bugün

elif şafak'ın yazdığı bir kitap
Bit Palas, içinde Türk Kültürü Ve Memleketim Ve istanbul insanının Günlük Yaşantısı Hakkında, Minik Ama ilginç Ayrıntıları Konu Almış Bir Kitaptır. Bir Apartmanın Bonbon Palas'ın Gecmişteki Ve Günümüzdeki Halini Anlatırken insana inen Derin, Ayrıntı Gibi Görünen, Hayatın Özü Olan Nüansları Okuyucu ile Paylaşır.
insanı hayal dünyasına sürükleyen, kurgusundaki kusursuzluk ve ince detaylarla hayranlık uyandıran elif şafakromanı.
son dönemlerde Türkiye'nin en iyi yazarlarından biri olan elif şafak'ın 2002 yılında yayımlanan romanı. kapağındaki bite aldanıp okumamak kitaba da kendinize de haksızlık olur.
bonbon palas'ta insanlar birbirine o kadar uzak, hikayeler birbirine o kadar baglı ki.

kapalı bir sandıgın içinde günışığına çıkmayı bekleyen, kıymeti bilinmemiş bir define degilim ben. Hakkımda soracagın her sorunun cevabı üç aşagı beş yukarı sende saklı zaten. Beni keşfetmeye çalışmanı da keşfettiğini zannetmeni de istemem.Tanımak zorunda degiliz birbirimizi, daha bir arpa boyu tanıyamamışken kendimizi... Başkaları hakkında edinilen bilgiler , çöplükten gelişigüzel çıkarılan yiyeceklere benzer. Tadına varamayacak olduktan sonra kokutmak zorunda degiliz beynimizde....

yarıda bırakılınca beni oku diye bagıran kitap.
sadece bu cümleleri yazabilse insan, oturur bunun üzerine kitap yazar. ama elif şafak ne yapar. romanın küçük bir bölümünde sadece birkaç sayfada yer alan bir kahramanın ağzından dile getirir bu cümleleri, üzerinde durmaz. bu yüzden saygıyla eğiliyorum bu başlık vesilesiyle elif şafak'ın önünde.

"denizin kıyısında durmuşuz. ayaklarımızı suya salmışız ethel. sen diyorsun ki ' şu ilerideki elli beşinci dalgaya yüzelim birlikte. bak o dalga ne kadar güzel! ' ben de ' hangisi? ' diye soruyorum. daha sorumu bitirmeden yer değiştirmiş oluyor senin işaret ettiğin dalga. bak artık söylediğin yerde değil. elli beşinci değil de otuzbeşinci olmuş şimdi. giderek yaklaşıyor. yani zaten o bu tarafa geliyor. gelirken de elbet bir şeyler getiriyor yanında. şimdi önünde iki seçenek var. ya atlayacaksın denize, dalgaları filan unutup, sen de bir katre olacaksın onun içinde. ya da kıyıda durup, bekleyeceksin. dalgaların kıyıya vurup, parçalanmasını seyreyleyeceksin. o zaman da onlar birer katre olacak gözlerinin önünde. iki türlü yaşanır hayat eğer bir şeye benzeyecekse. ya kendini yok edeceksin hayatın içinde, ya da hayatı yok edeceksin kendinde. "
elif şafak'ın çok sevilen ve sevilmeyi de haketmiş olan kitaplarından biri.kitap okumayı seven biri olarak elif şafak'ın ayrı bir büyüsü olduğunu hep hissetmişimdir ama bir türlü nedenini bulamıyordum, ama sonra farkettim ki elif şafak'ın karakterleri bizden biri, çoğu kitapta yakışıklı bir erkek kahraman ve çok güzel bir kadın kahraman olur ve roman onlarla gelişir, bu hep böyledir, biz de çoğu zaman yeriz bu numaraları,elif şafak'ın kahramanları ise çoğunlukla çirkin, şişman , karizmatiklikten uzak ama tam manasıyla gerçek.işte bu yüzden elif şafak farklı bir yazar.
elif safak'in yazdigi,yazacagi en kotu romandir.kurgudan ve edebiyattan uzak bir kitap oldugu icin roman sifatini bile haketmeyen zaman kaybidir ayrica.
bit palas; bizimdir, evimizdir. üst komşumuzdur kahramanlardan biri. kurulan cümleler bize aittir ama kullanılan betimler farklıdır. benzerlik vardır ama bu aynilik değildir asla çünkü elif şafak faktörü; onun cümleleri, sözcük öbekleri ve en küçük ses.
kitap değildir yarıda bıraktığımızda bizi çağıran, bit palas sakinleridir, kuaför cemal'dir, meryem'dir, tijen'dir, hacı hacı'dır... sohbet edersiniz aslında kitabı okurken her biriyle. onların günlüklerine girmiş gibisinizdir, hayatlarının en mahrem sayfalarına, izinlisinizdir.
bit palas'tan ayrılma zamanı geldiğinde veda edersin herkese, konukseverlikleri için teşekkür...
--spoiler--
hayal gücümün geniş olduğunu söylerler. "saçmalıyorsun" demenin şimdiye kadar icat edilmiş en ince yoludur bu. haklı olabilirler. endişelenmeye başladığımda, nerede ne zaman ne söylemem gerektiğini karıştırdığımda, insanların bakışlarından korktuğumda, insanların bakışlarından korktuğumu belli etmemeye çalıştığımda, tanımak istediğim birine kendimi tanıtmak istediğimde, aslında kendimi ne kadar az tanıdığımı bilmezden geldiğimde, geçmiş canımı yaktığında, geleceğin de daha ala olmayacağını kabullenemediğimde, ne bulunduğum yerde, ne de göründüğüm insan olmayı içime sindirebildiğimde.. saçmalarım..
--spoiler--
elif şafak
"her kadının doğası gereği anaç, anneliğin ise cennetteki ırmaklar kadar duru ve kutsal olduğuna hararetle inanlar buna ihtimal vermek istemeseler bile, agripina fyodorovna antipova doğurduğu "şeyi" sevmemişti.

tıpkı ulusların olduğu gibi annelerinde bir resmi tarihi olamazdı. bugünden geriye doğru özenli bir el yazısıyla yazılan bir tarihçe; yabani otlarını ayıklayıp, taşlarını döşeye döşeye. çünkü hazırlop gelmez her zaman, bazen de sonradan yeşerir sevgi; tedricen serpilir, zamanın refakatinde, damla damla. etraftakilerin ilgisi, dokunaklı bir an, anlık bir sıcaklık ve onlarca şefkat tortusu birbirine eklemlenip, çalışkan bir yelpaze gibi şekerriz bir esintiyle zihinden kovalar tüm yakışıksız fikirleri ve meymenetsiz hisleri. yelpaze çalıştıkça, bebeğin kendisinden önce onunla birlikte adım adım gelişen anaç haleyi sevmeye başlayabilir anne. ve o haleyi o akdar derinden benimser ki, bebeği benimser sonunda ve bebeği o kadar çok sever ki, onu hep sevdiğine, hep aynı ölçüde sevdiğine inanmak ister."
Sinan Cetin'in filmini çekeceği söylenen Elif Safak romanı.
Yesim Salkım oynayacakmış diyorlar ki kendisini elif safak ın bir romanıyla bağdaştıramıyorum nedense. Ayrıca çok daha iyi oyuncular varken ne alaka.
bir günde okuduğum elif şafak romanı.karakterler,anlatım ve içerikle mükemmel bi kitap.gerçekten elif şafağın en güzel kitabı.o kadar popüler olan aşk kitabı yanında halt etmiştir.okunulası bi kitaptır.hatta kesin okunması gerekir.şafağın üslubunu anlamanın önemli bi yoludur bu kitabı okumak.diğer kaliteli elif şafak kitapları için:
(bkz: pinhan)
(bkz: baba ve piç)
(bkz: araf)
herkesin beğenisi üzerine okuduğum ama sonunu herkesin abarttığı kadar başarılı bulmadığım romandır. çoğu kişi adından dolayı tiksinip almamış ya da yarıda bırakmıştır.
nedense ismi bana itici gelmiş, en son okumayı planlarken sevgilimden elif şafak kitabı istediğimde kucağıma düşmüş bir kitaptır bit palas. yakın zamanda senaryo haline getirilip dizi olarak karşımıza çıkacakmış bu muhterem kitap.

"Öyle bir şey yap ki, bir daha buraya çöp dökmek istemesinler.Hadi şeker.Beynini çalıştır.Bulursun sen bişeyler."

Mavi Metres;Kuaför Cemal&Celal;Ateşmizacoğulları;Hacı Hacı ve oğlu,Gelini,Torunları;Metin Çetin ve Karısı Nadya;Hijyen Tijen ile Su;Madam Teyze... kim mi bunlar? bit palas apartmanı sakinleri..
diğer elif şafak kitaplarına nazaran farklı bulduğum ve yine diğerleri gibi okunmasını önereceğim kitapdır.
ilk sayfasında ; hakikat,yalan ve saçmalık tanımları epey dikkat çekici. şöyle ki,

.

diyelim ki hakikat yatay bir çizgidir. (yazar burda düz bir çizgi çizerek anlatır)

o zaman yalan dediğimiz şey de dikey bir çizgi olur.( yazar burda da dikey bir çizgi çizerek diğer satıra geçer.)

saçmalığa gelince; o da şöyle bir şeydir:

(burda ise, bir çember mevcut. yani ister yatay ister dikey olsun bütün çizgileri birleştirince neydana gelen şekil.)

sonrasında da şöyle devam eder elif şafak;

ne yatay vardır çemberde, ne de dikey.ne bir son, ne de başlangıç.

kısaca okuyun bu kadının hem kitaplarını hem de yazılarını derim ben.
''iki türLü yaşanır hayat, eğer bir şeye benzeyecekse. ya kendini yok edeceksin hayatın içinde, ya da hayatı yok edeceksin kendinde.''
tipik bir şafak kitabı. annesine adamıştır. metis yayınlarından çıkmıştır.
sıkışan zamanlar-mekanlar, aldatmacalar, varlar ve yoklar, baskın kadın karakterler, farklı statüdeki insanlar, lineer bir zaman çizgisinin olmayışı, tekerlemeli dil oyunları ve zengin dil kullanımı ile kaçırılmaması gereken bir eser. daha ilk sayfadaki hakikat, yalan ve saçmalık tanımları bile edebiyat açısından heyecanlanmaya yeter.
"diyelim ki hakikat yatay bir çizgi, o zaman yalan dikey bir çizgi olur. saçmalık ise bu durumda yuvarlak olmalıdır." tarzı bir betimleme bu. çok başarılı.
kitabın başlarında karakterleri tanımaya çalışırken sıkabilen yalnız sayfalar ilerledikçe kitaptaki karakterlerle aynı yerde yaşıyormuş gibi hissettiren elif şafak romanı.
gayet akışkan sürükleyici bir dili var. ancak bu kez yazarımız bir 3-5 insan etrafında dönmekle kalmamış diğer romanlarında olduğu gibi, bir apartman ve içindeki bildiin konu komşuyu anlatmış. her aile içinde olup bitenler, ailelerin birbirleri ile olan etkileşimleri gayet başarılı bir dil ile anlatılmış.

--spoiler--
bu romandan aklımda kalan en canlı imge ise bir hanım ablamız vardı çocuğunu her gün okula götürüp getirir üzerine inanılmaz titrerdi ve anlaşıldı ki aslında kadın içten içe çocuğunun ölmesini istiyor ve fekat bunu kabullenememe hissi ile onca ilgi şevkate boğuyor onu.
--spoiler--

(bkz: elif şafak)
kanımca elif şafak ın en tatlı romanı. hemde öyle şekeri şerbeti bol tatlı da değil sütlü tatlılar gibi yedikçe bıktırmıyor okudukça okuyası geliyor insanın öyleki bitime yaklaştıkça bitmesin diye bağırası geliyor insanın içinden.
iki türlü yaşanır hayat eğer bir şeye benzeyecekse.
Ya kendini yok edeceksin hayatın içinde, ya da hayatı yok edeceksin kendinde
başlıkı okuduğunda ne olduğunu anlamayan ama sonradan haaa diyen bir kitap.
elif şafak ın ustalık eserim demesi gereken romanı.
yalnizca geekleri kabul eden bir otel adi.