bugün

iki eşit parçadır. Yarısı sabır,yarısı şükürdür.
binbir çeşit belirtisi olan olgudur.

bazen bir kediyi sevmek,

bazen yere tükürmemek,

bazense dağın başında olsa bile esnerken ağzı kapamaktır.
beyindeki çelişkilerin kısa bir süre durulmasından doğan huzur.
Herkese nasip olmaz iman ateştir o ateşle gönlünü yakmanı ister iman , nefsine hakim olmayı öğretir iman herkes yapamaz ..
Ayrıca iman'ın en mükemmeli sabır, cömertlik ve güzel ahlaktan ibarettir." Hz. muhammed Ayrıca her türlü iman, bir çift kanattır.

imansız insan yürür fakat asla uçamaz.
Birincil anlamıyla inançtır. ikincil anlamıyla düşünecek olursan uzak gelecekte piyasaya sürüleceği tahmin edilen apple ürünü insan şeklindeki robottur.
Dünyanın en güçlü kelimesini her zaman nefret zannederdim. Taki inançlarıya benim bürün kinime karşı koyan kişiyle karşılaşana kadar. Sen güçsüz olduğunu düşünsende bana imanın gücünü sen gösterdin.
manevi anlamda adeta bir hazine. kişinin inancının temeli, olmazsa olmazı. allah kimseyi ondan mahrum bırakmasın olanı da ondan ayrı koymasın diye duacı olmamız gereken değer.
Ehl-i Sünnet’in farklı kesimleri, “iman nedir?” sorusuna farklı cevaplar vermiştir. Kimi sadece “Kalp ile tasdik ve dil ile ikrardır” demiş, kimi de bunlara “azalarla amel”i eklemiştir. “iman nedir?” sorusunun Kur’an ve Sünnet tarafından verildiğini bildiğimiz farklı cevapları vardır ve bu ihtilaf o cevaplardan hangisinin tercih edileceği sorusuna verilen cevaptan kaynaklanmaktadır.

Mesela meşhur “Cibril hadisi”nde iman, “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, Allah’a kavuşacağına, peygamberlerine ve diriliş gününe iman etmendir” diye tarif buyurulduğu halde, başka rivayetlerde “namaz kılmak ve oruç tutmak” da imanın cüzlerinden olarak zikredilmiştir. Oysa Cibril hadisinde bu ibadetlerin “iman”dan değil, “islam”dan sayıldığını görüyoruz.
aklim kalbime "iman nedir?" diye sordu.
kalbim ise aklimin kulagina egilerek "iman edep'tir." dedi.
mantıksız gelen birçok olayı kabul etmemize vesile olan durum. iman teslimiyettir.
iman dağlar kadar günaha tahammül eder, zerre kadar şüpheye tahammül edemez.
altı şartı vardır:

1 - allah'a iman
2 - meleklere iman
3 - kitaplara iman
4 - peygamberlere iman
5 - ahiret gününe iman
6 - kader ve kazaya iman.
Kelime anlamı tam olarak inandığını bir hayat tarzı olarak benimseyip uygulamakTIR. iman ile inanmak arasındaki fark ise şu şekilde açıklanabilir.

- ben x hisse senedinin 1 senede 30% artacağına inanıyorum.
- ben z hisse senedinin 1 senede 30% artacağına inandığım için paramı o hisse senedine yatırıp 1 sene beklemeye karar veriyorum.
Asla garantisi olmayan olgu. Kimin imanla kimin kafir olarak öleceğini allah bilir. Evet.
Allah a olan bağlılığı ve itaati kalben yaşatmak dilde ikrar etmek tir. Allah a olan itaat in yegane belirtisi dir iman.
“imanın anlaşılabilmesini sağlayacak hiçbir kategori yoktur; imanı kategoriler içine sokmak, onun imhasına yönelmiş bir zulümdür.”
"imân hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakiki imânı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir ve imânın kuvvetine göre, hâdisâtın tazyikâtından kurtulabilir..."


Bu söze imzamı basıyorum, kalıbımı da basıyorum hatta icap etse ruhumu ve canımı dahi doğruluğu hususunda masaya bırakırım. Evet bendeki bu iman olmasa beni ya meyhanelerden ya hapishanelerden toplardınız yada vurmuş vurulmuş olur mezarda yatıyor olurdum. Ama hayatımı cennete çeviren birşey var. Bir efsun. Ve evet bu kainatın dahi bir sırrı azimi var. Bu memleketinde bir sahibi...
Güvenmek, inanmak, itimat etmek anlamlarına gelen bir kelimedir.
etimolojik olarak güvenmek ve samimiyetle inanmak anlamlarına gelir.
iman, Resûl-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm’ın tebliğ ettiği zaruriyât-ı diniyeyi tafsîlen ve zaruriyâtın gayrisini icmalen tasdik etmekten hâsıl olan bir nurdur.”

iman, Sa’d-ı Taftazaninin tefsirine göre, Cenâb-ı Hakk’ın, istediği kulunun kalbine, cüz-i iradenin sarfından sonra ilka ettiği bir nurdur.”

iman, Şems-i ezelîden vicdanbeşere ihsan edilen bir nur ve bir şuâdır ki, vicdanın iç yüzünü tamamıyla ışıklandırır.”

“iman, Şems-i Ezelîden ihsan edilmiş bir nur olduğu gibi, saadet-i ebediyeden de bir parıltıdır.”

Evet, kainatta hiçbir zişuur, kainatın bütün eczası kadar şahidleri bulunan Halik-ı Zülcelali inkar edemez... Etse, bütün kainat onu tekzib edeceği için susar, lakayd kalır.

Fakat Ona iman etmek, Kur’ânAzimüşşanın ders verdiği gibi, O Halıkı, sıfatlarıyla, isimleriyle, umum kainatın şehadetine istinaden kalben tasdik etmek; ve elçileriyle gönderdiği emirleri tanımak; ve günah ve emre muhalefet ettiği vakit, kalben tevbe ve nedamet etmek iledir. Yoksa, büyük günahları serbest işleyip istiğfar etmemek ve aldırmamak, o imandan hissesi olmadığına delildir. Her neyse...

Herkesin,iman mukàbilinde, bu zemin yüzü kadar bağlar ve kasırlarla müzeyyen ve bâki ve daimî bir tarla ve mülkü kazanmak veya kaybetmek dâvâsı başına açılmış. Eğer iman vesikasını sağlam elde etmezse kaybedecek. Ve bu asırda, maddiyyunluk tâunuyla çoklar o dâvâsını kaybediyor.

Bu zamanda, hakikî imanı yüzde doksan kazandıran ve Kur’ân-ı Hâkim’in mucize-i maneviyesinden neş’et edip çıkan Risâle-i Nur, bu cami ve küllî ve yüksek marifet caddesini tefsir edip, bin seneden beri Kur’ân aleyhine ve islâmiyet ve insaniyetzararına ve tahribâtçı küllî cereyanlara karşı Kur’ân ve iman namına mukabele ediyor, müdafaa ediyor. imanın hadsiz mertebelerinde terakkiyât ve inkişâfâta medar oluyor. Ehl-i imanın imanını muhafazasına Kur’ân nuruyla vesile oluyor.

Risâle-i Nur; “imanı olmayanı inşallah imana getirir, imanı zayıf olanın imanını kuvvetleştirir, imanı kavî ve taklidi olanın imanını tahkikî yapar, imanı tahkikî olanın imanını genişlendirir, imanı geniş olana bütün kemâlâthakikiyenin medarı ve esası olan marifetullahta terakkiyatverir, daha nurânî, daha parlak manzaraları açar.”
görsel
iman inanmak anlamına gelir fakat dini olarak daha çok inanmak yerine iman kelimesi tercih edilir ki Kur'an'da da iman geçer.
iman, yalnız icmalî ve taklidî bir tasdike münhasır değil. Bir çekirdekten, tâ büyük hurma ağacına kadar ve eldeki âyinede görünen misalî güneşten tâ deniz yüzündeki aksine, tâ güneşe kadar mertebeleri ve inkişafları olduğu gibi; imanın o derece kesretli hakikatları var ki, binbir esma-i ilahiye ve sair erkân-ı imaniyenin kâinat hakikatlarıyla alâkadar çok hakikatları var ki: "Bütün ilimlerin ve marifetlerin ve kemalât-ı insaniyenin en büyüğü imandır ve iman-ı tahkikîden gelen tafsilli ve bürhanlı marifet-i kudsiyedir" diye ehl-i hakikat ittifak etmişler.

-Emirdağ Lahikası
tarihin her döneminde bele ağdalı laflar edenler çıktı... kimi ordan kimi burdan...
normal insan anlamadı...
hacı hoca ruhban tayfası çıktı...
siz anlamazsınız zaten bu sözler zaten çok derin dedi...
kimi tarikat kurdu kimi dergah kimi gizli cemaat...
uuu adama bak... derin bilgili ermiş adam dediler...
kimi aziz ilan etti kimi eyliya kimi derviş...

bele bele tekeline aldı tanrı ile insan arasındaki yeri kimileri...