bugün

entry'ler (70)

yaran yanlış anlaşılmalar

yaşlı teyze doktora gider

doktor : teyzecim midenizde üre var. *
- yok doktor bey evladım imkansız amcan felçli yatalak hasta.

yaran diyaloglar

babayla birlikte tiyatroya gidilmiştir.tiyatronun başlamasına yaklaşık 10 dk vardır.sahnede bir oyuncu enterasan hareketler yapıyordur.*
- kelime napıyo bu ?
- bilmiyorum ki baba konsantre oluyo galiba
- çok biliyosun sen eşşoleşşek *
babam:bak bak kelime gözünü bile kırpmıyo ibne
ben:baba suss ya duycak herif

derken babamın yanındaki koltuğa 2 tane adam gelir

adam : beyfendi oyun başladı mı ? geç mi kaldık ?
babam: valla bu yavşak 1 saattir böyle bizde merak ediyoruz bi gazı var ama anlamadık daha.

içmeden hatıralarla sarhoş olmak

hatıraların alkolle çok benzeşmesinden ötürü olabilitesi yüksek bir durum.
hani kanına girmeden orda bir süre dolaşmadan etkisini göstermez ya alkol.heh işte hatıralar da öyle değil mi ? zaman geçer daha da koyar düşündükçe baş döndürür gözleri karartır.öyle kuytu bir köşe bulup kusası gelir insanın ömrünün bütün artıklarını...sonra bacaklarını karnına doğru çekip öylece sızası...

zamanin iyilestirmemesi

zaman iyileştirmek bir yana mütemadiyen boşluk yaratıyor insanın ruhunda.hani o zaman siler,zaman ilaçtır falan hikaye çocuklar bile kanmıyor artık öyle palavralara..."zaman yarayı iyileştiriyor sadece ama ben düştüğüm günü unutmuyorum o acıyı da" diyor çocuk bile.

özlenleri sığdıracak ufacık bir yer bile bulunamıyor yürekte,içi boş sevgi heceleriyle avunamıyor insan,hep bir yanı eksik yaşıyor farkında olmadan ya da gayet farkında olarak ama farkında değilmiş gibi davranarak,sol yanının tarifi imkansız bir şekilde acımasına engel olamıyor büyük fırtınaları bile geride bırakabilen bünye...zaman iyileştiremiyor alıştırıyor sadece her daim yüksek tansiyonla yaşamaya alıştırır gibi.

akrep yelkovanı kovalıyor dönüyor dünya gidenlerde o da geri gelmiyor...
zaman iyileştiremeyince boş geliyor herşey, yaşamak nefes alabiliyor olmaktan ibaret oluyor sadece...yaşamak denirse işte.

unutulmaz dizi replikleri

duru: dünyanın en şık halteri.
ömer: hüznümün üzerine ağırlık koymam lazım. değil mi ama? yani vakitsiz bir gözyaşı
olmasın diye, muhtelif duygularımıza kas yapıyoruz.

duru : sen çok acayipsin ya

ömer : ben şahin görünümlü serçeyim, pego motorlu vosvosum.

içim dışıma uymuyor ama yine de her yere beraber gidiyoruz. hatta seni bile aynı anda seviyoruz.

anne replikleri

kızım koşma düşersinde beyin damarların tıkanır ölürsün o zaman gebertirim seni.

anne ile diyaloglar

kız: anne yaptığım pastaya karışma bi ben duygularımı katıyorum ona
anne: duyguna sıçayım senin kabartma tozu koy ona

biyiklarini almayan kiz

eğer azeri kızıysa gayet normal bir durumdur çünkü azerilerde evlenmeden önce genç kızlar kaşlarını ve bıyıklarını alamazlar.sanırım binevi bekaret simgesi olmasından ötürü.

haldun taner

---spoiler---

siz dünyanın bir ucunda tüm gözlerin üzerinize çevrildiği bir yerde,biz dünyanın öteki ucunda ayrı uluslardan olsak da,aslında yazarlar sadece kendilerinden oluşan tek bir ulustur: yazarlık ulusu...
çünkü nerede bir acı varsa yüreğimiz aynı anda sızlar

---spoiler

sevmiyorum seni

seni sevmeye başlamak için seviyorum seni,
sana olan sevgimi
sonsuzlaştıracak
bir yolculuğa yeniden başlamak için:
bu yüzden şimdilik
sevmiyorum seni * *

bir adam yaratmak

---spoiler---

''osman hiç bıçağın deştiği yerden kan akmadığı olur mu?benim de beynimden kan akıyor.ben düşünmüyorum,beynim kaynıyor.görüyorum,gözlerimi yumunca görüyorum.beynimin etten yuvarlağı üstünde her düşünce bir damla siyah kan gibi yuvarlanıyor.ben istemiyorum osman!fakat hiç bıçağın deştiği yerden kan akmaz olur mu?''

---spoiler---

ikarus

efsaneye göre başta bulunan girit kralı ölünce minos ve kardeşleri arasında taht kavgaları başlar.deniz tanrısı poseidon, minosun kardeşlerine gücünü ispatlaması için denizden boğa çıkarır.ancak minosdan kral olduğunda bu boğayı kendisi için kurban etmesini ister.minos kral olur ve poseidon'la yaptığı anlaşmayı unutur.bu duruma çok kızan poseidon minosun karısının bir boğaya aşık olmasını sağlar hatta minosun karısı yarı insan yarı boğa olan bir çocuk dünyaya getirir.minos bu çocuğu saklamak için çareler arar ve dönemin çok iyi mimarlarından olan daidalos'dan bir labirent inşa etmesini ister.daidalos labirenti inşa eder ancak minos bu durumu birilerinin öğrenmesinden korktuğu için daidalos ve oğlunu da kapatır.daiadalos kuşların tüğlerinden kendine ve oğluna kanatlar yapar ve balmumuyla sırtına bağlar.uçmaya başlamadan önce oğlunu tembihler."çok alçaktan uçma , uçarsan akıntıya gidersin.çok yüksekten de uçma yoksa güneş balmumunu eritir ve denize düşersin" der .ancak ikarus uçmanın verdiği zevk ve güneşe yaklaşmanın mutluluğla babasının tüm sözlerini unutur daha yükseğe çıkar.balmumundan kanatları erir ve denize düşer,boğulur.yunanlılar o bölgeye o vakitten sonra ikarus denizi der.

parcali bulutlu gozler

hani dışarısı çok soğukken kuru ayazken misal içeri sıcacık olur ya işte o zaman buğulanır ya camlar sonra o yoğunluğu kaldıramaz aşağıya doğru su damlacıkları akmaya başlar ya heh işte o hesap.ağlamamak için direnen gözlerin son çırpınışları...

bana unutmayi ogret

bana unutmayı öğret sevmeyi öğrettiğin gibi hani.ben farkında olmadan süzülüver yine kalbime yazdıklarını sil hiç bitmeyecek olan bir kısırdöngüye emanet et tekrar...
bana unutmayı öğret sevdiğim... işime gelmiyor ya öğrenmek öğret sen işte yine de.istemezdim de senden böyle birşey bir gün lazım olacağını bilsem öğrenmez miydim?yine de senden istiyorum işte çünkü senden başkası öğretsin istemem.bilmem ben öyle çivi çiviyi söker falan...

çocukluk anıları

23 nisan gösterisi için halkoyunları çalışması yapılmaktadır.gösteri için atabarı seçilmiştir. minik kelime oyuncusu da bu ekibe dahildir.çalışma sırasında çişi gelir hocaya söyler hoca gitmesine izin vermez.kelime oyuncusu tekrar yerine döner çalışmaya devam eder tabi hocanın komutları da...

hoca : evet çocuklar biiirrr ikiiii çeeek attt çeeek at
işte tam bu sırada kelime oyuncusu komuta uyar biiir ikiii çek attt çeeekk ohh. *

çayı piç etmek

sigarayla birlikte içilmeye kalkıldığında olması muhtemel durum.çünkü sigara çay ikilisi ne kadar muhteşem bi ikili olsa da ikisinden biri mutlaka unutulur ve bu genelde çaydır.sigara biter çay akla gelir lakin çay piç olmuş loğusa şerbetine benzemiştir.

özgü namal

organize işler filmindeki süperman'nin tanımıyla : "içinde siyah çakıl taşları bulunan berrak ama akıntılı bir su".

dokunmak

dokunmak var dokunmak var...
bilmediğin bir yaraya dokunursun örneğin yakarsın karşındakinin yüreğini tekrar kanatırsın inceden
bir de aynı anlama gelip farklı duygular hissettiren dokunmalar vardır
sevdiceğe dokunursun hassas narin bir kumaşmışçasına ,hayat bulursun yeniden onun teninde...
elleri soğuktan nasır tutmuş garibana dokunursun avcuna para sıkıştırmak niyetiyle ısıtırsın yüreğini farkında olmadan
yeni doğmuş minik savunmasız bir bebeğe dokunup, parmaklarını onun minik yüzünde gezdirerek kayıtsız şartsız güveni hissettirirsin ona

mutluluğa dokunmak vardır bir de sevildiğini hissettiğinde yaklaştığına da hissedersin ya işte öyle bir şey...

babaanne

önemli bir şey olduğunda ve acilen söylenip telefonun kapatılması gerektiğinde daha alo demeden sabahtan itibaren neler yaptığını anlatan,cep telefonu çaldığında bir süre açmayıp telefondan çalan polifonik ilahiyi dinleyen ve dinleten şeker pıtırcık.

ask insan olsaydi

aşk insan olsaydı gözleri kör, sırtı kambur, yüreği yaralı olurdu büyük ihtimal ama buna rağmen dilden dile dolaşır yedi cihana duyulurdu güzelliği.çok can yakar çok canı yanardı,yalanlar söyler kendi doğrusuna inandırırdı,olmadı rest çeker o da olmadı çekip giderdi...