bugün

Bizi kandıran o şarkılar, o mavi gece
O sıcaklığı beyaz ellerin, o ilk bakış
Sebepsizliğin sebep olduğu şafak vakti
O çok sevmek gecelerde o çaresiz aldanış.
Uzayan saçlar, alnında avuçlarımızın
işte o, insanın bir yerde, aşka boyun eğmesi
Kırılmak, bölünmek, o hep bütünlenmek
O çok sevmek, tenin bir başka tene değmesi.
Yanmak mı o eski çağlarda yanmak
Kül olup savrulmak rüzgara karşı
ilk kesilmişliği mağrur ellerimizin
O çok sevmek, kanımızın o ilk akışı.
işte pınarlar, testiler, ırmaklar, çeşmeler
Kanlı avuçlarla içmek aşkı kanmadan
O kıyılarımızdaki denizin ilk coşkunluğu
O çok sevmek büyütmek onu hep, orada o zaman

Kazımak ulu ağaç gövdelerine adımızı
Yazmak her şeyi bir bir kumların üstüne
O her işkenceye mahkum olmuşluğumuz
O çok sevmek, daha çok sevmek günden güne.

Öyle delicesine, öyle korkunç, öyle çılgın
O çok sevmek o yanardağ, o ateş, o yangın...

(bkz: ümit yaşar oğuzcan)
beraberinde çok gözyaşı ve acı getirecek olan gönül işi.
hiç sevilmemekle de sonuçlanabilecek gönül bağı.
iki gözünüzü seve seve kapatarak güvenme hali.
insanlıktan çıkma riskini göze almaktır.
her şeyi feda edebilmektir.
çok ağlamaktır, uykusuz geçen gecelerdir, daha çok daha çok sevmeyi istemektir. en asil duygunun duygusudur.
karşılıklı olduğu sürece sorun olmayan eylemdir. Lakin platonikseniz vay halinize.
sezen aksu'nun vazgectim sarkisinda ifade ettigi gibi bir sevgidir.
ezbere yaşamaktır. mutsuz ise kişi, güneş'e baktığında onu renksiz sönük vs. görür resmen.
o değil de neden her gece artıyorsa bu tarz başlıklar.
bir süre sonra karşılığı olup olmadığından emin olmamaya başladıysanız acı verecek olan, aynı zamnada fedakarlık isteyen hadisedir.
aşkın en saf halini tanımak, ümitsizliği gurur sanmaktır.
insanın kendine yenik düşmesidir.

ve her şeye rağmen sevdiğine, sen üzülme ben ağlarım ikimizin yerine diyebilmektir.

bi'de, yürek her zaman kendinde yana çıkıp aşkı feda eder*.
kalbi gereksiz yormak. *
hiç bir zaman aynı şekilde karşılık görülemeyendir ne yazık. "sevmek" evet belki, ama "çok sevmek" hiç bi zaman aynıyla karşılık görmez. er ya da geç farkedilir ve insan egosu buna katlanmaz. yorar, acı çektirir... vs. işte bu yüzden hiç gerek yoktur. sevmek yeterdir.
çok incinmeyi kabullenmektir öncelikle *, sonra hep affeden olmayı. onun ondan öncesinin tek eksiği, bugününün tek güzelliği, yarınının her şeyi olduğuna inandırandır."asla" kelimesini lugattan çıkarandır çok sevmek, tek bir sözle kalbinin paramparça olmasına engel olamamaktır, bin kelime edip anlatamamaktır sevginin onda birini, tuzaklarla döşenmiş kirli dünyayı toz pembe sanmaktır, başkalarının göremediği ışıltıyı görmektir en manasız bakışlarda bile. mecnun ne gördüyse leyla'nın gözünde işte o hesap.
"Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.

"O olmazsa yaşayamam". demeyeceksin.

Demeyeceksin işte.

Yaşarsın çünkü.

Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.

Çok sevmeyeceksin mesela.

O daha az severse kırılırsın. Ve zaten genellikle O daha az sever seni, Senin O'nu sevdiğinden.

Çok sevmezsen, çok acımazsın.

Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.

Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini...

Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. Senin değillermiş gibi davranacaksın.

Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.

Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın. Çok eşyan olmayacak mesela evinde.

Paldır küldür yürüyebileceksin.

ille de bir şeyleri sahipleneceksen, Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.

Gökyüzünü sahipleneceksin, Güneşi, ayı, yıldızları... Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.

"O benim." diyeceksin.

Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir Şeylerin... Mesela gökkuşağı senin olacak.

ille de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.

Mesela turuncuya, yada pembeye. Ya da cennete ait olacaksın.

Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.

Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.

ilişik yaşayacaksın.

Ucundan tutarak... "

can yücel konuyu çok güzel anlatmış. ekleyecek bişey bulamadım.
çok sevilmemekle karşılık görülür genelde.
nicelik ile nitelik kriterinin buluşacağı nadir durumlardan biridir.
kime göre neye göre sorusunun cevabı ise bir kalp dolusu sevgi ile oranlanabilir.*
çok sevmek herkeze nasip olamamakla beraber, her kezin yaşaması gereken en zengin duygudur, bunun da nice insanı yıkıp darmaduman eden bir cezası vardır o da sevilmemek malesef.
bir şeyi; değeri net olmayan fazlalıkta sevmek bağlı olmak.
burada en önemli kriter; "neyi?" sorusudur.

eyer; bir elmayı çok severseniz... şize geçmiş olsun çünkü; inanın bana o elma sizn için hiç bir şey hissetmeyecektir.
eyer; bir hayvanı severseniz... aranızda bir bağ kurulur illaki ama bu o "hayvan"'ın türüne ve cinsine göre ciddi farklılıklar gösterecektir. mesela: kedi'leri sevmek, balık'ları sevmek, ayı'ları sevmek, öküzleri sevmek....v. s. bir öküz'den bir kedi'şin sevgisini alamazsınız !!!

eyer: bir insan evladını çok sevdiyseniz (aşık olduysanız)...
ve sevginize karşılık olarak çok sevildiyseniz. mutluluklar dolu bir ömür sizindir. ve hayata hafifçe tebessüm ederek bakarsınız. her şey ikinizden daha kısadır artık ve sizi hiç bir şey yıkamaz. siz "superman" sınızdır ve o sizin "uyuz keçi"niz, siz de onun "-sensin uyuz keçi"si olursunuz. birlikte duşa girersiniz, durup dururken birbirinize "seviyorum lan ben seni deli manyak" desiniz. ona sarılıp bi öpücük kondurursunuz, o da sizi on defa öper (yanaktan, dudaktan, buyundan, gözlerden, çene altından...v. s.). her şey "şahane" dir. daha iyisi ancca cennete dir. hakkaten de öyledir...

fakat!!!

eyer: o insan evladı önce sevip, sizi kendisine aşık edip sonrada hiç sevmediyse... hele bide bir başkasını sevdiğini ve onunla evleneneceğini ve yetmezmiş gibi bu şehirden de taşınacağını derse...
//off... hay a. ına koyim yaaa... bir düşüneyim azıcık...//.
ş. çtığınığzın resmiyet kazanmış hali dir. (üzgünüm. gerçekler...). yalvarırsınız sizi anlaması, sevmesi ve gitmemesi için ama nafile dir. tüm zırhlarınızı çıkartıp önüne atıp (gurur, kibir, onur, şeref...v. s.) testlim olsanız, diz çöküp ağlasanız (bunu ister istemez yaparsınız zaten) bile... o sizi yine de sevmez... "içinde tomurcuk olmayan ağaç odundur" der size... sizin için hiç bir şey hissetmediğini söyler ama aklınız ruhunuzla başa çıkabilecek kadar kendinde değildir artık... ölüm'e en yakın olduğunuz ve ölmekten en korkmadığınız an dır. hani Azrail gelse kafa atarsınız. ölümüm çabuk olsun diye... allaha isyan edersiniz "suçum neydi Allahım, al şu salağın canını" diye ama malesef bu acıyı çekmek için yaşarsınız. ve içinizde:
o çok sevdiğinizin "kanlı elleri", param parça eder her şeyi, bi de fırtınalar çıkarki her şey her yere savrulur karmakarışık olur, yetmezmiş gibi bir de yangınlar çıkar ardı ardına ve aylar yıllar sonra her taraf kül, fakat sönmek bilmez bir türlü, ömür boyu hep tüter... sen se ağlarsın sadece, o göz yaşların yüreğindeki külleri tekrar yeşertebilirmi bilinmez ama ağlarsın... hem içinden , hem dişindan... hiç durmadan bol bol ağlarsın ve yine ağlarsın. her duşa girdiğinde yağmur gibi ağlarsın. çaresizlikten bi yerlere gizlenip ağlarsın, ve yine ağlarsın... ve sonra bir gün gz pınarların kuruyup bittiğinde de; akan göz yaşlarının yerine o "çok sevdiğin"i koyarsın. ve nereye baksan onu görürsün. "seni seviyorum varmı diyeceğin. hem sana ne" dersin içinden. geceleri saatlerce yürürsün, hep o vardır kafanda sense yürürsün. durmdan gülüşü yankılanır kulaklarında. müslüm'n sıçık şarkılarındaki manaları çözmeye başlarsın. hata'yı nerde yaptığını aramaya başlarsın ama bulamazsın, bi büyük rakı kesmez olur insanı. onu uzaktan sarmaş dolaş görmek. senin hayallerini başkası ile yaptığını bilmek... kahrediverir. her gece parmağın teiğe gider ama bir umut o tetiği sıktırmaz sana. belki bir gün çıkar gelir diye yarını yaşamaya karar verirsin. ve yarın geceye kadar onun yokluğundan defalarca ölürsun ama yine de sıkamazsın o mermiyi kafana. hala "çok sevmek"lerdesin çünkü.

işte bu "çok sevmek"tir.
karşındaki kişi senin için doğru kişiyse çok sevdiğinde mutluluk sana gelecek demektir ama çok sevmeden önce epey bi test etmek gerekir. yoksaaa durum giderek fena bi hal alır. çok seven kişi karşısındakinin kusurlarını da göremediği için çok sevmeden önce iki kere düşünmek gerek derim.
onu birisiyle paylaşma ihtimalinin bile kalbini acıtmasıdır çok sevmek.garip bir şekilde aynı atmosferi onunla soluyor olmanın bile mutlu edebilmesidir.bazen vazgeçmektir bencil olmayı bırakıp. herşeyi ertelemektir hep ertelemek.gitmeyi ölmeyi...oysa sevmek bağlanmak aşık olmak hepsi ölmek için.
can yucel'in aska güvenli bir mesafeden bakısına inat, cok sevmek aslında hem hayata, hem de olume meydan okumaktır.Ucunu coktan bıraktıgınız bir ipin kaygısını tasımadan olurcesine, yasarcasına ona baglanmaktır.Hayata dair goze aldıgınız herseyde, onun varlıgından gelen kudret ve cesaret izlerini tasımak ve yanınızda yokken bile onunla yasıyormuscasına davranmaktır.Dahası sizi asan, beyninizin yonlendirdigi kelimelere kıfayet sansı tanımayan bir sevgidir. Soylenene, yazılana ragmen tek bir bakıstan daha uzaga gidemeyen...
en güçlü duyguymuş bu.

oyle güçlü ki bu his, hiç bir şey ve hiç kimse seni bu sevdadan vazgeçiremez.
gerçekten çok özel olana ve karşılıklı beslendiği zaman yaşanır, sonuna kadar hemde. tutkudur diğer adı.