bugün

yobazları isaret etmek için gunumuzde kullanılan laf..
ancak kanımca yanlıştır,şeriatçı daha dogrudur... cahilleri veya kendi menfaatleri için dinimizi sömüren insanları islamcı diye nitelemek dinimize hakarettir bence...
dindar insanı yobazmış gibi anlatan gereksiz söylem.
çok yanlış kullanılmış bir kelime.
türkçe bilmeyen birisine türkçe öğreten birini düşünün ve şöyle bir konuşma hayal edin:

kitap satılan yer kitapçı.... neymiş? kiiiitaaapçıııı
balon satılan yer baloncu.... neyniş? baaaloooncuuuuu
.
şimdi islamcı nasıl anlaşılıyor
eşref-i mahlukat'ın zihninde her zaman yer almış bir zafiyettir bu "anlamamak", "anlaşılamamak" olgusu. evrende yaratılan tüm varlıklar "tanıma" ile gerçekleşirler. bir hayvan yavrusunu koklayarak tanır, bir yavru da annesini. insan ilişkilerinde de bu böyledir; tanınmaya dayalıdır her şey. "kendini bilen allah'ı bildi" kişinin icraat'a kalkışmadan önce (hayatın her safhasında) önce kendini tanıması gerektiğini belirtiyor allah (cc). tanınma yeterince gerçekleşmez ise, karşı taraf sizin ne demek istediğinizi anlamaz ise, işte o zaman yanlış anlaşılma zuhur eder ve bu da gerginlik yaratır. evlenmeye karar veren bir çift önce nişan yapar bunda aslolan nişanlılık evresince kişilerin birbirlerini tanımalarıdır, birbirlerine zaman ayırmaları fikirlerini, hal ve hareketlerini birbirlerine tanıtmalarıdır, eğer durum anlaşılabilir şekilde ise evlilik meydana gelir. bazı evliliklerde daha sonra yeteri derecede tanınmama nedeni ile (farklı sebeplerde olabilir) ayrılıklar olur ve şöyle der kişi eşine; "seni böyle tanımamıştım sen böyle değildin, sen çok değiştin!" evet her şey tanınma ile anlaşılma ile gelişir.

toplumumuzda insanların diğer bir sorunu da unutkanlıktır, insanlar "derinden yaşamadıkları bazı acıları ve mutlulukları" çok çabuk unutabilen varlıklardır. bu tüm insanlarda hasıl olan bir hasettir. bu satırları okuyan arkadaşlarımız az sonra ne demek istediğime dair bir perde aralamak açısından ve en önemlisi anlaşılmayı becerebilmek açısından bu yönlü bir detaya girdim.

islamcı kimliğine vurgu yapmadan önce içinde bulunduğumuz bu birikimin sözlükten çok bir "şikayet kutusu" haline dönmesi, sözlükte bulunan yazar arkadaşları birer müşteri hizmetleri yetkilisi kıvamında bırakmak, tanımını yapmaya çalıştığımız konularda ne kadar ilişik olduğu kaygısını kazıyor zihnime. tıpkı "acaba bu yazdığım yazı eksi oy alır mı kaygısı gibi" insanlar yazılarını editleyip "hadi buna da eksi oy verin" demeye başlayacaklardır bir süre sonra. bu hatayı bende yapıyormuyum? hayır. alkışlanmama kaygısı hissetmiyorum, bu oluşumda çoğu insanında sırf beğenilme ve + oy almak için yazdığına inanmıyorum! dolayısı ile insanların aldıkları gerek kültürel ve gerekse islami eğitimden bilgilendikleri kadarı ile ve inançları, idol'leri doğrultusunda yazdıklarını düşünmekteyim. kimi zaman insanlar olduklarından farklı görünmeye çalışabilirler ama bu sadece kendilerini kandırmalarından öteye gitmeyecektir. burada bu ortam da birilerinin sürekli bir şeyler kanıtlamaya çalıştıklarına şahit oluyoruz, kattıkları yorumlarla tepki çekmekte ve "kaygılandığı şeylerin başına gelmesine (eksi oy) sebebiyet vermektedir."

cumhuriyet'in sadece atatürk'ten ibaret olduğunu sanan ve her safha da atatürk ile islamiyeti birbirine sokup kaos ortamı yaratmak isteyen insanların ne denli emellerine ulaştıkları açıkça ortadadır.

islamcı tanımını yapmaya çalışırken "anlaşılmak" istemenin bu kadar zor olacağını biliyordum aslında, çünkü aramaya ve okumaya meyilli olmayan kişiliğimiz bunu gösteriyordu bize hep hazırdık her şey için ve en iyi bilen bizlerdik. almanya da yaşasak bile türkiye'nin halinden çok iyi anlıyorduk! seviyorduk bilmediğimiz konularda yorum yapmayı, zeplinle türkiye'ye her gelişimizde elbise dolabımızdaki tüm transparan elbiselerimizi ve mini eteklerimizi saklıyorduk kışlıkların yanına, rahatsız ediyordu bakışlarımız bu tür giyinen insanları çünkü, sapıkça ve her an tecavüz edecek şekilde bakıyorduk onlara(?) ama yazdıklarımızda türkiye'nin büyük çoğunluğunun müslüman olduğunu vurgulamaktan da vazgeçmiyorduk, yaşadığımız bu ikilem hala akıllandımıyordu bizi ve almanya'dan her gelişimiz de dolabımızda bıraktığımız giysiler yerine bursa ulucami'yi ziyaret ederken baş örtüsü takma zorunda kalıyorduk, çünkü tepki çekebilirdik. aynı zamanda bir intikam alma kaygısı hissettik "onlar benim kıyafetimi kötü buluyorsa bende onların "bilmemneci stil" türbanlarını bağlayışlarını hakir görmeliydim, yazdıkları kelamları topuklarımla okuyup iğneleyici bir üslubla değerlerine saldırmalıydım böylece honnover'de halka açık bir yerde mini eteğimi giyecek ve nescafe mi yudumlayacak ego tatmini yaşayacaktım. türkiye'ye her gelişimde türkiye'nin gururu olan porno yıldızı sibel kekilli'yi de yanıma alacak ve hayvan haklarından bahsetmek için kamera karşısına geçeceğim, meclis'e alınmadığım için üzülecek ama anıtkabir'i ziyaret edebilecektim,

yaşadığımız çağ'da islam'ı arayanların onu ancak kitaplarda, müslümanlar'ı arayanların onları ancak mezarlarda bulabildiği bir çağ olarak karşımızda olduğunu bilmekte yarar var. islam'ı bilmeyen herkesin yorum yapabildiği bir zamanda neye emek verdiğimi anlamayan insanların benim adımı ağızlarına almalarından oldum olası büyük bir rahatsızlık duyarım. kitle iletişim araçları vesilesiyle yazı işine giren bir müslüman'ın vazifesi dikkate değer şeyler yazmak değil, yazdıklarıyla dikkatlerin kur'an-ı kerim'de yoğunlaşmasını sağlamaktır. dikkatler benim yazdıklarım vesilesiyle kur'an-ı kerim'de yoğunlaştı mı? hayır, hiç öyle olmadı..
demek ki girdiği yazı işinin altından kalkamamış bir müslüman sayılırım. neden? şimdiye kadar elimden, dilimden ve azalarımdan ne kadar gavurluk (!) sadır oldu ise hepsinin bir alıcısı çıktı. gel gelelim, yazdıklarım hakkında her gün biraz daha battıkları cehaletten aldıkları cesaretle mülahazalarını beyan etme hevesine kapılan kimselere söyleyecek sözüm yok.

bazı arkadaşların pornografik başlıklar da giriştikleri gibi fikirlerin cezbedici tarafıyla ilgilenmek benim uğraşı alanıma girmiyor. ama nerde bir islamiyet barındıran yazı var bir takım insanlar hemen saldırıya geçiyorlar. halbuki cazibelerin biz insanların hayatında ne büyük yer tuttuğunun nicedir bilincindeyim. belki de bu bilinç yüzünden cazip bir fikir bana kıymetinden ilk şüphe duyulacak bir fikir gibi görünüyor. her parıldayan şey altın değildir, denildiğini bilirsiniz. demek ki parıltı bir cazibe vesilesi olduğu kadar bir güvensizlik, bir aldatmaca kaynağı olmaya adaydır. altın'a altınlığını kazandıran şeyin onun parıltısı, cazibesi olmadığını bilerek hareket etmek lazım. burada insanların tiplerini ve hareketlerini görmediğimizden sadece yazdıkları ile karşımızda oluşan "yoz", "komünist", vb. gibi yaftalar yapılabiliyor. gel gelelim, çoğu zaman benim niyetimle yazılarımın yankısı birbiriyle uyuşmuyor. gün oluyor, benim serin kanlı bir gerçekçiliğin ürünü sayarak yazdığım yazı heyecanları körükleme çabası gibi algılanıyor. gün oluyor, duygular ve duyarlıklar doğrultusunda yaptığım çağrı bir mantık abidesi imiş gibi karşılanıyor. Bunun böyle oluşunda muammalı bir taraf yok. Biliyorum ki yazar arkadaşlar yazının güncel akış sebebiyle oluşturulmuş ortamla bir ilişkisini kuruyor ve "yazılanı" değil de "yazılmasını istediğini" okuyor. temas ettiği fikirleri cazip buluyor. daha doğrusu cazip bulduğu fikirlerle temasa geçiyor. pekala söylenebileceği halde söylenilmesinden imtina edilenlerin yazarların meselesi olmadığını da. ben kendimi mevsimlik yazar saymadığım için diğer yazarların mevsimlik tavrıyla uyum sağlamam imkansız. uyum sağlamayı umduğum onlardır ki ben bir satır bile yazmasaydım bile benden bir şekilde haberdar oldukları zaman bir yolu benimle yürüme isteği duysunlar. o kimseler ki aynı isteğin bende uyanmasına sebep olsunlar. sonra birilerinin kalkıp islam'a tabi olan müslümanlardan klan diye bahsetmeleri, müslüman kadınların baş örtüsü takmalarını "peygamber özentisi" olarak nitelendiren sünnetten bi haber bir halde tıpkı o türkiye'ye gelirken bıraktığı mini eteği gibi transparan beyni'ni algılayamadığı konulara yoran ve bizlere atatürk edasıyla yaklaşıp (efendiler) diye silkeleyen yazar arkadaşların, tv den izlediği kadarı ile ve "gerçek müslümanlar" tarafından da tepki çeken türban modasına atıfta bulunduğunu düşünerek tüm müslümanlara ve kendi amiyane tabiri ile "sizin kadınlarınız" a top yekün misilleme yapılması şiddetle rahatsız edici olmaktadır.

islam'ı bilmeyen ve işlerine geldiği gibi yorumlayan bazı insanlar; adem soyundan gelmenin size bir girişim yetkisi sağladığını sandınız. yaratılışı öğrenme çabası göstermek yerine onu açıklamaya ve açıklamalarınızı kanıtlamaya kalkıştınız, yaratılmış olana buyruk saldınız. Dahası, Şeytan size secde etmedi diye gizlice kıskandınız onu, kendi kaçamaklarınızın sorumluluğunu Şeytan'ın gücüne havale etmeye yeltendiniz. Eğer insan olmak bahanesiyle melekleri hayatınızdan kovmamış olsaydınız bu bulaşıcı kentlerin kokuşmuşluğu, sağırlaşan ırmakların bu ilenci ve iffetini koruyamadığı için kendini iğdiş etmiş bu ormanlar karşınıza çıkmayacaktı. Giysilerinizi kolaylıkla arıtabilirdiniz dünyanın çirkefinden. Yeter!.. Üst perdeden bu bayat teraneyi daha fazla dinleyecek değilim... Usçuluk, olguculuk vesaire... sizin o hasta beyninize bazı doğruları sokmak? Buna gücüm yetecek miydi? Modern dünya modernliğini doya doya yaşadı. Ama konferanslarda söylendiği gibi değildi hayatta olup biten... Hele bilhassa benim için, yurt dışından bakıldığında türkiye'nin nasıl görünüyor bilmiyorum ama bu ülkenin oksijenini çekmeyen insanlar kalkıp "gidercilik" yapmasınlar.
ne demek olduğu açık olmayan bir kelime. karmaşa yaratan bir kavram. yani islam alım satımıyla iştigal eden kişi mi demektir anlaşılmaz. islamı yaşayan seven kişi denmek isteniyorsa pekala müslüman kelimesi vardır ve yerine tam oturur.

(bkz: kavram karmaşası)
islamci islama inanir, peygamberine inanir, diger sartlari yerine getirir, dendigi gibi islam satan degildir, hayir diyenlere bir örnekle acilamak gerekiyor, kamalist denen adamlarin kemal sattigini gören oldu mu?

edit: her iki tabir kullanilmasi caiz olmayandir.
ümmetçilik anlayışını savunan insandır. doğucudur, tıpkı üstad sezai karakoç, üstad necip fazıl, nuri pakdil, hakan albayrak, rasim özdenören, ismail kara gibi.

çarşamba'da elinde tespihi, sırtında cübbesiyle kendi halinde, namazını kılan, etliye sütlüye karışmayan insanlarla alakası yoktur yani bu kavramın.
islamı ideolojik boyutta değerlendiren kişidir. müslüman kelimesinin tam olarak anlatamadığı durumlarda kullanılır. liberaller, koministler, sosyalistler vs. karşısında siyası veya ideolojik açıdan birşeyler anlatan ve bunu islami ölçüleri baz alarak yapan kişilere denir. sadece müslüman yahut dindar demek bu kişiyi tanımlamaya yetmez çünkü. müslüman kelimesi daha şümullu bir kelimedir, daha geniş ve kapsamlıdır, içinde sosyalist, kominist, liberal, laik vs türlü tanımlardaki kişileri de barındırabilir çünkü. ama dinini savunmayı ideolojik boyutta düşünen biri için sadece müslüman demek eksik kalacaktır. bu yüzden islamcı denilir.

bir şeye -cı -cu eki getirmeye karşı çıkanların -ist ekinin de bu -cı -cu ekinin ecnebicesi olduğunu düşünmeleri gerekmektedir.
(bkz: hıristiyacı)
(bkz: musevici)
(bkz: budizmci)
dini inancı olduğunu söylediği;islamı, gerek maddi fayda sağlamak, gerek makam/mevki kazanmak, gerekse her ortamda kendini haklı, hatta sütten çıkmış ak kaşık gibi göstermek için; basamak olarak kullanan insan müsveddesi.

müslüman; müslümandır, islam dinine inanır,
islamcı ise dini alıp satar ya da kullanır. müslümanlıkla alakası olup olmadığı Allah'ın takdirindedir.
Ama hani derler ya Allah'a yakın olsun, bana uzak, ahanda budur işte...
peygamberimiz islamci degildir, sade bir muslumandir biz de onu ornek almaliyiz.
(bkz: sahte müslüman)
(bkz: hristiyancı)
(bkz: musevici)
(bkz: işlemci)
kötü birşey değildir. zira, günümüzde adam gibi dindar müslümanlara da bu sıfatı laik(pardon layık) gören kişiler mevcuttur. ''siz onların istediklerini yapmadıktan sonra, onlar sizi sevmezler'' demiyor mu allah? islamcıları sevmez işte onlar. keşke islamcı olabilsem, nerde bende o yürek yardan cayacak!
düşüncelerini ve görüşlerini dinsel motiflerle süsleyen kişidir.
rengi koyuya kaçana buralarda yobaz denir efendim.
güncel Önemli Başlıklar