bugün

bugün hastane sırası beklerken ciddi ciddi okumaya başladığım roman. zahar ile oblomov'un ilişkilerine, diyaloglarına milletin içinde katıla katıla güldüm. ayrıca oblomov'un şu sözüne kalıbımı basarım:

''Ah yarabbi! Ne budala insanlar var! evleniyorlar.''
ya yok okuyamıyorum, her 2 sayfada bir kahkaha patlatıyorum o esnada kitabın kapağı kapanıyor ve hazır kapanmışken de mola veriyorum. sanırım böyle böyle 1 yılda bitireceğim. yahu dünya üzerinde bu kadar komik bir kitap var mı bilmiyorum daha başındayım üstelik. şu zahar'a bitiyorum özellikle. bakalım nelerle karşılacağım bitişi de beğenirsem gonçarov'a sararım valla.
rusya'nın yakın geçmiş tarihine dokundurma yapılmak için yazılmış, efsane kitap.
tembellik kötü olsa da, bunu sanata dönüştürmüş. hatta dile katmış.
(bkz: oblomovluk)
''andrey, andrey'imi unutma''

ölümsüz bir karakterdir. mesela raskolnikov'un benim üzerimde bırakmadığı etkiyi bırakmıştır.

kitabı dün bitirdim. hayatımda bir kitaba hiç bu kadar güldüğümü ve sonunda da üzüldüğümü hatırlamıyorum. budala ya da suç ve ceza'da da çok gülmüştüm ama bu ayrı; zira beni metroda sesli güldürmeyi başardı. zahar ve oblomov'un diyalogları falan... anlatılmaz yaşanır derler ya, aynen öyle. ah o zahar yok mu; ama gerçekten esaslı bir insanmış.

--spoiler--

efendisinin ölümünden sonra türlü işler denedi ama hiçbirinde efendisi gibi onu mazur görmediler ve her defasında işinden kovuldu. sonunda dilenciliğe düştü ve günün birinde oblomov'un dostu ştoltz'a denk geldi. ştoltz ona bizim köye gel sana ev vereyim para vereyim falan dedi ama o, efendisinin mezarından uzaklaşamadığını belirtti. zaten oblomov için aylarca, yıllarca yas tutan 2 kişiden biri. ne agafya matveyevna ne de zahar belini doğrultamadı ondan sonra. oysa oblomov'un yaptığı hiçbir iş yoktu. oblomov varken sadece vardı. ne kadar ilginç.

--spoiler--

bence oblomov'u sadece tembelliğiyle ananlar kitaptan bir halt anlamamış demektir. ivan gonçarov şüphesiz ki oblomov'u ştoltz'dan daha çok seviyordu ve hatta ştoltz'ta bile olmayan üstün niteliklerin oblomov'da olduğunu biliyordu. bu kitabı daha en başından bir amaç uğruna yazdıysa, dedikleri gibi rusya'nın üzerindeki ölü toprağını atması için batıyı istikamet aldıysa, tolstoy'un hiç sevemeyeceği ştoltz gibi bir karakter yaratıp onu ödüllendirmesi normaldir.

lenin'in de bir sözü varmış; günümüzde oblomovlar hala içimizde yaşamaktadır, onları döverek adam etmeliyiz falan diye. bence oblomov ve oblomovluk, bu gibi insanların anlasa bile tadamayacağı bir zevk, asla erişemeyeceği bir ayrıcalıktır. lenin ya da ştoltz da tıpkı oblomov gibi mezarı boylamıştır. güya bir amaç uğruna, çalışarak yaşamışlardır. sonuçta hepsi ölmüşlerdir.

ben bu romanda kesinlikle oblomov'un tarafındayım; tıpkı ivan gonçarov'un, gizliden gizliye onun taraftarı olması gibi.

son sözlerimizi yazalım:

--spoiler--

-agafya matveyevna denilen karakter, aslında öyle bir şeyi göstermiştir ki bunun adı koşulsuz sevgiden başka bir şey değildir. gerçek aşk nedir sorusunu cevapladığı için kendisine gönlümde sonsuza dek bir yer ayırıyorum.
-olga sergeyevna, istediğin kadar mutlu ol, seninkisi gerçek aşk değil. oblomov'a olan aşkından utandın ve ştoltz karşısında onun küçük düşmesine göz yumdun. sanırım seni sevemeyeceğim.
-tarantiyev, hahaha bence efsane bir karakter. erdal bakkal bile senin yanında melek gibi kalıyor. böyle bir arkadaşım vardı yüzsüz, arsız, sayamayacağım kadar onlarca kötü özelliği barındıran kısaca 'çakal'.
-ştoltz reis, oblomov'un tarafını tutuyorum diye kızma bence sen mükemmel bir adamsın. sadece anlayamadığın o oblomovluğu küçümsemenden kaybediyorsun. oblomov'u şu ibnelerin elinden kurtarman çok iyi oldu, sana olan saygım katlanarak arttı. ulan tarantiyev! ne diye söylemedin ştoltz'un nüfuzlu biri olduğunu? *

--spoiler--

ve son olarak gonçarov, güzel yazmışsın ve çok güzel düşünmüşsün baba. aslında bakınca fazla bir olay yok gibi ama mükemmel bir kurgunun olduğunu düşünüyorum. bir sonraki kitabını uzun zaman sonra okurum herhalde. saygılar, teşekkürler.
Tembellik, vazgecmislik, uyuşukluk kelimelerininin tam karşılığıdır oblomov. O donem rusyasinin bi eleştirisidir aslında.
dünya üzerindeki en komik kitap.
Sırf hatırladım diye bir daha beni ağlatabilecek bir kitap. Mükemmel bir eser. Sanat.

Ah ilya ilyiç oblomov, bir müzik gibisin, herkes bir parça bulur sende kendinden.
akşamdan öğlene kadar deliksiz bir uyku çektiği halde, uyandığında terlik giymeye üşenecek kadar tembel bir roman karakteridir.
yazarı olan goncharov'a "tembelliğin kitabını yazan adam" denilebilir.
"uzanmak oblomov için ne hastalarda ya da uykusu gelmiş insanlarda olduğu gibi bir zaruret, ne yorgun bir kimsedeki gibi geçici bir ihtiyaç, ne de uyuşuk bir insandaki gibi bir zevktir; bu onun tabii halidir."
Kış kitabımdır.
Rusların tek berbat olan şey kitaplarıdır. Nolur siz kitap yazmayın nolur. Votka yapın çocuk yapın geyik yetiştirin.

sanki sövdük eksiye bak .dfs.
kültürsüz paçozlar sizi.
"gurur hayatın tuzudur derler; gururum nereye gitti? Ya ben yaşadığım hayatı anlayamadım ya da bu hayatın bir değeri yoktu. Daha iyisini de bulamadım, göremedim, kimse de göstermedi. Sen bir gelip kayboluyordun, tıpkı parlak, hızlı bir kuyrukluyıldız gibi; bense her şeyi unutuyor, ağır ağır sönüyordum..."

Kahkahalar eşliğinde başlayıp, okudukça içimin parçalandığı kitap.
“içinde olup bitenlerden kimselerin haberi yoktu. Eşi dostu sanıyordu ki onun bütün derdi yemek içmekten ve uyumaktan ibaret.”
okurken benim sırtım ağrıdı. adam oturduğu yerden nasıl yaşıyor sırtı falan ağrımadan hayret
Kendisine fazlasıyla yakın hissettiğim karakter.

görsel
Yorgun ve kaybeden.
ataletsiz insanı anlatan bir kitap. oblomov tabiri caizse içinde fırtınalar kopan buna rağmen kılını kıpırdatmayan bir adamdır. bu kitapla beraber ruslar avrupalılardan olmadıklarını anlamıştır. niketim alman dostu ştolts da batıyı temsil eder kitapta. önsözünde sevdiğim bir söz vardır, batıda hayaller gerçekleştirmek için kurulur, doğuda ise gerçeklerden kaçmak için diye. en sevdiğim romanlardan biridir.
Doğunun tembelliğini temsil eden roman karakteri. Hani misal 5 milyonum olsa, iş kurmaktansa 10 tane daire alır, kiralarıyla kral gibi yaşarım diyorsunuz ya, işte oblomov da öyle biri. Sonunda sıçıyor tabi.
üşengeçliğin kitabı tabiri bu eser için belki kısa ve doğru bir ifadeymiş gibi gelse de, bu üşengeçliğin altında yatan sebep oblomov'u diğer bütün roman karakterlerinden ayrı bir yere koyuyor.

saf bir tembellikten ziyade, uğruna çaba sarf edecek bir amaç olmaması oblomov'u bu atalete itiyor. yani etrafında olan biten, yaşayan hiçbir şey ilgisin yeteri kadar çekemiyor. bir ara aşık olduğu kadın için konfor alanından çıksa da, sonuç yine oblomovluk oluyor. aşk demişken, kitabın bence en güzel kısmı, oblomov'un sevgilisine yazdığı mektup bölümü. çoğu zaman ben de kız arkadaşlarım konusunda benzer şeyler hissetmekteyim; ama oblomov kadar cesur olmadığımdan ya da iyiliklerini isteyecek kadar sevmediğimden o mektubu yazamadım hiç. kaçıp kendilerini kurtarmaları gerektiğini söyleyemedim. neyse.

kitaptaki karakter tahlilleri, çoğu rus romanında olduğu gibi kusursuz; ama bu kitapta biraz daha başarılı geldi bana. çünkü karakterler birçok olayla sınanıyor ve karakter yapılarını ve iç dünyalarını çok daha detaylı olarak görebiliyoruz. birbirinin aynı ve birbirinin anti tezi karakterler ve bunların ilişkileri çok garip eşleşmeler ortaya çıkarıyor. kitabın kalınlığı başlarda korkutsa da hiç bitmesin denilecek türden bir roman.

farklı yazarlardan 1800'lü yıllardan spoiler yemek de enteresan bir duyguymuş.
görsel