bugün

can yücel "fikri sönmez bu şafaklarda" diye seslenmiştir kendisine.
(bkz: fatsa)
(bkz: bir yerel yönetim deneyi)
Terzi Fikri öyle bir giysi dikti ki Fatsa ya
O Gürcü öyle bir gürledi ki arkadaşlarıyla
Noktalar, noktalı virgüller, askeri operasyonlar
Kimseler çıkaramaz Fatsa nın sırtından!
Emek hakkının sımsıcak çıplaklığını...

can yücel
bozguncuların ölesiye saldırdığı ve yok ettiği kişi. hala fikirleriyle uğraşıyor bu akrep insanlar. can yücel'in dediği gibi; "fikri sönmez bu şafaklarda!" sizin söndürmeye çalıştığınız fikirlere, inat fikri sönmez.
1938 yılında Fatsa'nın en tutucu köylerinden olan Kabakdağ'da doğdu. ilkokulu bitirdikten sonra ailesinin geçimine katkıda bulunmak için bir terzinin yanında çıraklığa başladı. Yaşamının sonraki bölümünde geçimini terzilik yaparak sağladı.

Sosyalist düşünceyle 60'lı yılların ortasında tanıştı. O yıllarda TiP içerisinde çeşitli kademelerde görev aldı. Bu yıllarda gelişen anti emperyalist mücadele aktif olarak katıldı. 6. Filo'ya karşı düzenlenen eylemlerde Dev-Genç saflarındaydı. 68'den sonra Karadeniz'de emekçilerin örgütlenmesi çalışması içerisinde yer aldı.

1972'de THKP-C Davasından yargılandı. Yirmi ay kadar tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildi. 12 Mart darbesinin ardından Karadeniz'deki devrimci mücadelenin örgütlenmesinde genç devrimcilere her zaman örnek oldu.

Fikri Sönmez 1978-79 yıllarında Giresun ve Ordu yörelerinde yapılan Fındıkta Sömürüye Son mitinglerinin de aktif örgütleyicisi oldu.

1979 yılında yapılan Belediye seçimlerine bağımsız aday olarak katıldı. Fikri Sönmez'in başkan seçilmesinin neredeyse kesinleşmesi üzerine bölgedeki faşistler harekete geçtiler. 15 Eylül 1979 günü kendisine yapılan suikastten bacağından yaralanarak kurtuldu.

Fikri Sönmez, daha önce CHP, AP, ve MSP'ye oy verenlerin de büyük bir bölümünün oyunu alarak Fatsa Belediye Başkanlığı seçimini, diğer tüm partilerin adaylarının aldığı toplam oy oranının toplamından daha fazla oy alarak kazandı.

Fatsa'da yürütülen ilk büyük belediye çalışmasından biri "Çamura Son Kampanyası"ydı. Fatsa sokakları müteahhitlerin keyfince sürdürülmüş plansız kanalizasyon çalışmaları nedeniyle köstebek yuvasına dönmüştü. Bütün Fatsa'nın sokaklarının temizlenerek yeniden yapılması işine teknik adamların "yıllar sürer" demelerine rağmen halkın gönüllü katılımı ve çevre ilçelerin makina ve ekipman yardımıyla çamur Fatsa'dan 2-3 ay içinde sökülüp atıldı ve ilçeye 4 km.lik yeni bir cadde yapıldı.

"Çamura Son Kampanyası"nın ardından "Fatsa Halk Kültür Şenliği" düzenlendi. Şenlik boyunca her türden sanatsal ya da kültürel etkinlikte doğrudan halkın katılımı gözetildi. Büyük kentlerde yaşayan aydınların, demokratların, sosyalistlerin; sanatçıların da katıldığı şenlik, aynı zamanda bu insanların Fatsa'da olup bitenlere tanıklık etmelerine vesile oldu.

Fatsa'da içki, kumar, kadınlara dayak atılması gibi alışkanlıklara karşı mücadele edildi. Tefeci-tüccarların elinde bulunan köylülere ait borç faizi senetleri önemli ölçüde ortadan kaldırıldı. Yol, su, kanalizasyorı gibi sorunların halkın katılımı sağlanarak çözülmesi doğrultusunda adımlar atıldı. Geniş köylü kitlesinin katıldığı fındık mitingleri düzenlendi. Arazi anlaşmazlıklarından kan davalarına, köy kavgalarından aile içi sorunlara kadar her türden sorun halk tarafından devrimcilerin önüne getirilmeye başlandı ve devrimciler, bu sorunları halkla birlikte çözmeye çalıştı.

Bütün bu gelişmeler devlet yetkilileri tarafından bekleneceği üzre derin bir kaygıyla izleniyordu. Öyle ki, 50'nin üzerinde insanın öldüğü Çorum olayları sırasında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel "Çorum'u bırakın, Fatsa'ya bakın' diyordu.

Günlerce öyle bir gerilim yaratılmıştı ki, askeri, birliklerin ilçeye girişinde savaş çıkacakmış gibi bir hava yaratılmıştı. Oysa, o günlerde kopartılan yaygaralara karşı, ilçenin Belediye Başkanı AP, CHP ve MSP ilçe başkanlarıyla birlikte kopartılan yaygaranın asılsız olduğunu gazeteler aracılığıyla duyurmaya çalışıyor; bu küçük-yoksul ilçe insanları üzerinde oynanmak istenen oyunları açığa çıkarmak için çırpınıyorlar; gerçekleri görmesi için Demirel'i Fatsa'ya davet ediyorlardı. Ama Demirel'in derdi başkaydı ve koparılan yaygara o kadar gürültülüydü ki, kimse onları duymadı ve duymak istemedi.

Böyle bir gürültü ve toz duman içerisinde zırhlı birlikler eşliğindeki güvenlik kuvvetleri ilçeye girdiler! Güvenlik kuvvetlerine herhangi bir karşı koyma olmadı. ilçede büyük bir arama tarama operasyonuna girişildi ve 16 ruhsatsız tabanca ele geçirildi! Demirel'in "Çorum'u bırak Fatsa'ya bak" sözleriyle, Çorum'daki 50'ye yakin ölü, yakılıp yıkılan evler, barikatlar ve sabahtan akşama susmayan otomatik silahlardan başını kaldıran herkes, Fatsa'da işte bunları gördü:16 ruhsatsız tabanca!

Ve güvenlik kuvvetlerine yol gösteren yüzleri maskeli bazı sivil şahıslar. Şehirde arama yapan ekiplerin önünden giden bu "maskeli siviller" bazı kişileri gösteriyor, güvenlik kuvvetleri de onları göz altına alıyordu. Gazeteciler, bu maskelileri merak ettiler ve bu maskeli sivil şahısların bazılarının cinayet işledikleri için polis tarafından aranan Ülkü Ocaklı* militanlar olduklarını öğrendiler. Evet, aynen böyle: Silahlı saldırılara katılan, cinayet işleyen ve bu suçlarından dolayı sözde güvenlik kuvvetleri tarafından "aranan" faşist militanlar, Fatsa halkı tarafından tanınmasın diye, yüzlerine maske takılarak güvenlik kuvvetlerinin düzenlediği operasyonlara katılıyor, rehberlik ediyorlardı. Gazeteciler, Vali Reşat Akkayaya bu durumu sorduklarında Akkaya onlarınülkücü` ve aranan şahıs olmalarının önemli olmadığını, savaşta hayat kadınlarından bile yararlanılabileceğini söyledi.

Fatsa "Nokta operasyonu", Demirel açısından fiyasko ile sonuçlanmıştı. Başbakan, alınan sonucu yetersiz buluyordu. 3 Ağustos günü yapılan sıkıyönetim koordinasyon toplantısında okuduğu raporunda, "Fatsa'da meydana gelen olay, Fatsa Cumhuriyeti olayıdır. Orada devlet yoktur. Seyirci kalmıştır. Henüz Fatsa'nın başındayız. Kökünde Kızıldere vardır. Bu mesele yarım bırakılamaz. Bırakılırsa yüz Fatsa çıkar" diyordu

Çünkü Fatsa'da çıkarlarını korumaya kararlı bir halk vardı. Sömürüye hayır diyen bir halk vardı. Fatsa'nın karışması, kana bulanması gerekiyordu. Devletin Valisi R.Akkaya göreve başlamadan önce 11 Temmuz 1980'e dek 14 öldürme olayı olmuştu Fatsa'da. 11 Temmuz 1980'den 12 Eylül'e kadar ise (2 ayda!), tam 56 öldürme olayı yaşanacaktı.

1977 Haziran'ında Fatsa Halkevleri Şube Başkanı Kemal Kara'nın öldürülmesiyle başlayan saldırı, üç yıl sonra amacına ulaşmış, Fatsa'nın kararlı direnişi, bir askeri müdahalenin somut nedenleri arasına konulmuştu

9 Temmuz günü bir demeç veren Demirel, "küçük terör odaklarının kurutulacağını" söyledi. Fatsa, Erzincan ve Sarıkamış'tan getirilen askeri birlikler tarafından kuşatıldı.

Fatsa'nın CHP, AP ve MSP'li ilçe başkanları,11 Temmuz'da bu gelişmeler üzerine gazetelere bir açıklama yaparak şöyle dediler:

"Her yerde kan var. Biz burada huzur içindeyiz. "Fatsa'ya pasaportsuz girilmiyor" gibi söylentiler yalandır. Fatsa halkı için dosyalardan, dedikodulardan, fısıltılardan aldığınız bilgilerle karar vermeyin. Bizlerle değil, halkla görüşün."

işte "Nokta" operasyonu bu ortamda başladı ve gelişti. Operasyon sırasında bütün Fatsa'yı ev ev, didik didik aradılar; Su Ürünleri binası hemen bir işkencehane haline getirildi.

Fikri Sönmez 11 Temmuz günü bir basın toplantısı düzenleyerek, günlerdir bir kısım basında ve televizyonda Fatsa hakkında süren spekülasyonlara cevap vermek niyetindeydi. 10 Temmuz'u 11 Temmuz'a bağlayan gece sabaha kadar bu toplantının hazırlıklarını sürdürdü. Ancak 11 Temmuz sabahı Aralarında Belediye Başkanı Fikri Sönmez'in de bulunduğu 390 kişi gözaltına alındı ve vakit yitirilmeden işkenceden geçirilmeye başlandı. Sivil faşist terör ile devlet terörü elbirliği içinde Fatsa'nın üzerine bir kabus gibi çöktü.

MHP'li faşistler, Vali Reşat Akkaya eliyle operasyondan hemen sonra Fatsa'ya yerleştirildi; Vali onlara dernek açmaları için kendi elleriyle bir bina tuttu. Kalacak yerleri olmayan faşistlere her gün ilçeye gelip akşamları dönebilmeleri için özel otobüs seferleri düzenledi. Faşistler bellerindeki silahlarla caddelerde boy göstermeye, halka zulmetmeye, haraç toplamaya başladılar. Fatsa'da büyük bir operasyonla günlerce silah arayan polisler, bu katilleri ve bellerindeki silahları görmezden geldiler.

Ardından 12 Eylül koşullarında cezaevi yaşamı başladı. Fikri Sönmez yargılandığı dönemde de gerici basının boy hedefi oldu. Özellikle Tercüman gazetesinde sık sık "Terzi Fikri"li yalan-yanlış haberler yer alıyordu.

Fikri Sönmez, ilerlemiş yaşına rağmen cezaevi direnişlerinin en önünde yer aldı. Amasya Cezaevi'ndeki direnişi kırmak için bir işkence merkezi olan Suluova Et Balık Kurumu'na götürülen 25 kişiden biri de Fikri Sönmez'di. Orada 3 ay boyunca işkence gördüler ama direniş kırılamadı.

işkenceler, cezaevleri, mahkemeler zaten yıllardır önemsemediği sağlığını iyiden iyiye bozdu. Kalbi, bütün bu yükü daha fazla kaldıramadı ve 4 Mayıs 1985 günü hayata veda etti.
kenan evrenin "biz gelmeseydik fatsadakiler gelecekti" sözlerinin hedefi olan devrimci fatsa belediye başkanı. *
inadından tırsanların sarfettikleri bazı cümleler aşağıdaki gibidir;

--spoiler--
''bırakırsak bin fatsa çıkar, fatsa'nın hakkından gelmeye mecburuz, o işi bitireceğiz'' -süleyman demirel.
''çorum'u bırakın fatsa'ya bakın.'' çorum'da bir çok kişinin ölümü ile sonuçlanan olaylar sonrası süleyman demirel'in basına yaptığı bir açıklama.
''biz gelmeseydik fatsa'dakiler gelecekti'' -kenan evren
--spoiler--
belediye ilgili fikirlerini, düşüncelerini belediye başkanı olduğu fatsa halkıyla paylaştığı için öldürüldüğü söylenir.
bu pazar anısına konser verilecek devrimci belediye başkanı.
Arkadaşı Sedat Göçmen anlatıyor:
"Son derece hoşgörülü; sıcak, dost bir insandı..

12 Mart sonrası cezaevinden çıktıktan sonra Fatsa'ya dönüp terziliğe devam ediyor. Bir yandan da siyasi faaliyetlerini sürdürüyor. O günlerde arada bir deniz kenarında iki kadeh rakı içermiş, ya da kahvede arkadaşlarıyla 51 oynarmış. Birgün gençlerden biri, kahveye girip Fikri Abiyi eleştiriyor. Kağıt oynamanın devrimcilere yakışmayacağı falan gibi şeyler... Fikri Abi bu duruma epey içerlemiş ama o günden sonra da bir daha kahvede kağıt oynamamış. Rakıyı da yine arada bir evinde içerdi.

Doğrusu Doğu Karadeniz'de kitle çalışmasının nasıl yapılması gerektiğini biz, Fikri Sönmez'den öğrendik. Karadeniz'de başka bölgelere oranla kitle ilişkilerinin nispeten daha iyi olmasında en büyük pay sahiplerinden biri Başkan'dı. Çok iyi bir hatipti. Mitinglerde uyuyan insanlar o konuşmaya başladığında uyanır ve canlanırdı. Espiye'de yaptığımız mitinglerden birinde bir konuşma hazırlamıştım. Bir üretici çıktı, kürsüden okumaya başladı. Fındıkta sömürü üzerine bir konuşma, içinde yüzdeler, rakamlar falan var. Köylüleri uyku bastı. O konuşmanın ardından Fikri Abi çıkıp irticalen bir konuşma yaptı, miting alanı birden canlandı; kenarlarda duran köylüler meydanı doldurmaya başladılar..."
(bkz: terzi fikri)
Bazı kanıbozukların sırf DEV-YOL'cu diye kıskançlık ve kin beslediği,bunun sonucu olarakta iftira attıkları bir belediyecidir.Allah bilir ya iftira çok günahtır.Fatsa'nın Kadir inanır'la beraber çıkardığı en yiğit insanlardandır.Kökeni bugün Artvin il sınırlarında bulunan Macahel bölgesidir.1938-1985 yılları arasında yaşamıştır.Bugün Melih Gökçek,Kadir Topbaş,Aytaç Durak,Yusuf Ziya Yılmaz gibi üçkağıtçılar hakkında yolsuzluk iddiaları olmasına karşın yargılanmazken Terzi Fikri herkese örnek olmalıdır.Onun mirasını Yılmaz Topaloğlu,idris Lütfü Melek gibi belediyeciler devam ettirmektedir.
fatsa fikri sönmeyecek, sözünü söylediğimiz yüce insan.
karşıtlarının şerefsiz, yandaşlarının ise büyük devrimci olarak nitelediği terzi başkan.
"barut acısı ölüm bu sığar mı tabutlara? sesimiz bıçak gibi saplanır bulutlara."
bazı insanların canilikle suçladığı, ama ordu fatsa sınırına dayandığı zaman bile kendisiyle taban tabana zıt görüşteki adalet partisi, milli selamet partisi ve cumhuriyet halk partisi fatsa ilçe başkanlarının ordu güçlerine '' burada halk huzur içinde yaşıyor. burada komünist işgal yok, tüm halk yönetime ortak, niye bu huzurlu ortamı bozuyorsunuz'' dedikleri bilinen bir gerçekliktir. kendisi halkın geniş kesimlerini yönetime ortak etmiştir. kendisinin uygulamaya çalıştığı şeyleri yıllar sonra dikili de osman nuri özgüven uygulamaya kalkmıştır ki kendisi bu yüzden hakkında düzenlenen sahte bilirkişi raporu sayesinde ceza almıştır. burası türkiye. eğer halka hizmet edersen 50 yaşına gelmeden cezaevinde kalpten gidersin, eğer halkı soyarsan senden kralı yoktur.
şu an yaşıyor olsaydı eğer fatsa'yı görüp hakrından bir kez daha ölürdü. kesinlikle fatsa için ağlardı. onun yerine oğlu naci sönmez fatsa'nın şimdiki halini görüp kahroluyor ve her akşam sohbet birahanesi'nde göz yaşlarına engel olamıyor...
onun fikri sönmez bu şafaklarda.
anadoludaki ilk komünist özerkliği kuran adam, terzi fikri.
http://www.birgun.net/pol...1&month=08&day=21
terzi fikri'nin torunu. 5 yaşındayken elindeki oyuncak tabancayı gösterip "büyüyünce faşistleri öldürücem" diyerek dumura uğramama neden olmuştur.
hakkın da birgün'de çıkmış güzel bir yazı:

http://www.birgun.net/pol...2&month=05&day=04
redhack ekibi tarafından ordu belediyesi internet sitesi hacklenerek anısı yaşatılan devrimci belediye başkanı...
nam-ı diğer terzi fikri...
görsel
Devrimin bir süreç olduğunu göstermiştir. Fatsa ya giden gazetecilerin dediğine göre halk sosyalistim demiyordu ama bir sosyalist gibi yaşıyorlardı, paylaşıyorlardı. sokakta herkesin mutlu görünüp gülümsediği bir yer ve bu bize çok garip gelmişti diyorlar. 7 den 70 e herkes devrimci marşları okuyordu çünkü tek bildikleri vardı sosyalistler onlar için savaşıyorlardı. Halkı soyan tefecileri, pahalanacak diye yağ ekmeği saklayan yüksek fiyattan satan tüccarlara göz açtırmıyorlardı. işte fikri sözmez böyle bir yerel yönetimin önderiydi.