bugün

(bkz: #11600332)
''birini çok sevdiğinizde, o sizi üzse de, onun yanında ağlamak istersiniz. size korkunç bir şey yapsa da, onun kollarında teselli bulmak istersiniz. birini cok sevdiğinizde, size bin kere de yalan soylese, yine de herkesten çok ona inanmak istersiniz."
bin defa ölmektir.
baş belası ömür törpüsüdür. hele ki haketmeyen biriyse içler acısıdır.
neyi çok sevdiğinize ve aslında sevgi derken ne kastettiğinize göre değişir.**

edit: ama tanrı aşkına ''çok sevmek'' geniş anlamlı bir başlıktı * *
çok sevmemek gerek.
bağlanmayacaksın demiş bir yazarımız.
zarar verir...en çok seven tarafa zarar verir.
'çok sevdik be abi'

(bkz: galatasaray)
çok sevdiğin seni çok sevmiyorsa vay haline.
Genelde en çok 'çok sevilen' üzer, zararlıdır, yıpratır.
çok yazasım var bu konuyla ilgili.. kafamı toparlayıp yazabilirim inşallah..

çok sevmek çok hoş geliyo kulağa.. böyle şehrin kalabalığından , insanların vızıltısından , araba farından uzak bi kavram.. istanbul'da kimse kimseyi çok sevemez.. onu geçin bi kere.. bi insan çok sevdi mi , istanbul dışında olmalı.. istanbullu biri de çok sevemez..

istanbul , her yeri kadın erkek dolan bi şehir.. birini çok sevsen ve bakkala gitsen , sokaktaki hatunu görünce aklın gider bi kere.. birini delice sevsen ve nevizadeye gitsen gitti işte aşk orucun noldu yan masadaki sakallı genç çocukla flört ettin bile bakışarak..

yani çok sevmek küçük yerlerin işi.. küçük yerlerde yaşayabilen adamların işi.. metropol aşkları tırt.. metropole rağmen birini seveni ben 23 senelik ömrümde görmedim.. etrafımda düzgün ilişki yaşayanlar hep metropole sonradan gelmişler hala küçük yer insanları aslında.. istanbula karışmamış insanlar..

birini çok sevmek luzumsuz ayrıca size bunu diyim.. ben de sevdim.. inanın yani sevdim.. daha fenası sevildim.. saç tellerimi kaldığım odanın yatağından toplayıp , onları heryere götürecek kadar sevmeyi bilen biri tarafından sevildim.. peki noldu ? beni seveni sevemedim.. sevdim de hakkını veremedim.. soyut bi idea olarak kaldı sevgim.. hadi gel senle evlenicem diyemedim.. artık bi tek sen varsın de diyemedim..

ve ben , birini çok severken sadece onu çok sevdiğim için sevilmeyi hakettiğimi düşünürüm.. işte noldu ? kendi isteğime kendim bile uyamadım.. hani birini çok sevince karşıdaki bunu anlamalıydı ? en başta ben anlamadım bunun önemini..

bu işler maalesef böyle.. çok sevmek , çok klişe bi çok laf gibi üzerine düşünülmeden bulunmuş bi kavram..

"ben onu çok seviyorum abi , onun için herşeyi yaparım"

insan bi de kendi çok efor sarf ediyo ya , kesin doğru bişi yapıyo gibi hissediyo.. lan ben bu kadar hissettim ettim yanlış bişi yapıyo olamam düşüncesi sarıyo böyle dört bi yanını.. hiç bi zaman e iyi de bunun ihtiyacı olan şey sevilmek mi ki diye sormuyo..

bu soruyu kim kime sorar zaten ? insan düşünür ki , bi insanın sevilmeye ihtiyacı vardır.. yani başka nolcaktı ? ama öyle de değil..

sevgi bi yere kadar doyuruyo.. soruları cevaplamayan sevgi fena.. yardım etmeye çok istekli bi adam var.. insanları kurtarmak istiyo misal kanserlileri.. doktor değilse tüm isteğine rağmen kurtarabilir mi ? kurtaramaz.. ya bu adam tıp okucak ya da yardım edemeyecek ama iyi niyetli olarak kalacak.. e herkes tıp okumuyo.. bu durumda bu adamın , aman yardım edemedim diye kendini yırtması ölüp bitmesi neye yarar ?

yani siz bi insana kendiniz oturduğunuz yerde çok fazla sevgi mevgi veriyosunuz diye o da sizi sevecek diye bişi yok.. bunu ben hayatın acı gerçekleri olarak söylemiyorum.. gerçekten böyle bi zorunluluk yok.. insan kendi içinden çıkıp olaya uzaktan bakınca anlıyo..

belki karşımızdaki bizim onu öylece sevmemizi istemiyo da ne biliyim , bilmem ne kitabını okumuş biri tarafından sevilmek istiyo ya da onu koşulsuz seven birini değil de , bu sefer nedenleri olan birini istiyo..

çok karışık işler..

fakat bu gerizekalı uzun entryden çıkacak tek özet şu , bi insanı çok sevmek o insanı anlamanın garantisini vermiyo.. bi insanın ihtiyacı sevgi değilken de , zaten o insana verilmiş sevgi sadece karşılık gösteremediği bundan dolayı vicdan azabı çektiği bi sorumluluk olmaktan başka bi şeye yaramıyo..

bi insanın sevgiden başka neye ihtiyacı olabilir ki sorusunu çokça sevilmiş hep beğenilmiş adamlara sorun.. şahsen ben de bilmiyorum..

fakat ibne marxın haklı çıktığı bi nokta daha var.. sevgi soyut bi his olarak kaldığı sürece , karşıdakine pozitif bi etki yaratmıyosa maalesef değersiz.. işte bu da hayatın acı gerçeği..

bi anne çocuğuna bakmadan seviyosa , bi doktor hastasına tedavi uygulamadan uzaktan bakıyosa ne anladım o işten ? he herkes birbirine pozitif etki yaratacak imkanda olmuyo.. şartlar uymuyo filan filan.. o da işte "kader" diyip geçtiğimiz bi durum olarak tarihe gömülüyo.. bazen de tam tersi doluyo.. sevgi fazla geliyo.. aynen çözeltideki çözünenin mutlaka ki bi doyum noktasından sonra ne kadar koyarsan koy çözünmeden dibe çökmesi gibi , sevgi arttıkça artıyo ama işler daha da karışıyo.. ters tepiyo.. dibe çöküyo.. insanın daha fazla sevilmeye bile tahammülü kalmıyo..

yani olmuyo değil.. hangimiz bizi çok seven insanlara , sırf cevap veremedik diye "lan bi siktirse" diye düşünmedik.. sanki yok olup gitseler bi anda rahatlıcakmışız gibi hissetmedik ?

bu duygusal işlerde her türlü senaryo oluyo.. olmayacak şey yok..

fakat nolur ama ben onu çok seviyorum daha napıyım onun için herşeyi yaparım demeden önce , 2 kere düşünün.. belki de , karşınızdakinin ihtiyacı olan şeyi yapabilmenizin yolu yoktur.. siz yani yazılmamışınızdır birbirinize..

bazen kabullenmek lazım..
Sana önceden yazdığım dizeler yalan söylüyordu;
Seni bundan daha çok sevemem diyenler hani;
Ama o zamanlar aklım bir türlü almıyordu,
içimdeki alevin daha da parlak yanabileceğini.
Oysa zaman, kralların fermanını bile değiştirir,
Yeminler arasına girer, milyonlarca oyunuyla,
Kutsal güzelliği karartır, sivri niyetleri köreltir;
Nice dik başları değişimin çarkına uydurur sonunda;
Heyhat! Ben de zaman denen zorbanın korkusuyla,
'En çok şimdi seviyorum seni,' diyemez miyim;
Aşkımdan kuşku duymadığım, en emin olduğumda,
Geleceği unutup, o güne taç giydiremez miyim.
Aşk bir bebek olduğuna göre,
hayır, bunu diyemem,
Büyümesini sürdüren şeyi,
büyümüş gibi göremem.

William Shakespeare

shakespeare nin sonesini akıllara getiren ve aşık olduğunuz kişiye sarfettiğiniz emektir. öyle bir emektir ki kölesiniz işte. hizmetiniz karşılığında onun sevgisini köle ettiğiniz bir hizmet.
çok sevenlerden azı mutludur.
çok sevmek; eğlencenin ortasında "özledim" diye ağlamaktır.
karşınızdaki kişi hakediyorsa, inanılmaz mutlu eden birşey. ama düşününce de anlam veremiyorsun. abi niye bu kadar seviyorum ki, salak mıyım, ya üzerse, bunaltıyor muyum ki, o da beni çok seviyor mu diye kafa yedirten birşey. siz takılmayın yine de bunlara. sevdiceğinizi mutlu edin, direk mutlu oluyorsunuz. oha bakın mutluluğun bu kadar basit bir formülü var. tabi karşınızdaki kişi bunu haketmiyorsa, ya da haketmemeye başlarsa, çok sıkıntı.
çok sevmek çok güzeldir
Çok mutlu eder
Çok üzer
Çok acıtır
herşey çok çok çoktur..
Ve karşılığını almak çok zordur.
Her zaman çok seven taraf kaybeder o yüzden çok sevmemeli.
ayrıldığınızda çok üzülmeye neden olur.
kalbin ya da beynin sikilmesine neden olan durum.
mutsuz eder. kararında seveceksin bu hayatta. sonra gittiğinde götünün üzerinde kalıyorsun.
''nefrete sevgiden daha çok inanırım'' demiş şeytan.
ama asıl neyden nefret ettiğine bağlı bu.

bence çok sevmek, sevilmemekten korkmaktır.
ne kadar korkaksan o kadar çok seversin çünkü. yalnızlıktan ne kadar nefret ediyorsan bir başkasını da mukabil derecede çok seversin.

yalnızlıktandır bütün sevmeler.
korkmaktır aslında o. çok korkmak... ve aslında yalnızlık korkusundan nefret edişin biçaresidir.

üzgünüm sevgilim... yalnızlıktandır hırcınlığın, korkudandır. korkudan...

korkak.
sevmenin kendini üzme sınırını geçtiği miktarın söylenişi...
Nefes gibi.. Yaşatır..
hiç bir boka yaramaz.
acıyla doğru orantılıdır, çoğu zaman.
yüreğin sevilen kişi için atmasıdır, ona dokunurken kutsanmak ve onun yanındayken bir başka nefes almaktır.