nikolay gogol eseri.
bir toprak sahibinin son sayımından sonra ölen serfleri, yani ölü canları düşük bir fiyatla satın alarak kağıt üzerinde uzak bir bölgeye naklederek devlet bankasından toprak ve kredi sağlamasının acımasız bir gerçeklikle anlatıldığı romandır
nikolay vasilyeviç gogol un ilk cildini 1842 de tamamladığı ve bitirilememiş romanıdır.
kahramınımız çiçikovun rusya taşrasındaki gezintisini anlatan,kır hayatının zorlukları taşra zenginlerinin ikiyüzlülüğü ve devlet adamları üzerinde döneminde yapılmamış tespitleri olan roman.
romanın bazı bölümleri eksiktir.bir kısmı da yanmıştır.ilk yazıldığı dönem gogol un başını baya bi ağrıtmış.
severek okuduğum ilk romanlardandır. akıcı bir anlatımı vardır.
Rus toplumsal hayatına yapılmış ağır ama mizahi bir eleştiriyi içinde barındıran kitaptır.
Arthur Adamov tarafşndan oyunlastirilmiş olan romandir.
yazarı olan gogol'un okurla konuştuğu, iletişimde bulunduğu ve belki de kendi türlerinden bu sıradışı özelliği nedeniyle ayrı tutulması gereken okunası bir roman. yazar romanın bazı bölümlerinde olayları durdurup, olay örgüsüne dışarıdan katılıyor ve kendi hayatı, hayalleri, ideolojisi hakkında okuru bilgilendirmekten geri durmuyor. mesela, bir yerde, çocukluğunun geçtiği mahalleyi - ki bu mahalle romanın geçtiği mekanlardan biri değildir - ahşap evleri ile, insanları ile en ince ayrıntısına kadar tasvir ediyor ve olayların geçtiği kasabalara, nahiyelere veya köylere ne kadar da çok benzediğinden bahsediyor. bu ilginç anlatım yönteminin haricinde rus halkının karakteristik özelliklerini, toprak sahiplerinin ve işçilerinin huylarını, dönemin yönetim şeklini ve devlet memurlarının tavırlarını okura hoş bir üslupla anlatması da romanın takdire şayan taraflarından birkaçı.
gogol'un belki de tek eseridir diyebilecegimiz romani. ustadin yazdigi diger eserleri, ki bunlar roman degil uzun hikaye kivamindadir, pek tutulmamis, sadece bu romaninda realist yaklasimi dolayisiyla meshur olmustur.

anlatim, dili kullanma, akicilik bir dosto ya da tolstoy gibi degildir. zaten bu yazarlarla kiyaslamakta mumkun degildir gogol'u. mevzunun ilgincligi, donemin rus idaresine yaptigi elestriler bakis bu eseri meshur eden en onemli etmenler. yoksa zavalli ama gozu acik cickov'un kasaba kasaba dolasip olu can satinalmasi, ustune ustluk yavan tasvirler ve kahramanlarinin psikolojisini yansitmadaki basarisizligi goz onune alindiginda belki turgenyev'in babalar ve ogullar gibi bir kac eserle kiyaslanabilecek romandir...
Nikolay Vasilyeviç Gogol un eseri olan Ölü Canların en büyük özelliği,o dönemin Rus edebiyatında çoğu roman romantizm kuralları üzerine yazılırken Ölü Canlar Rus taşra kasabasındaki günlük yaşamı anlatarak farkını ortaya koymuştur.Gogol yöneticileri bu eserinde eleştirerek düşüncelerinide kitaba yansıtmıştır.
kitap iğrenç bir gerçeklikle yazıldığı için eleştirmenler için atrih boyunca sürekli acımasızca yerden yere vurulmuştur.
Yazarın sık sık Rusya'nın güzelliklerinden bahsettiği eser.

edit:imla
rus edebiyatında romantizm kurallarını bırakıp, konularını yaşamdan almaya başlayan ilk yazar olan gogol'un ilk ve en önemli yapıtıdır.

taşra kasabalarındaki halkın yaşantısını ironiyle yansıttığı için eleştirmenler tarafından bayağı eleştirilmiştir. kitabın ikinci cildini de geçirdiği bir buhran sonucu yakmıştır.
bir yükselip bir alçalan arz-talep eğrisi gibi bir roman. gogol açıklamala yaptıkça, sohbet eder gibi konudan konuya geçtikçe okuyucu romandan bir o kadar uzaklaşır, içi geçer ve tam ruhunu teslim etmek üzereyken gogol tekrar devreye girer ve romanı canlı tutmak için kaldığı yerden çiçikofun hikayesini anlatmaya devam eder. özellikle pastoral tasvirleri iyidir, hoştur ama okuyucunun yukarda bahsettiğim iniş çıkışları göze alması gerekir ve fazla bir şey beklemesindir.
(bkz: #10185227)
ölü canlar; murat özçelik'in ulucanlar cezaevinde 1999 da gerçekleşen katliamı konu alan belgeseli. muhakkak izlenmeli. insanın içini parçalıyor. pek ağlamayan ben'i hüngür hüngür ağlatmıştır. film çekim sırasında ve sonrasında bir çok zorlukla karşılaşmışlar fakat yılmamışlar. güzel bir belgesel çekmişler. olayı yaşayanlar ile birebir röpörtajlar var. izlenmeli.
ölmeden okunması gereken eserlerdendir, diğer yazarların romanları gibi baloları, kadınları(ince bel, dolgun dudak, kırmızı yanak falan.)ahlaklı ve erdemli - ki görecelidir- kahramanı anlatmayarak ilgimi çekmiş ve hoşuma gitmiştir. kahraman için aynı şeyi söyleyemeyeceğim ilk ismini gördüğümde -çiçikov-" bu nasıl isim lan, kesin bir bit yeniği var bu işte" demiştim. ah birde ölmeseymiş gogol emmi, çok oturaklı olacakmış ama rötuşlar kalmış. sindire sindire okunulması gereken roman.

köleleri daha çok anlatsaydı iyiydi.

bir insan tasviri:

--spoiler--
sarışın karşısındaki'nin fikri ne olursa olsun, ilk anda işi hemen inada bindirmek isteyen insanlardan biriydi. sen daha ağzını açmadan onlar seninle tartışmaya hazırdır. ne denli kesin açık delillerle tezinizi savunursanız savunun caydıramassınız onu. bunlar aptalca bir şeye akıllıca demez ve bilmedikleri bir müzikle dansa kalkmazlar; ama bu inatlarını biraz sürdürdükten sonra yumuşamaya ve aptalca bir şeye akıllıca demeye başlar, bilmedikleri o müzik kadar güzel bir şeyin olmayacağını savunurlar. sözün kısası iyi başlarlar kötü bitirirler.
--spoiler--

------

başka bir insan tasviri:

--spoiler--
bu tür insanlara sık sık rastlanır. bunlara açıkgöz denir. daha çoçukluğunda, okulda, çok iyi arkadaş olarak tanınır, ama yinede epeyce sopa yerler. yüzlerinde her zaman bir açıklık, doğruluk, yüreklilik göze çarpar. çok çabuk canciğer olur ve daha arkanızı dönmeden size "sen" diye hitap etmeye başlar. dostluğunuzun yüz yıl süreceğini sanırsınız; ama birde bakarsınız onunla arkadaş olan biriyle, arkadaş oldukları günün akşamı bir eğlencede bozuvermişler, neredeyse dövüşüverecekler. bunlar hep geveze, eğlence düşkünü, atılgan ve her zaman gösterişlidir.
--spoiler--
imza nikolay vasilyeviç gogol. bu yazarın diğer bildiğim eserleri; bir delinin hatıra defteri, palto ve burun hikayeleri. şimdi, bu eserleri okuyanlar bilir ki ölü canlar romanı ile diğer eserler uslup, vurgu, cümle kurguları vs. gibi bildik tüm edebi karşılaştırmalarda aynı kalemden çıktığı sorgulanacak kadar derin bir uyuşmazlık içindedir. gogol'ün bir diğer rus edebiyatçı puşkin ile dostluğunu bilen ve yaşadıkları dönemde puşkin'in popülerliğine rağmen gogol'ün aynı popülerliğinin olmadığını belirten eleştirmenler bu eseri puşkin'in yazdığını ve tepkilerden çekindiği için eseri, kendince çömez dostu, nikolay vasilyeviç gogol imzasıyla okurla buluşturduğunu söyler.

burun hikayesindeki tek bir satırı bu romandan daha değerli bulan ben, gogol'un kaale alınacak tek eserinin bu roman olduğu yaklaşımınıda şahit oldum. eserler arasındaki farkı böylelikle bire bir yaşamış olarak, yukarıda bahsettiğim romanla ilgili söylentiye fazlasıyla inanmaktayım.
rivayete göre; son yıllarında dine dönüp, manik depresif günler yaşayan gogol'un hayal kırıklığına uğradığı kudüs seyahati sonrası; rusya'da etkisi altına girdiği ruhani bir liderin isteğiyle, günah olduğu için ikinci bölümünü yaktığı eserdir.
farklı ve çok çeşitli karakterleri ile ruh derinleştirici; -sözüm ona- üst tabakanın, ikiyüzlülüğünü ve her alandaki çıkarcı,düzenbaz kişileri anlatmasıyla gerçekleri gözler önüne serici, tasvirleri ve satırarası fark ettirdikleriyle baş döndürücü özellikte gogol eseri.
(ek bilgi:can kavramını daha derinden anlamak isteyenlere dahası baş dönmesini kainatın her noktasından hissedilecek derecede yaşamak isteyenlere; andrei platonov'un can'ı şiddetle önerilir.)

--spoiler--
bir sırtın üstünde bulunan evin her tarafı açıktı. evin önünde bir çimenlik, leylaklar, sarı akasyalar, bir kaç kayın ağacı üzerlerinde ''insanlardan uzaklaşıp hayal kurma tapınağı kitabesi'' yazılı, yeşil çatılı bir gölgelik, daha aşağıda rus çiftlik sahiplerinin bahçelerinde değerli bir mücevher sayılan küçük bir göl vardı.
--spoiler--

--spoiler--
o kadar ince eleyip sık dokumayalım. bir şeyin üzerinde fazlaca duruldu mu neşeli şeyler hüzün vermeye başlar.
--spoiler--

ayrıca puşkin'in ruslan ve ludmila(Ruslan i Lyudmila)eserine gönderilen selam da heyecan vericidir.
Gogol , bu kitapta mükemmel bir ana karakter değil de gayet de nev-i şahsına münhasır -kısmen adi ve bencil- biri olan çiçikov’u seçmiş ve onu her yönüyle tarafsız anlatmış. Ama kesinlikle kötü veya alçak birisi değil. Zaten yazar da çiçikov’a alçak demiyor; “o zamanlar rusyada herkes alçaktı , ona ‘işini bilen’ demek daha doğrudur” Diyor.

yazara gelirsek , Başkalarının görüşlerini haddinden fazla önemsiyordu. Kitabı okuyanların da mutlaka dikkatini çekmiştir. Zaten kitaba “okuyucu...” , “yazar...” vs diyerek fazlasıyla müdahil olduğundan çok da dikkat çekiyor. ben yalnızca diyorum ki , yazarın bu konudaki hassaslığı garibime gitti. Okuyucu karakterden hoşlanmış mı...Bunlardan niye mi bahsetmiş...Bu yazdıklarına katılmaz mıymış...sanane hacı dayı , sen yazmana devam et! Yani durup durup kitabın ortasında kritik yapıyor. Kimilerinin hoşuna gitmiş olabilir belki ama romanı , dakikada bir rusya’nın halihazırdaki durumu hakkında bölmesi iyi olmamış , abartmış*. He bir de sağlam rus propogandası ve tabii ki eleştirisi yapıyor.

Mali ve siyasi görüşlerini anlatabilmek için bir sürü gereksiz karakter ekleyip romanı biraz uzatmış. En azından kitabın sonuna kadar böyle. Sonlara doğru okumayı etkileyecek kadar çok eksik metin var. Çok boşluk var , araları kendiniz doldurmanız gerekiyor. Bir de şöyle bir şey var ki tesadüf mü dersiniz:
görsel **
Şehirdekilerin bunun ölü köleler topladığını öğrenmesi ve kendilerinin de buna ön ayak olduğunu farketmeleri , dolayısıyla da denetime uğrayacaklarını anlamalarıyla nasıl davranacaklarını bilememeleri ve tavırlarının tersine dönmesi çok yerinde olmuş. insan , bilinmeyen karşısında hep aptalca davranır zaten...

Ve sonuç olarak da neye bağlıyor: teori ile halkı kalkındırmaya çalışanlar ve kolay yoldan parayı bulmaya çalışanlar işin sonunu getiremez , yalnızca azim ve disiplinle çok çalışmak sizi** başarıya götürür. Ayrıca vatan , düşman ulusun darbeleri altında ölmez. Rüşvet , adaletsizlik , tembellik gibi nedenlerle kendi kendimizi yok ederiz. Gogol , bunlara ek olarak bir de şöyle diyerek bitirmiş*: bu rüşvet gibi kusurlar da insan faktörü oldukça engellenemez çünkü doğamızda vardır. Bu nedenle tek çare ; vatanseverliği kişisel çıkarların önüne koymaktır. Hep olumsuz şeyler yazmışım sanki ama kaliteli bir roman , sevdim. Keşke tamamlayabilseymiş.

--spoiler--

[+] Çiçikov , sobakiyeviç’i şöyle bir gözden geçirdi. Bu adamı , orta büyüklükte bir ayıya benzetiyordu. Giydiği elbise , bu benzeyişi bir kat daha arttırıyordu ; frakı , ayı postu rengindeydi(...) dünyada öyle yüzler vardır ki , doğanın bunları çarçabuk makas , eğe , burgu ve bunlara benzer diğer aletleri kullanmaksızın özensiz bir tarzda yapıverdiği sanılır. Sabokiyeviç’in yüzü de , doğa tarafından balta ile yontularak yapılmışa benziyordu: burun için iki kere , dudaklar için bir kere balta vurmuştu ; gözleri de bir burguyla delinmişti. Bundan memnun olan doğa , yapıtını hiç düzeltmeksizin , ona bir biçim vermeksizin , “yaşıyor!” diye bağırıvermişti.

[+] Zenginliği hakkındaki haberler ağızlarda dolaşmaya başladıktan sonra , bayanlar onda daha birçok özellik de bulmakta gecikmediler. Milyoner sözcüğü , parayla pek ilgilenmeyen bu bayanları paradan daha çok etkilemişti.

[+] Yazar , bu iki bayana , herkesin hoşuna gidecek bir ad vermekte zorlandı. Bir soyadı uydurmak tehlikelidir ; çünkü , büyük memleketimizin her köşesinde muhakkak o soyadıyla anılan biri bulunur. Böylece , o adam haklı olarak öfkelenir ; yazarı , casuslukla , yaşamının en küçük sırlarını , elbiselerini , sevgili karısı agrafena ivanovna’nın pişirdiği yemekleri öğrenmek istemekle suçlar. Bir soyluluk ünvanı , toplumsal bir derece vermek de tehlikeli olur. Bizim asiller , zamanımızda o derece duyarlı olmuşlardır ki haklarında yazılan her şeyi kişiliklerine bir saldırı kabul ederler ; adeta , havadan nem kaparlar. Örneğin: “bu şehirde bir ahmak oturuyor.” Denilmiş olsa , kılığı kıyafeti yerinde kerli ferli bir adam hemen: “ben de bu şehirde oturuyorum” demez , “ben bir ahmağım!” diye bağırır.

[+] işte ben de kahraman olarak erdemli bir adam seçmek istemedim. Bunun da nedenini açıklayabilirim: insanlığı koruyanların artık dinlenmelerinin zamanı gelmiştir. Niçin mi diyeceksiniz? Şunun için ki; “erdemli insan” ifadesi , bugün onları kullananlar tarafından değersizleştirimiştir. Hemen her yazar “erdemli insan”ı kalemiyle betimlerken hırpalamıştır...o derece ki , erdem boğulmuş , öldürülmüş , gölgesi bile kaybolmuş , bir deri bir kemik kalmıştır. Erdemli adamdan iki yüzlülükle söz edilir , ona hiç saygı gösterilmez ...bu nedenle , alçak adamları ele almanın zamanı gelmiştir; biz de onları kahraman olarak seçiyoruz.

[+] Budalalık! Onların en yüksek yaşam gereksinimi dediği şeyler nedir? Kimi aldatıyorlar? Kitapları var , okumuyorlar! Hepsi de servetlerini kumarda yitirdi! Yemeğe davet etmediğim , kendilerine ödünç para vermediğim için bana kızıyorlar. Onlara ziyafet çekmiyorum çünkü böyle şeylere alışık değilim! Çok şükür yemeğimiz var , gelsinler onlar da yesinler. *
--spoiler--
bugün orijinal dilinde satın aldığım kitap. türkçe'ye çevrilen bazı romanlarını okudum gogol'ın, anlatımı çok hoşuma gidiyor. bu kez de rusça denemek istedim. henüz başlayamadım, biraz gözümü korkutuyor ama bu güzel bir heyecan.