bugün

beklediğimden erken sona ulaşmış olan fall out 3den sonra kendimi avutmak için başladığım ve daha başlar başlamaz bana her şeyi unutturan, adeta aşık olduğum oyun.

bethesdaya da burdan ' yine yaptın yapacağını ! ' diyor ve sözümü bitiriyorum.
vize mize dinletmeyen oyundur. hikayesi hakkında baya düşünülmüş sanırım yani filmini yapsalar dragonborn diye, soundtrackinde de şu youtubedaki kıza the dragonborn comes şarkısını söyletseler mükemmel olabilceğini düşündüğüm oyundur.
yeni bilgisayarıma yüklediğim oyun.

olum bu nasıl oyun lan. yükledikten sonra açtım hiç ellemiyim önüme ne gelirse önce adam gibi bir izleyim dedim. neyse başladı at arabasında gidiyorlar falan. bekliyorum bişey olacak diye hala gidiyorlar...tam "bu nasıl video böyle" derken bir de baktım oyunun ta kendisiymiş lan. o nasıl grafik... film izler gibi, hayret ettim valla. teknoloji çok gelişmiş hacı. 70 liraya satmış olduğum bilgisayarımda diablo oynuyodum, bünyem sarsıldı aq.
hala çözemediğim oyun. 2-3 görev yapabildim. görevlerin çoğunu bulamıyorum. bulduklarımı bitiremiyorum. kafama göre köy, maden basıyorum. en son bir kaleyi bastım 15 tane muhafızla kapıştım. 5 muhafızın amına koydum. 10 muhafız benim amıma koydu. pot falan kalmadı öldüm.

güzel oyun stres için bire bir.
http://www.cezmikalorifer.com/video/izle.php?id=7076
ps3'de nord karakterimle warrior one handed şeklinde oynadığım oyun. istediğim zaman diğer elime elime hançer, balta, veya magic alabiliyorum. yakışıklı, karizmatik, kaslı ve en önelisi dragonborn bir karakterim var. şu sıralar nötr takılmaktayım. hangi tarafı seçeceğime henüz karar vermedim. zira oyunada yeni yeni başladım zaten. 10 lvl oldum en son.

azıcık --spoiler--

esas konuya tek bir cümleyle giriş yapmak gerekirse; hemen söyleyelim oyun muhteşem olmuş. öncelikle oyunumuzun mükemmel bir hikayesi ve atmosferi var. sizi oynadığınız süre boyunca başka bir diyara götürüyor ve kontrolü o andan itibaren bize bırakıyor desek yeridir. artık oralarda dark brotherhood takılıp insanları öldürmek, odunculuk yapıp geçiminizi sağlamak, veya kurt adam olup etrafa dehşet saçmak sizin elinizde. anlayacağınız oyunda yapacağınız bir dolu iş var. çocuklarla ebelemece oynamaktan, sarhoş yaşlı bir adam için içki şisesi çalmaya, ordan bir yaşlı kadıncağızın esir alınmış oğlunu kurtarmaya kadar uzanıyor bu yan görevler silsilesi. evet yan görevlerden söz ettim çünkü oyunu üç gündür ortalama 8 saat gibi bir süreyle oynamama rağmen henüz 3 tane ana görev yaptım, yapabildim. oyunun derinliği öyle güzel ki yaptığınız her yan görev birbirinden faklı olarak tasarlanmış ve üzerinde uğraşılmış. mesela bir göreve gittim geçenlerde. yaptım görevi ama sonra o görevin sonuçları olduğunu anladım. bu da başıma başka bir görev olarak geri döndü. bir yan görevden saatlerce çıkmadığımı biliyorum. bu görevleri de boşuna yapmıyoruz hani, yaptığımız her quest bize para, eşya ve güven olarak geri dönüyor.

oyunun grafikleri de bu muhteşem atmosferin içinde ne kadar kötü olabilir. özellikle su efektleri çok hoşuma gitti oyunda. bir 10 dk durup seyrettim o derece güzeldi. aç kurtlar saldırmasa daha da seyretcektik ama neyse. oyundaki her karakterin seslendirmelerinden, çevredeki her canlı varlığın seslendirmesine ve yüz ifadelerine kadar hepsi dört dörtlük olmuş. kısaca; hikaye, atmosfer, sesler, oynanış bazı eksikliklerine rağmen kusursuza yakın olmuş diyebilirim.

evet son olarak oyunun en vurucu özelliklerinden biri olan müziklerden bahsetmek istiyorum. jeremy soule abimiz yine döktürmüş. o nasıl müziktir öyle. resmen her müziğini duyduğumda içime kadar işledi. acayip gaz verici müzikler yapmışsın. bir ejderha savaşı esnasında yeniliyorken aniden senin müziğini duydum. içime öyle bir öfke doldu ki artık nasıl daldıysam zavallı yaratığa ölmüş ben hala vuruyorum.

evet burda kesmek lazım yazıyı zira otursam oyunda ki yeni yetme tecrübemle sayfalarca yazıcam gibi. upuzun bir oynanış süresi ve saydığım diğer etmenlerle bileşince bu şaheser rpg sevmeyen biri tarafından bile mutlaka denemelidir. verdiğim para son kuruşuna kadar helal olsun. evet ben izninizle artık yazıyı bitiriyorum zira kartılmam gereken bir kardeşlik ve bulmam gereken dark brotherhood var..

as fearless in death as he was in life...

azıcık --spoiler--

edit: en son 30 level oldum. hala deli gibi oynuyorum. oyunda yapacak o kadar çok şey var ki.
edit 2: 38 level olup bitirdim artık oyunu. zira artık yavaştan sıkmaya başlamıştı. tadında bırakmak lazım.
the lord of the rings ile benzerlikler gösteren, saatlerce sıkılmadan kendini oynatabilen bethesda oyunu. thieves guild başkanı olunca alınan kıyafet ise gözü önlü açmaktadır. velhasılıkelam, güzel oyundur.
görsel
milletin haldır haldır diablo 3 oynadığı şu günlerde , inadına yumulduğum enfes rpg. Gelmiş geçmiş kategorisinde ilk 5 olmasada ilk 10 a rahat girer. öyle bir dünya varki bu oyunda ,insana yaşattığı derinlik öyle güzelki , ister istemez bütünleşiyo insan karakterle.
insanın sosyal hayatını bitirebilecek ve dış dünya ile bağlantısını kesebilecek bir oyun. oyunda hiç bir şey yapmasan, sırf manzarası ve atmosferi için bile oynanır o derece yani.
üçüncü kez oynamam artık dediydim bu oyun için. ama üçüncü kez de oynuyorum lan. sen nasıl bir oyunsun amınaki ya.

bu kez okçu olmak istedim, wood elf seçtim. ayrıca at kullanmayı bıraktım. hem öldü-kaldı stresi yok, hem de yürümek daha güzel. at kullanırken kaçırdığın pek çok şeyi yürüyerek görebiliyorsun oyunda. zaten haritanın her metrekaresi bir ilginçlik dolu.

bu oyunun ülkemizde hak ettiği üne kavuşamaması gerçekten çok üzücü.
deli gibi oynanan oyundur. üçüncü kez başladığımda artık farklı şeylere yöneleyim dedim. lan alduin'in götünü kestik, millete yardım ettik iyilik meleği olduk, yeri geldi kurtadam olduk yeri geldi vampir olduk. gün geldi hunharca enchantment kastık, okçu olduk, warrior olduk, mage olduk, olduk da olduk. şu sıralar değişik bir fantazi peşindeyim. evlenip evlenip boşanıyorum. neredeyse 5 kez falan evlenip boşandım. evlenilebilecek tüm hatunlarla evlenmeyi düşünüyorum. abazanlığımdan değil lan, harbiden yapacak bir şey kalmadı. çıktı çıkalı başka hiçbir şey oynamıyorum neredeyse. lydia, ysolda, senna, camilla şu ana kadar evlediğim hatunlar. ancak içlerinden beni en çok etkileyen senna oldu. bir tatlı dil, bir güler yüz anlatamam. "sadece senle ben skyrim'de aşk yaşamaya değer iki kişiyiz..." diyor. kedi canını onun. yalnız, yemek yapmasını istediğinizde biraz caz yapıyor o kadar. ama yapıyor yemeği sonuçta. o kadar da olsun, rahibe sonuçta.

bunun yanında yeni başlayacaklara naçizane tavsiyem, ana görevleri hemen yapmayın, bekletin. biraz güçlenin. sneak falan kasın. bir de kafanıza göre mağara basmayın. sonra o mağarayla ilgili bir görev alınca sorun çıkabiliyor. bir de büyü üstünden gitmeyi deneyin. destruction artınca önünüzde kimse duramıyor. tabi eğer üstünüzde magica regeneration'ı hızlı artıran bir elbise varsa. vampirliği pek tavsiye etmiyorum. sneak olayında iyiler ancak en geç 72 saatte bir kan emmeniz gerekiyor. 72 saati geçince 4.seviye vampir oluyorsunuz ve insanlar gördükleri yerde size saldırmaya başlıyor. ancak 4. seviye vampir olunca 180 saniyeliğine görünmez olabiliyorsunuz. ayrıca her seviyede yeni bir özellik ekleniyor. dayanıklı olduğunuz özellikler seviyeniz yükseldikçe artıyor, zayıf olduğunuz özellikler de aynı oranda zayıflıyor. bir de vampirler güneşe çıkınca sağlık, büyü ve dayanıklılık seviyeleri 15 puan düşüyor ve harcadıktan sonra tekrar artmıyor. bunun yanında vampirler hastalıklara, buz ve zehir büyülerine karşı oldukça dayanıklılar. yalnız ateş büyüsüne karşı da aynı oranda zayıflar.

özetle, eğer oyunlara karşı - özellikle rpg- hassasiyetiniz varsa ve önemli bir dönemden geçiyorsanız (yaz okulu, vize final vs.) kesinlikle başlamayın. yapmayın bunu.
altyazısı çıkmadan oynayamayacağım oyundur. lan şu yapımcılar niye türkçe desteği vermez ki. tamam dublaj yap demiyorum altyazı çıkar. sonra neden korsan oyun alıyonuz diyonuz.
oyunu bir hışmile bitirip tekrar oynamak için mod işine girdiğim mükemmel oyun. yapacak hiç göreviniz yok mu? ayı-kurt kesmekten bıktınız mı? halktan gereken saygıyı göremiyor musunuz? bakın hele;

deus mons şatom:
görsel

şato içinde görevlendirdiğim bir düzine şövalye, kütüphane görevlisi, hizmetkarlar, aşçı ve rahip ile kendimi hasan sabbah gibi hissediyorum. tüm evlerimdeki zımbırtıları şatoya taşıdım. yine de silahhanede yer kaldı. yüzlerce kitap ve binlerce mücevher taşıdım. şu anda istesem tamriel'i satın alabilirim. ya da almam, acından ölsün ibnetorlar.

efsanevi dwarf uçan gemim asteria:
görsel

geminin dizaynına hayran kaldım. morrowind oyuncuları gemiyi hatırlayacaktır. tam bir saltanat içerisindeyim. ellemeyin beni, amacımdan saptım iyice. kendi evini kendin geliştir modu varmış. dur bakalım neler çıkacak daha.

ayrıca bu mod uygulaması da oldukça kolay. yeni oyuna başlamaya gerek bile kalmıyor. zaten 51 seviye one&two handed-archer-assasin karakteri bitirmeye kıyamıyorum. üzerimde deadric zırh taşımama rağmen bir tilki gibi sessizce ilerleyebiliyorum. çoğu mağarada düşmanlarım beni farketmeden azı dişlerinin dibine deadric oku sokup sessiz sedasız görevi bitiren bir kahramanım var. boş vakitlerinde kitap okuyup okla şahin avlıyorum o derece.

o değil de skyrim böyle aşkın ıstırabını abi. şu mükemmel oyunumu paylaşabileceğim kimse kalmamış etrafımda. nasıl asosyal ettiyse beni sözlüğe de gelip skyrim'den bahsettiriyor.
dış dünyaya adımımı atar atmaz, kendi başıma gittiğim ilk 300 metre sonunda, çakal sürüsü tarafından önümün kesilmesiyle altıma sıçtırmış oyun. yok bir de ejderha keseceğim, öyle mi?

bethesda iyi bir firma. gerçekten süper oyunlar yapıyor. ama bu adamların oyunları bana uymuyor. ben daha çok bioware tarzı oyunlar seviyorum. yani sinematik olacak, diyalogları yaşayacaksın.

gene başladık oyuna. bedevi hayatı yaşamak en iyisi ya. yok uçan gemi, yok şato. dünyevi şeyler bunlar.*
sadece 6 gb olduğu unutulmaması gereken oyundur. normal şartlarda (ve herkese istediğini verecek şekilde tasarlanmış olsa) 100 gb falan olur bu oyun.
benle aynı hızda koşan gardiyanların beni 5 şehir boyunca kovalamasının ardından kapatıp bir daha açmadığım 4. oyunundan sonra grafiklerine aşık olup indirdiğim koşuş hızları düşük gardiyanlarla önüme çıkmış, oynanılabilitesi de artmış, aşmış oyun.
kendisi bir ayımı yemiştir. buna rağmen 7 maskenin sadece 3'ünü ele geçirebildim. 5 gb'a bu kadar uzun oyunu nasıl sığdırmışlar bilmiyorum ama iyi iş başarmışlar gerçekten.

btw, kardeşim oyuna başladıktan 1 hafta sonra dışarı bakıp yağan karı görünce 'aaa skyrim gibi' demişti. işte böyle grafikleri var bu oyunun. (bkz: vay anasını)
yeni sisteme geçtiğim de oynayacağım ilk oyunlardan. yalnız türkçe altyazı desteğinin olmaması can sıkıcı bir durumdur.
bir morrowind değildir.
hiç bir şey anlamadığım oyun. kimim, neyim, oyundaki amacım ne? hiç bir şey anlamadan ölüp duruyorum.

edit: yardımlarınızı beklemekteyim.
steam yaz indirimleri kapsamında 50% indirimle 29.79 dolara düşmüş olan oyun. bu fiyata alacaklara duyurulur. (indirim 36 saat geçerli)
o kadar ayrıntılı bir oyundur ki, %100 türkçe bir yama bile yapması, en azından bir sene sürer.
birkaç oyun çeviri takımının çeviri yapmayı düşündüğü, ancak çok uzun süreceği için vazgeçtiği efsane oyun. ilerde yapacak olan babayiğitler çıkar mı bilinmez. oyunun ne kadar detaylı olduğunu şöyle anlatayım; sadece oyundaki npc karakterlerinin repliklerini seslendirmede 70 seslendirme sanatçısı çalışmıştır ve 60.000 satırdan fazla replik okumuşlardır.
sırf npc'lerin replikleri için bile oynanabilen oyun. birkaç tanesi;

*bazen askeri yaşamımı özlüyorum. ama kızımı kucağıma aldığımda doğru tercih yaptığımı anlıyorum.(amren - ailesi için askerlik görevini bırakan eski bir savaşçı)

*ben de senin gibi bir maceracıydım. daha sonra dizimden bir ok yedim... (şehirdeki guardların hepsi söyler bunu. ahaha*. ayrıca bakınız (#15915317))

*her şey satılık arkadaşım, her şey... eğer bir kız kardeşim olsaydı, saniyesinde onu da satardım! (belethor - whiterun şehrinde general goods store'un sahibi olan tüccar)

*eğer satmayı düşünürsen akrabalarından birini alabilirim. hahha sadece küçük bir şakaydı. (belethor)

*ben senin kılıcın ve kalkanınım. (lydia - whiterun jarl'ının sizi korumakla görevlendirdiği afet)

*ne bakıyorsun? senden korkmuyorum, benden yaşça büyük olsan bile. (briath - amren'in küçük kızı. babasının kızı işte nolacak.)

*kılıç ve gölge, sessizlik ve ölüm. bunlar benim sanatlarım. mütevazı bir ücret karşılığı senin için büyük bir sanat yapabilirim. (jenassa - kiralık kılıç)

*paran varsa hoş geldin, aksi halde yola koyul. (keerava - riften şehrindeki hanın sahibi)

*taze balık, günlük taze balık!.. skyrim'de bundan iyisini bulamazsınız. balığımızı denemeden solitude'dan ayrılmayın. (addvar - solitude şehrindeki balıkçı)

sanırım çocuğunun ismini dovahkiin koyduracak kadar* bağımlılık yapmasının sebeplerinden biri de gerçek hayata çok iyi adapte edilmiş olması. resmen bambaşka bir hayat, bambaşka bir dünya. tek kelimeyle enfes. sanat eseri...
bi internet sitesinden öğrendiğime göre, oyundan hiçbir şey anlamayan adam bile 289 saatte bitirebiliyomuş.

ha bi de çeviri konusu var. ona da değinmek istiyorum. yahu arkadaş bundan birkaç yıl önce diablo ve sanitarium yamaları yayınlamıştı türkçe olarak. çeviriyi yapan adamın kaç sayfa çevirdiğini bilmem ama -ki sanitarium da baya bi metin vardır aslında- 1 yıl gece gündüz uğraştığından bahsediyodu. malesef şu ana kadar türkçe olarak yayınlanmış bi rpg yok, çeviri sürümü de yok. yalnız elin ispanyolu, rus'u amk portekizlisi bile oturup bilgisayar oyunları tarihinde hit olmuş efsaneleri kendi diline çeviriyo arkadas. bunu yapıyo adamlar, ben gördüm. mesela bi planescape torment mesela bi dungeon siege vs vs.

velhasıl 60.000 satır yazı falan, bunlar bahane. gerçi şimdi denecek ki bu adamlar hiçbir destek almıyor. haklılarda ama bu işi isteyerek yapmak da lazım -biraz önce bahsettiğim adamların da destek aldığını sanmıyorum-, o da profesyonelce olmayabiliyor bi taraftan...

artık 2020yi falan beklemek lazım, belki yapımcı şirketlerin gözüne gireriz ülke olarak farkına varırlar bu potansiyelin de türkçe oyun oynayabiliriz; birisinden çeviri falan beklemeden. çünkü ben bıktım en sikko en basit fifa 12 yi bile oynarken yunanca dilinin olması fakat bi türkçenin olmaması koyuyor bana evlat acısı gibi. tamam dostum korsan yazılım da çok kullanılıyo ben de kullanıyorum ama lisanslı yazılım da kullanılıyor. en basit mount & blade örneğini vereyim 10 lira mı ne vermiştim ben bu oyunun orijinal sürümüne.. yapımcısı türk olduğu için oyunda haliyle türkçe, şimdi bu oyun 60 euro olsa ben nerden bulam o parayı. madem ürününü satmak istiyosun, oyunları türkçe olarak sat dediğimizde de korsan yazılım çok abi diyosun fiyatları makulleştir be güzel kardeşim. 10 lira yap 20 lira yap. ayıp değil mi simdi senin yaptıgın ha it herif.

son olarak bu oyunun çevrilme olayına tekrar dönecek olursam. bilenler bilir en son bi site tarafından yürütülen hani.. adamlar deli gibi uğraşıyodu falan, baya bi ilgi de çekmişti aşikar. gerçekten durduruldu mu ne oldu bilmiyorum ama eğer öyle olduysa yazık olmuştur. yakın zamanda çıkan 3d çöplüğü oyunlar içerisinde belki de en akılda kalan adını zamanın ötesine yazdırabilecek bi oyundu. türkçeye kazandırılması çok iyi olurdu ya neyse.

edit: harf inkılabı