bugün

zeki, kaliteli, tarz sahibi yonetmen.
amerikan express reklamlarinda yer verilen birkac onde gelen isimden biri.. yanilmiyorsam kendisi tarafindan * yapilan reklam da soyledir;
izleyicilere, onun gozuyle dunyaya bakma sansi verilir reklamda.. ve gorulen tek sey, masalarda oturan manyaklar, katiller, iki dunya arasinda gidip gelen karakterler, fisiltilar, cigliklar vb seylerdir.. garson kiz siparis almak icin geldiginde, shyamalan kendine gelir tum insanciklar normal halini alir falan.. enteresan bi reklam. **

hulasa, yildizi daha da parlayacak isimlerden biri bence..
severek izliyoruz.. *
M. NIGHT SHYAMALAN (Yönetmen / Yazar / Yapımcı)

en sevdiğim ve takip ettiğim yönetmenlerden birisidir.

Usta bir hikaye anlatıcı tek bir görüntüyü ya da tek satır repliği izleyicinin hayat boyu unutamayacağı bir hale getirebilir. Bir filmi izledikten yıllar sonra, o tek görüntü ya da replik hikayenin etkisini ve o sinema anını, o filmi ilk izleme deneyimimizi anımsatır. 1999 yılında, yazar-yönetmen M. Night Shyamalan uluslararası başarı kazanan, gerilim ve duygusallığın eşit paya sahip olduğu çok katmanlı bir hayalet hikayesi gerilimi olan The Sixth Sense/Altıncı His'le seyirciyi yakaladı. Film uluslararası bir kültürel fenomene dönüştü ve karakter merkezli hit yapımlara yeni bir boyut kattı. Bunun ardından gelen Unbreakable/Ölümsüz, Signs/işaretler ve The Village/Köy, Shyamalan'ın vizyon ve amaç sahibi, verimli sinemacılardan biri olarak kabul görmesini sağladı. Reality programlarının yayınlara hükmettiği ve sinematik hayal gücünün çoğunlukla sığ kaldığı bir dönemde, Shyamalan beyazperdeyi, tutarlı bir şekilde, orjinal, ilham verici hikayelerle renklendiriyor, izleyiciyi kendine özgü gerilim, dram, mizah ve duygusallık bileşimi hikaye anlatımıyla avucunun içine alıyor. Ender rastlanan kendinden emin -dikkatli çerçeveleme ve uzun çekimler içeren- görsel stili, anlattığı hikayeler kadar kışkırtıcı oluşuyla, sinemacının hikaye anlatma tutkusunu daha da vurguluyor.

"Seyirciye karşı dürüst olduğuma inanıyorum; bu yüzden, herkesin keyif alabileceği kurgu hikayeler çerçevesinde, o sıralar uğraştığım şeyler hakkında dürüstçe konuşmaya çalışıyorum."

Shyamalan filmlerinin gişelerde ve DVD olarak elde ettiği 2 milyar dolar ciro bu filmlerin kişisel olduğu kadar evrensel de olduğunun, izleyiciyi sadece orijinallikleri ve dürüstlükleri değil zekalarıyla da etkilediklerinin bir göstergesi. ister olağanüstü ister acı verici derecede samimi konular işlesin, Shyamalan bizden sadece insan yapısının en kişisel yönlerini değil aynı zamanda evrenle ilişkimizi de sorgulamamızı istiyor.

http://www.ntvmsnbc.com/news/383248.asp
su saplantısı olan dahi yönetmen! bakın neredeyse her filminde su ile ilgili bir olay vardır!
alternatif sonlu filmlerin yönetmeni * ayrıca filmlerinde kendisini kısaca gosterir
the sixth sense filmi ile ortamı sallamış gibi görünse de, sonradan da aynı, ya da benzer temalı filmler yapmaya kalkıp da, vasatın üstüne çıkamamı$ hint asıllı yönetmen..
Lady in the water filmiyle hayallerimi suya düşüren yönetmen.
Shyamalan'ın The Sixth Sense, Village ve Signs filmlerini izledim, diğerlerini izleme fırsatım olmadı. The Sixth Sense'i hele de sinemada izlemiştim ki bayıldığımı söylememe gerek var mı bilmiyorum. Kamerayı kullanışı gerçekten çok iyiydi, gerilimi hat safhada tutmayı en iyi şekilde başarmıştı. Korku/gerilim sineması adına son dönemde çekilen filmlerden en iyileri bana göre de The Sixth Sense ve The Others. Village filmini de sinemada izlemiştim, iyi ki de sinemada izlemişim. Filmi beğenmeyen bir çok kişinin aksine Village'i çok sevdim. Bir grup insanın toplumda artan şiddetten kaçıp kendilerine izole edilmiş sadece "iyi"lerin bulunduğu ve şiddetin asla var olmadığı bir dünya kurmak isterken; kurdukları bu dış dünyanın kötülüklerinden uzak toplumun kurallarını işletebilmek adına nasıl "kötü" ve şiddet kullanan haline dönüştüklerini gösteren çok güzel bir film. "Nereye giderse gitsin, kötülük ve şiddet insanoğlunun ta içindedir" diyor bağıra bağıra -tabii kendi tarzınca * - Night Shyamalan Village-Köy'de.... Signs'ı pek sevdiğimi söyleyemiycem ki o kadar da Shyamalan filmi olduğu için meraklandığım halde. Her ne kadar diğer filmlerini izlemediysem de bence kötü bir yönetmen değil hatta sevdiğim bir yönetmen ve filmlerinde oynaması da bence hoş.
her filminde oynuyor bi yerlerde bu arada.
avatar filmini yönetecek olan yönetmen
Bu adamın en büyük hatası the sixth sense'in filmografisinde ilk sırada olmasıdır. Böyle bir talihsizlik olamaz, hani orson welles'de bu talihsizliği yaşamıştır, citizen cane gibi bir başyapıtı çektikten sonra tillahını çeksen beğendiremezsin. Halbuki the village gerçekten harika bir filmdir, fakat beri yandan eğer the sixth sense olmasaydı direkt olarak gişe yönetmeni olabilir miydi orası meçhul işte.
en son filmi için: (bkz: the happening)
ayrıca kendisi mohinder suresh'in kuzeni olur, benziyorlar ya hani o açıdan.
tam adı Manoj Nelliyattu Shyamalan'dır.
her cektigi filmin sonuna sürpriz son koyacagim diye, sacma sapan filmler ceviren yönetmen. tamam, insanlari germeyi cok iyi beceriyor, ama bir türlü sonunu getiremiyor. güzel olan bi sixth sense filmi vardi, gerisi tras! bir daha nah izlerim filmini!
unbreakable bizimdir,the happening değildir
avatar'ın ilk filminden sonra "kendine dikkat etmesi" gereken yönetmen. tenhada dayak yiyebilir. böyle alakasız cast görmedim ömrümde, filme giden böle olsun.
korku filmleri ve görsel efektleri uzmanı yönetmen.
kızı hastayken oturup bir sezon avatar the last airbender izledikden sonra kızı için bunun filmini çekmeye karar vermiş.iyi mi etmiş? bence yanlış.tamam o karanlık atmosferi oluşturmakda sorun olmaz ama bu adamın filmlerinde bi akıcılık sorunu oluyor genelde. hele ki 'sessizliiiikkkkk BOM' tarzı ses efektleriyle doldurursa filmi hiç çekilmez.
hala süper bir film çekeceğinden umutlu olduğum yönetmen. zira şimdiye kadar aklı başında bir filmi yoktur. the sixth sense te kaldık.
the sixth sense'in ekmeğini sonuna kadar yiyecek olan adamdır. keşke başka film çekmeseydi dedirtmiştir. bir de her filmin en az bir sahnesine kendisini de sokma huyundan vazgeçse gayet iyi olacak.

yazmazsa ölür notu: bi de kim yönetmen yaptı la bunu?
devil, signs, the sixth sense, the village gibi çok başarılı filmelere imzasını atan hint asıllı yönetmen.

tek kusuru filmlerinin 2. kez izlenememesidir.
son 10 yıldaki düşüşü ve özellikle son olarak avatar'a yaptıklarından sonra öyle linç edildi ki adam üzülüyorum lan. herşeye rağmen seviyorum ben bu adamı. the sixth sense de, signs da, unbreakable da benim bebeklerim. hani böyle onlarca kişi birini sille tokat dövdükten sonra birisi gelipte yerden kalkmasına yardım eder ya, üzerindeki tozu toprağı falan silkeler. şu entry'i yazarken öyle hissediyorum kendimi. kendine gel lan tekrar. topla kendini.
içine ettiği son film after earth'tür. yeterdir. artık film çekmesi yasaklanması gerekendir.
6. histen sonra batırmış yönetmen.

illaki okuyondur burayı**
olum yeter lan. çekme artık film milm. git emekliliğin tadını çıkar ne biliyim siyasete atıl borsa oyna miamiye yerleş torun torba sahibi ol ama yeter ki film çekme artık.

tamam kabul ediyoz. 6.his'le ebemizi şeyaptın da o zamanların geride kaldı senin. artık eskisi gibi değilsin. kabul et şunu. çekme amk çekme yeter. senin yüzünden will smith'ten soğudum lan.
galiba bilerek kötü film çeken yönetmen. ya da yapımcılar sırf kötü film çekmek için bu adamla çalışıyorlar. şimdi kötü film izleme fetişine sahip bir izleyici kitlesi de yok değil. bakalım shyamalan yine ne sıçmış diye izliyor millet...
last airbender'in ağzına sıçan yönetmen.

aslında filmini gerçekten mahvettiyse bile bazı hatalar hoş görülebilirdi seri hatrına. ama firelord ozai gibi bir karakteri cliff curtis'e oynattığını gördüğüm an kendisine blood bending uygulama isteği uyandırmıştır.

adam bıyıksız ibrahim tatlıses lan.