bugün

Başlığı gördüğün zaman neyi unutman gerektiğin aklına gelmiyosa unutmuşsun demektir.
Aslında kolay bi eylem, ama kanımıza işlemiş mazoşistlik.
" Hatırlamak için kullanacağımız bir hafızamız varken, unutmak için elimizde hiçbir şeyin olmaması hayatın bize attığı en büyük kazıktır. " *
Ulan unuttum. Şu dizilerdeki mafya bozuntusu adamların ellerinde çevirdikleri iki topun adı neydi? Düşünüyorum düşünüyorum hatırlayamıyorum.

Düşmanın başına gelesice eylem.
gereksiz bilgiden ziyade aslında gönülde de yer eden hatıraları unutmak hiç hiç hatırlamamak. alzheimer mıyım sözlük?
tek tek tahtadan çivi sökmek.
Her gün öyle tuhaf olaylar oluyor ki biz en güncel olana hayret edebiliyoruz ülkemizde olan olaylar artık olabilecek en sapkın düzeyde derken bir şey daha oluyor unutuyoruz. insanlara bazen faydası bazen zararı olan eylem.
Nietzsche'nin dediği gibi; umut işkenceyi uzatır. Aslında hep derinde ki duyguya erişme yetisine sahibiz yüzeysel olarak acı çekeriz ama derinde ki duygu ile düşünürüz hep... Aşk acısında umut vardır ya da ailem gibiydi.. örnekler çoğaltılabilir.
gerçekten yapabilmeyi çok istediğim eylem.
insanın hayattaki belkide en büyük kayıbıdır. Yaşanmış bir anı, zamanı unutursan hiç yaşanmamış olur. bu çok korkunç değil mi?
Bence unutmak diye birşey yoktur. Sorarım size hanginiz ilk aşkını unuttu, veya sonuncuyu. Sadece hatırlaninca artık acitmayan anılar vardır. Veya kişiler. Unuttum artık onu diyince bile onu tekrar hatırlatıyoruz çünkü hafızamıza. Her gün unutacağım derken daha da serpiştiriyoruz onu beynimize. Hem bazı şeyler unutulmak için yaratılmadı, hatırlamak gerek arada.
--spoiler--
Unutmak beyin için sağlıklıdır.
--spoiler--
her daim üzerime giydiğim. saçımı taradığım tarak, yüzümü yıkadığım su, işe giderken giydiğim üniformam, evden çıkarken sıkındığım parfüm; sabah kalkınca hemen yakmayı ritüel haline getirdiğim sigara gibi bir şey, yaklaşık iki senedir hayat tarzım.

salak kızların yaptığı eylem demiş birisi..

erkeğim lan ben, unutayım diye işe gidip, orada da her yerde gördüğüm birisi olmasından mütevellit karı gibi gözleri dolan benim; ben.. istanbul'da yaşasan ne fayda, sultanahmet'i ayrı kanımı yakıyor, geriye kalan avm'leri ayrı beynimi jöleleştiriyor. bir ay kala düğüne bir kere kıçıma tekmeyi yedim, kalktım akıllanmadım, bir daha üsteledim, 26 kasım 2016 denen tarihte yine düğünüm olacaktı, aynı kişi, aynı duygular bütünü; hem de bir kere olmamasının verdiği güçsüzlüğü yenip, herkese meydan okuyan aşkım(ız!)la... karı yine dayanamadı, sapladı hançeri.. 

ama saplayana değil, saplatana bakacaksın, ''bir kere olmadı, bir daha olmaz!'' diyenlere de inat, yapacaktık; başaracaktık. bakın nikullah ile x kişisi herkesin üzerindeki sevgisiyle başardı, birbirlerini sevdiklerini cümle aleme kanıtladı diyecektik.

ilk ayrılmada, ne tinder'ı kaldı, ne boku püsürü. ''o işi yap hiçbir şeyin kalmaz, hemen unutursun'' diyenlerin aksine bilakis, o işlerin öyle olmadığını anladım. yalnızlığımda bile yalnız bırakmıyor amına koyayım. çektiğim sigaranın dumanı gibi, ciğerlerime dolup burnumdan çıksa da, yeni yaktığım sigarayla, yeniden tenime giriyor.

istanbul'dayız da ne çare, iş güç burada, ben bursalı olsam ne çare? ne bursa'sı kaldı, ne istanbul'un girilmedik deliği, ne sapanca'sı, abant'ı; ne izmir'i, ne ankara'sı, ne assos'u, ne cunda'sı... stalklamakta ordinaryüs olmak ne çare, kendimi ajan gibi hissedip, arabayla sokaklarını arşınlamaktan, bütün mahalleleri ezberledim, güneşli'deki... ara kafe'de boş bir sayfasına göğe bakma durağı'nı yazıp, bana hediye ettiği ''le petit prince'' nam-ı diğer küçük prens kitabını, girdiğim kitapçılarda bir iki kişinin elinde gördüğümde bile hıçkırıklara boğulurken, nasıl unutayım be seni.. defalarca evlenmenin hayalini kurmuşken, yarı yolda bırakılmanın verdiği o kekremsi tat.. iki defa oldu, üçüncüsü olsa kalbim kaldırmaz herhalde.

durup dururken gözlerinizin dolduğu olmuştur, peki hiç 30 yaşında koca eşeğin, zibilyon tane insan arasında birden salya sümük ağladığını, çaresizlikten biçare yere kapaklanırcasına, kahrolduğuna çokça denk geldiniz mi? yok, pek sanmıyorum.

ha bu arada, bekara karı boşamak kolay demişler, ''ne var amk, daha bir ay ya var ya yok, unutursun, zamana bırak!'' diyorsun sevgili okur. e be aynştaynım, aşk doktorum, bir kere denedim; ikincisini de deneme yolunda devam ediyorum, bünyeme aldığım sigaranın, alkolün, o kadar kahrın yolu buradan, nepal'e duble yol olur. düşünen adam heykelinin yerine aha bu kardeşini koy, vallahi de sırıtmaz..

hülasa, toparlamak ister elbette gönül. son nefesimde şahadetim ol, cennet yerine seni cennetim belleyeyim, dediğim kadın artık yok. istediğin kadar lümpen de, ''ıyyk ne kadar arabeks!'' de, şu var; aşk kişiseldir, başkasının metafor olarak algıladığı şeye, sen dünyanı sığdırırken, kimileri ağdalı sözlere bulanmadan da, unutulmamayı hak eder. geçen zamanda, ne olacağımız belli değil, fakat o zaman bana yaramıyor! kanser olmaktan korkuyorum artık, unutamamaktan değil!
(alıntıdır)
bir motor kazasına bakar geçmiş bitebilir.
Bence kör olmaya çalışmakla eş değer. Çok zor.
görsel
Demiş,ali lidar.
Söker atarsın ama izi kalır,
Sorarlar "ne oldu bu neyin izi?" diye, susar kalırsın.

Ziyade olsun.
Bugün bitmiş olan ilişkimden sonraki alışma evresi.
Alışmanın meali.
unutmakla geçmiyormu zaten ömrümüz. mutlu oldugumuz anlarıda heyecandan telaştan unutmuyormuyuz.
Unutmak, göz temizliğidir.

Elif Şafak
akla bu sahneyi getirir.

http://www.youtube.com/watch?v=n3Sx2x5W9y0
unutmak diye bir şey yoktur. sadece daha az düşünmek, anımsamak vardır. zamanla bu düşünmelerin, akla gelmelerin süresi uzar bizde unuttum moduna gireriz sadece.
her ayrılık sonrası yapamam dediğin, max 3 5 ay süren özlemekten kurtuluş.
Beyne mihlanmis sarki dizelerini akillara getirir ansızın;

unuturum diye yorma kendini
her sevenle beni bir tutamazsın
bu kadar yürekten sevmişken seni
öyle kolay değil unutamazsın

ahımın rüzgarı üşütür seni
benden başkasına ısınamazsın
yorgun şarkılarlaanarsın beni
öyle kolay değil unutamazsın

yıllar sonra bir gün seni anarsam
kulakların değil kalbin çınlasın
asdından bakıp da öylece kalan
gözlerimde donmuş iki damlasın
Unutmak..

Önceleri kalbin sökülmüşçesine kendini kaybedersin,üzülür kendinden geçersin..
Sonra düşünür devam edersin..
Ondan sonrası mı,
Seninle bir olabilecek kızlar çıkar karşına, sen ne yapar ne eder sessizliğinden bitersin..
Üzülür kendine kızarsın..
Anlamaz yalnızlaşirsin,

aslında aklında sadece o olduğunu yine ve yeniden anlarsın ama bu sefer kalbini acıtmadığını da bilerek kalakalırsın..

Düşlemeye bile korkar halde,
Sadece yanarsin..
belki başka birine tutulur yine ağlarsın..
Daha da mı sonrası ,
Eksik kalan başka bir hikaye başlar,
adı mı yine yağmur olur ,
inceden kalbinde yaşanmamış bir yara daha olur..
Derken Ruhundan önce biter ,susarsın..

Çok daha sonrası mı,
Henüz yaşanmamış bir sorun belkide...
Onu bilemeyeceğim..

Ama bildiğim birşey var..
Unutmanın aslında Suskun kalmanın bir diğer adı olduğu..