bugün

ilahiyatçıların "çürüğünü" tespit etmenin bir yolu vardır.
Allah'a şirk koşmadıkça, alenen bilinen ispatlanan bir gerçeği yalanlamadıkça; bir ilahiyatçı bir başka meslektaşını tekfir ediyorsa; o adamı atın çöpe. tevhid inancına aykırıdır yaptığı.
bir şiiyi, bir hambeliyi tekfir ediyorsa işe yaramazdır o adam. çünkü yaptığı iş, işin özü olan tevhid inancına karşıdır.
bu noktada mustafa islamoğlu bir turnusol vazifesi görmekte.
bu adama iftira atan kim varsa çöpe atılmalıdır benim gözümde agalar.
yok şiaya göre hüküm vermiş diye bu adama demediklerini koymayanlar var. yazıklar olsun onlara.
ki şiaya göre hüküm vermek diye bir şey yok, adamın dediğine bakıyorum doğru, çünkü ilk baktığı yer ebu hanife'nin kitapları değil, kur'an-ı kerim..

tanım: turnusol kağıdı, alim olanından.
tasavvufu sorgulayabilecek cesarete sahip olan ender insanlardan birisi.
tevhid 'ini vehhabileri hanbeli olarak gösteren, ebu bekir hazretlerinin adını anmama ile bütünleştiren zat.

hadi buyur tevhidçibaşı!

bahçendeki ağaçlar birbirini çürütmeye başlayınca komşunun bahçesindeki ağaçları mı kesersin yoksa?

merak ettim. merak ne güzel şey diyor ya reklamlarda. onun gibi işte.

hz aişe 'ye iftira atan, üç halifenin isimlerini hayvanlara takan, keyfiyeten üç vakit namaz kılan, camilerde tütün içen, muaviye hazretlerine demediğini bırakmayan, küfreden, şefaati inkar eden, mezarları perişan eden, besmeleyi başka çeken, evliyaullah 'a türlü iftiralar, belalar okuyanları... yazarım yazarım bitmez bunlar...

evet mustafa islamoğlu, senin islamiyetinde bunlar da var. yazık ki ne yazık!

bu sünni - şia çatışması değildir. şia, yahudiler ve dayanaklarının müslümanlara eziyetidir.

bizim sünni kardeşlerimiz tüm dünyada türlü vahşetlerle, sıkıntılarla yaşarken buyrun şia taifesinin haline bakın. kimsenin sünni - şia kavgası yok efendim, ortada şia - yahudi işbirliği var.

evet sayın mustafa islamoğlu,

ister dön ister dönme hatalarından, çarpık anlatımlarından, ben buldum ben buldum diye çalışan kafanla aynı halini sürdür.

yemeyiz!
israil'in mezhepleri yok etme amaçlı planının uşağıdır. samimi bir müslüman olmadığı gibi dine kasten zarar vermeye çalışan bir kişiliğe sahiptir. türkiye'de iman içermeyen çirkin ve romantik bir islam çizgisi oluşturmaya çalışanların bir numaralı maşası, yaşar nuri ile duvara toslayanların hatalarından ders alarak çıkardığı çalışmaları, eseridir.
dopdolu kişilik.
kime hangi amaça hizmet ettiği belli olmayan * ve maaaaaalesef ki maaaalesef cahil müslüman kardeşlerimizin her allah diyene koşması misali araştırıp etmeden bu adamın sapkın fikirlerine sarılıp kendilerini ateşe atıyorlar haberleri yok.
ey müslüman kardeşim bu yazdıklarımı allah için oku ;
nasıl ki peygamberimiz zamanında sahte peygemberler türediği gibi, nasıl ki her devirde islam adı altında soytarılık yapan sapkın sözde alimler çıktığı gibi bu devirde de sapkın alimler olabilir. sen dinini iyi bil ki bu sapık alimlerin yolundan gitme. yoksa şeytan seni bak cennetliksin diye kandırır ateşe götürür bunu unutma.
senin sarılacağın tek bir yol vardır. kuran ve ehli sünnet çizgisi. ve hakiki ehli sünnet alimleri. bunun dışındakiler boştur, ateştir, bunu unutma. sağlıcakla kalın.
burda yazilanlar gibi cok yerde kimileri tarafindan cok sevilen ama; kimileri tarafindan da agir elestirilere maruz kalan yazar...
ben ise ne cok cok savunmaktan ne de yerden yere vurmaktan yanayim...
onu savunmak icin herseyini cok iyi bilmek lazim. tersi icin de iyi bilmek gerekir. sohbetlerini ve tefsirini dinlediginde bazi onaylamadigimiz gorusleri olsa da cok faydali olduguna inaniyorum. aklini iyi kullanan biri... ayrica dogrulariyla yanlislarini ayirabilmek icin ve tabii ki onu anlayabilmek icin pur dikkat dinlemek gerekiyor... enteresan bir uslubu var... sadece konusmalarindaki kibir rahatsiz ediyor ve dogru da soylese bazen etkilemiyor...
adayis risalesi kitabi hicbir kitaba degisilmeyecek nitelikte... en eski kitaplarindan, sonra sonra bozuldugunu one suruyorlar zaten... ama; iyi ve kotu yanlari herkesin var ve ayirmak lazim... herkes islam adina birseyler yapiyor ve kimse kimseyi begenmiyor...
islamdaki kadının yerini anlattığı makalesi ile işte budur üstad dedirten bir alimdir...
buda makalesi: kesinlikle alıntıdır, hemde kedendi sitesinden.

islam Kadını Aşağılamadı, Siz Anneliği Aşağıladınız!

Tesadüf mü? Biri çıkıp islam'ın kadını aşağıladığını iddia ediyor. Söz bir biçimde anneliğe geliyor. O da ne? islam'ın kadını aşağıladığını iddia eden 'modern' bay veya bayanların aklının dibini kazıdığınızda, anneliği fena halde aşağıladığını görüyorsunuz. Ortak noktaları bu.

Anneliği aşağılamanın teknikleri çok. Bunun başında dünyanın en şerefli işini yapan annelere “boş kadın muamelesi yapmak geliyor. Onlara göre çalışıyor olmak için evden çıkmak lazım. Caddeyi görmek, caddeye görünmek lazım. Bir kadının çalışıyor sayılması için kamuya kendisini göstermesi şart. Sabah sekiz akşam dokuz (çünkü kadın ucuz işgücü) mesai yapması şart.

Bunlar için de başka şeyler lazım: Modern görünürlüğün vacibatından olan şeyler. Her gün aynı kıyafetle, aynı saç rengiyle, aynı ayakkabıyla, aynı çantayla gidilmez ki işe! Yenilemek lazım, rengini uydurmak lazım. Saça uygun elbise, elbiseye uygun ayakkabı, ayakkabıya uygun çanta, çantaya uygun cüzdan, ona uygun cep telefonu lazım.

Modası geçenleri değiştirmek lazım. Bunun için de modayı takip etmek lazım. Özetle üretim-tüketim çarkında yağ, değirmeninde un olmak lazım.

Bütün bunlar için çalışmak lazım. Çalışmadan bu masraflar nasıl kazanılacak? Daha iyi görünmek için daha çok kazanmak lazım. O da yetmiyorsa, daha daha çok kazanmak lazım. Daha çok kazanmak için harcamadan olmuyorsa, daha çok harcamak lazım. Görünmeden daha daha çok kazanılamıyorsa, daha çok görünmek lazım. Daha çok görünmek için daha çok dikkat çekmek lazımsa, onu yapmak lazım. Onu yapmak için herkesten çok harcama yapmak lazımsa, onu yapmak lazım. Herkesten çok harcamak için, herkesten çok kazanmak lazım.

Hangisi hangisine lazımdı? Kafam karıştı.

Evden çıkıp mesai yapmayan kadının yaptığı çalışmak değildir. O tepeden bakılan, Ev kadınıymış yollu dudak bükülen bir acizdir. Evinin kadını olmak modernlere göre dudak bükülecek bir iştir. iş kadını daha hoş geliyor. Hatta sokak kadını bile ötekinden hoş geliyor.

Modernin gözünde o koca parası(!) yiyor. Patron parası mı? Amir fırçası mı? Onun bunun erkeklerinin ağız kokusu mu? Her işe gidiş gelişte yaşadığı tıkış tıkış otobüsler ve minibüslerdeki onur kırıcı durum mu? Onlar işin parçası ayol. Koca kârı yeme de, ne yersen ye! Koca fırçası yeme de, ister amir, ister ustabaşı, ister patron fırçası ye! Hatta sokak magandası ve çarşı maçosunun attığı laf bile ehven…

Ev kadını, üüü! Bir kere özgür(!) değil ayol. Yarım saat işten erken ayrıldığı için amirinden duyduğu lafı kargalar yemese de kendisi özgür. işyerinde uygulanan sıkı denetime rağmen özgür. Yarın müsait misinlere verdiği Mesaide olacağım, işten yorgun dönüyorumlara rağmen özgür. Ama ev kadını handiyse esir canım

Ama o anne. Çocukları var. Yani dünyanın en değerli, en asil, en soylu, en görkemli işini yapıyor. Yani insan yetiştiriyor. Çocuk sokakta yetişmez ki? Çocuk evde yetişir.

Olsun, o yine de çalışmayan kadındır. Annelik çalışmak sayılmıyor. Modernlere göre annelik işsizlik sayılıyor. Annelik angarya sayılıyor. Komedi de ne biliyor musunuz: Başkalarının doğurduğu çocuklara bakmak için kurulan sektörlerde çalışmak iş, orada çalışanlar da çalışıp üreten kadın sayılıyor da, kendi doğurduğu çocuğa bakmak iş sayılmıyor. Modernler kazara anne olduklarında durum şu oluyor: baba işe, anne işe, çocuk kreşe, ev pansiyon, aile pansiyoner.

Ondan sonra bebek mi-köpek mi? ikilemi geliyor: tıpkı Fransa'da, Almanya'da, Hollanda'da olduğu gibi. Köpek bebekten daha sevimli oluyor modern kadın için. Bir, vücudu deforme etmiyor... Öyle ya: tenperest modernliğin gerçeği bunlar, görmek lazım.

Ama küçük bir sorun: Köpeğin ille de küçük olması lazım; kucağa alınıp sevilecek kadar küçük. Ne de olsa kadın o. Bir canlıyı kucağına alıp sevme güdüsü yaratılıştan verilmiş. Çaresi yok, sevecek. Peki, köpek yerine bebek sevse olmaz mı? Bu soruya Avrupa'nın bebek-köpek (yan yana iyi durmadığını biliyorum, ama anlayın) rakamlarını karşılaştırdığımızda, şu zımni cevabı alıyoruz: Yok, zinhar olmaz! (Almanya'da kayıtlı köpek sayısı nüfus ile neredeyse eşit).

iyi de, köpek de en az bebek kadar masraflı.

Olsun! O kadar kusur kadı kızında da bulunur.

Kazara doğursa bile anneliği sevmemiş ve severek annelik yapmamış (Bunun yanında doğum yapamadığı halde harika annelik yapanlar da var). Annelik yapmadığı için duyguları gelişmemiş, ufku gelişmemiş, hayat tecrübesi gelişmemiş, bilgelik dersen sıfır. Ama olsun; onun köpeği ve bir de mesaili işi var. O kendini tüm annelere hava atma makamında görüyor.

işte buraya yazıyorum: Cenneti annelerin ayakları altına seren islam kadını aşağılamadı. Fakat cenneti dünyada arayan tek dünyalı modernler gözümüzün içine baka baka anneliği aşağılıyorlar. Üstelik her birini bir ana doğurduğu halde.

Ne kadar ayıp! Ne kadar küstah! Ne kadar saçma!
çok yaşamaz, yaşatılmaz, yaşatmazlar. çünkü doğruyu söyleyen herkesin sonu bu değil mi. barıştan, düşünce özgürlüğünden yana olan, dincilikle, kapitalizmle, feodalizmle savaşan bir islam aydını hangi cemaatin işine gelir? işte ona karşı başlatılan karalama kampanyasının en son ve en çirkin evresi olan tecavüz iddialarının sahiplerinin de değirmenlerinin dönmesi için bunun yapılması gerek. yoksa din üzerinden kazandığı paralarla birdahaki tatilinde jet ski üzerinde geçiremeyecek bazıları. ya da beykozdan yeni bir villa alamayacak. kısacası ona karşı başlatılan çirkin kampanyayı ve kampanyayı yürüten dinci yobazları kınıyorum.
ergenekon için adaletin tecellisi diyenlerin nedense hakkında kesinleşmiş mahkeme kararı bulunan kişiye yok canım yapmamıştır dedikleri kişi.

yani ergenekon a gelince mahkeme doğru, ıslak imzalar, dosyalar herşey kanıt ve gerçek. ama sıra bu zata gelince mahkeme kararı yalan. işte yobaz adaleti.
bu kadar agir iftiralari hak etmeyen kisi. dogrulari, yanlislari olabilir her insan gibi ama; bu kadarini hak etmiyor. hic kimse...
hakkındaki mahkeme kararını ve haberini oda tv nin değil baran denen ibda c nin yayın organı olan derginin yayınladığını bilmeyen tiplerin hararetle desteklediği kişi. adam hala tetikçi diyor, atraksiyon diyor. baran koçum baran. iyi öğren.
ısrarla takdim şiirinde durması gerektiğini düşündüğüm gazeteci. tefsiri etminoloji üzerinden götürmek istiyor, kafası çalışıyor, seveni çok ama olmuyor. bilmiyorum demeyi bilmiyor. tevazusu yok bir kere. tevazu yok. kibre düşüyor. hani allah'ın cezası televizyondan hissediyorum, yüzündeki müztehzi bakıştan hissediyorum.

yaşar nurinin versiyonu değil, kıymetli bir dostun söylediği üzere sakalsızı. o kadar kolay hadis harcıyor ki inanılmaz. yöntemi çok basit ve zeki.

misal kadın konusunun anlatıldığı bir program. sibel eraslan ve bir kişi daha var. kadınları aşalayan çakma bir hadis buluyor, peşinden bir buhari hadisi koyuyor. buhari burada hata etmiştir şöyleyken şöyle diyor. sibel hanım konuşmanın sonunda peki hadislerin doğru olup olmadığını nasıl anlayacağız diye sordu. diyor ki kur'an a sünnete vuracağız çelişiyorsa sorun var. olmadı güvenilir alime soracağız. tam o esnada bir kasılması bir gülümsemesi var bekliyor hani, sizin gibi desinler diye. deniliyor da o esnada heybesinden bir estağfirullah sözü çıkıyor. ben televizyon karşısında utanıyorum.

aktivistliğine, şairliğine gazeteciliğine diyeceğim bir şey yok. ama alimlik o kadar ucuzlamadı ağalar beyler.
http://www.youtube.com/watch?v=rmkrRpKwRH4
hakkındaki iddialarin şeriatçı dergi baran tarafından ortaya atıldığı kişi. oda tv değil.

(bkz: yiyin birbirinizi)
Anadolu'da Vakit gazetesi yazarı Hüseyin Üzmez'den sonra, Hilal TV'nin sahibi, eski Anadolu'da Vakit ve Yenişafak yazarı Mustafa islamoğlu'nun bir erkek çocuğa tecavüz ettiği ortaya çıktı. islamoğlu, Hilal TV'de 'Tefsir Saati' adlı programın sunuculuğunu yapıyor.

Son dönemde Gülen cemaati ile de yakınlaşan islamoğlu, geçtiğimiz haziran ayında ABD'ye yaptığı seyahatte Fethullah Gülen'i ziyaret etti. islamoğlu'nun Akabe Vakfı ve Hilal TV'si sık sık Taraf'a reklam veriyor. islamoğlu'nun bir sırrını iBDA düşüncesine yakınlığıyla bilinen Baran dergisi ilk olarak 28. sayısında olayı gündeme getirdi.1980 yılında islamoğl'nun dini konularda ders vermek üzere evine aldığı T.D'ye tecavüz yeltendiği ortaya çıktı ve adli tıp raporuyla da kanıtlandı. islamoğlu ırza geçmeye teşebbüs suçundan 2 buçuk yıl ceza aldı.

kaynak: http://www.cumhuriyet.com...i+yazar%FD+yine+tecav%FCz

edit: bu muhafazakar geçinen ve milletin dini duygularından rant elde eden sözde müslüman geçinen ama özde paraya ibadet eden tarikat kesiminde, bir cinsel saplantı olması ihtimalinin başka bir açığa vurumu durumudur. Bakın, kız ya da erkek fark etmeden tecavüz ediyorlar; sonra da dindar kisvesi altında, samimi dindar insanları kendi çıkarları yöyünde kandırıyorlar. Uyanın sevgili inananlar, bunlar en büyük din düşmanıdır.
vakti zamanında ders verdiği erkek çocuğunu taciz ettiği gerekçesiyle yargılanmış ve ceza almış köşe yazarımsıdır.
(bkz: #6660859)
ibda-c'ye yakın çizgide yayın yapan baran dergisinin 28. sayısında belirttiği ve aynı derginin 98. sayısında sunduğu belgede belirtildiği gibi küçük bir erkek çocuğa ırza geçmeye teşebbüs suçundan 2.5 yıl hapis yatmış vakit yazarı. bu da ilgili haber:

http://www.odatv.com/n.ph...a-ortaya-cikti-0203101200
bu vakit zihniyetinden öte, bu zihniyeti savunanlar sayesinde islam diyen, allah diyenlerin aslında ne kadar ahlak sahibi yoksunu olduğunu görüyoruz.
adamlar işlerine gelince yargı der ama yargı kararı olmasına rağmen iftira derler işlerine gelmeyen şeyler için.
allah, kitap, islam, namaz derler ama tacizcileri, sapıkları, ahlaksızları savunurlar.
allah ıslah etsin sizi.
Cübbeli ahmet hoca tarafından ehli sünnet olmamakla suçlanan din bilgini..
Yanlış anlaşıldığını düşünürüm hep.Gerekçeli mealini zevkle okumaktayım.
Kendine çamur atanları Allaha havale eden ve onlarla ahirette hesaplaşacağım diyen günümüzün en iyi islam alimlerinden birisidir..
onu anlamak islamı kavramaktır...
''mezhep'' konusunun gerekliliğine inanan bir insanım,çok önemserim ve gevşemelerin kaos a sebep olacağını kaostanda nizam doğmayacağını islamın ise bir nizam dini olduğunu düşünürüm. klasik mezhep metodlarına mesafeli yaklaşanlar içinde tepki duymadığım nadir isimlerden mustafa islamoğlu, zira niyeti iyi.
mustafa islamoğlu hocaefendi nin mezhep konusunda görüşlerine katılmasamda en beğendiğim özelliği kardeşliğe verdiği önem ve ifrat-tefrit noktalarına uzak durma konusunda hassasiyeti.