiginiz esnaf! yerinden bile kalkmadan ayaginin ucuyla raftaki rulmani size isaret eder, artik uzulme bitmistir yavas yavas, isler degistirmistir artik bir daha hic eskiye donmemek uzere...
rus işgalinden iç savaşlara, taliban çatışmalarından, amerikan işgaline kadar, yaşanan bütün çatışmaların yansımalarını, evlerin duvarlarındaki mermi izlerinden görebileceğiniz tarihi bir şehirdir.
son zamanlardaki durumunu pek bilmesem de, şehirdeki hemen hemen bütün önemli binaların önünde, kalın beton duvarlardan setler örülmüş, bir de bunlara eklenen polis kontrol noktalarıyla, kent dev bir labirente dönmüştür. paranız varsa, pek çok medeni ihtiyacınızı temin edebilirsiniz. bunun için "chicken street" en ideal yerdir, ancak yabancı olmanız istedikleriniz için kazıklanmayı peşinen göze aldığınız anlamına gelir. bunun dışında "mandavi" denilen çarşısı da oldukça meşhurdur. karabiber ve safran gibi baharatların, birinci sınıf çok kaliteli örneklerinin yanı sıra, hoş kokulu çaylar da uygun fiyatla bu çarşıda bulunur. aynı çarşı içindeki "ali baba" restaurant, yabancılar tarafından pek bilinmez ancak, temiz ve leziz "kofte kebbabı" servis eder. halkın alışveriş yaptığı köhne bakkal dükkanlarında, genellikle iran'dan ithal, kötü bisküviler, ambalajsız, kokusuz kalıp sabunlar, yemeklik pamuk yağı, düşük kaliteli makarnalar vs. satılır. çarşı pazar yakınlarında, ortalık yerde erkeklere saç traşı yapan berberlere rastlamak olağandır.
son zamanlardaki durumunu pek bilmesem de, şehirdeki hemen hemen bütün önemli binaların önünde, kalın beton duvarlardan setler örülmüş, bir de bunlara eklenen polis kontrol noktalarıyla, kent dev bir labirente dönmüştür. paranız varsa, pek çok medeni ihtiyacınızı temin edebilirsiniz. bunun için "chicken street" en ideal yerdir, ancak yabancı olmanız istedikleriniz için kazıklanmayı peşinen göze aldığınız anlamına gelir. bunun dışında "mandavi" denilen çarşısı da oldukça meşhurdur. karabiber ve safran gibi baharatların, birinci sınıf çok kaliteli örneklerinin yanı sıra, hoş kokulu çaylar da uygun fiyatla bu çarşıda bulunur. aynı çarşı içindeki "ali baba" restaurant, yabancılar tarafından pek bilinmez ancak, temiz ve leziz "kofte kebbabı" servis eder. halkın alışveriş yaptığı köhne bakkal dükkanlarında, genellikle iran'dan ithal, kötü bisküviler, ambalajsız, kokusuz kalıp sabunlar, yemeklik pamuk yağı, düşük kaliteli makarnalar vs. satılır. çarşı pazar yakınlarında, ortalık yerde erkeklere saç traşı yapan berberlere rastlamak olağandır.
sekizinci nesil yeni bir yazar.
hoş gelmiş.
hoş gelmiş.
Arapça kökenli bir kelime olup "olabilir", "mümkün" anlamına gelen bir sıfattır.
katil kelimesinin etimolojik kökeni olduğu rivayet edilir.
(#12761989) beklemeyen anda güldürmüş yazardır.
(bkz: #13156158) sen çok film izliyon galiba.akşam televizyon yok sana.
nobel ödüllü jose saramago'nun ölmeden önce son yazdığı romanıdır. kırmızı kedi yayınları tarafından basılmıştır.
Jose Saramago yazarı olduğu ve ölümünden önce yazıp yayınladığı kitabın adıdır.
--spoiler--
***
bunun üzerine efendi dedi ki, iyiliği ve kötülüğü öğrenen insan tanrıya benzedi, şimdi de sonsuza dek yemen ve yaşaman için yaşam ağacının meyvesini toplamaktan başka yapacak bir şey kalmadı, evrende bir eksik olan iki tanrının varlığıydı, işe bu yüzden seni, seni ve karını, bu cennet bahçesinden sürüyorum.
***
rulet döndürülmüş ve herkes kaybetmişti, körlemesine atılan okları kimse hedefin tam ortasına isabet ettirememişti.
***
nihai bir hedefe, son nedene inananlar, soyu sürdürmek için derler; oysa ki bu soyların ne olacağına dair hiç bir fikirleri yoktur ve sanki evrenin biricik ve nihai umuduymuş gibi, soyun neden sürmesi gerektiği sorusunu kendilerine hiç sormamışlardı.
***
ben bunun için dünyaya gelmedim diye düşündü kabil.öz kardeşini öldürmek için de gelmemişti dünyaya ama yine de onu gözleri ve ağzı sineklerle kaplı tarlanın ortasında, kadavraya dönüşürken bırakmıştı.onu, habil'i.habil de bunun için dünyaya gelmemişti.kabil kafasının içinde yaşamını evirip çevirdi ve bu yaşama hiçbir açıklama bulamadı.
***
belirsizlik yemek yemek ya da kaşınmak gibidir, önemli olan başlamaktır.
***
büyük bir sessizlik oldu.sonra kabil konuştu.şimdi beni öldürebilirsin.yapamam,tanrı sözünden dönemez,sen terkedilmiş yeryüzünde doğal ölümünle öleceksin ve leşçi kuşlar gelip senin etini didikleyecekler.* evet, önce sen benim ruhumu didikledikten sonra.
***
hikaye bitti.anlatacak başka bir şey olmayacak.
***
--spoiler--
nobel edebiyat ödüllü yazar jose saramago'nun ölümünden önce yazdığı, kırmızı kedi yayınlarından çıkmış son kitabı.
kitapta noktalama işareti olarak bol bol ''nokta'' ve ''virgül''* kullanılması sebebiyle anlam karmaşasına yol açabiliyor yer yer.* *
konu; din, tarih, aynı zamanda çokça kurgu ve felsefe gerektirdiğinden olsa gerek kitabın dili olabildiğince sade, anlaşılır tutulmuş.* bu yönüyle de okurken sıkmıyor insanı.diyaloglar her ne kadar anlamak kimi zaman güç de olsa çok zekice düşünülmüş.
kitapta tanrının insanileştirilmesi ve o'na bir takım insani duygular yüklenmesi (kıskançlık, kin, intikam vs)yayımlandığı ülkelerde neden büyük tartışmalara yol açtığını açıklıyor.
edith piaf: aynı zamanda yepisyeni bir yazarmış.hoş gelmiş.
***
bunun üzerine efendi dedi ki, iyiliği ve kötülüğü öğrenen insan tanrıya benzedi, şimdi de sonsuza dek yemen ve yaşaman için yaşam ağacının meyvesini toplamaktan başka yapacak bir şey kalmadı, evrende bir eksik olan iki tanrının varlığıydı, işe bu yüzden seni, seni ve karını, bu cennet bahçesinden sürüyorum.
***
rulet döndürülmüş ve herkes kaybetmişti, körlemesine atılan okları kimse hedefin tam ortasına isabet ettirememişti.
***
nihai bir hedefe, son nedene inananlar, soyu sürdürmek için derler; oysa ki bu soyların ne olacağına dair hiç bir fikirleri yoktur ve sanki evrenin biricik ve nihai umuduymuş gibi, soyun neden sürmesi gerektiği sorusunu kendilerine hiç sormamışlardı.
***
ben bunun için dünyaya gelmedim diye düşündü kabil.öz kardeşini öldürmek için de gelmemişti dünyaya ama yine de onu gözleri ve ağzı sineklerle kaplı tarlanın ortasında, kadavraya dönüşürken bırakmıştı.onu, habil'i.habil de bunun için dünyaya gelmemişti.kabil kafasının içinde yaşamını evirip çevirdi ve bu yaşama hiçbir açıklama bulamadı.
***
belirsizlik yemek yemek ya da kaşınmak gibidir, önemli olan başlamaktır.
***
büyük bir sessizlik oldu.sonra kabil konuştu.şimdi beni öldürebilirsin.yapamam,tanrı sözünden dönemez,sen terkedilmiş yeryüzünde doğal ölümünle öleceksin ve leşçi kuşlar gelip senin etini didikleyecekler.* evet, önce sen benim ruhumu didikledikten sonra.
***
hikaye bitti.anlatacak başka bir şey olmayacak.
***
--spoiler--
nobel edebiyat ödüllü yazar jose saramago'nun ölümünden önce yazdığı, kırmızı kedi yayınlarından çıkmış son kitabı.
kitapta noktalama işareti olarak bol bol ''nokta'' ve ''virgül''* kullanılması sebebiyle anlam karmaşasına yol açabiliyor yer yer.* *
konu; din, tarih, aynı zamanda çokça kurgu ve felsefe gerektirdiğinden olsa gerek kitabın dili olabildiğince sade, anlaşılır tutulmuş.* bu yönüyle de okurken sıkmıyor insanı.diyaloglar her ne kadar anlamak kimi zaman güç de olsa çok zekice düşünülmüş.
kitapta tanrının insanileştirilmesi ve o'na bir takım insani duygular yüklenmesi (kıskançlık, kin, intikam vs)yayımlandığı ülkelerde neden büyük tartışmalara yol açtığını açıklıyor.
edith piaf: aynı zamanda yepisyeni bir yazarmış.hoş gelmiş.
jose saramago'nun muhteşem kitaplarından sadece biridir.
http://www.soykudergi.com...2/05/kabil-jose-saramago/
http://www.soykudergi.com...2/05/kabil-jose-saramago/
jose saramago' nun bir kitabı olup kırmızı kedi yayınları' ndan inanılmaz akıcı bir üslupla dilimize çevrilmiştir. iyi çeviri kötü, çeviri diyemem çünkü ne orjinalini okudum ne de başka bir çevirisini; ancak inanılmaz akıcı bir çeviri olmuş o kadar ki 2 3 saatte tüm kitabı okuyabilirsiniz.
asıl adı kabul olan şehir, şehir ile ilgili izlenimlerim kesinlikle her yer bok kokuyor bunun nedeni kanalizasyon sisteminin olmamasından dolayı ve şehrin her yerinden derelerde kanalizasyon akıyor,insanlar sürekli korku ile yaşıyor bu şehirde, kentin içinde 2 tane alışveriş merkezi gördüm, bunlardan birisi kabul city center diğeri ise gülbahar center ancak bunlarında pasajdan pek bir farkları yok,kabul city center in içinde eli yüzü düzgün bir otel mevcut fiyatlarıda çok pahallı değil,ayrıca bu saydığım alışveriş merkezlerinin içerisinde 1 er tanede cafe var bunlarda idare eder, şehir merkezinde çok fazla yaya gezmenizi tavsiye etmem güvenlik açısından, trafik sorunuda inanılmaz karmaşık ve rezalet, yani istanbul trafiğini mumla 50 kere ararsınız, arabaların %99,5 u toyota markadır, ben bütün gün boyunca sadece 1 tane hyundai marka araç gördüm onun dışınadaki tüm arabalar toyota marka.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar