ben bu yazıyı sana yazdım

geç kalmamalıyım bugün, saat dokuzda çıkmam lazım. neyse vaktim var, kahve koyayım. dün gece birkaç sigara sarmıştım kalmış mıdır ki? sigarayı bırakmam gerek her sabah öksürükle uyanıyorum. bırakırım sözlük, yarın bırakırım.
erken kalkmak güzel aslında önümde kocaman bir gün var, yapılabilecek birçok şey. geç kalmayayım yeter ki.
sosyal medyaya bakayım, haberlere falan. kim bilir neler olmuştur.
pek bir şey olmamış. her sabah uyanıp kahvemi koyduktan sonra bakıyorum. birisi mizahlı bir şey yazmış pek komik değil aslında, yıllardır görmediğim ve konuşmadığım bir arkadaşım fotoğraf paylaşmış pek umrumda değil aslında, enteresan bir iki bilgi öğrendim gerekli de değil aslında, herkes eksantrik olmanın peşinde sosyal medyada hiç umrumda değil aslında. niye bakıyorum ki sözlük?
aklım dolu boşaltmaya çalışıyorum herhalde. ne yapılır ki sabahları?
saat dokuza geliyor birazdan çıkmalıyım, geç kalmamalıyım bugün.
iki üç saat uyudum, sorun değil dincim. nedenini sorma uykusuzluğumun, biraz karışık sözlük. onu düşünüyordum. kendimi ve onu. napabilirim, yapabileceğim tek şey düşünmek.
denize düşen yılana mı sarılır? attan düşen kalkar mı? bazen kalkar bazen sarılır. superman kalkamadı, çocukluk arkadaşım sarılamadı. her durum farklı, herkes için farklı. bazen iyilik için kötülük yapmak lazım, kendini düşünmemek lazım. bunları niye düşünüyorum ki?
dün gece kaç saat bunları düşünmüşüm farkında bile olmadan.
her şey benim elimde değil bazı şeyleri akışına bırakmak gerek. düşünmek bir şeyi değiştirmiyor, tek taraflı hiçbir şey olmuyor. artık düşünmeyeceğim, sanırım doğrusu da bu. iyi geldi içimi dökmek, en azından bir karara vardım. ama yine geç kalmışım çünkü saatim onu gösteriyor.