bugün

anlamak için doğma büyüme amerika* olmak ve iş,güç için japonya'ya gitmiş olmak gerekli olan oscara aday olmuş film.
kahramanlarımız amerikalı olarak iş vede aşk gereği japonya'ya gitmişlerdir ve japonların ingilizce konuşamamasını kendilerine dert ederek japonlara sinir olurlar. kendilerini yanlız hissettikleri anda bir otel lobisinde iki amerikalı birbirleri bulurlar ve Bir amerikalıya bir amerikalıdan başkasının dost olmadığını anlarlar.* Bir grup amerikalı yapımcıda bunu film yaparlar. Siz de ister istemez "Hadi madem filmi yaptınız kendi aranızda seyredin niye türkiye'de vizyona sokuyorsunuz" der boşa geçen 2 saatinize yanarsınız.

--spoiler--
filmdeki herşey filmin sonundaki sarılma ile anlam kazanır. filmin sonundaki sarılma sahnesini görmek için başlara katlanılabilir.
--spoiler--
scarlett johansson ve bill murray'nin dokturdugu film.
yönetmeni sofia coppoladır.
japon yönetmenin yardığı filmdir
belki de türk olduğum için beni bu filmin nesi oskara layık görüldü diye şaşırtan, ne doğru dürüst diyalog ne bir aksiyon ne bir farklılık taşımayan boş bir film. çok sıkıcı, ciddi zaman kaybı. bu öykü kısa filmle de çok çok rahat anlatılabilirdi ***, boşu boşuna uzatıp ziyan bir şeye dönüştürmüşler. varsa fragmanını izleyin yeter, kendisini izlememenizi tavsiye ederim.
not: selçuk yöntem bu filmi izlediğinde çok gülmüş. neye güldüğünü anlayan varsa bu başlığa yazsın da ben de öğreneyim. gerçi kendisi demişti ben herkesin güldüğü şeylere gülmem başka şeylere gülerim diye ama yine de merak ettim. * * *
japonya'da bulunmamış, bu ülkenin yabancı olanlara yaşattığı bilimum afallama duygularını yaşamamış, o büyük kalabalık içinde yalnızlık çekmemiş olanların fazla tad alamayacağı şahane film. ayrıca en iyi senaryo oscarına sahip ödüllü film.
efsanevi rat pack pozu için;
http://www.imdb.com/galle...lery&path_key=0335266
babasının kızı olamamış insanın yaptığı kötü film.
yurtdışında büyümüş insanların yaşantısına verilebilecek isimdir...
--spoiler--
filmi yerden yere vuran sığ kafalılar murray'ın kızı götürmesiyle mutlu olacaklardı. film boyunca da bunu beklediler, sinyallerini aldılar ama ters yüz oldular en sonunda. fıtık oldunuz di mi sinirden tırnaklarınızı kemiriyorsunuz. utan kendinden, baban yaşındaki adamın gencecik hatunla birlikte olması akıl mantık işi mi? tu kaka.
--spoiler--
Scarlett Johansson'ı ilk defa izlediğim şahane film.
seks sahneleri çok hoşuma gittiginde, scarlett'in bacaklarını görmeden de oluyor demek ki.
bob'u sürekli birine benzettim de kime?
japonlar, özellikle erkekleri bizim erkeklerin daha medenisi gibi,ellemelerini istedikleri kadınlara ellemeleri gerektigini ögrenmişler.
büyük şehirlerde büyük aşklar sanki olamıyor bir türlü, ya da tersi.
filmin mesajı: mesaj diye beklemek, öldürür.
çok eşliliğe karşı olanlara çok eşlilik öneriyorum, eşsizlik gibi.
ya işin kötüsü, son sahnede hayat ölçümün hüzün, mutsuzluk gibi seylere daha yakın oldugunu farkettim mutluluktan ziyade.

ziyade olsun.
lost in translation hallerimi özlettirdi.
mutluluga, acı kadar bile tahammül edemiyor-musum.
iyi roman okumayı özlettirdi.
sinema ne iyi ya.
okumus gibi oluyor-mussun.
cok gercekci buldugum -gercekci bulmayı istemememe ragmen- film.
gercekci bulmak birilerine, bir şeye benzetmek gibi.
sürekli bir şeyleri bir şeylere benzetiyorum da, gerçekten ya.
hiç bir şeye benzetemedigim seyler de yoklar o halde!!

süpermiş.
(bkz: giovanni ribisi)
Scarlett Johansson (Charlotte) ve Bill Murray (Bob Harris)'in minimal oyunculuklarına hayran kaldığımız sessiz sedaasız Sofia Coppola filmi..
lost dizisi yapımcılarının, hafızam beni yamultmuyorsa, sun ve jin temelli bir bölüme in translation adını vererek çakalca bir gönderme yaptığı filmdir.
en iyi senaryo ödülünü almış ancak benim senaryosunu bir türlü çözemediğim film. * *
o nasıl bir film başlangıç sahnesidir... scarlett muhtemelen bu tarz görüntüler vererek en seksi kadın konumunda adımlar attı.
bill murray'nin döktürdüğü filmdir. oldukça başarılı ve sıradan ilerlemeyen bir film. tavsiye edelir.
kültürel farklılıktan doğan yabancılaşmayı ve orta yaş bunalımını çok iyi anlatan film.
insanın kore'yi sevmesine ve içinde kore'ye gitme isteği uyandıran çok güzel bir film.
eger yurt disinda yasanmamissa sikici bir filmdir ama japonya'yi ve ya da herhangi bir memlekette yabanci olmayi mukemmel anlatiyor..ayrica 2 sahne var ki deginmeden gecemeyecegim; birincisi murray'in japonya'daki ilk gununde uyuyamayip yataga oturup oylece mal mal bakmasi ki tarafimdan tecrube edilmistir; ikincisi ise yine bill murray'in yasli japonla hastanedeki muhabbeti sirasinda uzak dogulularin acaba ayni seyi 25 kere soylersem anlar mi sorunsali..netekim ben cok eglendim bir nevi kendimi buldum diyebilirim guzel film..
çok abartılan filmlerdendir. aynı dili konuşan iki insanın yabancı bir ülkede yalnızlıklarını paylaşmaları üzerinedir.

charlotte, kocasıyla gelmiştir kore'ye. çok yoğun işleri olan kocası onu yalnız bırakmaktadır. küloduyla odada gezip durmaktadır. sonra, eskisi gibi ünlü olmayan amerikalı aktör bob'la karşılaşır ve aralarında aşktan da öte güzel bir dostluk başlar. tamam konu güzel filan ama beni çok etkilemedi. sanki bir şeyler eksik gibiydi. o yalnız hissetme duygusunu -sondaki sarılma sahnesi hariç- yeteri kadar alamadım ben.
güncel Önemli Başlıklar