kabil olarakta bilinen ilk vampir ve ilk katil. diğer tüm vampirlerin babası ve üstlerindeki lanetin sorumlusu.
kardesini oldurunce tanri tarafindan lanetlenen vampir.
(bkz: micheal caine)
katil anlamına gelmesine rağmen, csi miami' de suçluların peşine düşen teğmeni anımsatan isim.
(bkz: horatio caine)
kardeşi abel'i öldürmüştür. ademin büyük oğludur. tanrıya kurban verme zamanı geldiğinde o en güzel meyvelerini seçmiş fakat abel hayvanlarından seçmiştir. abel'inki kabul olunca bir sonraki kurban ayininde abel'i öldürmüş ve lanetlenmiştir.

nod'a duşen cain, orada adem'in ilk karısı lilith'i bulmuş ve güçlerini nasıl kullanacağını öğrenmiştir. lilth onu uyandırmıştır. daha sonra lanetli caine, abyss'e düşmüştür.

tanrı ona üç kere af hakkı verse de o kabul etmemiş ve üç büyük lanete çarptırılmıştır.

karanlığa mahkum olacak, güneş onu yakacak, kan içip kül yiyecek ...

yine de tanrı onu bağışlamak için açık bir kapı bırakmıştır : golconda

golconda'ya giren vampir günde bir birim kan kaybediyorsa, golconda sırasında haftada bir birim kaybeder. böylece tüketimi minimuma indirir. insandan daha insan olmalıdır başarmak ve laneti kırmak için.

onüç çocuğu olmuştur. bunlar günümüze kadar gelebilen onüç vampir klanıdır ayrıca. hepsinin ayrı bir özelliği vardır.
birkaç yaşdaşımızın çektiği, akıllara zarar, izlenmesi tavsiye edilecek kadar güzel * 2006 yapımı kısa film

http://www.youtube.com/watch?v=E7iC_wkVSw8

(bkz: dtunnel) (bkz: ktunnel) (bkz: vtunnel)

edit: film kültür üniversitesinden birkaç arkadaş tarafından yapılmış. (hiçbirini tanımam tavsiye üzerine izledim filmi.)
(bkz: david caine)
olasılıksız adlı romanın baş kahramanıdır.
ademin havva yaratılmadan önce lilith adında bir karısı vardı, ancak bu kadın şeytan ruhluydu oyüzden tanrı adem için havva yı yarattı ve lilith ide karanlığa mahkum etti ve adem ile havvanın üç çocuğu oldu , caine de bunlardan biri ancak caine kardeşini öldürüp tarihin ilk katili ünvanını aldı ve lilith in yanına kaçtı şeytani ırk onlardan doğdu tarzında bir hikayeye sahip isim.
hoş sohbet olan sekizinci nesil yazardır, hoşgelmiştir.
sever mi bilmiyorum ama bir rakı masasında karşılaşsak süper muhabbet ederdik kendisiyle.
(bkz: laplace ın şeytanı)
Bundan yüzyıllar önce, yapraklardaki sakin rüzgar dokunuşu ve kuş cıvıltılarıyla dolu dünyanın sessizliği bir ışıkla bozuldu; bu ışık, barış rüzgarlarını dindirip dünyanın tüm benliğini sömürecek olan olgunun, insanlığın ilk hüzmesiydi. Adem ve Havva adındaki fırtına öncesi sessizliğin ilk fısıltısı, sonraları evlenecek ve 3 tane de oğulları olacaktı; Caine, Abel ve Seth. ilk doğan Caine, bitkileri yetiştirdi. Onları suladı ve büyüttü, hayat verdi. ikinci doğan Abel hayvanlara baktı. Onları besledi ve büyüttü.

Bir gün babaları Adem, iki oğluna keskin bir ses tonuyla; "Caine ve Abel, yukarıdaki için bir kurban getirin. Getirin ki yaratıcınıza olan minnetiniz bilinsin." dedi. Caine, yukarıdaki için en tatlı meyvelerini, en olgun bitkilerini getirdi. Abel ise en genç, en güçlü hayvanını kurban etti.

iki kardeş de kurbanlarını Adem'in ocağına koydular ve ateşe verdiler. Duman onları yavaşça yukarı doğru götürdü. Abel'in kurbanı tatlı bir koku yayıp kabul edilirken, Caine'inki kabul edilmedi ve Caine sert bir şekilde azarlandı.

ilk doğan (Caine) ağlamaya başladı, gece gündüz yukarıdakine dua etti.

Gel zaman git zaman, Adem kurban vaktinin yeniden geldiğini söyledi. Abel yine en güçlü ve genç hayvanlarından birini öldürdü. Caine ise eli boş geldi, çünkü kurbanının istenmeyeceğini biliyordu. "Caine, neden bir kurban getirmedin?" diye sordu Abel. ilk doğan, gözleri yaşlı bir şekilde kardeşinin kalbine mızrak saplayarak onu kurban etti; hayatta en çok sevdiği şeyi.

Bu olayın ardından yukarıdaki onu cennetten attı, ve Nod denilen bir yere sürgün etti.

Caine karanlıkta yalnız kalmıştı. Açtı, üşüyordu ve ağlıyordu... Karanlığın içinden tatlı bir ses geldi. Siyahlar içinde bir kadın Caine'e doğru yaklaştı:

"Hikayeni biliyorum, Nod'lu Caine. Açsın, bende yemek var. Üşüyorsun, bende kıyafetler var. Üzgünsün, bende rahatlık var". Şaşırmış olan Caine: "Benim gibi lanetli birini niye rahatlatasın? Neden giydiresin? Neden besleyesin?" dedi, ve alacağı cevapla daha da şaşıracaktı:

"Ben senin babanın ilk karısıyım. Yukarıdakine karşı geldim ve özgürlüğü karanlıklarda buldum. Ben Lilith'im. Bir zamanlar ben de üşüyordum. Benim için sıcaklık yoktu. Bir zamanlar ben de açtım, benim için yemek yoktu. Bir zamanlar ben de üzgündüm, benim için rahatlık yoktu."

Lilith, Caine'i ağırladı ve onu besledi, rahatlattı. Caine onun evinde bir süre kaldı, ve bir gün ona sordu: "Sadece karanlıktan, bu evi nasıl yaptın? Nasıl kıyafetler yarattın? Yiyeceklerini nasıl yetiştirdin?"

Lilith gülümsedi ve cevap verdi: "Ben uyandım. Bu sayede istediğim gücü yaratıyorum". Gözleri parıldayan Caine: "Beni de uyandır Lilith, benim de güce ihtiyacım var. Ben de kendi evimi, giysilerimi, yiyeceklerimi yaratmalıyım."

"Uyanmanın sana ne yapacağını bilmiyorum. Sen baban tarafından lanetlendin. Ölebilirsin, sonsuza kadar değişebilirsin." içini kemiren heyecanla Caine:

"Güç olmayan bir yaşamın ne önemi var? Sen olmadan ben ölürüm, ama senin kölen olarak yaşayamam." Lilith Caine'i seviyordu. Sonuçlarından emin olmadığı için istemese de Caine'e olan sevgisi, içinden gelen sesin önüne geçti ve onu uyandırdı. Bileğinden gelen kanı bir kaba koydu ve Caine'e içirdi. Caine Abyss'e düştü, o kadar uzun süre düştü ki bu ona sonsuzluk gibi geldi. Gözlerini açtığında karanlık bir yerdeydi.

Karanlığın içinde Caine parlak bir ışık gördü. Gecede parlayan ateş, Michael, Kutsal Ateşin koruyucusu ona gelmişti, ve şöyle dedi. "Adem ve Havva'nın oğlu, suçun büyük ama babamın bağışlayıcılığı daha büyük. O seni affetti."

Kızgın ve kırgın Caine cevap verdi: "yukarıdakinin acımasıyla değil ancak kendi vicdanımla gurur içinde yaşayabilirim." Reddetmişti. Ve Michael ona ilk lanetini verdi:

"Bu diyarlarda gezdiğin sürece, sen ve senin çocukların ateşten korkacak. Ateşim sizin derinizi yakacak ve sizi mahvedecek."

O gecenin sabahında, ufuktan Raphael, güneşin koruyucusu göründü. Caine'e şöyle dedi: "Adem'in oğlu, Havva'nın oğlu, kardeşin Abel cennetten senin günahlarını affetti. Tanrı'nın bağışlamasını kabul etmeyecek misin?"

Caine cevap verdi: "Abel'ın bağışlaması bir şey ifade etmez. Ancak ben kendimi affedebilirsem gerçekten affolmuş sayılırım", ve reddetti. Onun için değişen pek olmamıştı, bir şey dışında; Raphael ona ikinci lanetini vermişti:

"Bu diyarda gezdiğin sürece sen ve çocukların gün doğuşundan korkacak. Güneşin ışınları sizi ateş gibi yakacak. Şimdi git ve karanlık bir yere saklan, saklan ki güneşin gazabını hissetme!" içini hırs bürüyen Caine kaçtı, kaçtı... ve karanlık bir mağaraya saklanarak derin bir uykuya daldı. Uyandığında ölüm meleği Uriel onu kanatlarının arasında tutuyordu. Caine'e doğru eğilerek kulağına fısıldadı: "Adem'in oğlu, Havva'nın oğlu, Tanrı senin bütün günahlarını bağışladı, kabul et ve bütün lanetlerinden kurtul.."

Büyük bir fırsat gibi görünen bu teklife kırgınlığı dinmeyen Caine cevap verdi: "Tanrının bağışlamasıyla değil, kendi bağışlamamla yaşayacağım. Ben benim. Yaptıklarımı yaptım. Bu asla değişmeyecek".

Ve Tanrının kendisi, Uriel'ın ağzından Caine'e son ve en büyük lanetini verdi:

"Sen ve senin çocukların, bu diyarda gezdiği sürece karanlığa tutunacaklar. Sadece kan içecekler. Sadece kül yiyecekler. Bir ölü gibi yaşayacaklar, fakat ölmeyecekler. Son günlere kadar dokunduğunuz her şey yok olacak!"

Bu lanetle Caine acı bir çığlık attı, gözlerinden kan geliyordu. Kanı bir kabın içine doldurdu ve içti.

Kafasını kaldırdığında Gabriel karşısında duruyordu. Fırtına sonrası sessizliğinin verdiği yankıyla: "Adem'in oğlu, Havva'nın oğlu; babamın bağışlayıcılığı sandığından çok daha büyük. Şimdi bile affedilmeye bir yol açıldı. Bu yola "Golconda" diyeceksin. Çocuklarına ondan bahset, çünkü sadece bu yolla yeniden ışıkta yürüyebileceksiniz."