bugün

kimi zaman insanlara zor kullanma anlamına da gelen kaba gösteri.
(bkz: şiddet gösterisi)
(bkz: şiddet eğilimi)
insanların konuşarak,tartışarak anlaşamadıkları anda,otokontrollerini egoları uğruna yitirerek,sergiledikleri davranış...
güç gösterisi...
vur
bil ki vurduğun yerde
bir gül bitecek
yapraklarında iri çiğ taneleri
ve büyük dikenleri olan
kırmızı bir gül
güldürmeyecek bu toprak
biten her günde gül
................anlayacak
vur
vur ki şimdi yapraklar
yürekleridir güllerin

vur
bil ki vurduğun yerde
çocukluğum bitecek
yitecek en masum oyuncaklarım
ve uçurtmamın ipi avucumda
vur
vur ki şimdi oyuncaklar
...............kinleridir çocukların

erdal akçaoğlu
belki de 'bundan'dır, toplumu vezirken rezil olma yolunda emin(!) adımlarla ilerleyen 'yakışıklı' * ülkemizde...
http://www.sabah.com.tr/g...4F61B2C635A5CA72439E.html
ahmet kaya bestesi, hasan hüseyin korkmazgil şiiri.

ya dinle, ya dinle, ya dinle ya dinle yada git
bu şiddet olmazsa hiç olmaz,
ya dinle ya git
ya dinle ya dinle ya dinle ya dinle ya git
bu şiddet olmazsa hiç olmaz
ya dinle ya git
ya dinle ya dinle ya dinle ya dinle yada git
bu şiddet olmazsa hiç olmaz

kokun burda rengin burda yüzümde saçlarımda
kanım kanımda akıyor ey bağdat biz hep sizleyiz

ya dinle ya dinle ya dinle ya dinle ya da git
bu şiddet olmazsa hiç olmazsa
ya dinle ya git

bağdatlım, emekçim,
kardeşim ha, kardeşim ha
tuttuğum zafer olsun hep böyle
güzel kardeşim güzel bağdatlım
tuttuğum zafer olsun hep böyle

ya şimdi, ya şimdi, ya şimdi ya hiç
ya şimdi, ya şimdi, ya şimdi ya hiç

gözüm kardeşim canım kardeşim
benim kardeşim, benim kardeşim
yarın geç olur, yarın geç olur,
tuttuğun zafer olsun hep böyle
yarın geç olur, yarın geç olur,
tuttuğun zafer olsun hep böyle

ya dinle ya dinle ya dinle ya dinle ya da git
bu şiddet olmazsa hiç olmaz
ya dinle ya git
ya dinle ya dinle ya dinle ya dinle ya git
bu şiddet olmazsa hiç olmaz
ya dinle ya git
(bkz: sam peckinpah)
(bkz: boris vian)
(bkz: sergio leone)
Şiddet her insanda var olan bir olgudur. Kimileri şiddeti en son ihtimal olarak kullanır, kimileri ise ellerine geçen her fırsatta zaman ve mekan dinlemeden olayları çözümlemede şiddeti kullanırlar. Şiddet ilk çağlardan beri iç içe yaşadığımız bir olgudur. insanlık tarihinin hemen hemen her evresinde şiddete rastlamak mümkündür.

Şiddet her yerdedir; okulda, evde, bahçede, sokakta, doğada, ailede, trafikte, filmlerde, dizilerde, bilgisayar oyunlarında ve hatta çizgi filmlerde kısacası insanın olduğu heryerdedir. Şiddet günümüzün vazgeçilmez teması haline gelmiştir. Büyüklerimizin tabiri ile vurdulu kırdılı filimler sürekli çok seyredilmiş olmasının nedeni ise artık şiddetin bizden biri olduğunu ve onsuz yapamıyacağımızın göstergesidir.

Peki şiddet haklı olduğumuz zamanlarda kullanılırsa buna şiddet diyebilir miyiz?

Şiddetin iyisi kötü olmaz, hangi doğrultuda kullanılırsa kullanılsın, şiddet şiddettir. Tamam zor durumda kaldınız yolunuzu kestiler ve çantanıza el koydular ve sizde kendinizi korumak amaçlı size saldıranlara saldırdınız ve çantanızı kurtardınız. Bu örnekten yola çıkarsak şiddet iyi bir şey gibi düşünülebilir fakat değildir. Tamam bize saldıranlara karşılık verdik diye haksız duruma düşmedik ama şiddetin iyisinin kötüsünün olmayacağını anlatmak amacı ile bu konuya girdim.
kontrollü ve kontrolsüz olarak ikiye ayrılır. kontrolsüz olan barbar ve gerizekalı birey işiyken kontrollü olan; zeka dahilinde yapıldığında ortalığa inanılmaz bir güç çıkarır.

ayrıca estetik şiddet, yüksek iq işidir.
gerekliligine yuzde yuz inandigim kavram. fakat siddet olgusu bir cerrahin titizligi ile uygulanmalidir. bir doktorun yarali birini iyilestirmek icin mikroplari yok ettigi gibi, toplumu huzursuz edebilecek, devletin bekaasina kastedebilecek kisiler de yok edilmelidir. bunun haricinde bireysel anlamda siddete karsiyim. ne kadar zit fikirli olursa olsun insanlar kafalarindaki dusunceleri oturup konusabilmelidir. bu medeni olmanin geregidir.
(bkz: vur vur bu akilsiz basi duvarlara taslara vur)
(bkz: para)
sözlerin gücünden habersiz insanın silahıdır.
birine vuruyorsam bu şiddettir. ama eğer vuracak gibi yapıp duruyorsam bu şiddet değil mi? ya da kişiye "seni ilk gördüğüm yerde pataklayacam" diye haber yollarsam bu şiddet midir? yazmak ile vurmak. bu ikisi de aynı noktada şiddet noktasında buluşabilir mi? buluşur. biri bana vurursa, yumruk canımı acıtır. ama bazen bir söz, bir ifade daha fazla yakmaz mı canımı? yakar. çünkü her ikisi de benliğime bir saldırıdır. insan, içine bir miktar kas, kemik, sinir tıkıştırılmış su dolu bir deri torba değil ki; bir de zihni var. insanın zihni de acır. o halde şunu bir kenara not edip devam edelim: not 1: şiddet, hangi yolla olursa olsun, bilerek isteyerek diğerinin canını yakma eylemidir.

peki, eşyaya şiddet uygulanabilir mi? eşyanın, insan olarak bizim fark edebildiğimiz bir formda canı yanmayacağına göre hayır. ama o eşyanın kendisi için önemli olduğunu bildiğimiz biri ya da birileri varsa ve o eşyaya gelen zarar onun/onların canını yakıyorsa, şunu diyebiliriz: eşya dolayımıyla şiddet mümkündür.

eşya kendi kendine bir insana şiddet uygulayabilir mi? örneğin kafamıza düşen saksı, şiddet mi uyguluyor? hayır, çünkü saksının, o insanın canının yandığının farkında olması söz konusu değildir ve insanların anlayabileceği bir formda "bilmesi ve istemesi" mümkün değildir; dolayısıyla saksı şiddet uygulayamaz.

öyleyse şiddet, "diğerinin canının yandığını anlayabilen canlılar" için söz konusudur. örneğin, bir insan bir hayvana şiddet uygulayabilir. hayvan, insana şiddet uygulayabilir mi? bu epey tartışma götürür: eğer hayvanların, insanın canının yandığını anlayabildiklerini kabul edersek ve bilerek-isteyerek davranabildiklerini de kabul edersek "evet" demek durumunda kalırız. ama bu sorular ve cevaplar "dolayımsız bilgi" alanımızın dışına taşıyor ve havadan hale geliyor. dolayısıyla türler arasındaki çapraz şiddeti bu yüzden şimdilik dışarıda bırakıyorum. biz gene insanlara dönelim ve notumuzu alalım: not 2: şiddet, dolayımlı ya da dolayımsız, insanla insan (ya da bazı canlı türleri) arasında bir şeydir.

neden bir insan diğer bir insanın canını bilerek ve isteyerek yakar? umduğu bir şey olmalı. bütün ihtimalleri sıralamayı deneyeceğim:

1.diğer insan da onun canını yakmaktadır, buna engel olmak için kişi, şiddete başvurur. yani bu durumda şiddeti karşılamak için, yani savunma ve varolma için şiddet kullanılmaktadır.
2. diğeri de onun canını geçmişte yakmıştır, bir tür karşılık vermek, deyim yerindeyse "öç almak" için şiddete başvurulmuştur ve bu sayede kişi, iç dengesini yeniden kurmayı amaçlamaktadır. demek ki bu durumda, şiddet ile adalet sağlanmaya çalışılmaktadır.
3. kişi, diğer insanın yanlış düşündüğü ya da davrandığı yargısına varmıştır. onu bu tutumundan vazgeçirmek için bir çare olarak şiddete başvurmuştur. (şu ünlü şairin "nush ile uslanmayanı etmeli tekdir / tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir." dizelerindeki gibi). bu bir yönüyle bir tür "derstir. (elbette ders verilen sadece o insan değil, aynı zamanda etraftakiler olmaktadır; eskiler buna ibret-i alem derler). bu durumda şiddet, eğitmek için kullanılmaktadır.
4. diğer insan bir davranışı, bir konumu ya da doğrudan doğruya varlığı nedeniyle, kişinin amaçları önünde bir engel oluşturmaktadır. kişi, diğer insanı bu davranış ya da konumdan vazgeçirmek veya engel olma durumunu geçici ya da süresiz ortadan kaldırmak için, bir yöntem olarak şiddet uygulamıştır. bu kelimenin geniş anlamıyla bir etkinlik mücadelesidir, yani gene geniş anlamıyla politikadır. o halde şiddet ile politika yapılmıştır diyebiliriz.
5. kişi, kendisini dikkate alıp dinlemesini sağlamak için diğer insanın canını yakıp, onun çığlığı sayesinde tüm bakışların kendisine çevrilmesini amaçlamaktadır. bir iletişim yolu olarak şiddeti kullanmakta, şiddet ile ilgi çekmekte yani propaganda yapmaktadır.
6. kişi, diğer insanın bilip de söylemek istemediği bir bilgiyi ona söyletmek için canını yakar, bu durumda şiddet, işkencedir.
7. kişi, diğer insanın kendisine yönelttiği eleştiriden ve karşı çıkıştan rahatsızdır ve bu eleştiriyi durdurmak için şiddet uygular: şiddet, tahakküm için kullanılmıştır.
8. kişi, diğer insanın canının yanmasından haz almaktadır; şiddeti tamamen haz amacıyla uygulamaktadır. bu durumda bir varoluş biçimi olarak şiddet söz konusudur.

bu ihtimallerden sadece sonuncusu dışında hepsinde, şiddetin öznesi ve nesnesi bire-bir özelliklerinden sıyrılıp, bazı bir aradalık bağlarıyla, tekil insanlardan çoğul insanlara genişleyebilir. örneğin arkadaşlık, akrabalık, komşuluk, ekonomik çıkar ortaklığı, politik ya da sosyal gruplaşma hatta türdeşlik (insanlık) gibi bağlar nedeniyle, bir kişi ya da bir grup, bir kişi ya da bir gruba şiddet uygulayabilir. hatta bunu, bir başka kişi ya da bir grup adına da (aşina bir örnek olarak: işçi sınıfı ya da halk adına) yapabilir.

hiçbir özgürlükçü kişi: "şimdi şiddet ama sonra hayır" diyemez. şiddet, yukarıdaki listede sadece 1 numaralı şıktaki yapısıyla geçerli olabilir. yani: insanlar sadece şiddeti karşılamak için, yani savunma ve varolma için şiddet kullanılmasını savunabilirler. diğer maddelerde sıraladığım hiçbir sebep, şiddeti savunulabilir kılamaz. unutmayalım ki şiddet korkunun kardeşidir ve korkunun gölgesinin düştüğü yerde özgürlük nefes alamaz. eğer bir korku heyulası büyütmüşseniz, onun gölgesi mutlaka sizin bahçenize de düşecektir. şiddet ile adaleti, şiddet ile eğitmeyi, şiddet ile politikayı, şiddet üzerinden iletişimi, işkenceyi, tahakkümü, şiddetten haz almayı içeren bir varoluşun, "insanın yaratıcılığını ve özgürlük aşkını esas alan, anti-otoriter, anti-hiyerarşik, anti-seksist" bir karakteri olamaz.
kendimizi ifade etmekte acze düştüğümüz ve ayıplarımızla yüzleştirildiğimizde başvurduğumuz tek kurtuluş(!) yolu... 35 binden fazla insanını şiddet eylemlerinde kaybeden başka ülke yok gezegenimizde... Onlarca yıldır şiddetle yatıp şiddetle kalkıyoruz, Gel gör ki, kişisel bağlamda anlık bir çare olarak başvurulan bu ilkel yöntem, başvuranı daha da zor durumda bıraktıktan sonra, bireyin sosyal statüsünü de önemli ölçüde aşağılara çekiyor... Sosyal statü aşağılara çekilince, kişilerin ayıplı yönleri de artıyor... Buna bağlı olarak gizlenecek yönlerin sayısı da... Bir yanlarını sürekli gizlemek durumunda olanlar doğal olarak kendi dünyasında yaşamıyor!.. Adeta rol yapıyorlar içinde bulundukları ortamda... Günün 24 saati kocaman bir sahnede "senaryosunu" ezberleyemedikleri bir "oyunu" oynuyorlar!... Olumsuzluklar birbirini besleyip kovalıyor bu oyunda, yaşananlar tam olarak kısır bir döngü... Daha çok varoşlarda yaşıyor bu tehlike!... Tehlikenin farkında olanlar da aynı tehdidin içinde.
toplum mazur görse de hiçbir zaman masum olmayacaktır.

insanlığın yüz karasıdır! kısır döngüdür. bumerang gibidir. hedefine ulaşır, gelir kafanda patlar. karşı koyamazsın. çünkü fitili yakanın meşruluğu patlayan bombanın meşruluğunu hazırlar. ütopik olsa da insanlık tarihinden silinmesi farzdır! bunu ütopik görmek, şiddet uygulayana meşruluk kazandırır ki, en fenası da odur. cehaletin sınır tanımadığı toplumlarda savunmanın birincil şartıdır. atasporu sayar. ataerkil yapıyla birleştiği vakit, cinsiyet ayrımcılığını da katmerlendirir.
"Şiddet yalnız bir başkasını öldürmek değildir. Sivri bir söz söylememiz, birisini geçiştirmek için bir el hareketi yapmamız, korku yüzünden itaat etmemiz de şiddettir. Yani şiddet; Tanrı, toplum ya da ülke adına yapılan organize katliamdan ibaret değildir. Şiddet çok daha zor anlaşılır, çok daha derin bir şeydir."

Krishnamurti
"sıkılmış yumruklarla el sıkışamazsınız."
~mahatma gandhi~
pek güzel bir şey olmasada gerekli yerde birçok kişinin * başvurduğu bir yöntem olup aynı zamanda her insanın içinde gerek bastırılmış gerekse açığa çıkan bir duygudur.
en son çaredir. haksızlık durumunda çaresiz kalan kişinin baş vuracağı eylemdir aynı zamanda. sözler biter, karşılık verilemez, göt olunmuştur, şiddet başlar. ha tabi ki bazen uygulamak gerekir. 5 tane sarhoşu sizi bıçaklamamaya sözle ikna etmeniz zordur. yahut kız arkadaşınıza yanınızda elle tacizde bulunan bi adama "hey dostum bu yaptığın hiç etik değil" demek, tacizin arkasının gelmesinden başka hiç bir şeye yaramayacaktır. ülkemizde de bazı kurallar varmış. kavga durumunda eğer taraflardan biri herhangi bir dövüş sporu üzerine eğitimli ise, şiddete baş vurmadan önce uyarması gerekiyormuş "seni uyarıyorum ben kunfu biliyorum" gibi. ve aynı eğitimli kişi kavga esnasında, karşı tarafa verdiği bir zarardan ötürü daha fazla ceza alıyormuş profesyonel olduğu için. hani adamda senin gözünü patlatıyor, sende onun gözünü patlatıyorsun. o 1 gece kalıyor nezarette sen 2 gece. sallaldım tabi, cezalandırma yöntemini bilmiyorum. ülkücülerde uyarmalı mı acaba? "beni döversen 20 kişi gelir, toplum içinde sana seninle bişey konuşacaz gardaş" diyerek rencide ederiz" diye?
şiddet sadece fiziksel değildir. birine vurarak canını acıtmaktan daha kötüsü belki de onun farklılıkları nedeniyle haksızlığa uğramasıdır... eğer bu kişi bir çocuk ise bu onda kapanmayan yaralara açacaktır üstelik.

(bkz: http://www.hayatadokun.net/?p=1698)
gerekli bir hesaplaşmada kaçınılmazdır...
zıttı olmayan bir kelime.zıttı olmayan kelimelere inanasım gelmiyor.
şiddet;değersiz hissedip,kendine değer ilave etmek,sadece kendisinin haklı
başkalarının haksız olduğunu ispat etmek için başvurulan yaygın bir tarzdır.
yok olmamak için,ne pahasına olursa olsun kazanmaya çalşmaktır.sözlü şiddet
yani küfür etmek de,kendinden başkasına söz kakkı tanımayan,kapkara,paslan
mış bir cehalettir..sözlük de sık sık görülen küfür,sinmiş korkakların işi
dir.rahatca küfr eder çünkü kimse onu tanımıyordur,küfürden başka söyleye
cek şeyi de yoktur.kendi küçük dünyasında,malzemesi yoktur...
boyutu fiziki donanımdan öteye geç(e)meyen bir gücün diktatörlüğü, ciddi bir ruhsal sorunun, kontrolsüzlüğün işareti, hak ihlalinin de anası, bacısı.
Şiddet, insanın karşılaştığında direndiği ve direndiği ölçüde acısıyla sarmalandığı insana dışsal bir hamledir. Acı, alışılarak unutulduğu, emilerek yutulduğu yerde insana içkin bir hal alır. Onunla yaşar, onunla büyür. Kimi zaman da insandan önce ölür.

(bkz: anne koş oğlun entel oldu)