bugün

ing. utanç, mahçubiyet.
almanya popstar'da birinci olan türk kızı bahar'ın grubu monrose ile birlikte çıkardığı ilk single..
http://www.youtube.com/watch?v=5eyHczCAtcc
shame / pj harvey

I don't need no lasso
I don't need no ball and chain
I don't need anything with you
Such a shame, shame, shame
Shame, shame, shame
Shame is the shadow of love

You changed my life
We were as green as grass
And I was hypnotized
From the first 'til the last
Kiss of shame, shame, shame
Shame is the shadow of love

I'd jump for you into the fire
I'd jump for you into the flame
Tried to go forward with my life
I just feel shame, shame, shame
Shame, shame, shame
Shame is the shadow of love

If you tell a lie
I still would take the blame
If you pass me by
It's such a shame, shame, shame
..shame is the shadow of love.. diyor,

yahu deli kadın, insanın gözünün içine baka baka..

http://www.youtube.com/wa...p;mode=related&search=
almanya'daki pro 7 yarışmasındaki içinde türk kızı bahar kızıl'ın da bulunduğu 3 finalistten grup monrose'un çıkardığı ilk single..
Uh huh her albümünden şaheser pj harvey şarkısı. arızalı bir kadın, utanç duygusu ve aşkı nasıl iç içe anlatabilir?

böyle...
(bkz: shame on you)
(bkz: skammen)
pj harvey'in, doğrusu bu şekilde olan şarkı sözleri....

i don't need no rising moon
i don't need no ball and chain
i don't need anything but you
such a shame, shame, shame
shame, shame, shame
shame is the shadow of love

you changed my life
we were as green as grass
and i was hypnotized
from the first 'til the last
kiss of shame, shame, shame
shame is the shadow of love

i'd jump for you into the fire
i'd jump for you into the flame
tried to go forward with my life
i just feel shame, shame, shame
shame, shame, shame
shame is the shadow of love

if you tell a lie
i still would take the blame
if you pass me by
it's such a shame, shame, shame
Yılların eskidemediği tikky sanatçı Robbie Williams ile Take That grubundan kankisi olan Gary Barlow'u 1995 yılından bu yana ilk kez bir araya getiren şarkıdır. Robbie Williams'ın aslında duygusal çocuk olduğunu gösteren "Angels" tadında bir eserdir.

Efendim? Sözleri mi? Ahanda burada

Well there’s three versions of this story mine, yours and then the truth
And we can put it down to circumstance, our childhood, then our youth
Out of some sentimental gain I wanted you to feel my pain, but it came back return to sender
I read your mind and tried to call, my tears could fill the Albert Hall, is this the sound of sweet surrender?

What a shame we never listened
I told you through the television
And all that went away was the price we paid
People spend a lifetime this way
Oh what a shame.

So I got busy throwing everybody underneath the bus
And with your poster 30 foot at the back of Toys-R-Us
I wrote a letter in my mind, but the words were so unkind, about a man I can’t remember
I don’t recall the reasons why, I must have meant them at the time, is this the sound of sweet surrender?

What a shame we never listened
I told you through the television
And all that went away was the price we paid
http://www.musicloversgroup.com
People spend a lifetime this way
And that’s how they stay
Oh what a shame.

Words come easy, when they’re true
Words come easy, when they’re true

So I got busy throwing everybody underneath the bus
And with your poster 30 foot at the back of Toys-R-Us
Now we can put it down to circumstance, our childhood then our youth.

What a shame we never listened
I told you through the television
And all that went away was the price we paid
People spend a lifetime this way
And that’s how they stay
Oh what a shame.

People spend a lifetime this way
Oh what a shame
Such a shame, what a shame
steve mcqueen'in yazıp yönettiği, michael fassbender ve carey mulligan'ın oynadığı, seks bağımlılığı konulu bir film olduğu söylenmekte. sinemasever biri olarak izlerim muhtemelen.
seks bağımlısı bir adam, bir kızkardeş ve geçmişi hatırlayınca doğan bir "utanç". altından ensest çıkacağını düşündüren film.

yarın itibariyle vizyonda...
(bkz: ama o da bir insan en nihayetinde)

pislik nevinden işleri * insanlara insani zaaflarla, vicdani muhasebelerle, yalandan suçluluk sahneleriyle gösterip pisliği meşrulaştırma nevinden bir film.
gayet sıkıcı bir adet film. bir intimacy değil. ayrıca biletinizi peşin almanız sonrasında pornocu/tinerci diye fişlenmenize engel olacaktır.
--spoiler--
dibe vurduysan, ya da hala düşüyorsan.
--spoiler--

hayatın anlamını sekste arayan, burjuva avrupalının amerikan yaşamı filmi.
konulu porno izlemek isteyenler için birebir.
steve mcqueen'in yazıp yönettiği başrollerinde michael fassbender ile carey mulligan'ın oynadığı brandon* adlı new york'ta bir dairede yalnız yaşayan seks bağımlısı 30'larında bir adamın kız kardeşinin gelişiyle hayatında yaşadığı* bunalım anlatılıyor.
michael fassbender'ın müthiş bir iş çıkardığını söylememek büyük bir hata olur.
ayrıyetten carey mulligan rolüne cuk oturmuş sevimli, narin, yumuşak, sanatçı ve kız kardeş.
yalnız yaşamı iyice benimseyen batı'ya güzel bir gönderme olduğunu düşünmüyor değilim.

--spoiler--

filmde brandon yalnız yaşayan, yalnızlıktan hoşlanan ve topluma yabancılaşmış birisi olarak dikkat çekmekte. kız kardeşi gelince evinde istediği gibi hareket edememek onu kahreder ve sorunlar başlar.
kız kardeşiyle ağır bir tartışmadan sonra kız kardeşinin intihar etmesi onu derinden etkiler. sonra kız kardeşine karşı sevgi beslemeye başlar ve insanoğlunun bazı şeyleri kaybedince veya kaybetmeye yaklaşınca kıymetini anladığını bize tekrar hatırlatır.
brandon'ın mastürbasyon yaparken kardeşine yakalanma sahnesi çok fenadır zaten utanç duyduğu bir şeyi yaparken bunu bir de ailesinden birinin görmesi onu kahretmiş olsa gerek.
evet bir hayli yabancılık teması var filmde.

--spoiler--
sitiv mekkuyinin yazıp yönettiği bla blaa.. heralde bunu yazmadan entri girilmiyor buraya.. neyse filme gelirsek soft porno tadında.. sevgiliyle izlemelik bir film..
brazzers ve naughty america yönetmenlerininsteve mcqueen’den ders alması gerektiğini gösterir 2011 yapımı ingiliz filmi. tanım kısmını böyle dolduralım.
modern(!) dünya’nın nimetlerini(!) sorgulayan bir film olarak görüyorum bunu. görünüştü brandon’ın başarılı olduğu bir işi, tabir-i caiz ise patronuyla da can ciğer kuzu sarması şeklinde özetleyebileceğimiz bir arkadaşlık ilişkisi, kendisine ait bir dairesi ve istediği zaman o daireye oruspu atabilecek parası var. ancak sürekli bir doyumsuzluk hayata karşı sürekli bir doyumsuzluğu var ki bunu iş arkadaşıyla yediği yemeğin ertesi gününde melez güzelimizi eve atmasına rağmen devamını getirememesi çok güzel göstermiştir. yine melez güzelimizle tamamına muvaffak olamadığı seks sahnesinden sonra sarışın afeti gayet hoş bir pozisyonda ve tam performansla...* bu sahne, mutlu olmak varken bu mutluluktan kaçması modern dünyanın dikte ettiği herhangi birine bağlanmama yüceltilen ve cinsel hazza odaklanan tek gecelik ilişkilere güzel bir göndermede bulunduğuna inanıyorum. bir de göz önünde olan, ancak benim diyen porno filmlerine taş çıkartan seks sahneleri arasında yiten bir şey yani ailevi ilişkiler. bir sahnede sissy* i̇rlanda’dan new york’a geldiklerini söylüyor. brandon ve sissy arasındaki ilişkiye baktığımızda ailenin bir şekilde dağıldığını görüyoruz ki günümüz ailelerinin ve aile bireylerinin arasındaki ilişkileri göz önüne aldığımızda yönetmenimizin burada da zülf-ü yare dokunmak istediğini rahatlıkla söyleyebiliriz gibime geliyor. bunların dışında müzikler filmle olağan üstü bir şekilde uyum sağlıyor. 1 yıldan fazla bir süredir her filmin müziğine neredeyse filmden daha çok özel alaka gösterdiğim dolayısıyla bu konuda bir şeyler öğrendiğimi farz ederek böylesine iddialı bir cümle kuruyorum. yalnız “aria - goldberg variations; bwv 988 (j.s. bach)” ve “variation 15 a 1 clav. canone alla quinta. andante (1981 version) - goldberg variations, bwv 988 (j.s. bach)” dışında hadi belki “chic’ın i want your love” parçalarını filmden bağımsız olarak dinleyebildiğimi söylemeliyim bu da klasik müziğin ve elbette bach gibi bir dehanın sayesindedir. çarşafların ve atkının rengini de es geçmek haksızlık olacaktır. kullanılan renk* garip bir şekilde şehveti dizginliyor gibime geldi tabii bunda filmden hemen önce izlediğim çığlık ustası alman motoru madison i̇vy imzalı kısa filmin de etkisi olabilir diye düşünmüyor değilim. bunu cevaplamak için filmi tekrar izlemem gerekecek sanırım.
unutmadan söylemek lazım never let me go ile gönlümde taht kuran gülüşüne yandığım carey mulligan bu filmde never let me go ve an education’daki performanslarının yanında sönük kalmış, ama yine de şahane bir iş çıkardığını söylemek lazım.* michael fassbender ise zaten üstünde olan ağır yükün altından kalkmayı bilmiş, lakin sonlardaki o ağlama sahnesi var ya hayatımda öyle yapmacık bir sahne görmedim. tek eksik buydu başrol oyuncumuzun. eh yazanın da, yönetenin de, oynayanların da ellerine sağlık deyip filmi izlemeye davet ediyorum. (torrent isteyen varsa ucuza veririm.*)
bir de içimde kalmasın diye söylüyorum; basit bir sex filmi olarak görenler “ayyy sex filmiymiş iğreeaanç” diyenler varmış bu film için kusura bakmasınlar ama amlarına koyayım ben onların çok ayıp ediyorlar valla bak
çok cesur sahneleri olan bir film.
sonundaki adult sahneler dışında izlenecek bir yanı yok.
yalnız yaşayan adamın yaşadığı tek gecelik ilişkiler akabinde kız kardeşinin yanına gelip evinde kalmak istemesinden sonra değişen hayatı.
sonundaki adult sahneler için ise filmin satışı adına yapılan bir pazarlama tekniği olsa gerek. ammavelakin bir çok porno filmlere taş çıkartır.
üzerine söylenecek çok şeyi olan ama yine de "ne söylenebilir ki?" dedirten, bir seks bağımlısını konu edinen steve mcqueen filmi.

film boyunca kendinizi, en yakınlarını sorguluyorsunuz fark etmeden, rahatsız oluyorsunuz, tüyleriniz ürperiyor, düşünüyorsunuz.

film anlaşılmaz değil ama üzerine düşünme gerektiriyor ve düşündükçe anlamları içinde yüzmeye başlıyorsunuz. yönetmen açık kapılar bırakmış durumda ve filmin adı üzerine düşündürüyor.

öneri: filmi izlerken ya yalnız olun ya yanınız boş olsun ya da film izlemekten anlayan ve seks olgusunu gözünde büyük bir tabu, ayıp olarak görmeyen birileri olsun yanınızda, illa birileri olacaksa.

bir arkadaşımın ağzından çıkan cümleyi aynen aktarıyorum: "bu film türkiye'ye göre değil."
neden biliyor musunuz? çünkü hala en ufak bir sevişme sahnesinde kıkırdayan insanların yanlarından geçiyoruz her saniye.
bir salman rushdie romanı. pakistan konu alan politik diyebileceğimiz kitabı. rushdie kendi dönmeliğine yaraşır şekilde olayları anlatmış ve kurgu oluşturmuş. bizim tazminat zamanında kalan romanın içine yazarın girip bir şeyler anlatması 19. yuzyılda kaldıgını gösteriyor. yok kitapta pakistanın 15.yy'da kaldığından dem vuruyorda o yüzden bilsin istedim.
yok denebilecek kadar az olay ve konuşma içeren, ensest ilişki yaşamış kardeşlerin pişmanlığını konu alan gereksiz mi gereksiz bir film. en iyi filmler arasında kendine yer bulması da bi hayli ilginç. oyuncular iyi hoş da konu olaydı eyiyddi.
Kendisi birçok kadını tek gecelik çerez olarak kullanan, kadını metalaştırmanın dibine vurmuş bir adamın, kız kardeşi kendisinin evli patronu tarafından aynı şekilde kullanılıp .mı götü dağıtınca geçmişinden utanç duymasını konu alan soft porn film.
Edit: yazım hatası.
zenci kadınla başladıkları işin ortasında neden kalkıp gittiğini anlayamadığım film.
biri açıklasa.