bugün

asla tam olarak anlaşılmayan ve anlaşılmak istenmeyen dini vecibelerin yerine getirildiği, ülkeyi baştan sona değiştiren kutsal günler.

oruç tutmanın anlamını bilmeden, herkesin oruç tutması zorunluymuş gibi gösterilerek zorla imana getirilme eylemleri başlar. halbuki amaç fakiri anlamak, mideye nefse hakim olabilmektir. başkasının yemek yiyebildiği bir yerde asıl yemek yiyemeyerek yoksulun,sokakta yatanın hissiyatını algılamaktır öenmli olan. aksi halde heralde dağda, kimsenin bulunmadıgı bir mağarada otuç tutmak sünnet olurdu.

amk skinin keyfine dolaşırken acıktıgında yemek, sevişmek istediğinde hatun buluyorsan,canı cok istediği halde skini tutan birinin halini nasıl anlayabilirsin?

maksat herkesin kaplı oldugu bir ortamda bayanları dikizlemek değil, esas bikinili göbekleri acıkta, dekolteler sağlam olduğu halde dikizlememektir.

ögren amk.

kardeşliği, birlikteliği pek guzel ögreniyorsan da işin amacını es geçiyorsun. kardeşine, akrabana, iş ortaklarına kısacası sahip olana yemek ver, sokakta kalana iftar verme! oldu gözlerim doldu. bre öküz! esas ihtiyaç sahibine ifar yemeği götürürsün.

ögren amk

yok deniz feneri yok insanı yardım vakfi yok cami minare inşaatı yok bilmem ne derken fitre ve zekatları iç edenleri tercih etmeye devam et. gözleri yaşlı evine sıcak bir aş isteyenleri, açıkta kartonlarla kaplı evlerde yaşayanları siktir et değil mi?

tanrıya yakın olayım derken iyice uzaklaşıyoruz şu güzelim günlerde.

sanki klasik bir ritüel gibi yaşayıp geçiriyoruz, olması gerekenden çok daha farklı olarak.

ögrenciler yazın tatilde olsa da kış ayına rastlayan bir ramazan günü kaç defa sini içersindebir sıcak çorba dolu kase götürdün acaba?

sonra da ben müslümanım.
Rahman'ın en büyük rahmet tecellilerinden birisidir Ramazan. Rahmetin bu kadar gürül gürül aktığı başka tek bir vakit Hac’daki Arafat zamanıdır. Allah’ın kullarını ne kadar sevdiğinin en önemli göstergesidir aslında Ramazan. Çünkü Allah Ramazan’da kullarını affetmek için bin türlü fırsat sunmuştur insanın önüne ve bu fırsatları es geçmek heba etmek zavallılıktan başka bir kelimeyle izah edilemez..

Namaz veya Kur’an tilaveti sonrası, günahlarından dolayı titreyen, geçmiş isyankârlıkları hayaline geldikçe kalbi bir cenderedeki gaz misali sıkışan, gafletin kalbinde açtığı yaraların üzüntüsünden yüreği göğe yükseliyormuş gibi daralan insanın aç ve susuz bir ağızla yapacağı samimi bir dua, içten bir yalvarış ve yüreğinin ta en derinlerinden gelen bir yakarış, rabbukumu-d’ûnî estecib lekum (Bana dua edin ki duanıza icabet edeyim. Mü’min, 40/60) emr-i ilahisi gereği kabule mazhar olacağı, Ramazan’ın en nadide cilvelerinden birisidir.

Ramazan; insana acziyetini, aciz insanların mevcudiyetini ve tabi ki bütün bu acizlerin Rabbinin mutlak kudretini hatırlatma, herkesin gayreti ve kapasitesi oranında bu hatırlatmaların bilinçlerde yol açacağı uyanış, varlığın hakikatini anlamaya doğru gidilecek yola adım atma ve fanilikleri arkada bırakıp ebedi âlemlerin kapısını aralamaya sebebiyet verebilme ihtimali dolayısıyla Rahman, Rahim ve Vedud olan Allah’ın en güzide hediyesidir kullarına.

Bazı konular vardır ki siz ne kadar dil dökseniz, ne kadar güzel yazmaya veya methetmeye çalışsanız da hakkını veremezsiniz. Peygamberi övmeye kalkışmak gibi Ramazan ayından bahsetmek de böyledir. Ne kadar güzelleme yaparsanız yapın, ne kadar anlatmaya çalışırsanız çalışın hep bir şeyi eksik bırakırsınız. Siz kelimelerle duruma güzellik katmazsınız, bilakis konu/kişi sizin kelimelerinizi hoşlaştırır ve şereflendirir. Ramazan gelmeden bereketi ilk önce köşemize uğrasın, makalemiz şeref kazansın diye haddimizi aşarak bir şeyler yazmaya çalıştığımıza bakmayın. Ramazan güneşinin ışığını izaha kelimeler kifayetsiz, sözcükler eksik, cümleler yavan kalıyor biliyoruz ama “kaleme ve yazdıklarına and olsun” (Kalem, 68/1) diyen Rabbimin vahy-i latifi, kelam etme cür’etini bize veriyor. Evet, ama emin olun ki acizlik içinde bir cür’et bu…

Ramazan’ı ilahi bir sofraya benzetsek herhalde yanılmamış oluruz. Meryem oğlu isa’nın “Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir ki, bizim için, geçmiş ve geleceklerimiz için bayram ve senden bir ayet (mucize) olsun. Bizi rızıklandır; zaten sen, rızık verenlerin en hayırlısısın.” (Maide, 5/114) duasının tecellisidir aslında Ramazan. Orucun bütün ümmetlere farz kılındığını biliyoruz ancak Ramazan tarzında bir oruç ayının Peygamberimize nasip olması, Allah’ın isa Peygamberin duasını asırlar sonra yeniden kabul ettiğinin göstergesidir. Bu mübarek sofrayı Rahmeti neticesinde en hayırlı ümmete nasip etmesi binler şükrü gerektirdiği için, hem hal ve hem ka’l ile daimi bir surette yapacağımız şükürler üzerimizdeki en büyük vazifelerdendir.

Ramazan kelimesinin akıllara getirdiği ilk imge “açlık” maalesef. Maalesef diyorum çünkü açlık düşüncesi Ramazan’ın içinde barındırdığı birçok şeyden sadece birisi. Yani Ramazan sadece, aç kalarak açlığı ve böylece açları anlama hissiyatımızın gelişmesini sağlayacak bir araç değildir. ideal bir yaşamın bütün özelliklerini içermesi hasebiyle çok geniş bir ürün gamını barındıran ve bize sunan Ramazan’ın aklımızda kalan tek şeyinin açlık olması, yemenin ve tabi ki tokluğun hayatımızda ne kadar büyük bir yer tuttuğunu göstermesi bakımından manidardır.

Çin’in sınır kapıları gibi hiç kapanmayan ve durmadan çalışan ağzımız ve midemiz, birden, belli süreliğine olsa da kapatılmak zorunda kaldığında vücudumuzun kanıksayarak buna reaksiyon göstermesi, normal gibi görünse de aslında modern zamanlarda yemek için yaşadığımızın en önemli kanıtı. Kısa bir süre bile aç kalma ile baş edemeyerek hayatlarına “öğünler arası atıştırma” alışkanlığını yerleştiren modern insandan şu yaz sıcaklarında uzun süreli aç kalmayı istemek kafasına balyozla vurmakla eş değer değildir de nedir. Yemeyi bir yaşam tarzı bir hayat felsefesi yapan insanımız, bu düşüncenin sakatlığını sorgulayacağına mide nasıl olur da bu kadar uzun süreli boş bırakılır düşüncesini anlamlandırmaya çalışmaktadır.

Kelimelerin klavyemden yazıya dökülmek için nerdeyse birbiriyle yarış yapmasının sebebi; bir arının etrafında onlarca çiçeği bulması karşısında hangisine konacağını şaşırması veya günlerce aç susuz kalmış birinin envai yemeklerin bulunduğu bir ziyafet karşısında yaşadığı heyecan, tereddüt ve tarifi imkânsız sevinç misali, içinde oruç, Kur’an, namaz, dua, zikir, sadaka, zekat gibi birbirinden lezzetli manevi gıdalarla hücrelerimizin her bir atomunu doyurabilme ve bunun sonucunda rahmet, mağfiret ve cehennemden kurtuluş gibi paha biçilmez ödüllere kavuşabilme fırsatının bütün inanlara sonuna kadar sunulduğu bir ay hakkında yazma eylemine iştirak etmeleri olsa gerek.

Malumdur, Ramazan sadece ağza kilit vurmak değildir, dili de gözü de aynı şekilde yabancı tesirlere kapatmak manasına gelir. Bu yaz vakti en az aç kalmak kadar önemli olan şey kanaatimce gözü haramlara kapamaktır. Eğer her sene Ramazan’ın ruhuna uygun bir tema belirlenecek olsaydı bu senenin hatta bütün yaz ayları boyunca devam edecek birkaç Ramazan’ın ortak temasının “gözünü haramdan sakın” olmasını teklif ederdim.

Çarşıya değil evin dışına çıktığınızda karşılaşacağınız vaziyet ne demek istediğimi gayet sarih izah edecektir aslında. Açık saçıklığın tam bir furya haline geldiği, mahreminde ancak giyilebilecek elbiselerle dışarıda çok rahat gezildiği, şort giymenin kadınlar arasında salgın bir hastalık gibi hızla yayıldığı bir zamanda gözleri haramdan korumanın zorluğu Ramazan teması olarak bunu seçmemizi anlamlı kılmaktadır.

Zorluk derecesi arttıkça getirisi de yüksek olacağı için harama bakmayarak, haramdan bir yırtıcıdan korkar gibi korkarak daha fazla sevap ve Allah’ın rızasını kazanma beklentisine girebiliriz. Ayrıca Ramazan boyunca bu mevzuda çok hassas davranmamız senenin kalanı için de bunu alışkanlık haline getirmemize yardımcı olacaktır.

Zaten orucun salt açlıktan ibaret olduğu düşüncesi büyük bir yanılgıdan ibaret. Sadece belli saat dilimleri arasında midesine bir şey koymayıp Ramazan’ın ruhunu yakaladığını zannetmek bir vehimden başka bir şey değil. Ramazan’ı bir yapboz gibi düşünün. Açlık bu yapbozun sadece bir parçası. Sadece bir tek parçayı masaya koyarak yapbozu bitirdiğini söyleyene sadece gülünür. Namaz kılmak, Kur’an okumak, dedikodu ve gıybetten uzak durmak, gözü haramdan korumak, iyilik yapmak, gariban gurebaya, fakir fukaraya yardımda bulunmak, zikir çekmek, Allah’ın büyüklüğünü, yıldızlardan, güneşten, uzaydaki bütün semavi olaylardan tutun da ağaçlara, dağlara, denizlere kuşlara ve insana, insanın içyapısına kadar her şeyi tefekkür etmek, bu yaratılışın hikmet ve hakikatini anlamaya çalışmak, bu yapbozun diğer parçalarından bazıları. Ne kadar çok parça eklerseniz, bütüne ulaşmanız o kadar çabuk ve kolay olacaktır.

Ramazan’ı sadece 30 günlük bir süreden ibaret olarak da düşünmemek gerek. Ramazan, kolları ta bir sonraki Ramazan’a kadar giden, bir sarmaşık misali kendinden sonraki zamanlara uzanan ve bu zamanı nüfuzu altına alan bir ay. Birçok güzelliği konsantre bir şekilde yaşamamız, bunları alışkanlık haline getirip devam ettirebilmemiz için böyledir. Bu yoğunluk her gelen ayda bir derece düşüp diğer Ramazan’a kadar azalmakta, bir nevi şarjımız tükenmekte ve Allah tam şarjımız bitecekken Rahmeti gereği biz kullarına yetişerek tekrar pillerimizi doldurmamızı sağlamaktadır. Bu sebeple Ramazan her bir dakikası özenle geçirilmesi gereken kutlu ve bereketli bir zaman dilimi. Kadir gecesi gibi bire binler veren bir geceyi içinde barındırması bile başlı başına, Ramazan'a olağanüstü bir değer vermemiz için yeter.

Ramazanda yaşadığımız yoğun kulluk bilinci hali ondan sonra da devam ederse ancak o zaman hakikaten istifade etmiş olduğumuzu söyleyebiliriz. Aksi takdirde bakıp büyüttüğümüz ulu bir ağacı tam en gürbüz, en güzel anında kesmek nasıl bir irrasyonellikse, Ramazan sonrası tekrar eski gaflet haline rüc’u etmemiz aynı derecede bir bedbahtlıktır, bir mantıksızlıktır. Kesesini altınla dolduracak bir ticarette bulunan birisinin ticaret bittikten sonra gidip paralarını denize dökmesi kadar izan ve anlayıştan uzak olması gibi Ramazan sonrası yapılan bütün güzellikleri/ibadetleri/zikirleri vs. terk etmek, en az Ramazan’ı en verimli değerlendirmenin yollarını düşünmek kadar üzerinde düşünülmesi gereken bir mevzu. Bu da Ramazan öncesi iki çeşit plan yapmanın zaruriyetine bizleri götürür: Ramazan boyunca Rahmeti maksimum oranda yakalayabilmek için yapılacaklar ve Ramazan sonrası bu Rahmeti elinde tutmak için yapılacaklar.

Şimdilik Ramazan boyunca yapılacaklar üzerinde bir miktar durmak isterim. Ramazan sonrası ise herkesin kendi arzu, istek ve istidatına kalıyor. Ramazan’da gayretiniz sonucu biriktirdikleriniz ne kadar fazla olursa, bilinç düzeyiniz o kadar yükselecek ve böylece Ramazan sonrası için istikamet üzere kalma potansiyeliniz de artacaktır. Bu sebeple ilk plan sağlam bir şekilde kurgulanmalı ikincisi taslak bir şekilde hazırlanmalı ve Ramazan boyunca gerekli değişiklikler yapılmalıdır.

Ramazan’ı tasavvuf erbabının Allah yolunda hakikate ulaşma çabasına eşdeğer bir gayret içinde geçirmek gerekir. Allah’ın rızasına ulaşabilmek için elinde tuttuğu Kur’an ve Sünnet fenerleri ile menzile ulaşmaya çalışan salik, her türlü nefsani ve şeytani engellemelere rağmen yılmadan, fütur göstermeden yolunda ilerler ve bu kutsal ışıkların yol göstericiliği ile cehdu peymanının karşılığını alma ümidi ve her an dehlizlere düşüp kaybolma korkusu ile her daim yüksek bir teyakkuz halinde başı dik, kalbi buruk ama hep bir sekine içerisinde bulunma durumundadır. işte Ramazan’ı karşılayan mümin de aynı his ve şuur içerisinde bulunmalı ki bir salik bir mürid misali hedefine ulaşabilsin veya en azından bu hedef uğruna hayatını sürdürsün.

Büyük alim Erzurumlu ibrahim Hakkı Hazretleri, değerli eseri Marifetname’de salik’in bu yola baş koyduğunda yapması gerekenleri altı madde halinde sırlamış:

1. Az yemek (24 saatte maksimum 200 gram)
2. Az uyumak (bir günde maksimum 4 saat)
3. Az konuşmak
4. inzivaya çekilmek
5. Zikir yapmak
6. Daimi surette Allah’ın azametini ve kudretini düşünmek

Bu maddeler Ramazan’ı dört gözle bekleyen mümin için de pratik uygulamalardır. Yukarıda sayılanlar yazıldığından daha zor şartlar aslında. Hele konformist modern zaman insanı için konforu yerle bir etmek anlamına gelen bu şartları hayata geçirmek o kadar ağırdır ki, evvela kafasında bitirmeden pratiğe dökmek imkansız kabilindedir. Kendimize bunları uygulamayı ikna ettirmek bile bir süre gerektir maalesef.

Ben bu maddelere haddim olmadan bir tane daha eklemek istiyorum: Okumak

Ramazan boyunca geniş kapsamlı bir okuma faaliyeti içerisine girmemiz, yukarıdakilerle birlikte gelişimimiz yani Allah yolundaki terakkimiz açısından tamamlayıcı bir unsur olacaktır. Bu bağlamda okuma faaliyetini çok geniş bir çerçevede alıyor ve 4 ana başlık altında detaylandırmak istiyorum:

1. Kendini okumak
2. Tabiat kitabını okumak
3. Kur’an’ı okumak
4. Peygamberimizi okumak

yazının devamı : http://www.genchacilar.or...ageID=KoseDetay&id=41
gelişini bira içerek kutladığım muhteşem ay. lan o değil de zaten metrobüs leş gibi ter kokuyor üstüne bir de oruç tutanların iğrenç ağız kokusunu çekicez hay amk.
maksadı aç bırakmak değil açın halini anlatmak olan en güzel ay hoşgelmiş.
11 ay boyunca inlerinde uyuyan şehir magandaları olan ayıların inlerinden çıkarak, sokakta sigara içene, etek giyene, yemek yiyene, elele tutuşana sardıkları aydır. bunu türkiye'nin %99'unun ayı olmasına bağlayabiliriz...
hayırlara vesile olması temennisiyle bu gece karşılanan güzel ay.
ibnelik ayı, bıktım lan her gece davuldan zurnadan. hayır kardeşim ben gecenin yarısında niye sivasın yollarına türküsüyle uyandırılıyorum. sıçmayınız efendiler uykuma keyfime. sabah desen robdöşambrımı giyip balkonumda keyif yapamıyorum zaten. fakirlere nispet yapılan aydır zaten türkiyede, gerisi yalan.

(bkz: fakir çatlatan ayı)
kelime anlamı; "yaz sonunda yağıp yer yüzünü tozdan temizleyen yağmur" demektir.
--spoiler--

http://www.resimler.tv/da...3/on-bira-yin-sultani.jpg

--spoiler--
insanın içine sebepsizce huzur dolan ay. her akşam ezanı sesinde bütün bir günün açlığı sonucu duyulan mutluluk bu aydan başka bir ayda olmuyor.
oruç tutanlardan çok tutmayanların tartıştığı aydır.
son günlerine girilmişken en özel tariflerin denendiği de aya tekabül etmektedir. hiç yemek yapmaktan anlamayan şahsımı da bu yolda sürükleyerek kalfa seviyesindeki bir aşçı olduğu hissetmeye başladım diyebilirim. hatta en iyi yaptığım yemeği de bir usta aşçının jürisi olduğu uygulamaya gönderdim. http://bit.ly/NO7gXJ
sonuna gelinen ay. nice ramazanlara inşallah.
"Hoşgeldin Ramazan", "elveda ramazan" gibi sözler, 11 aylık uzak yoldan gelip, bir ay misafir olan ramazan ayının, sadece ay değil, misafir insan gibi görüldüğünün işaretidir.
duygulanmamak elde değil. koca bir ay oruçla ibadetten sonra boşluğa düşülüyor adeta...
(bkz: açlık oyunları)
bu sene 9 temmuz salı günü tutulacak ilk oruçla başlayacak olan mübarek ay. 11 ayın sultanı.
heyecanla beklediğim, özlediğim. Beni feth eden ayların sultanı. Hani sana nasip olmuştu ya "benden içeri ben"in inkişafı.. Gözlerim şimdi takvim yapraklarında takılı. Her saniyesi altın... Az kaldı, gel artık...
inançlı biri olmamam dolayısıyla din gereklerini de yerine getirmiyorum ancak ramazan bana şimdi bile çocukluğumu anımsatır. Birçok yerde yaşanan "oruç tutmayan insanları taciz" gibi ne ramazan'a ne de islam inancına esasen aykırı olan davranışları müsamahayla karşılamamın imkanı yok. Hatta oruç tuttuğu için her hakkı kendinde gören kimsenin islam'da bile asla kabul gördüğüne inanmıyorum.

Ancak bu gibi olaylar ne sıklıkla karşımıza çıkarsa çıksın ramazan benim gözümde çocukken tuttuğum ve iftarı heyecanla beklediğim oruçlardır.

Bu yıl da kendi paramı kazanmaya başladığım her yıl yaptığım gibi yaşadığım kentte samimiyetine güvendiğim bir iftar çadırına destek olarak geçireceğim ramazan'ı belki antonchigurh kadar şanslı bir
çocukluk geçiremeyen bir çocuk 30 gün boyunca o iftar heyecanını yaşayabilir diye.
https://pbs-0.twimg.com/media/BOuqpHuCAAE0PuQ.jpg
arapça da 3 çeşit 'z' harfi vardır. zel, zey, zat diye isimlendirilir. her birinin yazılışı farklıdır. her birininde dilden çıkma şeklide farklıdır. birisi 'd' ye yakın diğeri 's' ye yakındır. normali ise zey olandır.

ramazan kelimesinde kullanılan z ise d ye yakın telaffuz edilen z dir. aynı 'z' arabistanın başkenti riyaz'da geçer. biz riyaza riyad diyorsak ramazanada ramadan demeliyiz. yada riyada riyaz demeliyiz. bi akrar verelim artık arkadaşlar. kafam çok karıştı bu konuda.

tabi buda arap kardeşlerim için zor bi olay. az kullanılan bir kelimede hangi z yi kullanacağını unutup imla hatası yapabilir. türkçenin değerini bilelim.
içinde bulunduğumuz, 11 ayın sultanıdır. ibadetler bu ayda başka bir şevkle yapılır. allah\'ım hepimizin ibadetlerini kabul eylesin. amin.

(bkz: dirensusuzluk)
islamda savurganlık, gösteriş yoktur ama 20 liralık iftar sofrası kuranların 300 TL'lik iftar sofrasında yemek yiyen siyasi önderlerini görüp bak oruç tutuyor deyip alkışladıkları ay.

mübarek olsun Müslümanlara.
türkler dışında herkes tarafından ramadan olarak telaffuz edilen kelim.
aksiyondur. oruç falan zevkine. aksiyon yani. aç kalıyorsun bi uğraşın oluyor üstüne bi de sevap. mantıklı.
güncel Önemli Başlıklar