bugün
- anın görüntüsü21
- belediyeler el değiştirince bütün foyalar döküldü22
- sinemaların batma aşamasına gelmesi21
- patiswiss17
- akp seçmeni12
- ali erbaş8
- 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı14
- bülent uygun13
- bir kadında ilk baktığınız yer neresi19
- ismail kartal8
- 22 nisan 2024 sivasspor fenerbahçe maçı31
- sivasspor'a verilen penaltı25
- trollerin karışması8
- fenerbahçe12
- sözlük yazarlarının pankekleri13
- yoga eğitmeni uzun boylu motorcu şamatacı erkek9
- her yaptığı yemeği paylaşan kızın amacı8
- profesyonel fotoğraf makinası tavsiyeleri10
- türk kızlarının beğenmediği erkek tipi13
- inmesi binmesinden daha zor olan şeyler14
- stanleywhite10
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı9
- junkman8
- siklememenin getirdiği huzur9
- icardi190511
- fenerbahçe'nin bu sene de şampiyon olamaması8
- yazarların en rum özelliği11
- galatasaray9
- bakire misin diye soran erkek12
- xdearm8
- johnny bellington17
- icardi1905'in adam gibi adam olması15
- chp genel merkezi önündeki aşırı üks araçlar9
- icardi1905 silik olsun kampanyası16
- binali yıldırım'ın servet15
- mersinden kıbrısa yüzmek12
- evlenmezsek yaşlanınca ne yapacağız sorunsalı9
- sözlükte fake alacak kadar ezik olmak8
- güzel kızların size abi demeye başlaması11
- arda güler9
- türk kızlarının zenci sevdası13
- susmayan durmayan israile gemi ticareti8
- bir insan sizi ne kadar kırabilir13
- şu anda çalan şarkı11
- sevgili kendim12
- afrika ülkeleri ve türkiyedeki enflasyon oranları29
- abberline tarzı saçma sapan başlıklar açmak8
- icardinin bir haftada 600 üzeri entry girmesi8
- ekşi sözlük11
- türk kızlarının beğendiği erkek tipi16
entry'ler (423)
ali ihsan varol'un soruları adam akıllı dahi okumasına fırsat vermemiş rekordur.
adam soruyu bile okumasına fırsat vermedi neredeyse. spiker bir soru da "bakalım soruyu okuyabilecek miyim" deme ihtiyacı hissetti bu yüzden. aklında nasıl kurguluyor, nasıl o hızda bir muhakeme gücü ile pratiğe döküyor tek kelime helal olsun.
adam soruyu bile okumasına fırsat vermedi neredeyse. spiker bir soru da "bakalım soruyu okuyabilecek miyim" deme ihtiyacı hissetti bu yüzden. aklında nasıl kurguluyor, nasıl o hızda bir muhakeme gücü ile pratiğe döküyor tek kelime helal olsun.
kişilerin, kişisel inanç ve kanaatlere karşı beslemiş olduğu saygısızlık ve hazımsızlık duygularıdır. yani tamamen kişiseldir.
eleştirdiğini sanıp, kendisinin bir nefret girdabının içinde olduğunu görememesi de bu nefretin hazırlayıcılarıdır.
nefretin altında yatan neden sevgisizliktir. hele de ayırt etmeksizin bir genellemeye gidilmesi kişinin ne denli bir haleti ruhiye içerisinde olduğunu anlamak için yeterlidir.
eleştirdiğini sanıp, kendisinin bir nefret girdabının içinde olduğunu görememesi de bu nefretin hazırlayıcılarıdır.
nefretin altında yatan neden sevgisizliktir. hele de ayırt etmeksizin bir genellemeye gidilmesi kişinin ne denli bir haleti ruhiye içerisinde olduğunu anlamak için yeterlidir.
sadece moderasyonun insiyatifinde olan durumdur. onların aksini yapmaya çalışması ve burasının bir kültür yeri haline getirme gibi bir misyonları yok. olamazda. burası bir ticarethane. onlar ne kadar okunur, ne kadar entry girilir onun gayesini taşırlar. gerisi teferruat.
zaten 10 entry ile yazar alımının getireceği tek şey, burasını yazar yığını bir yer haline getirmektir. yani daha fazla tık. ve daha fazla para.
başka bir amacıda olamaz. yapılan veya yapılmayan çaylaklıkların herhangi bir müeyyidesinin olmamasıda bundadandır..
her önüne geleni yazar yapmak vede herşeye rağmen sözlükte tutmanın tabiki de sana bir maliyeti olacaktır. mesela derdim vara sorduğun soruyu 20 gün sonra moderasyonun bir satırla sallamayarak cevaplamasının başka bir karşılığı yok. cevabı da..
sözlük ve format sahibinin kendisi diyor ki ;
"trollük yapmayın. bu çaylaklık veya silinme sebebidir."
ama bu pratiğe geldiği zaman hiç bir zaman uygulanmamıştır. çünkü formatı uygulayanlarda yorumlayanlar da kendileri. haliyle keyfi tutumlara çok açık. kendi çiftlikleri yani. istediklerini yaparlar. istedikleri gibi yorumlarlar. yapanda onlar uygulayanlarda. beğenmeyen ya durmaz ya da sineye çeker. görmezden gelir. bir kaç saatini verir. geçirir zamanını çıkar. diğer olan biten garabete kafasını takmaz.
ama onlar çıkıp gelişmelerden höykürürmekten de geri durmazlar "biz sizin daha iyi vakit geçirmenizi istiyoruz, ve bunun için çalışıyoruz diye." bu kadar olanı vede daha fazlasını bilip, gördüğün için senin yanına da sinir olmak kalır. onu da çekersin sineye.
zaten 10 entry ile yazar alımının getireceği tek şey, burasını yazar yığını bir yer haline getirmektir. yani daha fazla tık. ve daha fazla para.
başka bir amacıda olamaz. yapılan veya yapılmayan çaylaklıkların herhangi bir müeyyidesinin olmamasıda bundadandır..
her önüne geleni yazar yapmak vede herşeye rağmen sözlükte tutmanın tabiki de sana bir maliyeti olacaktır. mesela derdim vara sorduğun soruyu 20 gün sonra moderasyonun bir satırla sallamayarak cevaplamasının başka bir karşılığı yok. cevabı da..
sözlük ve format sahibinin kendisi diyor ki ;
"trollük yapmayın. bu çaylaklık veya silinme sebebidir."
ama bu pratiğe geldiği zaman hiç bir zaman uygulanmamıştır. çünkü formatı uygulayanlarda yorumlayanlar da kendileri. haliyle keyfi tutumlara çok açık. kendi çiftlikleri yani. istediklerini yaparlar. istedikleri gibi yorumlarlar. yapanda onlar uygulayanlarda. beğenmeyen ya durmaz ya da sineye çeker. görmezden gelir. bir kaç saatini verir. geçirir zamanını çıkar. diğer olan biten garabete kafasını takmaz.
ama onlar çıkıp gelişmelerden höykürürmekten de geri durmazlar "biz sizin daha iyi vakit geçirmenizi istiyoruz, ve bunun için çalışıyoruz diye." bu kadar olanı vede daha fazlasını bilip, gördüğün için senin yanına da sinir olmak kalır. onu da çekersin sineye.
aldatan sevgili aldattıktan sonra sevgilisine daha fazla ilgi ve alaka gösterirmiş.
yani bizim muhterem sevgili* eğer normalinden çok fazla ilgi gösteriyor, çok fazla methiye düzüyor, normalin aksine sürprizler yapıp, hediyeler falan alıyorsa ters giden bir şeyler var demektir.
bunu ona yaptıran tek neden ise vicdanın vermiş olduğu rahatsızlık, onu bastırma duygusu ve bunun vermiş olduğu baskıyı bir nebze olsun azaltmak.
yani bizim muhterem sevgili* eğer normalinden çok fazla ilgi gösteriyor, çok fazla methiye düzüyor, normalin aksine sürprizler yapıp, hediyeler falan alıyorsa ters giden bir şeyler var demektir.
bunu ona yaptıran tek neden ise vicdanın vermiş olduğu rahatsızlık, onu bastırma duygusu ve bunun vermiş olduğu baskıyı bir nebze olsun azaltmak.
bir derdim var ile söylemiş olduğunuz bir şeyi 20 gün içerisinde anca cevaplama kapasitesine sahip insan topluluğu.
arkadaş 20 güne ancamı cevaplıyorsunuz? * o zaman daha fazla moderatör alın. yetkili arkadaşların sayısını veya yetkilerini arttırın. olmadı yine yetişemiyorsunuz. gammazları görevlendirin.
ama bir mesaja 20 günde cevap verme gibi bir zillete düşmeyin.
arkadaş 20 güne ancamı cevaplıyorsunuz? * o zaman daha fazla moderatör alın. yetkili arkadaşların sayısını veya yetkilerini arttırın. olmadı yine yetişemiyorsunuz. gammazları görevlendirin.
ama bir mesaja 20 günde cevap verme gibi bir zillete düşmeyin.
bir mesaja 20 gün içerisinde cevap verme çapına ve etkinliğine sahip sözlük aparatı.*
ben kesinlikle 20 güne bir soruna anca çözüm buldukları veya bulabildikleri kanısında değilim. kesinlikle işlerine hangisi geliyorsa, hangisini istiyorlarsa bir sıralama yapıyorlar. artık sana ve senin sorununa ne kadar bir önem atfetmişlerse ona da sıra o zaman veya o gün geliyor. bunun başka bir açıklaması olmaz, olamaz.
yok kendilerinin dediği "tatmin edecek en iyi cevap veya çözümü bulmak için ince eleyip sık dokuduğundan geri dönüş süresinin zaman aldığı..." yönünde ise rica ediyorum bu işi yapmasınlar. çok ciddi söylüyorum bıraksınlar bu işi. bu iş onların harcı değil demektir.
öncelikle böyle bir şeyi yazarlardan önce kendilerinin kabul etmesi demek, kendilerinin "bizim çapımız bu kadar, yetkinliğimiz bu kadar. biz çok da etkin bir sözlük ve etkin moderatörlerden oluşan bir sözlük değiliz. ama bunun yanında bizim hızdan anladığımız da 20 gün. yazdığımız cevap da 1 satırı geçmez." diye kendi kendini küçük görüp, kendini küçülterek, rezil etmektir. ne kadar kalifiye bir oluşum olduğunu bazen gelişmelerden bazen de diğer yollarla direkt veya dolaylı yoldan herkese ilan etmektir.
bunun haricinde bir derdim var hakkında moderasyonun yazdıkları özellikle de daha iyi cevap verebilmek için çok düşünüyoruz minvalinden söyledikleri ikiyüzlülükten ve muhatabıyla alay etmekten öteye gitmez.
pazarlama sadece satış değildir. pazarlama satışla beraber satış sonrasını da kapsayan uzun bir süreçtir. ve işin özü de esasında satıştan daha çok satış sonrasıdır. müşterinin ilgilendiği ve sizin onun algısında yer ettiğiniz kısım ve sizin ayakta durmanızın sebebi ve kaynağıdır.
yani satış sonrası mal veya üründen kaynaklanan sorunları dikkate alıyor musunuz, bu sorunları çözmek için ne kadar mesai ve enerji harcıyorsunuz, mal veya ürün ile ilgili şikayetlere eğilip, bunu ne kadarlık bir süre zarfında yapabiliyorsunuz?
işin özü; 10 entry girerek önüne geleni yazar yapmak, sizi etkin bir sözlük yapmaz. sen eğer benim sorunuma 20 gün gibi alay edercesine bir sürede ve 1 satır yazı karalayarak cevap veriyorsan bu sadece senin kaliteni, yetkinliğini ve çapını gösterir.
en azından adına "hızlı ve etkili sorun iletme-çözüm bulma aracı." demeyin. zira sizin hız ve çözüm bulma kelimelerininden anladığınız şey çok farklı. siz bu kavramları çok yanlış anlamışsınız.
ben kesinlikle 20 güne bir soruna anca çözüm buldukları veya bulabildikleri kanısında değilim. kesinlikle işlerine hangisi geliyorsa, hangisini istiyorlarsa bir sıralama yapıyorlar. artık sana ve senin sorununa ne kadar bir önem atfetmişlerse ona da sıra o zaman veya o gün geliyor. bunun başka bir açıklaması olmaz, olamaz.
yok kendilerinin dediği "tatmin edecek en iyi cevap veya çözümü bulmak için ince eleyip sık dokuduğundan geri dönüş süresinin zaman aldığı..." yönünde ise rica ediyorum bu işi yapmasınlar. çok ciddi söylüyorum bıraksınlar bu işi. bu iş onların harcı değil demektir.
öncelikle böyle bir şeyi yazarlardan önce kendilerinin kabul etmesi demek, kendilerinin "bizim çapımız bu kadar, yetkinliğimiz bu kadar. biz çok da etkin bir sözlük ve etkin moderatörlerden oluşan bir sözlük değiliz. ama bunun yanında bizim hızdan anladığımız da 20 gün. yazdığımız cevap da 1 satırı geçmez." diye kendi kendini küçük görüp, kendini küçülterek, rezil etmektir. ne kadar kalifiye bir oluşum olduğunu bazen gelişmelerden bazen de diğer yollarla direkt veya dolaylı yoldan herkese ilan etmektir.
bunun haricinde bir derdim var hakkında moderasyonun yazdıkları özellikle de daha iyi cevap verebilmek için çok düşünüyoruz minvalinden söyledikleri ikiyüzlülükten ve muhatabıyla alay etmekten öteye gitmez.
pazarlama sadece satış değildir. pazarlama satışla beraber satış sonrasını da kapsayan uzun bir süreçtir. ve işin özü de esasında satıştan daha çok satış sonrasıdır. müşterinin ilgilendiği ve sizin onun algısında yer ettiğiniz kısım ve sizin ayakta durmanızın sebebi ve kaynağıdır.
yani satış sonrası mal veya üründen kaynaklanan sorunları dikkate alıyor musunuz, bu sorunları çözmek için ne kadar mesai ve enerji harcıyorsunuz, mal veya ürün ile ilgili şikayetlere eğilip, bunu ne kadarlık bir süre zarfında yapabiliyorsunuz?
işin özü; 10 entry girerek önüne geleni yazar yapmak, sizi etkin bir sözlük yapmaz. sen eğer benim sorunuma 20 gün gibi alay edercesine bir sürede ve 1 satır yazı karalayarak cevap veriyorsan bu sadece senin kaliteni, yetkinliğini ve çapını gösterir.
en azından adına "hızlı ve etkili sorun iletme-çözüm bulma aracı." demeyin. zira sizin hız ve çözüm bulma kelimelerininden anladığınız şey çok farklı. siz bu kavramları çok yanlış anlamışsınız.
deveye sormuşlar boynun neden eğri?
demiş nerem doğru ki!
bu olan biten herşey, moderasyonun çapıdır. yetkinliğidir. eğer 15 gün geçmiş ve hala bir derdim var butonu yanmıyorsa bunun başka bir açıklaması olamaz. en basit de örneği, açıklamsıdır.
moderasyonun herşeyden, her olan bitenden herkesden daha fazla malumatı var, herşeye herkesden daha fazla vakıf. sadece işlerine ne geliyorsa onun kulpundan tutarlar o kadar. kimse buranın bir ticarethane olduğunu unutmasın.
haaa birileri çıkar ama der tabi; yok daha iyi cevap verelim diye üzerine daha fazla düşüyoruz, o yüzden birazcık gecikme oluyor, veya gelişmelerden höykürülüp, "bizim amacımız yazarlarıın daha iyi zaman geçirmesidir." şeklinde çıkışlar da her zamn var olacaktır.
15 gün bir derdim var butonu yanmıyorsa, bunun başka açıklaması olamaz. ya yanlı tutumdur. ya da çapının yetmediğinin göstergesidir. bu işi yapmayı beceremediğinin işaretidir. 15 gün geçip de bir mesaja cevap veremeyecek kadar aciz olduklarını kimse çıkıp söylemesini beklemesin. böyle birşey olmasını da.
benim düşüncem bu yüzden kesinlikle gelen mesajlara işlerine hangisi geliyorsa ona öncelik verdiği şeklindedir. yok zaten, eğer tam tersiyse yani anca 15 güne cevap verebiliyorlarsa, bu iş yapmasınlar. bu işin adamı, harcı değiller. o yüzden diğer olanlara hiç müdahele bile edemezler.
bir mesaja 15 gün geçmesine rağmen cevap gelmiyorsa kimseden kendilerinin samimi olduklarını rica ediyorum düşünmeyi beklemesin.
bu yüzden yapılan herşey kendilerinin bilgilerinin dahilinde. ve kendi tutumlarının bir parçası.
özellikle kendilerinin bunun haricinde söyledikleri herşey lafı-ı güzaf. ve olan biten her çarpıklık sözlüğün var oluş amacıdır, sözlüğün ayakta durması ve büyümesi için yapılan hinliklerdir.
demiş nerem doğru ki!
bu olan biten herşey, moderasyonun çapıdır. yetkinliğidir. eğer 15 gün geçmiş ve hala bir derdim var butonu yanmıyorsa bunun başka bir açıklaması olamaz. en basit de örneği, açıklamsıdır.
moderasyonun herşeyden, her olan bitenden herkesden daha fazla malumatı var, herşeye herkesden daha fazla vakıf. sadece işlerine ne geliyorsa onun kulpundan tutarlar o kadar. kimse buranın bir ticarethane olduğunu unutmasın.
haaa birileri çıkar ama der tabi; yok daha iyi cevap verelim diye üzerine daha fazla düşüyoruz, o yüzden birazcık gecikme oluyor, veya gelişmelerden höykürülüp, "bizim amacımız yazarlarıın daha iyi zaman geçirmesidir." şeklinde çıkışlar da her zamn var olacaktır.
15 gün bir derdim var butonu yanmıyorsa, bunun başka açıklaması olamaz. ya yanlı tutumdur. ya da çapının yetmediğinin göstergesidir. bu işi yapmayı beceremediğinin işaretidir. 15 gün geçip de bir mesaja cevap veremeyecek kadar aciz olduklarını kimse çıkıp söylemesini beklemesin. böyle birşey olmasını da.
benim düşüncem bu yüzden kesinlikle gelen mesajlara işlerine hangisi geliyorsa ona öncelik verdiği şeklindedir. yok zaten, eğer tam tersiyse yani anca 15 güne cevap verebiliyorlarsa, bu iş yapmasınlar. bu işin adamı, harcı değiller. o yüzden diğer olanlara hiç müdahele bile edemezler.
bir mesaja 15 gün geçmesine rağmen cevap gelmiyorsa kimseden kendilerinin samimi olduklarını rica ediyorum düşünmeyi beklemesin.
bu yüzden yapılan herşey kendilerinin bilgilerinin dahilinde. ve kendi tutumlarının bir parçası.
özellikle kendilerinin bunun haricinde söyledikleri herşey lafı-ı güzaf. ve olan biten her çarpıklık sözlüğün var oluş amacıdır, sözlüğün ayakta durması ve büyümesi için yapılan hinliklerdir.
sahaya giren holiganların ilginç ve bir o kadar da komik olan savunmalarıdır.
fenerbahçe - galatsaray süper final maçı sonrası göz altına alınıp Gasp Büro Amirliği'nde ifadelerine başvurulan zanlıların suçlamaları kabul etmeyip, kendilerini savunmak için imzaladıkları bazı ifadeler;
"Düğünümün davetiyelerini getirmiştim. Sahada onları dağıtacaktım."
"Federasyon yetkililerine Galatasaray'a burada kupa vermemelerini söyleyip çıkacaktım."
"Futbolculara forma imzalatıp çıkacaktım."
fenerbahçe - galatsaray süper final maçı sonrası göz altına alınıp Gasp Büro Amirliği'nde ifadelerine başvurulan zanlıların suçlamaları kabul etmeyip, kendilerini savunmak için imzaladıkları bazı ifadeler;
"Düğünümün davetiyelerini getirmiştim. Sahada onları dağıtacaktım."
"Federasyon yetkililerine Galatasaray'a burada kupa vermemelerini söyleyip çıkacaktım."
"Futbolculara forma imzalatıp çıkacaktım."
ligin 18 takımdan oluştuğunu bilmeyip, sadece ezeli rakibini yendiğinde şampiyon olduğunu sanmaktır.
ezeli rakibi yenmek sadece bir basamaktır. aynı zaman da iyi bir prestij ve moral motivasyon kaynağıdır. amaç ise şampiyon olmaktır. 6-0 lık galibiyetin ligi 6. bitirmeye engel olamaması gibi..
ben birkaç gün bu türlü akıl tutulmalarının normal karşılanması gerektiğini düşünüyorum. benim de kendi sahamda şampiyon olup kupa kaldırılsaydı bende bunu çok kolay karşılayacağımı sanmıyorum. gerçekten çok kolay kabul edilecek bir durum değil.
ezeli rakibi yenmek sadece bir basamaktır. aynı zaman da iyi bir prestij ve moral motivasyon kaynağıdır. amaç ise şampiyon olmaktır. 6-0 lık galibiyetin ligi 6. bitirmeye engel olamaması gibi..
ben birkaç gün bu türlü akıl tutulmalarının normal karşılanması gerektiğini düşünüyorum. benim de kendi sahamda şampiyon olup kupa kaldırılsaydı bende bunu çok kolay karşılayacağımı sanmıyorum. gerçekten çok kolay kabul edilecek bir durum değil.
volkan demirel'in süper final maçları için söylediği 6 da 6 yapacağız ve şampiyon olacağız tesbiti ve iddiasıdır.
ben ilk önce şunu diyeyim. kısaca göt olmak.
kendisi beşiktaş mağlubiyetinden sonra yenilgiye rağmen bu iddaasından vazgeçmemiş ve yinelemiştir. alınan yenilgi, iki maçın kazanılması halinde fenerbahçeyi şampiyon yapacağı için kendisini duraksatmamış ve "iki maçımızıda kazanıp şampiyon olacağız" iddaasında diretmeye devam etmiştir.
arkadaş bu senin görevin midir? böyle bir açıklama yapmak üstüne vazife midir? volkan demirel'in sevilmemesinin nedeni, kendisinin iddaa ettiği gibi doğruları söylemesi mi yoksa gereksiz açıklamalarda bulunup insanları germesi midir?
e ne oldu şimdi? 6 da 6 mı yaptınız, üstüne şampiyon mu oldunuz? ne geçti o lafları söyleyerek, o idaalarda bulunarak eline insanları germekten başka, daha fazla antipati toplamaktan başka?
işin, üstüne üstlük göt olunması, ve kadiköy de kaldırılan kupa da cabası.
ben ilk önce şunu diyeyim. kısaca göt olmak.
kendisi beşiktaş mağlubiyetinden sonra yenilgiye rağmen bu iddaasından vazgeçmemiş ve yinelemiştir. alınan yenilgi, iki maçın kazanılması halinde fenerbahçeyi şampiyon yapacağı için kendisini duraksatmamış ve "iki maçımızıda kazanıp şampiyon olacağız" iddaasında diretmeye devam etmiştir.
arkadaş bu senin görevin midir? böyle bir açıklama yapmak üstüne vazife midir? volkan demirel'in sevilmemesinin nedeni, kendisinin iddaa ettiği gibi doğruları söylemesi mi yoksa gereksiz açıklamalarda bulunup insanları germesi midir?
e ne oldu şimdi? 6 da 6 mı yaptınız, üstüne şampiyon mu oldunuz? ne geçti o lafları söyleyerek, o idaalarda bulunarak eline insanları germekten başka, daha fazla antipati toplamaktan başka?
işin, üstüne üstlük göt olunması, ve kadiköy de kaldırılan kupa da cabası.
bazı bünyelerde kendini gösteren çekememezlik, kin ve nefret duygularının depreşmesi.
bilmiyorum ki bu dindar olmanın neticesi midir, yoksa ham ruhluluğun mu?
kişilerin dünya görüşü ve buna bağlı olarak yaptıkları, hele de ibadeti, kıldığı namazı kimsenin gözüne gelmemeli. kimseyi ilgilendirmemeli. bu sadece kişiyi bağlar. dinden nemalananlar kadar dindar olmayı zararlı görenlerin zihniyeti de verdiği zarar da aynıdır.
bilmiyorum ki bu dindar olmanın neticesi midir, yoksa ham ruhluluğun mu?
kişilerin dünya görüşü ve buna bağlı olarak yaptıkları, hele de ibadeti, kıldığı namazı kimsenin gözüne gelmemeli. kimseyi ilgilendirmemeli. bu sadece kişiyi bağlar. dinden nemalananlar kadar dindar olmayı zararlı görenlerin zihniyeti de verdiği zarar da aynıdır.
ölüsü yeter yada çeketini koysa kazanır modunda bir olduğu için hükümsüz kalan ve olacağına ihtimal vermediğim önermedir.
ünlü time dergisinin sigmund freud'un görüşlerinin artık kabul görmediğine, teorisinin anlamsızlığına vurgu yapan 1993 yılında kapaktan verdiği derginin başlığı.(freud öldü mü?)
derginin yer verdiği görüşler kısaca şu şekilde;
--spoiler--
Manevi hayatın izahını marazi(hastalıklı) modellere dayandırmak ve çocuğu birtakım cinsi sapkınlıkların kaynağı gibi görmek, son derece yanlıştır ve insan olma vasfına ve özelliğine yakışmayacak şeylerdir. insanı bazı süfli cinsi duyguların eseri gibi göstermeye çalışan bu teori elbette kabul edilemez.
--spoiler--
görsel
derginin yer verdiği görüşler kısaca şu şekilde;
--spoiler--
Manevi hayatın izahını marazi(hastalıklı) modellere dayandırmak ve çocuğu birtakım cinsi sapkınlıkların kaynağı gibi görmek, son derece yanlıştır ve insan olma vasfına ve özelliğine yakışmayacak şeylerdir. insanı bazı süfli cinsi duyguların eseri gibi göstermeye çalışan bu teori elbette kabul edilemez.
--spoiler--
görsel
"erkek çocuğu anneye aşık olur, kız çocuğu da babaya aşık olur. ama daha sonra toplum tarafından bu duygular bastırılır, körelir." teorisinin sahibine; abisi ve annesinin gayri meşru beraberliğinin neticesi dünyaya gelmesinden dolayı bu fikirlerinin kendisine çok görülmemesi gereken kişidir.
insanların yaşam tarzı muhakkak ki fikirlerine tesir eder, onları şekillendirir. bu şekilde dünyaya gelen kişinin fikirleri tabiki de buna paralel olacaktır. abinize baba diyorsunuz. bu kişinin psikolojisini altüst eder. ve de haliyle herşeyi cinsellikle açıklamaya, her faktörün altında yatan sebep olarak cinselliği koymaya çalışır.
bu teorinin anlamsızlığı, ünlü time dergisinde yıllar önce "Is Freud dead" başlığı ile kapaktan kendine yer bulmuş ve de vurgulanmıştır.
görsel
insanların yaşam tarzı muhakkak ki fikirlerine tesir eder, onları şekillendirir. bu şekilde dünyaya gelen kişinin fikirleri tabiki de buna paralel olacaktır. abinize baba diyorsunuz. bu kişinin psikolojisini altüst eder. ve de haliyle herşeyi cinsellikle açıklamaya, her faktörün altında yatan sebep olarak cinselliği koymaya çalışır.
bu teorinin anlamsızlığı, ünlü time dergisinde yıllar önce "Is Freud dead" başlığı ile kapaktan kendine yer bulmuş ve de vurgulanmıştır.
görsel
televizyon karşısında maç izlemenin vermiş olduğu heyecan ve elin kolun bağlı olmanın getirdiği refleks ile maçın ve de futbolun akışına kendini kaptırmaktır.
taraftarlık gerçekten çok zor. futbolcular saha da koşuyorlar, mücadele ediyorlar. ellerinden geleni yapıyorlar. sen ise sadece izliyorsun. gidip müdahele edemiyorsun. taktik veremiyorsun. yapabilidğin şey oturduğun yerden bağırmak ve de allahım ile başlayan temennilerde bulunmaktır.
bana biraz garip geliyor takımın kazanması için dua etmek. insan bu kadar kaptırmamalı kendini diye düşünüyorum. bunu, o skoru; herşeye, mutluluğa dönüştürmemeli. kaldı ki sen galibiyeti isterken diğer tarafta bunu istiyor ve o da bu yönde temennilerini dile getiriyor. birde bu yönü var. sonuçta kim iyi oynuyorsa kim hakediyorsa o kazanıyor.
hele ki şu son süper final de. maçlar akşam ezanına da denk geldiğinden dolayı daha da bir şevkle dua edilesi geliyor.
dua etmek bunun için kullanılmamalı.
her zaman istenmeli ama oluru olan şeyler, daha elle tutulur şeylerin talepkarı olunmalıdır diye düşünüyorum.
sanırm bu dua etme olayını en iyi erzurumlu naim hoca resmediyor.
erzurumspor hayati bir maça çıkacaktır. mutlak galip gelinmesi gerekir. fanatik erzurumsporlu olup, maçlarını kaçırmayan naim hoca'dan erzurumspor için dua etmesi istenir. hoca da tamam der.
herşey istenildiği gibi gider. lakin uzatmalarda takım gol yer ve kaybeder. e tabiki de hocaya çıkışırlar. nasıl dua ettin diye.
hoca;
-ola uşah ben 90 dekke için ettim. uzatmalar için etmedim. ne bileyim hekem uzatacah.
muhtemelen bu akşam da birçok kişi bunu dile getirecek. futbolcusu sahada koşarken o da diline pelesenk edecektir.
en azından kendim için söylüyorum. ne kadar da çok doğru bulmasam da bende kendimi kaptırıyor, içten geçiriyorum allahım ile başlayan cümleleri. taraftarlık işte. elden başka birşey gelmiyor.*
taraftarlık gerçekten çok zor. futbolcular saha da koşuyorlar, mücadele ediyorlar. ellerinden geleni yapıyorlar. sen ise sadece izliyorsun. gidip müdahele edemiyorsun. taktik veremiyorsun. yapabilidğin şey oturduğun yerden bağırmak ve de allahım ile başlayan temennilerde bulunmaktır.
bana biraz garip geliyor takımın kazanması için dua etmek. insan bu kadar kaptırmamalı kendini diye düşünüyorum. bunu, o skoru; herşeye, mutluluğa dönüştürmemeli. kaldı ki sen galibiyeti isterken diğer tarafta bunu istiyor ve o da bu yönde temennilerini dile getiriyor. birde bu yönü var. sonuçta kim iyi oynuyorsa kim hakediyorsa o kazanıyor.
hele ki şu son süper final de. maçlar akşam ezanına da denk geldiğinden dolayı daha da bir şevkle dua edilesi geliyor.
dua etmek bunun için kullanılmamalı.
her zaman istenmeli ama oluru olan şeyler, daha elle tutulur şeylerin talepkarı olunmalıdır diye düşünüyorum.
sanırm bu dua etme olayını en iyi erzurumlu naim hoca resmediyor.
erzurumspor hayati bir maça çıkacaktır. mutlak galip gelinmesi gerekir. fanatik erzurumsporlu olup, maçlarını kaçırmayan naim hoca'dan erzurumspor için dua etmesi istenir. hoca da tamam der.
herşey istenildiği gibi gider. lakin uzatmalarda takım gol yer ve kaybeder. e tabiki de hocaya çıkışırlar. nasıl dua ettin diye.
hoca;
-ola uşah ben 90 dekke için ettim. uzatmalar için etmedim. ne bileyim hekem uzatacah.
muhtemelen bu akşam da birçok kişi bunu dile getirecek. futbolcusu sahada koşarken o da diline pelesenk edecektir.
en azından kendim için söylüyorum. ne kadar da çok doğru bulmasam da bende kendimi kaptırıyor, içten geçiriyorum allahım ile başlayan cümleleri. taraftarlık işte. elden başka birşey gelmiyor.*
biraz zor biraz da insan olmayı gerektiren bir zanaat. hele ki maç son haftaya kalmışsa kaçınılmaz bir aktivite.
kahve ikiye bölünür. bir tarafında fenerbahçe diğer tarafında galatasary taraftarları yer alır. her zaman birbirine laf atma, rakip taraftarın sevinç çığlıklarının, alkışlarının tahakkümünde kalmayı da beraberinde getirecektir. arada bir perde olması da işin cabası ve emniyet kemeridir.
geçen hafta ki trabzonspor-fenerbahçe ve galatasaray- beşiktaş maçlarında olduğu gibi;
dakika 5 olmadan fener golü buldu. galatasaray tarafından hemen homurtular yükseldi. -ulan dahadan 5 dk bile olmadı. ne çabuk attılar. e tabi en büyük fener tezahüratlarına maruz kalmak kaçınılmaz oldu.
peşine galatasarayın golü bulması bu sefer yan tarafın sus pus olmasına ve en büyük cimbom bom diye gereksiz bağırtıları peşine getirdi.
diğer maç izlenilmediğinden sadece sese göre yorum yapmana sebebiyet vermesinden,
bi ara fener taraftarının;
- aferin be selçuk. aferin.
(içses) - ulan nasıl bi maç. selçuk taraftardan aferin alıyor.
burağın golünden sonra şampiyon galatasaray sesleri daha fazla yükselmeye başladı. haliyle fener taraftarının morali devrenin bitmesiyle reyting kaybetti.
fener taraftarının başarıya ne kadar aç olduğunu anlamama br kez daha vesile oldu. gerçekten çok istiyorlar. galip gelmeyi şampiyon olmayı. şimdiye kadar hiç istemedikleri kadar. zaten kendilerinin demeçleri de bu yönde hep. "bu sene şampiyon olalım da 3 sene olmayalım."
muhtemelen şike süreci bunda büyük etken. haklarının yenildiğini bu yüzden galibiyetin ve de şampiyonluğun buna iyi bir cevap olacağını düşünüyorlar.
bu, her pozisyona aşırı derecede bağırmaları, çok fazla tepki vermelerinden kolaylıkla anlaşılabiliyor. veya bir galibiyet sonunda şampiyon olmuş gibi sevinmelerinden..
birkaç hafta önce yerin dibine sokulan istenmeyen adam, formasını öptü diye alkıştan geçilmiyebiliyor.
bir ara galatasaray cephesinden maçın sıkıcılığı dem vurulmaya diğer maçın açılması talepleri iyice yükseldi.
- "söyleyelim de diğer maçı açsınlar. bunun sonucu belli. ne ya bu! tadı bile yok maçın." minvalinden sesler yükselmeye başladı. ta ki beşiktaş golleri bulana kadar. zaten ne olduğunu anlamadan ikincisi geldi. gollerden sonra fenerin sevinç çığlıklarına hemen bir dk bile geçmeden kendi golleri de eklenince galatasaray tarafı iyice sus pus oldu. galatasaray geldiği beraberliğe mi yoksa fenerin attığı gole mi baksın?
diğer maçı açalım, bu maç çok sıkıcı diyenlerin hepsi - ulan gayret edin yenilin serzenişlerine bıraktı.
tabi ki de insanlar görünmediği için edilen küfürler kulağa gelen istenmeyen iğrenç sesler olarak yerini alıyor. 40-50 yaşına gelmiş adam benim bile iğrenmeme neden olacak küfürler etmekten geri kalmıyor. hiç çekinmiyor. boş pozisyonda bile, gereksiz yere düzleyebiliyor.
maç sonunda aynı stadlarda olduğu gibi kahve boşaltıldı. ilk önce fener tarafı. sonrada galata tarafı. şampiyon fenerbahçe seslerini galatasaray tarafı iç çeke çeke dinlemek zorunda kaldı.
umarım bu hafta da geçen haftaki gibi pek fazla sorun ve kavga gürültü olmadan maç izlenir ve biter. galip gelen tarafın sevinçleri hazmedilir herhangi bir taşkınlık çıkartılmaz.
ve herkesin; insan gibi maç da izlenebiliyormuş, bizde artık bu futbolu izlerken tadında bırakıyoruz diye söylemesine vesile olur.
e tabiki de bir o kadar da temenni yerine geçen bu istek bilmiyorum ki ne kadar pratiğe dökülecek. bekleyip görecez.
kahve ikiye bölünür. bir tarafında fenerbahçe diğer tarafında galatasary taraftarları yer alır. her zaman birbirine laf atma, rakip taraftarın sevinç çığlıklarının, alkışlarının tahakkümünde kalmayı da beraberinde getirecektir. arada bir perde olması da işin cabası ve emniyet kemeridir.
geçen hafta ki trabzonspor-fenerbahçe ve galatasaray- beşiktaş maçlarında olduğu gibi;
dakika 5 olmadan fener golü buldu. galatasaray tarafından hemen homurtular yükseldi. -ulan dahadan 5 dk bile olmadı. ne çabuk attılar. e tabi en büyük fener tezahüratlarına maruz kalmak kaçınılmaz oldu.
peşine galatasarayın golü bulması bu sefer yan tarafın sus pus olmasına ve en büyük cimbom bom diye gereksiz bağırtıları peşine getirdi.
diğer maç izlenilmediğinden sadece sese göre yorum yapmana sebebiyet vermesinden,
bi ara fener taraftarının;
- aferin be selçuk. aferin.
(içses) - ulan nasıl bi maç. selçuk taraftardan aferin alıyor.
burağın golünden sonra şampiyon galatasaray sesleri daha fazla yükselmeye başladı. haliyle fener taraftarının morali devrenin bitmesiyle reyting kaybetti.
fener taraftarının başarıya ne kadar aç olduğunu anlamama br kez daha vesile oldu. gerçekten çok istiyorlar. galip gelmeyi şampiyon olmayı. şimdiye kadar hiç istemedikleri kadar. zaten kendilerinin demeçleri de bu yönde hep. "bu sene şampiyon olalım da 3 sene olmayalım."
muhtemelen şike süreci bunda büyük etken. haklarının yenildiğini bu yüzden galibiyetin ve de şampiyonluğun buna iyi bir cevap olacağını düşünüyorlar.
bu, her pozisyona aşırı derecede bağırmaları, çok fazla tepki vermelerinden kolaylıkla anlaşılabiliyor. veya bir galibiyet sonunda şampiyon olmuş gibi sevinmelerinden..
birkaç hafta önce yerin dibine sokulan istenmeyen adam, formasını öptü diye alkıştan geçilmiyebiliyor.
bir ara galatasaray cephesinden maçın sıkıcılığı dem vurulmaya diğer maçın açılması talepleri iyice yükseldi.
- "söyleyelim de diğer maçı açsınlar. bunun sonucu belli. ne ya bu! tadı bile yok maçın." minvalinden sesler yükselmeye başladı. ta ki beşiktaş golleri bulana kadar. zaten ne olduğunu anlamadan ikincisi geldi. gollerden sonra fenerin sevinç çığlıklarına hemen bir dk bile geçmeden kendi golleri de eklenince galatasaray tarafı iyice sus pus oldu. galatasaray geldiği beraberliğe mi yoksa fenerin attığı gole mi baksın?
diğer maçı açalım, bu maç çok sıkıcı diyenlerin hepsi - ulan gayret edin yenilin serzenişlerine bıraktı.
tabi ki de insanlar görünmediği için edilen küfürler kulağa gelen istenmeyen iğrenç sesler olarak yerini alıyor. 40-50 yaşına gelmiş adam benim bile iğrenmeme neden olacak küfürler etmekten geri kalmıyor. hiç çekinmiyor. boş pozisyonda bile, gereksiz yere düzleyebiliyor.
maç sonunda aynı stadlarda olduğu gibi kahve boşaltıldı. ilk önce fener tarafı. sonrada galata tarafı. şampiyon fenerbahçe seslerini galatasaray tarafı iç çeke çeke dinlemek zorunda kaldı.
umarım bu hafta da geçen haftaki gibi pek fazla sorun ve kavga gürültü olmadan maç izlenir ve biter. galip gelen tarafın sevinçleri hazmedilir herhangi bir taşkınlık çıkartılmaz.
ve herkesin; insan gibi maç da izlenebiliyormuş, bizde artık bu futbolu izlerken tadında bırakıyoruz diye söylemesine vesile olur.
e tabiki de bir o kadar da temenni yerine geçen bu istek bilmiyorum ki ne kadar pratiğe dökülecek. bekleyip görecez.
sakalında kızıllık olan kişinin hilesi de olurmuş derler.
siyahla karışık turuncu sakal sahibi kişilerde genelde rastlamışımdır o çekinilmesi gerekecek düzeydeki tavra.
siyahla karışık turuncu sakal sahibi kişilerde genelde rastlamışımdır o çekinilmesi gerekecek düzeydeki tavra.
olabilitesi çok düşük ve de bir o kadar mantıksız bir eylemdir.
şu yaşanmış olan olay ise kulağa daha hoş gelmektedir.
sınavın son anlarıdır. hoca kağıtların getirilmesini ister. herkes getirir. biri yetiştiremediği için biraz daha geç getirir.
hoca; kağıdı geç getirenlerin kağıdını boşuna getirmemesini söyler.
öğrenci kağıdını getirir. hocam nereye koyayım der;
hoca demin söylediklerini, daha sert ve alaycı bir ifade ile tekrar eder.
öğrenci kızgın bir üslüpla;
-sen benim kim olduğumu biliyormusun der.
hoca biraz yüzünü kaldırır gibi yapıp öğrenciye bakar, ve tekrar yüzünü çevirip hayır der.
öğrenci iyi o zaman deyip kağıdını kağıtların arasına iliştirip, anfiden çıkar.
hocaya ise sadece arkasından bakmak kalır.
şu yaşanmış olan olay ise kulağa daha hoş gelmektedir.
sınavın son anlarıdır. hoca kağıtların getirilmesini ister. herkes getirir. biri yetiştiremediği için biraz daha geç getirir.
hoca; kağıdı geç getirenlerin kağıdını boşuna getirmemesini söyler.
öğrenci kağıdını getirir. hocam nereye koyayım der;
hoca demin söylediklerini, daha sert ve alaycı bir ifade ile tekrar eder.
öğrenci kızgın bir üslüpla;
-sen benim kim olduğumu biliyormusun der.
hoca biraz yüzünü kaldırır gibi yapıp öğrenciye bakar, ve tekrar yüzünü çevirip hayır der.
öğrenci iyi o zaman deyip kağıdını kağıtların arasına iliştirip, anfiden çıkar.
hocaya ise sadece arkasından bakmak kalır.
o türk askerinin büyüklüğünü ve merhametini eşe dosta, düşmana herkese gösterdi, adeta haykırdı. türk askeri budur, onun cesareti de merhameti de başkadır diye.
şimdi ise bu büyüklüğünün karşılığı olarak payeler payesi olan şehitlik ile mükafatlandırıldı.
o alicenaplığının ve yüksek karakterli ruhunun ve hareketinin karşılığını herhalde ki burada alamayacaktı. şimdi ise fazlasıyla alacak.
evet insan her şehit haberinde üzülüyor lakin bu çok daha fazla incitti. tesellisi ise o büyüklüğüne yakışır bir şekilde karşılık bulacağının bilinmesidir.
şimdi ise bu büyüklüğünün karşılığı olarak payeler payesi olan şehitlik ile mükafatlandırıldı.
o alicenaplığının ve yüksek karakterli ruhunun ve hareketinin karşılığını herhalde ki burada alamayacaktı. şimdi ise fazlasıyla alacak.
evet insan her şehit haberinde üzülüyor lakin bu çok daha fazla incitti. tesellisi ise o büyüklüğüne yakışır bir şekilde karşılık bulacağının bilinmesidir.