bugün

ferzan özpetek'in istanbul film festivalinin açılışında gösterilecek olan yeni filmi..
ferhan özpetek tarafından hrant dink'e adanacağı söylenen film.
başrolünde müthiş çekici italyan oyuncu stefano accorsi*nin oynayacağı yeni ferzan özpetek filmi. Ülkemizde Satürn Ters Gidince adıyla gösterime girecekmiş.
edit: bir ömür yetmez diye gösterime girdi. * *
bir ömür yetmez diye türkçeye cevrilen ferzan özpetek filmi. yönetmen de stefano accorsi'nin müdavimi olmus. olunmayacak gibi de değil hani..
güzel bir ferzan özpetek filmi. Serra Yılmaz'ın italyanca konuşurken gösterdiği profesyonel ve tane tane tellafuz etme yaklaşımı gerçekten takdire değer. Oyunculuğu da gayet iyi. Eşcinsel ilişkilerin doğasını ve aslını yansıtmak açısından faydalı görüntüler ve yaşantılar içeriyor. Böylece aşkın ve sevginin nerelerde de olabileceğini gösterebiliyor sinema(bazı durumlarda olamayacağını düşünenlere) Israrla eşcinsellik teması olmasını bu yüzden desteklememek elde değil ferzan Özpetek'in. Ayrıca samimi ve içten bir hevesle çekildiği için bu ilişki biçimi yapay kaçmıyor.
Daha önceki filmlerinde olmayan daha karanlık bir hava hakim bu filminde. Güzel çekimler ve dokunaklı diyaloglar var.
iyi yönetmen + iyi oyuncular = iyi film.

sakinliği, dinginliği seven sinema izleyicilerinin filmi seveceğini düşünüyorum. aksiyon severlerin, filmin sonunda illa kırmızı ya da mavi kablodan birini tercih etmek isteyenlerin gitmemesi gereken bir film.
film her ne kadar beklenmeyen bir ölümün gölgesinde gelişse de filmin içindeki sevgi insanın iliklerine kadar işliyor.
şahane bir soundtrack'e sahip olan film.
davide nin gözlerindeki acıyı, yürekte hissettirmeyi başarmış ferzan özpetek.

ve bu film, ferzan özpetek in muhteşem filmleri arasında yerini almış...
farklı karakterlerde insanların dostluklarını konu edinen film. başta, filmin asli karakteri gibi duran lorenzo'nun çıkışıyla, bazıları daha yoğun olsa da çoğu karakterin dostluk etrafında birleşimini görüyoruz.
filmin mesajını ise lorenzo filmin başında ve sonunda özetliyor belki de:
" işte böyle anlar var ki kendimi mutlu hissediyorum. neden bilmem ama davide'yi dostlarımızla görmek bana güven veriyor. ne dediklerini, ne düşündüklerini biliyorum. hep aynı şeyler olsa da, bana uyuyor. sürpriz, beklenmedik gelişmeler istemiyorum. her şeyin şu an olduğu gibi kalmasını istiyorum... daima... daima diye bir şeyin olmadığını bilsem de..."
herkesin önyargılarını bir kenera koyup başına oturması gerektiği bir filmdir. filmin sakinliği insana huzur verir, filmin içinde işlenen dostluk insana umut vadeder ve tabii ki filmin içinde işlenen aşk insana eşcinsel bir aşkın nasıl da büyük belki de erişilmez olduğu hissini verir. film bittiğinde ise önyargılarınızı koyduğunuz yerden geri almazsanız bile. sadece saygı duyarsanız.
adeta avrupa'da gaylerin yasamiyla ilgili bir belgesel gibiydi.
onun disinda serra yilmaz'in oynadigi karakter acaip gicik ediyor, son sahnelerde angelica ile diyalogu beni bir nebze rahatlatti.
yani iste oyle bir filmdi, iz birakan bir yani yok. tipik italyan sinemasi.

karsi pencerenin etkisinin yanindan bile gecemez.
ağlatan, güldüren, bunaltan, heyecanlandıran ama hepsinden öte sarsan bir film. iki erkeğin aşkı, aldatma, dostluk, ölüm... hepsi mükemmel işlenmiş.

müziklere tabii ki diyecek yok. finaldeki şarkı müthiş özellikle.

ferzan özpetek takdiri hak ediyor.
müzikleriyle, son sahnesiyle, diyaloglarıyla, dostluk denen muhteşemliğin anlatımı ile enfes bir ferzan özpetek filmi. çok da doğru bi tema barındırır. eşcinsel arkadaşının olması yetmez. yani bu "aa bak homofobik değil adam gibi biri, eşitlikçi falan" durumlarından da ziyade, paylaş diyor. onun dostluğunu da paylaş diyor. özel hayatını da. birçokları hatta birçoğumuz için zor bi durum ama yapılmalı. arkadaşın ve dostunsa şayet, yani arkadaş ve dost seçerken cinsiyete bakmayan güzel insanlardansan şayet bu yetmez. heteroseksüel diğer arkadaş ve dostlarının özel hayatlarını da nasıl paylaşıyorsan, eşcinsel arkadaşların için de aynısını yapacaksın diyor film. çok iyi çok da güzel diyor. ama işte bi ömür bazılarına yetmiyor.
http://www.youtube.com/watch?v=m9SqSbwJSYA Neffa'nın passione şarkısıyla daha da mükemmelleştirdiği bir ferzan özpetek filmi.
dün izlediğim ve izlemekte son derece geç kaldığımı bana fazlasıyla hissettiren paylaşım ve dostluk temalı özellikle geçmiş yaşantılarda sıkıntılar çözümlenemese de, hayata binaen çok ağır darbeler alınsa da hayat bir şekilde dostlarla ve dostluklarla gayet bilindik / aşina ve rutin şekilde akıp gidiyor söylemini fazlaca düşündüren finaliyle, genel olarak hayatın içinden ölüm olgusunun etrafında şekillenmiş, aynı zamanda da dram içeriğinin yanında gülümsetebilen 2007 yapımı olmuş bir ferzan özpetek filmi.

film izler izlemez 2 mevzuyu düşündürdü bana. bunlar azcık spoiler şeysiyle söyle betimlenebilir.

--spoiler--
lorenzo'nun ölümü sonrası anne ve babanın apar topar gelmesi sadece gelmeden öte mana taşımıyordu. yani dostluk mertebesi böyle zamanlarda daha da anlaşılır oluyordu. zira iyi bir dost insana anne ve babasından dahi yakın olabilirdi. ki film bu anma olgusunda bu sağlam insansı tavrın altını çiziyordu. lorenzo hakikaten yalnız değildi. anne incir çekirdeğini doldurmaz söylemleriyle kafa ütülerken baba başta davide olmak üzere tüm dostlarına şükran borçluydu ve mutluydu. nitekim davide acının büyüğünü yaşıyordu. ve film bu hissiyatı seyirciye fazlasıyla aktardı.
--spoiler--

--spoiler--
özellikle roberta'nın lorenzo'yu yatağında görmeyip eve gidememesi ve ölüm akabinde hayali bir tasvirle onu hayatta görmek istediği şekilde hafızasına kazıması takdire şayan bir incelikti. aynı şey gibi... anne ve baba kavga ederler. ufak kız bunun ne denli ciddi boyutta olduğunu anlar yani durum onun gözünde boka sarmıştır. ve ufak kardeşine durumu izaha kalkışır. berbat bir kompozisyonla rezil ve zekice bir senaryo hazırlar. bu minimal hikaye ebeveynlerin ayrılmasının çocuklar nezdinde ne ifade ettiğini mükemmel yansıtmış.hatta buna bir başka ayrıntıyla psikologta olsa bir insan gayet insansı bir dürtüyle burnunun ucuna kadar dolabilir diyen bir sahne daha mevcut. neval ( serra yılmaz ) angelica'yla dertleşmeye çalışırken angelica'nın hızını alamaması ve aslında bayağı kırıcı olması film konseptine uygun düşmüş.

--spoiler--

işin dostluk mertebesinde güneşli pazartesiler veya güle güle gibi başarılı ve naif bir anlatım sergilenirken yaşanmış ilişkilerin karmaşası ve sonuçta varılan dostluk mertebesi kendince ilişkilerin özgürce ve relax bir şekilde değerlenmesini yansıtarak pedro almodovar sinemasına dek uzanmamıza vesile oldu.

davide'nin uçurum sahnesi özgün değildi. davide'nin üzüntüsünün yoğunluğu açısından tercih edilmiş gibi olsa da biraz klişe biraz da zorlamaydı. ben lorenzo'nun yanında hastanede oturan malum çetemizin (dostların) yanından geçen kadının telefonda aldığı kötü haberin ardından grubun o alanı terk etmesi gibi incelikleri şahsen uçurum sahnesine tercih ettiğimi söyleyeyim.

hala izlememişler varsa ruh haliniz azcık buhranlıysa benim gibi nice çıkarımeşliğinde içinizin burkulmasına fırsat vererek hatta bundan tat alarak izlenmeli bir ömür yetmez.

son tahlilde kafi darece bir ilişki acısı içeren:

--spoiler--
-ben aşığım.
-biliyorum, uzun zamandır öylesin.
-çok da uzun zaman olmadı.

-ilk nerede aşık olmuştun, ilk görüşte değil mi?
-evet... bardaydı...
-bar mı, biz ilk kez amfide karşılaşmamış mıydık?
-evet, ama ben senden bahsetmiyorum!
--spoiler--

hatta en güzellerden biri olarak / cinsel yönelimin doğallığına binaen:

siz de onlar gibi misiniz?
-nasıl yani.. kederli gibi mi?
-hayır canıım..gay..
-oa hayır.. ben ibneyim!
-ahauauha...
-benimkisi eski usül... * *

10 üzerinden 7,5!
güncel Önemli Başlıklar