bugün

Yönetmenliğini Frank Darabont'ın yaptığı; Tim Robbins, Morgan Freeman, Bob Gunton'in oynadığı ve Shawshank hapishanesinde geçen olayları anlatan sinema tarihinin en iyi filmlerinden biri olarak kabul edilen 1994 yapımı film.
Her izlediğimde bana özgür olmamım harikalığını gösteren ama hapis hayatı gibi yaşadığımı hatırlayıp sonra kendime küfür ettiğim filmlerden.
kaç kere izlediğimi saymadığım film, bir aralar replikleri ezberlemiştim, filmi kendi kendime tekrar oynuyordum, filmde en çok sevdiğim yerler şöyledir;

1- filmin sonunda buluşma sahnesi (tim robbins yatla uğraşırken aniden morgan freeman gelir ya hah işte orası)
2- kızkardeşlerin liderinin hapishaneden zoraki ayrılığı sırasında ' yemeğini kamışla yemek zorund kaldı' lafını içeren söz öbeği
3- hapishane müdürünün kasadaki ayakkabıları görünce şok olması.
hayatımda izlediğim en iyi 5 filmden biri.ama hayat dışındaki listeyi derseniz oraya giremez.
imdb top 250 listesinde 2. sirada olan film
(bkz: brooks was here)
filmin muzikleri için :
(bkz: thomas newman)
(bkz: ölmeden önce izlenecek filmler)
amacına ulaşmak isteyen bir insanın, kısıtlı imkanlarla bile olsa, yılmadan, usanmadan ne kadar da azimle yol alabileceğini gösteren,
gerçekten de bir başyapıt olan,
oyuncuların belki de en iyi performanslarını sergiledikleri şaheser.
başrollerini tim robbins ve morgan freeman'ın paylaştığı yanılmıyorsam 4 oscarlı film..."umut her şeydir" düşüncesinin verilmeye çalışıldığı hapishane filmi.."bir film kaç kez seyredilebilir?" konusunda sizi rahatlıkla rekora koşturabilir...(ben henüz 10 dayım)
dünya klasikleri arasına girmis 10 degil 10.000 kere seyredilesi efsane film.
hayatımda izlediğim en etkileyici film.

--spoiler--
ama hapishaneden kaçtığında duvardaki posteri yerine nasıl yapıştırdığını anlayamadığım film.
--spoiler--

yıllar sonra gelen edit: iyi ki ilk entrymi bu başlığa girmişim.
şiddet ve cinselliğin birleştiği bir konuya sahip olduğu için izleyicinin dikkatinin dağılmadığı, atmosferin son frame 'e kadar korunduğu film.. sonu güzel bağlanmış. izlenmeden ölünmemesi gereken filmlerden.

edit : neden son sahne değil de son frame yazmışım, şimdi çözemediğim entry 'dir aynı zamanda.
hayatım boyunca bir daha benzerini izleyebileceğimi zannetmediğim, yaşam felsefeme yön verebilecek kadar beni etkileyen, bir ara kendimi mr dufresne * ile özdeşleştirmeme sebep olmuş, tek kelimeyle mükemmel film.

ülkemizde ve dünyada ne yazık ki forrest gumpla aynı dönemde vizyona girmesinden dolayı gişe hasılatı olarak beklenilen seviyeye ulaşamamıştır. forrest gump'ı kötülemek istemesem de shawshank redemption'la karşılaştırıldığında (en azından benim açımdan) sönük kaldığını söylemeliyim.

--spoiler--
filmin sonundaki kavuşma sahnesinde gözleriniz dolar, ağlamak istersiniz.
--spoiler--
Frank Darabont'un yönetmenliğini yaptığı, senaryosu Frank Darabont ile Stephen King'e ait olan, başrollerde Tim Robbins ile Morgan Freeman'ın harikalar yarattığı, 1994 ABD yapımı dram türü süper film.

Film; genç ve başarılı bir bankacı olan Andy Dufresne'in (Tim Robbins) karısını öldürmek suçundan iki kez ömür boyu hapse mahkum edilerek Shawshank hapishanesine gönderilmesini ve burada siyahi arkadaşı Red'in (Morgan Freeman) yardımlarıyla kısa sürede hapishaneyi sıra dışı bir yer haline getirmesini ve hapishane müdürüyle ilişkilerini konu alır.

Filmin bir diğer özelliği de 1995 yılındaki ödüllerin çoğunu anlaşılmaz şekilde Forrest Gump adlı filme kaptırmış olmasıdır.
"...unutma red umut iyi bir şeydir, belki de en iyi şeydir. iyi bir şey de asla ölmez..."
afişindeki yagmur altında ellerini iki yana açmış haldeki resim aslında filmin kısa özetidir.özgürlüğün tadını cıkarmaktır yagmur altında dilediğince ıslanmak.ya da özgürlük aşkıdır dışkılar içinde 500 metre sürünmek.izlenmesi tekrar tekrar izlenmesi gereken filmdir.bana göre tek eksik satranç takımı için o kadar çabaladıktan sonra morgan freeman'la tim robbins'in satranç oynamasını görmemektir.
nefes alan her insanın özgürlüğün farkına varmasını sağlamak için izlemesi gereken bir filmdir esaretin bedeli. yaşamın içinde unuttuğumuz, farkında olamadığımız küçük şeylerin; hayata dair ve insani olan şeylerin farkına varmamızı sağlar bu film. ve etrafınız duvarlarla çevrili olsa da, zifiri karanlık olsa da heryanımız bizi ayakta tutabilecek tek şey umuttur. her ne kadar nietsche " ümit kötü bir hastalıktır çünkü işkenceyi uzatır" demiş olsa da ümidi olmayan bir insanın nefes almasının bir manası yoktur.
an itibariyle tv 8 de ekranda olan, sinemada doruk noktası, bir başyapıt.
(bkz: tekrar tekrar izlenebilecek filmler)
dünyanın gelmiş geçmiş en iyi on filminden biri olarak kabul edilen filmdir aynı zamanda.
andy dufrsne' nin hapisanenin dışına çıktıktan sonra, sağnak yağış altındaki çamur deryasında kollarını havaya kaldırarak haykırdığı sahnenin yürek parçaldığı film.
özgürlüğün kutsal olduğunu, kimsenin başkasının özgürlüğü üzerine oyun oynayamayacağını anlatan 2 filmden biri. diğeri amistad' dır.
kesinlikle dublajsız izlenmesi gereken frank darabont filmi.
tv8' in dün gösterdiği güzel filmlerden biri. eğer sansüre kurban gitmezse seven de tercihtir ama nafile gibi.
izlediğim yaklaşık bin küsür filmden en beğendiğim ve şu an imdb top 250 listesinde "god father" dan sonra 2. sırada bulunan, herkesin kesinlikle izlemesi gereken, mükemmel bir hapishane filmidir. (tv de izlemenizi tavsiye ederim zira seslendirmeler çok güzel)
dün gece itibari ile tv 8 de yayınlanan ve izlerken yorgun bedenin uyumasına sabah kızmaya neden olan ikinci güzel özgürlük filmidir.
birincisi için;

(bkz: papillon)