bugün

başrollerini leonardo dicaprio, cameron diaz, daniel day lewis in paylaştığı martin scorsese filmi. (oldukça uzun bir filmdir. orijinal vcd si 3 cd den oluşmaktadır.)
on dalda akedemiye aday olup birini bile alamamış martin scorsese klasiğidir... daniel day lewis cümle aleme oyunculuk dersi vermiştir bu filmle...
7 ekım 2006 saat 23.00 da atv de gosterılecek fılmdır.
hayal kırıklığı yaratan filmlerden biridir, bunun nedeni reklamına inanıp çok şey beklemek olacağı gibi, filmin sonunun başı kadar zevk vermemesi de olabilir.
daniel day lewis'in performansı ve karizması olağanüstüdür..
leonardo di caprio, cameron diaz ve daniel day-lewis in baş rolünü paylaştıkları daniel day-lewis'in çok iyi bir oyunculuk sergilediği film.
bütün oyuncularının olağanüstü bir performans gösterdiği, tekrar tekrar izlenebilecek bir film.
daniel day lewis'in en müthiş oyuncu performanslarından birini sergilediği, liam neeson'ın da leonardo di caprio'nun canlandırdığı amsterdam'ın babası olan rahibi canlandırdığı filmdir..
daniel day lewis'in tiyatrocu gibi oynadığı boktan ve sıkıcı filmdir. Leonardo di caprio ise tam olarak oynaması gibi oynamıştır*.
filmin başında iki grubun kavga ettiği sahnede harika bir şarkının çaldığı film.

edit: signal to noise şarkının adı.
02:39:43 lük hayat hırsızı iğrenç bir filmdir kendisi.
gereksiz yere aşk sahneleri koyarak filmi nasıl daha uzatabiliriz demiş scorsese. halbuki hiç gereği yoktu be o kadar uzatmanın. filmi izleyenler ne demek istediğimi anlamışlardır sanırım. ama yinede izlenilebilir bir film. di caprio diğer filmlerinin aksine biraz daha göze batmayan bir roldeydi. daniele gelirsek gayet iyi vermiş rolünün hakkını bence.
ingiltere doğumlu olup sonradan irlanda vatandaşlığına geçen daniel day lewis in 1800 lerin amerikasında irlandalı göçmenlere karşı olan bir çetenin liderini canlandırdığı film.
hemen başındaki çete savaşında savaş filmlerinde görmediğiniz kadar vahşilik görebileceğiniz film. liam neeson hakkın rahmetine kavuşmuştur 10 dakika geçmeden. keşke sean bean oynasaymış o rolü. o daha alışkın ve daha güzel ölüyor. *
şüphelerin olabilir ama onlara inanmaya başlama; bu, her şeyi lanetler, cümlesini barındıran filmdir.
izlerken hep "ulan bişey eksik ama ne?" diye kendinize sorduğunuz film. yönetmen mi becerememiş yoksa senaryo mu iyi değil emin değilim. ve çok gereksiz uzun. ilk yapımı 4 saatmiş sonra kısalta kısalta 2 buçuk saate indirmişler.

özet olarak amerikan iç savaşını anlatmış. bu tarihsel konuda fikir sahibi olunmadan izlenmemelidir.

ayrıca şöyle bi mesaj vereyim kaygısı var ama yok.

lan yeni izledim ama hala soruyorum; ulan bişey eksik ama ne?
Çoğu kişinin aksine sıkılmadan izlediğim Scorsese filmi. En çok etkilendiğim öğeleri ise atmosferi ve müzikleri. Görüntü yönetmenini de burada ayrı tebrik etmek istiyorum. Filmin introsunda ki o şahanelik ve filmin bitişinde ki yalın, epik gösterimler ağzımı açık bıraktı. Zaten filmin içerisinde öyle görüntüler var ki takdire şayan. Kamera geçişlerini mi dersiniz artık yavaşlatılmış sahneleri mi dersiniz bilemem. Ne derseniz deyin, neyi eleştirirseniz eleştirin bunu eleştirmeyin..

Kurgusu da çok iyi olmasına rağmen finalde ki artık olayların bitişini yansıtan sahnelerin daha iyi işlenmesini beklerdim. O kısmı bana biraz basit ve karambole gelmiş gibi hissettirdi. Bunun dışında filmin içinde birçok kaos, kargaşa ortamı da kafa karışıklığına sebebiyet verdi. Ancak bakıldığında aynı kargaşanın yansıtılması güzel olunca da tadına doyamadım desem yalan olur. Senaryosu her ne kadar klişe gibi gözükse de tiyatral anlatımıyla birlikte iyi yoğrulmuş bir film izleyeceğinizden emin olun. Şahsen 2 saat 45 dakikanın nasıl geçtiğini anlamadım.

Gelelim oyunculuklara.. Daniel Day-Lewis olağanüstü iş çıkarmış. Bunu abartmadan söylüyorum ki abartsam ne olur siz düşünün. Oscarlık bir performans sergilemiş. Filmde kötü karakter gibi gözükmesine rağmen ona karşı kin, nefret duygularını yaşayamadım. Biraz da efendilik ve adamlık anlayışını sergileyen bir düşman olmasından kaynaklıydı sanırım. Oyunculuğuyla hayran bıraktı. Leonardo DiCaprio ise her zaman ki yere bakan yürek yakan tavırlarıyla mest etti. Çok iyi, yerinde zirveleri var oyunculuğunda. Ancak bunu akademiye kanıtlayıp Oscar'ı alman için ne gerekiyor bilemiyorum Capriocum.. Gelelim mesleğine porno sektöründe başlayıp sonradan beyazperdeye akan Cameron Diaz'a.. Kendisini pek etkileyici bulamadım. Tam anlamıyla karakterinin ağırlığını yansıtabildiğini düşünmüyorum. Zaten kendisinin başlı başlına bu rollerin kadını olduğunu düşünmüyorum. Scorsese de bunu anlamış olsa gerek yiyişmeli sahnelerde kendisinden bolca yararlanmış. Oralarda iyiydi işte bak!!

Filme yapılan olumsuz yorumları aldırmayıp önyargısız başlarsanız bu filmi sevmemeniz için bir neden göremiyorum ben. Şimdi filmden alıntıladığım muazzam son sahnelerini paylaşmak istiyorum.

http://d1303.hizliresim.com/17/1/kn0vj.jpg
http://d1303.hizliresim.com/17/1/kn0wp.jpg
http://d1303.hizliresim.com/17/1/kn0vw.jpg
http://d1303.hizliresim.com/17/1/kn0xk.jpg
http://d1303.hizliresim.com/17/1/kn0y3.jpg

Sırasıyla bakmanız önem teşkil eder!
başyapıt olmayan ama sıkıcıda olmayan güzel bir film.
bugün sanırım 10 yıl aradan sonra tekrar izledim.. cameron diaz, leonardo di caprio ve daniel day lewis hepsi döktürmüş.. filmde olup da o zamanlar tanımadığımız bir çok oyuncu da varmış.. hey gidi.. 10 sene önce çok severdim bu filmi şimdi izleyince tekrar sevdim güzel bir film ve imdb puanını sonuna kadar hak ediyor..
amerikan tarihinden dem vuran, sahnelerin zenginliği ile göz boyayan epik film. uzun ve klişelerle dolu. yönetmenin koskoca filmi daniel day lewis'in omuzlarına yüklemesi ise bana göre oldukça acı bir durum. filmdeki karakterleri düşünecek olursak leonardo dicaprio'nun oynadığı amsterdam vallon karakteri zaten babasının intikamını almaya çalışan ve bundan başka pek de bir ideolojisi bulunmayan boş bir karakter. ancak yine de daha iyi bir oyuncunun ellerinde çok daha iyi bir karakter haline gelebilecekken, vasatın da altında kalıyor. cameron diaz ise o oyunculuk ve aksanla olmasa da olur, zaten kendisi baya bir kasmış. filmdeki karakteri de konuyla çok ilintili olmayan bir karakter, daha çok filmde kadın da olsun, izleyici gelsin diye konulmuş gibi.

film klasik bir holywood yapımı olmasına karşın italya'da çekilmiş. yanılmıyorsam, bill 'the butcher' cutting karakteri için robert de niro ve willem dafoe düşünülse de sonradan daniel day lewis'e karar kılınmış ve onun italya'da yaşıyor olmasından set orada kurulmuş. ki seti ziyaret eden george lucas'ın martin scorsese'ye abi ne yaptın, aynısını bilgisayar ile de yapardın dediği de filme dair notlar arasında. filmin hayvani bütçesinin bir kısmı scorsese'nin bu tercihiyle açıklanabilir sanıyorum.
bilindiği gibi scorsese bütün o beklentilere rağmen oscarı alamadı ve chicago'ya kaptırdı. göreceli olarak bu tartışmaya açıktır. keza filmde yer alan amerikan tarihi eleştirisinden dolayı verilmediğini düşünenler olsa da bence zaten genel olarak hak etmemekte. ancak daniel day lewis'in o seneki oscarı the pianist ile adrien brody'ye kaptırması ise bence gerçekten haksızlık.
film normalde daha uzunken montajda bir saatten fazlası kesilmiş ve son haline gelmiş. ancak film yine de uzun. izlerken size pek birşey katmayacak ancak daniel day lewis'in oyunculuğu için izlenmeyi kesinlikle hak ediyor.
girişi gayet başarılı , sıkıcı olmayan , son sahneleri ise muazzam olan film . o değişimi görmek ben de bi farklı hissettirdi . ayrıca yıllarca derslerde şöyle pis adamdır , şöyle yalancıdır diye gördüğümüz bt barnum da filmde mevcut .
Martin scorsese başyapıtlarından biridir. daniel day lewis ve leonardo di caprio döktürmüştür.
başrolde sanki leonardo dicaprio değil de caner erkin oynamıştır.

http://galeri.uludagsozlu...gangs-of-new-york-683967/
Film irlandalıların kesin zaferiyle sonuçlanmıştır.
orta seviye bir film bence. ama o son sahne yok mu mükemmel. hele soundtrack .