(bkz: sen kendini biliyorsun)

yeiyyeiyyeiyya
Özlüyorum ve özlemek tek başına kanıtıdır sevdanın. Hiç özlemediklerim öğretti bana bunu. Usulca kanatır yüreğini, kimse görmez. Sen bile.
Sana kaşlarının arasında gördüğüm Eiffel kulesinden bahsetmedim daha. O kadar güzel bakıyorsun ki yüreğimdeki her şeyi görebildiğini sanıyorum. Dilimin lal olması bundan.
gece gelen son mesajın senden olması hala hayatımda olmanın verdiği huzurla uyumak ve güne seni sevebilmeyle başlayabilmek... merkez falan bırakmadın ben de kaydırdın hepsini. her kadın kazirlar oldu bana. * günler geçtikçe farkında olmadan senin alışkanlıklarını kazanabilmekte çok hoş. keşke 9 ay önce değil de 9 yıl önce tanışsaymışız.. * en güzel zaman da en güzel yer de en samimi halinle girdin kalbime. o evin en güzel detayı hep sen olacaksın. bugün de 50 yıl sonra da. biliyorsun müzik dinlemeyi çok seviyorum ve en güzel şarkılara anlam katan sen oluyorsun.. olur da ilişkimiz de tıkanıklık olursa çocukluk yapmadan güzel günlerimizi hatırlayalım. en samimi halinle girdiğin bu kalbim ömür boyu sana ait olsun..

seni her gün bir diğerinden daha fazla seveceğim, inan can yarim..
Dün doğum günüydü iki gözümün çiçeğinin. Annaam kıyamaam evlenmiş de işlerde mi çalışıyormuuuş. Evde hanımı mı bekliyormuş onuuu. Ne? Kız çocuk mu istiyormuş bir de utanmadaan? Allah herşeyin en iyisini en güzelini en hayırlısını nasip etsin. iyi insanlar ve iyi muhabbetlere denk gelesicee.
Seni çook seviyorum,love..
Artık benim de güzel şeyler yazma vaktim geldi. Ben bu yazıyı sana yazıyorum. Hayatıma sonradan girmiş olan ama kendimden bile yakın olduğum insana, sana. Bütün güzellikleri seninle yaşamak istiyorum. Sadece güzel olanları değil, hayatımızda ne yaşayacağımızı bilemeyiz. Gönül ister ki üzücü, kırıcı şeyler yaşanmasın ama mutlaka olacak ve ben bunları da seninle yaşamak istiyorum. Kötü bir anında yapabileceğim bir şey olmasa da sadece sana sarılmak, teselli vermek istiyorum. Bir ihtiyacın olduğunda ilk aklına gelen kişi ben olmak istiyorum. Yalnız kalmak istediğinde bile benden uzaklaşmamı istememeni, beni kendinden bir parça gibi görüp yanından ayırmamanı istiyorum. Belki istiyorum istiyorum diyerek bencilce davranmış olabilirim ama inan kendini benim gözümden, benim yüreğimden görebilsen daha fazlasını bile isterdin.
En yakın arkadaşım, sırdaşım, dostum, sevgilim, her şeyim... Bu * kadın seni çok ama çok seviyor. *
Ben bu yazıyı sana yazdım...
teşekkür ederim, çok duygulandım. kelimeler kifayetsiz...
Kurban olduğum..
feyk hesaplı ırz düşmanı beyin nikini verebilir misiniz?

arkadaşlar ben size bu nick verme işini niye öğretemedim bir türlü? eğitime çok kapalısınız, bu şekilde olmaz. biraz açın kendinizi.
Meğer ne kadar değersizmişim gözünde.
Bilmiyorum bir şey yapmadın aslında ama ne bileyim.

Teşekkür ederim sallamadığın için.
Gerçekleri yüzüme vurduğun için.

Halbuki senden, en güzel dönemlerin üstünden onca zaman geçmiş.
Onca zaman. Bu onca zamana bir ilişki bile sığdırabilirdi normal insanlar. O kadar bir zaman.
Ama işte. Beni biliyorsun.

Napayım başka yazacak, sevecek kimsem yoktu.
Böyle şeyler yazıyorsunuz ya, çok etkileniyorum. Gerçekten bak. Gelip sarılmak, üzülme geçecek demek istiyorum.
Aslında ben bu yazıyı .... Yazdım başlığına yazmam lazımdı. Ama tükürdüğümü yaladığım belli olmasın tanıdıklar tarafından die buraya yazıyorum.
Ben seni çok özledim. Kalktım, telefon ekranına fotoğrafını koydum. Oradan hep bana bakıyorsun dünden beri. Öyle de güzel gülüyorsun ki.... Ben seni çok özledim lanet olsun.
ilk ve son gülümsün.
sensin benim gülümsün.
kabulümsün sen benimsin.
biricik kalbimin süsüsün .
Kötünün iyisisin diye destekledik. Anamızı siktin. Teşekkürler.
Bu iş artik sektör haline geldi. (bkz: Çiçekçilik)Doktorundan tut, emeklisine varana kadar herkes o işi yapıyor. Sen ne yaptın? Borcun içine girdin. Ya sonra? Ödeyemez hale geldin. Şimdi de evler gidiyor. Beter ol beter ol! Çünkü sen ve o kendini bir bok sanan kızlarınla, anaannem olacak kadinla yıllarca içimi kemirdiniz, beni akraba kavramından nefret ettirdiniz! Babamin parasını aldın anaannem ve yengem olacak insan müsveddeleriyle mağdur tiyatrosu oynayıp babamın parasını vermedin! Kardeşlerinin hakkını yedin! Abimin canını yaktın. Enistelerini insan yerine koymadın! Beter olun beter olun beter olun! Herşeyi sen yaptin dogru diğerleri gotunu büyüttü. Sende o kendini bir bok sanan kızlarında, evlat ayıran ananda beter olun! Aglayanin malı gulene yaramaz!

Edit: kusura bakmayın arkadaşlar bugün çok doluyum.
12 sene önce, tam da bu gün, bu saatlerde....
O zamanlar böyle akıllı telefon filan yok hayatımızda. Mirc'ten msn'e yeni yeni evrildigimiz, 8210,7580, 6345 gibi numaralı telefonlar kullandığımız zamanlar...hayatin kısmen daha kolay, genel itibarıyla zor geçtiği zamanlar...
O günlerde de, tıpkı şimdilerde olduğu gibi benim bilgisayarım yoktu ya da vardı ama internet bağlantım her neyse zaten her mahalleye ortalama 3 internet Cafe düştüğü zamanlardı....
O gün de tıpkı bugün olduğu gibi yarın anneler günüydü.
Kalktım internet cafeye gittim. Msn'e baglanip, senin o meymenetsiz kızımla karşılıklı kamera açtık. Laptopı aldı, senin olduğun odaya götürdü. Sen herzamanki gibi o cook guzel gülen yüzün, o cooook güzel gülen gözlerinle "AA sbmo, canım napiyorsun" dedin. Günlük şeyler anlattım sana, teknoloji ne de güzel bir şeydi, bak artık uzak da olsak birbirimizi görebiliyorduk. Çok özlemiştik birbirimizi. Uzun uzun konuştuk. Yarın anneler günüydü sabah otobüsüyle ben zaten sana gelecektim ama sen bilmiyordun bunu.sana sürpriz yapacaktım ben.sana dedim ki "ya ben yaninda olmayi çok istiyordum ama gelemeyecegim" hesapta senin bana ilkokulda karne aldığım gün yaptığın sürprizini benzerini yapacaktım. Yıllar sonra bile seni o merdivenlerde gördüğümde yüzümdeki gülümseme, özlem, senin bana kocaman gerçekten kocaman sarılışın hala aklımda ve yüzümde kocaman bir gülümseme yaratır. birbirimize el salladık öpücük attık o lanet kamerayı kapadık. Ben eve döndüm. Sabah yola çıkacaktım. Saat 12 gibi telefon caldi, telefonda kızın "sbmo abla koşş anneme bir şey oldu" diyordu. Nereye kosacaktim, ben istanbul'da sen ankara'daydin. Bir şekilde koştum geldim. Yerde yatıyordum kulağında bir kan damlası...

O MSN kamerasında seni son gorüşümmüş meğerse. O şen sesini son duyuşummuş.

Seni çok özlüyorum güzel kadın. O kocaMan gülüşünü, o güzel sesini, o tatlı dilini...
Hani bana söz vermiştin o yemek masasında, söz kazım çakılan dünyaya demiştin. Niye oyunbozanlik yaptın? Niye beni sensiz, yapayalnız bırakıp gittin? Hani anneannem, annem gitmişti ama sen benim teyzem olarak beni Yalnız birakmayacaktın? Hani biz en çok birbirimizi seviyorduk?
Seni çok özlüyorum, seni çok seviyorum. Orada birbirinize iyi bakın. Üçünüzün de anneler günü kutlu olsun.
ilk göz ağrın, taçbaşın....
sevgi büyük ihtiyaç gibi gelir bazen pamuklu nemlendiricilerle bezenmiş beyaz ellere.
hürmet ne gerek pürüzsüz yüzlere.
omuzları parlayan kadına edep ne gerek. hergün kokusu değişene hasret niye?
ipekler içinde kalan beyaz ve pürüzsüz tenleri okşayabilir mi nasırları tazelenmiş eller.
kızıllığıyla şahlanan o mükemmel saçlar...
nizamını hiç bozmayan o ince kaşlarla kim bütünleşebilir?
kim katmanlı yüzüne göz yaşıyla ince patikalar açar ki?
süslerini yitirmekten korkan ................ kim başını yaslayıp dermansızlığını sığdırabilir ki,

bu kadar mükemmelliğin arasına(!)
yalnızlığa alışkınım. yirmi beş yıldır etrafımda hep birileri oldu, hiçbiri beni tanımıyor. gerektiğinde dost oldum, gerektiğinde sevgili oldum, gerektiğinde oğul oldum.
birçok insan tanıdım. onlar beni tanımadı. onların suçu değil. kendi ailem benim kim olduğumu, ne yaptığımı, ne düşündüğümü bilmiyor. benim elimde, bunu ben yaptım. yapmak istemiyorum bil ki, ama yapıyorum. doğduğum andan bu ana gelene kadar yaşadıklarım beni bu insan yaptı. herkes gibi benim de sorunlarım var. sorunlarımdan asla kaçmadım, hiç bir zaman bir sorunum olduğunu bahane etmedim. hayatı ve getirdiklerini her zaman dimdik karşıladım. daha iyi bir insan olmaya çabaladım.
uzun bir ip üzerinde yürüyorum dengem sarsılıyor. dengemi bulacağımı biliyorum, sadece ne zaman bilmiyorum. çabaladıkça dengem sarsılıyor, akışına bırakmalıyım.
hak etmek sözü aklımda dönüp dolaşıyor bu sıralar. hak etmek nedir ki?
yaptığınız bir şey karşısında geri dönüş veya dönmeyiş. önemli olan bir şey yapmak mı?
af ne komik kelime sadece iki harf. bu kadar önemli bir kavram için sadece iki harflik bir kelime küçümsemiş gibi oluyor kavramı. affetmek erdemliktir derler belki de öyledir. belki de erdemlik olduğu için zor. belki de ben erdem değilimdir.
büyüklük sende kalsın derler. sanki affettiğin kişi seni öyle görecekmiş gibi. bu sözleri söyleyenler hayatlarında çok hata yapmış. aynı benim gibi.
yalnız kalınca düşünmeye çok fırsat oluyor. düşünmek güzel aklının içinden çıkabilirsen.
aklıma bir kelime geliyor. anlamından bağımsız seviyorum.
keşke her kelime anlamını temsil etse, her şey kolay olurdu o zaman.
düşüncelerimi yazıya döktükçe rahatlıyorum keşke bunu sen de yapsan. düşüncelerimizi paylaştıkça var oluyoruz, bizi insan yapan bu. insan olduğumuzu hatırlamamız lazım bazen.
geç kalmamalıyım bugün, saat dokuzda çıkmam lazım. neyse vaktim var, kahve koyayım. dün gece birkaç sigara sarmıştım kalmış mıdır ki? sigarayı bırakmam gerek her sabah öksürükle uyanıyorum. bırakırım sözlük, yarın bırakırım.
erken kalkmak güzel aslında önümde kocaman bir gün var, yapılabilecek birçok şey. geç kalmayayım yeter ki.
sosyal medyaya bakayım, haberlere falan. kim bilir neler olmuştur.
pek bir şey olmamış. her sabah uyanıp kahvemi koyduktan sonra bakıyorum. birisi mizahlı bir şey yazmış pek komik değil aslında, yıllardır görmediğim ve konuşmadığım bir arkadaşım fotoğraf paylaşmış pek umrumda değil aslında, enteresan bir iki bilgi öğrendim gerekli de değil aslında, herkes eksantrik olmanın peşinde sosyal medyada hiç umrumda değil aslında. niye bakıyorum ki sözlük?
aklım dolu boşaltmaya çalışıyorum herhalde. ne yapılır ki sabahları?
saat dokuza geliyor birazdan çıkmalıyım, geç kalmamalıyım bugün.
iki üç saat uyudum, sorun değil dincim. nedenini sorma uykusuzluğumun, biraz karışık sözlük. onu düşünüyordum. kendimi ve onu. napabilirim, yapabileceğim tek şey düşünmek.
denize düşen yılana mı sarılır? attan düşen kalkar mı? bazen kalkar bazen sarılır. superman kalkamadı, çocukluk arkadaşım sarılamadı. her durum farklı, herkes için farklı. bazen iyilik için kötülük yapmak lazım, kendini düşünmemek lazım. bunları niye düşünüyorum ki?
dün gece kaç saat bunları düşünmüşüm farkında bile olmadan.
her şey benim elimde değil bazı şeyleri akışına bırakmak gerek. düşünmek bir şeyi değiştirmiyor, tek taraflı hiçbir şey olmuyor. artık düşünmeyeceğim, sanırım doğrusu da bu. iyi geldi içimi dökmek, en azından bir karara vardım. ama yine geç kalmışım çünkü saatim onu gösteriyor.
Yazmaya deger birisi yok hayatimda.
ben bu yazıyı sana yazdım. her ne kadar evimizin neşesi ilk göz ağrımız sarı bıdık okuma yazma bilse de anlattıklarımı anlayabilecek yaşta değil. kafasında ne var bilmiyorum zaten. değişik bir çocuk. evdeki cadı ile iyi anlaşıyorlar genelde ve onları oyun oynarken dinlemek * oldukça keyif veriyor insana.
neyse konu onlar değilken bile kendilerinden bahsettirdikleri için 2 bebemize teşekkür edelim. gelelim gelmekte olana yani 3 numaraya. bu hamilelik ikincisi kadar sıkıntılı olmadı, ilk 6 aydaki bulantıları kusmaları saymazsak ama senin iki adım atınca yoruluyor olman beni heyretlere düşürüyor. hadi tırmanalım desem, ağrı dağına tırmanmaya gelecek olan sen, nasıl da etkilendin hamilelikten. aslında biliyorum ilk çocuk olsa bu kadar etkilenmezdin ama evdekilerle de ilgilenmek gerekiyor. her ne kadar elimden geldiğinde destek olsam da ben işten gelene kadar yapman gereken şeyler oluyor illa ki. bazen benim de sen kadar olmasa da yorulduğumu görüp sen de beni yormadan halletmeye çalışıyorsun bazı şeyleri. onun dışında iyiyiz. bir baba ailesinin sağlıklı ve mutlu olmasını ister. beni mutlu edecek ilk şey budur. e artık 5 kişilik bir aile oluyoruz. eskiden yarı yarıya paylaşıyorduk birinin çişi geldiğinde filan. şimdi nasıl yapacağız bakalım. tek teselli her ne kadar %100 güvenilir olmasa da oğlanın biraz büyümüş olması. umarım bize destek olur o da.
ben bu yazıyı sana yazdım, üçüncüyü beklerken...
Yaptığın nezaketsizlikleri sende unuttuğum diş fırçamın fotoğrafını atıp yeni yerine koyuluyor yazarak unutturamazsın. Çekmeceymiş. Yeni yeri diş fırçalık olsaydı da gönlümü alamazdın zaten. Çöpe at onu, birdaha ihtiyacım olmayacak.
sevgi nasıl ifade edilir ki? bir kalem kağıt veya klavye yeter mi ki? yazılmış binlerce hatta yüz binlerce yazı, şiir, şarkı ne kadar ifade etmiş. ben niye yazıyorum ki? sana olan duygularımı bu kısıtlı iletişim yoluyla nasıl ifade edebilirim. seni ne kadar çok sevdiğimi, senin için bu dünyada yapmayacağım hiçbir şeyin olmadığını, benimle birlikte olman için her şeyimi vereceğimi nasıl anlatayım sana?
olmaktan korktuğum insan, cesaret edemediğim insan; olmam gereken insan.
yaptığım şeyleri geri alamam. sadece ne kadar pişman olduğumu söyleyebilirim, ne fayda?
seni sevdiğimi söylemedim. içimde fırtınalar kopuyor, içim buruk, inanamıyorum yazdığıma bu ben miydim?
senin içinde bir şey öldü. buna izin verdiğim için kendimi asla affedemem. sadece keşke bir şansım daha olsa da canlandırsam diyebilirim, ne fayda?
öldüğü günü biliyorum, an be an aklımda. gözlerim ağır elim varmıyor yazmaya, biliyorum. keşke hep bahsettiğim gibi olabilseydim: güçlü.
güçlü insan hissettiklerini saklamaz. güçlü insan sevdiğini kırmaz. bunları yazıyorum, anlıyor musun ki? neler hissettiğimi biliyor musun ki? hayır, bilemezsin.
ben seni ne kadar sevdiğimi anlatamam, sana ne desem anlatamam. hissettirebilirim. yaşadıklarımı, hissettiklerimi bilsen bize bir şans daha verirdin eminim, ne fayda?
hayat arkadaşım, en iyi dostum, hayatımın aşkı ben seninle ömrümü paylaşmak istedim, paylaştım. keşke ömrüm bu kadar kısa olmasaydı.
Gerçek sevgiyle bir kez daha tanışacağım, dünyaya gözlerini açtığında. Sana canın kadar yakın bir hala, anne babanın da yarısı olacağım minnak bebeğim. Sağlıkla gel inşallah.
Özlem, istekleri bitmeyen insanların bile kriterlerini düşürüyormuş. Bir saniyelik bir karşılaşma yeter. Seninle konuşmayı istemeye bile korkuyorum bu basit dileğim söner gider diye. Düşün ne kadar özledim.
Yüreğin ince ince sızlamadı mı?