bugün

entry'ler (145)

ben bu yazıyı sana yazdım

sabahları hala kalkıyorum. gün içinde hala bir şeyler yapıyorum. geceleri hala uyuyorum.
ölmedim daha.
çakırkeyfle sarhoşluk arasında ince bir çizgide yürüyorum. yürüyorum, nereye bilmiyorum ama yürüyorum. çok zor her adım, her nefes, çok yoruldum artık. inan çok yorgunum.
ben gittiğimde üzülmeyin er ya da geç gideceğim buradan sözlük. son entry'mi bir gün yazacağım. o günün geleceğini ben biliyorum, herkes burada bir gün son entry'sini girecek.
çocukluğumdan beri hep bir şeylerin eksikliğini hissettim hayatımda. ortada olmayan bir anne ve ilgisiz bir baba. küçük yaşlarda tek başıma kalırdım, daha 10-11 günlerce kendi kendime idare ederdim. o günlerden bu günlere pek bir şey değişmedi. biraz daha olgun, biraz daha yaşlı, biraz daha görmüş.
yaşım ilerledikçe anlıyorum ki ben hep kendimi kandırıyorum. sadece bir adım daha atmak için kendimi kandırıyorum. gözümün önünde bana basbas bağıran şeyleri duymazlıktan geliyorum, bir adım daha atabilmek için. şimdilerde o yolun sonunu görüyorum. sonunda ne var onu sorma sözlük o da bende kalsın.
ben hayatımdaki en önemli kişiyi kaybettim, herkesten daha önemli. belki bu yüzden kaybettim, bilmiyorum.
annem, babam beni bu dünyaya getirdi. ben onları seçmedim. ben seninle hayatımı paylaşmayı seçmiştim.

sorry you didn't feel the same way *

ben bu yazıyı sana yazdım

sevgi nasıl ifade edilir ki? bir kalem kağıt veya klavye yeter mi ki? yazılmış binlerce hatta yüz binlerce yazı, şiir, şarkı ne kadar ifade etmiş. ben niye yazıyorum ki? sana olan duygularımı bu kısıtlı iletişim yoluyla nasıl ifade edebilirim. seni ne kadar çok sevdiğimi, senin için bu dünyada yapmayacağım hiçbir şeyin olmadığını, benimle birlikte olman için her şeyimi vereceğimi nasıl anlatayım sana?
olmaktan korktuğum insan, cesaret edemediğim insan; olmam gereken insan.
yaptığım şeyleri geri alamam. sadece ne kadar pişman olduğumu söyleyebilirim, ne fayda?
seni sevdiğimi söylemedim. içimde fırtınalar kopuyor, içim buruk, inanamıyorum yazdığıma bu ben miydim?
senin içinde bir şey öldü. buna izin verdiğim için kendimi asla affedemem. sadece keşke bir şansım daha olsa da canlandırsam diyebilirim, ne fayda?
öldüğü günü biliyorum, an be an aklımda. gözlerim ağır elim varmıyor yazmaya, biliyorum. keşke hep bahsettiğim gibi olabilseydim: güçlü.
güçlü insan hissettiklerini saklamaz. güçlü insan sevdiğini kırmaz. bunları yazıyorum, anlıyor musun ki? neler hissettiğimi biliyor musun ki? hayır, bilemezsin.
ben seni ne kadar sevdiğimi anlatamam, sana ne desem anlatamam. hissettirebilirim. yaşadıklarımı, hissettiklerimi bilsen bize bir şans daha verirdin eminim, ne fayda?
hayat arkadaşım, en iyi dostum, hayatımın aşkı ben seninle ömrümü paylaşmak istedim, paylaştım. keşke ömrüm bu kadar kısa olmasaydı.

ben bu yazıyı sana yazdım

geç kalmamalıyım bugün, saat dokuzda çıkmam lazım. neyse vaktim var, kahve koyayım. dün gece birkaç sigara sarmıştım kalmış mıdır ki? sigarayı bırakmam gerek her sabah öksürükle uyanıyorum. bırakırım sözlük, yarın bırakırım.
erken kalkmak güzel aslında önümde kocaman bir gün var, yapılabilecek birçok şey. geç kalmayayım yeter ki.
sosyal medyaya bakayım, haberlere falan. kim bilir neler olmuştur.
pek bir şey olmamış. her sabah uyanıp kahvemi koyduktan sonra bakıyorum. birisi mizahlı bir şey yazmış pek komik değil aslında, yıllardır görmediğim ve konuşmadığım bir arkadaşım fotoğraf paylaşmış pek umrumda değil aslında, enteresan bir iki bilgi öğrendim gerekli de değil aslında, herkes eksantrik olmanın peşinde sosyal medyada hiç umrumda değil aslında. niye bakıyorum ki sözlük?
aklım dolu boşaltmaya çalışıyorum herhalde. ne yapılır ki sabahları?
saat dokuza geliyor birazdan çıkmalıyım, geç kalmamalıyım bugün.
iki üç saat uyudum, sorun değil dincim. nedenini sorma uykusuzluğumun, biraz karışık sözlük. onu düşünüyordum. kendimi ve onu. napabilirim, yapabileceğim tek şey düşünmek.
denize düşen yılana mı sarılır? attan düşen kalkar mı? bazen kalkar bazen sarılır. superman kalkamadı, çocukluk arkadaşım sarılamadı. her durum farklı, herkes için farklı. bazen iyilik için kötülük yapmak lazım, kendini düşünmemek lazım. bunları niye düşünüyorum ki?
dün gece kaç saat bunları düşünmüşüm farkında bile olmadan.
her şey benim elimde değil bazı şeyleri akışına bırakmak gerek. düşünmek bir şeyi değiştirmiyor, tek taraflı hiçbir şey olmuyor. artık düşünmeyeceğim, sanırım doğrusu da bu. iyi geldi içimi dökmek, en azından bir karara vardım. ama yine geç kalmışım çünkü saatim onu gösteriyor.

ben bu yazıyı sana yazdım

yalnızlığa alışkınım. yirmi beş yıldır etrafımda hep birileri oldu, hiçbiri beni tanımıyor. gerektiğinde dost oldum, gerektiğinde sevgili oldum, gerektiğinde oğul oldum.
birçok insan tanıdım. onlar beni tanımadı. onların suçu değil. kendi ailem benim kim olduğumu, ne yaptığımı, ne düşündüğümü bilmiyor. benim elimde, bunu ben yaptım. yapmak istemiyorum bil ki, ama yapıyorum. doğduğum andan bu ana gelene kadar yaşadıklarım beni bu insan yaptı. herkes gibi benim de sorunlarım var. sorunlarımdan asla kaçmadım, hiç bir zaman bir sorunum olduğunu bahane etmedim. hayatı ve getirdiklerini her zaman dimdik karşıladım. daha iyi bir insan olmaya çabaladım.
uzun bir ip üzerinde yürüyorum dengem sarsılıyor. dengemi bulacağımı biliyorum, sadece ne zaman bilmiyorum. çabaladıkça dengem sarsılıyor, akışına bırakmalıyım.
hak etmek sözü aklımda dönüp dolaşıyor bu sıralar. hak etmek nedir ki?
yaptığınız bir şey karşısında geri dönüş veya dönmeyiş. önemli olan bir şey yapmak mı?
af ne komik kelime sadece iki harf. bu kadar önemli bir kavram için sadece iki harflik bir kelime küçümsemiş gibi oluyor kavramı. affetmek erdemliktir derler belki de öyledir. belki de erdemlik olduğu için zor. belki de ben erdem değilimdir.
büyüklük sende kalsın derler. sanki affettiğin kişi seni öyle görecekmiş gibi. bu sözleri söyleyenler hayatlarında çok hata yapmış. aynı benim gibi.
yalnız kalınca düşünmeye çok fırsat oluyor. düşünmek güzel aklının içinden çıkabilirsen.
aklıma bir kelime geliyor. anlamından bağımsız seviyorum.
keşke her kelime anlamını temsil etse, her şey kolay olurdu o zaman.
düşüncelerimi yazıya döktükçe rahatlıyorum keşke bunu sen de yapsan. düşüncelerimizi paylaştıkça var oluyoruz, bizi insan yapan bu. insan olduğumuzu hatırlamamız lazım bazen.

borsa istanbul

türkiye'nin dünya borsası.

sigara

içinde birçok zararlı madde içeren, bağımlılık yapan ve kansere yol açan bir tütün içeceği.

ben bu yazıyı sana yazdım

akşam yemeği vakti..
güzel bir masa örtüm vardı. yıllanmış, ana babadan miras, ama iş görürdü merak etme. güzelce masaya serdim, dört yanı aynı eşitlikte sarkıyordu. tabakları aynı hizada karşı karşıya koydum. küçük bir mumum da vardı, tam ortaya koydum. çatal ve bıçakları simetrik olarak tabakların yanına dizdim, biraz takıntılıyım.. hoş gör sözlük.
yemek hazırdı. çok değil, soslu bir tavuk ve pilav.. ama özenerek yaptım, bilirsin sözlük. güzelce tabakladım. markette en alt raftan aldığım şaraptan iki kadeh doldurdum. ışıkları kapattım, mum ışığında kapının çalmasını bekledim.. çaldı, geldi. hoş geldin, nasılsın dedim. sofrayı gördü, hiçbir şey söylemedi. bana montunu verdi. sofraya doğru yürüdü. masa örtüsünü baş ve işaret parmakları arasına aldı. hissetti, kokladı; yanağına sürdü. ardından bana baktı ve ansızın masa örtüsünü iki eliyle hızlıca çekti. hiçbir şey bozulmadı.. düzen.. yine aynıydı. ben kimim?

ben bu yazıyı sana yazdım

Uzun zaman oldu sözlük, belki de gereğinden fazla. Ağardım, yaşlandım, olgunlaştım, belki de gereğinden fazla. Şimdilerde beni sorma, ben yine benim, belki de gereğinden fazla.
En kötü hissettiğim anlarda kendimi burada buluyorum, yaslanacak son.. aslında tek omzum sensin, o yüzden bu yazıyı sana yazıyorum.
Son zamanlarda zor kararlar vermek zorunda kaldım. Belki kendi iyiliğimden ziyade karşımdakilerin iyiliğini göz önünde bulundurdum. Sorun değil, alışkınım. Zor kararlar beni sever, hep veririm.
Kendimi düşünmem gerektiğini biliyorum. Düşünüyorum. Ama zayıfım.
Sevdiklerim beni çelik kapı bilir. Teneke adamım.
Güçlü olmak zorundayım, böyle gördüm. En küçük zaafımı göremezler. Görmediler.
Yoruldum sözlük. Ben o olmam gereken kişi değilim. Çabalıyorum, ama yoruldum.
Kendimi hep burada buluyorum. Ağzımda sigara, ciğerlerim ağlamakta.
Son paramla alkol alıyorum tesadüf mü? Hastanede olmalıyım, iyi değilim. Benim ilacım sensin sözlük.
Her geçen gün gözümün önünde. Ben yine benim, belki de gereğinden fazla.
"Son" entry'mi beş yıl önce yazdım. Merhaba sözlük, hoşça kalmışsın. En eski arkadaşım sensin.
Nerdeyim? Karanlıkla aydınlığın kesiştiği araftayım. Sarhoşum, mayhoşum.
Ben yine benim, ne kadar olmak istemesem de. Benliğimden ödüm vermedim, mutlu musun sözlük?

home office çalışmanın çok mantıklı olması

asosyalliğin son noktasıdır.

erkeklerden erkeklere tavsiyeler

kendiniz olun.

çocukken söylenilen yanlış kelimeler

-çok yaşa
+ sende girl. (sende gör)

sevgilisiyle yaptığı seksi herkese anlatan erkek

çocukluktur. seks yapınca adam olduğunu sanan abazaca bir eylemdir.
nutuk: büyüyün adam olun, seks iki kişi arasında olur. *
artık bu tür şeyler aşılmalı diye düşünüyorum. çok saçma gereksiz, anlam veremiyorum...
(bkz: farkettim baya bir isyan ettim)

hastası olunan sözler

--spoiler--
Yalnızca yağmur yağdığında
Seviyorum bu şehrin insanlarını..
Herkesin yüzü gözü ıslak,
Başları eğik omuzlarının arasında..
Yağmur yağdığında... Herkes..
Benim hep olduğum gibi..
--spoiler--

(bkz: ceyhun yılmaz)

tüm siyasi işlevi oç kürtler demek olan mal

Hırsı bırakınız, kendinizi boş yere harcamayınız. Şu toprak altında çırakda bir, ustada. hır gür, savaş nereye dek? Sen bensin işte, ben senim işte..

hayrettin koçlar

6.12.11 tarihinde, motor kazası sebebiyle hayatını kaybetmiş olan canım arkadaşım.. senin gibi iyi niyetli, saf, temiz bir insanın on altı yaşında hayata göz yummasına ben tahammül edemiyorum. kabul edemiyorum, kabul etmek istemiyorum. daima kalbimdesin seni seviyorum, anıyorum...

hastası olunan sözler

tahterevallinin diğer ucuna oturarak sayemde yükselen insanlara; canımın sıkıldığında kalkabileceğimi söyleyin.

pes 6

en çok bağımlılık yapan pes versiyonudur. şahsen geçen seneye kadar halen oynuyordum.
oyunun en iyi oyuncusu thierry henry'dir.

şehit haberleri ile birden milliyetçi olan halk

kan dökülünce hatırlıyorum bu ülkede ne kadar çok horoz barındırdığımızı.

erkeklere yakışmayan şeyler

yakıştırmak göreceli bir kavramdır. kişiden kişiye değişir. bu sebepten dolayı herkes farklı entry'ler girecektir ki girilmiştir. kanımca çoğu erkeğe uzun saç yakışmaz. hepsi değil tabi çoğu dedim

yaran okul müdürü lafları

-günaydın 'zozuklav'
+ahahaha günaydın hocam
-iyi bakalım bugün neşelisiniz