bugün

Olan biten her şey beni ben yaptı.

Hüzünlü ve kederli bir ben de vardı ama inatla yaşamayı seçen bir ben de.

Kırılganlığı hiç bitmese de, dünyayı dar etsede masum düşlerime.. bir ben yaptı her şey.

Çoğu veya azı, hepsi bir ben.

Ve ben zaman zaman kızsam da her beni anladım. Hak verdim ve kendimde kaldım..
frank lucas denen isim her link altında belirebilirken...

ona yazılan hiç bir şeyin sol framde çıkmaması...

küfür mü?
ediyorum zaten içimden!
Bugün çok istediğim bir şey oldu. Başka insanlar için çok önemsiz ama ben çok mutlu oldum. Allah devamı getirsin inşallah.
Kayınvalidemin çok yalancı bir insan olduğunu damadı da anlamış. "Annenin ne zaman yalan ne zaman doğru söylediğini anlayamıyorum artık" diyormuş. Senelerdir susuyorum ama gerçekler bir gün çıkıyor işte ortaya. Kim bilir arkamdan neler sallıyor yıllardır. Artık herkes biliyor onun ne kadar karaktersiz bir kadın olduğunu. Zafer benimdir. Evet.
Bir mum gibiymişim gibi.
Kimisi için yanmışım, işim bittikten sonraysa tekrar yanmak üzere kendi kendimi dondurmuşum gibi. Birkaç gün fazla yaşamak amacım olmuş ancak kendim için değil de bir başkası içinmişcesine.

Çok yakmışlar. Çok kullanmışlar. Çok yardımcı olmuşum onlara oysa onlar ipimin biteceğini hiç düşünmemişler.
Dibimde tek bir milim ip kalmamışken bile uğraşmışlar sanki tekrar tekrar yakmaya. Oysa ipim, kalbim gibi küllerden ibaret bile kalamamış. Donsam da işe yaramaz artık. ipimi bitirdiler benim.

Artık yanmadığım için de bencil olarak adlandırılmışım. Oysa yandığım kadar donuyordum da.
Bunu ise,
Hiç düşünmemişler gibi.
Umurlarında olmamış.
Zerre takmamış.
Beni,
Hiç kullanmamış.
Hiç bitirmemiş.
Hiç tüketmemişler gibi.
Bir zamanlar vurgun olduğum anları hatırladım.
Yolların hiç bitmediği, kalbimin eskimediği. Kimsenin bilmediği yerlere gittiğim o geceleri, deli divane düşlerimi.

Aptal olsam da ne kadar da saftım, tutulmuştu dilim az biraz güzeldi düşlediklerim.

Ama kendime geldim, gelmekle de iyi ettim..

Ara sıra kaybettim izimi, ama sonunda hep buldum beni, kendimi..
Bir insana verilebilecek en güzel duyguları hak etmediğini bile bile vermek ama sanki hak eden oymuş gibi hissetmek. Hislerinde yanılmak. Sen kafanda onu güzelce resmederken aslında çizdiğin şeyin senin hislerinin olduğunu fark etmek. Gerçeğinin bu kadar da güzel hissettirmediğini görünce yeniden resmetmek…
Çok duygusalım bu gece. Keşke olmasaydım.
Dün neler oldu bilmiyorum, bugün neler oldu bilmiyorum. Kendime sözler veriyorum tutamıyorum, kabullenip dersler çıkarmam gerek. imtihanımın meyvelerini toplamam gerek ama bilmiyorum, takılıyor muyum yoksa yürüyor ve öğreniyor muyum onu da bilmiyorum. Zannedersem konuyu bir daha açmamak üzere kapatabilsem her şey çok daha kolay olacak gibi ama onu da beceremiyorum. insanın hissiyatları nasıl bu kadar değişkenlik gösterip hep aynı yerde tıkanır ona da anlam veremiyorum. Umarım bu bahçeden bir şeyler kaybetmeden çıkabilirim.
Şimdi instagram da bir haber gördüm, uzaktan tanıdığım birine araba çarpmış. Yoğun bakımdaymış. Bizzat tanımasam da ismen tanıdığım biriydi. iki arkadaşımın, biri yakın, biri o kadar samimi değil, eski sevgilisiydi.

Arkadaşlardan biri her Allah ın günü beddua ediyordu... Şu an onun bedduası mı tuttu diye düşünüyorum. Çok kötü hissediyorum kendimi sözlük, geçmişte söylediğim her şey için...
görsel
Ağlamadan
dillerim dolaşmadan
yumruğum çözülmeden gecenin karşısında
şafaktan utanmayıp utandırmadan aşkı
üzerime yüreğimden başka muska takmadan
konuşmak istiyorum.
Şehre neden
esmer ve dölek yüzümle döndüm dağlardan
kar vakti tarlaları kımıldatan soluğum
niyedir sarmalasın vites dişlilerini
defneler, nakışlar yok
alnımda neden.
Ağlamadan
etimin iğneli beşiklerde bıraktığı izlere aldırmadan
o mavi korularda ve dibektaşlarında
bırakıp sözlerimin kalıntılarını
açıkça konuşmak istiyorum.
Besbelli ki leşler koruyor şehrin bedenlerini
göğsünün kafesinde yalnızca pasak
biliyorsun
korkutulmuş bir kızın
yüreğinden fışkıran beyaz güvercinleri
sabahın köründe kalkan tirenlerdeki nefret
hergün aynı kalafat yerine çekilmenin nefreti
bunları
bütün bunları biliyorsun
dağlardan dönüyorsun o sağır yamaçlardan
çevik bacaklarını getiriyorsun, ne çiçek ne de ninni
boz şayaktan poturun dağlarda ne güzeldi
şehre varınca artık meşinler giymelisin
daha esmer
daha kankusturucu
sen o baygın sevgilerin adamı değilsin.
sana yaşamak düşer çarkların gövdesinde
bin demir kapıyla hesaplaşmaktan omzun çürümelidir
bin çeşit güneşle ovulmalıdır gaddar ellerin
yürü yangınların üstüne, kendi alevini de getir
çarpıntısız dakikası olur mu devrimcinin
ki
ölüm
her yerde uyanıktır
alestadır korkunun yardakçıları
tez kızaran güllerden kendini sakın
sevgiler ürkütsün seni, aşk ayrı-
Aşktır diye geri geldin o çekiç seslerine
bıraktın vazgeçilmez ırmakları
gönlüne kar yağdırıyorsa çocuk sesleri yetsin
dikkat et hiçbir şey ıslatmasın namluları.
görsel
Zeki insanların bütün ortak özelliklerini taşıyorum, zeka hariç.

görsel
Sanırım ben bazen çok fazla girişken oluyorum. Kendimi naz, tavır ya da ne bileyim taktik gibi saçmalıklarla kısıtlamayıp kendim gibi yani olması gerektiği gibi davranıyorum. Hissettiğim ve yaşamayı dilediğim hiçbir anı kaçırmak istemiyorum.Bu karşımdakine sanırım çok geliyor ya da bilmiyorum. Karşımda Kendim gibi birini göremiyorum. Oysa ben kısacık zamana tabii olduğumuz şu dünyada içimden geldiği gibi, neşeli, şeffaf yaşamak istiyorum. Kendimi istediğim kişiye açmayı seviyorum. Ama karşımdaki kendini hep belirli bir kalıp içine koymuş oluyor. Üzülmekten korkuyor. Azıcık cesaretini takınamıyor ve Benim bu dürüst tavrım, ele avuca sığmayan neşem ve sıcaklığım fazla geliyor. Bu durum incitiyor beni böyle ummadığım zamanlarda. Boşluğa düşüyorum gibi geliyor. Çünkü hem isteyip hem de temkinli davranan biri oluyor karşımda. Bunu aşamıyor böyle bir şey aklına dahi gelmiyor.
Hevesim kırılıyor...
Sonra zaman geçiyor eski beni göremeyince değişmiş kişi oluyorum.
Keşke özel olduğunu hissettiğimiz anlarda sınırlanırımız olmasa da tüm bu saçmalık yaşanmamış olsa.
Neyse...
Bu dünyayı neden yaşanılmaz kılmaya çalıştıklarını anlayamıyorum. Neyi paylaşamadıklarını da anlayamıyorum. Neden hâlâ aç uyuyan çocukların olduğunu anlayamıyorum. insanların yaşayabilmek için neden eşek gibi çalışmak zorunda olduklarını da anlayamıyorum. Sanırım bunları hiçbir zaman anlayamayacağım.
Aile insanın olmazsa olmazıdır. Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine... iyi de birader; o dallara hiç kuş konmayacak, yaprağı dalı hiç mi zarsımayacak? Mümkün mü? Bir kalbe tek sevgi değil, binlercesi sığabilir; ancak aşk tekildir ve yaradan Kudret'e aittir. Tıpkı kalbimizin ait olması gibi. Geriye kalanlar birer akis, birer yansıma... Kardeş olmayı azgın dinli pis kâfire uymak, köle olmak, vicdanını satıp insanlığını savmak sananlar pek çok. Bu hata değil, yanlış. Kimi baba, kimi ana, kimi yâr, kimi evlat, kimi de dost... Aile insanın olmazsa olmazıdır. Söylemeden edemeyeceğim: Allah'tan yâr olmaz! Element uydurmayın!
Sabah sabah dinç ve dinamik uyanmak gibisi yok.
Hiç söylenmemiş sözler söylemeli..
El değmemiş,duru sözler sevdiğim için..
Sevdiğim..! Şehir giysilerini kıskanır
Ve bu yüzden bürünür geceye güneş gözlerinden beslenir
Ve saçlarını kollar görmek için…

Sensizken, şehrin boş meydanlarında yürüdüm
Kalın puntolarla iri laflar ettim,
Öfkemi saldım, iri dişli postallar üzerine…

Sevdiğim … Vera..!
hangi çocuğu okşadın..?Ellerinde gülden kokular,
dilinde aşk nağmeleri

Söylesene Vera,
Hangi çocuğun adını andın..?

Sahi Vera,
En son ne zaman görmüştük Sena’yı
Hatırlasana deli kız sana emanet etmiştik o bombaları

Sevdiğim..!
Bak;
Umut kan pıhtısı rengine döndü

Sen Vera,
Filistin’den geçerken sakın eteklerini toplama
Biraz kan bulaşmış şekilde çık karşıma

Ve sakın unutma, o ilk çocuğumuzdur..
Asırlardır dillerde olan Leyla’dır..

Meryem’in suskunluğunda can bulan gözleri vardı Züleyha’nın
Daha düşmeden, kirli kelimeler diyarına…

Bilirmisin Vera, bu kaçıncı çocuk
bu kaçıncı kertik yüreğe atılan..

Artık eskisi gibi değil, daha da sancılı
Artık daha da sancılı

Asırlardan uzat ellerini Vera,
Ellerini bulur ellerim bir Grozni kuşatmasında…

Dağları görüyormusun Vera..?

Her bir dağa bir çocuğumuzun adını koymuşlar
Murat’ım… Metin’im… Berat,ım…

Hani omuz omuza vermiştik ya bir namaz kıyamında..
Hani beraber açmıştık orucumuzu…
Kimi Marmara’da, kimi Yıldız’da..

Koş Vera koş..
Ülkemin sürgün yerlerine koş..

Ağlama deli kız, ben ağlarım..
Seni böyle görmemeli her okul kapısında türkümüzü söyleyen kızlarımız.

Ve annelere de söyle,sakın ağlamasınlar..
Ve onlara sakın ölüler demesinler..

Söylesene Vera,
Çocuklara sıkılan hangi kurşun kahpece değildir.?

Öfkemiz taş doğursun Vera taş doğursun..
Yüreklerimizi söksün yerinden..

Bak her tarafta elleri sapanlı Ebabiller..
Ebrehe’nin tanklarına kan kusturur..

Şimdi firavun’u boğan kızıldeniz’i ağlama duvarının önünde görüyorum.

ki;
Asa değil Musa’nın elindeki, çağın sökülmüş kalbidir..

Bir şubat gecesi kaybettik esrarımızı Vera
kendimizi odalarımızda bulduk
Postallı korkularımızla..

Söylesene Sevdiğim…
Hangi rengini çaldılar gökyüzünden..?

Bak zulüm, çin seddini aştı.

Aaaah Sevdiğim..!
içimizdeki Musalardan ne haber vardır..?
ibrahimlerden.. Yusuflardan…

Yoksa Musa’yı Kızıldenizde yalnız mı bıraktık..?
Kendi ellerimizle mi verdik ibrahim’i nemrutlara..

Şimdi hangi kuyudan gelmede Yusuf’un sesi..

Unutma Vera’m..!
Filistinde doğan her çocuk, ilkin annelerinin göğsüne;
sonra yerdeki taşlara uzanırlar..

Nerdesin..!
Ey ismail’in boğazındaki merhamet..!
Üzerimizdeki bu acıyı kaldır..!
Ya ebabilleri gönder, ya bizi de oraya aldır..!
Her taraftan bana yönelir seni arayan sesim..

Vera benim… Vera benim…
(#46004605) entry de bahsettiğim kişinin yaşama ihtimali yok denecek kadar azmış. Yakın arkadaşım ziyaretine gitmiş o söyledi. Daha geçen gün arkadaşla konuşurken kendisinden bahsetmiştik. Bugün hakkında son derece kötü haberler alıyoruz... Bir yaşamın yitip gitmesi bu kadar kolaymıymış?.. Bilmiyordum...
Fazla uykusu olan varsa bana verebilir mi¿ Herşeyin fazlası zarar değil mi ama?
geldim geldim tam da kabus saati.
3 ve 4 arasi.
hayat üç sene önce kendisi ile ilgili tüm planların, kaygıların, acıların boş vakitlerimizde zihnimizi oyalamaktan başka hiçbir işe yaramayan birer balon olduğunu, aslolanın sadece o an içinde bulunduğumuz "an" olduğunu, yaşadığımızın yanımıza kâr kaldığını 29 yaşındaki kuzenimi hayattan kopararak öğretmişti. bu hayatın ne kadar tel maşa bir yapılanma olduğunu unuttuğum, gelecek kaygısıyla günümü geceme kattığım, ciğeri beş para etmeyecek insanların bana yaptığı haksızlıkları hatırlayıp buhranlar geçirdiğim şu son bir hafta, 29 yaşındaki çocukluk arkadaşımı hayattan koparan bir trafik kazasıyla bitti. tokadımı yedim, kendime gelmeye uğraşıyorum. hayatın elimde büküp savurup atabileceğim kadar kırılgan olduğunu bir daha asla unutmak istemiyorum.
Buse uyuyama bu gece hahha.
başım ağrıyor, canım sıkkın, yorgunum, modum yok, halsizim, dalgınım, kafam dolu, uğraşamam, yapamam, edemem, gidemem, kullanamam.

söyliceklerim bitti.
20 liraya kulaklık aldım, şarkılar polifonik zil sesi gibi geliyor.