bugün

izmirde düşmana ilk kurşunu atan onurlu gazeteci.. maalesef artık ülkemizde gazeteci deyince insanın aklına mehmet ali birand, ertuğrul özkök, mehmet barlas gibi ab mandacısı ikinci cumhuriyetçiler geliyor..
izmir'de düşmana ilk kurşunu sıktığında öldürülmüş...ve ondan başka kimse o gün direniş göstermemiş...isteyen bir kaç kişiyi de o güne osmanlını himayesinde kendi ülkelerindekinden daha iyi şartlarda yaşayan rumlar engel olmuş...
izmir tv'de sabahları sabah resimleri adlı programı sunan, izmirliler tarafından çok iyi tanınan, izmirdeki her türlü soruna parmak basan ve peşinden koşan, bazende ne konuştuğunu bilmeyen iyi kişi.
saat kulesinin çaprazında heykeli bulunan şahıs. adı da ilk kurşun anıtıdır. anıtın önünde buluşulmaz, izmirliler açısından hayati önem taşımaz, üstüne üstlük her yıl denizi doldurma çalışmalarıydı, kentkart satış noktalarıydı derken koordinatları değişir.
asıl adı osman nevres olan fransa'da eğitim almış bir teşkilat-ı mahsusa üyesidir. milli mücadelenin sembolü olan ilk kurşunu atması vesilesiyle izmir'de konak meydanında bulunan heykeli tüm izmirlilerin göz bebeğidir. *. o dönemde de amma delikanlı adamlar varmış dedirtmiş bir şahsiyettir aynı zamanda. diğerleri için;
(bkz: kuşçubaşı eşref bey)
(bkz: yakup cemil)
(bkz: kılıç ali)
(bkz: ziya hurşit) *
selanik göçmeni sabetayist bir ailenin oğludur. yani her sabetayist kötüdür genellemesinin yanlışlığının en güzel ispatıdır.
izmir'de bilimum mekanlara, sokaklara, okullara, caddelere adı verilen gazeteci.
imajıyla bir hayal kahramanıdır. düşmana ilk kurşunu sıkan hasan tahsin değil adı bile bilinmeyen bir şehittir. ilk kurşun izmir de sıkılmamıştır elbette. tarih kitaplarında ilk silahlı direnişi hatay dörtyolda gösterip düşman a kurşunun ilk sıkıldığı yeri izmir olarak göstermek eğitim sistemimizdeki gülünçlüklerden birisidir ayrıca. ilk silahlı direniş 1918 de gerçekleşirken ilk kurşun nasıl 1919 da sıkılır kardeşim. dörtyolda sapanla mı kovaladılar fransızları?
efendi adlı kitaptan;

" ilk kurşunu " izmir'de değil isviçre'de attı.
yıl 1911. italyan - osmanlı osmanlı orduları trablusgarp'ta savaşıyor. o günlerde isviçre sinemalarında osmanlı devleti aleyhine bir film gösteriliyor. filme tahammül edemeyen osman nevres neuchatel'deki sinemanın beyaz perdesine üç kurşun sıkıyor.
ikinci kurşunun adresi bükreş !
o artık teşkilatı mahsusa'nın fedaisiydi. teşkilata onu alan isim ise, hemşerisi doktor nazım'dı.
kod adı hasan tahsin'di. görev yeri ise romanya'ydı.
balkan ülkelerinin ingiltere safında yer alması için balkan cemiyeti'ni kuran ingiliz, noel ve leland buxton kardeşler bükreş'te bir konferanstan çıkarken hasan tahsin'in kurşunlarına hedef oldu.
öldürememiş, kardeşlerden sadece leland buxton'u yaralamıştı. yakalandı. beş yıla mahkum oldu. iki yıl yattı.
1916 yılında osmanlı ve alman orduları bükreş'e doğru ilerlediler. siyasi mahkumlar daha iç bölgelerde bulunan hapishanelere taşınacaktı. mahkumlar banliyö istasyonuna götürüldü, osman nevres buradan kaçmayı başardı. yaralı ağaıyla bin bir güçlükle istanbul'a geldi.
talat ve enver paşaların isteği üzerine istirahat etmesi ve muhtemel bir görevi üstlenmesi için isviçre'ye gönderildi. 1918 yılında isviçre'den döndü. kısa bir süre istanbul'da kaldı, ardından izmir'e gitti.
1,80 boyunda, ela gözlü, daima koyu renk giyen osman nevres'i izmir sokaklarında fesle dolaşırken gören olmamıştı, şapka kullanıyordu. mondros mütarekesi sonrası hukukı beşer (insan hakları) gazetesini çıkardı. sert muhalefeti ve milliyetçi yazıları yüzünden gazetesi kapatıldı.
yılmadı, bu kez " sulh ve selamet " adındaki gazeteyi çıkardı.
efzon alayı'na kurşun yağdırdıktan sonra kaçmaya fırsat bulamamıştı. yunan askerleri hasan tahsin'in cesedini parçaladılar.
bununla da hırslarını alamadılar, hasan tahsin'in frenk mahallesi'ndeki evini de darmadağın ettiler.
o günlerde hasan tahsin'in ailesinin yardımına, gemi acentesi van der zee'nin patronu hollandalı yahudi tüccar heinrich van der zee yetişti. aynı zamanda o günlerde norveç fahri konsolosu olan van der zee, hasan tahsin'in ailesini bir süreliğine amerikan koleji'nde sakladı.
bugün hasan tahsin'in mezarı yoktur. istanbul'da karakaşi sabeteyistlerin mezarlığı olarak bilinen bülbülderesi mezarlığı'nda adına dikilen bir anıt vardır.
ayrıca, osman nevres'in pasaportunu kullandığı hasan tahsin, " silah " gazetesini çıkartan ve bu nedenle " silahçı hasan tahsin " olarak bilinen eski bir bahriye yüzbaşısının adıydı.

efendi, sayfa 261.
Pek çok izmir'linin gazeteci Hasan tahsin olarak bildikleri gerçek ismi Osman Nevres olan kişi. 1888 doğumludur. 1910 yılına kadar istanbul'da kalmıştır. Bu tarihten sonra bir grup arkadaşı ile birlikte Fransa'da Sorbonne Üniversitesi'nde eğitim almıştır. Okulunu bitirip bitirmediği ile ilgili kesin bir bilgi mevcut değildir. Bu dönemden itibaren pek çok ittihatçı arkadaşı gibi Osmanlı istihbaratında çalışmaya başlamıştır. Yine bu dönemde ailesine Avrupa'Nın pek çok kentinden 350'ye yakın kartpostal göndermiştir. Büyük olasılıkla ittihatçıların muhaliflerini izliyordu. Bu dönemde kendisi gibi Teşkilat-ı Mahsusa'ya çalışan Hasan Tahsin adında bir başka kişinin kimlik bilgilerini kullanmaya başladı. Balkan komitesi adıyla kurdukları örgütte Osmanlı aleyhine çalışan ingiliz Buxton kardeşlere 15 ekim 1914 yılında, Romanya kralı Carol'un cenaze töreninde suikast girişiminde bulunmuştur. Buxton kardeşler yaralı olarak kurtulmuş hasan tahsin'de tutuklanmıştır. 1916 yılında Almanların Balkanlara girmesiyle Romanya'daki cezaevinden salıverilmiş, önce isviçre'ye gitmiş, 1918 yılında da yeni bir görevle izmir'e gelmiştir.
izmir'de yunan'a karşı ilk kurşun sıkan gazeteci olarak bilinir, gerçek adı osman nevres olup teşkilatı mahsusa'daki kod adı hasan tahsin'dir. ittihatçı fedaisi olarak gittiği avrupa ülkelerinde de osmanlı devleti alehine faaliyet gösteren kişi ve kuruluşlara karşı silahlı eylemlerde bulunmuştur. yunan askerlerine karşı gösterdiği mukavametten sonra cesedi paramparça edildiği için bir mezarı yoktur; fakat bugün sabetaycıların mezarı olarak bilinen bülbülderesi mezarlığında hasan tahsin adına anıt bir dikilmiştir. ve bilindiği gibi hasan tahsin sabetaycı yani dönmedir.
kendisi gazeteci olarak bilinir. ama aslında teşkilatı mahsusa'nın ajanıdır. bu kahraman vatan evladı üstüne düşen görevi layıkıyla yerine getirmeyi bilmiştir. darısı hepimizin başına.
edit:imla
'Bir toplumun DNA'sı nasıl bozulur?' diye merak ediyorsanız, Türkiye'nin son 5 yılının incelemeniz yeterli olur. Toplum mühendisliğinin birinci kuralı, halkın değerlerine saldırmak, değiştirmek veya tamamen silmektir.

Dikkat ediyor musunuz? Son dönemde Türkiye'de 'Ben Türk'üm' ya da 'Türk ırkı' veya
son beş senede ne hale geldiğimizi kanıtlayan bir yazı.

'Türk'ün özü' gibi kavramları kullanan kalmadı. Günümüzün popüler kelimeleri arasında artık 'Türk' yoktur, 'Türkiye' yoktur, 'Atatürk' yoktur. Bunun yerine Kürt, islamcı, liberal, dönek, yalaka, AB, Brüksel, Tayyip, Türkiyelilik, Ermeni, Rum gibi isimler ve kelimeler daha geçer akçe. Hele sıkıyorsa, 'Ben Türk'üm. Benim ırkım yüce bir ırktır. Önce Türk sonra Müslümanım' de bakalım n'olacak.

Bay Bülent Arınç Meclis Başkanıyken laikliğin yeniden tanımlansını istiyordu. Mevcut DNA'ların yerine istenen DNA'ların yerleştirilmesi işte böyle başlar. Sonunda 'Ulan 70 yıldır biz laikliği yanlış biliyormuşuz be' diye diye kafayı yersin.

Biri çıkar, 'Ama bu da benim Atatürk'üm' diyerek bir belgesel çeker. O güne kadar çelik iradeli, yüksek karakterli, düşmanına bile şevkat gösteren, onurunu, kendi onuru kabul eden bir adam olarak bildiğin Atatürk için belgeseli izledikten sonra, 'Vaybee gördün mü lan bizim Mustafa'yı? Ne alavere ne dalavere çevirmiş meğerse? Az yere bakan, yürek yakan adam değilmiş ha. Yalnız kalınca ağlayıp, zırlıyormuş. Gitti lan bütün karizma' demeye başlarsın.

Babaannesini Yunan'ın tecavüzünden kurtardığı yeni yetme kız, 'Ben Atatürk'ü değil, Humeyni'yi seviyorum' der. Gıkını çıkaramazsın. Aklına filmdeki Atatürk gelir. Onun bunun peşinden koşan, parasını kadınlara yediren...

AB'nin maydanozları ağızlarını açar, 'Atatürk resimlerini devlet dairelerinden kaldırın. Yoksa sizi AB'ye almayız' der, başını sallarsın. 'Sanane ulan onun bunun çocuğu. Atatürk senin validenin elini mi öptü?' diye soramazsın. Allah muhafaza 'faşist' derler. 'Darbeci' derler. Ya da utanmaz manyağın teki, 'Ergenekoncu,' der, uğraşırsın.

Bu değerleri birden bire yıkarsan, halk ayaklanır ve bütün planlar suya düşer. Onun yerine sessiz ve derinden gideceksin. Yavaş yavaş, sindire sindire... Sabırlı olacaksın. Öncelikle her dediğine 'Evet' diyen bir hükümet bulacaksın. Atatürkle geçmişten kalan kuyruk acısı olan bir cemaatin müritlerini de devletin içine taşeron tetikçi olarak yerleştirdin mi, işlem tamamdır. Yalnız küçük bir pürüz var. Türkiye'de bu gücü engelleyecek ya da sorun çıkarabilecek tek bir kurum var. O da asker. Peki asker, ayak altından nasıl çekilir? Rezil rüsva edilerek. Milletin askerlik kurumuna olan saygısı iki paralık edilerek. Toprağın altından silah fışkırmaya başladığında, paşalar birbirine düştüğünde, bir kısım para göz ihaleci paşalar da zokayı yuttuğunda tamamdır. Halka, 'Ulan asker de bunu yapar mı?' sorusunu sordurtmayı başardığın an olay bitmiştir. Artık asit kuyularından eşek kemiği de çıksa, derdini anlatamazsın. 'işbirlikçi hükümet, tetikçi cemaat.' Ben dış mihrak olsam daha ne isterim?
Türk istihbarat görevlisi ve gazetecidir. 15 Mayıs 1919'da Yunan ordularının izmir'i işgali başladığı sıralarda silahını çekip ateşleyerek en öndeki Yunan bayraktarını başından vurmuştur.Kendisi düşmana ilk kurşunu atan kişidir.
1973 Yılında anısına izmir Konak Meydanı'nda "ilk Kurşun Anıtı" dikildi. Her yıl 15 Mayıs günü tören düzenlenir.
gerçekte var olmayan var olan kişiliğinde bir yahudi olduğu iddaa edilen hayali kahraman.sıktığı şeyin kurşun olmadığı bilinip ne olduğu üzerine tartışmalar süregelen farazi şahsiyet.eski nesil spiderman.
1888 yılında selanik'te doğmuştur. asıl adı osman nevres olup gerçekte bir teşkilat-ı mahsusa mensubudur. kurtuluş savaşında ilk kurşunu atandır.
yunan işgali esnasında izmir de bulunan siviller içerisindeki tek erkektir kendisi.
mustafa armağan adlı organizmaya göre savaş suçlusudur.

çünkü, o ilk kurşunu sıkmasaydı yunan askerleri çok sinirlenmeyip, türk kadınlarına tecavüz etmeyeceklerdi. hasan tahsin o kurşunu sıkarak yunan askerlerini sinirlendirmiştir ve savaş suçu işlemiştir mustafa armağan'a göre.

böyle bir düşünceye sahip olduğu gibi, bu düşünceyi açık ve net şekilde dile getirebilen bir organizmayı ise "aydın" sıfatına sokuyor bazıları.

afedersiniz aydın sıfatından ziyade, ben öyle aydınlığa sokayım.
hukuk-u beşer gazetesinin yazarı.
ilk kurşunu atıp, aynı hızla bir geri dönüş alan halk kahramanı.

(bkz: ölmek idealistlerin kaderinde var)
özellikle cumhuriyetçilerin sahip çıktığı ve kendilerinden biri olarak gösterip sahip çıktığı kahraman. bizim insanımız da sahip çıkanlara bakıp adama düşman oluyor veya karşı cephede duruyor. ilk kurşunu atmamıştır ama izmir bildiğiniz gibi cumhuriyetçilerin her zaman göz bebeği olduğundan rasmi tarih kitaplarımız bizi bu yönde kandırmayı tercih etmiştir.

hasan tahsin hakkında ise türlü iftiralar atılarak yahudiydi gibi söylemler türetilmiştir. oysa hasan tahsin ne yahudidir ne sabetayist ne ittihatçı. bilindiği gibi ittihatçılar içinde yahudiler ve özellikle sabetayistler çok güçlü konumdadırlar. 2. meşrutiyeti ilan edip abdülhamit'i tahttan indiren selanikli sabetayistlerin tam karşısında duran bu adamın onlardan biri olarak gösterilmesi yazıktır, haksızlıktır. fakat içimizde hasan tahsin düşmanlığı doğurmak isteyen vatan hainleri bu adamı olmadığı bir şey olarak nitelemeyi pek sevmişlerdir.
sabetayist kahramanlardan biridir..sabetayist olmasının ispatı da, mezarının bülbülderesi sabetaist mezarlığında olmasıdır... ayrıca karanlık bir kişi ve ihtilalcidir.

bunun dışında, işgale karşı ilk kurşun izmir'de değil, hatay dörtyol'da atılmış, bunun üzerine köylüler dağa çıkmış ve "halk direnişi"nin -bütün anadolu ve ortadoğu'da- ilk örneğini bölge halkı vermiştir...

yalan yanlış ezberlerle fanatiklik yapmaya son!..

ekleme: bunun yanında çukurova ve diğer anadolu köşelerinde evlerine yunan bayrağı asan ve "zito venizelos" diye bağıran türkler olmamıştır...
yunanların mavi beyaz bayraklarla kordonda gösteri yaparak yunan alayını karşılaşamasını gören ve o anda ağzından şu kelimeler çıkan türk kurtuluş savaşının ilk kurşununu sıkan büyük insan:
" kollarını sallaya sallaya mı gelecekler? olmaz... olamaz ki. sonunda ölüm var. kan var. bunu anlamalılar."
izmirde ilk kurşunu atan vatan kahramanı...cesur kişilik örneği.