bugün

Strakof'un deyimiyle 'Hayatın, zamanın Rusya'sının, tarihin, sınıf kavgalarının olağan üstü bir tablosu; insana insanlığa ait ne varsa; insanın mutluluğunun ve büyüklüğünün; felaketinin ve küçüklüğünün mükemmel bir tanımı nedir? Derseniz cevabı şudur: 'Savaş ve Barış'
deniz gezmiş' in son günlerinde okuyor olduğu kitap. yorumsuz.
dünyanın en gereksiz ve sevimsiz eylemi olan savaşın, rus toplumu üzerindeki olumsuz psikolojik etkisini anlatan tolstoy yapıtı.
ilk bitirdiğimde bittiğine üzüldüğüm ve tekrar okumak için kendime söz verdiğim şaheser diye nitelendirebilceğim kitap.şu günlerde okumaya yeniden başladım.herkesin okumasını tavsiye ederim.
dünyanın herhangi bir köşesinde savaş varken, diğer yerlerdeki barış gerçek anlamını içermediğinden birlikte olamayacak iki kelime.
http://www.deviantart.com/deviation/51973022/

bu resimdeki balonun içindeki cocuk barış tır. dışındaki savaş tır. ikisi birden savaş ve barış.
Dostoevsky'nin besıy'sı ile romanların tahtını paylaşan kitap.

Orjinal adı voyna i mir'dir. Yıllarca bizim entelijans hep şu geyiği anlatır. Aslında kitabın ismi Savaş ve Barış değil Savaş ve Dünya'dır zira mir Rusça'da hem savaş hem barış demektir. Lakin Tosltoy kendi romanını kendi fransızca'ya çevirmiş ve ilgili kısmı "la paix" diye çevirerek bunun barış olduğunu göstermiştir.
eski olan her kitabı klasik olarak değerlendirmemek gerektiğinin en iyi örneği.tolstoyun yüz karası.
ilginç bir özelliği olmayan ama çok de kötü olmayan roman. çok saçma bir sonu var ayrıca. tolstoy'dan daha iyi bir şey beklenmezdi zaten, yine de biz çeviri okumak zorunda olduğumuz için çok fazla etkilenmiyor olabiliriz. savaş zamanı ve dönemin kadınları etkileyiciydi.
tolstoyun bir çok romanı gibi, kötü bir romandır, bol karakterli bol olaylı kalın kitap yazmak onun klasik yada iyi roman olabilmesi için yeterli değildir dedirten kitap.

(bkz: yeraltından notlar)
tanrı savaşı yarattı. ardından barışı var etti. ve tanrı dedi ki: "yok ediniz birbirinizi, bunun gölgesinde kutlayınız barışın zaferini." ve o yine dedi ki: "kardeşlik maskesinin altında saklı olan canavar ruhlarınızı sık sık gün yüzüne çıkarmayın, göstermeyin birbirinize. arada bir insanların nefes almasına, güç toplamasına izin veriniz barış adı altında. izin veriniz ki; harpler, cihatlar, kan akıtmalar daha bir manidar olsun, daha bir insana özgü olsun. bu şekilde içinizdeki kinin öcünü alınız, iliklerinize kadar tatmin olmayı hissediniz."
napolyonun askeri başarıları ve mutsuz sonu,rus çarlığının sürüncemeli hayatı ve tabiki de natashanın güzelliği aklımda kalan ana noktalarıdır.
dizisi veya filmi* yakında ulusal tv'de yayınlanacakmış. reklamları dönüyor bu aralar.
Karakter tahlilleri, mekan zaman bağlamı, kültürel öğelerin yansıtılması, doğru dil kullanımı ve daha nice konuda üstüne gerçekten tanınmayan roman. Ancak bir gerçek var ki romanı baştan sona okumak gerçekten çok zor ancak olay örgüsünü kaçırmamak ve romandan tat almak adına tamamı okunmalı. Bitirebilen şanslı insanlara da gerçekten bir sertifika sunulmalı.
birçok isim ve karakteri barındıran, sayfalar ilerledikçe kimin kim olduğunun anlaşıldığı tolstoy romanı. ilk 100 sayfadan sonra sıkıcılıktan akıcılığa geçen kitaplardandır.
bu romanın kahramanları hakkında kişisel görüşlerim;

---spoiler---

napoleon bonaparte: 19. yy'ın başında sanki aradan yüz yıl geçtiğinde kendisi hakkında yazılanlara yönelik poz verme güdüsüyle davranan, sahte ve ezik bir insandır. romanda ortaya çıktığı bütün anlarda bir "kahraman" gibi poz vermekte ama sahtelikten kurtulamamaktadır.

kutuzov: hayli yaşlanmış, çok yavaş hareket eden, kaderine boyun eğmiş bir insan portresi çizmektedir. arada sırada savaşı kazanacağına dair iddialı laflar etmesinin sebebi derin kaderci inanışı ve inanmış bir rus vatanseveri olmasıdır. napoleon ne ise onun tersidir, kutuzov asla kameralara oynamaz. aslında doğu halklarının cisimleşmiş hâlidir kutuzov. tolstoy da aslında aynı onun gibi düşünmektedir.

piyer: avanağın, safın teki olduğu zaten çok açık. yalnız çok iyi niyetli olduğu için tarafımca sevilmiştir kendisi. sosyetenin güzel dilberi tarafından zorla kendisini âşık hissettirilerek evlenme teklif etmek zorunda bırakılması cidden çok komiktir. piçtir, bu yüzden hayatı boyunca içinde bir boşlukla yaşamış, bu durumu içine sindirmiştir bu güzel insan.

natasha: bir diğer avanak. yalnız piyer gibi sevecen değil, aksine bana itici gelmiş bir kahramandır. çocukluğu sırf neşe ve sevgiyle dolu bir aile hayatı içerisinde geçtiğinden ömrünü sevilme ihtiyacı içerisinde geçirmiştir. dönemin rusya'sındaki ağır, grotesk havanın ortasında sırıtmaktadır, dünyadan haberi yoktur. her zaman neşe ile dolu ve beğenilme arzusu içerisindedir. vardır böyle çok güzel, oyuncak gibi sürekli etrafına sahici olmayan bir neşe saçan kızlar.

prenses mariya: romandaki favori kahramanım. çirkin bir genç kızdır. bir yandan cinsel arzularla dolu iken diğer yandan bunlara ket vurmak zorunda bırakıldığından beynini hurafelerle doldurmuş, çareyi dinsel tatminde bulmuştur. yakışıklı prens anatoliy'nin kendisini istemeye geldiği sahne romanın en matrak, en güzel bölümüdür. çok saftır, sevgideğer bir insandır.

prens andrey: prenses mariya'nın abisi. anlaşılıyor ki gençliğinden itibaren sürekli büyük sorumlulukların altına girmek zorunda bırakılmış, hep ciddi olmaya zorlanmıştır. ve bu sebeple hayatı boyunca mutsuz olmuştur. piyer'den çok daha mantıklı ve her ölçütte "başarılı" bir insan olmasına rağmen ona göre çok daha az dikkat çekicidir. mükemmeliyetçiliğin yok ettiği bir kişidir. ancak vurulup yere sırt üstü düştüğünde, gökyüzünü izlerken yaşadığı hayatın anlamsızlığını düşünür.

---spoiler---

bu büyük eseri bilmem "kötü roman" olarak tanımlayanlara ne demeli? bu eserde "büyük resim" insana ve tarihe dair herşeydir; savaş, barış, aşk, ölüm, ihanet, evlilik, acı. koskoca bir rus-fransız savaşının bütün etkileri öylesine güçlü fırça darbeleriyle ortaya konulmuştur ki. savaş sahneleri destansıdır. sanki bir kamera sürekli bütün kahramanların etrafında dönmekte bize onları değişik taraflarıyla gösterip durmaktadır. diğer taraftan milyonlarca küçük resim; ufacık ayrıntılardaki bile özenli, dâhice sanatsal yetenek okuyanı edebi hazzın doruklarına çıkarmaktadır.
çok güzel bir başyapıttır. fransa-rusya savaşı ve bu savaşın rusya'daki etkisini anlatır. tabi baştan sona savaş anlatmıyor, kitabın çoğunda rus sosyetesinin hayatı anlatılıyor aslında. bir tek ana karakter yok* (en çok da ilgimi bu çekti). kitabı okumayanlar bu yazdıklarımdan sonrasını okumasın yoksa heyecanı kaçar. kitabın sonlarına doğru herkes ölüyor, kala kala ana karakterlerden 3-4 kişi kalıyor. kitabın bitişini beğenmedim bir tek. söyle sağlam bir sözle bitirsin bekliyordum ama adam hikayeyi anlatırken birden kesmiş romanı işte. sağlam sözden kasıt batsın bu dünya olabilir, isyanım var olabilir vs.*
Tolstoy'un enfes romanı. Özellikle rus-fransız savaşının harika betimlendiği bir başyapıt.
Audrey Hepburn, Anita Ekberg ve John Mills'in de yer aldığı 1956 yapımı filmindeki çoğu oyuncu, kitabı okurken gözümde canlanan karakterlere fiziksel olarak çok benziyordu, Napoleon Bonaparte karakteri ise korkutmaktan ziyade güldürdü, mimikleri falan..

(bkz: war and peace)
çiçeğin üzerinde bulunan arı, bir çocuğu sokar. çocuk arıdan korkar ve arının amacının insanları sokmak olduğunu söyler. şair, çiçeğin tacına konan arıyı zevkle seyreder ve 'arının amacı çiçeğin kokusunu emmektir.' der. arı yetiştiren bir başka insan, kovandaki yaşayışı daha yakından inceledikten sonra arının amacı, arı beyini ve yavruları beslemek, daha doğrusu arı türünün sürekliliğini sağlamaktır, der. botanik bilgini, arının katmerli bir çiçekten ayrılıp, ayaklarında polen tozu ile bir başka bitkiye konduğunu ve orada bir birleşme meydana geldiğini görür ve 'işte arının amacı budur.' der. bir başkası bitkilerin oradan oraya yayıldığını incelerken, arının buna yardım ettiğini görür ve bu yeni gözlemci belki arının asıl amacının bu olduğunu ileri sürer. ama arının en son amacının ne birinci, ne ikinci, ne de üçüncü amaçlar - insanın aklı ancak bu amaçları kavrayabilecek niteliktedir - olmadığını görür. insan aklı, bu amaçlar dizisini araştıra araştıra yükselirken kendisi için en son amacın kavranılamayacak bir şey olduğunu daha büyük bir kesinlikle anlar.

insan, ancak arının hayattaki başka olaylara uyan özelliklerini gözleyebilir. tarihsel kişilerin ve tarihte rol oynamış halkların amaçları konusunda da durum farksızdır."

kitapdaki bu paragraf tolstoyun adamın aşmışın dediğim andır
nazım hikmet desteği de bulunan yeni tercümesi raflarda olan başucu eseri.
(bkz: lev nikolayeviç tolstoy)
NAPOLYONUN rusya seferi üzerinden dönemin rusyası tasvir edilirken aynı zamanda insanlığın durumları irdelenir.
tasvirler, betimlemeler okyanusu.
kısaltılmış metnini sakın okumayın. işin hikayesinde kalırsınız.
victoria tolstoy un - ki kendisi lev nikolayeviç tolstoy un torunudur - henüz okumadığını belirttiği baş yapıt.
nesnel olarak yazılmış bir roman , yazar kendi ulusunu ülkesini ne yermiş ne göğe çıkartmış 19.yy çarlık rusyası'nı iyi anlatmış trajik sürükleyici sonu saçma bir şekilde biten , savaş burjuva ve proleter üçlüsü romanı.
rusya ve fransa savaşını anlatmaktadır. sonu hayal kırıklığıyla bitmiş roman.
güncel Önemli Başlıklar