bugün

her canlının kaçınılmaz sonu..
başlangıç.
gerçekleşmesi esnasında farkında bile olamadan solucan yemi olacağınız hadise. küt diye ölümden söz ediyorum elbette.
son durak burdan öteye köy yoktur...
ölüm güzel şey budur perde ardından haber
hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber
(necip fazıl)
hayatta tek gerçek
yaşamın sonu.
gerçekleştikten sonra nelerin bizi beklediğini kestiremediğimiz durum.
çok bilinmeyenli hayat denkleminin sonu olan en bilinmeyen.
önce beyaz bir ışık görmek..
bir türlü kabullenemeyen gerçek.
grizunun güzel bir parçası.gerçi içinde ölümü konu alan bir müzik ne kadar güzel olabilirki diye tartışmalara yol açabilcek cinsten güzel bir parça
(bkz: anne ben manyak oldum)
aciların sona erdiği kurtuluş anı.
bir kaç senelik ayrılık...ondan sonra sonsuz beraberlik...
azrail'in görevi..
ayrım gözetmeksizin tüm canlıların ortak kaderi.
kalp kırmamak için en büyük neden.
dünyaya gelen yeni doğmuş bir bebeğin ağlayarak gelmesi ve ölüm acısı o kadar benzer şeylerdir ki. Aslında bu iki olay arasında geçen ömürde kişinin cüssesine sıkıştırılmış ruh, kişiyi sürekli sıkıntılara, üzüntülere, mutluluğa, açlığa, felakete, bolluğa berekete, susuzluğa, hastalığa sürüklemiş ve o cüsse üzerinde ruh hareket alanı ve kabiliyeti bulmuştur. o zaman ruh bütün bu olanları cüsseye yaşatıyorsa ruhun vücuttan ayrılması (ölüm) cüsseyi rahatlatacak ve aslına döndürecektir. çünkü ruh ve ceset ait oldukları dünyalarına gönderilmiştir. önemli olan ölsek de entrylerimizle yaşamaktır...
beyaz bir gemidir ölüm
sen bu şiiri okurken
ben belki başka bir şehirde olurum

kötü geçen bir güzü
ve umutsuz bir aşkı anlatan

rüzgarla savrulan
kağıt parçalarına
yazılmış

dağıtılmamış
bildiriler gibi

uzun bir yolculuğa hazırlanan
yalnız bir yolculuğa.

çünkü beyaz bir gemidir ölüm

siyah denizlerin hep
çağırdığı

batık bir gemi

sönmüş yıldızlar gibidir

yitik adreslere benzer
ölüm

yanık otlar gibi.

sen bu şiiri okurken
ben belki başka bir şehirde
ölürüm.

nazım
ayrılıktır olum allahın emridir.
(bkz: olum allahın emri ayrılık olmasaydı)
(bkz: olm)
ölüm buydu işte. sen ölürdün ve o çok önemsediğin, içinde varolabilmek için ömrünü harcadığın koskoca dünya, ardından bir çizgi film sesiyle haykırırdı: ''güle güle,sen bir hiçtin'' suyun yeni açılan bir boşluğa doluvermesi gibi, hayat da senin eksildiğin yeri kaplayıverirdi. Bazen söylediği tek kelimeyi önemseyip büyüttüğümüz birinin ölümü o kadar etkilemezdi bizi.Ne de olsa söylendiği sözde biz vardık ama ölümünde yoktuk. ''vah vah'' der geçerdik, ''akşama ne yiyelim?''
Hande Altaylı
ölüm ölüm dediğin nedir ki?
ben senin için yaşamayı göze almışım. *

(bkz: polat alemdar)
Hepimizi bekleyen son ölüm. Ötesinde köy olmayan köy. Dönüş bileti satılmayan yolculuk. Bazen davetsiz bir misafir ölüm. Tek gerçek belkide, tek ve en gerçek şu yalan dünyada. Gözlerin kapanıp, gönüllerin görmeye başladığı yer ölüm.
Hayata format atmak ölüm. Hayatın yeni versiyonunu yüklemek belkide. Doğru ile yanlış karışımının ayıracı ölüm. Saklambaçtaki ebe ölüm, gün gelip saklandığımız yerde bizi bulacak olan.
Aktivasyon maili misali ölüm. Son değil başlangıcın ta kendisi ölüm. hayatın modunu görme zamanı ölüm. çaylaklığın sona ermesi belkide. Tek taraflı kapakçık ölüm. seçici geçirgen zar misali yalanı, yanlışı, malı, mülkü içeri almaz ölüm. nedir ne değildir bilmem ama çok hoş bir şey şu ölüm.
"ölüm bir son olabilir mi hiç? başlangıcı ölüm olmayan bir yaşamın sonu ölüm olabilir mi?"
dünyanın fani olduğunu hatırlamamızı sağlayan realite.