bugün

entry'ler (5490)

ulusalak

Ben Maklube yemekten ve pensilvanya'daki ağlak meczubun donunu koklamaktan büyük keyif alıyorum demeye dili varmayanların vazgeçemediği sözcüktür.

06 mayıs 2023 sc freiburg rb leipzig maçı

Almanya ligi 31. Hafta maçı. Üst sıraları yakından ilgilendiren, şampiyonlar ligine kimin gideceği bakımından önemli bir karşılaşmaydı.

1-0 Leipzig üstünlüğüyle sonuçlandı. Gol kampl'dan geldi.

Açıkçası dünya kupasındaki Nijerya iran maçı seviyesinde sıkıcı bir oyun oldu.

Freiburg valerien ismael'in oynatmak istediğine yakın bir oyun oynadı. Orta saha boştu, geriden ileri top kaldırdılar devamlı. Doğru dürüst pozisyona giremediler. Sadece maçın sonlarında kampl'ın yumurtladığı bir top tehlikeli pozisyon oldu, kaleci iyi çıkardı. Az kalsın kampl attığı golü geri alıyordu.

Freiburg Geride iyi alan daralttığı için Leipzig de pozisyona giremedi. 1-0 sonrası oyun gevşedikten sonra youssuf polsen'in ceza sahası dışı sol çaprazdan güzel bir şutu var sadece, kaleci nefis çıkardı.

Leipzig'in pozisyona girememesinin bir başka sebebi de oyuncuların tamamen kısa pas yapmaya şartlanmış olmasıydı. Adam rakip yarı sahanın ortalarında sağ çizgide topu alıyor, ceza sahasında Werner rakip stoperle birebir kalmış, topu içeri kesmek yerine yanındakine pas veriyor durum 0-0ken. Birader siz buraya pas yapmak için mi galip gelmek için mi geldiniz?

Leipzig orta sahasında haidara'nın sarı kartı olduğu halde ebleh ebleh müdahaleler yapması üzerine kampl mecburiyetten oyuna girdi dakika 55 gibi falan. Oyuna girdikten birkaç dakika sonra Leipzig oyunu rakip yarı sahaya yığmışken kampl en geride topla buluştu, ceza yayına doğru topla güzel bir cengaver koşusu yaptı, araya bıraktığı pas rakip savunmadan sekip ceza sahasında önüne düşünce affetmedi.

Kısacası kampl'ın başlarım sizin pas oyununuzdan diyerek ceza sahasına attığı dikine koşu sonrasında Leipzig hiçbir şey oynamadan galip gelmiş oldu.

Gol sonrasında Freiburg oyunu rakip yarı sahaya yıkamadı. Öyle 4 kişiyi ileri göndereyim orta sahayı boş bıraksak da olur topu ileri vururuz diye bir anlayışla oyunu rakip kaleye biraz zor yıkarsın zaten.

Leipzig'te kampl'ın yanısıra youssuf poulsen ve forsberg de oyuna girdi. Herhalde bunların yedekleriyle bile stsl'de kafaya oynarsın, öyle bir kadro genişliği var hiç değilse hücum bakımından.

Biri devamlı beyinsiz gibi top çeviren, diğeri de her aldığını ileri vuran iki saçma takımın keyifsiz mücadelesiyle ilgili eyyorlamam bu kadar.

Hepinize güzel bir pazar günü dilerim.

bakü

Sadece bir fotoğrafını görmemle bana birçok şey anlatmayı başarmış şehir.

Önde ağaçlar ve belli bir mimari anlayışa sahip binalar mevcut (70-80ler). Belli belirsiz bir idealizm kendini gösteriyor.

Kapitalizmin Sovyet tehdidinden kurtulduğu 90lardan itibaren arkada yüksek binalar hafif hafif belirmeye başlamış. Teknokapitalist yozlaşmanın ilk adımı.

2010 sonrası, artık teknokapitalizmin dizginsiz gücü tam anlamıyla ele geçirdiği noktayı temsil ediyor.

90larda korka korka, öndeki binaların arkasından hafifçe baş gösteren anlayış, artık hukukmuş şehrin kuruluş amacı ve anlamıymış halkın tepkisiymiş vs hiçbir şeyden çekinmeden arkaya upuzun ve şehir dokusuyla tamamen uyumsuz, alabildiğine çirkin 3 adet ucubeyi ve bir adet de ince sırığı dikebiliyor.

Bilinçaltısal düzeyde paran varsa her şeyin üstünden geçebilirsin şeklinde, tam olarak dönemin ruhunu yansıtan kuvvetli bir mesaj toplumun tamamına veriliyor bu şekilde.

Tek fotoğrafla bende tiksinti yaratmayı başaran soydaşlarımızı tebrik ediyorum.

Buyrun, ilgili resim:
https://i.hizliresim.com/edy1kl0.jpeg

victor nelsson

Kayserispor maçında ceza sahası önünde son adam olarak kayserisporlu futbolcuyu düşürdüğü için hak ettiği direkt kırmızı kartı görmüş olsaydı eşşeksaray Vodafone'a en önemli stoperi olmadan gelmiş olacaktı.

Hayırlı işler.

polis

Haciz mahalini keyfi olarak terk etmemesi 600-700 lira rüşvet alan yaşam formu.

Aksi takdirde borçlu sizi orada tehdit etmiş ciddi tehlike varmış vs adamın umrunda olmuyor.

Adam giderken sicil numarasını da gizliyor bu arada lol. Biliyor yani yanlış yaptığını, kasten yapıyor.

Biz de bu adamlardan hukuku tesis etmelerini bekliyoruz işte.

16 nisan 2023 trabzonspor beşiktaş maçı

Mert Günok'un bir puanı kurtardığı maç oldu. Uğurcan da yine Beşiktaş görünce devleşti. Ama Trabzon daha fazla pozisyona girdi, daha iyi oynayan taraftı.

Oyuncu kalitesi öne çıktı. Markovic masuaku'ya, trezeguet onur bulut'a üstün geldi.

Bu gibi maçlarda rosier'nin formda olduğu zamanda yaptığı ekstra işleri arıyor insan. Onur hücum anlamında o boşluğu dolduramıyor ama biliyoruz ki Lazrail onur bulut'u ciddi bir hata yapmadan kesmek istemeyecek.

Ghezzal kötü oynadı oyundan çıkarmak doğru karardı ama redmond'ı sağa çekebilir veya top kullanmayı bilen kerem atakan'ı sağa atabilirsin. Oraya Muleka'yı atmak yanlış bir hamileydi.

Muleka sağ açık değil. Bunu artık dağlara taşlara yazmak istiyorum. Bu adam ceza sahası içinde ikinci forvet olarak, aboubakar'dan doğacak boşluklarda etkili olabilecek bir adam. Bu şekilde oynatmayacaksanız adamcağıza boşuna işkence etmeyin, ben onun yerinde olsam sağ açık oynatmak istediklerinde kabul etmez olay çıkarırım.

Marc Bartra oyuna girdikten sonra Trabzon oyuna ağırlığını koydu. Bartra oyuna girdikten sonra Larsen'in verdiği açıkları vermedi, Markovic de defansif görevlerinden kurtulunca Masuaku'nun üstüne daha rahat gitti, hücum görevlerine daha rahat odaklandı. Şahsen Beşiktaş tandeminde colley yerine Bartra'yı görmeyi tercih ederim.

N'koudou beyinsizliğiyle göz kamaştırdı bu akşam. Çok çalıştı Trabzon gol atabilsin diye ama başaramadı.

Kısacası cenk ve amir'in yokluğu ve ghezzal'ın formsuzluğunda trabzon'un iyi alan daraltarak Beşiktaş'a pek fırsat vermediği, yakaladığı fırsatları da Mert'in iyi performansı nedeniyle değerlendiremediği maç oldu.

Eyyorlamam bu kadar. Hepinize iyi akşamlar dilerim.

enner valencia

Penaltı kaçırmaya müsait bir futbolcudur. iyi bir penaltıcı değildir.

Beşiktaş maçında penaltı kaçırarak Beşiktaş'a hayat verdiği halde Ankaragücü karşısında bu akşam hala penaltıyı kendisinin kullanması çok şey anlatmaktadır. Belli ki Fenerbahçe hatalardan ders almamaktadır.

Ankaragücü karşısında penaltıyı gole çevirmiş olması bir şey ifade etmiyor. Daha önce kritik zamanda penaltı kaçırmış adama tekrar penaltı kullandırmak stratejik hatadır.

Önemli olan doğru stratejiyi izlemektir. Penaltı bakımından doğru strateji, temiz ayaklı bir penaltıcı transfer etmek ve önemli bütün penaltıları ona kullandırmaktır.

Bir takımın bir penaltıcısı olur. Ve o güvenilir bir ayak olur. öyle ki o adam topun başına geldiği zaman %90 gol atacağını bilirsin. Alex de Souza mesela böyleydi. Demba ba mesela böyledir.

Fenerbahçe'nin amacı valencia'yı gol kralı yapmak mıdır? Yoksa kazanılan her penaltının çok az fire ile gole çevrilmesi midir?

Netice almak istiyorsan her şeyi o doğrultuda hazırlaman gerekir. Özellikle penaltı gibi basit şeyleri.

murat ünalmış

Kavruk teni nedeniyle devamlı olarak kadınların arzulamadığı yarı karizmatik zorba rolünü oynamak zorunda kalan aktör.

arthur masuaku

sakatlık riski olan bir oyuncu. eğer kendisiyle devam edilecekse bu ihtimal düşünülerek arkasına yokluğunda hiç değilse idare edecek biri alınmalı.

oldu da adam 6 ay sahalardan uzak kaldı diyelim, o ihtimalde orada umut meraş oynarsa o sezon çöpe gitti demektir.

altay bayındır

Fenerbahçe'nin şampiyon olamama sebeplerinden biridir.

willian souza arao da silva

yarı topçu, brezilyalı necip. portekizli dedeye aldığı 7 milyon euro yetmiyor olacak ki üstüne bir de bunu gustavo henrique'yi falan kitledi.

normalde ilgilenmem ama bu gibi 5 metre öteye pas atmaktan başka vasfı olmayan düz adamların aabi savunmaya destek oluyorlar yauvv diye ezbere laflarla savunulmasından yıldım artık.

fenerbahçe taraftarı kendisini ıslıklamakla iyi yaptı. elinde crespo var zajc var kayseri'ye karşı merkezde 90 dakika oynattığın adama bak.

ıslıklamaya devam etmek lazım, dede belki vazgeçer bunu oynatmaktan. 1000 liraya forma alan adamlar merkez ortasahada çöp izlemek zorunda değil.

garanti bankası

ticari unvanı resmi sitesinde "T. Garanti Bankası A.Ş." şeklinde geçmektedir:

https://www.garantibbva.com.tr/iletisim

Aynı adreste belirttikleri ticaret sicil numarası ile ito'nun internet sitesinden sorgu yaptığınızda ise ticari unvanlarının "TÜRKiYE GARANTi BANKASI A.Ş." olduğu anlaşılmaktadır.

Yani bankanın resmi ticari unvanı "TÜRKiYE GARANTi BANKASI A.Ş." olduğu halde, banka resmi internet sitesinde ticari unvanını "T. Garanti Bankası A.Ş." şeklinde paylaşmaktadır. Ekran görüntüsünü de ekledim.
görsel

Türk Ticaret Kanunu uyarınca basiretli davranması gereken banka, ticari unvanını açık açık yanlış yazmakta, defalarca kez Türkiye'yi "T" şeklinde ifade etmektedir.

inşallah o T harfini size yedirirler bir gün.

varlık vergisi

geçmişi deşerek türk milletine nafile çabalarla utanç aşılamaya çalışmayı şiar edinmiş batı köpeği eli kalemli tasmalı köpeklerin ısıtıp ısıtıp tekrar önümüze getirerek algı/propaganda/manipülasyon yapmaya çalıştığı olaydır.

Özü itibariyle mesele, 8 milyon nüfusu olan ülkede 1 milyon kişinin dışarıdaki savaş karşısında sınırları korumak amacıyla askere alınması; kısacası 2. dünya savaşı kaynaklı tüm bu olağanüstü koşullarla ele güne muhtaç olmadan iktisaden başa çıkabilmek için ırk-din ayırmaksızın ülkede zengin olan kim varsa ondan vergi alınmasından ibarettir.

bu vergiyle 315 milyon lira toplanmış olup bu paranın sadece 160 milyonu yabancılardan alınmıştır.

--spoiler--
Cahit Kayra.

1917 doğumlu.

Üç yıllık maliye müfettiş muavinliğinin ardından 1941’de maliye müfettişi olmuş, 1942 ortalarında hazırlanan ve yürürlüğe giren Varlık Vergisi uygulamalarını düzenleyen bakanlığın üst kurulunda yardımcı olarak yer almış bir isim. Eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olan ve Varlık Vergisi çalışmalarına katılmış en genç müfettiş olan Cahit Kayra tarafından kaleme alınan “Savaş Türkiye ve Varlık Vergisi” adlı kitap geçtiğimiz günlerde 3. baskısını yaptı.

Eski istanbul Defterdarı Faik Ökten’in “Varlık Vergisi Gerçeği” kitabındaki iddialara cevap veren ve uygulamayla ilgili gözden kaçırılan pek çok gerçeğe ışık tutan kitabın genişletilmiş baskısında, medyada kitaba yapılan tepkiler ve bu tepkilere verilen cevaplar yer alıyor.

“Varlık Vergisi’ni tartışırken o dönemde Türkiye’nin durumunu ve savaş şartlarını hatırlamak gerekir” diyen Kayra, “Bu savaşta sadece Varlık Vergisi mükelleflerinden zorla para alınmadı. Köylüden de alındı. Milyon asker hudutlarda yıllarca bekledi. Binlerle genç kömür ocağında zorla çalıştırıldı. Askerler öldü. Gençler öldü ama, Türkiye ayakta kaldı” sözleriyle uygulamanın mecburi olduğuna dikkat çekiyor. Gazeteci Şenol Çarık'ın Kayra’yla söyleşisi geçtiğimiz hafta Bağımsız dergisinde yayınlandı.

Kayra'ya sorulan sorular ve yanıtları şöyle:

-Varlık Vergisi konusu son dönemde yeniden sıkça tartışılır hale geldi. Nitekim geçtiğimiz günlerde ilber Ortaylı ve Mehmet Barlas’la birlikte NTV’de bu konuyu tartıştınız. Sizce bu konu son dönemde neden yeniden gündeme geldi?

Bence bu rastgele bir şey değil, bu bir yatırım. Böyle bir konuyu canlı tutmakta yarar görüyorlar.

“KARALAMALARDAN HÜZÜN VE EZA DUYUYORUM”

-ikinci Dünya Savaşı’nın ortamını, koşullarını ve olaylarını yaşamış çok az insan bugün hayatta. Siz de Varlık Vergisi’ni yaşayan sonuncu Maliye Müfettişisiniz. Bu konuda Tarihçi Kitabevi’nden çıkan “Savaş Türkiye Varlık Vergisi” adlı bir kitabınız var. Biraz kitabınızdan bahsedelim istersiniz. Bu çalışmayı hazırlama serüveninizi anlatır mısınız?

Bu sorun ortaya atıldıktan ve tartışılmaya başlandıktan sonra yakından tanıdığım kişiler tarafından bir uyarı aldım. Kendim de dikkat ediyordum. Ve bir anlamda onların da uyarısıyla böyle bir çalışma yapmayı gerekli gördüm. Günümüzde o çalışmaya katılan müfettişlerden hiçbiri hayatta değil. Ben yaşamımın sonuna geldim. Ama bizim çocukluğumuzda ve gençliğimizde haklı umutlarla bağlandığımız Kemalist ideallerin hoyrat ellerde hırpalandığını görmekten hüzün ve ezâ duyuyorum. Varlık Vergisi konusunda o dönemi yaşamamış, o dönemi bilmeyen, anlamayan, belki de kasıtlı olarak anlamaz görünen insanlar tarafından yanlış ve haksız yere eleştirilmesini hoş görmek gibi bir hakkım olmadığını düşünüyorum.

-Tarihimizle yüzleşmek adı altında birçok çalışma ortaya atılıyor. Varlık Vergisi konusu da biraz böyle değil mi, siz nasıl yorumluyorsunuz bunları?

Tarihimizle yüzleşmek tabi iyi bir şeydir ama, bu Varlık Vergisi’nin kurcalanması tarihimizle yüzleşmek değil, tarihimizi özellikle de geçmiş yönetimleri kötülemek şeklinde oluyor.

- 11 Kasım 1942’de çıkarılan 4305 Sayılı Varlık Vergisi kanununun içeriğinden söz edebilir misin biraz?

Belli ölçülerde devlet ciddi bir finansmana ihtiyaç duyuyordu. Bu finansmanı sağlayacak kaynaklar da nelerse varlık vergisi onlardan alınmıştır. Kimin varlığı varsa ondan alınmıştır. Yani varlığı olmayanlardan alınmamıştır.

1939’da ikinci Dünya Savaşı başladı. Türkiye bu savaşa girmemeye çalıştı. Fakat bir gün savaşa girmek zorunda kalınabileceği veya yabancı kuvvetlerin ülkeyi işgal edebileceği endişesiyle 7 yıl süreyle sınırlarda 1 milyon askeri konuşlandırmak, beslemek zorunda kaldı. O yıllarda nüfusumuz 18 milyondu. Askere gidebilecek yaklaşık 4 milyon erkeğin 1 milyonu sınırlara gönderilmişti. 1 milyon insanı beslemek, sınırlarda tutmak büyük masraftı. Devletin 1939’da 390 milyon TL olan bütçe harcaması 1942’de 900 milyon TL’ye çıkmıştı. Katlanan harcamaları karşılamak için vergi toplanamadığından önce piyasaya para sürüldü. Dolaşımdaki banknot 1939’da 300 milyon TL dolayında iken 1942’de 800 milyon TL dolayına çıkarıldı. Piyasaya banknot sürüldükçe fiyatlar arttı. Enflasyon iki katına çıktı.

“ÇiFTE STANDART YAPILMADI”

-Uygulamada gayrimüslimlere, azınlıklara yönelik haksızlıklar, çifte standart uygulandığı fikrine katılıyor musunuz?

Az önceki sorunuzun devamı aslında bu. Bu yanlış bir şey. Kanunda böyle bir şey yok! Mehmet izbey ve bazı arkadaşlar böyle bir ayrıma gitti. Tahakkuk rakamları üzerinde duruyoruz ama tahsilat çok daha önemliydi. Verginin yüzde 20-25’i tahsil edilememiştir. Biz biliyoruz ki, Türkler vergilerinin tamamını verdiler.

Ben o zaman Maliye Müfettişiyim. Maliye Bakanlığı, gelir kurumlar vergisi düzenini kuracak, aşırı kazançları kontrol edecek, itirazlar gelecek, itirazlar gidecek. Bu durumda Maliye Bakanlığı getirdi Varlık Vergisi’ni. O zamanki istanbul, küçük bir sosyetedir, herkes birbirinin ne kadar zengin olup olmadığını bilir. Buna dayanarak zenginlerden, hatta herkesten vergi alınacak dendi.

Asıl kıstas kimlerin zengin olduğuydu. Ki dediğim gibi zaten kimlerin zengin olduğu biliniyordu. Ben diyorum ki, bunlar belirlenirken ayrıcalık yapılmadı.

Varlık Vergisi dediğimiz şey, acele kimde para varsa, kimin varlığı varsa ondan para almak istiyoruz.

Ayrıntılara ve rakamlara kitabımda da değindim. Ticaret Odası’nın kayıtlarındaki işadamlarının yüzde 87’si azınlık ve yabancı. Onlardan da alındı Varlık Vergisi. Gayet tabi, kimden alınacaktı ki?

“KÖYLÜDEN ‘YOKLUK VERGiSi’ ALDIK!”

-ikinci Dünya Savaşı koşullarının ekonomimizi dar boğaza sokması bu kanunun yürürlüğe girmesine yol açtığını belirttiniz. Peki, sizce Varlık Vergisi'nin uygulanmasından başka çıkar yolu yok muydu?

Yoktu! Evet, yoktu bu kadar basit. O kadar yoktu ki peşinden gittik köylüden de aldık. Varlıksız insanlardan da aldık. O Varlık Vergisi’ydi, bu ‘Yokluk Vergisi’. Köylüden ‘Yokluk Vergisi’ aldık!

-Bazı yazarlar Varlık Vergisi’ne niteliğine veren davranışın ırkçılık olduğunu belirtiyorlar. Siz bu yoruma ilişkin neler söylemek istersiniz? Sizce niteliği neydi?

Hayır, ırkçı değildi. O dönemin Başbakanı olan Rüştü Saraçoğlu’nun bu konuda söylediği siyasi nitelikte bazı sözler var. Bunlar siyasi sözlerdir. Savaş içerisindeydik, savaş içerisinde böyle bir hareket yapıldığı zaman insanlara moral güç vermek için söylenmiş sözlerdi bunlar. Ortada bir şey var. istanbul’da yüz binlerce yabancı var, azınlık var. Türkler de var. Hepsinden alınıyor vergi. Yani Yahudi'den alınıyor da, Ermeni'den Türk’ten veya diğerlerinden alınmıyor değil. Hepsinden alınıyor.

-Yılmaz Karakoyunlu’nun sinemaya da uyarlanan “Salkım Hanımın Taneleri” kitabında verginin sanki Ermenilere uygulandığı gibi bir içerik var. Bu konuda neler belirtmek istersiniz?

Para kazanmak için yapılan bu tür şeyler iğrenç. Para kazanmak için yakın tarihimizi, bilen insanların yaşadığı bir dönemin olaylarını, tahrif ederek Ermeni’yi Yahudi Yahudi’yi Ermeni yapmak ve belli bir maksada yönelik yayın yapmak iğrenç bir şey.

Bu gerçeği yansıtmıyor. Yani şöyle söyleyeyim. 500 yıl önceki bir olayı anlatırken romantik şeyler yapabilirsiniz. Ama yaşıyoruz. Yaşadığımız dönemi anlatıyorlar ve tahrif ederek yapıyorlar bunu. Kabul edilebilir bir şey değil bu.

“SAVAŞ DÖNEMiNi YAŞAMADINIZ…”

-Uygulamada yanlışlar yapılmadı mı peki?

Hem de çok yanlışlar oldu. Savaş yapıyorsunuz Şenol Bey. Yahu siz ne diyorsunuz. Siz yaşamadınız savaş nasıl bilmiyorsunuz. Bu lafları bırakalım. O zaman ki savaşı düşünün. 70 milyon insan ölmüş hudutlarınızda. Herkes her şey yanıyor, siz bir köşede devleti ayakta tutmak ve savaşa girmemek istiyorsunuz. Hepsi bu kadar, yanlışlık her yerde olabilir.

-Varlık Vergisi ne kadar süre yürürlükte kaldı?

Uygulama 1943 yılında kaldırıldı, tahakkuklar hesaplandı ve hesap kapatıldı. Vergilerden tahsil edilen 315 milyon liranın içinde Gayrimüslimlerden 30 milyon lira alınmıştır. Yabancılardan da 130 milyon lira alınmıştır. Yani, 315 milyon liranın 160 milyonu onlardan alınmıştır.

-Son olarak neler belirtmek istersiniz?

Bugün yaşıyorsak toplum olarak, Varlık Vergisi sayesindedir.

-Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim.

Ben de size teşekkür ederim.

Odatv.com
--spoiler--

https://www.odatv4.com/gu...yesinde--0203131200-32332

ysk

cumhurbaşkanı adayları için gereken 100 bin imza olayını her vatandaş için sadece tek adayla kısıtlıyorlar.

korkak köpekler.

neşet ertaş

Türkülerinden birinde "insandan doğanlar insan olurlar, hayvandan doğanlar hayvan olurlar" diye inceden inceye diss attığını işittim bu amcanın.

Saygısızlık olmazsa cekedimi çıkarabilir miyim efendim noktasına nasıl geldi acaba.

Reis zamanında söyleyeceğini söyleyip sonrası işi akışına bırakmış herhalde.

pahalı

Murda'nın iktisadi koşulların giderek zorlaştığına dikkat çektiği parçası.

Drip like şelale senin gacı wet.. Aynen öyle...

allah

Başımızdan büyük bir deprem geçti. Resmi rakamlara göre 50 bin insan öldü.

Ben diyordum ki eğer binalar düzgün yapılmış olsa en fazla bin kişi ölürdü. Dolayısıyla müteahhit, belediye, yapı denetim firması, iktidar gibi somut şeyleri sorumlu tuttum.

Sonra geçen gün bir abimizle konuştum. Bu abimiz varlıklı, eğitimli bir adam. Milletvekili adayı ve kazanma ihtimali de ciddi manada yüksek.

işte bu adam bana dedi ki deprem Allah'tan gelmiş, çok ahlaksızlık varmış ülkede. Bir yerden çıkması gerekiyormuş. Ciddi olarak söyledi bu adam bunu.

Kesin sizin çevrenizde de vardır böyle düşünen insanlar. Deprem Allah'tan gelmiş.

Şimdi durum eğer gerçekten böyleyse;
Soma maden faciası
Gezi eylemleri
15-16'da gerçekleşen 22 terör saldırısı
15 temmuz darbe girişimi
Elazığ depremi
Bu son deprem

Yani bu olaylar Allah'tan geliyorsa Allah yüzünden bizim başımıza gelmeyen kalmamış.

Aga pardon da sen Türk milletine bu kadar bilendin AQ??

Suudi Arabistan'da adamlar hacerül esvede range rover'ın içinden taş atıyor, bu adamlara bilenmiyorsun da bize mi bileniyorsun?

Yani dünyada çeşit çeşit ülke var. Uruguay var mesela. Fransa var Avustralya var Rusya var. Sen niye bizi seçtin niye bize bu kadar bilendin tam olarak??

Her kötü olay Allah'tan geliyor bu milletin başına. Yani zahmet olmazsa tam olarak senin bu milletin başına güzel bir şey gönderdiğini tam olarak ne zaman görürüz?

2006 yılında Fenerbahçe'yle Allah arasında yaşanan gerginliğe benzer bir gerginlik Allah ve Türk Milleti arasında yaşanıyor olabilir mi?

Bakıyorum bu millet her sabah işe gidip işten geliyor. metrobüste eziliyor, marmaray'da eziliyor. Ulan zaten sabah akşam ezilip duruyoruz, adam bir de paso felaket gönderiyor başımıza.

Babacım senin ne zorun var bizimle acaba? Tam olarak ne zaman rahat verirsin bu millete?

sözlük yazarlarından tavsiyeler

üç kuruşluk kişisel gelişim gurularının gazına gelip gerekli gereksiz konfor alanınızdan çıkmayın. konfor alanınızı ancak nadiren terk edin.

Hayat konfor alanının içinde gayet güzel.

sözlük yazarlarından tavsiyeler

Her gün 40 şınav çekin, 50 de calf raises yapın.

kısıklı

Son model arabasıyla özel okuldan çocuğunu almaya giden trafik kurallarına düşman orta yaşlı prenseslerin mekanı.

Yokuş yukarı yorucu bir çıkış ve bitmek bilmeyen trafik.