bugün
- fay hatlarını çimentoyla doldurursak deprem olmaz32
- köpeğe dokunanlar değdiği kısmı 7 kez yıkamalıdır21
- v a m p i r o v11
- kanal istanbul19
- türk milleti tv seyrede seyrede terbiyesiz oldu14
- mesajlaşma adabı9
- tombik kadın mutluluğu15
- beklenen büyük istanbul depremi46
- true nun çaylak olması19
- allah'ın fazla acımasız olması39
- ali koç8
- anın görüntüsü10
- 26 nisan 2025 gaziantep fk fenerbahçe maçı11
- aykolikin sözlüğe kattığı şeyler13
- zina çoğalınca deprem olur24
- yolda namaz kılan davarlar18
- ibb de 50 iski çalışanının adliyeye sevk edilmesi13
- maymunlar evrimden sonra nasıl yeniden var oldular9
- 4 hak mezhep10
- anamızın rahmine düşmeden önce neredeydik18
- uludağ sözlük soruşturması8
- akp düşerse filistin düşer kudüs düşer28
- naci görür22
- ekrem imamoğlu48
- şener üşümezsoy13
- sözlüğün en güzel kızını seçiyoruz19
- düğünde ne giyeceğim derdi12
- 23 nisan 2025 marmara depremi19
- torununun çocuğu olan ölmelidir9
- rock müzik geri gelsin kampanyası10
- babanı öldürüp annenle yatsan da tövbe edebilirsin9
- imansız japonya da derpremde kimseinin ölmemesi26
- kabataş yalanı16
- 26 yıldır yürüyen adam16
- 3 mart 1924 halifeliğin kaldırılması14
- sözlükte sizi en çok etkileyen yazarlar8
- claudia s cloud8
- meriçinizi banyoda yıkar mısınız8
- arkadaşlar sözlük kasıyor pkklılar çıkabilir mi18
- akp liyim sorularınızı alayım8
- depremde kuran üstünde dansöz oynatıldığı iddiası16
- parasıyla hava atan erkek11
- sözlüğe nude atmak9
- truesuz sözlük10
- naber arkadaşlar10
- kağıt 5 tl'nin maliyeti 6 lira 30 kuruş9
- ermeni soykırımı için özür dileyelim kampanyası13
- domuzu hem yaratıp hem lanetlemek16
- akpli olmak11
- yeni düşen kız var mı8


entry'ler (6594)
Kendimi hep çevremde bulundurduğum insanlar tarafından oynatılmaya mahkum bir kukla gibi hissederdim. Aile, arkadaşlar, konuştuğum rastgele birisi... Onlara göre şekil almalı ve onların mutlu olmasını sağlamalıydım. kötüysem bile, o an ki ortamı bozmamalı içimde yaşamalıydım. kısaca ben, ben olmamalıydım. Belki tam bugün değil ama bugüne gelen bu günlerde şunun farkına vardım: Beni bir kukla gibi oynatması yetmiyormuşcasına bir de kanatmaya çalışan ve pekâlâ görünmüyor olsa da bunu başaran; bana yön veren, daha doğrusu kimi zaman istemediğim bir yolda yürümeme sebep olan ve kimi zaman da iyiymiş gibi hissettirerek ne istediğimi anlamama engel olan, o ipi kesmeliydim. Yaptım da. Kendi kendimi kanatacak kadar dibinden kestim o ipi. Kendim gibi olmak istedim.
Olmasın ama olur ya... Umarım kesmiş olduğum o ipler bir urgan olup bana geri dönmezler. Çünkü ben, beni ruhsal olarak boğup her yerimi yara içinde bırakan o iplerden kurtulmak isterken ne ölmeyi düşündüm ne de canımın daha çok acıyacak, yanacak olmasını. Tek isteğim; güzel ve dolu bir hayat. Mutlu bir yaşam. Bunu daha önce bu kadar net ve doğrudan yazdım mı bilmiyorum ama mutlu olmayı hak ediyorum. Bu bir şans, bir istek olamazdı. Hak işte. Bilmiyorum. Sanırım, neyden olduğunu bile pek bilmeden veya kendime açıklamaktan korkar bir şekilde korkuyorum bir şeylerden. Öyle işte.
Olmasın ama olur ya... Umarım kesmiş olduğum o ipler bir urgan olup bana geri dönmezler. Çünkü ben, beni ruhsal olarak boğup her yerimi yara içinde bırakan o iplerden kurtulmak isterken ne ölmeyi düşündüm ne de canımın daha çok acıyacak, yanacak olmasını. Tek isteğim; güzel ve dolu bir hayat. Mutlu bir yaşam. Bunu daha önce bu kadar net ve doğrudan yazdım mı bilmiyorum ama mutlu olmayı hak ediyorum. Bu bir şans, bir istek olamazdı. Hak işte. Bilmiyorum. Sanırım, neyden olduğunu bile pek bilmeden veya kendime açıklamaktan korkar bir şekilde korkuyorum bir şeylerden. Öyle işte.
nasıl olur da hakkında entry girmediğim bir deniz tekin parçası.
--spoiler--
ben ister miydim böyle olsun, ah canım ah gülüm;
kaderim uğraşacak bir beni seçti.
ben ister miydim böyle olsun, gündüz gece
saatim çoktan ikiyi geçti.
--spoiler--
--spoiler--
ben ister miydim böyle olsun, ah canım ah gülüm;
kaderim uğraşacak bir beni seçti.
ben ister miydim böyle olsun, gündüz gece
saatim çoktan ikiyi geçti.
--spoiler--
ölümle burun buruna gelmiş gibi hissettiğim anlardan biri oldu. Tuhaftı.
Birisi için yaklaşık 1 saat 15 dakikalık mesafede olan bir yere gittim ama yetmiyormuş gibi bu saate kadar bekletildim. Üstümde gün içinden kalma kıyafet ile dona dona bekledim ya dona dona. Ama sonra ne oldu? Arkadaş bugün buluşmayalım ya dedi? Bu saatte mi bu söylenir andaval ya. Küfrede küfrede evimin yolunu tuttum, otobüs ve metrodan sonra yürürken ağlama seansı gerçekleştireceğim. Çok sinirliyim.
Her anlamda olan dağınıklıktan kaynaklanan olabilirdir.
Hayatta olumsuz şeyler her daim var ve var da olacaktır çünkü yaşıyor olduğumuz bu hayat yalnızca bizim davranışlarımıza göre şekillenmiyor ve pekâlâ başkalarından da etkilenmiş oluyoruz. Öyle ki bir başkasının kendisi için iyi olduğunu düşünüyor olduğu şeyler bizlere, başkalarına olumsuz olarak dönebiliyor ama biliyoruz ki bu hayatta olumsuz şeyler kadar olumlu şeyler de var. Sadece bunu göremiyoruz. Hatta azınlıkta olan şeylerin gözümüze daha çok batıyor olduğunu da söyleyebilirim. Sonuçta her daim üzgün olan ve acı çeken birisi mutlu olduğu o tek günde mutluluğundan mı bahseder yoksa her gün yaşamış olduğun o acılardan mı? Bizlerde de böyle işte. Evet, kötü şeyler yaşamış, hâlihazırda yaşıyor ve ileride de yaşayacak olabilirim/z ama ya o güzellikler? Bunların hiç mi değeri yok?
Çok klasik olacak belki ama başkaları için mucize olan o yürüme eylemini gerçekleştirebiliyoruz. Koşuyoruz. Görebiliyoruz. Konuşup kendimizi açıklayabiliyoruz. Yemeği kimseye muhtaç olmadan yiyebiliyoruz. Siz hiç daha önce sadece birkaç adım için inanıyor olduğunuz kişiye yalvardınız mı? Yürümek ya da koşmak da değil. Sadece adım atmak. Siz, daha önce hiç aniden keşke görebilsem de şu gökyüzünü, biraz olsun çevremdeki bu güzellikleri hissedebilsem dediniz mi? Renklerin insanda yaratıyor olduğu o hisleri, göremediği için yaşayamayan insanların boşluklarını hissettiniz mi? Hiç aniden bir durup şöylece gökyüzüne de mi bakmadınız? Çevremizdeki tüm olumsuzluklara rağmen parıldayan o güzelliklere? Peki ya siz, Konuşamadığınız/duyamadığınız için işaret diline muhtaçken sırf birisi sizi o an dinlenmeye değer görmediği için sırf yüzünü çevirdi diye kendinizi açıklamaya çalışıyor olsanız da susmak zorunda kalmış kadar oldunuz mu? Evet, çok aptalca gelecek sizler bunları okuyunca ama sesimiz çıkabiliyor diye bile iyi hissetmeliyiz. Bunlar bahsettiğimiz olumsuzlukların tam zıttı olan şeyler. Yani, hayattaki olumsuz şeyler kadar olumlu şeyler de var ve bizler başkalarının mucize diye görüyor olduğu tüm bu şeylere sahibiz. Üstelik kesinlikle daha azına değil, fazlacasına. Fazlasıyla. Tabii bunlar demek değil ki "Ne yani diğer güzel şeyleri yaşayamaz mıyız?". Yaşarız, elbette yaşanacak pek güzel şey var ama çağımızın bir sorunu da var: yetinememe. hep daha fazlasını istemek. Hep harcamak. Daha bitirmeden/kullanmadan bir şeyi atıp aslında pek benzerini almak. Sevgiyi yaşatamamak. Sadece almak istiyor olmak ve kendinden bir şey vermemek... Aslında hayattaki olumsuz çoğu şey, bir yetinememeyle başlar.
Çok klasik olacak belki ama başkaları için mucize olan o yürüme eylemini gerçekleştirebiliyoruz. Koşuyoruz. Görebiliyoruz. Konuşup kendimizi açıklayabiliyoruz. Yemeği kimseye muhtaç olmadan yiyebiliyoruz. Siz hiç daha önce sadece birkaç adım için inanıyor olduğunuz kişiye yalvardınız mı? Yürümek ya da koşmak da değil. Sadece adım atmak. Siz, daha önce hiç aniden keşke görebilsem de şu gökyüzünü, biraz olsun çevremdeki bu güzellikleri hissedebilsem dediniz mi? Renklerin insanda yaratıyor olduğu o hisleri, göremediği için yaşayamayan insanların boşluklarını hissettiniz mi? Hiç aniden bir durup şöylece gökyüzüne de mi bakmadınız? Çevremizdeki tüm olumsuzluklara rağmen parıldayan o güzelliklere? Peki ya siz, Konuşamadığınız/duyamadığınız için işaret diline muhtaçken sırf birisi sizi o an dinlenmeye değer görmediği için sırf yüzünü çevirdi diye kendinizi açıklamaya çalışıyor olsanız da susmak zorunda kalmış kadar oldunuz mu? Evet, çok aptalca gelecek sizler bunları okuyunca ama sesimiz çıkabiliyor diye bile iyi hissetmeliyiz. Bunlar bahsettiğimiz olumsuzlukların tam zıttı olan şeyler. Yani, hayattaki olumsuz şeyler kadar olumlu şeyler de var ve bizler başkalarının mucize diye görüyor olduğu tüm bu şeylere sahibiz. Üstelik kesinlikle daha azına değil, fazlacasına. Fazlasıyla. Tabii bunlar demek değil ki "Ne yani diğer güzel şeyleri yaşayamaz mıyız?". Yaşarız, elbette yaşanacak pek güzel şey var ama çağımızın bir sorunu da var: yetinememe. hep daha fazlasını istemek. Hep harcamak. Daha bitirmeden/kullanmadan bir şeyi atıp aslında pek benzerini almak. Sevgiyi yaşatamamak. Sadece almak istiyor olmak ve kendinden bir şey vermemek... Aslında hayattaki olumsuz çoğu şey, bir yetinememeyle başlar.
"Neyim ben, kimim? Her sabah aynada görüyor olduğum o yüz gerçekten de kendime, 'Bak, bu sensin.' diyebileceğim bir yüz müydü?
Belki bir maske? Kendi yüzüm sandığım, aslında bir maske olabilir miydi?
Ve eğer bir maskeyse yüzüm, hayatım bir tiyatro sahnesinde mi sergileniyor? Üstelik ben kendi hayatımın başrolu bile olamıyor gibi hissederken?
Tüm bunları düşünmeme sebep olan, yalnızca ben olamam. Kimseye karşı bu kadar kötü olmadım ki kendime de kötü olayım. Eğer bir kimse bile olamıyorsam işler de değişirdi zaten orada.
Peki ya, bir kim olduğumu sorgulamama sebep olanları da aslında hayatımda ben tutmuş sayılmaz mıydım? Zararı bizzat veren olmadığınızı düşündüğünüz sürece, susuyor olmanız gerçekten de suçsuz görünmenizi mi sağlardı? Sanmıyorum. En nihayetinde susmuştum. Hem... En suçlular, en susanlardır.
Kendi yaşadıklarımın suçlusuydum.
Yazıyorum çünkü daha fazla susmak istemiyorum.
Belki insanlara karşı, beni anlamalarını sağlayacak kadar konuşmuyorum ancak yine de o kız çocuğunu dinliyorum. Belki yüksek sesle konuşmuyorum ama fısıldıyorum. Yetmez belki onun için, ki haklı da, ancak en azından bir suçlunun yapacağını artık yapmıyorum. Susmuyorum. Ben bir kim, sadece... Yazacağım. Yazarak var oluyorum."
Belki bir maske? Kendi yüzüm sandığım, aslında bir maske olabilir miydi?
Ve eğer bir maskeyse yüzüm, hayatım bir tiyatro sahnesinde mi sergileniyor? Üstelik ben kendi hayatımın başrolu bile olamıyor gibi hissederken?
Tüm bunları düşünmeme sebep olan, yalnızca ben olamam. Kimseye karşı bu kadar kötü olmadım ki kendime de kötü olayım. Eğer bir kimse bile olamıyorsam işler de değişirdi zaten orada.
Peki ya, bir kim olduğumu sorgulamama sebep olanları da aslında hayatımda ben tutmuş sayılmaz mıydım? Zararı bizzat veren olmadığınızı düşündüğünüz sürece, susuyor olmanız gerçekten de suçsuz görünmenizi mi sağlardı? Sanmıyorum. En nihayetinde susmuştum. Hem... En suçlular, en susanlardır.
Kendi yaşadıklarımın suçlusuydum.
Yazıyorum çünkü daha fazla susmak istemiyorum.
Belki insanlara karşı, beni anlamalarını sağlayacak kadar konuşmuyorum ancak yine de o kız çocuğunu dinliyorum. Belki yüksek sesle konuşmuyorum ama fısıldıyorum. Yetmez belki onun için, ki haklı da, ancak en azından bir suçlunun yapacağını artık yapmıyorum. Susmuyorum. Ben bir kim, sadece... Yazacağım. Yazarak var oluyorum."
Şöyle bir düşününce aslında kimsenin önceliği olmadığımı fark ettim. Evet, çevremde çok sayıda insan, tanıdıklarım var. Evet, eğlenmiyor değilim. Evet, görünürde hiç yalnız da değilim. Ancak sadece gözlerimi biraz olsun açıp da genele bakınca kimsenin önceliği de değilim ve bunu bugün bir anda hissedince çevremdekilere olmasa da bir nebze kendime kırıldım. Çünkü bunu ben yaptım. Kötü bir histi ve gerektiğini düşündüğüm gibi kalkıp gittim. Sadece bir, iki soru sonrası da her zamanki gibi önceliklere dönüldü. Bir his vardı sadece tarif edemediğim, onu da halının altına süpürdüm daha sonra bir gün karşılaşıncaya dek olmak üzere. Bu kadardı.
"Bugün, içinde yazmaya yer olmayan yeni bir savaş başlıyordu. Evini ve ailesini arkasında bırakıp giden birinin hüznüne benzer bir üzüntü kapladı için."
Ne sakin, naif, güzel bir şarkı olandır.
Dinlenesicedir.
https://open.spotify.com/...si=t-NXYBZvRdyM5xSh-vYX2w
Dinlenesicedir.
https://open.spotify.com/...si=t-NXYBZvRdyM5xSh-vYX2w
insan kaç kez aşık olabilir bilmiyorum ama ben hiç olamıyorum. Bu ne ya böyle. Pü